Çıldırmış Türklerin Dirilişi
By Mehmet Yılmaz on Haz 4, 2008 in Milliyetçilik
Dikkat Geyik çıkabilir!
Romantik kemalistlerin son peygamberi Turgut Özakman Diriliş adlı yeni bir tebliğ pardon roman yazarak yine kâğıt ısrafına yol açtı, hiç gerek yoktu. Bu türlü lüzumsuz kitapları keşke internet üzerinde yayınlasalar, hiç olmazsa onca ağacın kesilmesine mani olunur.
Fakat Diriliş romanı sadece lüzumsuz değil aynı zamanda zararlı bir kitap. Neden? Bir kere kapağındaki “roman” ibaresi tıpkı daha önce yazdığı “şu delirmiş Türkler” adlı romanda olduğu gibi küçücük yazılmış. Adeta kitabın bir roman olduğu gizlenmek istenmiş, belge süsü verilmiş, tarih kitabıymış gibi yapılmış.
Zaten kitabın tanımında kullanılan ifadeler de öldüren cinsten: “gerçek belgelere dayalı olgu ve olayların, insanı içine çeken, şaşırtan, heyecanlandıran, ağlatan, gönendiren anlatısı”.
Türkiye’de karşılaştığım bazı insanlar “şu delirmiş Türkler” adlı romanı ağlayarak okurken tarih okuduklarını ve bilgilendiklerini sanmışlardı. Fizik veya kimya kitabı okurken ağlar mısınız siz?
Dostlarıma bir tarih kitabı okurken ağlamanın sağlıklı bir davranış olmadığını ne kadar anlatmaya çalıştıysam da nafile. “Ama” diyorlardı, “kitabın arkasında yüzlerce referans var, kaynaklar var”.
Gerçek mesleği tiyatroculuk olan Özakman tarih değil bir masal anlatıyor okuyucusuna. Amaç bilgi vermek değil duymak istediğimiz şeyleri anlatarak erkeklik gururumuzu kaşağılamak.
“şu delirmiş Türkler” konusundaki tartışmalarımız tam gaz sürerken üşenmedim, baktım, kitabin sonunda 200’den fazla eserden oluşan bir kaynak listesi vardı gerçekten. Ne var ki bunlardan 125 tanesi anılar, günlükler ve methiyelerden olusuyordu. Özakman kendi yazdığı kitaplara da referans veriyordu hiç çekinmeden. Araştırma/inceleme başlığında sınıflandırılmış diğer kıtapların arasında da romanlar vardı üstelik! Atatürk’ün anılarını ve onun yanlı bakış açısını anlattığı halde Nutuk da kaynak olarak gösterilmişti. Yazar kaynak sayısını artırmak için midir bilinmez, aynı yabancı eserlere tekrar tekrar referans yapıyordu. Yabancı olanlar da dâhil kaynakların tamamı Türkiye’de basılmış, ister istemez “resmi tarih” ile uyumlu kitaplardı.
Acaba yazar Diriliş’i diriltmek için aynı dümenlere mi yattı yoksa başka numaralar mı buldu? Bu yeni kitabın referanslarını henüz incelemedim. Ama araya serpiştirilmiş fotoğraflar, ölçeksiz haritalar ile gene bir romandan çok tarih kitabı süsü verilmiş bir vahiye benziyor. Kapağında ise roman yazıyor.
Eskiden insanların “okumadım, bilmiyorum” demek gibi bir hakkı vardı. Şimdi Özakman gibi bilim adamları (!) sayesinde insanlar “evet, yakın tarihimizi biliyorum, Diriliş’i okudum” diyor.
Tarihi filmler gibi tarihi romanlar da birer kurgu eseri gibi okunmalıdır. Yazar/senarist temel amaç olan eğlence uğruna büyük önem taşıyan olayları önemsiz gösterebilir, ikinci derecede önem taşıyan kişileri birer kahraman yapabilir. Hakkıdır, sanatçıdır o. Ama böyle bilim adamı kılığında gezen sanatçılara “hayır” diyorum. Yapmayın. Yemezler.
… Bu makale ilginizi çektiyse…
Türk milliyetçiliği birleştirir mi yoksa parçalar mı?
İllâ ki bir tutkal/çimento mu gerekiyor? Milliyetçilik tutkalı adil ve müreffeh bir düzene alternatif olabilir mi? Adaletin, hukukun hâkim olmadığı ortamlarda Türklerin kardeşliği ne işe yarar? Belki de Türk Milliyetçiliği diğer milliyetçilikler gibi yok olmaya mahkûm bir söylem. Çünkü var olmak için “ötekine” ihtiyacı var. Ötekileştireceği bir grup bulamazsa kendi içinden “zayıf” bir zümreyi günah keçisi olarak seçiyor. Kürtler, Hıristiyanlar, Eşcinseller, solcular…150 sayfalık bu kitapta Türk Milliyetçiliğini sorguluyoruz. Müslüman ve milliyetçi olunabilir mi? Türkiye’ye faydaları ve zararları nelerdir? Milliyetçiliğin geçmişi ve geleceği, siyasete, barışa, adalete etkisiyle. Buradan indirin.
“Bebek katili! Vatan haini!…” PKK terörünü lanetliyoruz ama devlet eliyle işlenen suçlara karşı daha bir toleranslıyız. “Kürtler ve Türkler kardeştir” diyenlerin kaçı “sen benim kardeşimsin” demeyi biliyor Zaza, Sorani, Kurmanci dillerinde? Ülkemizin terör sorunu ne PKK ne de Kürt kimliğiyle sınırlanamayacak kadar dallandı, budaklandı. Bazı temel soruları yeniden masaya yatırmak gerekiyor: (*) Kürtler ne istiyor? (*) İspanya ve Kanada etnik ayrılıkçılıkla nasıl mücadele etti? (*) PKK ile mücadelede ne gibi hatalar yapıldı? (*) İslâm ne kadar birleştirici olabilir? Töre cinayetlerinden Kuzey Irak’a terörle ilgili bir çok konuyu ele aldığımız 267 sayfalık bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirin.
Türkiye’nin Ulus-Devlet Sorunu
Devlet gibi soğuk ve katı bir yapı bizimle olan ilişkisini hukuk yerine ırkımıza ya da inançlarımıza göre düzenleyebilir mi? GERÇEK hayatı son derecede dinamik ve renkli biz “insanların”. Birden fazla şehre, mahalleye, gruba, klübe, cemaate, etnik köke, şirkete, mesleğe, gelir grubuna ait olabiliriz ve bu aidiyet hayatımız boyunca değişebilir. Oysa devletimiz hâlâ başörtüsüyle uğraşıyor, kimi devlet memurları “ne mutlu Türk’üm” demeyenleri iç düşman ilân ediyor, Sünnî İslâm derslerini zorla herkese okutuyor… Bizim paramızla, bizim iyiliğimiz için(!) bize rağmen… Kürt sorunu, başörtüsü sorunu, Hıristiyan azınlıklar sorunu… Bizleri sadece “insan” olarak göremeyen devletimizin halkıyla bir sorunu var. Türkiye’nin “sorunlarının” kaynağı sakın ulus-devlet modeli olmasın? 80 sayfalık bu kitap Kurtuluş savaşı’ndan sonra Türkiye’ye giydirilmiş olan deli gömleğine işaret ediyor. Ne mutlu “insanım” diyene! Kitabı buradan indirin.
Gazeteciler bizi bilgilendiriyor mu yoksa aldatıyor mu? Gazetecilik galiba dürüstçe yapılmasına imkân olmayan bir meslek. Çünkü birbirine zıt işlerin aynı anda icra edilmeleri gerekiyor: Habercilik, savcılık, komiklik, amigoluk… Gazeteci kendisine bilgi verebilecek herkesle iyi geçinmek için biraz politik davranmak daha doğrusu yalan söylemek zorunda. Ama aynı zamanda ondan gözü kara bir savcı gibi olayların üzerine gitmesi, iyi bir hâkim gibi dürüst olması da bekleniyor. Bir bilim adamı gibi konuları derinlemesine irdelemesi ama sıkıcı olmadan toplumun her kesimini eğlendirebilmesi… Gazetecilerden halkı aydınlatmaları isteniyor ama aynı zamanda da halka benzemeleri. Yoksa gazeteleri satılmıyor, TV kanalları izlenmiyor. Bu koşullarda “gazeteci gibi” gazetecilik yapılabilir mi? Derin Düşünce yazarları sorguluyor…
Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”
Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor. Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.
Sitemizde siyasetten tarihe, kadın haklarından felsefeye, sanattan bilime kadar bir çok konudan bahsediyoruz. Ama zaman zaman da kendimizden söz ediyoruz. Derin Düşünce nedir? Sitenin geçmişi, geleceği, ortak projeler, yazar olmak isteyenlere öneriler, okunma istatistikleri… Derin Düşünce’nin bir kimliği, tarihi ve kendine has “yaşam” tarzı var. Eğer aramıza yeni katıldıysanız bu kitap “yöre halkına” kaynaşmanızı kolaylaştıracaktır
Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirebilirsiniz.
Maymunist imanla nereye kadar?
Evrim ve Big Bang gibi konular genellikle sağlıklı biçimde tartışılmaz. İdeoloji ve inançlar, felsefî tercihler bilim-SELLİK maskesiyle çıkar karşımıza. Özellikle evrim tartışmaları “filanca solucanın bölünmesi” veya falanca Amerikalı biyoloji uzmanının deneyleri etrafında döner ve bir türlü maskeler inmez. Madde ve o Madde’ye yüklenen Mânâ maskelenir… Oysa perde arkasında tartışılan başkadır. İnsan’a, Hayat’a dair temel kavramlardır. Sadece et ve kemikten mi ibaretiz? Yokluktan gelen ve ölümle yokluğa giden, çok zeki de olsa SADECE VE SADECE bir maymun türü müdür insan? BİLİM DIŞINDA bir insanlık yoksa Aşk yoksa, Sanat yoksa, Güzellik yoksa ve Adalet yoksa Hayat‘ın anlamı nedir? Aşık olmak hormonal bir abartıysa, iyilik enayilikse, neden birbirimizin gırtlağına sarılmıyoruz ekmeğini almak için? Neden bir çocuğa tecavüz edilmesi midemizi bulandırıyor ve neden fakir bir insana yardım etmek istiyoruz? Taj Mahal’in, Ayasofya’nın, Notre Dame de Paris’nin değeri bir arı kovanı veya termit yuvasına eşdeğer ise, Mesnevî boşuna yazıldı ise neden Hitler’i lanetliyoruz ve neden Filistin’de can veren bebeklere üzülüyoruz? Maymun olmanın (veya kendini öyle sanmanın) BİLİM DIŞINDA, psikolojik, siyasî, ahlâkî, hukukî öyle ağır sonuçları var ki… Evrim senaryosunu kabul etmenin etik ve siyasî neticeleri ve evrimciliğin etimolojik değeri … Derin Düşünce’nin yorumcuları tarafından konuşuldu. Biz de bu sebeple söz konusu iki tartışmayı 116 sayfalık bu kitapta topladık. Buradan indirebilirsiniz.
22 Yorum
Yazan:hakan Tarih: Haz 4, 2008 | Reply
yazarın geçmişinden belli bole arıza cıkaracak seyler yapacagı ama sorun ufak herkes anlamaya basladı kimin bilim adamı kimin sanatcı oldugunu
tesekkürler
Yazan:Kamer Yalçın Tarih: Haz 4, 2008 | Reply
Hatırlıyorum, Özakman’ın “Şu Çılgın Türkler” kitabı, bir arkadaşımın nikahında yeni evli çifte nikah memuru tarafından “başucu kitabı olarak mutlaka okunmalı ve yeni nesiller bununla büyütülmeli” mealinden laflar eşliğinde hediye edilmişti. Salonda büyük bir alkış kopmuştu. Yediyüz küsür sayfalık bir romanı rehber edinip gelecek nesilleri bu minvalde yetiştirme düşüncesi kelimenin tam manası ile “çılgınlık”. Nedir yani, bahsettiğimiz altı üstü bir roman!
Roman niteliğinde okuyucusuna göre iyi de bir kitap olabilir ama adı üstünde ROMAN! Yani tarihi olaylar etrafında kurgulanmış kitap. Yani hayal ve gerçeğin iç içe geçmiş hali. Özakman’ın kafasındakilerle gerçeklerin harmanlanmış hali. İsterse 1000’den fazla kaynak gösterilsin, bu kitabın kurgu olduğu gerçeğini değiştirmez. Roman ayrı bir şeydir, tarih kitabı ayrı. Ayrımı bilmek gerek. Fakat kitabı okuyanların çoğunda gerçek tarih okumuş olmanın inanmışlığı var. Asıl şaşırtıcı olan da bu bana göre.
Bu arada tam da zamanında piyasaya sürülmüş bu kitap ve ikincisi için Özakman ve yayıncı şirketi tebrik etmek lazım. Son baskılarla hatırı sayılır bir servet sahibi oldular. Çılgın Türkler’in 331. baskısı yapılmış. Piyasada 22.50 YTL’ye satılıyor, her baskı ortalama 5000 adet olsa hesabı artık varın siz yapın.
Şimdi ikinci kitap da piyasada. İşte ben buna gerçek ticari başarı ve pazarlama stratejisi derim. Helal olsun!
Yazan:Kamer Yalçın Tarih: Haz 4, 2008 | Reply
Bir önceki yorumumda atladığım bir diğer konu daha var. Turgut Özakman tarihçi değil, hele hele tarih uzmanı hiç değil.
O, tiyatro oyun yazarıdır, senaristtir, romancıdır, uzmanlığı bu alandadır. Bu yüzden gerçek tarihçilere ve uzmanlara çok ciddi biçimde haksızlık yapılıyor düşüncesindeyim.
Tarihimizi araştıran ve yazan onlarca biliminsanının yanında romacıların, senaryo yazarlarının tarihçi olarak nitelendirilmesi de vahimdir ve maalesef bir vakıadır. Aslında bu hepsinden daha mihimdir. Gözden kaçmamalıdır.
Yazan:tarık Tarih: Haz 5, 2008 | Reply
bu kitabda anlatılanlar ister gerçek olsun ,ister hikaye
bu hikaye kitabıdır
ancak bu kitapta verilen tabi almak isteyene
o günkü Türk kanı damarında akanların neler yapabilecekerinin öyküsüdür
sanılmasın mustafa kemal öldü bu olayları tekrar eskisine çevirebiliriz
bu çok büyük bir yanılgı olur
o zaman da Ali KEMAL ler vardı
bu günde sizler varsınız
o günler tabana inmiş Türk insanının Türkiyeyi bu güne taşıyabileceğinin ispatıdır
bu gün ise teknoloji var
3-5 tabansız
ne oldukları,kimlerden oldukları belli olmayanların bir şey yapabilirmiyim duygusuyla hareket edebilirmiyim çabasıdır
bu maşalar bir gün gelecek hata yaptıklarını anlayacaklardır
bu gün lazdan kız alıp,aleviye kız veriyorsak,ermeni vatandaşımızla alış veriş yapıp,kürtle aynı camiye gidiyorsak Mustafa kemalin başarısıdır bu
var sayalım ,Türkler başaramadı ve o savaşta veya bu gün yenildi öldü,göç etti ve sıfıra indi
ne olacak
ben söyleyeyim,o zaman yunandan kız alır,ermeniye kız verirsiniz,fransızla aynı kiliseye gider,almanla alış veriş yaparsınız
sanmayın camimiz kalacak
sanmayın kuranımız kalacak
sanmayın bizim kızlar müslümana gidecek
sanmayın cebimizde paramız olacak
dünyada milliyetçi geçinip
vatanını ,atalarını satan başka ülkede yoktur
dünyada müslüman geçinip
kuranı okumayn başka ülke yoktur
dünyada Türküm diyip
marlboro içen yoktur
dünyada yoktur oğlunu askere davulla yollayıp
askere küfreden başka millet
Yazan:snowqueen Tarih: Haz 5, 2008 | Reply
Tarafsız tarih yazmak çok zor. Keşke mümkün olsa.
Hangi pencereden baktığına göre değişiyor.
STV’de de Kurtuluş savaşını anlatan diziler, filmler var.
Bazılarına da onların kurgusu ve konsepti saçmalık olarak geliyordur.
Abdullah Gül’ün katıldığı bir törendi sanırım, imam hatip öğrencileri bir gösteri yapmıştı, bir savaş canlandırması, “kahpe gavurları” tekbir sesleriyle yere sermişlerdi.
Yazan:Kamer Yalçın Tarih: Haz 5, 2008 | Reply
snowqueen ;“Tarafsız tarih yazmak çok zor.”
Katılıyorum.
Ve bu yüzden tarih bir hamur gibi yeniden yeniden yoğurulup, farklı sunumlarla dizilerde, filmlerde, romanlarda ve hatta belgesellerde servis yapılıyor. Artık olanı olmayandan ayır ayırabilirsen.
Aslında ne kadar bakış açısı o kadar çeşitli tarih var denilebilir. Ama hangi tarih? Bu yüzden gerçek tarihçi, araştırmacı, uzman yazarlara düşen çok iş var.
Yazan:Saldiray Tarih: Haz 5, 2008 | Reply
Turgut Ozakman bir tarihci olmasa bile, cok iyi bir isadami bence. Gunumuz Turkiye’sinde neyin sattigini, prim yaptigini biliyor. Biraz methiye, biraz vatan millet sakarya, oldu mu sana iste edebi eser.
Yazarin anlattigi olaylarin tarihsel dogruluguna veya tarafsizligina gelince su kadarini soyleyeyim. Cilgin Turkler kitabinin bir yerinde Yunan suvarilerinin karinca yuvalarini ezerek at surdugunden bahsediyordu. Onu gordum, ‘pes artik’ dedim, biraktim okumayi.
Yazan:TZikir Tarih: Haz 7, 2008 | Reply
Çanakkaledeki şehitliklere AKP finansörülüğünde yapılmakta olan hurafe turizmi konusunda da engin görüşlerinizden yaralanmamızı bizden esirgemeyin sayın hocam.
Suzsuzluktan dili damağına yapışan askerlerimize su veren nereden peyda olduğu belli olmayan saka çocuklar, en zor durumlarda göklerden inerek askerlerimizi kurtaran ak sakallı ihtiyarlar ve daha nice “sırlar yumağı”, “muamma dosyaları” vs vs.
Mustafa Kemal’in de bir nefer kadar bile olsun adından bahsedilmediğini bilmem vurgulamam gerekir mi?
Yazan:MY Tarih: Haz 8, 2008 | Reply
@TZikir,
çanakkale savasi’nda bize yardim etmis olmasi muhtemel evliyalar ve genel olarak bu savasin “manevî” boyutu ile ilgili olarak su sorular sorulabilir:
SORU 1:
– Sarikamis,
– Filistin,
– Süveys,
ve daha bir çok cephede neden böyle bir yardim gelmemistir?
SORU 2 :
Neden “Anzak lesi” demiyoruz da her yil ölenlerin yakinlarini agirliyoruz, “evlatlariniz bizim evladimizdir” diyoruz? “Terörist lesi, terörist ini” gibi laflarla hayvanliga layik gördügümüz insanlara mezari, cenazeyi çok görüyoruz?
SORU 3:
çanakkale savasinda ölen kürt sehitler sonradan kurulacak TC’de kürtçenin yasaklanacagini bilselerdi ne derlerdi? (mecburen kürtçe olarak)
SORU 4:
Sehitler eger bize konusabilselerdi “basörtüsü yasagi” konusunda ne derlerdi?
SORU 5:
“çanakkale geçilmez” sözü ne anlatmaktadir? Bu savastan sonra istanbul’u isgal eden güçler nereden gelmislerdir?
a) Tuna nehrinden,
b) Fatih gibi gemileri karadan yürüterek!
Yazan:Mehmet Tarih: Haz 19, 2008 | Reply
Kitabın yorumuna tamamen karşıyım.
Bu roman tarihi bir konu ele alınarak ve tabiiki anılar, günlükler ve methiyelerden örneklerde vardır.Olmalıdır.İnandırıcılık açısından diyorum bunu.Bu yorumu kitabın başına sonuna ortalarına gözgezdirerek mi yapmış anlamadım.Saygılar.
Yazan:Sevda Gelence Tarih: Haz 21, 2008 | Reply
Tarihini bilmeyen, ataları ile övünmeyenler başkalarının tarihini öğrenip onların sözde kahramanlarına ağlarlar.
Bazı dna testine ihtiyacı olanlar da onları kendine örnek alır…
Allah hepimizi akılsızlardan korusun. Düşmanlarımızla biz Allahın izni ile başa çıkarız.
Yazan:Derya Tarih: Tem 1, 2008 | Reply
Tarih bilginiz yoksa saygı duyup yorum yapmamak gerekir.Önyargılı yapılan yorumlarla sadece sizin gibi düşünen kişilerle fikir alışverişi yapılabilir.umarım bu yorumumu yayınlarsınız karşıt görüşlere ne kadar yer verdıgınız bellı olur boylece.
Yazan:ozan Tarih: Tem 9, 2008 | Reply
Çanakkale Savaşları ülkemiz deki en popüler tarihi hadiselerin başında gelemektedir.Bu görüşü desdekleyen en büyük ispat ise bu şehitliklerimizi yılda 1-2 milyon arasında yerli-yabancı turistin ziyaret etmesidir…
ANCAK GELİN GÖRÜN Kİ BU ÖNEMLİ SÜREÇ BELGE VE BİLGİYE DAYANMAYAN ASPARAGAS OLAYLAR İLE ZAMANLA AŞINDI VE GERÇEKLERİ GÖLGELENDİ. ÇANAKKALE’NİN SAVAŞ TARİHİ NE YAZIKKİ YERLİ KALEMLER TARAFINDAN BİR TÜRLÜ OBJEKTİF TARAFSIZ VE SADECE GÜVENİLİR KAYNAKLARA DAYANARAK YAZILAMADI.EN CİDDİ ELLE TUTULUR DİYE TARİF ETMEK İSTEDİNİĞİNİZ YERLİ KAYNAKLARDA BİLE HALK ARASINDA SÖYLENİLEGELEN VE TARİH BİLMİ İLE HİÇ BİR YÖNÜ BAĞDAŞMAYAN UYDURMA HİKAYELERİN İZİNİ BULMAK MAALESEF MÜMKÜNDÜR.OLARLAR SADECE BUNUNLA DA SINIRLI KALMADI…SIRF KONUYA DUYGUSAL BOYUTLAR SOKULMA ADINA İNSANIMIZIN VİCADINI SÖMÜRÜLEREK BAZI KALEMLER TARAFINDAN UYDURMA OLAYLAR VE KONULAR YAZILDI…VE BUGÜN GERÇEKLE UZAKTAN YAKINDAN HİÇ BİR ALAKASI OLMAYAN BİR ÇANAKKALE DÜŞÜNCESİ OLUŞTU….
Sorun sadece bu değil,işin kötü yanı her düşüncenin ve görüşün bir Çanakkalesi oluştu…Örneğin Ulusalcılar Çanakkale’yi Turgut Özakman’dan okurken Muhafazakarlar Mehmet Niyazi’den okuyor..Örnekleri çoğaltmak mümkün…Ulusalcılar Çanakkale Gezisine Conkbayırndan başlarken diğerleri Seyit Onbaşıdan başklıyor hepsinde kasıt yok elbet ama olanlarda var maalesef…Yani Millet olarak bundan 92 yıl önce en büyük ve unutulmaz birlikteliklerinden, bir araya gelişerden birini yaşadığımız Çanakkale de bile bölündük..Kaldı ki orada bile bölündüyesek nerede birleşebiliriz ki?
Biz bu savaşı başımızı iki elimizin arasına alarak adam gibi anlamak yuerine bu turist piyasasından en iyi şekilde yaralanmanın yollarını aradık Nihayetinde de on numara Çanakkale Araştırmacıları beklerken piyasaya telmaşa Çanakkale Savaşları Esbnafları çıktı…Turgut Özakman da bu tarih bezirganlarından yani işini para için yapanlardan biri..Eseri yalan yanlış bilgilerle dolu..Alt tarafı bir roman diyebilirsiniz ama yazarın iddiası bir başyapıt oprtaya koymak olunca ister istemez bu kitaba katlanıp okumak zorunda kalıyorsunuz…Doğrusu isteyerek okumadığım için bir türlü bitmek bilmedi bitince de çok şükür dedim…Yanılmamışım..iĞRENÇ BİR KİTAP…Aceleye getirildiği 18 Mart haftasına yetiştirilmek istendiği VE RANT İÇİN YAZILDIĞI o kadar belliki neyse ki Şu Çılgın Türkler kadar tutmadı neyse ki birileri bu kitaba da sahip çıkıp kamyonlatrla aldırıp personeline ücretsiz dağıtmadı…Yani daha o kadar çıldırmamışız çok şükür…
Yazan:MY Tarih: Eyl 22, 2008 | Reply
İsmet Paşa, 1925’te, sonradan Halkevleri’ne dönüşecek olan Türk Ocakları’nın ikinci kurultayında bir konuşma yapmış… Demiş ki:
“Vazifemiz Türk vatanı içinde bulunanları behemehal Türk yapmaktır. Türklere ve Türkçülüğe muhalefet edecek unsurları kesip atacağız.”
İkinci perde 1932 yılında geçiyor, Atatürk (henüz Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa’dır), Keriman Halis Hanım’ın (henüz ağa, bey, paşa, hanım gibi ünvan ve lakaplar serbest) dünya güzeli seçilmesi üzerine Cumhuriyet gazetesine bir demeç vermiş. Demiş ki:
“Türk ırkının necip güzelliğinin daima mahfuz olduğunu gösteren dünya hakemlerinin bu Türk çocuğu üzerindeki hükümlerinden memnunuz… Bu güzel Türk kızımız, ırkının kendi mevcudiyetinde tabii olarak tecelli ettirdiği güzelliğini dünyaya dünya hakemlerinin tasdikiyle tanıttırmış olmakla elbette kendini memnun ve bahtiyar addetmekte haklıdır… Şunu ilave edeyim ki, Türk ırkının dünyanın en güzel ırkı olduğunu tarihi olarak bildiğim için, Türk kızlarından birinin dünya güzeli intihap olunmuş olmasını çok tabii buldum.”
Üçüncü perde de ilk Türk operasından… Yıl 1934…
Hani Atatürk, Ankara’ya gelmiş olan İran Şahı’na “ne kadar batılılaştığımızı” göstermek istemiş ve bir opera bestelenmesi için emir ve direktif vermiş, ilk Türk operası “Özsoy” da böyle doğmuş ya… İftiharla anlatılır…
Konuyu da bizzat Atatürk vermiş hani… Libretto, yani sözler Münir Hayri Egeli’den, beste de, çok batılı bestecimiz Ahmet Adnan Saygun’dan…
1981 yılında yeniden sahnelenmişti, ben kaçırmıştım. Bir bölüm okuyalım:
“Tarih diyor ki bize,
Uygarlıklar ırmağı,
Brakisefal soyda
Buldu özlü kaynağı. Bu soy Asya’dan çıktı,
Dört bir yana dağıldı.
Bu tarih, yükselişin
Başlangıcı sayıldı.
Avrupa, Anadolu, İran
Ve orta yayla
Uygarlığa girdi.
Bakın, bu büyük soyla
Zaman durur mu?”
Engin Ardiç’tan
http://www.sabah.com.tr/2008/09/20/ardic.html
Yazan:burak Tarih: Eyl 22, 2008 | Reply
Merhaba,
Öncelikle ben bu kitabı okumadım, çıldıranları da okumamıştım. Bu yüzden neden bu kadar tepkili olduğunuzu net bir şekilde anlamıyorum fakat tepkili oluşunuz içinde bulunduğunuz eleştiri eyleminizin kalitesini düşürmüş, bunu belirtmek isterim. Mesela;
1. Kitap roman tarzındaysa, bu insanların gözüne sokulmalı gibi bir kaide yoktur, hatta çoğu kitapta kitabın tarzı önsözlerde geçer.
2. İnsanlar bazen duymak istediklerini okur, izler ve bununla mutlu olur. Bu yazarın onları yanlış yonlendirdiği anlamına gelmez. Çoğu yazar gibi kaleminden ticaret yaptığı anlamına gelir, bu kendilerine kalmış bir tercihtir.
3. “Özakman kendi yazdığı kitaplara da referans veriyordu hiç çekinmeden”. Bunu birçok yazarımız yapar, bu site ahalisi tarafından çok sevilen Mete Tunçay’ın kitaplarındaki referanslara da bakabilirsiniz. Gerçi Mete Tunçay tarihçidir ama sizin mevzuya karşı çıktığınız minvalde bu da sorun yaratmalıdır.
4. “Şimdi Özakman gibi bilim adamları (!) sayesinde insanlar “evet, yakın tarihimizi biliyorum, Diriliş’i okudum” diyor”. Bu insanların kendi sorunlarıdır, ben de lise yıllarında Kemal Tahir üstadımın “esir şehrin hikayesi” üçlemesini ve adını hatırlayamadığım bir kitap daha vardı, onları okuduğumda o dönemleri gayet bildiğimi düşünüyordum. Roman olabileceği bazı olayları kendine göre yorumlamış olabileceğini hiç aklımdan geçirmemiştim. Bu tabii ki rahmetlinin değil tamamen benim hatamdı.
Sevgiler
Yazan:fizikci Tarih: Eyl 22, 2008 | Reply
Burak Bey, konu ırkçılıkla ilgili. O mikrobu yaydığı için kitap acımasızca eleştirilmiş. İyi de olmuş.
Yazan:hakan tuna Tarih: Ara 7, 2008 | Reply
Galiba Turgut Özakman´in tarihi roman tadinda ve gercek devlet arsivlenrine dayandirarak siz Atatürk ve Cumhuriyet düsmani zihniyetlere rahatsizlik veriyor. Günes Balcikla sivanmaz demis atalarimiz.
Bu site acildigi zaman daha anlamistim sizinde Fetocu oldugunuzu. Gercek bir Kemalist hicbir zaman kül yutmaz. Emperyalist taseronlari sizi.
Yazan:.. Tarih: Ara 12, 2008 | Reply
Nasıl böyle yorumlar yapıyorsunuz anlamıyorum. Turgut Be bence harika bir tarihçi. sanki Turgut bey türk milletini yeriyor,yerden yere vruyor… Tam tersi atalarının nasıl bir mücadele verdiğini nasıl topraklarını koruduğunu anlatan (sizede anlatmaya çalışan)harika bir tarihçi. Bu beyfendinin kitaplarını yada düşüncelerini kim beğenmez?? ben söyleyim ya o zaman ki bazı insanların zahniyetine sahip olan amerikanın yada almanyanın boyunduruğunda olmanın onların gölgesinde kalmanın bizim için iyi olacağını düşünen tipler. yada demokrasiyi benimseyememiş hilafet yanlısı tipler. bBir milletin kendi kendini yönetmesinden daha güzel ,daha gurur verici ne olabilir. hiç kimseye hesap vermeden,sömürülmeden yaşamak…… ama yakında bazılarını istekleri olcak gibi hilafet değil ama amerika hayranları sevincek gibi çünkü başımızdakiler sağolsun onları sevindirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Neyse bence Turgut Bey harika bir tarihçi. Bu BEYFENDİYİ sevmeynler bir düşünsün Turgut beyi Tarihçi olmadığı için yalan yazdığını düşündükleri !!!! içinmi sevmiyorlar yoksa yazdıkları bişekilde onlara batıyor da ondan mı çekemiyorlar. Siz ATATÜRKÜ sevmeyisunuz bellli. ya ben anlamıyorum madem sevmiyorsunuz onun kurduğu rejim altında onun ilkelerinde nasıl yaşıyorsunuz. ama şimdi başımızdakilerde sizin gibi düşünüyor neyse yaşarsınız tabi…!!!!!!!!
Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Ara 12, 2008 | Reply
Sanırım anlama yoksunluğu kadar insanı yaşamın tüm güzelliklerini görmekten alıkoyan daha büyük eksiklik olamaz.Dünya nelerle uğraşırken biz hâlâ Kara Murat,Battalgazi filmlerinden uyanmış değiliz ve bunu da “en güzel tarih”olarak algılayarak bundan gurur duyuyoruz.Yani fetihler,gürlemeler,dünyaya haddini bildirmeler varken sanat,felsefe,bilim,teknoloji de neyin nesi?Masalları dinlemeye devam!Birileri bu saçmalıkları ortaya attıkça da hemen basit yaftalamalara giriş,çamur at!Oh ne güzel,bundan ala vatanseverlik mi olur?
Yazan:EMRAH Tarih: Ara 12, 2008 | Reply
hakan kardeşime kesinlşikle katılıyorum.yaşasın m.kemal kahrolsun emperyalizmsizin sorununuz ne biliyomusunuz bişeyler zorunuza gidiyor eyvallah turgut özakman sen böyle devam et..o benim mustafam silerim laf atanı..
Yazan:Eray Tarih: Şub 6, 2010 | Reply
Böyle Bahnazca düşüncelerinizle insanaların fikirinide düşüncelerinide bozmanı yanlıştır.xxxxxxxxxxxxxxxxx gerçekleri doğruları yazan ve devlerimizin vatanımızın geçmişini , gücünü ve düşmanlarını gösteren çok önemli bir kitabı xxxxxxxxxxxxxxx aşşağılayamazsınız.Kusura bakmayın beyfendi yazınızın tamammını bile okuyamadım çünkü gözüme yazık dedim.Sizin gibi geçmişini unutmuş ve zamanında sizin gibi insanlara karşı gelerek türk halkına sahip olduğu gücü hatırlatarak bu vatanı kurtaran insanı küçümsemenizi hazımsayamam azıcık Türk kanı varsaki sanmıyorum kendinizi toparlayın beyfendi
Yazan:Mustafa CAN Tarih: Şub 7, 2010 | Reply
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxx ve midemi bulandırıyorsunuz.
Bu kalemlerinizin mürekkebi benim dedemin kanı ile doldu bunun üzerine oturup bunları yazacak cesareti nerden buluyorsunuz.
Keşke Ergenekon gerçekten olsaydı da böyle cesur olabilirmiydiniz.