RSS Feed for This Post

Alevîlere Dersim’den Bakarken

Alevî yürüyüşünde dile getirilenleri ve Alevîlerin sorunlarını anlamak, herşeyden önce tekil hikâyelere odaklanmak, yaşanmışlıkları hatırlamak ve bu acılarla acılanmaktan geçiyor bence.

Yıllar önce Alain Resnais’in “Gece ve Sis (Night and Fog)” adlı bir belgeselini izlemiştim. İlk izlediğimden yıllar sonra, dostlarla beraberce düşünelim ve günümüzün problemleri eşliğinde tekrar tartışalım diye, bu filmi, o zamanlarda çalıştığım şirkette yaptığımız film gösterimine almıştık. Nazilerin yaptığı Yahudi katliamının ,Auschwitz kampı baz alınarak anlatıldığı bu belgesel,yüreklerimizde bir şeyleri koparmıştı. Film bittiğinde salondaki bir avuç insandan, en ağlamaz diyeceğimizin bile gözleri şişmişti ağlamaktan. Filmi gösterme amacımız tek başına Yahudi katliamını anlatmak değildi aslında. İnsan denen bu varlığın bazı zamanlarda ne kadar acımasız, ne kadar vahşi olabildiğini, sistemli vahşetleri ne kadar soğukkanlılıkla yapabileceğini görmekti; görmek ve bunların bir daha olmaması için tek tek ferd olarak neler yapılabileceğini düşünmekti asıl niyetimiz. İlk olarak bir başkası için ağlayabilmekten başlayacaktık. O gün o salonda olan bir avuç insan, işe ağlamakla başlamıştı. Ancak bunun sonuç vermesi için göz yaşlarımızı hiç kurutmamamız gerekiyordu.

Son Alevî yürüyüşünü, Alevilerin sorunlarını anlamak, onlarda oluşmuş olan travmaları anlayabilmek bağlamında tekrar değerlendirmek amacıyla bir belgeselden hareket etmek en doğrusu olacak. Bu belgesel “Dersim 38” belgeseli. Eğer, niyetimiz “ötekini” anlamak ise, öncelikle ötekine ağlamakla başlamak gerek bence. Bu belgesel, tarihte bıraktığımız, tarihin tozlu sayfalarına gömdüğümüz, ne Alevilerin, ne Sünnilerin, ne Kürtlerin ne de devletin hatırlamak istemediği büyük bir travmaya işaret ediyor. Bu travmaları çözemezsek, bu travmaları yaşayanları anlamak için herhangi bir çaba sarf etmezsek, yürüyüş konusunda “karşı” yazılarda olduğu gibi, hiçbir şekilde anlayamadığımız insanları, yok sayma yoluna düşmemiz işten bile değildir. Bizleri hiç anlayamadıklarını düşündüğümüz insanları(Sünnî dindarlar, Alevîleri böyle tanımlıyorlar çoğunlukla) anlamak için hiç çaba sarf etmiyor olmamız da sorunu alevlendirmekten başka bir şey yaratmayacaktır bence.

Alevî yürüyüşünü, belediye seçimlerine hazırlık olarak değerlendirmek; ya da “çoğu Alevî dernek ya da grup katılmadı” diyerek küçümsemeye çalışmak, o yürüyüşte olan insanların sorunlarını yok saymamıza yol açıyor doğal olarak. Herşeyden önce, dinlemek, anlamak ve ağlamaktan geçmiyor mu “öteki” ile bağ kurmanın yolu? Bu tür yok saymalar veya küçümsemeye çalışmalar, ilişki kurmaya çalıştığımız insanlarla aramızdaki uçurumları büyütmekten başka ne işe yarar? Yok saydıkça, bize de yok sayılmaktan başka bir yolun kalmadığını görmüyor muyuz?

Anlamak, ötekinin acılarına ağlamaktan geçiyor bence. Maalesef hepimiz göz yaşlarımızı zaman zaman kurutup birer vahşiye dönebiliyoruz. Aklımızın , ya da toplumsal aklı temsil eden devletin ( ya da toplumsal millî, dinî, ideolojik ‘akıllarımızın’) haklandırdığı bir konu üzerine vahşet yapmaktan geri durmuyoruz . Halbuki yıllar önce Heidegger’in dediği gibi :” Düşünme, ancak yüzyıllardır yüceltilen aklın , düşünmenin en inatçı düşmanı olduğunu anladığımız noktada başlar…”. Yani yaptığımız zulümleri haklandıran akıl değil; Leyla İpekçi’nin çokça vurguladığı gibi, düşünen, akleden bir kalbin düşüncesidir tüm ihtiyacımız olan.

Çayan Demirel’in “Dersim 38” adlı belgeseli, Dersim’de (bugünkü Tunceli) 1938 de yapılan katliâmla ilgili bir belgesel. Bu konuda bazı yazılar ve birkaç da kitap okumuştum. Konuya yabancı değildim aslında; ancak kişisel hikayelerden anlatılan her hikaye , gözlerinde acı gördüğünüz her insan yüreği , yüreği olan insanın yüreğini bir kez daha dağlamaya yetiyor.

Devletler  – ama özellikle modern ulus devletler – bu devletin yaratılma sürecinde, bir sürü katliâm yapmışlardır, bunlar üç aşağı beş yukarı bilinen şeyler. Ancak aynı modern devletler, tarih anlayışlarını da bu katliâmları ve zulümleri unutturmak veya haklandırmak üzerine kurmuşlardır.  Bazı devletler bu tarihleriyle yüzleşirler, bazıları ise yüzleşemezler.

Bize öğretilen resmî tarihlerde devletin yaptığı yanlışların, katliâmların yerlerine pek rastlamayız. Dersim katliâmı ise iki kere sakıncalı ilan edilmiş (hem Kürt hem Alevî) bir gruba karşı yapıldığı için iki defa unutulmuş bir katliâm.

Belgeselin hemen başında anlatacaklarının başına açabileceği dertlerden korkan bir amcanın gözlerine uzun süre filmi ileri geri alarak baktım. Bu korkuyu birisine yaşatmaya hangi kutsal devletin, hangi değerin hakkı var? Hele ki çenesi titreyerek acısını anlatmaya çalışan Dünya Ana’nın “Kimsesiz kaldım, kimsem yok; derdime yanak yok. Rica ederim halk halka ağlasın. Biz de halkız biz de kardeşiz. ” derkenki hâli gerçekten can yakıcıydı. Halk halka ağlasın diyordu, ama halk halka ağlayabiliyor muyduk? Kendimize aynı vatanın insanları diyebiliyorsak halk halka ağlamak gerekmiyor muydu? Biz de halkız, biz de kardeşiz diyordu Dünya Ana; ama 1938 Türkiyesi’nde ” bizim milletimiz soykırım” yapmaz diye Ermenilere yapılanlarla yüzleşmeyi asla kabul etmeyen biz bu ülkenin insanları, “biz de halkız, biz de kardeşiz” diyen o insanları soğukkanlılıkla öldürebiliyorduk. Öldürebiliyorduk diyorum, çünkü her cinayette, her katliâmda, bu katliamlara, cinayetlere sessiz kalanların payı vardır. Bu tür işkencelerin, cinayetlerin günümüzde de devam ettiğini sanırım hepimiz kabul ederiz.

Dersim katliâmı, 1935’ten itibaren başlamış çok sistemli bir politikanın, 1938’de bir katliâma dönüştürüldüğü bir zirve noktası aslında. Neyin zirve noktası? Acının, zulmün, yangının zirve noktası. Peki Sünnîsi Alevîsi, Kürdü Türkü bu olayı biliyor muyuz? Biliyorsak kalbimiz vicdanımız kabul edebiliyor mu? Dersim’de çoluk çocuk katliâmdan 1 yıl önce “ayaklanma” lideri diye asılanların, asıldıktan sonra yakılıp küllerinin bilinmeyen bir yerlere savrulduğunu biliyor muyuz? Biliyorsak, bunu hangi inançla, hangi kutsal değerle, hangi vicdanla bağdaştıracağız? “Varsa bir cezası” çektirdikten sonra insanların ölüsünden bile hınç almak nasıl bir devlet histerisinin sonucu? Bunları düşünme zamanıdır hepimiz için. Ermeni soykırımı olmamıştır diye sağcısı, solcusu, islamcısı, lâiki, kemalisti, milliyetçisi bağıran bir halkın; belki “benim halkım böyle bir şey yapmaz” diye yaklaşıp, böyle vahşiliği asla yapamayacaklarını söylemeleri olumlu görülebilir. Ama bir de “gerçeklerin üstünü örtmek” var ki, işte bununla yüzleşilmezse, bu tür olaylar tekrar edebiliyor. Çünkü hafızası olmayan toplumların, sağlıklı bir gelecekleri de olmuyor. Bugün Kürt sorununda yaşananlar da aynı tip devlet histerisinin sonucu bence.

“Atatürk milliyetçiliği ırk milliyetçiliği değildir…” diyenlerin, 1930 sonrası devlet politikalarının zorbalığından ve zulmünden haberi olduğundan kuşkuluyum. Atatürk’ün Adalet Bakanının, kan olarak Türk olmayanların bu ülkede işi olmadığını, bu ülkenin aslî unsurunun kan olarak Türk olanlar olduğunu ve bunu kabul etmeyenlerin bu kanda boğulacağını söylediği bir ülkeden bahsediyorum.  Benzer şeylerin “ ya sev ya terk et” sözleriyle parti başkanlarınca, “ beğenmeyen çeksin gitsin” gibi sözlerle Başbakanlarca, “tehciri haklandıran” bakanlarca tekrarlandığı bir ülkede benzer olayların tekrarlanabileceği de aşikâr. Hafızasız toplumlar kolay kolay doğru yolu bulamazlar. Ermeni katliâmı yapmadık, Kürtlere kötü bir şey yapmadık, Alevîlere kötü bir şey yapmadık, Sünnî dindarlara kötü bir şey yapmadık, şuna yapmadık buna yapmadık diye bağıran kardeşlerime tarihe bir daha bakmalarını ama “büyük söylemlerle” değil, küçük hikâyelerin kalplerine nüfuz etmesine izin vererek bakmalarını rica ediyorum. Dünya Ana’nın hikâtesi gibi hikâyelere…CHP’nin temsil ettiği Kemalist ideolojiyi, denize düşüldüğünde yılana sarılınan bir şey olarak gören Alevî kardeşlerime de içinde boğulunan denizin Kemalist ideolojinin bizzat kendisi olup olamayacağını tekrar bir düşünmelerini salık veriyorum.

Belgeselde, yaşlı bir amca, katliâmdan sonra ev boyunda ceset yığınlarından bahsederken, artık dolma noktasına gelmiş olan gözyaşlarını tutamıyordu, benimkiler de beraber… Diyordu ki ” sarışın bebek yaşlarında bir çocuk vardı, onun cesedini de ceset yığının en tepesine koymuşlardı, rüzgar estikçe saçları rüzgarda dalgalanıyordu”.

Auschwitz’den sonra şiir yazılamaz” diyen Adorno’ya, ya da Nazilerin zulmünden sonra “kötülüğün sıradanlığından” bahseden Hanna Arendt’e dayanarak, Dersim’lerle yüzleşmeden bu ülkede temiz kalınır mı diyorum.

Alevî yürüyüşünü, böyle bir toplumsal travmanın dışavurumu olarak değerlendiriyorum. Uzun yılların travmasının, acısının, korkusunun dışavurumu olarak! Yürüyenlerin demokrat olup olmadığı, benim gibi düşünenlerin hakkını savunup savunmadığı, “öteki”ne yönelik haksızlıklara karşı çıkıp çıkmadığı, bu noktada beni ilgilendirmiyor. Çünkü, hakkâniyet, karşı taraftan aynı hakkâniyeti beklemekle gerçekleşebilecek bir şey değil; tam tersi, karşı taraf sizin hakkınızda ne düşünürse düşünsün, hakkın, adaletin yanında olmak demektir. Bu anlamda Alevîlerin isteklerinin değerlendirilmesini bu ülkenin büyük problemlerinin hâlli için elzem görüyorum.

İsteklerin tartışılması ve “diğeri”ne baskı ve haksızlık olmayacak her türlü isteğin yerine getirilmesi birinci öncelik olmalıdır. Bu bağlamda Alevî köylerine cami yapılmaması, Alevî çocuklarına zorunlu din dersi verilmemesi, cemevlerinin yasal bir statüye kavuşturulması son derece makul isteklerdir bence. Bu konularda herşeyden önce kendileri de haksızlığa uğrayan dindarların ön ayak olması gerekir bence. Diyalog ve gönül ilişkisi ancak böyle gelişir. Yoksa ötekinin derdini, acılarını anlamak için çaba sarf etmeden, ötekini dinlemeden bir diyalog ya da ilişki gerçekleşemez. Bu yüzden hangi kesim olursa olsun, karşı taraftan adım beklemek yerine ilk adımı kendisi atmalıdır. Sünnîler için Alevîlerin bir kısmı, kendilerinin haklarını kısıtlamak isteyenlerin yanında olarak değerlendirilebilir. Alevîler için de Sünnîler aynı şekilde. O zaman, öncelikle herkesin, ötekinin hakkı için mücadele ettiği, ötekinin acısı için ağlayabildiği bir vicdan iklimi yaratabilmeliyiz bence. Dersim belgeseli gibi belgeseller işte bu yüzden önemli. Şimdiye kadar, travmalarını, acılarını, korkularını anlamaya yanaşmadığımız insanların korkularının kaynağını anlamak ve onlara tertemiz bir vicdan eli uzatabilmek için!

“Kimsesiz kaldım, kimsem yok; derdime yanak yok. Rica ederim halk halka ağlasın. Biz de halkız biz de kardeşiz. ” diyordu Dünya Ana. Anlamanın yolu ağlayabilmekten geçiyor bence de. Halk olmanın yolu da yok saymaktan değil, başkasının acısıyla acılanmaktan!

Trackback URL

  1. 18 Yorum

  2. Yazan:suzannur Tarih: Kas 18, 2008 | Reply

    Diğeri için ağlamak değilse de diğerinin derdini anlamaya çalışmak, diğeri için diğeri olduğunu anlamak, kendi hakkım değil de, herkesin hakkı diyebilmek ve her hak isteyeni bölücüymüş gibi gösteren zihniyeti artık aşmak, sınırlara hapsolup kalmış belleklerimizi artık hapsolduğu sınırlardan kurtarmak lazım.
    Öyle ilginç bir durum var ki yaşadığımız ülkede, hakkını isteyen biri hemen vatanı bölmek suçu işlemiş psikolojisiyle susturuluyor, marjinal bir talepte bulunuyormuş ve bu asla olamazmış gibi ya bürokrasi ya da dönemin hükümeti tarafından susturulmaya çalışılıyor. Hepimiz böyle büyütüldük malesef.
    Alevi hakları da aynı akibete uğradı malesef, tıpkı Kürt, dindar sünni ya da azınlık talepleri… gibi.
    Aleviler haklarını istemeli ve elbette bunu siyasete de taşımalılar, ancak malum! siyaset tarafından kullanılmadan nasıl yaparlar, bu bilinmezli bir problem. Bir siyasi yapıyı kurmak ya da bir siyasi yapıya eklemlenmek zorundalar ve bunu onlara verebilecek bir siyasi oluşum şu anda -bence elbette- ortada yok.
    CHP malum siyaset, AKp guya Alevi kimliğini partisine taşıyarak bunu çözecekti ama içindeki Alevileri küstürdü yani yine aynı malum siyaset…
    Çözümü ben şu anda, siyasi yapıdan öte sivil toplum örgütlerinde ve aydın kimliği taşıyan ve bunu hak eden insanların doğruları cesurca dillendirerek,bizlerin de (biz yani yazı-yorum yazarak, iletiyi diğerlerine ulaştıracak olanlar) buna katkıda bulunmasıylaöncelikle hak ve talep edilenin NORMAL olduğunu önce topluma sonra da devlete kabul ettirmesinde görüyorum.

  3. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Kas 18, 2008 | Reply

    Kulakları çınlasın,yorumcu bir arkadaşımız “neden alevilerin haklarını savunmuyorsunuz”gibilerinden bana yüklenip duruyordu.Sanırım beni sitenin sadık bir müttefiği şeklinde kurmuştu kafasında…Tabii alevilerin sorunlarına duyarsız,taraflı biri gibi görerek.Hatta sanki alevilerin yaşadığı toplumsal dramdan sorumluymuşum gibi meseleyi adeta bir meclis gensoru önergesine dönüştürmüştü.Her ne kadar bundan sorumlu olmadığımı anlatsam da pek ikna olmamıştı.İlginçtir bu duyarlı arkadaşımız,Başbakanın “ya sev ya terket”mealindeki veciz sözleri alkışlamaktan da geri kalmamıştı.

    Yukarıdaki yazıya gözüm ilişince ilk aklıma gelen bu oldu.Hani bayağı da uzun ve yakın tarihimizde alevilerin çoluk çocuk demeden bir katliamdan geçirildikleri çarpıcı bir şekilde belgeleyen bir yazı olmuş.Yani eminim dikkatini çekmiştir.Ve merak ediyorum bakalım bu insan hakları savunucusu arkadaşımız olan bitenlere ne diyecek.Öyle ya timsah gözyaşları değilse,işte belge!Eh,bu kadar ısrardan sonra herhalde söyleyecek bir şeyleri olmalı.Merakla bekliyorum doğrusu…

  4. Yazan:uveys Tarih: Kas 20, 2008 | Reply

    Sn. yazar;

    Soyledikleriniz hos guzel seyler beklentileriniz, kardeslik baglarini pekistirecek temennileriniz iyide. Katilamadigim yonunuz; genelde yazarlarimiz, somut ornekler verirken surekli nazilerin yahudi katliamlarindan bahsediyorlar. Iyide hitler bunu 60-70 yil once gerceklestirdi. Fakat yahudilerin filistinlilere karsi katliami ogun bugundur hale devam ediyor neden orneklerinizde bu gercegi dile getirmiyorsunuz. Bana kalirsa yahudilerin bir cogununda hitlerden farki yok bu anlamda.

    Onun haricinde alevilere yonelik oteki ornegini kullanmaniz araya duvarlar ormeniz demektir. Benim yasadigim sehirde cogunluk alevilerden ibaret. Bircok dostum diyebilecegim insanda haliyle alevi bu anlamda onlara oteki gozuyle bakip bir degerlendirme yapmam imkansiz. Bunu kasitlimi yazdiniz bilemem ama, biz alevilere hicbir zaman baskasi gozuyle bakmadik.

    Yillarca aleviligin ne oldugu muamma aleviler kendi aralarinda da bolunmusluk yasiyor. Bu kaniya nerden vardiniz diye soracak olursaniz cok arastirdim ama sonuca gidemedim. Her kafadan farkli bir ses cikiyor kendini tumuyle alevi tanimliyabilecek henuz birine ben rastliyamadim sahsen. Samimi bir arkadasa izahini yapmasi icin birgun acildim biraz bozuldugunu hissedince kurcalamadim. Fakat ayni arkadas bana net olarak aleviligin bir mezhep olmadigini soyledi. Iyide bu anlamda soruna koklu bir cozumu kafanizda nasil tasvir ettiniz? Kendi aralarinda dahi bukadar bolunmusluk yasiyan alevilere buyrun istiyen camiye; istetiyen cem evinemi gitsin diyecez? yani hangi otekinin soyledigini olcu alip cozum turetecez…..!

  5. Yazan:Enver Gülşen Tarih: Kas 20, 2008 | Reply

    israil’in filistinlilere yaptığı, fransızların cezayirlilere yaptığı…bir sürü başka örnek verilebilir. ben, yazıda, yahudi katliamı örneklemesini ve alain resnais’in filmini, aslında insanların ne kadar vahşi olabildiğini, hatta bu vahşiliğin büyük oranda her gün rastladığımız, evine, ailesine bağlı “sıradan” insanlar tarafından yapıldığını örneklemek için verdim. filmde aushwitz kampının hemen yanında oradaki askerlerin ailelerinin “sanat” zevklerini tatmin için operaların olduğu, çocukları için kreşlerin olduğundan bahsediliyordu. insanoğlunun vahşiliği öyle “sırıtan” birşey değil, hannah arendt’in dediği gibi daha çok sıradanlaşmış bir kötülüğün, her gün etrafımızda denk geldiğimiz insanların, “büyük fikirler” uğruna yaptıkları zulümlerden görünür hale geliyor bence. ben yazımı beni çok etkileyen sis ve gece filminden hareketle ve bir başka etkileyiic belgesel ile – dersim 38 – kurmak istedim. bunun özel bir amacı, ya da filistinlilerin zulme maruz kaldığını görmemek ile ilgsi yok.

    çözüme gelince; bence hangi fraksiyon olursa olsun herkesin istekleri değerlendirilmelidir. “aleviler kendi içlerinde bir birlik kursun sonra isteklerini dile getirsinler” demek, aslında istekleri buzdolabına kaldırmakla eşdeğerdir. bence bu soruyu sormak – yani aleviler kendi aralarında birlikler mi ki sorusunu sormak – aslında totaliter bir anlayışa ne kadar teşne olduğumuzu, herkesi birbirinin aynısı yapmaya ne kadar hazırlıklı olduğumuzu gösteriyor.

  6. Yazan:uveys Tarih: Kas 21, 2008 | Reply

    Iyide sn. yazar herkesi birbirinin aynisi yapmanin nesi kotu? Bundan daha guzel ne olabilir keske dediginiz gibi insan olarak bireyler birbirinin aynisi olsa. Kendi aralarinda dahi ucu-besi bir araya getiremiyenlere buyrun ulke sizin siyasi otoritede sizin olsunmu denmeli?

    75 milyon ve uzeri bir nufusun icinden atiyorum bir milyonunun soylediklerine goremi yasa cikartacak bu devlet? Herkes biseyler istiyor iyide bunu karsiliyacak siyasi otorite kurulabilmis olsaydi herseyden once birakin alevisini, kurdunu kendi milletinin haklarini vermeliydi bu devlet. Oyle bir devlet varda mi haklar verilmiyor? Bugun dunyanin neresine giderseniz gidin super gucleri ellerinde siyasi bir oyuncakmis gibi kullanan, ekonomik gucu, ortak pazari v.s kendi imkanlari dogrultusunda kullanan ulkelerde dahi durum Turkiyeden farkli degil. Bugun amerika ulkesinin cikarlari icin kendi vatandaslarina dahi kiyabiliyor. Suni krizler yaratiliyor, savaslar cikiyor, Formaliteden batan bankalar boylesine herseyin sanallastigi bir ortamda insan ozunden kopartilmis meteryalist bir kimlige burunmusken sizin soylediklerinizin kuslar vadisi filminde islenen konulardan farki yok ki.! Gundemi mesgul etmekse boylesi yazi yazanlarda cok laf soyliyende…..Cozumu soylediklerinizle mumkun degil.

  7. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Kas 21, 2008 | Reply

    Bu yazıya ilişkin ilk yorumumu beni alevi vatandaşlarımızın sorunlarına duyarlı olmaya çağıran katılımcı dostuma ayırmıştım.Nedense pek ses çıkmadı.Yazı onu pek açmadı anlaşılan.Neyse hiç değilse samimiyet denen şey biraz anlaşılmış oldu.Fakat bir şeyden eminim:”Şuna niye değinmiyorsunuz?”,”şunu şunu da yazsanıza!” diye her hak talebine kraldan daha kralcı bir mantıkla karşı çıkanların itiraz nedeni bir şeylerin atlandığ falan değil.Muhalefet edecekler ya,dört elle bu mantığa sarılırlar.Öyle ya “oh olmuş”diyecek halleri olmadığına göre kendilerince bulandırıcı bir iki mazeret bulma yolunu seçerler.Eminim alevi vatandaşlarımızın hakları konusunda ahkam kesen arkadaşımız bu kez de Bosna’yı,Azarbeycan’ı,Karabağ’ı,Filistin’i niye yazmıyorsun diye yazıya ve yazarına veryansın edecekti.Sonuç itibariyle bu tür samimiyetten uzak ve çifte standartlı anlayışlar değişmedikçe ülkemize adaletin yerleşmesi çok uzak bir ihtimal.

  8. Yazan:tavsan Tarih: Ara 22, 2008 | Reply

    ben sızı anlamıyorum yokmu aklınızda sapıklasmıs hak olmayan uyduruktan mezhep secmısınız kendınıze butun avrupanın gaz pedalı fazıfesı goruyosunuz onlar nederse yapıyor kendı yasdığnz vatanı kausa sokmaya cakısıyosunuz kendı kuyunuzu kendnz kazıyosunuz

  9. Yazan:Enver Gülşen Tarih: Ara 22, 2008 | Reply

    tavsan,
    kim ne seçmiş anlamadım ama neyse…anlamasam da olur. ithamınızı bana mı, başkasına mı kime yapıyorsunuz? ayrıca nedir kast ettiğiniz? bir anlasam…

  10. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Ara 27, 2008 | Reply

    Enver Bey,

    Zaten bir çok yorum(!)anlaşılma gayesiyle yazılmıyor.Böylelerinin,ne yazılanı anlamak ne de kendi yazdıklarının anlaşılması gibi kaygıları olmuyor.Amaç sadece çamur atmaktır.E,haliyle çamurun kime atıldığının,kimlerin “suçlama”menziline alındığının da bir önemi kalmıyor…sonuçta bir iz bırakılıyor ya,bu kafi geliyor.

    O bakımdan size katılıyorum.Yani anlamasak da olur…anlamamakla pek kaybedecek bir şeylerin olabileceğini sanmıyorum açıkçası.

  11. Yazan:Ali Yürekli Tarih: May 29, 2009 | Reply

    Enver Gülşen kardeş söylediklerinizin her harfine katılıyorum. Lakin çok haklı olduğunuz bir konuyu yalnış zeminde ve yalnış anlamlara gelecek şekilde ki bir mitingte dile getirirseniz bu konu da olduğu gibi amacınızın çok dışına çıkarsınız. Ve alacağınız desteğin büyük bir bölümünü ya kaybeder ya da minumuma düşürürsünüz. Hatırladığım kadarı ile o mitingin havası ergenekon terör örgütüne destek algısı yaratmıştı. Bu mitingi daha farklı bir zamanda ve sadece hak ve özgürlükler adına yapılan bir yürüyüş algısı içinde yapılması çok daha faydalı ve sağlıklı olurdu. O zaman bu yorum yerine dersim katliamını lanetleyen ve tabi ki diğer katliamları da lanetliyen bir yorumu görmeniz mümkün olurdu. Evet şimdide lanetliyorum lakin öbür türlüsü çok daha net, açık ve etkili olurdu. Ve size kesinle katılıyorum geçmişiyle yüzleşemeyen geçmişteki yalnışlarına beraberce ağlıyamıyan helalleşemiyen birbirini affedemiyen bir millet geleceğe umutla heyecanla bakamaz. Umarım birbirimizin acısı için ağladığımız, sıkıntısı için acı çektiğimiz günler yakındır.

  12. Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: May 29, 2009 | Reply

    Fasizmin Alevilere karsi soyleyecegi ne cok sozu varmis, bu yaziya gelen yorumlarla da bunu ogrenmis olduk. Oncelikle Enver beye tesekkurler duyarliligi icin.

    Kendi aralarinda dahi bukadar bolunmusluk yasiyan alevilere buyrun istiyen camiye; istetiyen cem evinemi gitsin diyecez?

    Evet. Karisik bir sey yok bunda.

    Iyide sn. yazar herkesi birbirinin aynisi yapmanin nesi kotu? Bundan daha guzel ne olabilir keske dediginiz gibi insan olarak bireyler birbirinin aynisi olsa.

    Soykirim yapan Nazilerin amaci herkesi birbirinin aynisi yapmakti. Yahudiyle Alman ayni degildi mesela, o zaman ne yaptilar? Yahudiyi sabun yaptilar. Tabii bunun nesi kotu diyorsaniz diyecek bir sey yok.

    Kendi aralarinda dahi ucu-besi bir araya getiremiyenlere buyrun ulke sizin siyasi otoritede sizin olsunmu denmeli?

    Kimsenin ulkeyi Aleviler yonetsin dedigini hatirlamiyorum.

    75 milyon ve uzeri bir nufusun icinden atiyorum bir milyonunun soylediklerine goremi yasa cikartacak bu devlet?

    Evet.

    ugun dunyanin neresine giderseniz gidin super gucleri ellerinde siyasi bir oyuncakmis gibi kullanan, ekonomik gucu, ortak pazari v.s kendi imkanlari dogrultusunda kullanan ulkelerde dahi durum Turkiyeden farkli degil.

    80 milyonluk Almanya’da Alevilerin cocuklarina Alevilik egitimi de veriliyor, cemevleri de kurabiliyorlar. Cok yanlis yerden girdiniz.

    Lakin çok haklı olduğunuz bir konuyu yalnış zeminde ve yalnış anlamlara gelecek şekilde ki bir mitingte dile getirirseniz bu konu da olduğu gibi amacınızın çok dışına çıkarsınız. Ve alacağınız desteğin büyük bir bölümünü ya kaybeder ya da minumuma düşürürsünüz. Hatırladığım kadarı ile o mitingin havası ergenekon terör örgütüne destek algısı yaratmıştı.

    Gulen medyasi oyle bir algi yarattirmak icin iyi zorladi Zaman denilen propaganda brosurunu ama sonradan gorduk mitingi. Attiklari iftiralar icin donup bir kere bile ozur dilemediler.

    O zaman bu yorum yerine dersim katliamını lanetleyen ve tabi ki diğer katliamları da lanetliyen bir yorumu görmeniz mümkün olurdu.

    Hayir olmazdi cunku bu iftiralari yayanlarin amaci uzum yemek degildi.

  13. Yazan:Ali Yürekli Tarih: May 30, 2009 | Reply

    Gulen medyasi oyle bir algi yarattirmak icin iyi zorladi Zaman denilen propaganda brosurunu ama sonradan gorduk mitingi. Attiklari iftiralar icin donup bir kere bile ozur dilemediler.

    Hayır Gülen medyası öyle bir algı yarattığı için değil. Ergekon muhalifleri susturuluyor havası olduğu için bu algı oluştu. Hatta DTP milletvekilleri çağırıldıkları halde kürsüden indirildi. Alevilerin bu sağduyulu olgun tavırlarında bu mitingin daha önce bir çok kez olduğu gibi purovakasyona açık olduğunu hatırlatmaktı. Mitingin güzel ve sorunsuz geçmesine de sevindim Alevi kardeşlerimize de bu yakışıyor.

    Hayir olmazdi cunku bu iftiralari yayanlarin amaci uzum yemek degildi.

    benim bu yazıdan

    O zaman bu yorum yerine dersim katliamını lanetleyen ve tabi ki diğer katliamları da lanetliyen bir yorumu görmeniz mümkün olurdu.

    kastım kendi yazdığım yorumdur başka insanların ne yazacağıyla ilgili bir şey söylemedim söylüyememde ben ayrıca yorumum içinde Dersim katliamını kınadım.

  14. Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: May 30, 2009 | Reply

    Hayır Gülen medyası öyle bir algı yarattığı için değil. Ergekon muhalifleri susturuluyor havası olduğu için bu algı oluştu. Hatta DTP milletvekilleri çağırıldıkları halde kürsüden indirildi.

    Birincisi, o mitinge katilan Alevi derneklerinin bir cogu Ergenekon’a ve(ya) darbelere karsi mitinglere katilmis gruplardir (‘Mayinlar’ yazisinin altinda verdigim orneklere bakabilirsiniz). Yani Ergenekon’a muhalefet ise kistasimiz, onlar da Ergenekon muhalifi.

    Ikincisi; yarin, atiyorum sokak kopeklerinin haklari icin bir miting yapilsa, bu mitingde ergenekon muhaliflerinin konusmasi gibi bir mecburiyet mi olacak? Ergenekon muhalifi kimse bu mitingde konusmazsa o mitingde ETO’ye destek algisi mi olusacak? Mitingin temasi belli: Alevilerin sorunlari ve haklari. Ergenekon ile alaka yok. DTP Ergenekon karsiti konusma yapacagi icin mi susturulmus, yoksa baska sebepten mi? Eger Ergenekon karsiti konusma yapacagi icinse, Ergenekon’u destekleyen konusma yaptirilmis mi? O da yok.

  15. Yazan:Ali Yürekli Tarih: May 30, 2009 | Reply

    Birincisi, o mitinge katilan Alevi derneklerinin bir cogu Ergenekon’a ve(ya) darbelere karsi mitinglere katilmis gruplardir (’Mayinlar’ yazisinin altinda verdigim orneklere bakabilirsiniz). Yani Ergenekon’a muhalefet ise kistasimiz, onlar da Ergenekon muhalifi.

    O mitingi hatırladığım kadarı ile Ali Balkız öncülüğünde olmuştu ve Ali Balkız Ergenekon terör örgütüne yakın cümleler kuragelmiştir şuan ki durumunu tam bilmesemde. Eğer gerçekten Ergenekon terör örgütüne muhalif kişiler ise mutluluk verici lakin öyleyse neden Ergenekon terör örgütü davasına destek veren basın ve sivil kuruluşlarından destek görmedi. Ayrıca bazı basın gurubu Ergenekon terör örgütü davasını sulandırmaya çalışıyor ki bu hangi basın olduğu aşikar eğer Ergenekon terör örgütüne muhalefet yapıyorsanız onların desteğini alamazsınız. Miting onların desteğini aldımı? Ben onları takip etmediğim için bilmiyorum ama hatırladığım kadarı ile haber bültenleri ballandıra ballandıra anlatmıştı.

    Ikincisi; yarin, atiyorum sokak kopeklerinin haklari icin bir miting yapilsa, bu mitingde ergenekon muhaliflerinin konusmasi gibi bir mecburiyet mi olacak? Ergenekon muhalifi kimse bu mitingde konusmazsa o mitingde ETO’ye destek algisi mi olusacak? Mitingin temasi belli: Alevilerin sorunlari ve haklari. Ergenekon ile alaka yok. DTP Ergenekon karsiti konusma yapacagi icin mi susturulmus, yoksa baska sebepten mi? Eger Ergenekon karsiti konusma yapacagi icinse, Ergenekon’u destekleyen konusma yaptirilmis mi? O da yok.

    Bir insanın ne söylediğine neyi savunduğuna bakmam tutarlılığına ve kullandığı jargona bakarım. Her kesimin kendine has belli cümleleri belli bir dili vardır. Bunu hemen farkedersiniz.(fikir üreten olmadığı için hepsi birbirinden kopye çekiyorlar.:)) İyi niyetli yapılan her mitingi, talebi desteklerim. Ama bunu isteme şekli, zamanı ve uslubü çok önemlidir. Saf, şeffaf sadece çözümü esas alan dil herkes tarafından takdir görür ben bu inanca ve düşünceye sahibim. Böyle kişileri karşısına hiç bir kesim almaz-almıyor. Önemli olan bu tarafsızlığı tutturup tutturamadığınız.DTP’ye gelince mitingte konuşturulmamasının nedeni purovakasyon olabileceği uyarılarını dikkate almalarıydı ki purovakasyon olmamasının en büyük nedenlerinden biri de bu uyarılardır ki bu her mitingde dile getiriliyor saten. Miting varsa purovakasyoncularda var (PKK ve Ergenekon terör örgütü ilişkisine girmiyorum.)

  16. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: May 30, 2009 | Reply

    Burası Türkiye,maalesef medyanın kirli iktidar savaşları akı kara,karayı ak gösterebiliyor.Bunun Zaman’ı,Doğan’ı,Gülen’i yok,al birini vur ötekine.Hepsinin kendine göre beyin yıkama,çarpıtma ve iftira atmada özel yetenekleri var ve bunu gayet de güzel başarıyorlar.Seçim öncesi gördük basın yayın ilkelerinin nasıl yerlerde süründürülerek birer propaganda aracına dönüştürüldüğünü.ETÖ konusunda ise bu ahlaksız,ikiyüzlü,pespaye anlayış tüm kirliliğiyle zaten hiç aksamadan devam ediyor.
    Bu bağlamda sayın Ali Yürekli’nin dikkat çektiği nokta gayet yerindedir.Evet,Zaman ve aynı yayın çizgisindeki diğer yayın kuruluşları,Alevilerin bu meşru hak arayışını çarpıtmak için ellerinden geleni yapmışlardır.Bu noktada sayın Onur Çobanoğlu’na katılıyorum.Ancak bu mitingin farklı algılamalara(Ali Yürekli’nin işaret ettiği yönlendirme)sadece Gülen medyası tarafından sürdürülmüyor.Doğan Medyası,ETÖ’ye açık destek veren malum diğer medya da-bkz.Avrasya tv,Kanaltürk,Kanal Biz,Kanal B,Halk tv.vd.-aynı kafa karışıklığına yolaçabiliyor.Sadece amaç ve yöntemleri biraz farklı olabilir,gerisi halkın yararına olmayan ve halkın muhalefetiyle bağdaşmayan bir halat çekme yarışıdır.
    Aradaki farka gelince;
    Gülen medyası,ETÖ’yü olur olmaz yerde emellerine alet ederek… ETÖ ile en ufak bir ilşki ve ilgisi olmayan kişi ve kurumları bu yapıyla ilişkilendirerek ve sınır tanımaksızın pervasızca karalayıp hedef gösterek sürdürüyor bu tavrını.
    Doğan medyası ve diğer ETÖ telalları bildik medya ise,her türlü ilerici/özgürlükçü girişimi ETÖ ağzıyla servis edip ETÖ destekçi ve yandaşı gibi göstererek yapmaktadır.Bu öyle sistemli ve sinsi bir tuzaktır ki,çevreci,hayvansever,vicdani retçi vb.girişimcileri bile ETÖ ile aynı saflarda gösterecek özel bir maharete sahipler.

    Sonuç olarak,bu kavganın tarafı olmak yerine üzerimizde oynana bu kirli oyunları boşa çıkaracak iradeyi ortaya koymamız gerekir diye düşünüyorum.

  17. Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: May 30, 2009 | Reply

    O mitingi hatırladığım kadarı ile Ali Balkız öncülüğünde olmuştu ve Ali Balkız Ergenekon terör örgütüne yakın cümleler kuragelmiştir şuan ki durumunu tam bilmesemde.

    Oyle cumleler kurmadigi gibi savciya acik acik destek istemistir. Zekeriya Oz ile konusmasindan sonra “biz savciyi cok yalniz gorduk, yipranmis, lutfen ona destek olalim” demis bir insandir. Bunu gececek olursak, Ergenekon’a destek veren cumleler kurmus olsa ne olacak ki? Mitingin Ergenekon ile alakasi yok. Adam Alevi haklari icin yuruyor. Ben Ergenekon’a destek versem, sonra gidip atiyorum jeoloji konferansi duzenlesem konferansim Ergenekon’a destek konferansi mi olacak?

    Eğer gerçekten Ergenekon terör örgütüne muhalif kişiler ise mutluluk verici lakin öyleyse neden Ergenekon terör örgütü davasına destek veren basın ve sivil kuruluşlarından destek görmedi.

    Niye gorsun ki? Davaya destek mitingi yapmiyor.

    Ayrıca bazı basın gurubu Ergenekon terör örgütü davasını sulandırmaya çalışıyor ki bu hangi basın olduğu aşikar eğer Ergenekon terör örgütüne muhalefet yapıyorsanız onların desteğini alamazsınız. Miting onların desteğini aldımı?

    Yine soruyorum: Miting Ergenekon’a karsi bir miting mi ki desteklerini ceksinler? Iclerinde Ergenekon muhalifi olsa ne olacak, Ergenekon hakkinda laf etmedikten sonra Ergenekon destekcilerini ne baglar?

    İyi niyetli yapılan her mitingi, talebi desteklerim. Ama bunu isteme şekli, zamanı ve uslubü çok önemlidir.

    Ergenekon davasi yillarca surebilir. Bu yillar icinde hic kimse miting yapmasin beklesin demenin hicbir mantigi yoktur. Davaya karisirsa bulasirsa o zaman geregi yapilir. Insanlarin hayatlarini Ergenekon davasina endeksleme mecburiyeti yok.

    Saf, şeffaf sadece çözümü esas alan dil herkes tarafından takdir görür ben bu inanca ve düşünceye sahibim. Böyle kişileri karşısına hiç bir kesim almaz-almıyor.

    Miting cagrisinda ve mitingin icinde, boyle bir dil kullanilmadi mi? Kullanilmadiysa bir ornegini verir misiniz?

  18. Yazan:ali duman Tarih: May 31, 2009 | Reply

    “Kimsesiz kaldım, kimsem yok; derdime yanak yok. Rica ederim halk halka ağlasın. Biz de halkız biz de kardeşiz” diyebilmek erdemliliktir, asılan, katledilen, yokedilen erdemliliğimizdi, erdemsizliğin temsilcileri, erdemlilerden daha baskın çıktı ve bu milletin erdemli yanını yenilgiye uğrattılar, dünyanın medeniyet ve kültür beşiği olan bu topraklarda, işte bu yüzden çorak bir kültür coğrafyası haline getirildik.

    yazınız insaniyet adına çok anlamlıdır, ancak ne varki yüzleşmemiz gereken gerekenler sadece 1938 Dersim gerçeği ile sınırlı değildir, Sivas, Kahramanmaraş, Çorum, 6-7 eylül, kanlı pazar, kanlı 1 mayıs, varlık vergisi, tan matbaasının yakılması, Edirneli yahudilerin sürgünü, Ermeni tehciri ve büyük felaketi başta olmak üzere sayısız devlet faşizmi uygulamaları mevcuttur.

    dünya medeniyetlerinin beşiği olan Anadolu ne hüzünlüdür ki son 100 yıldır kendi benliğini yitirdi. son yüzyılımız sayısız katliamlar ve faşizan devlet uygulamalarıyla dolu.

    erdemliliğimiz için öncelikle bu faşizan devlet uygulamalarını toptan red eden ve bu yüzleşme gerçeğini “devlete” ve “Türklüğe hakaret” sayan anlayışı aşabilmek ve özeleştiri mekanizmasını çalıştırmamız gerekiyor.

    bunu gerçekleştiremez isek Dersim isyanının elebaşılarından olduğu varsayımıyla, Elazığ meydanında asılan ve bir mezarı dahi olmasın diye yakılanlardan olan Şeyh Rıza’nın “yapmayın, yazıktır, gühantır, bu yapılan zulümdür” deyişi hep kulaklarımızda çınlayacakır.

  19. Yazan:Ali Yürekli Tarih: Haz 1, 2009 | Reply

    Oyle cumleler kurmadigi gibi savciya acik acik destek istemistir. Zekeriya Oz ile konusmasindan sonra “biz savciyi cok yalniz gorduk, yipranmis, lutfen ona destek olalim” demis bir insandir.

    Şuan ki durumunu bilmiyorum derken Zekeriya öz ile konuşmasından sonraki zaman dilimine gönderme yaptım(Durumun göründüğünden çok daha vahim olduğunu biraz da olsa gördü izlenimi oluştu bende.)

    Mitingin Ergenekon ile alakasi yok. Adam Alevi haklari icin yuruyor. Ben Ergenekon’a destek versem, sonra gidip atiyorum jeoloji konferansi duzenlesem konferansim Ergenekon’a destek konferansi mi olacak?

    Farzedelim ki Ali Balkız iyi niyetli yola çıktı. İnsan kendini kullandırtmamakla da yükümlüdür. Halkın belli kısımı tarafından Ergenekona destek yürüşü olarak hissedilen bir ortamda bu sağlıklı değildir. Bir çok Alevi derneğinin katılmamasının nedeni de kendi öz haklarını savunmalarını talep etmelerini kullanmak istismar etmek isteyen kesimin tantanasını görmesi farketmesi idi. Yani kaygı sadece belli kesimde yoktu Alevi dernekleri içinde vardı. Ha mitingin çok demokratik ve özgürlükçü bir ortamda başlayıp bitmesi bu kaygıların art niyetli olduğunu göstermez art niyetli kişilerin emellerine ulaşamadığını gösterir. Bunun içinde mitinge katılanların sağduyulu ve barışçıl tavrı için teşekkür ediyoruz.

    Niye gorsun ki? Davaya destek mitingi yapmiyor.

    Görmüyor çünkü bu Alevilerin gasbedilmiş haklarını talep etmek olarak görmüyor algılamıyor. Bir çok alevi derneği gibi. Alevi derneklerinde niyetini sorgulamıyacaz heralde. Ha katılanlar yalnış mı yaptı bunu diyemem ama kaygıları olan mitinge katılmayan Alevi derneklerine de bu denmez.

    Yine soruyorum: Miting Ergenekon’a karsi bir miting mi ki desteklerini ceksinler? Iclerinde Ergenekon muhalifi olsa ne olacak, Ergenekon hakkinda laf etmedikten sonra Ergenekon destekcilerini ne baglar?

    Şunu demek istiyorum Ergenekon terör örgütü savunucuları bir kazançları çıkarları olmadan hiç bir kesimin gasp edilmiş hakkını iktidardan talep etmez edene destek vermez. Onlar kar zarar hesabından bakarlar. Hak adalet anlayışından bakmazlar-bakmamışlardır. Alevileri gasp edilmiş öz haklarını istismar etmekten başka bir dertleri yok. Alevilerin sorunlarının çözülmesini de istediklerini hiç sanmıyorum. Vurgulamak istediğim bir çok değer gibi Alevi kardeşlerimizin haklarını da istismar konusu etmektir. İstismar edilen konu çözümden çok çözümsüzlüğe hizmet eder. Haklarımızı istismar konusu olmaktan çıkartmak karşı durmakta haklarımızı istemek kadar değer ve önem verdiğimiz konular olmalı. Haklara böyle daha hızlı ulaşılır.

    Ergenekon davasi yillarca surebilir. Bu yillar icinde hic kimse miting yapmasin beklesin demenin hicbir mantigi yoktur. Davaya karisirsa bulasirsa o zaman geregi yapilir. Insanlarin hayatlarini Ergenekon davasina endeksleme mecburiyeti yok.

    Size kesinlikle katılıyorum bu da ayrı bir istismar konusu olmaya açık bıçak sırtı bir konu ve durum. Elbette dava sürüyor diye miting yapılmıyacak değil ama sağduyulu, purovakasyonlara kapalı sadece hakları talep etmeye yönelik mitingler olmalı. Mesela Ali Balkız öncülüğündeki miting haklı kaygılara rağmen sorunsuz geçmiştir bütün mitingler bu sağduyulu ve purovakasyonlara kapalı şekilde gerçekleşse hiç bir sorun çıkmaz. Keşke bütün mitingler bu şekilde geçse. Önemli olan miting yapmamak değil kendmizi kullandırtmamak purovakasyonlara öfkemizi teslim etmemektir.

    Miting cagrisinda ve mitingin icinde, boyle bir dil kullanilmadi mi? Kullanilmadiysa bir ornegini verir misiniz?

    Evet bu dil büyük ölçüde tutturuldu. Bunu yukarda da belirttim. Ama haklarınızı talep etmek yetmiyor bu her kesim için geçerli. Başka insanlarında haklarını savunmak gasp edilen haklarını savunmak gerekiyor. Saf, şeffaf çözümü esas alan dil sadece kendi sorununuzda ortaya çıkmamalı. Ve bu her kesimin sorunu hem büyük bir sorunu. Umarım bu aşılır. herkezin adaletli, huzurlu, barışık, refah içinde yaşadığı bir demokratik ülke oluruz.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin