Peki Batman kıyafetli amcaları kim cezalandıracak?
By Mehmet Yılmaz on Haz 11, 2008 in Adalet, Anayasa Mahkemesi
Sadık yorumcularımızdan Sayın Bigalıoğlu’nun bir teklifi var : Anayasa Mahkemesi’nin üyelerini yargılamak için bir Ulusal Mahkeme kurmak. şöyle diyor yazar:
“…bugün ülkenin kaderini elinde tutan Anayasa Mahkemesi,sergilediği hukuk dışı davranışlar,taraflı,bağımlı ve siyasi yaklaşımlar ve kararlarla saygı duyulmayı hak etmiyor.”
Gerçekten de Anayasa Mahkemesi’nin son yıllarda ne yapmaya çalıştığı pek belli değil. Yazarlarımızdan Mustafa Akyol da Bu Mülkün Temeli Adalet Değil demişti 9 Haziran tarihli Star gazetesinde. Bugün yine rahatsız edici bir soru sormuş: Devlet Milletten Akıllı mıdır?
Kara cüppeli ve sırma yakalı yargıçlar ipe sapa gelmez laflar ederlerse ne yapmalıyız? Mesela bu Batman kıyafetleriyle kendini süper kahraman zanneden bir savcı bize şöyle diyebilir: “Haydi, at kendini Boğaz köprüsü’nden aşağı, ben uçarak gelip kurtaracağım seni, haydi atla, yoksa sen yargıya güvenmiyor musun?”
İster kız kaçırma davasına baksın isterse bir komşu kavgasına, bir mahkemenin görevi insanlar arasındaki sorunları en adil biçimde çözmek. Devlet ile bireyler arasındaki sorunlarda da bu böyle olmalı. En basit deyimi ile bireylerin özgürlükleri ancak başka bireylerin özgürlükleri ile sınırlandırılmalı. Yargıçlar üzerlerine vazife olmayan işlere kalkışmamalılar.
Herkes mesleği ile ilgili aleti kötü kullanmaya başlarsa memleketin hali nice olur? Yargıç ve savcıların meselâ bir hemşireden daha üstün sayılması kabul edilebilir mi? Kafası kızan hemşireler ellerine alırlar iğneleri, önlerine gelene batırırlar. Askerlerin silahları kendi halklarına çevirip darbe yapması nasıl ayıp bir şey ise yargıçların da o tokmaklar ile bizim kafamıza vurması ayıptır.
Bu tabi demokrasiler için böyle. Teokratik bir devlette meselâ İran’da halkın oyları ile seçilmiş olan hükümete bir avuç “Ayetullah” kafa tutabiliyor. “Dine aykırı bu yaptığınız” deyip bazı ihaleleri hatta meclisin onayladığı yasaları iptal edebiliyorlar. Mussolini’nin dediği gibi: “Faşizm şu anda kafamdan geçen şeydir!”.
Evet, faşist olduklarını itiraf etmeseler bile totaliter rejimlerin tamamında “hesap vermez-hata yapmaz” bir üst organ var. Sovyet Rusya’da komünist Partisi idi bu. İran’da Ayetullahlar, Nazi Almanyası’nda, Komünist çin’de hep bu tür “üst-yüksek” organlar olmuştur.
Türkiye bir demokrasi olduğuna göre(?) herkesin, bu arada Anayasa Mahkemesi’nin de hata yapma ihtimalini göz önüne almak gerekir. Biraz kasılarak otursalar da sonuçta 9-10 tane insandır. Hasta olabilirler, yorgun olabilirler, yemeklerine insanı delirten bir ilaç karıştırılmış olsa bütün komşularımıza savaş mı açacağız?
Fakat değerli dostumuz Bigalıoğlu’nun önerisine katılamayacağım. Bir üst mahkeme, meselâ bir BABAYASA MAHKEMESİ kurmak demek yargıçlar imparatorluğunu sürdürmek olur. Oysa bizde organ eksikliği yok ki böyle bir organ nakline gidelim. Tersine kanaatimce bazı organlar fazla. Üstelik tümör sarmış. Organ büyümüş. Diğer organların işleyişine engel oluyor. Bütün vücudu saran bu kanserin tedavisi ne? Radyasyon? İlaç tedavisi? Bir ameliyatla tümörü kesip almak?
Her ne olursa olsun soğukkanlılığımızı ve iyimserliğimizi korumaktan geçiyor çaresi. Akıla ve diyaloğa her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Anti-demokratik güçlerin bu direnişi Türk milletini haklar ve özgürlükler konusunda daha meraklı ve bilgili hale getiriyor. Demokrasiyi hak ederek kazanacağız. Tepeden inme olmayacak bu iş.
Gazeteciler bizi bilgilendiriyor mu yoksa aldatıyor mu? Gazetecilik galiba dürüstçe yapılmasına imkân olmayan bir meslek. Çünkü birbirine zıt işlerin aynı anda icra edilmeleri gerekiyor: Habercilik, savcılık, komiklik, amigoluk… Gazeteci kendisine bilgi verebilecek herkesle iyi geçinmek için biraz politik davranmak daha doğrusu yalan söylemek zorunda. Ama aynı zamanda ondan gözü kara bir savcı gibi olayların üzerine gitmesi, iyi bir hâkim gibi dürüst olması da bekleniyor. Bir bilim adamı gibi konuları derinlemesine irdelemesi ama sıkıcı olmadan toplumun her kesimini eğlendirebilmesi… Gazetecilerden halkı aydınlatmaları isteniyor ama aynı zamanda da halka benzemeleri. Yoksa gazeteleri satılmıyor, TV kanalları izlenmiyor. Bu koşullarda “gazeteci gibi” gazetecilik yapılabilir mi? Derin Düşünce yazarları sorguluyor…
Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”
Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor. Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.
Sitemizde siyasetten tarihe, kadın haklarından felsefeye, sanattan bilime kadar bir çok konudan bahsediyoruz. Ama zaman zaman da kendimizden söz ediyoruz. Derin Düşünce nedir? Sitenin geçmişi, geleceği, ortak projeler, yazar olmak isteyenlere öneriler, okunma istatistikleri… Derin Düşünce’nin bir kimliği, tarihi ve kendine has “yaşam” tarzı var. Eğer aramıza yeni katıldıysanız bu kitap “yöre halkına” kaynaşmanızı kolaylaştıracaktır
Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirebilirsiniz.
Maymunist imanla nereye kadar?
Evrim ve Big Bang gibi konular genellikle sağlıklı biçimde tartışılmaz. İdeoloji ve inançlar, felsefî tercihler bilim-SELLİK maskesiyle çıkar karşımıza. Özellikle evrim tartışmaları “filanca solucanın bölünmesi” veya falanca Amerikalı biyoloji uzmanının deneyleri etrafında döner ve bir türlü maskeler inmez. Madde ve o Madde’ye yüklenen Mânâ maskelenir… Oysa perde arkasında tartışılan başkadır. İnsan’a, Hayat’a dair temel kavramlardır. Sadece et ve kemikten mi ibaretiz? Yokluktan gelen ve ölümle yokluğa giden, çok zeki de olsa SADECE VE SADECE bir maymun türü müdür insan? BİLİM DIŞINDA bir insanlık yoksa Aşk yoksa, Sanat yoksa, Güzellik yoksa ve Adalet yoksa Hayat‘ın anlamı nedir? Aşık olmak hormonal bir abartıysa, iyilik enayilikse, neden birbirimizin gırtlağına sarılmıyoruz ekmeğini almak için? Neden bir çocuğa tecavüz edilmesi midemizi bulandırıyor ve neden fakir bir insana yardım etmek istiyoruz? Taj Mahal’in, Ayasofya’nın, Notre Dame de Paris’nin değeri bir arı kovanı veya termit yuvasına eşdeğer ise, Mesnevî boşuna yazıldı ise neden Hitler’i lanetliyoruz ve neden Filistin’de can veren bebeklere üzülüyoruz? Maymun olmanın (veya kendini öyle sanmanın) BİLİM DIŞINDA, psikolojik, siyasî, ahlâkî, hukukî öyle ağır sonuçları var ki… Evrim senaryosunu kabul etmenin etik ve siyasî neticeleri ve evrimciliğin etimolojik değeri … Derin Düşünce’nin yorumcuları tarafından konuşuldu. Biz de bu sebeple söz konusu iki tartışmayı 116 sayfalık bu kitapta topladık. Buradan indirebilirsiniz.
17 Yorum
Yazan:TT Tarih: Haz 11, 2008 | Reply
Mehmet Bey kaliteli yazılarınızı okuyorak faydalanıyoruz,sizin gibi yazarlar sadece şikayet etmiyor bunun yanında çözüm yolları da teklif ediyorlar bu nedenle öncelikle size teşekkür ediyorum.
Bu minvalde
Mustafa Akyol’un “Devlet Milletten Akıllı mıdır? “
veya
Tayyip Erdoğan’ın: ” Yargı yanlış yapınca nereden dönecek?”
soruları sistemin iyice tıkanıkdığını gözler önüne serer nitelikte…
Bence Türkiye’deki bir çok problemin altında “işin ehline verilmesi” gibi bir geleneğin olmaması yatıyor.Ehliyet güveni de beraberinde getirir.Bu gün bir çok alanda olduğu gibi adalet mekanizması da ehil ellerde olmadığı için saygı görmüyor ve sürekli güven yitiriyor…
Yazan:Mehmet Yılmaz Tarih: Haz 11, 2008 | Reply
Bence Türkiye’deki bir çok problemin altında “işin ehline verilmesi” gibi bir geleneğin olmaması yatıyor.Ehliyet güveni de beraberinde getirir.Bu gün bir çok alanda olduğu gibi adalet mekanizması da ehil ellerde olmadığı için saygı görmüyor ve sürekli güven yitiriyor…(TT)
Evet temel sorun bu, bir de tabi sözkonusu EHLiYET’in ahlâki kapsadigini söylemek isterim, ehil olmayan geri çekilmesini de bilmeli, en azindan namusunu kurtarmali, kaptana kizip gemi yakan BATMAN bozuntulari ve YENiÇERiLER artik devrini tamamladi. Yepyeni bir Türkiye dogacak ins.
Yazan:blue Tarih: Haz 11, 2008 | Reply
Abdurrahman Yalçınkaya’nın o delici bakışlarını düşündüm de, Batman benzetmesi çok hoş olmuş.
Bahsettiğiniz gibi, herkesin birbirini denetlemesi üzerine bina edilen bir sistem yerine demokrasi kültürünün yerleşmesi için gayret göstermek lazım. Anayasası olmayan ülkeleri düşünün. Bu insanların tek kriteri birey özgürlüğü ve hukukun (hukuk adamlarının değil !) üstünlüğüdür. Bu ülkelerde parti kapatılması gibi bir şey şeytanın bile aklına gelmez. Biz de Hyde Park’ta gezerken adamlar nasıl her akıllarına geleni rahatça söylüyorlar, rejimleri hiç mi sarsılmıyor, ne rahat insan bunlar diye hayret ederiz.
Yazan:Bigalıoğlu Tarih: Haz 11, 2008 | Reply
“Her ne olursa olsun soğukkanlılığımızı ve iyimserliğimizi korumaktan geçiyor çaresi. Akıla ve diyaloğa her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Anti-demokratik güçlerin bu direnişi Türk milletini haklar ve özgürlükler konusunda daha meraklı ve bilgili hale getiriyor. Demokrasiyi hak ederek kazanacağız. Tepeden inme olmayacak bu iş.”
Çözümünüz,
soğukkanlı ol.
iyimserliğini koru.
Akıllı ol,diyalog kur.
Bugün görünen tabloda çözümün bu şekilde sağlanacagına inanıyormusunuz?
Ahmet Akyalçın: 1949 doğumlu. Sezer atadı. 2014’e kadar görevde.
Mehmet Erten: 1949 doğumlu. Sezer atadı. 2014’e kadar görevde.
Serdar Özgüldür: 1955 doğumlu. Sezer atadı. 2020’ye kadar görevde.
Necmi Özler: 1945 doğumlu. Sezer atadı. 2010’a kadar görevde.
Şevket Apalak: 1945 doğumlu. Sezer atadı. 2010’a kadar görevde.
Serruh Kaleli: 1954 doğumlu. Sezer atadı. 2019’a kadar görevde.
Osman Paksüt: 1953 doğumlu. Sezer atadı. 2018’e kadar görevde.
Ayla Perktaş: 1949 doğumlu Sezer atadı. 2014’e kadar görevde.
Yukarıda adı yazılı şahıslar,son 1 yıldır ülkeye yapmadıklarını bırakmadı.Darbeyi yapanlar bunlar,yasaları çiğneyenler bunlar.Kral bunlar.Bakın bakalım bi,en erken emekli olacak olan ne zaman oluyor?İyimser bir tahminle 10 yıl sonra demokrasi gelir ülkemize.
buradaki mesele,Mahkeme üyelerini bir kişinin seçmesi.O kişi hangi ideolojiyi güdüyorsa,ona göre seçim yapıyor.
Bu insanlar laftan,sözden felan anlamaz.bunlardan sağduyu felanda beklemeyin.bunlar proglamlanmış robot gibidirler.Kafalarını,zihniyetlerini değiştiremezsiniz.Zaten aynı cemaatin üyelerini dinlerseniz,giderken zehir zemberek acıklama yapıp oyle giderler.bunlar ülke felanda düşünmez.bencildirler.necdet sezer’i bile adam sanmıştım.ne kadar yanılmışım.
Yazan:MY Tarih: Haz 12, 2008 | Reply
@Bigalioglu,
“Çözümünüz,
soğukkanlı ol.
iyimserliğini koru.
Akıllı ol,diyalog kur.
Bugün görünen tabloda çözümün bu şekilde sağlanacagına inanıyormusunuz?” Diyorsunuz.
Elbette. Iyimserlik Müslümanin dogasinda vardir. Zira vuku bulanda hayir vardir. ALLAH’a güvenmektir Müslümanin iyimserligi. Polyannacilik degil 🙂
Gene Kur’an’da defalarca buyuruldugu gibi “onlar kendi hilelerini/tuzaklarini kurarlar, ALLAH’in hilesi hepsinden güçlüdür”
Gelelim dünya islerine…
IIci Viyana kusatmasinin gün isigina çikardigi bazi aksakliklar var ki giderilmedikleri gibi Ittihat ve Terakki eklemeler yapti üzerine.
Bütün bu hata birikimi Birinci Dünya savasindaki hezimete yol açti.
TC de bu aksakliklari miras aldi Osmanli’dan. Biz simdi çanakkale’yi veya Kurtulus savasi’ni birer zafer olarak ansak da bu cephelerin dahil oldugu 1ci Dünya savasini agir bir yenilgi ile kaybettik. Ama hala görmek istemiyoruz bunu.
Özetle 3 asirlik bozukluk 10 yilda düzelmez.
Düsmüs bir insanin ayaga kalkmasi için gereken ilk sey yere düstügünü kabul etmesidir.
Mesele Necdet Sezer veya Tayyip Erdogan’i kat kat asiyor.
Yazan:TT Tarih: Haz 12, 2008 | Reply
MY: Peki Batman kıyafetli amcaları kim cezalandıracak?
Sistemin iyice tıkandığı bu noktada ben cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün devreye girerek bir çözüm üretmesi gerektiğini düşünüyorum.
Cumhurbaşkanı kendisini oraya çıkaran iradeye yani millete olan vefa borcunu ödemek, yani görevinin gereğini yerine getirmek için tarihi bir sorumlulukla karşı karşıya
Batman kıyafetli amcaları cezalandırması öncelikle millet vicdanında gayet meşrudur,geçenlerde bir yazar bunun hukuki olarak da meşru olduğunu söylüyordu.
Yoksa sn.Bigalıoğlu’nun aktardığı bilgiye bakılırsa, bu üyelere hadleri bildirilmezse 2019’a kadar bu cemaatten tamamen kurtulamayacağız …
Yazan:MY Tarih: Haz 12, 2008 | Reply
@TT,
Haklisiniz, CB ve TBMM bence en yetkili merciler. Bir kere halk seçmis.
TC dedigimiz bir uçak degil ki baglayalim otomatik pilota gitsin. Su an yasadigimiz sizin de teshis ettiginiz gibi yapay bir kriz. Ama ileride kanunlarin öngörmedigi seyler olabilir. ALLAH korusun acil ve masrafli önlemler almak gereken salgin hastalik, savas vb durumlarda ne yapacagiz?
– ülkeye giris-çikislarin yasaklanmasi,
– 16 yasindan büyüklerin seferber edilmesi,
– Özel otomobillere devlet adina el konmasi,
– vs vs.
Bir yanda insanlar ölürken referandum yapilmaz ki!!!
Zaten bir çok devletin anayasasinda böylesi durumlar için maddeler var. Hatta Türkiye’nin kanunlarini genis ölçüde kopyaladigimiz Fransa’nin anayasasi cumhurbaskanina basini sansürleme yetkisi de veriyor bir panik halini önlemek için.
Üstelik Cezayir’in bagimsizlik savasi sirasinda dönemin Cumhurbaskani Charles De Gaule kullandi bu yetkiyi. Daha detayli bakmam gerek ama sanirim meclisi de devre disi birakacak biçimde hareket etti bir süre.
Bizim BATMAN kostümlü amcalarin durumu farkli tabi. Bakmayin soguk kanli durduguma. Büyük üzüntü duyuyorum bu olanlardan.
Yerli-yabanci yatirima ve ekonomik büyümeye bu kadar ihtiyaç duydugumuz su yillarda önce 367 zirvalamasi, e-muhtira, yargi darbesi…
Bakin belki inanmayacaksiniz, bundan bir kaç yil önce büyük bir banka’da çalisiyordum. BRIC denen ülkeler en dinamikleri ve banka yönetimi bunlari yakindan takip ediyordu: Brezilya, Rusya, (I)Hindistan ve Çin. Bunlarin arkasindan Türkiye geliyordu. Milyarlarca euro akiyor bu ülkelere sadece sözünü ettigim tek bir bankadan!
Leasing alaninda yapilan yatirimlarda Türkiye hepsini geçti. %50 büyüme kaydetti. O aralar herkes Türkiye’yi konusuyordu. Bu üstüste baslatilan krizler yüzünden kaybettigimiz firsatlari hesaplasak bir kaç on milyari kolaylikla asar. Yani bir kaç tane GAP yapacak kadar yatirimi kaybettik yeniçerilerin ve BATMAN kostümlü adamlarin yüzünden.
Türkiye’ye kaybettirilen bu yillarin ve bu paralarin hesabini mutlaka sormak gerek tabi. Ama Kenan Evren’i yargilayarak baslamak geekmez mi ise?
Yazan:Bigalıoğlu Tarih: Haz 12, 2008 | Reply
“Cumhurbaşkanı kendisini oraya çıkaran iradeye yani millete olan vefa borcunu ödemek, yani görevinin gereğini yerine getirmek için tarihi bir sorumlulukla karşı karşıya”
kısa vadede aklımdaki ikinci çözüm seçeneği buydu.cumhurbaşkanının duruma el koyması gerekir.ancak yargıçlar cumhurbaşkanına da suç atarak elini kolunu bağlamaya çalışıyorlar.
yargıçların istediği şeylerden biride ulkede karmaşa ve kaos çıkararak orduya yol açmaya çalışmak.
sinsi planlarını işletiyorlar.biz bağırmışız,çağırmışız umurlarında değil.kendileri onlarca anayasa ve yasa suçu işliyor.aydınlar,yazarlar millet binlerce anayasa ve ceza yasası sucu işliyor,tık yok.
mesele kaos ve karmaşa yaratmak.ordu darbe yaptımıydı işler düzelecek.kelleler gidecek.eski sisteme devam.
yanlız durum eskisinde biraz daha farklı.halk sağduyulu ve bilinçli.tepki veriyor artık.yanlışları ortaya çıkarıyor.koyun değil yani.
iki seçenek var.
1-cumhurbaşkanı duruma el koyacak,yargıçları emekli edip,yerlerine yenilerini geçirecek.
2-yukarıda bahsettiğim gibi yüksek mahkeme kurulacak,ceza işleyen veya görevi kötüye kullanan yargıçlar yargılanacak.ceza görevi terk mi olur,yoksa 1-2 sene içeride mi yatarlar o kadarını onlar karar versin.
Yazan:blue Tarih: Haz 12, 2008 | Reply
Valla hali hazırda yargıçları tasfiye etmek, siyasi tansiyon açısından pek uygun değil. Önce yeni anayasa yapılmalı ve referanduma sunulmalı. AKP, erken seçime gitmeli; bünyesine liberal isimleri-vitrinlik değil-Türkiye’nin ihtiyacını düşünerek almalı. Bugün Reha Çamuroğlu istifa etmiş, çok üzüldüm. Alevilerin AKP’de daha çok temsil edilmesi ve somut adımlar atılması lazım. AKP’nin- aman Kemalist yobazlar hariç- tüm ülke profilini yansıtacak bir parti hüviyetine girmesi lazım. Ondan sonra lagaluga edenin kulağını çekecek, sıra dayağından geçirecek ve tek ayak üzerinde durma cezası verecek.
Yoksa, bu irtica muhabbeti ısıtılıp ısıtılıp getirilmeye devam edecek. Diyeceksiniz ki Adalet Partisinin, ANAP’ın profili öyle değil miydi, ne oldu? Ne diyeyim siz de haklısınız.
Yazan:Yaman Tarih: Haz 13, 2008 | Reply
Asker ile Yargı arasında şok görüşme! POLİTİKA
Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ ile Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt arasında çok gizli bir görüşme gerçekleştiği ortaya çıktı.
Taraf gazetesinin haberine göre, 4 Mart 2008 günü saat 17.00’da Kara Kuvvetleri Komutanlığında gerçekleşen görüşmede, tüm kameralar karartıldı, komutan katı bütünüyle boşaltıldı.
Habere göre Osman Paksüt, ‘özel davetli’ olarak 06 LLU 81 plakalı mavi siyah mercedesle geldiği Kara Kuvvetleri Komutanlığında bir saat 15 dakika süreyle Org. Başbuğ’la görüştü.
Başörtüsü değişikliğinin iptali için başvurudan 7 gün sonra, AK Parti’ye kapatma davası açılmasından 13 gün önce gerçekleşen gizli görüşme, ordu ve yargı içinde de rahatsızlık yarattı. Gerek zamanlaması gerekse mekana ilişkin olağanüstü önlemler, Paksüt-Başbuğ görüşmesinin kamuoyundan gizlenmeye çalışıldığı değerlendirmelerine neden oldu. Habere göre görüşme, başta karargahtaki bazı komutanlar olmak üzere Yüksek Mahkeme üyeleri arasında da gerilime yol açtı.
İZLENME İDDİASI
Anaya Mahkemesi üyesi Osman Paksüt, 13 Mayıs’ta AK Parti eski milletvekili Turan Çömez’le yemek yerken emniyete ait bir araçla takip edillip dinlendiği iddiasıyla gündeme oturmuştu. Taraf’ın haberine göre kulislerde, Paksüt’ün bu iddiasının arka planında, Başbuğ’la yaptığı görüşmeyi kamuoyundan saklama çabasının olduğu öne sürülüyor.
http://www.stargazete.com.tr/index.asp?haberID=163737
Yazan:Bigalıoğlu Tarih: Haz 15, 2008 | Reply
psikolojik harp doruk noktasında.bir önceki mesajımda yazdıklarım aynen yaşanmaya başladı.ankara’nın havası o kadar ağırlaştı ki,bir süre sonra göz gözü görmeyecek.
sürece ordu da dahil oldu.oyunları bilenler,görenler,geri durmasın.kimseden korkmayın.zira bazıları,büyük riskler alarak,sağduyu göstererek,gizli kapaklı işleri,günyüzüne çıkartmayı başarabiliyor.
ülke,derin ilişkilerle darbenin eşiğine getirilmek isteniyor.adına ister yargı,ister sonrasında ordu darbesi deyin.bu türden gelişmelere izin verilmemeli.
Yazan:Talha Can Tarih: Haz 16, 2008 | Reply
“iki seçenek var.
1-cumhurbaşkanı duruma el koyacak,yargıçları emekli edip,yerlerine yenilerini geçirecek.
2-yukarıda bahsettiğim gibi yüksek mahkeme kurulacak,ceza işleyen veya görevi kötüye kullanan yargıçlar yargılanacak.ceza görevi terk mi olur,yoksa 1-2 sene içeride mi yatarlar o kadarını onlar karar versin.”
Bu iki seçenekte realiteden ve kısmen de (ilk seçenek için statükocuların düşüncesi olarak) hakkaniyetten uzak gözüküyor.
Esasında bu sorunun çözümü çok çok kolaydı. Ama büyük bir becerisizlikle ıskalandı. Ve bunun tek sorumlusu da kabağın kendi başına patladığı hükümettir. Şöyle söyleyeyim; cumhurbaşkanı seçiminden iki ay sonra Anayasa Mahkemesinin adaylarının sayısının 23’e çıkarılacağı ve bundan sonra adayların CB tarafından değil bizzat TBMM tarafından seçilmesi kararlaştırılacak ve Gül’ün fedakarlık gösterisiyle bu yüce mahkeme hukuka daha bağlı hale getirilecekti. Bundan sonra sezarın atadıkları istediği kadar kalsın… Bu duruma itiraz, edenleri de yıpratırdı; çünkü atama iradesi yeni oluşmuş ve temsil gücü yüksek bir meclise verilecek hem de Gül hakkında öne sürülen gereksiz paranoyaları da bertaraf edecekti. Meclisin atama ve karar gücüne saygı istemi ile de itirazlar çok kolay bertaraf edilebilecekti vesselam…
Yazan:Bigalıoğlu Tarih: Haz 16, 2008 | Reply
talha bey,
367 de reaileten uzaktı.
kapatılma davasıda realiteden uzaktı.
hatta 411 milletvekilinin aldıgı kararın yururlulugunu durdurmakta realitende uzaktı.
hatta bu yapılanlar akıldan ve mantıktanda uzaktı.
ve hatta bu cemaatin şıhı olan kanadoglunun %97 alsan bile sana dava açarım mantıgı oldukca ürkütücü bir mantıktı.
yani zaten yasadıklarımız gerçekcilikten,akıldan,mantıktan uzak olan seyler.ama bunlar oldu.
bunlar olabiliyorsa yukarıda söylediklerimde olabilir.
bu süreçte bahsettiginiz uzere AKP’ninde hataları olmustur.ancak siyasi bir zeminde hata yapılıyorsa,bunu verilen tepkilerle duzeltebiliriz.ancak hata hukuki zeminde olursa biz vatandas olarak pek bir sey yapamıyoruz.
gecmiste,soyle yapılsaydı bunlar olmazdı demenin bugune faydası oldugunu dusunmuyorum.
bu gune dair cözüm arama durumundayız.
büyük şıh bugun cıkmıs diyor ki,yeniden secilsen seni kapatırım,ne yaparsan yap şıh benim canıma okuyor.milli irade felan tanımıyor.anayasa mahkemesi boyle bir zihniyetin hizmetkarı.
toplumda birileri bir seyler yapacak ama,tehlikeli bir evreden geciyoruz.
ortamın toza dumana bürunmesi bu çakalların işine gelecek.
meclis kararı ile anayasa mahkemesi etkisizde kılınabilir.yeni bir anayasa mahkemesi inşa edilebilir.önemli olan bu adamların gitmesi.
hatta bir şecenekte,referandum.
halkoyuna sunsunlar.gönderelim bu adamları.
bu adamların oldugu butun kurumlar yerlerde surunuyor.yargı ayrı bir mesele,birde universiteler var daha ardında.sonra ordu…
ordu içinde de ciddi yolsuzluklar sözkonusu.
bizim paralarımızla,yiyip,içip hoş geçmişler.millet bunları sırtından atacak artık.adamlar utanmasalar alenen darbe yapacaklar.birde bu yaptıklarını Atatürk’e sıvamaları yok mu acayip sinir oluyorum.
Yazan:Talha Can Tarih: Haz 17, 2008 | Reply
367 de reaileten uzaktı.
kapatılma davasıda realiteden uzaktı.
hatta 411 milletvekilinin aldıgı kararın yururlulugunu durdurmakta realitende uzaktı.
hatta bu yapılanlar akıldan ve mantıktanda uzaktı.
Sayın Bigalıoğlu,
bir noktayı düzelteyim; bu yapılanlar mantıktan uzaktı evet, ama relatitenin ta kendisiydi… Başbakanını asmış, on senede bir hortlayan vesayet nişanesi ile hegomanyasını idame ettiren, gülyabani siyasetine tutunmuş bir ülkede bu saydıklarınız gayet real politika içerisindedir. Realist yaklaşımla ideal yaklaşım arasındaki farkı iyi analiz etmek gerek…
bunlar olabiliyorsa yukarıda söylediklerimde olabilir.
İşte bunlar olabildiği için saydığınız çözümleri uygun göremiyorum…
gecmiste,soyle yapılsaydı bunlar olmazdı demenin bugune faydası oldugunu dusunmuyorum.
Bahsettiğim çözüm, yeni anayasa hazırlığındaki siyasi süreç için bir anlam ifade etmiyor mu?
“tehlikeli bir evreden geciyoruz.
ortamın toza dumana bürunmesi bu çakalların işine gelecek.”
Tam da bunu diyorum işte; bahsettiğiniz çözümlerden birincisi militan demokrasi anlayışıyla bütünleşiyor. İkincisi de zaten böyle bir uygulama siyasi sistem içerisinde çözüm teşkil etmez. İdari işlemlerin unsurlarından biri gerekçedir. Böyle bir gerekçe kuvvetler ayrılığı ilkesinin gereksizliği veya işlevinin yetersizliği anlamına gelir ve üst olarak buna asli bir gerekçe sunulamayacağı gibi üst sınıra dair itirazları da cevaplandıramazsınız. Sonuçta bu eylemlerin birinde dahi siyaseti bulandırmış olursunuz. Bakın diyorsunuz ki; “cumhurbaşkanı duruma el koyacak”, “ceza işleyen veya görevi kötüye kullanan yargıçlar yargılanacak”… Unutmayın, siyaset toz kaldırmama sanatıdır, yukarıda saydığınız ve benim teyit ettiğim olayların ardından bu eylemler kurda bahane sunmak olur, değil mi? Çözüm bence en demokratik yoldan yürütülmeli… Yoksa sizin de dediğiniz gibi “adamlar utanmasalar alenen darbe yapacaklar”… Realist bir yaklaşımla baktığınızda bir adım uzakta gözükmüyor mu?
Demek istediğim; gizli iktidarın hakkaniyeti ezen eylemleri bizi militan demokrasiye değil, liberal demokrasiye sıkı sıkıya bağlamalı… İplerin gerilmesi, kopacağı yerden kopsun anlayışı ne uzun ne de kısa vadeli çözüm getirir…
Muhabbetle…
Yazan:Bigalıoğlu Tarih: Haz 17, 2008 | Reply
“bir noktayı düzelteyim; bu yapılanlar mantıktan uzaktı evet, ama relatitenin ta kendisiydi… Başbakanını asmış, on senede bir hortlayan vesayet nişanesi ile hegomanyasını idame ettiren, gülyabani siyasetine tutunmuş bir ülkede bu saydıklarınız gayet real politika içerisindedir. Realist yaklaşımla ideal yaklaşım arasındaki farkı iyi analiz etmek gerek…”
bu konuda haklısınız talha bey.mantıksız gerçeklerle dolu bir Türkiye’de yaşadığımızı gözardı etmişim.
“Bahsettiğim çözüm, yeni anayasa hazırlığındaki siyasi süreç için bir anlam ifade etmiyor mu?”
bu konuda da haklısınız.orta vadede bahsettiğiniz çözüm gayet uygun.ancak kısa vadede ortada bir şey görünmüyor.
sözlerinizden kısa vadede bir çözüm görünmüyor.o zaman biraz daha sancı çekeceğiz.bizim gibi toplumlarda bu işler böyle oluyor olsa gerek.
geçmişte bu ülkede kafası çalışan,imkanı olan kişilerin neden dışarıya kaçtığını daha iyi anlıyorum.ülkenin bir kısmı 20 yıl ileriden gitmeye çalısırken bir kısmı 20 yıl geride kalmaya calısıyor.
en üzüntü verici olanda,bu yobaz zihniyete sahip insanların kafalarını değiştirememek.yaşlı,inatçı,ne yaptıgını bilmeyen dedeler gibi,illa böyle olacak.illa benim dediğim olacak.doğru-yanlıs olmasının bir önemi yok.yazık ki,ne yazık…
adaletin işleyiş mekanizmalarıda ortaya çıktı.
hedefi seç
delil topla
aşağı indir
google’a endeksi adalet mekanizması.
Yazan:isa uslu Tarih: Oca 11, 2009 | Reply
geciken adalet adalet değildir parana makamına şöhretine göre adalet adalet değildir adalet mülkün temelidir yazıda kalıyor anadoluda vatandaş köylü hazine arazisine ev ahır yapmaktan 5 ay 4gün ceza alıyor adalet köye şehire başka sygılarımla
Yazan:Melis Tarih: Oca 29, 2009 | Reply
İnsanlar olaylara kendi penceresinden bakıyor ve görmek istediği gibi görüyor.Şuan Türkiye de herşey çokmu adil ,sürekli biryerleri ele geçirme telaşı içindeyiz.Köşe başları hep bizim olsun ,adamın o makamı hak edip etmemesi hiç sorun değil.Ülkeyi düşünen kim? Hırslarımız herşeyin önünde gidiyor.Allah iki yakamızı bir araya getirmiyor çünkü adil değiliz, hemen kutuplaşıyoruz ve birbirimizi ötekileştiriyoruz.Değerlerimizin içini boşaltıp kandi tekelimize alıyoruz.Kendimiz gibi düşünmeyenlerin vay haline…. Şimdi tek hedef Anayasa Mahkemesi çünkü göbekten hükümete bağlayamadğımız tek kurum orası.Şunu unutmayalım özerk olmayan kurumlar siyasallaşır. Laikliğin gerçek amacını anlamamazlıktan geliyoruz, dine karşı olmakla eşleştiriyoruz. Bu bizi biz yapan değerlerimiz başımızın tacıdır,dinimiz ,dilimiz ,kültürümüz. Sakın bunları siyasete alet etmeyelim. Sağduyu lütfen.Farklı düşücelerimizi ifade ederken insani yönümüz agır bassın haktan yana olmanın huzurunu yaşayalım . Saygılar.