RSS Feed for This Post

Estetik Beden Terörü

20080918_estetik.jpgKarl Marx’ın yaklaşık 150 yıl önce, semizleyen kapitalistleri ürküten “Avrupa’nın üzerinde bir hayalet dolaşıyor; komünizm hayaleti” önermesini, “imparatorluk”a dönüşen küresel, sınırsız-mekânsız kapitalizme paralel olarak tüm dünyaya teşmil ederek şöyle demek mümkün; “Tüm dünyada bir hayalet dolaşıyor ‘ideal beden’ hayaleti”. Elbete bu somut hayaletin çoğunluk iş bulma mekânının modern kadınlık alemi olduğu da gözden ırak olamayan bir olgu.  

 Dünya feminist hareketinin tüm hedeflerinin gerçekliği ve gerçekleşebilirliği gözden geçirilmeye ve sorgulanmaya muhtaç. Siyasal, sosyal, ekonomik kazanımlara ilave olarak tıp ve kozmetik sanayiinin kadınlara ne kazandırdığı ve “kadın kimliği”ni nasıl dönüştürdüğü yeniden gözden geçirildiğinde, “büyüsü bozulmuş” modern zamanların, kadın kategorisini, mitik zamanlara oranla çok daha baskıcı ve ekonomik kategorilere indirgeyerek, onu psiko-insan olarak “arzunun nesnesi” ve ekonomik “vitrin” olarak kurguladığını görmek mümkün. İlginç olan kadının kendisini ataerkil karşıtı “öteki” olarak inşa etme sürecinde “öteki”nin, erkeğin, adeta kendisi ile ontolojik bir birlikteliğe sahip olan değerleri tersten temellük etmesidir. Foucault’nun dili ile söylersek kadın kendisini “özne olarak inşa ederken”, kendi varlığını tanımlarken model olarak, erkek perspektifini, konum ve beğenisini, dişil bir renk katarak kendi cephesine taşıyor. Kendisi için dışardan belirlenen bir kaderi rahatlıkla içselleştirebiliyor.   

 Sonuçta, “kadınların bağımsızlık mücadelesi”nde bu silahlar asıl sahipleri için hizmet veriyor ve kadınların elinde infilak ediyor. Bu patlayıcıların en yaygın olanı ise “estetik silahı”dır. Geleneğin “Tanrı vergisi güzellik” kavrayışının yerini alan, ekonomik seküler değişimin ifadesi olan, “çirkin kadın yoktur; bakımsız kadın vardır” önermesini şöyle de okumak mümkün; “Cirkin kadın yoktur; kozmetik kullanan ya da kullanmayan kadın vardır. Ürünlerimizi tüketin güzelleşin”.   

 Artık kapital dünyada güzellik-estetik verili değil, yapaydır. Bu estetik değerleri üreten ise tabii ki serbest piyasadır. Tüm metalar gibi bedenin değeri de piyasanın iktidarı tarafından belirlenir. İnsanoğlu, çoğunlukla seksüel tercihi ortodox heteroseksüellikten yana koyduğuna göre, önermemizi şöyle kurabiliriz: Kadının bedenini estetik kullanım ve değişim değerini belirleyen erkek iktidarıdır. Zaten iktidarın bizatihi kendisi eril-erkek değil midir? Kadınların estetik-kozmetik sanayisinin patronlarının ceplerini doldurarak ulaşmayı düşündükleri ideal nesne-beden’in, erkekleri lüks gecelere sponsor kılmakla beraber “etekli iktidar’ı mümkün kılmadığı gün gibi ortadadır. 

 Kadın bedeni-gövdesi teni eril hazların kullanımı için sürekli olarak teorik ve pratik olarak biçimlendiriliyor ve manipüle ediliyor. Bu dişil bedeni kuşatma-onarma süreci kadınların da rızası ile gerçekleşiyor. 
Sözlükler terör kavramını, sistematik şiddet uygulama, korku içinde bırakma, ürkütme, yıldırma, paniğe düşürme olarak tanımlıyor. Bu haliyle estetize edilmiş beden, 90-60-90 sınırını ihlal eden tüm bayanları tehdit ediyor, aşağılıyor, psikolojik baskıya maruz bırakıyor. Kadını farklı kılan kimliği yerine onu erkek tarafından tercih edilir kılan görüntüsü geçirildi. Böylece estetik görüntü enformasyonuna uğrayan kadın kendi kimliğini görüntüsü üzerinden kurmaya çalışarak dışlanmışlıktan kaçınıyor. Her gün görsel ve yazılı medyada boy gösteren, varlığı vücudu olan manken-artist-şarkıcı grubu, tüm programlarda, lisan-ı halleri ve lisan-ı kavl’leri ile konuklarına izleyicilerine şantaj uyguluyor ve onları tehdit ediyor. Çoğunlukla, iktidarları erkekler tarafından tercih edilmekten kaynaklanan bu sanat erbabı!

  Hemcinslerini “evde kalmakla” korkutarak onları kendilerini baştan yaratmak için, estetik cerrahinin harikalar yaratan diyarına, kozmetik ürün cennetlerine davet ediyorlar. Sonuç, beğenilen, koklanan çiçekler olmak adına müthiş bir terör; kendinden kaçış, kendinden utanma, kült bedenlerle ümitsiz bir yarış, aşırı stres, güzellik ürünlerinin yan etkileri, solaryumlar, bedeni tıbbın teneşir tahtasına yatırma, botokslar, silikonlar, yağ aldırmalar, eklemeler, çıkarmalar, uzatmalar, kısaltmalar, vs. yani saçtan tırnağa estetik, yap-boz tahtasına dönüşen bir nesne-beden. Check-up’lar. Çekmekle bitecek gibi değil. 

Tarih boyunca kadınlar güzelliğin sembolü olarak görüldü. Elbette kadınların makul ölçülerde zatına hoşça bakmasında/kendilerine özen göstermesinde sorun yok. Sorun kadınların sadece beğenilme güdüsü ile kendilerine özen göstermesi ve kabul ettirmeye çalışması.

… Bu makale ilginizi çekitiyse…

Kadınlar… Günümüzün Don Kişotları

Suzan Başarslan’ın dediği gibi “kadına dair söylenmesi gereken ne  kadar söz varsa erkeğin söylediği” bir dünya bu. Sadece söz mü? Yaşama hakkı bile. Bugün Çin’de ve Hindistan’da yüzbinlerce kız bebek daha doğmadan ultrason ile ana karnında görülüp yok ediliyor. Erkeklerin güç mücadelesinde kadınlar eziliyor. Cumartesi anası oluyor, cezaevlerinin önünde sıra bekleyen, şehit tabutlarının üzerinde ağlayan oluyor.  Şampuan veya otomobil satarken bedenini kullandıran, arka planda, silik, soyunan, tüketen, “figüran”… Kadınlara özne olma hakkını vermeyen erkekler mi yoksa bu hakkı alamayan kadınlar mı? Kadınlıklarını kaybetmeden, erkekleşmeden var olabilecek mi birgün kadınlar? 96 sayfalık bu kitapta Kadın’a ait kavgaları ve Kadın’ın kimlik arayışını sorguluyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

 

 Kadın hakları ve Kemalizm

 “Kemalizm Türk kadınına özgürlük verdi” gibi sloganlarla düşünmeye daha doğrusu ezberlemeye itildiği için sık sık  şaşırmaya mahkûm bir kuşak bizimki. Tarihi, belgeleri, siyasî söylemleri ve sloganları aklın imtihanına tabi tutan herkes hayretler içinde kalıyor. “İyi de biz bunu bunca sene nasıl yuttuk?” diye sormaktan alamıyoruz kendimizi.  Kemalist düşüncenin, çağdaşlığın ve Atatürk devrimlerinin yılmaz bekçisi “çağdaş Türk kadını’nın sesi” Cumhuriyet Gazetesi’nin başyazarı olan Yunus Nadi kadınların siyasete atılmasına nasıl tepki vermiş meselâ?  “Havva’nın kızları, Meclis’e girip yılın manto modasını tartışacak”  Kadınlar Halk Fırkası kapatılınca yerine Türk Kadınlar Birliği kurulmuş. O da kapatılınca Cumhuriyet Gazetesi’nde şu başlık atılmış:  “Türk Kadınlar Birliği kapatıldı, fesat çıkaran hatun kişilere haddi bildirildi.” Derin Düşünce Fikir Platformu yakasını resmî tarihten kurtarmak isteyen okurlarına ezber bozan bir kitap öneriyor : Kadın hakları ve Kemalizm ilişkisine alternatif bir bakış

 

Trackback URL

  1. 3 Yorum

  2. Yazan:M. İkbal TUNA Tarih: Eyl 18, 2008 | Reply

    ilginç bir konu ama güzel yazmıssınız elinize sağlık. Aşık veysel “Güzelliğin on par’etmez Bu bendeki aşk olmasa” derdi. iskender pala ise bir kitabında “güzelliğin 10 para etmez şu makyaj aletleri olmasa” tarzında günümüzün güzellik anlayısını aktarıyor.
    muhabbetle…

  3. Yazan:dark_in_the_white20 Tarih: Eyl 18, 2008 | Reply

    bence konu cok güncel.ancak katılmadıgımı belırtmelıyım.kadın bedenındekı degısımı erkek ıktıdarı belırleyemez.o tıp kadınlar dunyaya sadece begenılmek ya da kendini beendirmek ıcın gelen , bedenden ıbaret we her turlu kullanıma acık, warlıktan ıbaret cınslerdır.bunlar kapıtalıst dunya duzenının aklını iyi kullanamyanlar icin hazırlamıs oldugu we ınadırdıgı tuzaktır.ewet tebrıkler bu da bir terördür!bedenin terörüdür.

  4. Yazan:mahmuttufan Tarih: Eyl 19, 2008 | Reply

    Feminizm ne zaman ortaya çıktı. Bakmak lazım. 2.Dünya savaşı sonunda erkeklerin azaldığı veya sakat kaldığı bir zamanda kadınları iş hayatına çekmek için. Zenginlerin aydın denen kişilere çare bulun demesiyle. Şimdide materyal olarak kullanıyorlar. arz talep dengesi var. Talep eden olmazsa arz edenler azalır. Erkeklere duyurulur.Bu arada 0 beden çocukların gelişimini etkileyen ruhsal vede bedensel çirkin bir oyun. Çocukları bedensel bir alana yöneltme.Çocukları ruhsal bir çıkmaza sokma. Dinimize kurban olayım ne güzel ölçü koymuş.doymadan sofradan kalk. Bitti.

  1. 1 Trackback(s)

  2. Mar 9, 2011: Yeni başlayanlar için “Müslüman” Marx : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin