RSS Feed for This Post

Kanada ayrılıkçıları nasıl ikna ediyor?

manjit_canadian_police.jpg

 Bağımsız bir devlet olma duygusunu insanların içinden söküp atmak mümkün değildir. Tüm hakları iade edilse bile ‘bağımsız olma duygusu’ insanlara hoş gelir. Kanada’nın Quebec eyaletinde yaşayan ve ayrılarak bağımsız bir devlet kurmak isteyen Fransız kökenlilerde olduğu gibi. Bilindiği gibi Kanada çoğunluğu İngiliz kökenlilerden oluşan bir ülkedir. Quebec eyaletinde ise Fransız kökenliler yaşar. Quebec’lilerin bizim DTP gibi ayrılıkçı bir partileri var, adı BLOK. Kanada kanunlarına göre bu parti seçimlerde yüzde 51 oranında oy alırsa Fransa’nın ayrılmasına izin verilecek. BLOK şimdiye kadar bu oranı yakalayamadı, yakalaması da mümkün görünmüyor çünkü Kanada’da Fransızca ikinci resmi dil, Fransızca bilmeyen birisinin bırakın başbakan olmasını adaylığı bile söz konusu edilmiyor. 
 
Quebec eyaletinde her şey Fransızca, okullar, devlet daireleri, tüm TV’ler vs. Quebec dışında İngilizlerin yaşadığı bölgelerde de Fransızca ikinci dil, Kanada’da bir devlet dairesini telefonla aradığınızda size sorulacak ilk soru; “Servisinizi İngilizce mi yoksa Fransızca mı istiyorsunuz?” olur. İngilizlerin yoğun yaşadığı bölgelerde de Fransızların Fransızca eğitim veren okulları var. Bu bölgelerde örneğin kablolu TV’ye abone olmak istediğiniz zaman bir tane de Fransız TV almak zorundasınız, Fransızca bilmeseniz bile bu zorunlu! Her iki dönemde bir Fransız kökenli birisinin başbakanlık yaptığı Kanada’da hükümet doğal olarak ayrılıp, bağımsız bir devlet kurmak isteyen Fransızlara soruyor; “ayrılma haklarınızı kimse engelleyemez bunu anlayabiliyoruz ancak bizden neden ayrılmak istiyorsunuz? Bölgenizde Fransızca birinci dil, okullarınız, devlet daireleriniz, tüm TV’leriniz hep Fransızca hem ayrılırsanız ekonomik anlamda bu bir yıkım olur” gibi söylemlerle ayrılıkçı Fransızları ikna ediyor. Bu yüzden Kanada’da ayrılmak isteyen Fransızların sayısı oldukça düşük ve BLOK seçimlerde sürekli düşük oy alıyor. 
 
Ayrıca Kanada’nın devlet okullarında isteyen Türkçe sınıf açabiliyor, öğretmenin parasını ise hükümet karşılıyor. Böyle bir ülkede bulunan Türk elçiliğinde ise Kürtçe konuşmak yasak! Konuşanlar hemen dışarı atılıyor. 
 
Bizdeki durum 
 
Çoğulcu bir toplumda tek bir etnisiteye göre toplumu dizayn etmeye çalıştığınızda bu durum doğal olarak diğer farklı etnik unsurlar tarafından iyi karşılanmaz. Şimdiye kadar kimse 368 farklı etnik unsurun bir arada yaşadığı ABD’de bir iç karışıklık çıkarmayı başaramadı. Çünkü ABD kendi ülkesinde kimsenin inancına, ırkına, mezhebine ve diline müdahalede bulunmuyor. Örneğin Kanada’da sikh dinine mensup bir Hintli dinen giymeye mecbur olduğu sarık polislik yapmak istediğini belirtince ülke neredeyse ikiye ayrılmıştı. Tüm TV kanalları haftalarca bu meseleyi tartıştı. Bir kısmı “Evet yapabilir Kanada özgür bir ülke” derken bir diğer kısmı ise “Hayır yapamaz bu ülkenin kendine ait kuralları, yasaları vardır” dediler. Sonuçta; yapılan bir kanun değişikliğiyle Hindistanlı vatandaş yerel kıyafetleriyle polislik yapmaya hak kazandı. 
 
Bir ülkede yaşayan insanların değerlerine, giyimlerine, inançlarına, dillerine, mezheplerine, ırklarına ve düşüncelerine saygı duyulmadığı ve önyargılı bakıldığı sürece o ülkede barış ve huzur ortamının asla kurulamayacağı bilinmelidir. 
 
Bugüne kadar bir kez olsun kendi gazetelerinde neden Kürtçe yazıların yayımlanmadığını sorgulamayan birçok aydın bildiklerimiz hâlâ savaşmaktan, bombalamaktan ve kökünü kazımaktan bahsedebilmektedirler. Kendilerine entelektüel, yazar, aydın denilen kesim yapıyor bunu. Kanada dâhil birçok ülkede farklı etnik unsurlara, inançlara nasıl davranıldığı ortadayken bu insanların hâlâ dünyadan habersiz, kendi ideolojilerinin dışına çıkamamaları gerçekten çok vahim… Bir taraftan böylesi savaş naraları atılırken diğer taraftan birlik, beraberlik, kardeşlik ve barış gibi söylemlerde bulunanlar ‘vatan haini’ ve ‘işbirlikçi’ olarak suçlanabilmektedir. Gerçekten çok hazin bir tablo… 

Burada üzerinde durulması gereken esas nokta hükümetlerin ve siyasi partilerin bir türlü meseleye yeni ve stratejik bir bakış açısı getirememiş olmalarıdır. Türk siyasi partilerinin özellikle MHP’nin bu anlamda Kürtleri de temsil etmesi beklenirdi. Liderlerinin meydanlarda sesi kısılana kadar bağıracağına bir iki kelime “Kürt kardeşlerimizi çok seviyoruz” demesi bu sürece çok büyük bir katkı sağlayabilirdi 
İlgi ve alaka sözde değil, pratikle mümkün olacaktır. Bu anlamda sivil örgütler başta olmak üzere tüm kesimlerin sorunu çözme noktasında pratik çözüm önerileriyle üzerlerine düşeni yapmaları gerekmektedir. Artık bu çıkmazdan tüm Türk ve Kürt vatandaşlarımızın ortak katkılarıyla kurtulmamız gerekmektedir.

Şimdi kardeşlik zamanıdır;

Bitlisi’den bu yana darlıkta ve varlıkta her daim biz Türklerin yanında yer almış olan Kürtlerle olan kardeşliğimizi pekiştirmenin artık zamanı gelmiştir. Bu sonu gelmeyecekmiş gibi görünen sorunları birlik ve beraberlik duygularıyla bir bir aşabilmeliyiz. Kürt halkını da temsil edebilen, onlar için projeler üreten, programlarıyla tüm ülkeyi kapsayan merkez partilere büyük işler düşmektedir. Bizim ülkemizde barış adına, özgürlükler adına gösterilen her türlü gelişmenin özellikle Kuzey Irak Kürtlerini de yakından etkileyeceği ve olumlu tesir edeceği göz ardı edilmemelidir. Puşkin “kötü barış, iyi savaştan daha iyidir” der. Üstelik biz barışın ötesinde kucaklaşıp kardeşleşmek istiyoruz. 
 
Kürt kardeşlerimizle aramıza atılan nifak tohumlarını doğru ve aklıselim stratejilerle bir şekilde yok etmeliyiz. Bu kadar iç içe girdiğimiz, kız alıp verdiğimiz, okullarında çocuklarının birlikte oynadığı bu topraklarda şimdi daha özel bir hassasiyetle birbirimize kenetlenmeliyiz. Türk Kürt dostluğu vakıflarından tutun da her iki kesimin ortaklaşa çıkaracağı dergi ve gazete projelerine kadar her türlü birlik, beraberlik ve kardeşlik yolu denenmelidir. İnsanlığımızı gerçekleştirmenin, öz’e, yaratılışa uygun hareket etmenin manası budur.

Trackback URL

  1. 18 Yorum

  2. Yazan:Omer Kucuksakalli Tarih: Eyl 1, 2008 | Reply

    “…Kanada’da ayrılmak isteyen Fransızların sayısı oldukça düşük…”

    Lutfen suraya bir goz atin.

    Kanada’da oldugunu soylediginiz,

    “Böyle bir ülkede bulunan Türk elçiliğinde ise Kürtçe konuşmak yasak! Konuşanlar hemen dışarı atılıyor.”

    iddiasi cok ciddi. Bunu destekleyecek herhangi bir kaynaginiz var mi?

    “Çünkü ABD kendi ülkesinde kimsenin inancına, ırkına, mezhebine ve diline müdahalede bulunmuyor.”

    Elli yil once irkciligin en azgin oldugu ulke, ayrimciligi “kokten” kaldirdi oyle mi?

    “Bugüne kadar bir kez olsun kendi gazetelerinde neden Kürtçe yazıların yayımlanmadığını sorgulamayan birçok aydın…”

    Nasil yani? Isteyen, gucu yeten cikarsin Kurtce yazi, gazete, televizyon. Bunu neden su anki guc sahibi gazetecilerden bekliyorsunuz?

    “Kürt kardeşlerimizle aramıza atılan nifak tohumlarını doğru ve aklıselim stratejilerle bir şekilde yok etmeliyiz.”

    Yaziniza baslarken DTP’yi ayrilikci olarak tanimliyorsunuz. Bu da bir nifak tohumu degil mi?

    Derin Dusunce sitesini uzun suredir ilgiyle izliyorum. Daha once boyle bir yazi okumamistim dogrusu. Bu yazinin bu siteye yakismadigini dusunuyorum.

  3. Yazan:ufuk Tarih: Eyl 1, 2008 | Reply

    Öncelikle yazı için seçilen fotağraflara bi bakın.Türk elçiliğinde Kürtçe konuşanın atıldığı haberini bana ileten ve bu olaya orada şahit olan bunu da orada haber yapan bir gazeteci arkadaşımdır.
    Kanada Başbakanı Stephen Harper, mecliste düzenlenen törenle asimilasyon amacıyla devlet okullarına zorla gönderilen yerli Kanadalılar’dan resmen özür diledi..Kanada ve ABD en azındna bundan 50 yıl önce yaptığı yanlışlardan ötürü özür diliyor.Bugün siyahlar ABD yönetiminde fazlasıyla yer alabiliyor.Türkiye’nin böyle bir konuda yapmış olduğu bir özrü duydunuz mu hiç..

    Canterbury Başpiskoposu Dr. Rowan Williams’ı hatırladın mı? İngiltere’nin, bazı vatandaşlarının İngiliz hukukuna bağlılık duymadığını kabullenmesi gerektiğini öne sürerek, Şeriat hukukunun bazı yanlarının adapte edilmesinin ‘kaçınılmaz’ olduğunu, bunun sosyal uyumun sağlanmasına da katkı sağlayacağını iddia ediyordu.. Ayrıca Williams, ancak böyle bir adım atılmadığı takdirde inançları ile laik hukuk devleti arasında kalan Müslümanların toplumdan yabancılaşabileceğini uyarısını da yapmıştı.Neyse örnekler çok bu konuda..
    Kürtçe köşe konusunda büyüklerden bir yardım umma yok yazıda.Aksine sürekli Kürtçeden ve kürtlükten bbahseden aydınların yazdığı gazetelerde Kürtçe yazılara yer verilmemesi mesele.Aydınların ve sizin gibilerin de bunu eleştirmemesi mesele..
    Kürtçe isim koymanın yasak olduğu bir ülkede kim TV çıkaracak!!
    DTP ile BLOK partilerinin bir karşılaştırılması söz konusu buradan çıkacak sonuç ayrılık tohumu değil Kanada ile Türkiye’nin hak ve özgürlükler bakımındna kıyasıdır.

  4. Yazan:Kayhan Samanci Tarih: Eyl 1, 2008 | Reply

    Kanada orneginden ogrenilebilecek seylerin basinda diyalog var. Ufuk Bey’e tesekkurler bu yazi icin.

    adamlar ayrilma konusunu masaya yatirmislar, evet hos degil belki ama siddetin onunu kesmisler. Turkiye ne yapmis? kurtlerin oy verdigi iki partiyi de (dtp ve akp) kapatmaya calismis. yani siz oy verin isterseniz ama bizim icin bu oylarin tuvalet kagidi kadar degeri yok!!!! demeye geliyor.

    kanadayi taklit etmeye gerek yok ama cikartilabilecek dersler var.

  5. Yazan:Ahmet Ozcanli Tarih: Eyl 2, 2008 | Reply

    Kanada’daki elçilik olayını sayın Ufuk Çoşkun’a bildiren bendim.Bu olaya bizzat şahit oldum.Türk elçiliğine pasaport işlemleri için gelen iki kişi ( bir adam ve Türkçe bilmeyen eşi)kendi aralarında Kürtçe konuşuyorlardı,daha doğrusu adam Türkçe bilmeyen karısı ile memur arasında tercumanlık yapıyordu.Değerli memurumuz birden “burası dağ başı değil Türk konsolosluğu, burda Kürtçe konuşamassınız” dedi.Adam biraz dirensede sonuçta Konsolosluğu terketti.Bu olay 2003 yılında gerçekleşti.Olay Kanada’da Türkçe ve Kürtçe yayın yapan bir gazetedede yer aldı.Burda şunuda belirtmekte fayda varki Kanada Türk elçiliği sadece Kürt kökenli vatandaşlarına değil Türk kökenli vatandaşlarınıda kök söktürüyor.Türk kökenlilerede hakaret ediyorlardı.Özellikle haklarını bilmeyen bir insanın Türk olsun Kürt olsun hiç şansı yok Türk konsolosluğunda.Ben buna Türk düşmanlığına dayanan Türk milliyetçiliği diyorum.Tabiki şunuda söylemek gerekiyorki bu olaylar eski elçi döneminde meydana geldi.Yeni Kanada elçisi Rafet Akgünay hala eski politikaya devammı ediyor yoksa insan hak ve hukuku konusunda eğitimlimi geldi bilemiyorum….Kanada iki tane resmi dili olan ( ingilizce ve Fransızca )bir ülke.Ayrıca başta Türkler olmak üzere bütün halklar kendi dillerinde özgürce konuşma,TV,Radyo,gazete yayınlama,kendi okullarını açma özgürlüğüne sahipler.Devlet bırakın buna engel olmayı tam tersine destek çıkıyor,Maddi ve manevi olarak.Türklerin burda kendi dillerinde yayın yapan gazeteleri,radyoları, TV leri ve okulları var.Kürtlerin de aynı şekilde bu imkanları var.Türkiye yurdışına gönderdiği elçilerine biraz insan hakları dersi verererek gönderse hiç bir mesele kalmaz sanırım.Başarılar diliyorum.

  6. Yazan:MY Tarih: Eyl 2, 2008 | Reply

    Mevzu konsolosluklardan açilmisken,
    Paris konsoloslugunda çalisan bir memurun (övünerek) aktardigi bir olay, 1990lar, Tansu çiller’in basbakanligi sirasi:

    – Memur bey, benim çogumun din hanesine Islam yazmissiniz, biz Ermeniyiz, hristiyan konacakti buraya.
    – Ne demek kardesim, Türkiye müslüman bir ülkedir, %99’u müslüman bir ülkeyiz biz! Bölücülük yapmayin!

    Sonra güvenlik çagirilir, “müslüman” ermeninin babasi disari atilir.

    Not: Benimle beraber olayi dinleyen arkadasim istanbullu bir yahudi idi!

  7. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Eyl 2, 2008 | Reply

    Anlamadığım nokta,konsolosluk hadisesine duyulan şaşkınlık.Acaba bu tür vakalara inanmamayı adet haline getirenler uzayda falan mı yaşıyor?Dışkı yedirmek de dahil ne insanlık dışı muameleler gördü yurdumun insanı.Bu tür iğrenç uygulamaların çoğu iç hukukta zemin bulamayınca Avrupa İnsan Mahkemelerine kadar intikal etti ve ülkemiz bu utanç tabloları karşısında mahkumiyetlere uğradı.Hani bilmeyen de zannederki çok demokratik bir ülkede yaşıyoruz da birileri sırf laf olsun diye bunları ortaya atıyor.Artık kafamızı kumdan çıkarmanın zamanı gelmedi mi acaba?
    Not:Ayrıca bu tür vakaların başka bir ülkede elçilik binasında gerçekleşmiş olması durumu değiştirmiyor,zira elçilikler bağımsız bir ülke gibi bulundukları ülkenin yasalarından muaftırlar yani bir nevi dokunulmazlıkları var.İnsan hakları ve demokrasi kültüründen yoksun yöneticilerle yönetilmeleri durumunda anayurttaki keyfi uygulamaların oralara taşınması da şaşıtıcı gelmemeli.

  8. Yazan:Omer Kucuksakalli Tarih: Eyl 2, 2008 | Reply

    Turkiye’de bazi insanlar “Iran olur muyuz?” “Malezya olur muyuz?” gibi abuk sorularla insanlara korku asiliyor. Bir diger kesimde “Amerika olamayiz.” “Kanada olamayiz” gibi cumlelerle karamsarlik…

    Turkiye’nin Kurt sorunu cozememis olmasi elbet hos degil. Ama diger ulkelerin de cok ozenilecek bir yani yok dogrusu. Ufuk bey diyor ki “Kanada ve ABD en azındna bundan 50 yıl önce yaptığı yanlışlardan ötürü özür diliyor.”. Ozur dilemek sorunu ne kadar cozer?

    Amerika’da simdi zencilere ayrim yok mu? Yakinlarda Crash diye film cekildi bu konu uzerine, cok da sukse yapti. Bir bakin isterseniz. Gunumuz Amerika’sinda zenciler hala ikinci sinif insan bircok acidan, egitim, gelir seviyesi, siyasi guc…

    Zamaninda Turgut Ozal cumhurbaskani oldu Turkiye’de ama ne kadar Kurt’tu? Simdi Amerika’da siyaset yapan bircok siyah da o kadar siyah! Barack Obama baskan bile olsa siyahlarin durumu kolay kolay degismeyecek.

    Aziz bey, elciliklerle ilgili hikayeler hep anlatilir. Ben simdiye kadar burakratik agirliklar disinda bir sorun yasamadim sahsim adima.

    “Kisa etek giydigi icin bacagina kezzap atildi.” haberlerini nasil supheyle karsiliyorsan, elcilikler icin anlatilan bu haberleri de supheyle karsiliyorum.

    Genelde olaylar carpitiliyor. Ufuk bey diyor ki:

    “Konuşanlar hemen dışarı atılıyor.”

    Halbuki gercekte soyle olmus:

    “Adam biraz dirensede sonuçta Konsolosluğu terketti”

    Araya birkac kisi daha girse bu olayin alacagi sekil benim hayal gucumu asiyor dogrusu.

  9. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Eyl 2, 2008 | Reply

    Ömer Bey,
    Elbette dünyanın gerisi cennet değil.Demokrasilerini,yaşam kültürlerini model kabul ettiğimiz batı ülkelerinde de insan haklarıyla bağdaşmayan tutum ve uygulamalar yok değil.Üstelik Amerika,Kanada ve pekçok Avrupa ülkesinde bir de göçmen sorunu var.Zira ordaki kimlik farklılıkları bir yönüyle bizimkinden çok daha karmaşık.Dolayısıyla da bu çokkültürlü-çokkimlikli toplumlarda insanları birarada tutmak,eşit ve özgürce yaşamalarını sağlamak çok daha zordur.Amerikalara,Avrupalara göç etmiş farklı kültürlere sahip insanların “eşit vatandaş”statüsüyle bazı haklara sahip olması da sorunları ortadan kalkmasına yetmiyor.Zira ortada bir”güven”ve “uyum”sorunu vardır.Bizdeki Malezya,İran bensetmesi,”Mahalle baskısı”gibi korkulardan çok daha fazlası vardır.Özellikle 11 Eylül sonrasında Amerikan toplumunda Ortadoğu’lu halklara potansiyel suçlu gözüyle bakılmakta ve dolayısıyla düşmanca korkular beslenmektedir.Sözünü ettiğiniz filmde olduğu gibi İranlı ailenin market işletmesi maalesef mutlu ve huzurlu olmalarına yetmiyor.Ya latin kökenli çilingirin ev sahibesinde yarattığı kuşku…Ve siyahi yönetmenin,çok “ünlü”olması da ne kendisini ne de karısını aşağılanmaktan kurtarmıyor.
    Bu örnekler çoğaltılabilir elbet;benzer dramlar Almanya,Fransa ve İngiltere de yaşanıyor.Yabancı düşmanlğının çok iğrenç bir barbarlığa vardırıldığı,insanların evlerinde diri diri yakıldığı insanlık dışı vahşetler bile yaşanabiliyor.
    Ancak bütün bunlar insan hakları ihlallerinde dünya sıralamasında anılan bütün ülkelerin önüde olduğumuz gerçeğini değiştirmiyor.Ne zaman buna ilişkin uluslararası raporlar açıklansa ilk sıralarda hep Türkiye var.

    Gün geçmiyor ki hak ihlalleriyle ilgili haberlere televizyonlarda,gazetelerde rastlanmasın.

    Peki bütün bunlar yasal eksiklerin,boşlukların sonucu değil mi?Keyfi uygulayıcılar suç teşkil edebilecek eylemlere neye güvenerek tevessül edebiliyor?Demokratik bir hukuk devleti olabilseydik acaba ergenekon gibi çeteler devleti elegeçirebilir miydi?

    Ülkemizde böylesi utanç tablolarına tanıklık ediyoruz.Mafya-çete-devlet ilişkilerinin kokusu bütün dünyaya yayıldı.Ve hâlâ da çözülmüş değil.Çözülebileceğine dair da fazla ümitli değilim,çünkü maalesef bu ilişkiler ahtapot gibi her yanımızı sarmış.

    Sonuç olarak insan haklarının bu denli pervasızca çiğnendiği,insan yaşamının hiçe sayıldığı bir ülkede,daha demokratik,hukuk sistemleri bizden daha iyi işleyen devletlere özenmek,bundan etkilenerek örnek göstermek pek de”anlaşılmaz”gibi durmuyor.

  10. Yazan:Omer Kucuksakalli Tarih: Eyl 2, 2008 | Reply

    “Ancak bütün bunlar insan hakları ihlallerinde dünya sıralamasında anılan bütün ülkelerin önüde olduğumuz gerçeğini değiştirmiyor.”

    Insan haklari ihlalleri konusunda Amerika’nin onculugu kimseye birakmaz. Bakiniz Abu Gharib, Guantanamo

    Gunumuz Turkiye’sinde bunlar kadar ciddi insan hakki ihlali kesinlikle yoktur.

  11. Yazan:Suat Tarih: Eyl 2, 2008 | Reply

    Insan haklari ihlalleri konusunda Amerika’nin onculugu kimseye birakmaz. Bakiniz Abu Gharib, Guantanamo

    Doğru, ABD insan hakları konusunda en sabıkalı ülkelerden birisi ama ABD vatandaşlarına olan davranışlarında değil bu ihlallerin ezici bir çoğunluğu.

    Türkiye ise kendi vatandaşlarına yönelik en temel insan hakları ihlallerinde bulunuyor. Bu ayrımı gözetmekte fayda var.

  12. Yazan:suzannur Tarih: Eyl 2, 2008 | Reply

    Yok mudur?!
    Kürtlere yapılanlarla ilgili sitede çıkan yazıları okumadınız herhalde. Ya da sadece kapalı olduğu için okutulMAmak da demek ki sizin için ciddi insan hakları ihlaline girEmiyor. Cezaevindeki işkenceler de sayılmıyor demek ki.
    Kitap yasakları ve düşünce suçluları da önemsiz zaten.
    Geriye ne kaldı ki?
    Rejime uygun olursanız hiçbir ihlale uğramamanız mı?

  13. Yazan:Hasan Ozer Tarih: Ara 12, 2008 | Reply

    Kurt sorunu baslarindaki asiret agalarindan kaynaklanmaktadir. Asiret agalarindan kurtulamadiklari muddetce kurtler her zaman ikinci sinif insan olmaya devam edeceklerdir.

  14. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Ara 13, 2008 | Reply

    Hasan Bey,oldukça klişe bir “belirleme”de bulunmuşsunuz da arkasını getirmemişsiniz.Kimdir bu “başlarındaki aşiret ağaları”diye tanımladığınız kesimler?Devlettin bizzat desteklediği ve yöre halkının başına bela ettiği haydut takımı “korucular” mı?7 askeri,bir cumhuriyet savcısını ve 12 köylüyü kurşuna dizen Jirki Aşireti reisi Tahir Adıyaman gibi katiller mi?Ki bu zat,bu denli kabarık suç dosyasına karşın Tansu Çiller’in başbakan olduğu dönemde bölgenin “selameti”için Ankara’lara davet edilmiş ve devlet protokolüyle ağırlanmıştır.Bu ibretlik tarihi protokol o dönemde bütün tv.lerde yayınlandı.Düşünebiliyor musunuz,adam tescilli bir eşkiyayken ve üstelik iki kelime Türkçe bilmiyorken devlet katında itibar görüp görevlendiriliyor.Ayrıca bu zat hâlâ “kutsal”görevinin başındadır…Ergenekon çetesinin Güneydoğu temsilciliğini sürdürmektedir…Saltanatının doruğundadır ve ne hikmetse dokunulmazlığı vardır…7 düvele yayılmış meşhur düğünleri gazetelerimizin magazin köşelerini süsleyebilmektedir.Düğünde sıkılan devlet malı kurşunların,kilolarca altın takının hesabı yoktur ve bu rezillikler tv.lerde günlerce gösterilmiş,sıradan bir eğlence gibi sunulmuştur.

    Eğer kastdettiğiniz bu katil sürüleriyse;inanın sayın Hasan Bey,bu adamları o halk kendilerine zulüm etsin diye baş tacı etmemiştir.Bunlar bizzat devlet tarafından yöre halkının başına musallat edilmiştir.

    Yani öyle gerçekleri doğru dürüst bilmeden ahkâm kesmek çok kolay.Her şeyi halktan bilerek küçümseyici bir edayla”işte bu halk başlarında bunları tutuyorken…” mealinden kestirip atmak da çok kolay.Ama bilin ki öyle kulaktan dolma bilgilerle hüküm vermek bizi bu karanlık girdaptan kurtarmaya yetmeyecektir.Bunu yapmaktansa bize sıradan bir eğlencelik gibi sunulan,sevimli ve sempatikmiş gibi gösterilen rezaletleri sorgulamakla işe başlasak inanın ülkemiz ve insanımız için daha hayırlı olacaktır.

  15. Yazan:Levent Cetin Tarih: Ara 14, 2008 | Reply

    “Kanada kanunlarına göre bu parti seçimlerde yüzde 51 oranında oy alırsa Fransa’nın ayrılmasına izin verilecek”

    Fransa ne zaman Kanada’ya baglandi da ayrilacak?

  16. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Ara 14, 2008 | Reply

    Levent Bey,koca makale içinde dikkate değer tek nokta sizce yazarın Fransız’lar demek yerine “Fransa” diye yazması mıdır?Lütfen bunu bir polemik başlatma amacı olarak algılamayın.Benimkisi,bu yazıya(yapıcı bulduğum diğer yorumlarınızla pek bağdaşmayan) bir şüpheyle yaklaşmanıza duyduğum şaşkınlık sadece.Açıkçası yazıya ilişkin değerlendirmenizin bu basit detayla sınırlı kalmamasını beklerdim.Sıradan bir yazım hatası asla içerik,samimiyet ve objektifliğin kriteri değildir ve olmamalıdır.Sonuç olarak yazının dikkate değer bulduğunuz ayrıntıdan çok daha fazlasını içerdiğini ve daha kapsamlı bir değerlendirmeyi hakettiğini düşünüyorum.

  17. Yazan:Levent Cetin Tarih: Ara 15, 2008 | Reply

    Aziz Bey,

    Ben de bir Kanada’liyim ve yazanlarin tamami dogru. Ancak Fransa (veya Fransizlar)in ayrilmasi ayrintisini duzeltilmesi gerekli bir hata olarak gordum. Bu da benim yaziya bir katkim olsun istedim. Sonucta gordugum hata tamamiyle bir imla hatasi da degil, ben Quebec eyaletinin ayrilmasi olarak tanimlanmali diye dusunuyorum. Fransiz asillilarin orada cogunluk olmasi Quebec’i Fransiz yapmaya yetmiyor diye dusunuyorum. Dolayisi ile getirdigim bir yazim hatasi elestirisi degildi.

    Yazim hatalari ile ilgili duzeltmelerimi de Derinsular’da daima yaparim. Serdar Bey bunlari defansif algilamaz. “Hemen duzeltiyorum, tesekkur ederim” diye yanit yazar bana. Bunun onun sitesine yapilmis bir katki oldugunu bilir.

    Umarim Derin Dusunce yazarlari da elestirilerimi ayni duzlemde okurlar. Cunku niyetim bu yondedir.

  18. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Ara 16, 2008 | Reply

    Levent Bey,

    Konuya açıklık getirdiğiniz için teşekkür ederim.Ben de sizden bunu bekliyordum.Zaten yorumlarınızdan(yapıcı üslubunuzdan ve gösterdiğiniz anlama çabasından)edindiğim intibayla sizden beklentimin daha yüksek olduğunu önceki yorumumda da belirtmiştim.Ha,deseniz ki buna hakkım var mı?Bilmiyorum ama,sizin gibi objektif olduğunu düşündüğüm bütün yorumcu arkadaşlardan bunu zaman zaman beklediğim oluyor.Belki doğru bir davranış olmayabilir.Fakat alışkanlık işte:))Hani derler ya can çıkar huy çıkmaz diye…o hesap.

    Anlayışla karşılayacağınızı umuyor sevgi ve selamlarımı iletiyorum.

  19. Yazan:Levent Cetin Tarih: Ara 16, 2008 | Reply

    Tabii ki hakkiniz var Aziz Bey. Buradaki yorumlardan bir beklentimiz olmasi cok dogal. Yoksa gider Hurriyet’te falan yorum yazariz.

    Huyunuz iyi, cikmasin. Caniniz hele hic cikmasin.

    Sevgi ve selamlar size de.

  1. 1 Trackback(s)

  2. Eyl 16, 2008: Vatanın bütünlüğü silahla mı korunur? : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin