Vatanın bütünlüğü silahla mı korunur?
By Mehmet Yılmaz on Eyl 16, 2008 in Demokrasi, Kürtler, Özgürlükler, Terör
Vicdan ve zekâ sahibi herhangi bir insanın, bir Bulgarın, Arabın, Amerikalının veya Rusun karşısında Türkiye’nin bütünlüğünü savunabilecek fikirleriniz ve planlarınız yoksa Türkiye’nin bütünlüğünü silahla koruyamazsınız. Türk milletinin bir ferdi olarak bu davaya hizmet edemezsiniz. Çünkü uluslararası ortamdaki ittifak arayışlarınız eninde sonunda Türklüğe odaklı kalacaktır. Eğer çıkarlarınızı başkalarınınkini kollayacak biçimde savunamazsanız yanlız kalırsınız.
Dünyadaki 150 küsur devletten en azından bize komşu olanların ve bazı süper güçlerin desteğini alamıyorsanız başarısızlığa mahkûmsunuz demektir. Ülkeniz bölünür!
Dünyanın hiç bir ülkesi bölünmez değildir. Hindistan bölündü, Pakistan (1947) ve ondan kopan Bangladeş (1971) çıktı ortaya. Osmanlı Devleti de bölündü. Eski Osmanlı toprağı Yugoslavya gibi eski Komünist Rusya yakın zamanda parçalandı. Rusya’dan ayrılan Gürcistan’dan kopan Abhazya ve Güney Osetya yüzünden Gürcüler toprak bütünlüklerini muhafaza edemeyecekler büyük ihtimal. Yine Eski Osmanlı toprağı olan Irak’ın geleceği meçhul. Fransa ve İngiltere’nin de eski sömürge imparatorlukları dağıldı. Neden?
Çünkü yanlız kalırsanız ülkenin bütünlüğünü koruma mücadeleniz ancak ÖLMEK ve ÖLDÜRMEK odaklı olabilir. Çünkü öldürdüğünüz her teröristin yerine kardeşi, kuzeni, komşusu geçeceği için ayrılıkçı terörle mücadeleniz uzadıkça düşmanınız da giderek büyür. Bölge halkının devletten soğuması istihbarat toplanmasını ve polis operasyonlarını imkânsız kılar. O zaman elinizde kalan tek silahlı güç düzenli ordudur. 100 teröristin sığındığı bir dağı binlerce askerle, tanklar ve kamyonlarla abluka altına alırsınız, ufacık bir “başarı” için ağır bedeller ödersiniz.
Geçenlerde bir komutanın itiraf ettiği gibi “kaşıkla öldürdüğümüz teröristler için kepçeyle şehit vermek” durumunda kalırsınız. Ayağınıza sıktığınız bu kurşun sizindir. Bundan istifade etmek isteyen leş kargaları etrafınızı saracaktır ülkenizi paylaşmak için. Ama ayağınızdaki kurşun sizin kurşununuzdur. Tetiği çeken de sizsiniz. Bedelini ödeyecek olan yine siz.
Dünyada yanlız kalırsanız ülkeniz bölünmekle kalmaz, üzerinize bol miktarda kan sıçrar. Politikacılarınız ve komutanlarınız Naziler, Sırplar ve Iraklılar gibi uluslararası mahkemelerde hesap vermek zorunda kalabilirler.
Uluslararası ittifakın eksenleri
Terörle mücadele konusundaki eksiklerimizi ve çözüm yollarını “PKK… Ters giden nedir? Bundan sonra nereye? “ adlı makalede uzun uzadıya tartışmıştık. Şimdi Türkiye’nin bölünme konusuna odaklanalım. Demek ki Türkiye’nin bölünmesine engel olmak için ilk yapılacak şey çocuk gibi “Olmaz! Olamaz!” diye reddetmek yerine bunu bir sorun olarak kabul etmek ve çözüm aramak.
Bizim için ülkemizin bölünmesi nasıl bir felaket ise potansiyel müttefiklerimize de bunu bir felaket olarak kabul ettirebilmeliyiz. Zaten kanunlarımızda “bölücülük” yapmak diye bir suç olduğuna göre kanun yapıcı da bu bölünmeyi mümkün/gerçek bir tehlike olarak görmüş.
Şimdi bu ittifak olayını biraz açalım. İttifak iki eksende gerçekleşebilir. Birincisi çıkarlara dayalı yani stratejik ikincisi ise insan odaklı, vicdan bazında.
Strateji devletlere ve devlet gücündeki uluslararası şirketlere hitab eder. Vicdan ise sıradan insanlara ama aynı zamanda kamuoyunu yönlendirebilen, samimiliğinden şüphe edilmeyen kanaat önderlerine ve aydınlara yöneliktir. Kamuoyu koşullar uygun olduğunda özellikle demokratik ülkelerde yönetime büyük baskı uygulayabilir. Bu bakımdan stratejistlerin her zaman dikkate aldıkları bir ögedir. Ayrıca Kuzey Irak gibi bir bölgede kamuoyunun Türkiye yanlısı olmasının getireceği avantajlar aşikârdır.
Stratejik olarak baktığımızda sınırları yeniden çizilmiş (küçülmüş/bölünmüş) bir Türkiye kimin işine yarayacaktır? Veya tersi, bölücü terörle mücadelesinden güçlenerek çıkmış, mevcut sınırları daha “kalın kalemlerle” yeniden çizilmiş bir Türkiye kimin çıkarlarına daha uygundur?
Bu sorulara yanıt aramak için tarafsız bir bakış açısı sunmayı amaçlıyoruz bu yazıda. Samimiyetin, iyi niyetin ve verilen sözün hiç bir değerinin olmadığı uluslararası ilişkilere değinmeden önce vicdanî eksene bakalım.
Vicdan/insan ekseni
Vicdanî açıdan değerlendirecek olursak iki ihtimalin yani biri güçlü diğeri zayıf iki Türkiye’nin ele alınması gerekir. Bu iki ihtimalden hangisi sıradan insanların günlük hayatlarına daha faydalı olacaktır? Hangisinde insanların karnı daha iyi doyacak, okullar, hastahaneler daha kaliteli olacak?
Niçin Amerikalı bir üniversite öğrencisi, bir Fransız gazetecisi, Çinli bir aktivist veya Kuzey Irak’ta yaşayan Kürt aydınlar güçlü Türkiye’yi desteklesin, bizi zayıflatacak projelerin karşısında dursun?
Bölünmeye karşı güçlü fikirler ortaya koymak için Türkiye’yi bölme isteğini bir ihanet değil siyasî bir proje olarak görmek ve analiz etmek gerekir. İster terör kullansın isterse Kanada’daki gibi barışçı metodları, bütün ayrılıkçı hareketlerin temelinde aynı çıkış noktası yatar: “Biz farklıyız, bir arada yaşayamayız.”
Bu ayrılma talebinin dayandığı “hukukî” meşruluk nedir? Birleşmiş Milletler’in “iyi niyetle” bir asırdır dünyaya kabul ettirdiği “milletlerin kendi kaderini tayin hakkı” aslında etnik ve/veya dinsel farklılık arz eden insanların aynı siyasî sistemde barış içinde yaşayamayacağını da peşinen kabul eder. Bu ilkeye göre bir Sırp ile bir Boşnak, Bir Ermeni ile bir Türk, Bulgar ile Yunanlı ASLA VE ASLA AYNI ÜLKENİN VATANDAŞLARI OLAMAZLAR. Dünyadaki uygulamalara baktığınızda etnik olarak yakın ama dinî açıdan farklılık gösteren grupların da bu ilkeye dayanarak ayrılıkçı siyaset güttüğünü görürsünüz. Pakistan, Bangladeş, Keşmir, Doğu Timor adaları (Endonezya) bu duruma örnek teşkil eder.
“Farklı insanlar bir arada barış içinde yaşayamaz” demek için bunun gözlemle teyid etmek gerekir. Meselâ Almanya’daki Türklerin, Fransa’da Arapların veya ABD’deki onca yabancının ayrı birer hukuk sistemi hatta ayrı bir devlet talep edecek noktaya gelmeleri gerekmez miydi? Diğer yandan yine ABD’de yaşayan Çinlilerin Hispanik kökenlilerle veya Türklerle ciddî etnik kavgaları olmalıydı.
Oysa bugün sürekli göç alan bu ülkelerdeki etnik görünüşteki kavgaların etnik/dinî farktan değil fakirlikten veya cehaletten kaynaklandığına tanık oluyoruz. Bireysel hakların daha özenle korunduğu, hukukun doğdukları ülkeye oranla daha iyi işlediği bu topraklarda her ırktan insan bir arada, barış içinde yaşayabiliyor. Diğer yandan İspanya iç savaşında veya 1977-1980 döneminde Türkiye’de gördüğümüz gibi etnik olmayan sebeplerle de onbinlerce insan iç kavgalarda ölebiliyor.
Mikro milliyetçilikler ve Tarih istismarı
Birleşmiş Milletlerin bu “masum” ilkesi aslında her türlü etnik temizliğe, ırkçı kavgaya açık bir kapı. Meselâ nüfusu 70 bini bulmayan Güney Osetya’nın Gürcistan’dan ayrılıp bağımsız bir devlet kurması ne derecede anlamlıdır? Türkiye’nin bazı üniversitelerindeki öğrenci sayısı bile bundan fazla. Gürcistan vatandaşlarını barış içinde yaşatacak bir demokrasi kuramaz mıydı? Gerçek sorun Osetlerin Gürcülerden farklı olması mıydı? Oset anayasası ile Gürcülerinki arasında hangi temel farklar olacaktır ki böyle bir ayrılığı meşru kılsın?
Yine etnik olarak birbirlerine çok yakın olan Eski Yugoslavya halklarının böyle kanlı bir “boşanma” yaşamasında Birleşmiş Milletler’in hiç bir sorumluluğunun olmadığı söylenebilir mi?
Tabi bu noktadaki duruşun duygusal değil tutarlı olması gerekiyor ki Türkiye’nin bütünlüğüne hizmet edebilsin. Yani “Adriyatik’ten Çin’e” uzanan coğrafyada Türkçe konuşan insanların bağımsız devletler kurmasını veya siyasî bir çatı altında birleşmesini savunmak gerçekte büyük sorunlar arz ediyor. Böyle etnik/dinî eksenli bir siyasî projeye destek olurken diğer yandan “bölünmeye gerek yok, Türkler ve Kürtler kardeşçe yaşıyor” derseniz kimseyi kendinize inandıramazsınız.
Benzeri şekilde Doğu Türkistan’da, Batı Trakya’da, Kıbrıs’ta, Kuzey Irak’ta yaşayan Türk kökenli insanlar için talebiniz ne olacaktır? Avrupa standartlarında insan hakları mı yoksa “atalarının soylu(!) kanıyla sulanmış kutsal(!) topraklarda” bağımsız devletler kurmaları mı?
Araplar, Zazalar ve Türkler “Ne mutlu Kürdüm Diyene!” diyecek mi?
“Cedlerimizin atlarını Tuna boylarında suladığı günleri” geride bıraktıktan sonra yeniden gerçek hayata dönelim. Türkiye’nin bölünmesini siyasî bir talep olarak masaya yatırırken aşağıdaki koşulların (hiç olmazsa bir kısmının) gerçeklenmesi gerekir:
- 1) Halkların coğrafî olarak uzak yerlerde bulunması, (Fransa’nın sömürgesi Yeni Kaledonya gibi),
- 2) İnsanların birbirlerine karışmadan yaşamaları (Güney Afrika’daki zenciler ve beyazlar),
- 3) Kültürel ve dinî uçurumlar bulunması (Kanada’daki Eskimolar, ABD’deki rezervlerde yaşayan Kızılderililer, …)
- 4) Zihniyet farklarının etkisiyle hukuk kavramına ve devlete bakışta derin uçurum (Fransız sömürgesi iken Cezayir ve Madagaskar, Belçika sömürgesi iken Kongo),
- 5) Dinî farklılıklar ve yaşam biçimleri arasındaki uçurum (ABD’nin muhafazakâr iç bölgeleri ile okyanus kıyılarındaki eyaletleri, Fransız Guyanası)
- 6) İnsanların birlikte yaşama isteğinin devlet terörü ve/veya ayrılıkçı terör ile zayıflatılması (Çeçenistan, Balkanlar, …)
Türkiye’ye baktığımız zaman gördüğümüz manzara (6cı madde istisna) bu koşulları teyid etmiyor. Meselâ en çok Kürt yaşayan şehirler listesinde Diyarbakır belki 4cü belki de 5ci gelebilir İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa gibi şehirlerin arkasından. Diğer yandan Güney Doğu Anadolu’da Kırmançi ve Soranilerle beraber yaşayan Zazalar (ki kendilerini Kürt kabul etmiyorlar) birçok şehir ve kasabada çoğunluktalar. Yine bu bölgede Türkler, Hıristiyan ve Müslüman Araplar yaşıyor.
Belki bunların hepsinden önemlisi bölgede yaşayanlar asırlardır kendi aralarında evlenmek suretiyle yeni bir kimlik oluşturmuş vaziyetteler. Yani gerçekte Güney Doğu Anadolu’da yaşayan insanları etnik kökenlerine göre sınıflandırmak imkânsız. Zaten bu bölgede yapılan sosyolojik etüdler de insanların kimliklerini etnik değil cemaat, coğrafya ve aşiret kimlikleriyle, aile bağlarıyla tarif ettiğini gösteriyor.
Yani siyah ve beyaz değil binlerce grinin iç içe geçtiği bir coğrafya var karşımızda. Hal böyle olunca etnik Kürt milliyetçiliği ile bölünme yanlılarının bize dayatmaya çalıştıkları hedefin de gerçekte tam bir facia olduğu ortaya çıkıyor. Kemalist modelde kurulacak bir Kürt ulus-devletinin ilk icraatları etnik temizlikler, zorunlu göçler ve asimilasyon olacak. Anadolu’da ve Balkanlarda kurulan ulus-devletlerin yol açtığı gibi bir mübadele (Nüfus değişimi) kaçınılmaz görünüyor. Daha önce defalarca gördüğümüz ve bedelini çok ağır biçimde ödediğimiz bu ayrılıkçılığın ideolojik eleştirisini Mustafa Akyol’un Kemalist bir PKK adlı yazısından dinleyelim:
“Ancak olmaz ya, farz-ı muhal, eğer işler onların hayal ettiği gibi gider de bir gün bir “Kürdistan” kurup başına geçerlerse, neler olacağını kestirmek mümkün: Bu “çağdaş” devlete yaraşır bir “ulus” yaratmak için otoriter kolları sıvayacaklar. Aysel Tuğluk’un deyimiyle, “tamamen iyileşmemiş eski bir hastalık” olan dinin toplumsal yaşamdan kazınması işine girişecekler. Bugün “Kürtlere özgürlük” diyenler, yarın “Kürtler için, Kürtlere rağmen” diyecek.
“Nereden biliyorsun” derseniz, “biz bu filmin ilk bölümünü gördük ve ikincisinin eskizleri de tıpa tıp aynı” derim. Bugün Kürt milliyetçileri arasında 1930′lardaki “Türk Tarih Tezi”nin kopyası olan fantaziler, “Kürt ırkının Ari kökeni”ne dair efsaneler dolaşıyor. Kürtçü ideologlar, İslam öncesi döneme ait hayali bir “altın çağ” yaratmaya uğraşıyor. Zaten hali hazırda da Türk ve Kürt ırkçıları aynı telden çalıyor. Cumhuriyet gazetesinde yazan emekli general Osman Doğu Silahçıoğlu, “Türklerin asıl dini Şamanizm’dir” derken, eski DEP milletvekili Hatip Dicle de “Kürtlerin asıl dini Zerdüştlük’tür” diyor.
Her iki taraf için de sorun, İslamiyet’in etnik kimlikleri ikinci plana atan ortak bir “Müslüman kimliği” sağlaması. Durum, Naziler’in “Alman ruhunu öldürdüğü için” Hıristiyanlık’tan nefret etmelerine benziyor. Aysel Tuğluk’un “gerici tarikat ve cemaatler”in “Kürt siyasal hareketini geriletmesinden” endişe etmesi boşuna değil. En az Kuzey Irak’taki “askeri mücadele” kadar önemli olan “ideolojik mücadele”de, en çok o yüzden batağa saplanmış durumdalar.”
Stratejik eksen
Uluslararası ilişkilere bakarken en sık yapılan yanlış kanaatimce “ABD şunu istiyor, Fransa bunu destekliyor” tarzı “toptancı” yaklaşımlar. Bu tür genellemeler yanlış düşünmeyi ve yanlış konuşmayı kolaylaştırıyorlar sadece. Bu kolaycılıktan kurtulmanın en iyi yolu her ülkeyi çıkar grupları bağlamında değerlendirmek gibi görünüyor. Meselâ Fransa’ya baktığınızda siyasî aktör olarak:
- 1) Ermeni ve Yahudi lobisinin varlığını her an hissettirdiği Millî Meclisi,
- 2) Komünist idealin dipdiri durduğu işçi sendikalarını,
- 3) Dassault, Lagardère gibi silah üreticilerini,
- 4) %70’i silah lobisinin denetimindeki yazılı basını (örn. Le Figaro),
- 5) Irkçılık, laiklik ve kadın hakları gibi konularda büyük hassasiyeti olan eğitim sendikalarını,
- 6) Vs.
Dikkate almak gerekir. Benzer şekilde ABD’den bahsederken Neocon dediğimiz, çoğu fanatik ve savaş yanlısı grupları ülkenin geri kalan kısmından ayırd etmek yerinde olacaktır.
Bu grupların aralarında ittifaklar kurulur ve dağılır. Ortak çıkarlar peşinde ideolojik olarak çok zıt iki grubun birlikte hareket ettiğine tanık olursunuz. Meselâ ABD kurulduğundan beri Yahudi düşmanlığı yapan bazı Protestan gruplar bugün İsrail’i ve Irak’ın işgalini savunmaktadırlar.
Buraya kadar açıkladığımız sebeplerden dolayı Türkiye’nin bölünmesini istemeyen insanlar artık kendilerini bazı sığ düşüncelerden kurtarmalıdırlar:
- 1) X gazetesi ABD uşağı,
- 2) Y Partisi AB’nin her dediğini yapıyor,
- 3) ABD ılımlı İslâm istiyor,
- 4) Fransa bağımsız Kürdistan kuracak,
- 5) Vs.
Bu satranç tahtasında ABD, Rusya, Çin gibi oyuncuların hareketlerini onları oluşturan grupların çıkarları cinsinden ifade edemeyen yazar ve düşünürlerimizin sayısı oldukça çok. Başka bir deyişle aydınlarımızın büyük kısmı uluslararası çıkar ilişkilerini okumayı bilmiyorlar. Bu Okumaz-Yazarların Türk fikir aleminde oluşturduğu bilgi kirliliği ve bunun Türk halkında yol açtığı akıl tutulması feci boyutlarda. Her gün yeni komplo teorileri ile Türk gazeteleri bir korku romanı havası veriyor.
Paranoyak mıyız? Kimse Türkiye’nin kötülüğünü istemiyor mu?
Sadece Ortadoğu’da değil bütün dünyada sınırların sık sık yer değiştirmesi, bunlarla bağlantılı yapılan etnik temizlikler, toplu göçler bazı çevreler için oldukça yüksek kazanç getiren bir durum. Dünyadaki ülkelerin birbirlerinden korkması, silah alması, silahlanan komşusuna bakarak yeniden silah alması elbette silah üreten ve satan firmaların işine yarayan bir durum.
Bunun yanında savaşlar “sayesinde” petrol fiyatlarının yükselmesi ve yüksek kalması petrol lobilerinin ve üretici firmaların işine yarıyor elbette. Yine bu bağlamda değerlendirilmesi gereken bir başka sektör ise “özel güvenlik” şirketleri: Savaşın, şiddetin özelleştirilmesi diye adlandırabileceğimiz korkunç bir noktaya geldik. Paralı asker kavramı elbette tarih kadar eski. Ama eskiden kralların “ihtiyaç halinde” başvurduğu bu yol son yıllarda bir sektör haline geldi.
Meselâ Amerikan Ordusu Vietnam Savaşı’nda yaşadığı kamuoyu-basın kuşatmasını yeniden yaşamamak için gitgide özel güvenlik şirketlerinin hizmetlerini kullanıyor. Irak’ta ise yakın bir geçmişte sivillerin üzerine “sebepsiz” yere ateş açan askerlerin aslında oldukça geçerli sebepleri vardı sivil öldürmek için. Black Water firmasının çalışanları oldukları iddia edilen bu “iş adamları” ortalığı karıştırarak kendilerine duyulan ihtiyacı arttırmaya yani ek “güvenlik talebi” üretmeye çalışıyorlardı. PKK’lıların da ellerinde yakalanan Amerikan silahlarının da Black Water’dan geldiği yönünde söylentiler yayıldı. Bunlar sadece birer söylentiydi.
Yakında bu konuda detaylı bir yazı yayınlayacağız ama çok iyi bilinen bazı şeyleri de hatırlatalım özel güvenlik şirketleri hakkında:
- 1) Güney Afrika ve İsrail firmaları bu alanda çok aktif,
- 2) Irak’taki petrol kuyularının korunmasından sorumlu güvenlik şirketleri ile Bush’un seçim sponsorları aynı firmalar,
- 3) Bazı Ortadoğu ordularından emekli subaylar PKK’ya karşı mücadele edecek özel şirketler kurmayı planlıyorlar,
- 4) Balkanlarda haritalar yeniden çizilirken bu firmalar önemli roller oynadılar,
- 5) Bu sektördeki iş hacmi daha şimdiden Türkiye’nin millî zenginliğinin kat kat üzerinde.
Ulusal gözlükleri çıkarırken
Bir insanın Türk olduğu için Türkiye’nin iyiliğini istemesi başka şey, bütün dünyayı milletlerin çatışma sahası olarak görmesi başka şey. Buraya kadar açıkladığımız gibi ortada milletlerin veya ümmetlerin çatışması değil çıkarların çatışması var. Bu çıkarlar siyasi partilerin, şirketlerin, sendikaların çıkarları. Aynı milleten veya aynı dinden olduğu halde çıkarları çatışan birçok grup var.
Bir başka deyişle Türkler veya Müslümanlar diye bakarak uluslararası olayları anlamlandırmak imkânsız. Meselâ petrol fiyatlarının yükselmesi İslâm alemi açısından nasıl bakılabilir? Üretici ülkeler kazanırken diğerleri kaybetti, kaybedecek. İran’daki nükleer silah krizinin sürmesi ve buna bağlı olarak petrol fiyatlarının yüksek kalması bu ülkenin gelirlerini yükseltiyor. Muhtemel bir savaş tehdidine karşı liderin arkasında birleşen halk Ahmedinejad’ın elini güçlendiriyor dışarıda. İçeride ise “Ayetullah” ekibi eskisi kadar kolay baskı yapamayacak gerginlik tırmandıkça.
Ama kendi petrolünü bile rafine edemeyecek kadar teknoloji fakiri bir ülkenin bütün kazancını silah teknolojisine ayırması acaba sıradan İranlı için ne derecede faydalı? Her sabah benzin istasyonları önünde kuyruklar oluşturan İranlılar ile Ahmedinejad’ın çıkarları paralel mi? Bu ülkeye yapılacak muhtemel bir saldırıda ölecek olan İranlılar ve Amerikalılar aynı geminin yolcusu değil mi? Tıpkı bu bilek güreşinden siyasî rant elde eden Ahmedinejad, Bush hatta İsrailli şahinlerin aynı gemide olduğu gibi.
Stratejik eksenin neticesi
Türkiye’nin bölünmesine engel olacak devlet politikası ağırlığını barıştan yana koymalı. Ne petrol ne de silah üretiminde söz sahibi olmayan ülkemizin (biz katılmasak bile) bölgesindeki savaşlardan elde edebileceği hiç bir şey yok. Bunun için gerek kendi sınır problemlerimizin gerekse bize yakın ülkelerin birbirleriyle olan sorunların BARIŞÇI yoldan çözülmesi için çaba harcamalıyız.
Bu bağlamda ucuz efelik yapan bir dış politika yerine iğne ile kuyu kazan bir yaklaşımı tercih ediyorum. Biz sıradan vatandaşların gözünde fazlasıyla uzamış olan Kıbrıs meselesi buna net bir örnek. Acele edip savaş çıkartmak yerine yıllar süren pazarlıklarla kabul edilebilir bir noktaya gelmek Türkiye için tercih edilmeli. Abdullah Gül’ün Ermenistan’a yaptığı ziyaret ve Türkiye’nin Suriye-İsrail arasında arabuluculuk girişimleri yine bu bağlamda akılcı stratejinin misalleri.
Bu iki ülkenin savaşmasından bizim elde edebileceğimiz hiç bir şey yok. Oysa Ortadoğu’da barış kısmen de olsa sağlandıkça Türk iş adamları sayesinde elde edilecek büyük kazançlar var. Karşılıklı yatırımların gelişmesi Ortadoğu ülkelerinin birbirine ekonomik olarak daha bağımlı hale gelmesi savaş ihtimallerini şüphesiz azaltacak. Sefaletin gerileyeceği bir Ortadoğu terörist üreten bir bataklık olmaktan ancak böyle çıkabilir.
Sınırlarımızın değişmesine engel olmak istiyorsak Ermenistan da dahil bütün komşularımızın zenginleşmesi için çaba göstermeliyiz. Zira ancak bu şekilde bu halkların maceracı diktatörler peşinde teröre veya savaşa destek vermesine engel olabiliriz.
Yine bu bağlamda yani kendi çıkarlarımızı korumak için Ermenistan sınırını açabiliriz. Soykırım konusunda bir koz olarak kullandığımız bu engellemeyi tek taraflı olarak sona erdirmek bize birçok bakımdan kazanç getirebilir. Sınır ticaretiyle karnı daha iyi doyacak olan Ermenilerin PKK’ya destek olması şüphesiz şu anki duruma göre çok daha zor bir ihtimal olacaktır. Türkiye bu ülkeyle ilişkilerini normalleştirirse terörle mücadele konusunda baskı yapabilme imkânı da yükselir. Kendine zaten küskün bir komşu yerine kaybedebileceği bir şeyler olması bu ülkenin bizimle daha fazla işbirliği içine girmesini sağlayabilir.
Sonuç
“Şehitler ölmez, vatan bölünmez” diye bağırmakla Türkiye’nin bölünmesine engel olunamaz. Bayrak, şehit kanı, vatan toprağı gibi millî semboller için değil onların temsil ettiği gerçek değerler için mücadele edilmelidir. Bu mücadelede ölüm amaç değil araçtır. Bazen hayatta kalmak ve gelecek kuşaklar için iğne ile kuyu kazmak ölmekten daha faydalı olabilir.
Millî sembollerin istismarı ile geldiğimiz bu noktada Türk milliyetçilerinin “başardığı” tek şey Kürt milliyetçiliğini kışkırtmak oldu.
Türkiye’nin bölünmesine karşı durmak isteyenlerin yapacakları ilk şey hukukun ve ahlâkın en temel ilkesini uygulamak: Kendilerine yapılmasını istemedikleri şeyi başkalarına yapmamak. Yakın zamana kadar “Kürt” kelimesini yazdığı için gazeteciler “bölücülük” yapmaktan mahkemeye veriliyordu. Türklere, Türklüğe ne kadar saygı gösterilmesini istiyorsak aynısını diğer etnik kökenlere göstermeliyiz.
Başlangıç noktası budur. Elektrik hırsızı, terörist vb diye “ötekini” peşinen yargılayan ırkçı düşünce PKK’nın ekmeğine yağ sürmektedir.
Türkiye’nin bölünmesine engel olmanın yolu içerde hukuku hakim kılmak, dışarıda ise ittifaklar kurmaktan geçiyor. “ABD ılımlı İslâm istiyor” veya “AB Sevres anlaşmasını hortlatacak” diyen paranoyak gazeteciler de bilmeden(?) Türkiye’yi yanlızlığa ve bölünmeye itiyorlar.
Çünkü dünya ekonomisinin hacmi 44 trilyon dolardır. Türkiye 500 milyar dolarlık ekonomisi ile bunun ancak %1’ini temsil eder. Dünyaya kafa tutarak kazanılacak bir zafer(!) de ancak Çanakkale Savaşı kadar sürer. Yüzbinlerce kayıp vererek durdurduğunuz düşman ertesi yıl “geçilmez” denen boğazdan geçer, gelip İstanbul’u işgal eder.
Evet, Türkiye’nin bölünmesine karşıyım. Ama bir Türk olarak karşı durmadan önce bir insan olarak karşıyım. İnsanların etnik kimlikleriyle uğraşılmasına, bu kimlikler yüzünden öldürülmesine, göç ettirilmesine karşıyım. Yaşadığımız toprakların bir pasta dilimi gibi kesip biçilmesine, ayaklarımızın altındaki zenginliklerin silah ve petrol tüccarlarına peşkeş çekilmesine karşıyım.
Bir cep telefonunun veya buzdolabının nasıl dini, milliyeti olmuyorsa devlet dediğimiz aygıtın da böyle bir tercihi olmamalı. Devlet her türlü etnik ve dinî aidiyete eşit mesafede durmalı. Sınırları koruması gereken bir ordunun komutanı işini gücünü bırakıp düşman tarif etmeye kalkarsa o devlet zayıflar.
Başörtülü kızları, “ne mutlu Türküm” demeyenleri, “post modernist” felsefeyi suçlu/düşman ilan eden bir genelkurmay başkanı Fransa’da yaşasaydı hastahaneye muayeneye gönderilirdi. Sizce Türkiye ile Fransa arasında hangisi daha büyük bir bölünme tehdidi altında? Neden?
Güçlü devlet her şeyden önce vatandaşları tarafından sevilen devletlerdir. Alevîlere zorla Sünnî İslâm dersi vererek, Ateist internet sitelerini yasaklayarak, Kürtlere zorla “Türküm” dedirterek devlet ancak kendinden nefret ettirebilir.
Türkiye’nin kurulduğundan bu yana yaptığı yanlışlardan ders alarak daha güzel bir geleceğe gidebileceğimizi düşünüyorum.
59 Yorum
Yazan:ahmet parlak Tarih: Eyl 17, 2008 | Reply
Cogunlukla katildigim bir yazi olmus-her ne kadar bircok yerinde ideolojik karikaturlesme, laf atma cabalariyla, biktiran tekrarlarla cokca bezeli olsa da-. Tesekkurler.
Yazan:M. İkbal TUNA Tarih: Eyl 17, 2008 | Reply
iyi günler Mehmet Bey,
biliyorsunuz bu aralar AB için toplantılar, görüşmeler yaplıyor. Geçenlerde sayın genelkurmay baş. İlker Başbuğ ” AB yolunda yapılacak düzenlemeler terörle mücadele yolunda bizim için büyük engeldir” benzerinde bir konusma yaptı. acaba bu konuda ne düşünüyorsunuz.
yazınız içinde elinize sağlık…
Yazan:MY Tarih: Eyl 17, 2008 | Reply
@M. İkbal TUNA,
İlker Başbuğ’un görevi teröristle mücadele etmek. Terörle mücadele etme konusu onun degil sivillerin görevi.
Görev taniminin disina tasan bir konusma yapmis. Büyükanit’tan farkli bir çizgi izler diye umud ediyordum ama bosa çikti.
Walla ne diyeyim, keske biraz bizim siteyi takip etse 🙂
Yazan:mert Tarih: Eyl 18, 2008 | Reply
Yazınızı anlamaya çalıştım ama pek anladım dersem yalan olur. İyi niyetli ve barışcı düşünmek çok güzel ama birde gerçekler var. Vatandaşın devleti sevmesi için vatandaşın hiç mi sorumluluğu yok? Devlet görevini iyi yapmıyor, iyi yapsa bugünkü ortam olmazdı. vatandaşda her söylenene, her yazılana inanmadan doğruları kendini yetiştirerek bulması gerekir. Saygılarımla
Yazan:mikail Tarih: Eyl 22, 2008 | Reply
yazının büyük bir kısmına katılmakla beraber bazı noktalarda farklı düşünüyorum birincisi pkk den bahs ederken imha edilmesi gereken bir parazitmiş gibi algıladım zaten sorunların varlığı pkk yi yaratmadımı. bence olaya bu şekilden bakmamız lazım, pkk’li militanların terörist değilde bu sorunların yaratığı mağdurlar olarak bakmak gerekli sanırım yoksa hiç bir insan evindeki rahatı bırakıp dağlara gönüllü ölmeye gitmez. vatanın birliği silahla kesinlikle korunamaz silah bölünme sürecini hızlandırır. ve bölünmeyi engellemek için yazarın dediği gibi türklük için ne istiyorsak kürtlere ve diğer etnik, gruplara aynısını istersek sorunun büyük bir kısmının çözüleceğini düşünüyorum. bu arada siteye ilk defa girdim gerçekten beğendim güzel bir tartışma ortamı. emekçilerin ellerine sağlık..
Yazan:MY Tarih: Eyl 22, 2008 | Reply
@Mikail,
Bugün Güney Dogu’da yasanan siddet olaylari tam bir cinnet halini aldi. Elbette “ilk önce kim baslatti?” sorusu yerinde bir soru. Ama Gandhi’nin dedigi gibi “göze göz diyerek intikam ararsak bütün dünyayi kör ederiz”.
Egenekon davasi ile sorumlularin en azindan bir kisminin hesap verecegini umuyorum. Bakin artik Türk subaylari da terör örgütüne üye olmaktan suçlanabiliyor. Demek ki Türk hukuku normallesebilir, insanlari etnik kökenleri yüzünden degil yaptiklari kötü islerden dolayi suçlamaya basladik. Bu çok iyi bir sey.
Affetme konusuna gelince… Asagidaki yazilar ilginizi çekebilir:
Terörist evlatlarımız ve Anzak leşlerimiz(!)
PKK’lıları affetmek
Yazan:Hasan Tarih: Eyl 22, 2008 | Reply
Türkiye açısından garip olan; popüler jargonda ‘vatanın bütünlüğünü’ sağladığı için savunulan kavramların, vatanın bölünmesine asıl neden olan şeyler olması.
Silahlar.
Üst Kimlik.
Türk Milliyetçiliği.
Bunlar işe yarasaydı bizim vatanımız böyle mi olurdu?
10 bin asker, 10 bin daha koynuna bir kadını bile almamış, hayatına başlayamamış insan ölür müydü?
İnsanlar terör saldırıları nedeniyle köylerini, memleketlerini bırakıp büyük şehirlere çile çekmeye gelir miydi?
İnatlarımızla yüzleşmek gerekir.
Milliyetçilik, militarizm ve üst kimlik bu ülkeyi bölüyor!
Yazan:Berkalp Kaya Tarih: Eyl 23, 2008 | Reply
yazınızı açıkcası sonuna kadar okumadım ama yaklaşım tarzınız ve anlatmak istediğinizin hatalı fikirlerle dolu olduğunu algılayabiliyorum, bu kadarda hatalı aktarım olamaz diyerek devam ediyorum okumaya fakat hayır, hatalı oluşunuzda bir hata yok!
sizin fikirlerinizin orjinalliğinin ve üzerinde düşünülebilirliğin hiç olmadığını, fikirlerinizle insanları aldatmak ve gereksiz konular hakkında fikirler oluşturmaktan başka bir amacınız olmadığını düşünüyorum.
başarı sizce nedir? başarısızlık nedir?
başarı sizce dışarıya bağımlı yaşamakmıdır? ayrıca 150 küsür ülkenin hepsiyle hiç bir ülkenin yapamadığı kadar düzgün ilişkiler içerisindeyiz, sizin fikirleriniz şüphesiz ki ÜLKEMİZİ dışarıya bağımlı sonunda da dışarının kontrolünde yaşayan bir ülke durumuna düşürür.
Ayrıca Ülkeniz bölünür! derken ve bunu koyu harfle ayrıca ünlemle belirterek ne yapmaya çalışıyorsunuz? siz kimsiniz? neden Ülkemiz demiyorsunuz? ÜLKEMİZ diyebilen biri değilseniz ne hakla ÜLKEMİZ hakkında yorum yapıyorsunuz?
herşey o kadar açık bir şekilde belli ki sizin Ülke bütünlüğü hakkında doğru bir fikriniz olamaz!
yazılarınıza göz attıkça sürekli hatalı fikirlerinizi ÜLKEMİZE dayatmaya çalıştığınızı görüyorum.
ve benim sevgili ÜLKEMİN yorumcularına da bir daha düşünerek yorum yapmaları konusunda fikir vermek istiyorum…
…
Yazan:Ahmet Eryılmaz Tarih: Eyl 25, 2008 | Reply
Daha ilk paragrafı dahi okurken, yazının nereye gideceği, maksadın ne olduğu belli.
Düşünceniz başından sonuna kadar teslimiyetçi.
Biz sadece Allah’a teslim oluruz.
Bunları yazarken tarih bilginizinde çok zayıf olduğunu yada özellikler yanlışlıklar yaptığınızı düşünüyorum.
Herneyse, öyle çok şeyler yazarak yanlışlıklarınızı allayıp pullamayacağım.
Fikirlerinizin bir cümlesine dahi katılmıyorum.
Siz önce ülkenizin neresi olduğunu yazın bence. Çünkü ülkeniz Türkiye değil.
Yazan:bir Tarih: Eyl 25, 2008 | Reply
her ıkı yorumcunun fıkırlerıne katılıyorum..yanı kısacası anlamsız bır fıkır salatası..sızı tanımıyorum ama yazılarınızdan gunumuzun modasına uygun nasıl tanınmıs olmak ıstedıgınız bellı.benımde bır sorum var…yorumcu yazınızdan sonra haklı olarak ulkenızın neresı oldugunu soruyor..eksık bırakmıs mıllıyetınızı,aıle kımlıgınızıde acıklarmısınız..oyle ya topluma hıtaben toplumu ters koseye yatıracak yazı yazıyorsunuz sızı en yakın sekılde tanımak bızımde hakkımız…
Yazan:Cumhur Tarih: Eki 1, 2008 | Reply
“süper güçlerin desteğini alamıyorsanız başarısızlığa mahkûmsunuz demektir. Ülkeniz bölünür!”
Bunu yazan arkadaş bence süper güçlerin desteğini bizzat almış görünüyor!!. Sen işine devam et arkadaşım ama benim ülkem için lütfen bir daha yazı yazma bence abes kaçıyor, yazacaksan kendi ülkenle ilgili yada desteğini aldığın süper güçlerle ilgili yaz.
Bir ülkeyi niye bölmeye çalışılırlar? yazıda örneği verilen ülkeler neden bölündüler? daha kolay kontrol edilir hale gelmedilermi? bu kimin işine gelir? o ülke vatandaşlarınınmı yoksa o süper güç denilen emperyalist kaniçicilerininmi? bunu anlamak o kadarmı zor?
Yazan:elif dedim Tarih: Eki 2, 2008 | Reply
Sevgili Mehmet Bey
Bu enfes yaziyi ancak simdi okuyabildim…
Size hayranligim her gecen gun katlaniyor.
Allah sizlerden razi olsun.
Bu sitede hayat var…
saygilarimla
Yazan:Mehmet Yılmaz Tarih: Eki 2, 2008 | Reply
@Elif Dedim,
Amiiin 🙂
ALLAH sizden de razi olsun.
Yazan:zafer Tarih: Eki 14, 2008 | Reply
Dünyadaki 150 küsur devletten en azından bize komşu olanların ve bazı süper güçlerin desteğini alamıyorsanız başarısızlığa mahkûmsunuz demektir.
bu lafı gördüğüm anda okumayı bıraktım…
Yazan:Cumhur Tarih: Eki 16, 2008 | Reply
“Dünyadaki 150 küsur devletten en azından bize komşu olanların ve bazı süper güçlerin desteğini alamıyorsanız başarısızlığa mahkûmsunuz demektir.”
Bu laflar ortada olup bitenleri, yazılan yazıları ,eleştirileri, yazanın ve onun düşüncesinde olanların ne yapmaya çalıştığını, diğer bütün lafların “türbana özgürlük” gibi lafların, demokrası lafazanlığı falan hepsinin boş olduğunu hatta bu sitenin kendiside dahil asıl amacın başka olduğunu ne kadarda güzel anlatıyor dimi…
Yazan:mecal Tarih: Eki 17, 2008 | Reply
sen istediğini düşün ve yaz mehmet yılmaz. bu vatan silahla kuruldu ve silahla korunacak. göreceksin bak vatanın bütünlüğünü biz silahla nasıl koruyacağız. sen palavralarına devam et. bu ülke seve seve canını verecek milyonlarla dolu. seve seve canını veren, kendisini mermilerin önüne atan kişilerce kurtarıldık biz. yine aynısını hiç çekinmeden yaparız.
Yazan:Milena Tarih: Eki 17, 2008 | Reply
Mehmet Bey,
Çok başarılı ve herkese okumasını önerebileceğim bir yazı olmuş, elinize sağlık.
Yorumculara gelince;
Okumadan yorum yazabilecek kadar aciz birine ne denebilir ki…
Yazan:Cumhur Tarih: Eki 17, 2008 | Reply
Sn. Milena
Doğru diyorsunuz, yanlız bir konuyu atlamışsınız okuyupta yorum yapmak değil aslolan, okuyup ve yazının amacını ANLAYIP yorum yapmak önemlidir, yoksa okumuşsunuz ne farkeder, anlamadan yorum yapanlara da aciz denir tabiki….
Yazan:zafer Tarih: Eki 17, 2008 | Reply
ben okumadan yazdım! neden okumadığımı belirterek tabii… acizliğimi de kabul ediyorum… ne var ki bunda??? sağdan soldan onay bekleyen bir zavallı olacağıma “diz çökmeyen” bir aciz olurum… aciz kalmak iyidir hem, adamı akıllandırır… ama onay beklemek adamı aptallaştırır, örneği çok!!!… bu ülke bilmem kaç devletin yada büyük devletlerin!!! (neresi büyüklükse!) onayı alınarak kurulmadı! dünyanın emperyalizme karşı verilmiş ve kazanılmış en büyük savaşı ile kuruldu… tabii siz savaşa karşısınız!!! ama “onay alarak savaşanlara” da bir yandan destek oluyorsunuz, çanak tutuyorsunuz!!! kurtuluş savaşında tabii ki yardımlar da geldi! mesela pakistandan “hilafet için” büyük paralar geldi Mustafa Kemal e ama o paralara dokunulmadı bile! “o çok zor anlarda bile dokunulmadı” o derece haysiyetli idiler!!! “yardım paralarına el sürmediler!” çünkü para hilafet için gelmişti!!! Atatürk o para ile çiftlikler kurdu ve ulusuna bıraktı… ama asla onay bekleyen olmadı… kıbrıs harekatında da onay bekleyen olmadı! ambargo yedik ama nedir ki ambargo? …hatta bilin ki şimdi de onay filan beklemeyecek olan çok… şimdi neden onay bekleniyor? günümüzde de hiç bir yerden onay filan beklenmeden verilen savaşlar var! bağımsızlık savaşları… onay beklemeyen beklemiyor! … onay bekleyenler kim? “siyasiler”… denileni yapanlar da onlar… benim kitabımda, bir yerlerden onay yada destek beklemek diye bir şey olmadığı için o cümleyi görünce okumayı bıraktım… çünkü o cümleyi içinde barındıran bir yazının bana hiç bir katkısı olmaz…
süper güç!!! nedir ki süper güç??? süper güç diye bir şey yoktur… osmanlı da bir zamanlar süper güç idi… bugünün süper güçlerini de görüyoruz! bizim bir karakol baskını bile bu kadar olay oldu (ki evet, üzerinde çok durulması gerekiyor, doğrudur) amerikanın ıraktaki haline bir baksanıza!!! süper güç amerika! içerden büyük destek almasalardı görürdüm ben o süper gücü! vietnamda da amerika süper güç idi! süper güç amerika 2 atom bombası sallayabildi sadece! ama şimdi ne oldu? sadece bir kaç on yıl içinde japonya yeniden yaratıldı! osmanlıcı asla değilim! kendimi osmanlının torunu olarak da asla kabul etmiyorum ama eğriye eğri doğruya doğru dünyada bir süper güçden bahsedilecekse o, osmanlıdır!!! osmanlı bile çöktü gitti… bu yüzden bırakın lütfen şu süper güç hikayesini… dünya tarihi içinde 50-60 yıllık sözde süper güçlerin hiç bir önemi yoktur… gerçek süper güçler asyada! afrikada! güney amerikada! orta doğuda! bugünün bel bağlanan güçlerinin 10 sene sonra ne olacakları belli bile değil… alın işte görüyorsunuz AB nin zavallılığını!!! hayat bayramken süper AB!!! fikir birliğine varıp krize karşı önlem bile almaktan aciz ülkeler topluluğu! ilk fırsatta birbirlerini boğazlayacak olan milletler!
okumadığım için konu ile belki de çok alakasız şeyler yazmışımdır… özür dilerim… ama yapılabilecek en büyük hata, hatta belki de tek hata “birilerine bel bağlamaktır, birilerinin onayını yada desteğini beklemektir” … gün gelir, hatta belki de o gün çok kısa sürede geliverir, dünyada ne küreselleşme zırvalığı kalır ne de süper güç… gün gelir süper güçlerin zavallılığı iyice bariz oluverir!!!… 15 sene öncesinin çin i ile bugünün çinini bir kıyaslayıverin anlarsınız… gün gelir o zavallılar basar giderler oknayunusun diğer yanına, orta doğu burada kalıverir dımdızlak!!! … şimdi diyeceksiniz ki “bak! komşular da dedik!” evet… gelelim komşulara… ONLAR BİZİM ONAYIMIZI ALMAK İÇİN DEBELENSİNLER SAYIN MEHMET YILMAZ… YÜZLERCE YILLIK DEVLET TECRÜBEMİZİ SEVE SEVE AKTARIRIZ!!! YETER Kİ KAFALARI ÇALIŞSIN… biz derken türkleri değil, “anadoluda yaşayanları” kastediyorum!!! hemen zıplamayın sakın… sınırlarımız bellidir!!! sınırın öte yanı “komşu” oluyor… komşularımız adam olsunlar, sağdan soldan gelecek onaylara kanmasınlar!!! 10 yıl öncesini unutmasınlar!!! 5 yıl sonrasını iyi hesap etsinler… Mustafa Kemal çok iyi hesap etmişti… baksanıza gençliğe hitabesinde neler yazmış?!? herkes kendisini o hitabenin içinde yada bursa nutkunda bulabilir… mutlaka bir yerlerinde sizden de bahsedilmiştir… eğer ileride bizden onay beklerlerse komşularımız, seve seve “gerekirse” onaylarız…
Yazan:uveys Tarih: Eki 17, 2008 | Reply
Vatan turkce bir kelime sayin yazar.
Vatan silahlami korunur sorusuna gelince;
Bizim vatanizmizdan bahsettiginiz anlasiliyor. Bugun dunyanin hangi ulkesine bakarsaniz; bakin hatta, bu silahlari bize pazarliyan bize satanlar vatanlarini silahsizmi koruyor?
Sorunuz cok genis kapsamli degerlendirip yorumlandiginda sonuc degismez bence. Kaldiki elinde super guc silahlar barindiran ulkeleri goz onunde bulundurdugumuzda bana kalsa daha fazlasi gerekiyor. Dusman nezaman silah birakir. uzlasmak icin; gelir sana cicek uzatir. Ha ozaman dersinki.! daha fazla silaha ihtiyac yok. Askerler neticede silahtan cikan mermilerle sehid oluyor.
Gerci ben yorumu yapiyorum ama kendime gore yapiyorum. Cunku benim sehidim size gore degil. Benim Askerim size gore direnis gostereni, benim vatanim size gore turkiye olmiyani olabilir. Ama bunuda soylemek icin yurekli olmak gerek. Sehid olabilecek kadar yuregi olmiyanlar sehidler hakkinda yorum yapmasin. Vatan Silahlami korunur yazisi yerine objektifsiniz ya neden direnis silahlami yapilir diye yazmiyorsunuz? Yada ozgurluk icin; pkk gibi orgutlermi kurmak gerek diye yazilmiyor? Asker kendi sinirini koruyor kuzey iraka gidip irak askerini vurmuyor. Buna dikkatinizi cekerim.
Bu yonuyle degerlendirin olayi hani bir cok pkk sempatizanina gore taraf gazetesinin yayinladigi koordinatlara gore kuzey iraktan gelen teroristler. Agir silahlarla askerimizi sehid etmisler ya hani bu durumda kim direnisci acaba?
Zafer bey, bu sekil devam gecenki yorumunuzu okumustum. Fakat, karsiligini yazamamistim. Sonuc ne olursa olsun. Bana karsi ilk yorumunuzda ben bu ulkenin Uveysinin her dedigine inanmam vergi kacakcisi olmadigini nerden bilebilirim gibi bir kaygili yorumunuz vardi oda karsilik bulmamisti. Simdi hepsine birden cvp vermis olayim ulke bizim ulke boluculuk faaliyetleri dunden bugune gerceklesmedi. Birileri cikti lobiler kurdu. Maddi, manevi acidan zemini hazirladi orgutlesti bu hale geldi vatan. Istilacilar direnisci gercek vatanin butunlugunu korumaya calisanlarda istilaciymis gibi gosterildi.
Buda birden gerceklesmedi tabi yazilarak, cizilerek birilerine guven asiliyarak yani siz bu ulkenin uveysine guvenmediginiz taktirde guvenen birileri cikiyordu. En ufak bir zitlasmada birbirimize sirtimizi donmiyecez guzel abim. Ben sana guvenmek istiyorum o yuzden bu sekil yorumlariniza devam cizginizden sapmayin. Bize Fasiste diyenler cikar.. Fanatikte umrumda degil. bana gorede pkk bir hictir hic kalacak yandaslari kim olursa olsun eninde sonunda bu ulkenin kursununu yiyecek…..
Yazan:zafer Tarih: Eki 17, 2008 | Reply
sayın uveys, evet bir arkadaşa öyle yazmıştım, sizmiydiniz! başka bir sitede olsaydı, karşımdaki anlamazdı ve hakaret ederdi::))) sen bana nasıl vergi kaçakçısı dersin diye başlardı saymaya sövmeye::))) bu sitenin müdavimlerini bu yüzden seviyorum… site yazarlarını sevemedim bir türlü ama… sevemesem de, hatta defalarca dürüst bulmuyorum okuduklarımı demiş olsam da (ki gerçekten bulmuyorum, neden yalan söyleyeyim ki) hepsine saygı duyuyorum…
yorumunuzda bana hitabetmeye başladığınız yere kadar olan bölüme aynen katılıyorum ve yukarıda yazdığım gibi, site yazarlarını samimi ve dürüst bulmuyor olmamın sebebi de tamamen o! fikirleri değil, herkesin bir fikri vardır, savunur tabii… ama yazar vatanın bütünlüğü silahlamı korunur derken, sizin yazdığınız gibi, zıttını hiiiiiiiiiiç aklının ucundan bile geçirmiyor!!! objektif değil…
eskiden, çok eskiden tabii, en kanlı savaşlarda bile dürüstlük vardı, demokratım filan diyen insan mesela karşı görüşü de hiç olmazsa biraz düşünürdü… şimdi o yok!!!
şimdi müthiş bir şımarıklık var!!! tsk silahı bıraksın diyor yazar!!!!!!!! yok ya!!! ama diğer yandan da tsk nın yeterince savaşmadığını!!!!!!!! baskın yediğini söyleyip duruyor!!! fotolar, videolar filan!!! yazara göre tsk bunu bilerek yapıyor… ama bana göre “birileri” türkiyeye oyun çekiyor, neyse… yazarın tsk ya bir tek taktik vermediği kalıyor::))) bak paşam, öyle olmaz! bak terörist (pardon, ama bence teröristin dik alası) buradan geliyor! ama sen yanlış yerde mevzilenmişsin!! olmaz ama paşam hiç oraya karakolmu kurulur!!! vs vs vs şeklinde yakında taktikler de vermeye başlayacak, az kaldı…
bu yazıyı bilmiyorum, o yüzden zevzeklik yapıyorum… inadı bırakıp, şu yazıyı okuyayım bari, utanmaya başladım gerçekten, iyice aciz oldum… özür dilerim ama başlık zaten anlaşılıyor… büyük ihtimalle yazar “silahla olmaz, her türlü insani yolu da denemelisiniz” diyordur… eh yani bunu herkes diyor zaten!… vaktinde bir çok konunun üzerine gidilseydi yine böyle olurmuydu? gerçekten bundan emin değilim, pekeke daha güçsüz olurdu belki ama pekeke nin amacı ve çıkışı zaten kel alaka ki!!! zaten sorunlu bölgenin hep sorunlu kalmasını isteyen pkk!!!
bir yandan her türlü terör eylemi büyük bir berbatlık içinde devam edecek!!! ama tsk silah bırakacak!!! buna çocuklar güler!!! yazar buna gerçekten inanıyor mu?? üstüne patlayıcı bantlayıp dolaşan kadınlar ortadan bir kalksınlar önce!!! ama onlara 1 kelimecik bile laf yok!!! varmı böyle bir mantık??? hangi ülke bunu yapar ki??????? ben de boşuna soru soruyorum günlerdir… cevap gelmeyecek ki zaten neden soruyorum!!
beni buradan kaçırtacak, bir daha girmemi engelleyecek derecede beni mahveden karşı yanıtlar bekliyorum ama yok! … beni mat edin yazdıklarınızla sayın yazar, cevap veremez hale getirin, saygı ile önünüzde eğileyim…
sayın uveys size güveniyorum, ben güvenirim… insan olan herkese güvenirim… kim olursa olsun… fikri ne olursa olsun… sadece tek kriterim var, “en azından az bile olsa objektif olsun” bana bu kadarı yeter… 10 cümle kuruyorsa 1 cümle de karşı taraf için kursun yeter benim için… bakın ben ne diyorum? bir çok atılım “türkiyenin her metrekaresinde” 30-40 yıl önce yapılmalı idi, çok geç kalındı diyorum… tamamını fazlasıyla kabul ediyorum… biz bir çoğumuz 68 kuşağıyız!!! neyin ne olduğunu çok iyi biliriz… cahil bile olsak az çok biliriz!!!… ama ben bu iş böyle terörle olmaz da diyorum… beline bomba takıp kalabalık içinde patlatan teröristtir arkadaş!!! ama söyleyemiyorlar bunu!!! söyleyemeyene de asla güvenmem… zerre kadar da sevip sayamam… bağışlayın…
Yazan:dursun ali suratoğlu Tarih: Eki 18, 2008 | Reply
kızılderililer ne oldu,, gerisi geldimi .. kırım türkleri ne oldu bizans nerde daha nice var.. geriden gelenin gücü yediyomu güclü devlet abd mi. ab mi. ırakdan cekilmesi yakın ab mi, türkiyeyi almaya can adıyor global güc olmak icin, nufusu kabul etmiyo, cok kalabalık.. sanırım bizim devlet gercek savaş dalimi yabmak icin kürtleri kullanıyo milli bütünlüğü sağlamlaşdırmak ve ordunun yabısını güclendirmek icin güclü bir ordu kurmak icn kürtler kullanılıyor zenginlik rahattıkdır cöküşdür ab gibi nufusu bitiyor …
Yazan:Mustafa Kemal Tarih: Eki 26, 2008 | Reply
5,000 Yıllık Türk tarihine bakılınca militarizm sayesinde gelişildiğini ve hakların savunulduğunu görürsünüz. Bu İnsanlığın hatta onu geçin hayatın varlığından beri böyledir. hiçbir ceylan kendisini fikir veya felsefe yardımı ile aslandan koruyamamıştır. Şu an ABD ve diğer ülkelerde kendi varlığını militarizm sayesinde koruyabilmiş, genişletebilmiştir. Hayat var olduğu sürece “güçlü olan kazanır” ilkesi devam edecektir. Güçlü olmak için askeri güç ve silah kesinlikle şarttır. Diplomasi son 100 yılın masa oyunlardan başka bişey değildir. Poker masası düşünün, 3 ortak, 1 kişiyi aralarına alır, ceketine kadar soyarlar. Diplomasi aynen odur.
Yazan:yucel Tarih: Eki 26, 2008 | Reply
Vatanın bütünlüğü birçok ülkede silahla korunur bilhasa mikro milliyetçiliğin güçlü olduğu ülkelerde size sormak isterim İran islam cumhuriyetinde ulusal birlik nasıl korunuyor tabiki silahla yoksa 30 milyon Azeri Güney Azerbaycanda ayrı bir devlet kurup Kuzeyle birleşmek istiyor,Beluciler ,Araplar kürtlerde irandan ayrılmak istiyor İran zayıf olsa ayrılırlar Çinde ulusal birlik nasıl sağlanıyor yine silahla yoksa Tibetlileri ve Doğu türkistanda Uygurların bağimsızlıkları nasıl bastırılıyor tabiki silahla,Rusyada durum aynı çok etnikli bir ülke pekçok gurup bilhasa Türk kkökenliler ayrılıp ulusal devletlerini kurmak istiyorlar Rusya birliğini silahla sağlıyor gönüllü birliktelik değil saf ayaklarına yatmıyalim,Türkiyede Zazaların bir kısmı kendini Türk kabul ediyor Kürt değil
Yazan:kehribar Tarih: Eki 26, 2008 | Reply
vatanın bütünlüğü gerekirse silahla sağlanır. işinize gelirse. silahsız ve savaşsız olmaz bu işler. savaş şarttır. siz hangi dünyada yaşıyorsunuz? savaş olmadan olmaz. çocuk parkında oyun oynamıyoruz ki kardeş kardeş bütün dünya yaşayalım. savaş olacak. savaş olmadan barış olmaz.
Yazan:yucel Tarih: Eki 27, 2008 | Reply
Dünyanın birçok yerinde ulusal bütünlük silahla sağlanır Rusya federasyonunda güçlü ordu Ayrılıkçılara karşı bir caydırıcı güçtür yoksa ,rusyadan pek çok ulus ayrılır çeçenin’den tatarina,Başkurtundan ,çuvaşına kadar hepsi ulusal devletlerini kurup bayraklarını dalgalandırmak isterler,yani gönüllü birliktelik yoktur.İran’a bakalım İran’da ordu güçlü olmasa 30 milyon Azeri kuzeydeki kardeşleriyle birleşip Büyük azarbaycanı kurmak isterler,Kürtler,Beluciler,Huzistan Araplarıniiranda tutan nedir sizce yoksa bu guruplar ayrılıp ulusal devletlerini kurmak isterler,Çin halk cumhuriyetine bakalım sözde bu halk cumhuriyeti 55 etnik gurubu tanıdığını söylüyor.fakat bu gurupların Uygurların ,tibetlilerin ,Moğoların hiç bir kültürel hakkı yok daima çinlileştirme politikası güdülüyor.İsmi bile Çin milliyetçiliğini çağrıştıran bu ülke sizce ırkçı değilmi bu kavimleri silah zoruyla yönetimde tutmuyormu?demekki gönüllü birliktelik bir safsata
Yazan:Cumhur Tarih: Eki 28, 2008 | Reply
Silahlanmanın sebebi emperyalizmdir, emperyalizm varolduğu sürece uluslarda silahlanmak zorundadır, gerçi buda emperyalizmin işine gelir, bu şekilde silah satar, ulusları, ırkları birbirine düşürür yani kısaca bir tür kısır döngüdür, şu anki durumda bu zaten, kaniçiciler bize de pkk ya da aynı silahları satıyor ve bir yandanda hem onları hem bizi destekliyor gibi görünüyor ve tabiki emperyalistlerin “dini bütün”, “milliyetci” kalemşörleri yazıyor da yazıyor ve “dini bütün”, “milliyetci” işbirlikcileri de yönetiyor da yönetiyor ( bu sadece bizim ülkemiz için geçerli değil elbette) vede emperyalistlerin başı, dünya ve insanlık düşmanı ABD hakkında teeeeek bir karşı laf bile çıkmıyor ağızlarından, kalemlerinden. Yalnız başları sıkışınca hemen kapağı oraya atmasını çok iyi bilirler, inanmayanlar tarihi incelesinler, tüm bu işbirlikciler tarih boyunca hep aynı şeyi yapmışlardır…..
Yazan:veysi Tarih: Kas 13, 2008 | Reply
merhaba sn editor ben rasim ozan kütahyalı için birkaç düşünce ifade edeceğim izninizle.kendisini yaklaşık 2 ay kadardır tanıyor özgür ve çağdaş bir anlayışla ifade ettiği yazılarını takip etmeye çalışıyorum kendisine çok çok selamlar kendisini okudukça barışa insanlığa olan inancım bir nebze artıyor…teşekkürler
Yazan:bedr Tarih: Kas 13, 2008 | Reply
VATANIN BÜTÜNLÜĞÜ SİLAHLA BOZULMAYA ÇALIŞILIYORSA TABİİ Kİ SİLAHLA KORUNUR!!!
Yazan:ENDER GÜÇLÜ Tarih: Kas 14, 2008 | Reply
ÖRNEKLERE BAKALIM KİM NASIL KORUYOR:
ABD:SİLAH
RUSYA:SİLAH
IRAK:KORUYAMIYOR
S.ARABİSTAN:ÖYLE BİR KAYGILARI YOK (ABİLERİ VAR)
KUVEYT:ÖYLE BİR KAYGILARI YOK (ABİLERİ VAR)
ÇİN:SİLAH
ALMANYA:SİLAH
İNGİLTERE: SİLAH
İSRAİL:SİLAH
FİLİSTİN:ÖNCE SİLAHLA VATAN GERİ ALINACAK,SONRA SİLAHLA KORUNACAK
GÜRCİSTAN:ABİNİN SATIŞINA GELDİ (DEMEKKİ NEYMİŞ SİLAH,ORDU OLSA İYİ OLURMUŞ)
TÜRKİYE:TARAF GAZETESİ (NE SİLAHI NE ORDUSU YASEMİN TEK BAŞINA YETER )
Yazan:bedr Tarih: Kas 15, 2008 | Reply
vatanın bütünlüğü silahla korunmaaaazzzzz, kardeşlik, dostluk, gak guk! demokrasiiiii, fikir özgürlüğüüüü vs vs vs gibi bence saçma sapan entel fikirler mi koruyacak vatanın bütünlüğünü orasına burasına bomba yükleyip patlatarak insanları öldürenlerden????? yada arabaları otobüsleri yakanlardan???
bu entel ayaklarını bırakın artık da başınızın çaresine bakın.
savunduğunuz her şey saçma sapan bence. ne yapayım benim fikrim bu ve biliyorum derin filan da değil ama bu işte fikrim. fikirlerim derin ve bilimsel değil sizlerinki gibi ama işte sokaktaki adamım ben!
başbakan da milletvekili de doğru söylüyor. millet salakmı o kadar? mahallemi basacak adam ve benim elim armut toplayacak! bir olur, iki olur, üçüncüde diğeri de pompalıyı çeker vurur! olacak budur işte. oy peşinde koşarak ortalığı gerenlere anlatın derdinizi siz, bize değil.
Yazan:Ümit ŞAHİNEL Tarih: Ara 1, 2008 | Reply
Hiçbir ülke bölünemez değildir fakat bu gerçek her isteği gerçekleştirmemiz anlamına gelmemelidir. Komşularımızın değil Türk milleti olarak biz yıllardır kimsenin tam desteğini alamadık görüleceği üzere..Bu desteği alamadık diye ve terör bitirilemiyor diye niçin ülkemizden sınırlarımızdan kanunlarımızdan fedakarlık yapalım, kimin için yapalım? Ancak terörü bunu bir sorun olarak görme ve çözüm arama konusuna katılıyorum. Fakat devleti koruyan silahlı güçlerimizdir, bu tüm dünyada böyledir. Ülkemizin sınırları içinde dahi güvenliği tehdit eden kişiler için açılmış sınırsızca dava varken, aynı tehlike dışarıdan geldiğinde kendimizi silahlı güçlerimizle yani Silahlı Kuvvetlerle korumamız kaçınılmazdır. Bakınız ABD terör saldırısı yüzünden ülkesine girişleri durdurabiliyor ya da sınırlayabiliyor. Çünkü ülkeler kendilerini tehdit eden ne olursa olsun karşı koyma özgürlüğüne sahiptir.
Yazan:ahmet aydın Tarih: Ara 1, 2008 | Reply
-terör bitirilemiyor diye niçin ülkemizden sınırlarımızdan kanunlarımızdan fedakarlık yapalım, kimin için yapalım? Ancak terörü bunu bir sorun olarak görme ve çözüm arama konusuna katılıyorum – sayın ümit sahinel elbetteki sınırlardan fedakarlık yapılmaması gerekir burda hemfikiriz fakat bu ülkenin kanunları sizce çok mu demokratikte bir degistirme geregi duyulmasın bugün türkiyede yaşayan 30 küsur ırkı Türk olarak gösteren cumhuriyetin 2 asli unsurundan biri olan kürtleri yok sayıp tanımayan bir düzeni sizcede degistirmek gerekmez mi kimin için bu degisiklikleri yapalım demişsiniz kimin için biliyor musunuz çanakkalede kanal harekatında istiklal harbinde canını hiç çekinmeden veren kürtler için onlarında bu ülkede kanını canını verdikleri ülkede eşit bir şekilde yaşaması için o kanunlar degişmeli saygılarımla
Yazan:metin şahin Tarih: Ara 9, 2008 | Reply
silahlar sadece gerektiüği zaman bir arçtır.Ana birleştirici din ve dil birliğidir.Tabiiş aksesuvarlar da garnitır olabilir.
Yazan:ahmet Tarih: Oca 3, 2009 | Reply
hiçbir ulke sorununu silah yoluyla çözememiştir.çözemezde kürt sorunuda silahla çözülemez,neden hala askeri operasyonla çözmeye çalışıyorsunuz anlayamıyorum.ARTIK BU KAN DURSUN.istiyorum istiyoruz umarım silahları birgün toprağa gömeriz…
Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Oca 4, 2009 | Reply
Tüm dünya ülkelerinin,silahlara,düzenli ordulara ihtiyaç duymayacağı savaşsız bir insanlık belki bugün için bir ütopyadan ibaret olabilir.Ancak içinde bulunduğumuz savaş gerçekliğine rağmen yine de bunu talep etmek ya da hiç değilse hayal etmek her halde yadırganabilecek bir şey olmasa gerek.Tabii bunun yanında,silahalara,ordulara henüz ihtiyaç duyulduğunu ve hatta barış için savaşın da kaçınılmaz bir gerçeklik olduğunu düşünenler de olacaktır(ki,içinde bulunduğumuz koşullar göz önüne alındığında ikinci görüşte olanlara da hak vermek gerekir).
Ancak,bu makalenin konusu,düzenli ordu,savunma güçleri ve silahların tamamen ortadan kaldırılması yönünde değil;ana fikir,insanların,sorunlarını silah dışında da çözebilecek farklı araçların,yol ve yöntemlerin olabileceği üzerine kurulmuş.Ancak,yorumlardan anladığım kadarıyla sanki yazar,orduların lağvedilmesini talep etmiş gibi bir izlenim doğmuş.Dolayısıyla da(sayın katılımcılar alınmasın)bildik “tartışma”metoduyla,tam anlaşılamayan bir fikir yine kutuplara dönüşerek tartışılmaya başlanmış.
Dikkat edilirse yazıyı okuma gereği duymaksızın,yazarın “ne amaçladığını”bir çırpıda çözen keskin yorumculardan!,silahla korunan ülkelerin listelerini çıkaranlardan, fikrini beyenmediği yazarı işbirlikçilikle suçlayanlara kadar rengarenk yorumlar var…Savaş,kan,şiddet gibi sözcükleri sayıklayarak tatmin olmaya çalışanlar da işin cabası.
Peki enerjimizi böylesi kısır çekişmelere harcamanın ne getirisi olabilir?Silah dışında da çözümlerin olabileceğini anlamak neden bu kadar zor?Diplomasiye,uluslararası insan ilişkilerine önem vermenin işbirlikçilikle, vatanı satmakla ne ilgisi olabilir? Savaş,kutsallık,kahramanlık gibi standart sloganlar içermeyen bir dil neden bu denli bir tahammülsüzlüğe yolaçıyor?
Doğrusu,basit hamaset edebiyatı dışındaki fikir ve düşüncelere böyle pervasızca saldırıldığını gördükçe üzülüyorum.Yani bu sığ fikirlerle nereye varacağız,ülkemize,insanımıza bunun nasıl bir yararı dokunacak anlamış değilim.
Bu bakımdan artık farklı bir dili,çoğulculuğu,sorgulamayı da bir denesek diyorum.Zira bugüne kadar ısrar ettiğimiz bu boş hamaset ne yazık ki hiçbir sorunumuzu çözmedi ve sanırım bunda ısrarcı olduğumuz sürece de çözümsüzlük devam edecek.
Yazan:ğebat(xebat) batur Tarih: Oca 23, 2009 | Reply
gerçekten güzel yazıyorsunuz ama
sanırım benim ve benim yaşıtım veya ben beraber bu süreci yaşayan her kes için geç oldu
neden mi?
27 yaşındayım askerlikte yaptım polisten jop da yedim
polise taş ta attım bi türlü sevemedim polisinide askerinide her yerde dışlandım işyerinde askerde ismimden dolayı çok şükür her türlü kendimi korudum birde şunu gördüm türk halkı birini yalnız gördümü hertürlü ezmeye kalkar çok isterdim bir dewlet korulsun ama şimdi onuda istemiyorum artık türkiye bile banaaneya diyom kim ne yaparsa yapsın bundanda rahatsıız oluyom neyse karıştırdım artık gerçeklerin de yazmanın veya yazabilmenin faydası yok çünkü çok bedel ödedik bu rahatlık için
Yazan:halım Tarih: Şub 14, 2009 | Reply
ülke silahla mı korunur? diye bir başlık atarak böyle gereksiz bir konuyu gündeme getiren bu şahsiyetlere teşekkür edeceğim ama yazdıkları yazılardan ve savundukları düşünceden dolayı değil hemen hemen bütün yorumları okudum bir çoğu mantıklı ve öyle gelişi güzel yazılmış yazılar değil ve yorumlarda bu yazının ne amaçla yazıldığı çok güzel vurgulanmaktadır…sayın olamayacak bu yaznının yazarı sanırım kendisi birisinin desteğini alamadığı zaman güvensiz ve korunaksız hissediyor…biz bu acizlik deriz ve siz bu yazınızda türk devletine aciz olun diyorsunuz ya allah aşkına mantıklı olan insanlar bu yazının ne kadar boş olduğunu hemen anlar ki biraz önce vurguladığım gibi daha yazının başında gidişatı anlamış ve gerekli yorumları yapmıştır…bu şekilde duyarlı insanları meydana çıkardınız için teşekkürler..
ama sizden ricam bırakın böyle boş konuları gerçekten ülke için faydalı konular tartışalım..gerçi sizin ülkeniz neresi bilemiyorum ama bahsettiğiniz ülke bizim olunca sizinde önemli konuları tartışmanızı istiraham ediyorum…
saygılarımla ama yazı yazana değil…
Yazan:Ali Duman Tarih: Şub 15, 2009 | Reply
Tüm canlılarda olduğu gibi devletlerin de bir ömrü vardır. Tarihte yaşamış olan devletler göz önüne alındığında bir devletin ortalama ömrü 200 yıldır.
Ancak akıllı devletler ömürlerini uzatabilir ve sonsuza dek yaşayabilirler. Zira bugün Fransa 5 nci Cumhuriyeti dönemini yaşıyorsa bu (5×200=1.000) bin yıl yaşamış ve yaşıyor olacak demektir.
Osmanlı devletinin çöküşü ile dinazorların yok oluşunun nedenleri arasında mecazi benzerlik vardır, her ikisi de çağa ayak uyduramamış ve kendi sonlarını hazırlamışlardır.
Bu ülkenin bütünlüğüne katkı maksadıyla yazılmış olan bu yazıya düşmanlık yapan Kemalist dinin yobazları bilin ki;
halen Türkiye bölünmemiş ise, bu TSK sayesinde değil, Kürt halkının birlikte yaşamaya olan inancındandır. O yüce halk her türlü kışkırtmalara, linç girişimlerine, ötekileştirmelere, tüm baskılara rağmen büyük bir azimle birlikte yaşama azmi göstermektedir. PKK’nın doğuşu ise 12 Eylül faşizminin Diyarbakır hapihanelerindeki işkencelerinin bir sonucudur.
Her fırsatta Anti-emperyalist savaştan dem vuran cüce akıllı tarih bilmezler; Türkiye halklarının verdiği savaş anti-emperyalist savaş değil, bir kurtuluş savaşıydı, ey cüce beyinliler size soruyorum; ülkeyi işgal edenler emperyalist değil de sosyalist olsaydı (örneğin SSCB olsaydı) kurtuluş savaşı yapılmayacak mıydı? işgalciye karşı savaşılmayacak mıydı? öncelikle kavramları ve tarihi iyi öğreniniz.
ABD tarafından kurulan GLADYO’nun soğuk savaştan sonra millileşerek Ergenekon’a dönüşmesinden itibaren anti-emperyalist kesilenler, emperyalizmi yeni mi keşfettiniz. Anti-emperyalist olmak için SSCB’nin yıkılmasını mı bekliyordunuz, bugüne kadar neredeydiniz, anti-emperyalist olmak Deniz Gezmiş’i asmayı, Mahir Çayan’ı katletmeyi mi Nazım Hikmet’i hapislerde çürütmeyi mi gerektiriyordu.
Sizi gidi kucaktan kucağa dolaşan ulusalcılar 100 yıllık geçmişiniz kara bir leke olarak duruyor önümüzde işte hayat hikayeniz :
1. İttihat ve Teraki ile Almanya kucağında,
2. Lozan ile İngiliz kucağında (Lozan bir imparatorluğun mirasının yağmalanmasının belgesidir. Başka daha çok şeyleri de ifade eder mesala Türk halkı 80 yılır soruyor “niye petrolümüzü çıkaramıyoruz” diye, cevap için elbette Lozan’ın gizli hükümlerine bakmak gerekir)
3. Nato ile birlikte ve Kemalist darbeler olan 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül’ü ABD kucağında yaparken, birden bire anti-emparyalist kesilmekte neyin nesi. O denli gerici ve faşistsiniz ki bu halinizden eperyalist ABD bile iğrenmiş olacak ki, 12 Eylül’de “bizim oğlanlar” dediği bu ulusalcılardan birden bire soğumuş oldu. İşte ne olduysa ondan sonra oldu ve ABD kucağından, Avrasyacılık ile Rusya kucağına meyil ettiniz, bu utanmazlığınızı da tarih ayrıca yazacaktır.
biz biliriz sizin milliyetçiliğiniz, Üstadınız Doğu Perinçek’ten izliyoruz eksik olmasın.
1968 devrimci rüzgarı, etkin olduğu tüm ülkelere ÖZGÜRLÜK ve DEMOKRASİ getirirken, Kemalizmin etkin olduğu Türkiye’ye ise FAŞİZM geldi. Ne çelişki ama değil mi, ya da ne büyük bir gerçeklik Kemalizmin ne olduğunu anlamak açısından. O faşizmin tarihi kanla yazıldı, 17 yaşında gencecik fidanların asıldığı, 2 kuşağın yok edildiği kanlı bir tarih o tarih. Tabi hepsi vatan millet adınaydı başka ne adına olabilirdi ki?
(17 yaşındaki Erdal Eren emperyalist te değilde ama zaten ne farkeder ki o gün öyle bugün böyle, maksat vatan sağolsun)
Yazan:Ali Duman Tarih: Şub 15, 2009 | Reply
“Ilımlı İslam”ı diline pelesenk eden fikir fukaraları, açıklar mısınız?
“ılımlı islam”a karşı iseniz “radikal bir islam”dan mı yanasınız?
türbanı geçtik, çarşaflı bir islam mıdır? savunduğunuz.
ya da islama külliyen mi karşısınız,
“ılımlı islam”dan neyi anlıyorsunuz ve niye karşısınız, “ılımlı islam”a karşı iseniz, Ilımlı İslamın karşısında yer alan ve radikal islamcılığı temsil eden El-Kaide, Hizbullah, Hizbu Tahrir, Hamas’la mı müttefiksiniz.
İslam içerisindeki yerinizi tarifleyemiyorsanız “Ilımlı İslam”a karşı olmak bir şey ifade etmez, onun yerine hangi islamı savunuyorsunuz, ya da islamın tümüne mi karşısınız, Atatürk’ün ateist oluşunu niye açıkca savunamıyorsunuz? bu konuda neden takiyye içindesiniz.
Madem ki bir islam tipine karşı olmak sathı meailindesiniz o halde İslam’a bakışınızın ne olduğunu da anlatmak zorundasınız.
Aksi takdirde;
İslam’a külliyen karşı olmadığınızı düşünerek, ve “Ilımlı İslam”a karşı oluşunuzdan, Radikal İslam’ı savunuyor olmanızı da pek tabiki çıkarabilir insan… (çarşaf açılımınız belki de samimidir bu anlamda kimbilir) :):):)
Yazan:salih tekbıçak Tarih: Şub 15, 2009 | Reply
Hoş görünün,Adaletin,İnsan olmanın,şefkatin,ve yardımlaşmanın örneklerini tarihe altın harflerle yazan ”YÜCE TÜRK MİLLETİ”Vatanını nasıl koruyacağınında örneklerini TÜRK TARİHİNE KAYDETMİŞTİR… BAZI ÇOK BİLMİŞLER TÜRK’ÜN ŞEREFLİ TARİHİNİ SİLAHLAMI İNSANLIKLAMI KORUYACAĞINI OKUYARAK ANLAMALARINI TAVSİYE EDERİM 25 yıdır akan kanı alkışlayanlar terör örgütünü destekleyenler daha çok okumalı.
Yazan:Mustafa Akbas Tarih: Şub 16, 2009 | Reply
Vatanin bütünlügünü korumak ortak cikarlar sayesinde akil isi olarak olur. TSK 30 yildir PKK karsi savasti ama PKK,yi yenedi. Hatta gidip Afrikadan PKK’ nin Liderini tutup getirdiler ama PKK halen mevcut. TSK istese gidip Apo ile Sam’da görüsüp Terörü bitirebilirdi ama islerini gelmedi cünkü PKK olmadan kime düsman olarak gösterecekler!!! Sorunu olmayan bir Türkiyenin neden 700 kisilik ve senede 15 Milyar TL harcayan bir orduya ihtiyaci olsun.Harbiyeliler kolay kolay elde ettiklerinden vazgecmezler. Hayatini yarisini vatana vermis tabii gidip fabrikada calismaz. PKK denilen örgütün varligi tabii ordumuza silah satan israil, Almanya ve Amerika gibi ülkelerin faydasina olmustur. Tabii en cok faydasi TSK’nin yüksek kademesine. Belki PKK olmasa ordumuz bizi her iki senede bir darbelerdi.
Yazan:Ali Duman Tarih: Şub 16, 2009 | Reply
Salih Tekbıçak :
“YÜCE TÜRK MİLLETİ”Vatanını nasıl koruyacağınında örneklerini TÜRK TARİHİNE KAYDETMİŞTİR… BAZI ÇOK BİLMİŞLER TÜRK’ÜN ŞEREFLİ TARİHİNİ SİLAHLAMI İNSANLIKLAMI KORUYACAĞINI OKUYARAK ANLAMALARINI TAVSİYE EDERİM”
hangi tarihten başlasak okumaya, 28 Şubat’tan mı?, 12 Eylül’den mi?, 12 Mart’tan mı?, 27Mayıs’tan mı?, 6-7 Eylül olaylarından mı?Kanlı Pazar’dan mı? Kanlı 1 Mayıs’tan mı?, Kahramanmaraş, Çorum, Sivas vd. katliamlardan mı? Tan Matbaasının yakılmasından mı? Hirand Dink’in katlinden mi? Malatya katliamından mı? Diyarbakır işkençe hanelerinde yaratılan kanlı PKK gerçeğinden mi? Deniz Gezmiş’in asılmasından, Mahir Çayan’ın katledilmesinden, Mendereslerin asılmasından, katilleri şerefli ilan eden Başbakanından mı?, 17 yaşındaki Erdal Eren’in idam edilmesinden mi? (bunlar sadece şu an aklıma gelenler)
ŞU ŞANLI TARİHİMİZİN neresinden başlasam acaba, kafam karıştı.
Türklük takıntısı olmayan bir Türk’üm, Türklük takıntısı olan bir Türk ile aramdaki fark, Yahudilik takıntısı olan bir Siyonist ile Siyonist olmayan bir yahudi orasındaki fark kadardır. Yahudilik takıntısı olan Yahudiye Siyonist denirken, Türklük takıntısı olan bir Türk’e sadece milliyetçi demek haksızlık değil mi? Türklük takıntısı da en az Yahudiliğin siyonist takıntısı kadar güçlüdür. Türklük takıntısına da özel bir isim vermek gerekir.(Türkist gibi bir tabir uygun olabilir)
SON SÖZ :
Türkün Türke propagandası yetti artık be kardeşim, bunun kimseye faydası yok, zira bu ülkeyi sevmek sadece sizin tekelinizde değil.
Mesala “vatan haini” Nazım Hikmet’te vatanını seviyordu biraz geç oldu ama bilmem farkedebildiniz mi?
Yazan:ender güçlü Tarih: Şub 17, 2009 | Reply
Yahudilik takıntısı olan Yahudiye Siyonist denirken,
Ali bey tozu dumana katmış yazıyorsunuz. Siyonist; Hakkı olmayan Topraklarda Devlet olma çabasında olan yahudiye denir.Lütfen kavramları karıştırmayalım.
Yazan:Ali Duman Tarih: Şub 18, 2009 | Reply
Sn. Enver Güçlü
Dünya toprakların ülkelere göre dağıtımını düzenleyen ilahi veya uluslararası bir yasa mı var? topraklar uluslara nasıl dağıtılıyor, bilmediğimiz bir dağıtım planı mı var?
Malum, Yahudiler; İsrail denen ülkeye/vaat edilen topraklara “mesih” gelmeden sahip oldular. Oysa yahudilik inancına göre, mesih geldiğinde vaat edilen topraklara kavuşmaları gerekiyordu. Kendi inançlarına aykırı davrandıkları için esasen yahudilikten çıkmış oldular ve bu duruma bir isim vermek gerekiyordu bu adlandırmanın adıdır siyonizm. Gerçek bir yahudi için; Siyonizm, yahudilik dininden çıkmayı ve yahudiliğin ırkçı ve milliyetçi yönünü temsil eder.
Bu durumu toprakla açıklamak, onların kendi dini (kutsal kitaplarıyla) inançlarıyla ilgilidir. Nesnel bakış onların dini inançlarıyla olaya bakmayı gerektirmiyor. Nesnel bakmayı gerektiriyor.
Yazan:ender güçlü Tarih: Şub 18, 2009 | Reply
”Dünya toprakların ülkelere göre dağıtımını düzenleyen ilahi veya uluslararası bir yasa mı var? topraklar uluslara nasıl dağıtılıyor, bilmediğimiz bir dağıtım planı mı var?”
ALİ BEY BÖYLE BİR YASA VE DAĞITIM PLANI OLMADIĞI İÇİN HAKSIZ VE İŞGALCİ KONUMDALAR ZATEN.Kİ SANIRIM BİZİ MESİHTEN ÖNCE YADA SONRA, ONLARA O TOPRAKLARIN KUTSAL KİTAPLARINDA VAAD EDİLMİŞ OLMASI BAĞLAMIYOR.
BİZİ İLGİLENDİREN ÖYLE YADA BÖYLE BU TOPRAKLARA YERLEŞTİKTEN SONRAKİ POLİTİKALARI;
ORADA ABD NİN UÇ KARAKOLU OLMASI VE BU YAZI BAŞLIĞI ALTINDA SİLAHLANIP SİLAHLANMAMA MESELESİ.EVET BENDE ÇOK İSTERİM SİLAHSIZ BİR DÜNYADA YAŞAMAYI AMA EKONOMİK GERÇEKLER VE REEL POLİTİK BUNA MÜSADE ETMEYECEK.
DAVOSTA BAŞBAKANIN POSTA KOYMASININ ARKASINDAKİ GÜÇ BU KONU BAŞLIĞINDAKİ SORUNUN CEVABINI KENDİLİĞİNDEN VERİYOR.
Yazan:murat kara Tarih: Şub 20, 2009 | Reply
hayat aslında en güzeli tek başına tek kendi kafandan kurduğun ve önüne serdiğinde senin içinn en güzelii olanıydıı bencee ben aslen kürdüm ama türk kimliği altında yaşıyorumm sorun olan insanların ellerine istediklerini verebilmek emir altında yaşatmak değil
sorun oki bilgeliğin faydası kullanıldığında yaşatılır lakin bu coğrafyada insanlar hala ilkelerin arkasında ve kendince tapuladıkları fakatt o emsalinn altında insan olduğunu düşünüpp ama gerçekten içindeki inançla özgür bırakırsann insanları ve insanlara bu hazzı verirsenn insanlarr arz etmezz sadece yaşarr ve hayat arz etmeyi gerektiriyorsaaa o hayatta hiç kimse mutlu oılamazzz ben mesala gelincikler içinde her zıpladığımda toprağa düşerekk varlığımınn sevincini yaşamakk istesemmm kim bilirr kaç kişi deli der banaaa ama yumurtayı saklayan ve sonradann yok edenn akbabalarmı kahramann derin düşünce dedinmi her dalışında gerçekler şu an turkiyenin ismi alçakk gönüllükle ve fedakar bi yürekle konulmuş olsaa idi belkide son yüzyıldır daha farklı bi yaşamm olabilirdi ama bana kalırsa en güzel devrimm inançların ötesindeki en kral mutlulukla tutunabilmek ve her daldan bal alıp her dala süt vermek ve hayatı sorarsann en zavallısınaa sor çünkü zavallının kimse umrunda olmaz zavallıda kendisinden kimsenin umursamadığınıı bilerekk hep içinden geldiği gibi yaşar ama zavallılarada hak verilmiş olsa bu ülkedee hak yerini bulmuş derdik kimse hırlamazdı fakat son geçen zamana dalarsak boğuluruz ama devrimler ne kadar hızlı olursa mucizelerde o kadar çabuk gerçekleşirr ama yurt içinde gerçekleşen devrime bütün halkın uyabileceği bi şekil bunun içinde ya çerçevenin içinde bulunduğu halkla dayanışlı bişekilde ve halkın kendi elinde hissedeceği ve herşeyin ilk önce zavallıdan sonra vatandaş sonra ve yine içinde bulunduğu halkın psikolojik yönden bölüm bölüm bahçe bahçe en ücra noktasına kadar özelleştirilmesi ve yurt içinde silahlı çatışma gerektirecek bir hususun gerektirmediği hissini yurt içinde yaşatmak amaçlı amaç sonu izha ederki yurt içinde sren seslerinin sadece basit olaylara arz etmesi gerekir zaten her dakka devriye atann araçlar halkın psikolojisin bozmaktan ve o halkı kışkırtmaktan yana hiç bişey yaratmaz ve öncelikle türkiye içerisinde bir önder halkına sunduğu ve halk tarafından memnuniyetle kabul edilen fakat o ülkenin istekdışı bi şekilde ve ilkelerle kısıtlanan bazı kapalı ve önderi belirsiz peçeli değilde hiç görünmeden ama ülkenin içinde ses dalgası olarak fakatt o ülkede yaşayan olarak görükmek ve her insan eğitildikten sonra eğitildiği şeyin ustasıdırr burda yananlar ölenler asılanlar yok olanlar ne kadarı gerçek hayat bir önderi arz etmek zorunda değildir özgürlük barış ve sıhhattir bir toplumun başı olmak için o toplumda en alçak olmakda zevklidir özgürlük damarından dökülen kanların ne kadar gerçek ne kadar yalan olduğunu bile hissettirmez eğer özgür yaşamı istersin ve kazandığını düşünürsün yürürsün koşarsın kazandım diye sevinirsin içersin keyf adamı olursun viskiler votkalar ve yanlışlar yine öc alır şivanlarsa bırakmaz çabanlığı ağlarlar ama bilemessin göremessin elde yine tek tabanca kalır polisleri gördüğümde hep sormak isterimm sen insan dövebilirmisin yada asker olduğumda kendime sormamıştım balkide görev dediler ve on beş ay askerlikte yapmıştım şimdi ne oldu ne kadar zekiyim yada ne kadar insan ne oldu zaman dursa inme şansımızz yokmuydu hayatta başka bişey zevk alırsın kimi zaman mızıka çalmak ve ses çıkarmak bağırmak istersin hoppala demek kuş olup uçmak istersin yinede sensin işte hayatsa ne kadar gerçek olsada kadere inanırsan akışına bırakırsın ama akıntılar arasında boşa akarsın ama yüreğini hiç bi zaman bırakmassan sen devrimi yaratmışsındır zaten kiiii hiç bi devrimcii hayalleriii gerçekleşmedennn ölmezzz …………………………….
Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Şub 20, 2009 | Reply
Murat bey kardeşim, emek harcayıp duygu ve düşüncelerini hoş aktarmışsın ama…Keşke cümle sonlarına birer nokta koymayı da akıl etseydin diyorum.Belki de klayvende bir sorun vardır bilemiyorum.Bi servise falan göstersen bari belki düzelir.Yanlış anlama ama inan okurken başıma ağrılar girdi,Davinci Şifrelerini çözmek yazdığın metni anlamaktan herhalde çok daha kolay olurdu.
İlerde yorum yazmayı düşünürsen naçizane tavsiyemi unutma emi…
Sevgiler…
Yazan:alper Tarih: Şub 28, 2009 | Reply
Herşey düşünmekle başlar. Sonra düşündüğünü söylemeye başlar insan.O kadar çok tekrar edilir ki bazı düşünceler, duyanlarda önce şüpheye sonra inanca yol açar.O yüzden ben derim ki illa söylenecek ise iyiye, güzele, barışa, aşa, aşka, huzura dair sözler söylenmelidir tekrar tekrar. Kötüye dair olanların yarattığı inancın kalıntılarını zihinlerden silmek çok zor iştir. Bu yüzdendir ki bir psikopat olan Hitler’in hastalıklı düşünceleri koca Alman toplumunda karşılık bulmuş ve milyonlarca insanın mahvına sebep olmuştur. İşin daha da vahimi savaş bitmiş, savaşın sorumluları yargılanıp, bütün dünyanın huzurunda suçlu bulunup kimisi idam, kimisi hapis cezası ile cezalandırılmış olmasına rağmen, bugüne gelen üçüncü jenerasyon dahil Alman toplumunun ruhuna ekilmiş kötülük tohumları yokedilememiştir. Hem de o Almanya’da Hitler, Nazi gibi kelimeler özenle yasaklanmışken. Hala ortalıkta neo-naziler cirit atıyor. Ülkemizde Hitler’in Kavgam kitabı binlerce satıyormuş. O kitabı okuyup ta feyz alacağını düşünen arkadaşlara söyleyeceğim odur ki ırkçılığın sonu yoktur. 1945’lerde nazi ırkçılığının hedefinde Türk’lerin olmaması, ileride olmayacağı anlamına gelmezdi.Neden mi? Çünkü biz Alman değiliz. Kötülük kötülüğü doğurur. Ve felaketi hep beraber yaşarız. Gerçekleri ve sorunları görmezden gelmeden, yapıcı ve barışçı çözümler bulma yoluna gitmeliyiz. Önce iyiyi düşünüp, sonra iyiyi söyleyip, sonra iyi için birşeyler yapmalıyız. Herşey bir insan ile başlar.Yaşamak için Alman olmak zorunda olmadığımız günler dileğiyle.
Not:Menfi yorum yapan bazı arkadaşlar.Mehmet beyin “süper güçlerin desteğini alamıyorsanız başarısızlığa mahkûmsunuz demektir. Ülkeniz bölünür!” cümlesini çok yanlış yorumlamışsınız. Bilindiği üzere dilimizde cümleye siz ile başlanırsa siz ile bitirilir. Durum bundan ibaret.
Not:Mehmet bey elinize ve yüreğinize sağlık. Ancak gördüğünüz üzere mesele sadece sistem meselesi değildir. Sistemin bilinçlerini kirlettiği halkımızda meydana gelen akıl ve gönül tutulmasını kırmak son derece güç bir iş. Ancak zamanın akışına bırakılacak gibi de değil. O sebepten mücadeleye devam. Saygılar.
Yazan:Mehmet Tarih: Mar 10, 2009 | Reply
Vatanin topraksal bütünlügüyse sorudan kasit, EVET. Toplumsal bütünlükse bahsedilen; HAYIR. Toplumsal bütünlükse zaten silahla saglanmaya calisilmiyor. Bunu kastetmek yanlis ve haksizlik olur. PKK terör örgütü Kürtlerin arkasinda olan bir örgüüt olarak ele aliniyor demek olur bu soruda “toplumsal bütünlük” kastediliyorsa. Bu ikisni birbirinden ayirmaliyiz.
Yazan:Mehmet Tarih: Mar 10, 2009 | Reply
PKK’yi destekleyenleri toplumsal ayrima götüren düsünceler bugün dislanmaktadir. O destekci taraftaki Kürtlerin bilincsizlikleri (üniversite ögrencileri dahil!!) hesaba katilmalidir, ancak diger taraftan da, PKK’ya karsi bugüne kadar Kürt kardeslerin toplanip da: “biz Kürt’üz, PKK bizden degildir, bizi temsil etmez, edemez!!!” dediklerini de görmedi Türkiyem. Bu da dile getirilmelidir diyorum…
Yazan:Sinem Tarih: Mar 12, 2009 | Reply
Sorun Kürtlük değil, hatırlayın savaş zamanını. Fransa ve İngiltere Kürt gibi diğer etnik kökenlerin de kanına girerek yalnızca kendi emelleri için ülkeyi parçalamak isteyerek hareket etti. Eğer bir “Türk”iye kurulmasaydı, ne Kürtlük kalırdı zaten ne başka birşey. (Türk etnik köken nüfusu daha fazla olduğu için Türkiye oldu adı). Bu devlet kurulmasaydı, sefil, köle ve dışlanmış bir toplum olurdu Kürtler, bağımsızlık nah verilirdi. Özgür olduğumuz için şükretmemiz lazım, kelimelere takılmaktansa anlamlarını önemseyelim. Vatanı kurtaralım, ihanet etmeyelim Atatürk’e.
Yazan:Sinem Tarih: Mar 12, 2009 | Reply
Vatanın bütünlüğü, bütün dünyada olduğu gibi silahla korunur. Prezervatfile korunacak hali yok.
Yazan:vedat demir Tarih: Mar 30, 2009 | Reply
aman ne guzel konu….Elbette silahla korunur.Cunku yabancilar T.C.sinirlari icindeki bazi ibnelerle yataga girip silah verince biz karsiligini veririz.bunun gibi mambo jambo konular icin tiklayiniz ,,,,
http://www.turkla.com/index.php?c=1&yid=4
http://www.turkla.com/
http://www.talkturkey.us/2008/06/genocide-revisi.html
Yazan:yartaşı Tarih: Nis 5, 2009 | Reply
Bak kardeş bu konu böyle olmaz. Önce diyeceksin Pkk neden silahlı? Pkk’yı irdeleyeceksin.
Tamam biz asker olarak silahı bırakalım, sen yerinde rahat oturabilecekmisin. Sivilceyi kaşıyorsunuz arkadaş…
Size kalsa ki böyle birşey asla olmayacak asker evinde otursun, silahlar gömülsün rahatlayalım. Amerika, İsrail, Çin, Kore… gibi ülkeler silahlanma için heryıl milyarlarca dolar harcıyorlar. Silahsız bir devlet çok daha çabuk bölünür. Yazıyosun ama boşa.
Peki ben sana soruyorum.
Senin karşına silahımla çıksam ve kafana dayasam silahı desem sana “özgürlük istiyorum lan”
bana gül uzatırmısın?
Yazan:Ben bağımsızlığımı ilan ediyorum Tarih: Nis 10, 2009 | Reply
Evet arkadaşlar, orduyu fesh edip, Terör ve yayılmacı komşularımıza tüf tüf tabancayla iğneli külah atarız. Yada Türklüğün verdiği Ağır Küfürlerimizle savuşturuveririz.
Şahane bir yazı olmuş yazan arkadaşı yine kutlarım, bin kelime sıfır anlam.
Saygılarımla
Yazan:Ali Duman Tarih: Nis 10, 2009 | Reply
Madem ki “her türk asker doğar” öyle ise;
güçlü ordu olacak, bu da yetmez güçlü orduya güçlü düşmanlar da icat etmek gerek, zira düşman olmazsa ordu küçülür, küçülür, o denli küçülür ki insanın “küçül, küçülde bari gel cebime gir” diyesi gelir. Orta yerde ordu mordu kalmaz alimallah, generaller kadrosuzluktan emekli edilir, “Encümen-i Danis”in emekli paşa kadrosu şişerde şişer, sıkıntı çıkar, itina ile yapılmakta olan danışmanlık hizmetlerinde karmaşa olur, görevdekilerden çok emekli paşalar ülkesi haline gelir, emekli maaşı ödemekten oyak, emekli sandığı batar gider alimallah.
Ha burada bir de güçlü orduya güçlü bir “iç düşman”lar yaratmak gerekir, zira anayasa gereğidir, “iç ve dış düşmanlara” karşı, ülkeyi korumak ordunun görevidir.
Alimallah ya hiç “iç düşman” olmaz ise , hay allah ağzından yel alsın, paşalar her cuma basın açklaması yapamaz, başbakan ile her hafta görüşemez, siyasete her daim müdahale edemez, askerlik 6 aya düşer, askeri harcamalar azalır, ülke ileri gider, ancak ne var ki “iç düşmansız” kalan ordu, küçülür, küçülür, “gelde yan iç cebime gir” haline gelir, hatta mazallah ordusuz kalırız da madara oluruz elaleme, zira ordusuz ülke mi olurmuş.
Birde sen şu Obama’nın yaptığına bak. Şu elin Obama’sı gider bölücü dtp ile tokalaşır, üstelik vakit ayırır/konuşur, ülkenin efendisi, iktidarın gerçek sahiplerine ise bu durumu türbünden seyretmek düşer, elin Obaması elini sıkacak bir paşa bile bulamaz mı? vay hain, vay nankör, bir de “bizim çocuklar başardı” demiştiniz 12 eylülcüler için. Oysa o paşalar ki hepsi bir ABD kurmay akademisi ya da İngiliz Kraliyet akademisi mezunu. Üniformalarında rozetlerinizi taşıyor, yeri geliyor görev gereği (nato görevleri) sizin üniformalarınıza giyiyorlar. “SSCB yıkılmamışken iyiydik sizinle dimi, sizi gidi nankör kediler sizi”. (tırnak içi bir paşa’nın çöpe attığı günlüğünden alınmadır.)
Yazan:zafer paycı Tarih: Nis 13, 2009 | Reply
sinem hanım konuyu açıkça belirtmiş ben de kürt asıllı sayılırım ama ülkemin çıkarı için canımı bile veririm kürtçülük propagandassı yapanların benim gibi milyonlarca insan olduğundan haberi olsun devrimcilik var olan bir sistemi değiştirmek için yapılır bölücülükle uzaktan yakından alakası yoktur ve temelinde ırk ayrımcılığı vardır sorun aatatürkün sözünde değil onu yorumlayan kafalrda ne mutlu türküm demek ne mutlu türküm diyebilene demektir kürtleri tarih boyunca herkes kullanmışytır sorun bölgelerinin gelişememesinden dolayı akuyamamarı ve bunun sonucunda aydınlanamamalarındandır kürtçe dsenilen dil garmeri olmayan bir dildir bu sebepten gelişemez ve böyle olur bi gün suriye kullanır yarın iran amerika böyle uzar gider iletişim dili hiç olmaz nitekim pkk kendi içinde konuşmalrını türkçe yapar
sorun sitemimizde cumhuriyetten sonra orada yaşayan bölge halkına türkçe öğretilseydi bu gün bunları tartışıyor olmazdık atatürk ükü yıl daha yaşasaydı bu sorunu da çözerdi gerekli araştırma emrini vermiş fakat bildiğiniz üzre rapor eline geçmeden vefat etmiştir NE MUTLU TÜRKÜM DİYEBİLENE
Yazan:fatih y. abbas Tarih: Nis 26, 2009 | Reply
Boyle Bir Sirket Ortaginiz veya Ortaklar Olsaydi?
Iktisat ve isletme ile hukuk disiplinleri okuyanlarin aldiklari egitimler ve icerikleri bellidir. Temel esaslari, ilkeleri, dogrulari ve yanlislari da.
Gerek universitelerin tuzel kisilik olarak, gerekse kamunun yada ozel kesimin, ozel isletmelerin, tesebbuslerin, istirakcilerin ve ortaklarin mali konulardaki gundelik tavirlari bellidir.
Bu yuzden asil ilgi ve calisma alanlariyla ilgili, gundelik yasamda cok sık yasanan, bir soruyu dogrudan yoneltmek gerekebilir.
http://kiltabletler-ii.blogspot.com/2009/02/boyle-bir-sirket-ortaginiz-olsaydi.html