RSS Feed for This Post

Ermenilerden özür dilemek aydın pornosu mu oldu?

Ahmet İnsel ve Dr. Cengiz Aktar, ayrıca Baskın Oran hoca, bir özür kampanyası başlatmışlar :  “1915’te Osmanlı Ermenileri’nin maruz kaldığı Büyük Felaket’e duyarsız kalınmasını, bunun inkâr edilmesini vicdanım kabul etmiyor. Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum.”

 Kanaatimizce çok büyük hata etmişler. Neden ?

 Bir kaç sebebi var bunun ve özürleri bir çok kabahati içinde barındırıyor.

 Öncelikle devletin inkâr politikasını halkın üzerine koymuşlar ardından da inkâr için mi yoksa katliam için mi özür dilendiği belirsiz bir ifade kurmuşlar. Ermeni kardeşlerimizin hangi acısını paylaşıyoruz? Katledilen dedeleri mi? Yağmalanan malları mı? Dünyanın dört bir yanına savrulan aileleri mi? Yoksa yoksa bunlara sebep olan olayın devletçe inkâr edilmesinin verdiği acı mı?

 (Eğer ırkçı değilseniz) Türklerin veya Ermenilerin 100 yıl önce işledikleri suçların yükünü bugün yaşayanların omzuna yükleyemezsiniz. Mesela Hırant Dink’in öldürülmesini haklı göstermek için Hınçak ve Taşnak gibi terör örgütlerini öne süremezsiniz. Yani 1870’lerden itibaren silahla Ermeni milliyetçiliği yapan, cinayet işleyen, adam kaçıranların suçunu 2008’de yaşayan Ermenilere yüklemek ırkçılıktır. Aynı biçimde bu terör örgütleriyle işbirliği yapmış, Ermenice ve Osmanlıca pankartlar ile omuz omuza yürüyüşler düzenlemiş bir İttihat ve Terakki’nin günahlarını da 1970’te doğmuş bir Türk’ün üstüne atamazsınız.

 Aksi takdirde sırf aidiyetten dolayı Batı Avrupalıların Haçlı seferleri için bizden özür dilemesi gerkirdi. Yahutta İstanbul’un Fethi için de bizim Yunanlılardan özür dilememiz ve bu şehri onlara vermemiz!

 Gerçek şu ki Türk, Yunan, Ermeni… “ulusu” gibi kavramlar bizim yaşantımıza tekâbül etmez. Tarihimize de tekâbül etmez. Ama birbirinden hiç bir farkı olmayan insanların kendilerini Türk, Arap, Fransız, Ermeni… kabul etmesinin, aptal gibi maaş bile almadan savaştırılmasının, birbirlerine öldürtülmesinin bazılarına faydası var elbette. Bu birilerinin kim olduğunu da ULUS-DEVLET konulu yazı dizisinde aktarmıştık:

  1. Ulus mu devlete aittir yoksa devlet mi ulusa?
  2. Ulus-devlet ne kadar ulusal?
  3. Humeyni Lenin’i döver mi?

 Bu özür dileme kampanyası ne getirecek? Koskoca bir hiç. Neden? Ermenilere yapılan eziyetleri bilen ve buna üzülen duyarlı bir kesim var ki ben de buna dahilim. Bu kesimden insanların bazıları özür dileyebilirler. Peki Ermeni düşmanı olan, Dink ölünce “oh olsun! Bir Ermeni eksildi” diyenler? Onlar daha da bilenecekler. Daha da sinirlenecekler. “kimin adına kimden özür diliyorsun?” diyecekler. Böylece gizli ırkçılıktan yola çıkan bu hatalı özür dileme kampanyası sıradan ırkçılığa da çanak tutacak.

 Farz edelim ki bir grup Ermeni çıkıp “biz de sizi affettik, hakkımız helâl olsun” dedi. Ne olacak? Ermenistan veya Ermeni diasporası ile ilgili sorunlar çözülecek mi? Hayır. Diaspora Ermenilerinin inşa ettikleri mazlum kimliği ortadan kalkacak mı? En önemlisi hakikaten eziyet görmüş ve ölmüş Ermenilerin acıları hiç yaşanmamış gibi mi olacak? Hayır, hayır, hayır.

 Peki yakın tarihimizi, Avrupa’da ulus-devletin ortaya çıkış koşullarını, Endüstri devrimini, Sedan ve Sadowa savaşlarını, insan psikolojisini ve cemaat kimliği gibi sosyolojik olguları sizden, benden kat kat daha iyi bilen bu “akıllı” adamlar neden böyle bir özür kampanyası başlattılar? Kanaatimizce bu aydının pornosudur. Soyunup kalçalarını, göğüslerini teşhir edemeyen aydın(!) toplumun tepkisini çekecek bir kitap, film, bildiri hazırlar. İnsanları kızdırarak gündemde kalmaya çalışır. Gerçekten çok yazık. Bu hocaların hiç birinin buna ihtiyacı yoktu. Bir çok konuda okuyup istifade ettiğim insanlardı ama herkes nefis sahibi. Bir kez daha burada görmüş olduk.

Trackback URL

  1. 81 Yorum

  2. Yazan:Kamer Yalçın Tarih: Ara 17, 2008 | Reply

    Sayın Tuncay Yılmazer’in bu konuya dair “1915, özür dilenerek değil acıları paylaşarak anılmalı” başlığı ile kaleme aldığı makalesi kendi sitesin’de yayınlandı.

    Aklıselim aydın duruşu ile Sayın Yılmazer, yerinde bulduğum düşüncelerini makalesinde tane tane ifade etmiş. Naçizane, tavsiye ederim.

  3. Yazan:elif dedim Tarih: Ara 17, 2008 | Reply

    Sevgili Mehmet Bey

    Az once basbakanin da bu bildiriye sert ciktigi haberini okuyordum ve bu meseleyi dusunuyordum ki, sizin yaziniz imdada yetisti.

    Meseleyi butun yonleriyle ele almissiniz. Boyle bir yaziya ihtiyac vardi.
    Kafamdaki soru isaretleri bu sayede gitmis oldu.

    Ayrica “aydinin pornosu” benzetmeniz harika ve meselenin anlasilmasini kolaylastiran tum gercekligi ile ortaya koyan bir benzetme.

    Elinize ve yureginize saglik.

  4. Yazan:suzannur Tarih: Ara 17, 2008 | Reply

    Bu konuda henüz bir karara varabilmiş değilim. Özür dilemek ve acıya ortak olmak. Oysa şu bir gerçek ki acıya ortak olamayız, bu göstermelik olur. Acıyı ancak yaşayan gerçek anlamda hisseder. 1915, 1955… Özür dilemek neyi halleder? Bunun cevabını da bu ülkede yaşayan Ermeni vatandaşlarımız vermeli bence.
    Benden önce yaşanan hatanın bedeli bana kesilemez, bunda hemfikirim ama en azından bu hataların yapıldığının artık görülmesi gerekiyor. başkalarının yapıp da özür dilememesi de bunun mazereti olamaz bence.
    Aydın pornosu mu, bu çok keskin bir eleştiri olmuş. Birileri de çıkıp aynı şeyi başörtüsü meselesinde, Kürt meselesinde, Alevi meselesinde… aynı tarzda kullanabilir. Hoş hangisinden özür dilendi bu ülkede değil mi, ama bir yerlerden başlamak da lazım değil mi?
    Dediğim gibi, henüz bu konuda net bir fikre sahip değilim, ama özür dilenmesine de karşı olmadığımı biliyorum.

  5. Yazan:Enver Gülşen Tarih: Ara 17, 2008 | Reply

    bu konuda bir yazi yazdim. taraf’ta yayimlamak niyetim var. yayimlandiktan (ya da yayimlanmazsa ) sonra burada da paylasmak isterim. ama benim icin bu ozur dileme kampanyasi vicdanlari tazeleme kampanyasidir. bir musluman olarak Allah’ın rahman ve rahim isimlerinin tecelli etmesine izin vermektir. ben imzaladim ve destekliyorum.

  6. Yazan:Pornocu Osman Tarih: Ara 17, 2008 | Reply

    Bu özür kampanyasına katılarak imza veren pornoculardan biri de benim. Mehmet Bey’in kampanyayı eleştiren yazısını kaleme almadan önce bu kampanyada altına imza atılan 30 kelimelik metni okumamış veya anlamamış olduğunu düşünemiyorum. Şayet anlamadıysa, bu açıklamamın ardından da anlayacağı kanısında değilim. Bu nedenle sadece eleştiri konusu yapılan hususlara dair bir pornocu olarak şu noktaları açıklamak isterim:
    1-) Kabahatlerin birincisi olarak dile getirilen husus, ne için özür dilendiğinin ve hangi acının paylaşıldığının net olarak söylenmemesi. Yazar bu konuda haklıdır, gerçekten de biz pornocuların imzaladığı metnin temel meselesi metinde “Büyük Felaket” olarak adlandırılmış. Bu tabi yazarımızın da farkettiği gibi muğlak bir ifadedir. Zaten baş harfleri büyük yazılmak suretiyle özel isimleştirilmiştir. Tüm özel isimler gibi bu da aslında onun gerçekte ne olduğunu bilenler için tam olarak anlamlı. Yani mesela Rabia’nın kim olduğunu bilmiyorsak bu isim bize birşey anlatmaz, ayrıca ve daha da önemlisi Rabia’yı çok iyi bilip de bilmezlikten gelmeye de olanak tanır. Biz pornocular da bilmezden gelinmesi kolay olsun, “Allah Allah, bunlar ne için özür diliyor acep” denmesi kolay olsun diye meseleyi açık yazmamışız. Yazarımız muğlaklık konusunda haklıdır. Bu kampanya Büyük Felaketin ne olduğunu bilenler içindir ve bilmezden gelenleri zorlama niyeti yoktur.
    2-) Bu kampanya kimsenin suçunu kimsenin sırtına yüklemiyor, örneğin metni imzalayan pornoculardan bendeniz kendimi suçlu olarak görmüyorum. Bu metin suçluların mağdurlardan özür dilediği bir metin değil, açıkça yazıldığı gibi bir adaletsizliğe tanık olmuş insanların tanık oldukları adaletsizlik karşısında duydukları vicdani rahatsızlığı dile getirdikleri bir metindir. Diyoruz ki biz bir adaletsizliğe tanık olduk ve rahatsızız.
    3-) Benim kişisel olarak rahatsız olduğum konu şu: Bizim ülkemizde çok değil bundan 90 sene evvel Milyonlarca Hristiyan yaşarken, komşumuz olan bu halkın, kendileri istemedikleri halde, bir biçimde “YOK” olmuş olmaları ve bu olayın gerçekleştiği yerde yaşayan diğer komşuların 90 sene boyunca hiç böyle bir olay olmamış, duymamış, görmemiş, bilmiyor gibi davranıyor olmaları.
    4-) Yazarımızın Hrant Dink öldürüldüğünde “Oh olsun bir Ermeni eksildi” diyen milliyetçilerin sinirlendirilmemesi gerektiği şeklindeki tavsiyesi gayet yerindedir. Mesela ben akşam ezanı okunurken minareye top atan Sırp milliyetçilerini dellendirmemek için uzun zamandır akşam namazı kılmıyorum.
    5-) Yazarımızın ulus kavramı üzerine yaptığı sofistik egzersizlerin konuyla alakası yok. Kampanya Türk milletinden bahsetmiyor. Ben bu kampanyaya katılmakla kendimi doğuştan suç devralmış bir Türk olarak tanımlamıyorum. 90 sene önce bir felaket yaşanmış bir ülkenin insanı olarak tanımlıyorum. Sıradan bir günde haber bültenlerinde futbol holiganlarının sokakta “Ermeni Oğuz’a Trabzon’da soykırım” şeklinde slogan attığı haberinin verildiği bir ülkede, bu ülke insanlarının galiba kendilerinden saymadıkları ile olan ilişkilerinde ciddi bir sorun var diye düşünen sıradan bir insan tanımlıyorum.

  7. Yazan:Enver Gülşen Tarih: Ara 17, 2008 | Reply

    bu arada leyla ipekçi dün taraf’ta bu konuyu el aldı. ben leyla hanımın fikirlerine ve vicdanına çok değer veririm. bence olağanüstü bir yazı yazmış. yazı altta
    **********
    1915’de Osmanlı Ermenilerinin maruz kaldığı Büyük Felaket’e duyarsız kalınmasını, bunun inkâr edilmesini vicdanım kabul etmiyor. Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum.

    Bu ifadeye imza attım. Şartsız ve beklentisiz olarak. Her türlü yaftalamayı, iftirayı göze alarak.

    Ortada eylemle gerçekleştirilmiş bir zulüm varken (ister Ermenilere yapılmış olsun ister Ermenilerin yaptıkları olsun) sadece özür dileyerek bile bu zulmün çeşitli açılımlarla nesillerden nesillere aktarılması karşısında bir tavır başlatabileceğimi biliyorum. Nasıl mı?

    Şöyle düşünüyorum: Üzgün olmak yetmiyor. Yüzleşmek de yetmez. Ancak pişmanlık duyan biri, kendi hayatında aynı zulmü tekrarlamayacaktır. Peki, insan pişman olmayı yani sadece kendi içinden, kendi kalbinden hissedebileceği bir şeyi nasıl eyleme dökecektir? Özür dileyerek.

    Özür dileyen vicdanı olandır. Hakikati adalet ile tartabilecek bir kalbi olandır. Bu anlamda devletlerin birer aygıt olarak özür dilemesi ancak siyaseten mümkündür. (Ya da mümkün değildir.) O halde özür dilemek ile vicdan arasındaki bu ilişkiyi biraz daha derinleştirelim.

    Bir mekânda (bu dünyada, kâinatta) bulunma bilgisinin idrakidir vicdan. Varolma, mevcud olma bilinci diyelim. Vicdan, vücud, mevcud, vacit, vecd gibi kelimelerin katmanlı anlamlarına bakarak, vicdanın tıpkı hakikat gibi aşkın bir boyutu olduğunu düşünürüm.

    Yani insanın varlığını birey olmaya indirgemekten, beşer olarak tanımlamaktan daha açık uçlu bir boyutu vardır vicdanın. Aklı da iradeyi de başka şeyleri de içerir. Parçalanmaz.

    Dünya parlamentolarında Ermeni tehcirine verilecek adın ne olup ne olmayacağı, devletlerarası hangi siyasi pazarlıklar için yıllardan beri kullanıldığı, diasporanın oylarının nasıl dağılacağı veya bunun üzerinden siyaset yapan partilerin nasıl nemalanacağı sonraki meselelerdir bu anlamda.

    Fakat özür dilediğinizi duyanlar refleks olarak saldırıyorlar derhal: “Peki Ermeniler de bizi kesti, biçti, arkadan vurdu. Onlar bizden özür diledi mi?”

    Belki hiç dilemeyecekler. Ve onların da haksız yere aldığı canlar hiçbir zaman insan vicdanında (savaş ortamında bile olsa) aklanmayacak, zaman aşımına uğramayacak.

    Bazı zorbalar beni mazlum ettikleri için özür dilemediler diye ben de mazlumlar adına özür dilemezsem nasıl duracak zulüm? Ahi ahlakında haklı ve güçlü durumdayken özür dilemek büyük bir erdem olarak kabul edilirdi. Neden acaba?

    Aynı şekilde bir okuyucu şöyle ‘uyarmış’ beni: “Çorum ve Maraş katliamlarından bahsediyorsunuz. Neden Başbağlar’dan bahsetmiyorsunuz?”

    Ortada bir zulüm varsa, insanın bu kâinatta bulunma bilgisini idrak etmek adına neden bu katliamlar için de özür dilemeyeyim? İlle bütün haksız yere alınan canları bir arada anmak gibi bir şart koyuyorsak, öyle olsun.

    Başbağlar’da olanlardan da, Güneydoğu’da olanlardan da, Gazze’de olanlardan da, Ermeni çetecilerin ya da İttihatçıların eliyle yapılanlardan da son derece pişmanım. Üzgünüm. Ben yapmadım. Ama benim insan olmaktan kaynaklanan bir ortaklığım var bunu yapanlarla. Zulüm başkasından geldiği gibi benden de gelebilirdi. Bu yüzden özür diliyorum.

    Yeter ki “senin katliamın daha kanlıydı, benimki daha masumdu” diyerek veya “senin döktüğün kan daha fazlaydı benimki daha azdı” diyerek bir hafifletici neden, bir şart, bir gerekçe koymayalım vicdanımızın üzerine.

    ‘Ermeni meselesi’nin içte ve dışta hep aynı minvalde sürmesine ve sürdürülmesine ve birilerinin de içte ve dışta (mesela kimi siyasi partilerin) hep bu adaletsizliği gündemde tutarak oy kazanmasına katkıda bulunmak istemiyorum.

    Susarak, inkâr ederek veya ölülerimizi yarıştırarak siyaset ve kimlikler adına vicdanın üzerini örtmek istemiyorum. Bu yüzden şahsi bir özrün sadece ahlaki değil siyasi bir göndermesi de olduğunu düşünüyorum.

    Zalimin kimliği yoktur. Bazen katledenler Ermeni olur, bazen Kürt, bazen Türk, şu ya da bu. Onların kim oldukları değil, yaptıkları adaletsizlik önemlidir. Ama sırf Ermeni, Türk, Alevi, Kürt, Müslüman olduğu için zulüm görmüş kişinin dünya görüşünün ne olduğu da önemli değildir ki. Benim gibi düşünebilir, benden farklı da.

    Adaletsizlik ister benden ister karşımdakinden gelsin, onu durdurma çabasıdır özür. Bir niyet gösterisidir önce.

    Özür dilemek hem niyettir hem eylem. Merhametin kapılarını aralar. Anlamaya açılır kapının bir kanadı. Diğer kanadı ise affetmeye.

    İnsan affedebildiği ölçüde kendisinde özür dileyecek ne çok şey olduğunu fark eder. Benim için de bu durumda özür dilemek bir davet olur. Başkaları için de.

  8. Yazan:burak Tarih: Ara 18, 2008 | Reply

    Bu olay çok çetrefil bir olay. Çok farklı düşünceler içine girmiştim ki sayenizde daha da farklı bir düşünce yapısıyla da karşılaşmış oldum. AMA ben sizin kadar bu insanlar hakkında kem düşünemiyorum. Siz de ben de biliyoruz ki boyle bir bildirinin altına imza atmak bizim ülkemizde “Vatan hainliği” yaftası yemekle eşdeğer. Ve bu yaftanın doğuracağı sonuçların ülkemizde hangi noktalara kadar uzanabileceği de hepimizin malumu. Bu tehlikeyi göze almış insanların yaptığı açılımla ilgili “Aydın pornosu” eleştirinizi hiç doğru bulmadım. Çünkü aralarında tahlil yeteneği birçoklarımız tarafından methedilen bu insanların ego sahibi/sahibesi olmalarından dolayı bu açılımın altına imza attıklarına kesinlikle inanmıyorum. Bu olayı Hrant Dink öldürüldüğünde “hepimiz ermeniyiz, hepimiz hrantız” yürüyüşüyle bağdaştırmak istiyorum. Ben bu yürüşünün çok kifayetli olmadığını fakat samimi bir şekilde gerçekleştirildiğini düşünmüştüm. Bu açılım da aynı gibi ama biraz daha anlamlı geliyor bana.

    Selamlar

  9. Yazan:Kaan Tarih: Ara 18, 2008 | Reply

    Merhaba Mehmet Bey,

    Ailecek beğenerek takip ediyorduk yazılarınızı ancak bahsi geçen özür metnini eleştidiğiniz bu yazınızdaki bazı noktalara takıldığımı belirtmeliyim.

    Öncelikle “aydın pornosu” benzetmenizi fazla ağır ve haksız bulduğumu belirtmeliyim. Bununla beraber bu keskin tutumunuz yazının içindeki kimi yerlere de belki de biraz kontrolsüzce sirayet etmiş gözüküyor.

    Bahsi geçen özür metni benim anladığım kadarıyla sadece Ermeniler ile empati kurmak, kurbiyet sağlamak maksadıyla yazılmış bir metin. Bence bu işi de gayet düzgünce başarmışlar. Ancak başta başbakanında dahil olduğu (cumhurbaşkanın hariç olduğu) bir grup belli ki metne sahip olduğu anlamdan daha başka (fazla) bir anlam yüklemek peşinde.

    Yazınızdaki şu bölüm “Aksi takdirde sırf aidiyetten dolayı Batı Avrupalıların Haçlı seferleri için bizden özür dilemesi gerkirdi. Yahutta İstanbul’un Fethi için de bizim Yunanlılardan özür dilememiz ve bu şehri onlara vermemiz!” kısmı bu hissayatımı kuvvetlendiriyor.

    Ulus, ulus-devlet ve yazınızın başında belirtmiş olduğunuz neden özür dilendiğinin anlaşılmaması gibi konulara hiç girmiyorum, çünkü genelde bu tip hareketler (özür metni gibi) yapıldıktan sonra, -sorunun aslı bu değil- anlamındaki çok da destekçi olmayan ifadeleri başka bir şekilde tartışmak gerek diye düşünüyorum.

    Yazınızın son paragraflarındaki ifadeler de problemli bence. Ozur dileme kampanyasının basettiğiniz gibi hiç bir şey getirmeyeceğini düşünmüyorum. Ama özellikle de Hrant Dink ölünce bir ermeni eksildi diyenlerin daha da bilenmesi hiç umurumda değil ve olmamalı. Yoksa işin sonu bu adamların öfkelerinin bileneceği hareketlerin bir listesini çıkarmak ve yazacağımız her yazıdan önce bu listeyi kontrol etmeye kadar gider.

    Bir başka paragraftaki diyelim ki Ermeniler de affettik dediler meali ile başlayan ve “En önemlisi hakikaten eziyet görmüş ve ölmüş Ermenilerin acıları hiç yaşanmamış gibi mi olacak? Hayır, hayır, hayır.” ile biten ifadeniz de biraz anlamsız kaçıyor. Çünkü zaten biliyoruz ki acıları hiç yaşanmamış gibi yapmanın bir yolu yok. Bu özür metninin de böyle bir amacı yok zaten.

    Son paragraftaki aydın profiliniz ise evlere şenlik. Sahiden aydınların -belki de bilinçaltında- toplumun tepkisini çekmek ve kızdırarak gündemde kalmak için mi bu metni imzaladıklarını düşünüyorsunuz. Öylese bu adamlardan -ki artık aydın değiller- nasıl istifade ediyorsunuz?

    Sonuç olarak belki de Murat Belge’nin konuyla ilgili yazısı üzerinden uzlaşabiliriz gibi geliyor.

    Ne dersiniz?

    Saygılar

  10. Yazan:MY Tarih: Ara 18, 2008 | Reply

    Pornocu Osman Bey ve bildiriye imza atan degerli arkadaslar,

    Türkiye Ermenilerin beklentileri ve hisleri konusunda bence en yetkili agiz Hirant Dink’tir. Sanirim teslim edersiniz. Ünlü bir Fransiz gazeteciyle yaptigi konusmada söyle diyordu rahmetli:
    “Türklerin özür dilemeye veya soykirimi tanimaya degil düsünmeye, tartismaya, anlamaya ihtiyaçlari var. Bu ise ancak zamanla olur. Siz Fransizlar bizim atalarimizi emperyalist sofralariniza meze yaptiniz. Buna hakkiniz yok. Bu onlari bir kez daha öldürmek demektir”

    50. yil Cumhuriyet lisesinde ögrenciyken “sözde Ermeni soykirimi” konulu bir ödev yapmamiz istendi. Kitaplarda “hiç bir sey olmadi/ önce onlar baslatti” disinda bir bilgi yoktu. Ailece görüstügümüz Ermenilere sordum. Konusmak istemediler.

    Kadiköy yakasinda bulunan Surp Takavor ve Surp Levon kiliselerine gittim. Basrahiplerle konustum. Sene 1985-86. Özellikle Surp Takavor’un basrahibinin sözleri hâlâ kulaklarimda:

    “iyi bir çocuk birgün annesinin fahise oldugunu ögrense iyiliginden ne kaybeder?”

    Fransa’da yasadigimi biliyorsunuz. Burada fanatik Türk düsmanlariyla 2 yil boyunca internet üzerinden yazistim. içlerinden güvenlerini kazandiklarim oldu. Bulustuk. Kahve içtik. Ne hissettiklerini, ruh hallerini çok iyi biliyorum. Bunu size anlatmam ise oldukça zor. Bazilari kendilerini öldürebilecegim korkusuyla kalabalik yerlerde bulusmak istedi. Yasli bir çift evime gelmeyi kabul etti. Daha sonra da onlar bizi çagirdilar. Saatlerce konustuk. Aile fotograflarina baktik. Bu zavalli insanlar Türk nefreti, Türk korkusu, bir sey yapamamis olmanin verdigi pismanlikla karisik bir dünyada yasiyorlar. Bir çogu depresyonda. Kardesleri, kuzenleri birbirlerini ariyor hala. ABD’ye, Avustralya’ya dagilmislar. Birbirleriyle ayni dili konusamadiklari için perisan vaziyetteler. Atalarinin mezarlarini ziyaret edemiyorlar. Geçmisle kopan baglarinin yerine Türk nefretini koymuslar. Bu adeta bir din gibi olmus. Bu durumu düzeltmek için özür dilemek veya tazminat vermek çok anlamsiz. Sizin söylediginiz ve yaptiginiz seyleri onlarin algilamasi sizin zannettiginizden çok ama çok farkli.

    Diaspora Ermenileri disinda Türkiye Ermenileri var ve bir de Ermenistan Ermenileri. Üç ayri kimlik söz konusu.

    Ermenistan Ermenileri ise bambaska. Bir çogu kendisini Ermeni degil Sovyet hissediyor hâlâ. Uzaya adam gönderen Süper Güç Komünist Rusya’nin vatandasi iken birden kendilerini dünyanin en fakir ülkeleri arasinda buldular. Denize çikislari yok. Gürcistan ile aralari bozuk. Iran üzerinden kayisi vb ihraç etmeye çalisiyorlar. Gayri Safi Milli Hasilasi SABANCI Holding kadar yoktur Ermenistan’in. Bebek ölümleri gibi rakamlarda Ermenistan’in yeri Banglades veya Eytopya’dan daha iyi degil. Kadin basina dogum rakami yüksek ama nüfus artisi negatif. Dogan her Ermeni’nin tek amaci bir an önce ülkeyi terk etmek.

    Bütün bu insanlar ile konusmadan, ne olup bittigini anlamadan ÖZÜR DiLEMEK bence REDDETMEK kadar toptanci bir durus.

    Ama özür dileyenlerin iyi niyetini anlayabiliyorum. Bu gerginlikten ve redçilerden biktiniz, iyi kötü birseyler yapmak istediniz. Iyi niyet ortada.

  11. Yazan:MY Tarih: Ara 18, 2008 | Reply

    Ama özellikle de Hrant Dink ölünce bir ermeni eksildi diyenlerin daha da bilenmesi hiç umurumda değil ve olmamalı. Yoksa işin sonu bu adamların öfkelerinin bileneceği hareketlerin bir listesini çıkarmak ve yazacağımız her yazıdan önce bu listeyi kontrol etmeye kadar gider. (KAAN)

    Yazarımızın Hrant Dink öldürüldüğünde “Oh olsun bir Ermeni eksildi” diyen milliyetçilerin sinirlendirilmemesi gerektiği… (Pornocu Osman)

    Yaniliyorsunuz. Bence bu “DETAY” umurunuzda olmali tam tersine. Tabi yeni O.S.’lerin ortaya çikmasini istemiyorsaniz. Neden? Bu tür özür dileme kampanyalarinin yansimasi olabilecek suçluluk duygusu hassas gençleri suçun inkârina, korkuya, nefrete, siddete itebilir.

    O Gün Bebek Nasil Katil Oldu? adli yazimizda söyle demistik:
    “Almanya’da bir Türk işçisinin evini içinde çocuklarıyla birlikte yakan Neo Nazi Alman gencinin annesi gazetecilere dert yanıyordu:

    “Elbette evde her zaman söylüyoruz Türklerden nefret ediyoruz diye. Bu gidip Türkleri yakmak için bir sebep değil ki”.

    İnsan evladını telefonda nasıl kucaklayıp koklayamazsa nefret ettiği bir insanı da kelimelerle dövemez. Türkiye’de hükümet üyeleri de dâhil birçok insanın bilinçsizce kullandığı hastalıklı bir ifade var : “Sözün bittiği yer”.

    Bu son derecede tehlikeli bir ifade. Zira sözün yetmediği noktada nöbeti beden ve fiziksel temas alır:
    1) Şehit annelerinin hıçkıra hıçkıra ağlayışını saatlerce televizyonda göstermek,
    2) Cenazelerde “kanı yerde kalmayacak” diye haykırmak,
    3) “Savaşmak için daha ne bekliyorsunuz, niye saldırmıyorsunuz?” diye muhalefet yapmak,
    4) Seçimlerde “vatan satılıyor” diye pankartlar taşımak,
    5) “Misyonerler hepimizi Hıristiyan yapacak” diye raporlar hazırlatmak,
    6) “Yahudiler GAP’tan arazi satın almış” diye ortalığı karıştırmak

    bunları söyleyenleri, gösterenleri katil yapmaz. Ama iç dünyası bir kelebek kanadı kırılganlığındaki gençlere şunu dedirtir :

    “Madem siz yapmıyorsunuz, biz gerekeni yaparız” .


    TAMAMI BURADA:
    http://www.derindusunce.org/2007/11/17/o-gun-bebek-nasil-katil-oldu/

  12. Yazan:MY Tarih: Ara 18, 2008 | Reply

    Kaan Bey,

    Murat Belge’nin sözlerine büyük ölçüde katiliyorum. Keske metini hazirlayanlar SANSASYON boyutunu ihmâl etselerdi. Daha birlestirici bir sey olurdu, biz de siteye koyar desteklerdik. Nitekim Ermeniler konusunda bugüne kadar yayinladiklarimizi takip edenler genel durusumuzu da bilirler.

    Meselâ Türk Tarih Kurumu’nun bazi isleri için özür dilenebilir T.C. adina.

    Murat Belge’ye dönecek olursak… özellikle surada çok hakli:
    “burada daha genel, daha ilkesel, daha “teorik” bir itiraz gerekçesi de var: toplumları, ulusları homojen, uyumlu bütünler gibi ele almak sakıncalıdır.

    Benim, onun, herhangi birinin “Türkler” adına “özür dileme”si anlamlı olmadığı gibi mümkün de değil. Ayrıca, “özür diliyor” ya da ne yapıyorsam bunu bütün Ermeniler karşısında yapmam da ne mümkün, ne anlamlı. Ermeni toplumunda, “anayurt”ta veya “diaspora”da, öyle kişiler vardır ki bırak özür dilemeyi, tanışmayı, selâm vermeyi istemeyebilirim. 1915 yılında bazı Türkler Ermeniler’e böyle bir şey yaptığı için ben bir Ermeni faşistinden niye özür dileyeyim.

  13. Yazan:blue Tarih: Ara 18, 2008 | Reply

    Ermeni meselesinin üzerinde “asıl onlar Türkleri öldürdü”, “ihanet ettiler, ettiklerini buldular” gibi tartışmayı kesip atan kalın perdeler var. Bu meselenin açıklıkla ele alınabilmesi ve tartışılması lazım. Bu bildiri, bunu sağlayacak şüphesiz. En azından insanları tartıştıracak, iki satır bir şeyler okuyacak, vicdanı ile kalın önyargıları arasındaki perdeler açılacak. Bunu sağlamak için bazen sansasyon gerekir. Aydın olmanın gereği doğruyu çekinmeden, kıvırmadan, edebi cümleler içinde remizlerle anlatmadan söylemektir.
    Zülf ü yare dokunmayalım diye geldi, başımıza ne geldiyse.
    Ayrıca Hristiyan aydınlar Haçlı seferleri için müslümanlardan özür dilediler.
    http://www.islamonline.net/servlet/Satellite?c=Article_C&cid=1195032694156&pagename=Zone-English-News/NWELayout

  14. Yazan:sabri Tarih: Ara 18, 2008 | Reply

    ermeniler kamuoyu önünde yapamadıklarını bizim aydın zannedilen saftirinkleri kullanarak sanal alemde kabul ettirmeye çalışıyorlar bu soykırım degil ülkeyi hainlerden temizleme operiasyonudur kalleşligin kancıklıgın bedelini ödediler

  15. Yazan:Enver Gülşen Tarih: Ara 18, 2008 | Reply

    sabri bey,
    vicdansız bir “akıllı” olacağıma, vicdanı olan “saftirik” olmayı tercih ederim. siz akıllı vicdansızlığınıza ben de saftirik vicdanlılığıma devam edeyim.

  16. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Ara 18, 2008 | Reply

    Mehmet Bey,

    Bu yazınıza ilişkin değerlendirmeme geçmeden önce biraz kendimden sözetmek istiyorum.Tabii sıra size de gelecek:))

    Böyle bir yönteme neden ihtiyaç duydum,neden alışılagelmiş bir tartışma biçiminin dışına çıkıyorum?Bu kısmı biraz önemli çünkü.Bunu,(sizinle birebir görüşmüşlüğüm olmamasına karşın)düşüncelerinize olan saygıma ve samimiyetinize duyduğum inanca bağlıyorum.Ayrıca bende yaratmış olduğunuz bu pozitif intibanın yerli yerinde durduğunu da belirtmek isterim.

    Dolayısıyla bu yazınıza yorum yazıp yazmamak arasında epey kararsız kaldım…uzun uzun düşündüm.Benimim için eleştirip itiraz edebileceğim belki de ilk yazınız bu.

    Kendimle ilgili kısmı da zaten burda başlıyor.Zira önyargılı biri olmadığımı düşünürüm,ama konu sizi eleştirmeye geldiğinde sanırım önyargı yerine pozitif yargı gibi doğal bir his gelişti…Gayrimüslimler(özelinde Ermeni’ler)hakkında yazmış olduğunuz onca yapıcı ve barışçıl yazınız varken,bir düşüncenizi belirttiniz diye bir çırpıda samimiyetinizi sorgulamak gerçekten büyük haksızlık olurdu.Haksıslığı bir yana sizi bugüne kadar hiç anlamamak olurdu.Oysa sizi iyi anlamıştım;barışçıl çabanızı,tarafsız duruşunuzu,nezih üslubunuzu evet iyi anlamıştım.Şimdi de sizi gayet iyi anladığımı düşünüyorum.Bu yazınızdaki görüşlere katılmasam da,tenzih ederim bir ard niyet düşünmüyor,bir “dönüş”olarak algılamıyorum.

    Gelelim yazınızın konusuna.Evet doğrudur elbet bu özür kampanyasıyla varolan tüm sorunlar bir çırpıda çözülmeyecek.Ve elbette işin simgesel boyutundan öte daha ilkesel,daha sonuç getirici adımlar atılabilir,yazı metni de bu anlamda ses getirebilecek şekilde düzenlenebirdi.Burda uzun uzadıya konuyu tekrar açmayı çok da gerekli bulmuyorum;gerek yazınızda gerekse Murat Belgen gibi aydınlarımızın yazılarında bu kısmı yeterince irdelenmiş zaten.

    Fakat kimi kısmi eksikliklerine rağmen yine de sembolik bir jest olarak düşünülebilirdi.Ve böyle bir jestin bana göre abartılı bulduğunuz çok da bir zararı yok.Hele “aydın pornosu”şeklinde bir belirlemeyi asla haketmiyor.Adı geçen akademisyen ve aydınlarımızın “dikkat çekmek”gibi bir kaygıları olduğunu düşünmüyorum.Kaldı ki böyle sansasyonel bir çıkışla kendilerini kanıtlamak gibi bir ihtiyaçları da yok.Dolayısıyla eleştiriniz biraz sert ve pek adilce olmamış.İkinci husus,bu tarz kampanyaların ırkçılığı daha da körükleyeceği yönündeki endişeniz.Doğrudur,kimi çevreleri rahatsız edecektir.Ancak ona bakarsanız bunun gibi pek çok şey bu kesimi rahatsız etmektedir.O halde ırkçılık,şövenizm,ayrımcılık vs.gibi eğilimler artmasın,daha da azmasın(böyle tabir etmek durumunda kaldım)diye bizler söylenmesi gerekenleri söylemekten imtina edelim…Kemalistler gocunur da daha da bilenmesinler diye Kemalizm’i eleştirmekten;”laikler” rahatsız olmasın diye türbanı konuşmaktan;Ulusalcılar doğru bulmuyor diye ulus-devlet tartışmasından;Milliyetçiler karşı duruyor diye Kürt sorunundan…ve daha konuşmamız tartışmamız gereken pek çok şeyden vaz mı geçilmeli.Bu olmayacağına göre demekki bu riski biraz almak gerekiyor.

    Ayrıca Atatürkle ilgili övgü dışında bir şeyler yazıldığında bunun Kemalistlerin gönlünü kazandığını mı zannediyorsunuz…Türban serbestisi savunulduğunda laiklerin doğruyu kavrayıp özgürlükçülerin safına geçtiğini falan mı düşünüyorsunuz?Peki böyle olmayacağını ve çok sert tepkiler geleceğini bile bile bunları yazmak ateşin üzerine körükle gitmek dışında bir anlam ifade etmeyecek diye bu konular tartışılmamalı?

    Elbetteki tartışılacak ve tartışılmalı.Ve bunu da türlü riskleri göğüsleyerek en başta DD cesurca yapabiliyor.DD saygın bir iletişim kuruluşu yapan tam da bu ödün vermez cesur duruşudur.

    Dolayısıyla doğruları yazmayı ilke edinmiş böylesi bir site ve sizin gibi değerli aydınların bu tür kaygılara kapılmaması gerekirdi.Bu yazınızla kendi savunduğunuz ilkelerle biraz çelişen bir izlenim yaratmışsınız.Sizden bir kere daha düşünmenizi istirham ediyor benim sizi anladığım gibi sizin de beni anlayacağınızı umuyorum.

    Saygılarımla.

  17. Yazan:MY Tarih: Ara 18, 2008 | Reply

    Aziz Bey Selamlar,

    Uzun zamandir konusamadik ama yorumlarinizi hep takip ediyorum.

    Öncelikle seviyeli elestiriniz için tesekkürler. Dikkate alinacaktir, her zamanki gibi.

    Özür dilemek ciddi bir istir, yeniden baslamamk üzere özür dilenir. Bugünkü Türkiye’nin
    bir daha asla böyle bir ise kalkismayacagini söyleyebilir misiniz?

    Keske metini hazirlayan insanlar daha birlestirici, daha anlamaya ve anlatmaya dönük bir seyler kaleme alabilselerdi. Milletlerin milletlerden özür dilemesi benim ilkelerime aykiri. Neden?

    Almanlar da yahudilerden özür dilediler. Ama :
    1) Türk isçilerinin evlerini yakmaya devam ettiler,
    2) Halepçe’de Kürtlerin kafasina atilan kimyasal silahlar Alman maliydi.
    3) Atan uçaklar Fransiz Dassault firmasinin ürettigi Mirage modeliydi. Irakli pilotlar Fransa’da egitilmislerdi.

    Fransiz polisi ASALA tarafindan öldürülen Türk diplomatlari konusunda çok hafif davrandi, tipki Dink cinayetindeki bazi polis ve jandarma mensuplari gibi. Fransa Türklerden özür dilemedi elbette.

    Fransa’nin destegiyle bir çok Afrikali diktatör sayisiz katliam/soykirim yapmistir. Rwanda mesela? Kim konusuyor bunu?

    Jacques Chirac da yahudilerden özür dilemisti. çünkü Alman isgali altinda fransizlar yahudileri nazilere “sattilar”. Ama Fransa Cezayir’den özür dilemedi. çünkü Yahudi lobisi güçlü, Cezayir güçsüz. Bir Yahudi ölüsü Yüzbin Arap ölüsü ediyor SOYKIRIM-ÖZÜR piyasasinda.

    Bunun için ben buna PORNO diyorum:
    1) Önce siz baslattiniiiiiz,
    2) Siz daha çok öldürdünüüüz,
    3) Biz asker öldürdük siz ise bebekleriiii,

    Bu is böyle uzar gider. Bunun için ben bu tür kampanyalari baslatanlarda bir ikiyüzlülük seziyorum. Imza atanlar elbette iyi niyetli. Ama eninde sonunda kendimizi kandirmiyor muyuz?
    Bugün ben bu satirlari yazarken Türk hapishanelerinde iskence görenler için 80 yil sonra özür mü dilemek gerekecek? Oldu bitti masallah, çabuk geçer insallah! Haydi affedelim birbirimizi,
    sarilalim, kucaklasalim!!!

    Turkiye veya Türkler Ermenilerden tek tek özür dilesin. Bence 80 yil geç kalindi. Diyarbakir hapishanesinde iskence gördü Kürtler. Kenan Evren ise ortalarda geziyor.

    bunu anlatmak istiyorum. Yani bu tür özür kampanyalarini begenmiyorum. Meselelerin özüne inilmesi ve soykirimlarin, katliamlarin tekrar etmesinin engellenmesi gerekir. Bence aydinlar bu yönde çalismalilar. Gerçek meseleler kanattimce:

    1) ulus-devlet modeli,
    2) Silah ticareti,
    3) Korku içindeki toplumlarin baskici rejimlere kaymasi,
    4) Dost millet, düsman millet fantezileri,
    5) vs, vs.

    bunlarin tartismaya açilmasi ve halkin bu konulari içsellestirmesi gerkir. Aydinlar (bence) halkin çobani gibi davranmayi birakmali, gerçekten AYDINLIK saçmalidir.

    Sizinle tartisma imkâni buldugum için ayrica seviniyorum. DD içinde fikir farkliliklarini sevdigimizi biliyorsunuz. Bakin Enver Gülsen, Blue… bir çok dostumuz benden farkli düsünüyorlar. Birazdan Suat’in bir yazisini girecegim ayni konuda, o da farkli. Yani bir DD durusu olusturmak sart degil her konuda.
    “Fikirlerimizin zitligi bizler için rahmettir” (SAV)

    Sevgi, saygi ve muhabbetle

  18. Yazan:Kerim Tarih: Ara 18, 2008 | Reply

    ‘Güçlülerin’tarih yazdığı,’güçlünün’ ‘güçsüzü’ umursamadığı bir insanlık!
    Heterejon bakış açılarını olumlu sentezleyemeyen,-önyargılarla- ,gerçekleri gizlenmiş ,yok edilmiş resmi tarihler ,din, ırk,mezhep savaşları altında hala yapılan ‘iktidara’ sahip olma mücadeleleri, yok edilen ve tüketilen doğa…

    Pesimist olmak için birçok neden…

    Ama bu bizim umutsuz olmamızı gerektirmiyor.Tıpkı bu tartışmalar gibi..

    Barışı, töleransı,önyargılardan ve korkularımızdan sıyrılıp düşünsel anlamda evrilerek dengeyi gerçekleştirebilme umudu..

    Belki Platonu hatırlamalı ‘Hükümdarlar filozof, filozoflar hükümdar olsaydı kentlerin yüzü ışırdı’
    Ama filozof yetiştirmek ve onları yönetmeye ikna etmek kolay olmasa gerek.

    Sevgi ve saygılarımla,

  19. Yazan:Yasemin Kargin Tarih: Ara 18, 2008 | Reply

    Ermenilerden özür dilemek mi? 8 aylık bebeğin kafasını kesip, kafasıyla futbol oynayan Ermeniler Türklerden özür dilemiş mi?!
    Olmayan birşey için özür dilemenin mantığı nedir? Madem böyle bir soykırım vardı Türküye
    Cumhuriteti” Gelin arşivleri açalım belgeler konuşsun biz böyle bir soykırım yapmadığımızı belgeleriyle ispat edelim” dediklerin
    de Ermeniler neden seslerini kesti? Atalarımız birçok ulusu bünyesinde barındırdı. Hoşgörü politikası sebebiyle boşnaklar müslüman oldu.
    İstanbul’un fethinde ortodokslar Türk sarığını görmeyi tercih ettiler.Kimseye böyle birşey yapılmamışken millet-i sadıka olarak adlandırılanlara soykırım yapılması
    söz konusu bile değil. Prof.Dr. Yusuf Halaçoğluna kulak verip belgeleri konuşturmak yerine olmayan birşeyi hayal etmek niye? Sözde soykırım iddialarını ortaya atan Ermenilerin
    gerçekteki niyeti istiklal marşlarında geçen bölgeleri istemeleri değil mi? Hangi özür!! Türk kadınlarına tecavüz eden, çocukları öldüren, bununla yetinmeyip diplomatlarımıza
    suikast düzenleyenler özür dilemiş miİ?!Özür kampanyası başlatanlar neye ve kime hizmet ettiklerini, atalarına atılan iftiraya ortak olduklarını biliyorlar mı acaba? Ya da şöyle
    sorayım belgeleri bir kez olsun okuyup görmüşler mi?

  20. Yazan:Enver Gülşen Tarih: Ara 18, 2008 | Reply

    “zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem…” demiş akif. atam değil babam bile olsa zulmün arkasında duramam. bu benim kendi vicdanıma edeceğim en büyük kötülük olur.

  21. Yazan:fuatogl Tarih: Ara 18, 2008 | Reply

    Bu kadar akli basinda aydin insanin, bu kadar salakca bir metni hazirlamalarina sastim dogrusu. Basbakanin o berbat esprisiyle sergiledigi zeka, bu metin icin sergilenenin bir cita uzerinde maalesef.

    Böylece gizli ırkçılıktan yola çıkan bu hatalı özür dileme kampanyası sıradan ırkçılığa da çanak tutacak

    Bende kampanyanin kendisini sapsalca buldum Mehmet bey, ama memleketteki herhangi bir irkciligin su yada bu sekilde ortaya cikartilmasi, kendini gostermesi iyi birseydir diye dusunuyorum. Trabzon orneginde oldugu gibi bunun ne kadar pervasizca yapildigini goruyoruz zaten. Ortaya ciksin ki ne oldugunu acik secik gorelim, acik secik bir sekilde mucadele edilebilsin, hesaplasma yasanabilsin bu pespayelikle.

    Bu isin temel ozu irkcilikla mucadele olmalidir. Ermeni meselesi aslinda boyle bir hesaplasma ve mucadele icin de bicilmis kaftan birsey – tabi kullanmasini bilene.

  22. Yazan:blue Tarih: Ara 18, 2008 | Reply

    Yasemin hanım,

    Ermeni kim, Türk kim? 8 aylık bebeğe tecavüz eden Türkler yok mu? Ya da çoluk çocuk demeden Dersim’de binlerce insanı öldürenler Türk değil miydi? Türklük insanı canilikten koruyan bir şey midir? Öyle olmadığı ortada.
    Kötülük hepimizin içinde. Vicdan da öyle. Önemli olan o vicdanı işletebilmek. Yukarıdaki satırları yazan siz’in, uygun imkan elinize geçtiğinde Ermenilere yaptığınızı Kürtlere de yapmanız beklenebilir. Çünkü çıkış noktanız çok kusurlu.
    Şu söylediklerinizle diaspora ermenileriyle zerre kadar farkınız kalmıyor biliyor musunuz?
    Ah insanlık ! Ah vicdan !
    En azından sussanız, sessiz kalsanız, bu büyük günaha ortak olmazsınız.
    Razı olan işlemiş gibidir. (Hz.Muhammed (S))

  23. Yazan:Yasemin Kargin Tarih: Ara 18, 2008 | Reply

    ermenilerin gerçekteki niyeti milli marşlarında geçen bölgeleri istemeleri değil mi? olacaktı düzeltiyorum

  24. Yazan:ibrahim Tarih: Ara 18, 2008 | Reply

    öncelikle selamun aleykum ya siz bir özürden bahsediyorsunuz kardeşim biz kendilerine degil kendileri bize soykırım yaptılar eger idda ediyorsa o maglum kişiler bizimde tarihçimiz kendilerininde tarihçileri gelsin bakalım kim yapmış soykırımı ama keşke yapsaydık yammamışız yapmış olarak gösteriyorlar keşke yapsaydıkta o zaman yaptınız deselerdi ha bide biz türküz ermeniden bize dost olmaz.

  25. Yazan:hejar Tarih: Ara 19, 2008 | Reply

    http://www.ozurdileme.com

  26. Yazan:blue Tarih: Ara 19, 2008 | Reply

    Sayın “asılonlaryaptıonlarözürdilesin” yorumcular,

    Ermeni tehciri konusunda hiçbir tarihçinin şüphesi yok. Ölen insan sayısı konusunda ihtilaf var; kimi 400 bin diyor, kimi 1.5 milyon. Tek ihtilaf noktası olayı isimlendirme noktasında; soykırım mı, kırım mı, katliam mı, trajedi mi isim konulamıyor. Ama ismi ne olursa olsun ortada doğduğu, büyüdüğü topraklardan, evlerinden sürülen ve ölen yüzbinlerce insan var. Evet, Ermeni çetelerin de öldürdükleri binlerce Türk var; ama bu, suçlu, masum ayırt edilmeksizin insanların ölüm yurduna sürülmelerini haklı çıkarmaz.
    Devlet, çıkarları gereği özür dilemiyor, bu anlaşılır bir şey. Ama insanların, devlet gibi düşünmesini, çıkar/fayda hesabı yapmasını anlamak çok zor.

  27. Yazan:4. nesil mazlum Tarih: Ara 19, 2008 | Reply

    Bunca yil okul kitaplarinda okultulan Osmanli’nin zaferleri, adaleti, kazanilan Kurtulus Savasi, kahramanlik hikayeleri ile ogunen gelmis, gecmis tum Turk insanina bir sorum var; bir milletin tarihi bu kadar temiz, gecmisi bu kadar aydinlik ve kusursuz olabilir mi? Bu nasil bir millettir ki insanin dogasina bile karsi gelmektedir. Artik bu egolardan siyrilmak, gozunu acmak, ayiplardan gocunmamak zamanidir. Aksi abestir ve komiktir. Buna da buyumek denir, olgunlasmak denir. Bunun da korkulacak bir tarafi yoktur.

  28. Yazan:YASİN Tarih: Ara 19, 2008 | Reply

    BENDE ERMENİLERDEN ÖZÜR DİLİYORUM.ANALARIMIZA BACILARIMIZA TECAVÜZ ETTİKLERİ İÇİN ÖZÜR DİLİYORUM ,VAHŞİCE ÇOCUK YAŞLI DEMEDEN ÖLDÜRÜP TOPLU MEZARLAR OLUŞTURDUKLARI,BİZ RUSLARLA SAVAŞIRKEN SIRTIMIZDAN VURDUKLARI İÇİN ,BİZE BÖYLE AYDIN GEÇİNEN TOHUMLARINI BIRAKTIKLARI İÇİN GERÇEKTEN ÖZÜR DİLİYORUM.UYANIN VE MİLLET OLMANIN BİLİNCİNE VARIN.

  29. Yazan:Yasemin Kargin Tarih: Ara 19, 2008 | Reply

    blue bey ben belgelerden bahsediyorum siz konuyu saptırıyorsunuz.haklı olunan bir konuda haksızmış gibi sergilenip özür dilemek konumuz.ben ermeniler 8 aylık bebeğe tecavüz etti yazmadım siz ne okuduğunuzu farketmiyorsunuz.laf söz olsun da sataşayım çabasındasınız. ne yazdığımı dikkatle okuyun ondan sonra konuşun

  30. Yazan:Yasemin Kargin Tarih: Ara 19, 2008 | Reply

    benim vicdanımı sorgulamak size kalmadı ayrıca belgelerle ispatlanmış bir konuda geçmişte şehit edilmiş atalarımızı haksız göstermek çok mu vicdani?

  31. Yazan:Mehmed Mustafa Hamdi Tarih: Ara 19, 2008 | Reply

    Komşumuz olan Bulgaristan, Yunanistan ve diğer Balkan ülkelerinde de bundan doksan ila yüz doksan yıl öncesine kadar milyonlarca müslüman yaşıyordu. Acaba bunların akıbeti de bu imzaları atan entellektüellerimizin umrunda mı?

    Allah’ın rahman ve rahim isimlerini tecelli ettirmek fikri güzel… Pekiyi 1821 ve 1922 yılları arasında hayatları Balkan, Rusya ve Batı Hıristiyanları tarafından sona erdirilen beş buçuk milyon Osmanlı Müslümanı ve bugünkü Türkiye’ye bir “Büyük Felâketler Dizisi” sürecinde sürgün edilen, hayatları mahvedilen diğer beş milyon Osmanlı Müslümanı… Ya bunlar Allah’ın rahman ve rahim sıfatları hürmetine rahmetten, merhametten pay almayı hak etmiyor mu?

    Siz vicdan sahibi entelektüel arkadaşlar, bu insanlara, aralarında benim o dönemki atalarımın tamamı da bulunan bu insanlara, merhamet etmeyi, onların varlığını hatırlamayı ve diğer insanlara da hatırlatmayı çok görüyorsunuz öyle mi? Üstelik diğer bazı zavallı insancağızları, belki taraftarı olduğunuz Batı medeniyeti tarafından size çok hatırlatıldıkları için, pekâlâ hatırlıyorsunuz. .. Ah bu çelişkiler…

  32. Yazan:Malum Osman Tarih: Ara 19, 2008 | Reply

    Yasemin Hanım,
    Arşivlerinize bakın bakalım şu sorulara arşiviniz ne cevap verecek:
    1-) Bir ülkedeki etnik unsurlardan biri adına devlete karşı bir ayaklanma hareketine girişildiğinde, devletin o etnisitedeki tüm vatandaşlarını “düşman halk” olarak görmesi mümkün müdür?
    2-) Şayet etnik bir ayaklanma belli bir etnisitedeki insanların devlet için düşman kabul edilmesini meşrulaştırıyorsa bu düşmanların bebek, çocuk, kadın, yaşlı demeden ölüme gönderilmesi de meşru mudur?
    3-) Devletin düşman halk olarak değerlendirdiği kendi yurttaşlarından eli silah tutan erkekleri askere alması bir çelişki değil mi?
    4-) Eli silah tutan erkeklerden oluşan “düşman halk” kesimi cephede kendisini düşman olarak gören devlet için savaşıp ölmekteyken, aynı devletin o askerlerin geride bıraktığı kadın, çocuk ve yaşlıları ölüme göndermesi alçaklığın son perdesi değil midir?
    5-) Tecavüz cinayet ve benzeri suçlar işleyen çocukların büyükleri tarafından evlatlıktan red edilmesine rastlanıyorken, savaş suçu işleyen ataların çocukları tarafından red edilmesi önünde herhangi bir engel var mıdır?
    6-) Siz Ermeni Yalanlarını çürütmek için iki üç satırlık hiç tatmin edici olmayan iddialar ortaya saçarken, Ermeniler neden kendilerini fazlasıyla yorup çok daha üretken olabiliyorlar?
    7-) Şayet 2. Soruya “evet” yanıtı verdiyseniz, bu çözümün Kürt sorununun çözümünde de kullanılmasını tavsiye eder misiniz?

  33. Yazan:Malum Osman Tarih: Ara 19, 2008 | Reply

    Kampanyaya katılanları hain ilan edenlere ve özür dilemek konusunda çekince belirtenlere şunu sormak isterim:
    1-) Genel olarak ahlaklı olmak kötü müdür?
    2-) Özel olarak ülke savunması söz konusu olduğunda, bir milletin fertlerinin ahlaklı olması kötü müdür? Yani bir milletin fertleri ahlaklı olur ve kendi tarihlerinde başkalarına yapmış oldukları bir kötülük -şayet varsa- için bunu kabul etmek, zarar görenin acısını paylaşmak ve bu tür şeyleri bir daha yapmamak şeklinde bir anlayışa ulaşsa, bu nedenden dolayı ülke savunmasında herhangi bir zaaf yaşanır mı? Eğer yaşanırsa nedenini stratejik olarak açıklayabilir misiniz?
    3-) Ahlaklı olmak bizim için mi, yoksa başkaları için mi iyidir? Başkaları bize yapmış olduğu bir haksızlığı kabul etmezse bu onları mı yoksa bizi mi ahlaksız yapar?

  34. Yazan:Enver Gülşen Tarih: Ara 19, 2008 | Reply

    bu konuda yorum olarak son yorumumu yapayım. (bu konuda yazımı herhalde mehmet bey paylaşır)
    mehmet mustafa hamdi bey,
    diyorsunuz ki “Pekiyi 1821 ve 1922 yılları arasında hayatları Balkan, Rusya ve Batı Hıristiyanları tarafından sona erdirilen beş buçuk milyon Osmanlı Müslümanı ve bugünkü Türkiye’ye bir “Büyük Felâketler Dizisi” sürecinde sürgün edilen, hayatları mahvedilen diğer beş milyon Osmanlı Müslümanı… ”
    şimdi buna cevap aslında çok basit, kendi içinde taşıyor cevabını. bir; o felaketleri yapan ülkelerin vatandaşlarıdır bu felaketlerden özür dileyecek olan, ben değilim ki. zaten o felaketlerden üzüntü benim doğal üzüntümdür. çünkü onlar benim canım, kanım. ermeni tehciri ise osmanlının kendi vatandaşına yaptğıdır. bunun sonucunda çok büyük trajediler felaketler olmuştur. şimdi bir insan olarak bundan üzüntü duymam ve bu konunun muhatabı olan insanların torunlarından, bu tehciri yapan ülkenin doğal mirasçısı olan türkye cumhuriyeti vatandaşı olan birisi olarak özür dileme hakkım yok mu? özür karşılık bekleerek yapılmaz ayrıca. özür bir vicdan olayıdır. ağlayamayan anlayamaz demişti reis bey’de necip fazıl. özür işte ağlayabilen vicdan sahibi insanların işidir. elbette rusyada, bulgaristanda, erfmenistanda söylediğiniz olaylar için üzgün olan ve özür dilemek isteyen insanlar vardır. onlar yapar ya da yapmaz, benim özrüm ve vicdani acım karşı taraftan bir cevap beklemez zaten. beklese bu özür olmaz, acı olmaz. ama özür mutlaka herkesin vicdanında bir karşılık yaratır. müslüman insanların bunu daha iyi bilmesi gerek aslında ama bu ülkede kendine müslüman diyen insanların ittihad ve terakkinin zulmüne, katliamına bu kadar sahip çıkmalarını anlamakta zorlanıyorum. binlerce yüzbinlerce çocuk kadın , en hafif tabiriyle tehcir ediliyor anadolunun her yerinden, ölümleri, katliamları bıraktım bu bile başlı başına bir zulüm değil midir? bunu yapan devletin doğal mirasçısı bir ülke vatandaşı olarak bu tehcire maruz kalan insanların torunlarından özür dilemek merak etmeyin kimseyi alçaltmaz. tam tersi sizi vicdanınıza döndürür ve evet rahman ve rahim isimlerini tecelli ettirir. talat paşa gibi katillere arka çıkmak kimseye birşey kazandırmaz, kazandırmadı da zaten…

  35. Yazan:Hakan Bektaş Tarih: Ara 19, 2008 | Reply

    Aydın geçinen karanlık insanlara;
    Ben Adana Kozan’da yaşayan biriyim.Çocukluğumda 1915-1920 yılları arasında Ermenilerin bu yörede yapmış olduğu gerçek soykırımı anlatan yaşlı insanları bizzat tanıdım ve onların gözyaşları arasında anlattıklarını dinledim.Siz biliyor musunuz?Bir annenin bebeğinin tandırda pişirilip önüne getirilip zorla yedirildiğini ya da Kamarofların(Fransız ordusundaki Ermeni lejyon askerleri)Kozan’daki insanları canlı canlı fırınlarda yaktıkları veya Haçin(şimdiki adı Saimbeyli)deki Amerikan Kollej binasının çatısından yüzlerce Türkün aşağı atıldığını ırzına geçilen Türk kadınlarının boğazlarının kesildiğinin…Sadece Türklere değil siyasetlerine uymayan kendi ırkdaşlarını bile acımadan öldürmüşler.Fakat bu asil millet milli mücadele sonunda Kozan Ermenilerinin hiçbir zarar görmeden ayrılmalarına izin vermiş.Türk ordusu güvenliklerinede sağlamıştır.Aydın geçinen isimlere baktım da bir çoğunu bu milletle ya da devletle sorunu olduğunu gördüm.Hiç gocunmuyorum.Üzerime almıyorum.Bir Türk olarak hakkımı helal etmiyorum.İsimler kimler?Kimi patrikhane avukatı,kimi kürtçü,kimi dandik gazeteci,kimi artist bozuntusu.Bu tip insanlar geçmişte vardı:Ali Kemaller,Damat Feritler.Şimdide var:malum kişiler.Gelecektede olacak.Merak edenler Çukurova’da Ermenilerin yapmış olduğu mezalimleri belgeleriyle tarihçi ve Ermeni uzmanı”Cezmi Yurtsever”‘in eserlerine ulaşabilirler.

  36. Yazan:blue Tarih: Ara 20, 2008 | Reply

    Sayin Hakan Bektas,

    Dedelerinizden dinledikleriniz cok dogru seyler. Evet Ermeni tasnaklar cok igrenc fiillerde bulunmuslar. Ama Turklerin de intikam icin ayni igrenclikleri islediklerini, tehcir edilen Ermeni kadinlara tecavuz edildigini, kollarindaki bilezikler icin kollarinin kesildigini, iskencelere maruz kaldigini da anlatti mi dedeleriniz? Biz Turkler yapmayiz degil mi oyle seyler, cunku kar suyuyla yikanip geldik dunyaya. Acin ucuncu sayfa haberlerini okuyun bakalim Turklerin neler yapabildiklerini. Olunce Munker Nekir melekleri Rabbin kim diye sorunca Turkum, bizim irkta bir yamuk olmaz mi diyeceksiniz? Sivasta diri diri adam yakanlar Turk degil miydi, Dersimde kadin cocuk yasli demeden binlerce insani imha edenler Turk degil miydi, Diyarbakir hapishanesinde insanlara akil almaz iskenceleri yapanlar Turk deil miydi? 17 yasindaki cocugu kemik yasi 18dir diye rapor tutturup idama gonderenler Turk degil miydi? Turkum, dogruyum, caliskanim oyle mi?
    dunyada sadece kotuler ve iyiler yoktur. Ermeniler kaka, Turkler cici diye bir sey yoktur. Size kalsa Turkun Turkten baska dostu yoktur. Dunya Turkiyenin cevresinde donmektedir ve butun dunya birlik olmus Turkiye hakkinda komplolar kurmaktadir. Birakin devlet adina dusunmeyi, biraz insan olarak dusunun. Ermeniler tehcir edilirken onlari saklayan Turkler vardi. Yakalandiklarinda idam edileceklerini bile bile korudular onlari. Onlar vicdan sahibi Turklerdi. Artik onlara pek rastlanmiyor. Vicdan yerine strateji daha cok itibar goruyor memlekette.

  37. Yazan:suzannur Tarih: Ara 20, 2008 | Reply

    Tüm bu yazıları okurken aklıma Raskalnikov geldi, şu meşhur Suç ve Ceza’daki. Daha önemli hedeflere ulaşmak için böcek kadar değeri olmadığına inandığı tefeci kadını baltayla öldürmekten kaçınmayan ve bunun felsefesini de Napolyon’un ünlü sözüne bağlayan karakter.
    Güç ve ulaşılmak istenen hedefe saplanıp kalınca güçsüz olanın öldürülmesi ne din ne ırk ne de başka bir yakınlığı göz önüne gelir. İttihat ve Terakki, Taşnak güç yarışının hatta o dönemlerde Türk’ün diğer Türklere ettiğinin, yağmalama, adam öldürme, az sivrilenin hesabını görme, savaşa gidenlerin sahipsiz kalan malını yağmalama (evet Türk akrabaların diğer Türk akrabasına ettiği, benim de dinlediğim öyküler var); aynı şeylerin Ermeni tarafında da görülmesi, yaşanması.
    Raskalnikov, pişman olmuş ve hatalarından ders alarak yeni bir hayata başlamayı başarmıştı romanda, oysa birçok Raskalnikov hala birinci safhada saplanıp kalmış durumda.
    İnsan doğasının ne kadar vahşileşebileceğini ve yüzleşmekten kaçındıklarımızı erteledikçe tarikteki hataların kendini tekrar edeceğini ifade ederek, sorunun özür dileme olmadığını, herkesin kendine bakarak ne kadar insan kalabileceğini sorgulaması gerektiğini hatırlatmak istiyorum sadece.
    Kimse diğerinden daha masum değil. Aynı şartlar oluştuğunda daha insan kalacağımızın da garantisi yok. Amaç aynı şartların oluşmasını engellemek ve aynı hataların tekrar etmemesine ulaşmak. Bu da bana ne, o yaptı ben hiçbir şey yapmadım demekle olmuyor malesef. Daha düne kadar konuşamadığımız ve resmi tarih tezinin dışında gıkımızı çıkartamadığımız bu konuyu salt özür dileme dilememe bağlamında görmekse işin kolayına kaçmak olacaktır bence.

  38. Yazan:KEMALİST Tarih: Ara 20, 2008 | Reply

    Ermeni tehcirinde ölen olmadı. 1915 olayları sonrası yapılan nüfus sayımında Osmanlı topraklarında ki Ermeni sayısı 1 milyon 600 bin çıkmıştır.! E hani nerede ölümler nerede katliamlar. Tehcir’de ölenler için belgeniz var mı arkadaşım? Ve sürgün trenlerle gerçekleştirilmiştir. Ölüm, öldürme söz konusu değildir. Zaten bu yönde en ufak bir belgede yoktur!

    Ermeniler bunu daha o dönemde büyük bir yaygara ile Uluslararası Harp Divanına taşımışlar ancak bağımsız adalet Türkleri suçsuz bulmuş ve dönemin yönetimi olan Osmanlı Devleti’ne en ufak bir ceza vermemiştir.! Bu aydınlar(!) kim oluyorda Türkler adına özür diliyorlar.

    Aksine tüm insanlık dışı katiamları,ölümler,öldürmeleri gerçekleştiren Ermenilerdir.!

    Ermeni tarihçi Lalayan 30 aylık bağımsız Taşnaksutyun iktidarı esnasında Ermenistan topraklarında yüz binlerce insanın katledildiğini bir Ermeni olarak belgeleriyle göstermiştir. Lalayan verdiği rakamlara göre o dönemde : Türk nüfusunun %77 si, Kürt nüfusunun %98 i , Yezidilerin ise %40 nüfusu Ermenilerin işlediği katliamlar nedeniyle azalmıştır!

    Bunun yanında Rus Çarının Ermeni hareketi yönünde Ermeni kompradorlara para yedirip halkı isyana teşvik ettirmesi 1917 devriminden sonra Lenin’in ortaya çıkardığı belgelerle sabitlenmiştir.

    Ermeniler yalanlarına çözüm olabilsin diye gerçek belge bulamadıkları için sürekli olarak sahte belge çıkarmışlardır. İmza taklidi yöntemiyle olsun,yaygaracılıkla olsun bunu çeşitli yollarla sürdürmüşlerdir. Davasında haklı olan bir kişi,zümra,grup vs. vs. böyle yapar mı?

    Dahası akıl var mantık var padişaha suikasta kalkışan bir Ermeni’yi dahi cezalandıramayan bir devletin bünyesinde ki o halka trajedi yaşatması mümkün mü?

    1914-1915’de 520 bin Müslüman-Türk Ermeniler tarafından katledilmiştir. Bunun belgeleri Osmanlı Arşivinden çıkarılan ki nüfus sayımlarıdır!

    Öyle ki palavlarla dolu olduğu ispatlanan Morgenthau’nun Mavi Kitap isimli Ermenici hikayesi adlı,Ermeni Diyasporasının baş ucu kitabında dahi o dönemde yani Tehcir sonrasında Osmanlı sınırında yaşayan Ermenilerin sayısı 1 milyon 150 bin olarak gösterilmiştir.

    11 Nisan-17 Mayıs tarihleri arasında 1915’de Van’da Taşnaksutyun komitacıları tarafından yapılan katliam sonucu sadece 1500 Türk sağ kalmıştır! Üstelik bunu duyuranda Goçnak isimli bir Ermeni gazetesidir,duyuruş şeklide bir zafer gibi olmuştur.

  39. Yazan:dusunceler Tarih: Ara 20, 2008 | Reply

    Kemalist,

    Ermeni tehcirinde ölen olmadı. 1915 olayları sonrası yapılan nüfus sayımında Osmanlı topraklarında ki Ermeni sayısı 1 milyon 600 bin çıkmıştır.!E hani nerede ölümler nerede katliamlar.

    Sahtekarlığın bu kadarına pes! O sayım 1915’te değil 1914’te yapıldı. Çarpıtma yapmayın!

    Tehcir sırasındaki Ermeni kayıplarıyla alakalı rakamlar konusunda pekçok kaynakta farklı bilgiler ve daha kötüsü çarpıtmalar var. Osmanlı arşivleri oldukça fakir. Sanırım kalk gidelim yapılmış. Ama sadece nüfus kayıtlarına bakmak bile bir fikir verebilir. Wiki’den: “1914 Osmanlı nüfus sayımına göre imparatorluk topraklarında yaşayan Ermeni sayısı 1.295.000’dir. [13] (Bu nüfusun tamamına yakını bugünkü Türkiye sınırları içindedir.) [14] Ermeni Kilisesinin vergi kayıtlarına dayalı 1913 istatistiğine göre bu rakam 1.914.000 olmalıdır. [15] Batılı kaynaklarda genellikle 1.600.000 ile 1.800.000 arası sayılara rastlanır. [16] Cumhuriyet döneminin ilk nüfus sayımı olan 1927 nüfus sayımında Türkiye’nin Ermeni nüfusu 100.000 civarında gösterilmiştir[17]. 1922 tarihli İngiliz kaynaklarina gore 817.873 Ermeni ülke toprakları dışına göç ettirildiği için o dönem Türkiye nüfusu içerisinde sayılmamıştır..”

    Bunlar sağlıklı bilgiler değil. Ne kadarı başka ülkelere veya Ermenistan’a gidip yaşayabilmiş bilmiyoruz. Ancak her halukarda resmi tezlerimizdeki sayıdan çok daha yüksek bir Ermeni nüfusunun buharlaştığını söylemek mümkün.

    Bakınırken gördüm, NTV güzel bir dosya hazırlamış, üç bölüm halinde. Her iki tezi savunanlar da görüşlerini belitiyor. Akçam orada da “1918 yılında, savaş sonrasında Osmanlı Dahiliye Nezareti bir komisyon kurdu. Bu komisyon 1919 Mayısı’nda sonuçlarını açıkladı. Bu komisyona göre Birinci Cihan Harbi’nde ölen Ermeni sayısı 800 bin. “ diyor. Halaçoğlu’da resmi tezdeki 50-60 bin sayısını 300.000 e kadar yükseltmiş. Araştırmacı Derya Tulga’da şartların çetinliğinden bahsederek “o tarihte o kadar insanı pikniğe çıkarsanız 100 bini ölürdü zaten. Nereye götürüyorsun yani?” diyor. Güzel bir dosya olmuş, her yönüyle tüm tezxler ve destekleyen argümanlar sunulmuş. Linklerini vereyim:

    Dosya 1 Tehcir
    Dosya 2 Belgeler
    Dosya 3 Çözüm

  40. Yazan:Raif ÇEKİN Tarih: Ara 20, 2008 | Reply

    Öncelikle Kendilerine Aydın ve Kendilerini Aydın İlan Eden’ler Bu Ünvanı nereden ve Nasıl Aldıklarımı Bir Türlü Anlayamıyorum.
    Acababa Dünyada Aydın Yetişteren Bir Okulmu varda Benim Bilgim olmadı.
    Bir Ünüversite bitirmek,Sanatcı Olmak,vb Siyaal ve Kulüp üyesi olmak Aydınlıkmıdır bunlar kendilerini aydın saymaktadırlar
    Yani ;
    ( Körler Sagırlar Birbirini Agırlar Misali)Tabiki Bunlar Emparyalislerin Aydınları,Sanatcıları,Yazarları.
    Çünkü:
    Oralardan Nemalanırlar
    Bunlar Gözleri Kör,Kulakları Sagır Beyinleri Boş( Yıkanmış)Emperyalizimin Uşakları,Şilahşörleri ve Şövalyeleri dirler Dadaha Dogrusu Emparyalis Güçlerin Lejoner leridirler.
    Bu Kendini Aydın Gören İnsanların Geçmişlerini Maddi Menfaatlarını ve soylarını araştırmak gerekir ( Baglarını ).
    Örnegin:
    Kezban HATEMİ
    Bildiğim Kadarıyla Bunların Avukatıdır
    Cengiz ÇANDAR:
    Bildiğim Kadarıyla Soyu Fatih Sultan Mehmet Döneminde dedelerin Bizans İmparatorlugu İle Ticari İlişkileri Olan Bir Şahsın Torunudur.
    Ayrıca ;
    Kendini Aydın Gören veya Aydın Zanneden Şahıs / Şahısların Çogu Emeni / Süryani Asıl Şahıslardır ve de Onlarınan Manevi ve Madi Bagı Olan Şahıs / Şahıslardır.
    Kendilerini Şitdetle KINIYOR,KINIYOR,KINIYOR,KINIYOR,KINIYOR

    Bir an evvel Gerçekleri Akıllı Olmaya Davet

  41. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Ara 20, 2008 | Reply

    Kemalist arkadaş,bence şu rumuzunu “faşist”diye değiştirsen hiç fena olmayacak.Döktüğün inciler daha çok bu tanıma uyuyor çünkü.Hem kendisini Kemalist olarak tanımlamış olanlara da haksızlık etmemiş olursun.Zira bu tutumunla en çok onlara zarar veriyorsun.Benim bir çok kemalist arkadaşım var,inan her pot kırışın en çok onları rahatsız ediyor ve bundan hicap duyuyorlar.Yani gerçek şu ki;bu gaflarını okuyan herkes bütün Kemalistlerin böyle olduğunu düşünüyor.Bu da sanırım onlara yapılan en büyük haksızlık.

    Kısacası inandığını düşündüğün değerlere bir parça saygın varsa bu tutumundan vazgeçmeni öneriyorum.Yok bu hastalık sende müzminleşmiş de kendini denetleyemiyorsan bari bu hezeyanların sorumluluğunu kendin al.Kendi adına konuş,ama başkalarına maletmekten vazgeç.Bunu da sana tavsiye ettiğim yeni rumuzunla pekala yapabilirsin.

  42. Yazan:Yasemin Kargin Tarih: Ara 20, 2008 | Reply

    Osman Bey
    Gerçeklerin üstü örtülemez.Dilerim en kısa zamanda Ermenistan ile Türkiye Cumhuriyeti arasında diyalog platformu oluşturulur.Ermenistan ile Türkiye Cumhuriyeti arşivlerini açar, belgeler karşılaştırılır ve gerçekler gün yüzüne çıkar.Ben atalarımızın Ermeni soykırımı yapmadığını biliyorum ve inanıyorum.İnşallah gerçekler ortaya çıktığında özür kampanyası başlatanlar atalarımıza yaptıkları haksızlık için özür dileme erdemini ve vicdanını yine gösterirler.
    Bu arada atalarımı savunduğum için beni ırkçı zannedenler varsa hemen izah edeyim. Irkçı değilim hiçbir zamanda olmadım ve ırkçılığı desteklemedim.Şayet öyle olsaydım peygamberim Arap,hocam Kürt,dostum Çerkez,hayran olduğum fizikçi Alman, okuduğum filozoflar Yunan ve çalışmalarını takip ettiğim bilimadamı Amerikalı olmazdı.Onlarıda Türklerden seçerdim ırkçı olsaydım.Yaratandan ötürü yaratılanı sevmek hayat felsefesi benim için. saygılarımla…

  43. Yazan:Asd123 Tarih: Ara 21, 2008 | Reply

    Bu kampanyaya imza atanlar vatan hainidir…
    Tarihi bilin Ermeni palavralarına inanmayın.Asıl zulmü Türkler görmesine rağmen nasıl olurda bu kampanyaya imza atıp Osmanlı’yı arkadan vurup devletin yıkılmasında büyük rol oynayan,yalancı,zulmü kendisi yaptığı hâlde kendisine yapılmış gibi gösteren ezik ermenilere destek oluyorsunuz.İmza atanlar kesinlikle vatanına ihanet eden vatan hainidir…

  44. Yazan:mustafa saim Tarih: Ara 21, 2008 | Reply

    Ben bir doğu anadoluluyum.

    Dedelerim bugünkü ermenilerin Gümrüsünden gelmiş. Hani ermenistanın revan vilayeti (bugünkü Erivan)’ın yüzde 80lerinin türk nüfusu olduğu 1910larda. Dedemin babasının doğum yeri revan yazıyor hüviyetinde.

    Oradan ayrılma sebepleri ermenilerin vahşileşmeleri, namus ve hayatlarının payimal olacağı endişesi. Daha sonra gelip yerleştikleri doğu anadoluda yine kadrine uğramışlar ermenilerin. Rusların 1917 sonrası ayrılıp gitmeleri ve ermenileri yadigar bırakmaları ile onların zulmünü görmüşler.
    Bu zulüm “İki komite iki kıtal” adlı kitapta anlatılıyor en objektif haliyle.

    Irkçılıksa meselemiz. Benden safi türk azdır. Bundan gurur duymuyorum. Kafilem dışarıyla evliliği az bir türk sülalesi. Sülalemin kökeni türklerin atalarına bağlı. Belli.

    Ama şimdiye kadar tespit ettiğim 3 ermeni kızı var uzak da olsa akrabalarımın dedelerinin dedeleriyle evlilik yapan ve onların torunları da benim akrabalarım. Bu üç zavallı kadından da sitayişle islama bağlılıkları ve erdemleriyle bahsedilir. Çocuklarını iyi insan ve müslüman olarak yetişitrmiş hepsi. Rahmet ruhlarına.

    Doğu anadoluyu hiç görmemiş, bu yıllara ilişkin hiçbir şey işitmemiş, eğitim hayatı dışında tek sahife okumamış bu yıllara ilişkin kimseleri özür dilemesi de bu harekete küfretmesi önemsiz, değersiz.

    Bu konuyla ilgili okuduğum ve işittiklerimden en objektifi Ahmet Refik Altınay’ın “İki Komite İki Kıtal” adlı kitabıydı. Ermeni mezalimi sonrasında kırılan zulüm gören namusuna ilişilen memleketleri gezen karma komisyonda da görev almış, tehciri de görmiş bu tarihci benim bu konuya bakarken gözlüklerimdir.

    Ahmet Refik tehcire uğrayan annesiyle mahvolan belki gideceği yere ulaşamayan “Zavallı Siranuş”u okurken ağladım. Biraz sonra kendimi bir ermeniye ağlarken yakaladığımda utanmadım. O da insandı, günahsızdı annesi gibi ve iki komitenin ermeni komitelerinin ve teşkilatı mahsusa çetelerinin zulmünde ezilmişti.

    Dedelerimden (Annemin annesinin dedeleri) 3 kardeş ermeniler tarafından yakılmış, biri yolda ölmüş bunlar benim bildiklerim sadece. Ermeniler yüzünden yerlerinden yurtlarından olmuşlar. Belki Gümrü bir vilayetimiz kalacak onlar da oramın eşrafı kalacaklardı. Öz yurtlarında muhacir kaldılar.

    Bir komşumdan (Erzurum oltulu) dedelerinden çok ermenilerce öldürülen olduğunu ve köylerinde bunların sonrasında ermenilerin bir kiliseye doldurulup yakıldığını dinledim. Aynı hikayeyi bododcus.com adlı sitede izlemiş ihtimal verememiştim.

    Özür dilense ne olacak. Kim özür bekliyor. Ermeni vatandaşı mı dedesi öldürülen doğu anadolulu mu. İkisi de değil. Bu işten nemalananlar istiyor bunu. Bırakın Allah aşkına neye yarar bu hareket.

    Ben Siranuşa’da Osmana Ahmede hepsine ağlıyor ve vebali olanlara acıyorum kendi adıma. Tarih için özür dilemeye başlasak bunun sonu gelir mi.

    Halkları kendi haline bırakın. Cehaletin karasındaki aydınlar, bu işten nemalanan ermeni diasporası ve türk kafatascıları, ermenileri ve türkleri dışarı bağımlı fakir ve zavallı görmek isteyen küresel güçler bırakın bu işleri artık

  45. Yazan:Yasemin Kargin Tarih: Ara 21, 2008 | Reply

    Star tv de her açıdan programında Ermeni soykırımı iddiası ve özür kampanyası akademisyenler tarafında tartışılıyor. ilgilenenlerin programı izlemesini tavsiye ederim.

  46. Yazan:halime Tarih: Ara 21, 2008 | Reply

    ermeniler bizim insanımızı öldürmedimi eğer bir katliyam varsa kesinlikle bu karşılıklıdır.öldürmüşler ihanet etmişler vede ölmüşler. benim atalarım ve ülkem için kimsenin özür dilemeye hakkı yok. bu vatanın şehitlerine kimse ihanet etmesin. bu vatan kolay elde edilmedi.kandini aydın sanan karanlıkların tarihden haberi yok.

  47. Yazan:Mehmed Mustafa Tarih: Ara 21, 2008 | Reply

    Yukarıdaki yorumumda, 1821 ve 1922 yılları arasında beş buçuk milyon Osmanlı Müslümanının bilhassa Balkanlarda katledilmesi ve beş milyonunun da yurtlarını trajik şartlar altında terk etmesi şeklinde tezahür eden “Osmanlı-Müslümanı/Türk soykırımı”ndan bahsetmiştim.

    Gelen bir cevapta “bununla ilgilenmek bizim vazifemiz değil, bunu bizim dedelerimizi katledenler düşünsünler, bizim vazifemiz sadece Ermenilerden özür dilemek” denmiş. Allah aşkına size bu gerçekten mantıklı geliyor mu?

    Siz yurt dışındaki ortamı bilmiyorsunuz herhalde. Ben internette de olsa bu durumu çok iyi gözlemledim işin açıkçası. Batıdaki ve Batı eğitimli Müslümanlar da dahil olmak üzere, özellikle Batıda ve belki de dünyanın geri kalanındaki okumuş insanlar arasında, korkunç bir Türkofobi var.

    Osmanlı İmparatorluğu’nun ve Osmanlı Müslümanlarının sadece (on kat abartılmış bir şekilde) kötü yönleri öğretiliyor bu insanlara. Sadece zalimliğimiz sunuluyor, bu ülkenin insanının yakın geçmişteki atalarının –Allahu a’lem– zalimden çok mazlum olduğu gerçeği anlatılmıyor.

    Ayrıca bunlarla bağlantılı başka gerçekler de var. Meselâ –bu İttihatçıların vicdansızlığını haklı kılmasa da– tehcirin en önemli saiki, 93 harbinde Bulgaristan’da ve Balkan Savaşları esnasında bütün Balkanlarda olan, Balkan milliyetçileri-Rusya işbirliği ile yürütülen Türk/Müslüman soykırımının (tam bir soykırım) bu sefer Ermeni milliyetçileri ve yine Rusya işbirliği ile gerçekleşmek üzere olduğu şeklindeki büyük korku idi.

    İttihatçılar, evet büyük vicdansızlık ettiler, insanî bir çözüm bulmayı denemek yerine kolay ve zalimane bir yola tevessül ettiler, masum köylülerin ölümüne yol açtılar, ama onlar da analarının karnından milliyetçi doğmadılar. Onların büyük kısmı Balkan göçmeni veya Çerkez idiler. Ya kendi aileleri ya da babaları ve anneleri Müslüman düşmanlığının ne olduğunu, Rus acımasızlığının, Hıristiyan miliyetçiliğinin ne yırtıcı ve uzlaşılmaz kötülükler olduğunu bizzat yaşamışlardı. Ve tekrar bir kötülüğe uğramamak için “önce davranıp” o türden bir kötülük yaptılar.

    Ermenilerden özür dilemek ve aynı zamanda Osmanlı’nın yıkılış dönemi gerçeğinin diğer yüzünü umursamamak gibi tavırlarla da sayın Mehmet Yılmaz’ın aydın pornosu diye nitelendirdiği bu hâle ulaşıyoruz. Buna güçlü olan Batının arzu ettiği gib düşünme şeklindeki bir özentiliği ve kolaycılığı da ekleyebiliriz.

    Hayır, biz sesimizi çıkarmamaya, tarihin öbür yüzünü umursamamaya, hatırlamamaya ve hatırlatmamaya devam edersek hiç kimse bunları hatırlayıp bizim atalarımızdan –biz Ermenilerden yavaş yavaş dilediğimiz gibi– özür dilemeyecek. Batılılar ve Batılıların tek yönlü bilgilerle eğittiği Dünyalılar bizi anlamak, bize nefret ve hor görmeyle bakmamak için bir neden göremeyecek.

    Ayrıca Müslümanların vahşiliği aldatmacası daha da büyüyecek, yanlış bilgilendirilen toplumların “medeniyetler çatışması”ndaki öfkesi artacak ve gelecekte Balkanlardakine benzer yeni mezalimlerle Müslümanlar karşı karşıya kalacak.

    Vallahi doğru söylüyorum: Ben bu konuyu kendim gibi tarih okuyan bir arkadaşımla zamanında tartıştım. Zaman zaman “Suudî Arabistanlı pis Bedevilerin o petrollere konup böyle rahat yaşamayı hak etmedikleri, bunların çalışkan Batılıların haklı olduğu” gibi fikirler serdetmekten çekinmeyen ve büyük bir Amerika hayranı ve Avrupa Birliği heveslisi olan bu arkadaşım bana mealen ama aynen şu fikirlerini belirtti: “Geçmişte ne olduğunun hakikati önemli değil. Asıl önemli olan bizim Batıya kendimizi kabul ettirmemiz ve saygın ve müreffeh bir ülke olmamız. ‘Siz Hıristiyan Batılı milletler bize şunları yaptınız’ deyip de batılıları kızdıracak, kendimizden uzaklaştıracak ve Batıya entegre olma hedefimize zarar verecek kadar enayi değiliz biz.” Buna diyecek söz bulamıyorum tabii.

  48. Yazan:Mehmed Mustafa Tarih: Ara 21, 2008 | Reply

    Af edersiniz yukarıda “Gelen bir cevapta “bununla ilgilenmek bizim vazifemiz değil, bunu bizim dedelerimizi katledenler düşünsünler, bizim vazifemiz sadece Ermenilerden özür dilemek” denmiş.” yazdım.

    Lafzen böyle denmedi. Söyleneni mealen ben özetledim. Hatam varsa düzeltilsin.

  49. Yazan:Mehmed Mustafa Tarih: Ara 21, 2008 | Reply

    Blue hanım/bey şöyle demiş: “Ayrıca Hristiyan aydınlar Haçlı seferleri için müslümanlardan özür dilediler.” Bin yıl önce olmuş ve iş işten geçmiş şeyler için özür dilemek ne kolay. Üstelik işin asıl sorumlusu olan Vatikan özür dilemek bir yana bizzat Papa’sının ağzından Medeniyetler Çatışması’na gazyağı dökerken…

    Ben de gerçekten, şu Attila denen nomadik Hun gaddar zaliminin Avrupalı milletlere ettiği zulümler ve yaptığı katliamlar için canı gönülden özür diliyorum. Oh be vicdanım ne rahatladı!

    Buyursunlar, bütün Balkan uluslarının, Rusya’nın ve bilimum Hıristiyan dünyasının aydınları yukarıda anlattığım “Büyük Felâketler Serisi” için de özür dilesinler ve bunu Ermeni felaketinin dünya kamuoyunda reklâm edildiği kadar reklâm etsinler, aynı şekilde yeri yerinden oynatsınlar…

  50. Yazan:Hasanoglu Tarih: Ara 21, 2008 | Reply

    Sn.Enver Gulsen,
    umarim ermeniler senin yakinlarini da benim akrabalarim gibi Hocalida diri diri yaksaydilar
    şimdi böyle güzel laflar etezdiniz.

  51. Yazan:Hasan Yavuz Tarih: Ara 21, 2008 | Reply

    Sevgili mehmet yılmaz,Özür metni ile yazılanlar o kadar çok gündeme ağırlığını koyuyorki hepsini takip edecek ne zaman nede şartlarım mevcut.Bu metinin benim üzerimde bıraktığı etki yazılan ve çizilenlerden çok farklıdır.Anne annemim trajik yaşam öyküsü, özür metini üzerinde haksız yorumlara bir gölge gibi düşüyor ve bu ister istemez beni harakete geçiriyor.Bu kuşkusuz aklımdan çok duygularımın harekete geçmesi anlamına geliyor.Bu özür metinini ilk öğrendiğimde derin bir hüzüne boğuldum,ninemin yaşadığı o hazin yaşam öyküsü gözlerimi nemlendirdi bu özürün yaşanan felakete nasıl bir karşılık olabileceği düşüncesi ister istemez içimde farklı soruları uyandırdı.Kendi içimde aradığım sorularıma karşılık tek bir cevap bile bulamadım.Çünkü bu felaketi bire bir yaşıyan ben değildim,onun damarlarındaki kanı taşıyordum ancak onun yaşadığı büyük felaketi yeteri kadar hissedemiyordum.Ninemin yaşam öyküsünün ayrıntılarına girecek değilim ancak şunu söylüye bilirim onun dışında tüm aile bireyleri zincirlenip bir kuyuya atılmış. Bunun ne demek olduğunu bana hiç bir söz,inanç açıklıyamaz.Merhametin unutulduğu,vahşetin yüzünü gösterdiği bir takvim isterseniz 1915 ler bunların arasındadır.Böylesi bir katliamı tarihsel bir olguyla açıklıyabilir yorum yapabiliriz,fakat bu cinayetlerin ayrıntılarında gizli olan acıları ne kadar hissedebilirizki?İşte ben mağduru olan bir kesimin evladı olarak asla kin,nefret gibi tohumları içime atmadım,yaşanan olaylardan kendime ait en ufak bir mağduriyet duygusu çıkarmadım,bu duruma karşı kayıtsız kalmadım ancak bunu bir siyasi propoganda haline getirmedim.Sadece yaşanan acıyı sükut ederek içimde yaşadım yasını tutum.Şimdi bir özür metini hazırlandı bana göre bunun ifadesi şudur;Ruhunuz şad olsun…

  52. Yazan:MY Tarih: Ara 21, 2008 | Reply

    @Hasan Yavuz,

    Söyle demissiniz:

    “Şimdi bir özür metini hazırlandı bana göre bunun ifadesi şudur;Ruhunuz şad olsun…”(HY)

    Eger “Ruhunuz şad olsun” demek isteniyorsa neden baska kelimeler kullanildi ve özellikle de suçu bugün yasayanlarin sirtina koyacak biçimde ÖZÜR kelimesi? ELMA demek isterken neden PASTIRMA denildi? Insel gibi adamlarin Türkçesi bu kadar kit midir?

    Bu metni yazanlar adam gibi “Masum Ermeniler bir avuç terörist yüzünden haksizliga ugratildi biz de bundan dolayi üzüntü duyuyoruz” denilseydi ben de bu metni imzalardim. Ama hem IRKçILIGA KARSI durus alip hem de “100 yil önceki Türklerin isledigi cinayetlerin suçlusu 1970’lerde dogmus Türklerdir” demek nedir?

    Sakatlik buradadir.

    Duygulardan bahsediyorsunuz. Evet, üzüntü, pismanlik, aciyi paylasmak insanî seylerdir. Ama düsünceyi çöpe atip duygulara kapilmak yeni felaketlere kapi açar.

    1800’lerden itibaren önce Bati avrupayi sonra bütûn dünyayi saran milliyetçilik akimlari, buna zemin hazirlayan endüstrilesme ve 200 milyon insanin ölümüne yol açan iki dünya savasi tarihi bir süreçtir.

    Modernlesme ve insanin akla, teknolojiye tapmasi bu sürecin fikrî ve manevî alt yapisidir. Bunu bütün insanlik görüp anlamadikça “katil dedeler” adina torunlarin birbirinden özür dilemesi bence medyatiktir. Geçicidir.

    Yukarida BLUE adli dostum Hristiyanlarin Haçli seferleri için özür diledigini yazmis. Bu Irak’in isgaline engel oldu mu?

  53. Yazan:blue Tarih: Ara 21, 2008 | Reply

    Sayin Hasanoglu,

    Peki siz dunyaya tehcirde olen bir Ermeninin oglu olarak dunyaya gelseydiniz? Turk olarak dunyaya gelmenizde bir dahliniz yok saniyorum?

  54. Yazan:Enver Gülşen Tarih: Ara 21, 2008 | Reply

    sayın hasanoğlu,
    bir acı yaşamak diğer acıları anlamayı gerektirir, o acıları başkalarından çıkarmayı değil. eğer her acımızı başkalarından çıkaracaksak nerede kaldı vicdan, nerede kaldı affetmek, nerede kaldı insanlık. taşnakların zalimliğini çoluk çocuk kadın diğer ermenilerden çıkarmak nasıl bir vicdandır ben anlamıyorum, anlamayacağım da….

  55. Yazan:blue Tarih: Ara 21, 2008 | Reply

    Mehmet dostum Haclilarin ozurlerinin Iraktan dolayi bir anlam ifade etmedigini belirtmis. Avrupada birkac toplatiya katilmistim. Amerikalilarin da bulundugu bu toplantilarda aksam yemeklerde butun Avrupali arkadaslarim Amerikalilari, Bush@u tekrar sectikleri icin o kadar cok asagiliyorlardi ki adamlar, biz demokratlara oy verdik, Bush gerizekalisina oy vermedik diye kendilerini savunmaya mecbur kaliyorlardi. Suphesiz bir gun Allah korusun bizim ulusalcilardan biri behemehal iktidar olup bir yerleri zaptetmeye kalkissa, bunu ozur dilemenin bir ise yaramadigi seklinde yorumlamak ne kadar dogru olur?
    Almanlarin Yahudilerden ozur dilemesi de suphesiz Almanlarin artik yahudi dusmani olmadiklarini gostermez. Zaten ozur dilemenin mantigi bir daha olmamasini garantilemek degildir. Ozur, en azindan gunahin bedelidir. Hicbir karsiligi olmasi gerekmez.

  56. Yazan:afşar Tarih: Ara 22, 2008 | Reply

    Gerçek şu ki Türk, Yunan, Ermeni… “ulusu” gibi kavramlar bizim yaşantımıza tekâbül etmez. Tarihimize de tekâbül etmez. Ama birbirinden hiç bir farkı olmayan insanların kendilerini Türk, Arap, Fransız, Ermeni… kabul etmesinin,

    Bu da aklı selim oluyor herhalde?
    Şu “Zaten millet diye bir şeyyok ki saçmalığı epey popüler şu günlerde..” Peki bu isimler neye karşılık geliyor?Bunlar tati,he tekabül etmiyormuş? Tuhaf? Peki tarihte bahsi geçen toplumlar, milletler ne? Onlar aslında yok mu?
    Birbirinden farkı olmayan denmiyor mu? Cidden? Bunu sosyoloji okumuş biri söylemiyor herhalde değil mi?

    yazarın herkesi gıdıklayan hümanizminin saçmalığı şurada. Milletler vardır ve tarihsel süreçte kendiliğinden verimleşerke oluşmuş kompleks yapılardır! Bu yapıların farklı olması savaşları gerektirmez! Bu paragrafın saçmalığı devletlerin insanlara millet aidiyetini emrettiğini ifade etmesidir. Buaidiyetin bir zorlamayla olduğunu söylemek için cidden bir aykırılık kompleksine saplanmış olmaklaızm. Devletleri ortadan kaldırırsak milletler bitip insanlık kardeşliğe mi ulaşacak?

    aptal gibi maaş bile almadan savaştırılmasının, birbirlerine öldürtülmesinin bazılarına faydası var elbette. Bu birilerinin kim olduğunu da ULUS-DEVLET konulu yazı dizisinde aktarmıştık:

    Bu beylik marksist analizler herkesi ne çok gıdıklıyor Allah’ım! Devletin oluşumunda emniyet ve adalet tekelinin maliyet düşürücü etkisi ve mübadeleyi kolaylaştırıcı yönüfalan dsek acaba yazarımız anlar mı? Hiç sanmam…

    Ulus mu devlete aittir yoksa devlet mi ulusa?
    Ulus-devlet ne kadar ulusal?
    Humeyni Lenin’i döver mi?

    Liberal bir demokrasi de devlet millete aittir. Çünkü libreal bir demokrasi de devlet milletinemrinde bir araçtır! Sınırlandırılmış ve denetlenir hale getirilmiştir. Haklara, ihlalleri caydırmak dışında müdahalesi engellenmiştir! Kollektivist herhangi bir rejimde millet devlete aittir! bakınız BAASçılık bakınız eski Doğu Bloku ilkeleri…

    Ulus devlet, ancak ulusun devleti denetleyebildiği kadar ulusaldır! ulus devletin ulusallığı ulusun homojenliğinden kaynaklanmaz, ulusun denetleyebilrliği ve biçimlendirebilirliği kadar ulusaldır.

    bahsettiğiniz şahısların keyfi zor kullanımları arasında mukayese yapmak için herhalde zorbalıktanhaz almak gerekmektedir ki bu konuda sizin zevklerinizi paylaşmıyorum.

  57. Yazan:Eldar Ganbarov Tarih: Ara 22, 2008 | Reply

    Türk yağıdan üzr istəməz!

    Azərbaycanın xalq şairi Zəlimxan Yaqub son günlər Türkiyədə “ermənilərdən üzr üstəyirik” kampaniyasına öz kəskin etirazını bildirib. Xalq şairi bu məsələyə həsr etdiyi yeni şeirini eksklüziv olaraq Lent.az-a təqdim edib.

    Türk yağıdan üzr istəməz

    Hardan çıxdı bu bəd xəbər
    Türk yağıdan üzr istəməz.
    Dağılar kənd, batar şəhər
    Türk yağıdan üzr istəməz.

    Düzü tərsə yazanlar var,
    Doğru yoldan azanlar var,
    Türkə quyu qazanlar var,
    Türk yağıdan üzr istəməz.

    Haqqı nahaq yazanlar var,
    Səfimizi pozanlar var.
    Qır qaynadan qazanlar var,
    Türk yağıdan üzr istəməz.

    Birləşdirər bölgələri,
    Nurlandırar kölgələri.
    Qılınc çəkər bilgələri,
    Türk yağıdan üzr istəməz.

    Ata çoşqun, ana dolu,
    Qeyrət axıb qana dolu.
    Baş qaldırar Anadolu
    Türk yağıdan üzr istəməz.

    Sınmaz, görsə sınaq, qala,
    Qıymaz bizə qınaq qala,
    Silkələnər Çanaqqala,
    Türk yağıdan üzr istəməz.

    Oğuz olar, qopuz olar,
    Qopuz dönüb toppuz olar,
    Biri doxsan doqquz olar,
    Türk yağıdan üzr istəməz.

    İstər ala, sata türkü,
    Tapar hərdən xata türkü,
    Min-min olar Atatürkü,
    Türk yağıdan üzr istəməz.

    Yaxşı bilir doğu batı,
    Hardan gəlib türkün zatı
    Əldən verməz ehtiyatı,
    Türk yağıdan üzr istəməz.

    Tilovudu, qarmağıdı,
    Şər yoluna varmağıdı,
    Barmaq iblis barmağıdı,
    Türk yağıdan üzr istəməz.

    Əldən əyri, ağıldan çaş,
    Şeytanındı atılan daş,
    Dünya alt-üst olar, qardaş,
    Türk yağıdan üzr istəməz.

    Şəhid ruhu şəhid canı,
    Şəhid bəyi, şəhid xanı,
    Sel-sel olar şəhid qanı,
    Türk yağıdan üzr istəməz.

    Məzar olar, beşik olar,
    Səngər olar, keşik olar,
    Bağrı deşik-deşik olar,
    Türk yağıdan üzr istəməz.

    Dağ uçar, dərə tökülər,
    Şər suyu şərə tökülər,
    Göy qopar yerə tökülər
    Türk yağıdan üzr istəməz.

    Axtarın, tapın zatını,
    Öyrənin yeddi qatını,
    Varaqlayın həyatını
    Türk yağıdan üzr istəməz.

    Dünya boyda həqiqətdi,
    Tanrı payı bir millətdi.
    Basılmazlıq, qətiyyətdi,
    Türk yağıdan üzr istəməz.

    Nə köhləni, nə nalı var,
    Qana batmış bir halı var.
    Külə dönmüş Xocalı var,
    Türk yağıdan üzr istəməz.

    Ey yağıdan üzr istəyən,
    Ərzurumda, Qarsda, Vanda,
    Qarabağda Naxçıvanda,
    Lənkəranda, İrəvanda
    Şəhid qanı göl-göl olan,
    Hər bir yurdda, hər bir yanda,
    Qanadları sındırılan,
    Körpələrdən üzr istə!
    Beli sınan, tağı çökən,
    Körpülərdən üzr istə!!!

    Gözü yolda ər gözləyən,
    Sonalardan üzr istə!
    Oğlu ölən, odu sönən,
    Analardan üzr istə!
    Şəhid olan hər kişidən,
    Hər qadından üzr istə!
    Süngülərin ucundakı
    Qundaqların, bələklərin
    Fəryadından üzr istə!
    Əgər qanın təmizdirsə,
    Get evində öz anandan,
    Arvadından üzr istə!!!

    Bu torpağın hər qarışı,
    Sakaryadı, Malazgirtdi.
    Hər qalası bir ordudu,
    Hər qayası bir igiddi,
    Əyil türkün torpağına,
    O torpaqdan üzr istə!
    Türkün ana dövlətinə
    Dalğa-dalğa işıq verən
    Min illərdi sönməz olan
    Gur ocaqdan üzr istə!
    “Şühəda gövdəsi bir baxsana
    dağlar, daşlar.
    O rükü olmasa
    Dünyada əyilməz başlar.
    Vurulub tərtəmiz alnından
    uzanmış yatıyor.
    Bir hilal uğruna, Ya Rəbb
    Nə Günəşlər batıyor!” *
    Öp bu şerin ər sətrini,
    Hər varaqdan üzr istə!
    Əyil Türkün bayrağına,
    İstiqlalla bütünləşən
    Ay-Ulduzla Vətənləşən
    O bayraqdan üzr istə!!!
    O torpaqdan üzr üstə!!!

    22.12.2008

    * Şeir parçası Məhəmməd Akif Ərsoyun “Çanaqqala şəhidləri“ şeirindəndir.

  58. Yazan:Hasan Yavuz Tarih: Ara 22, 2008 | Reply

    MY,
    Ben öyle hisettim yazmışım,benim hissetiklerimin başkalarının duygu ve düşeünceleri üzerinden mantık yürüterek elma ve pastırma örneğiniz hiçte zekice değil.Fakat bu mantık üzerinden çiğköfte deseydiniz belki itra etmezdim.
    saygılarımla

  59. Yazan:YASİN Tarih: Ara 22, 2008 | Reply

    Tarih bilincinden yoksun olan gafiller.yüzyıllardır türk milleti üzerinde oynanan oyunlar neticesinde koskoca bir imparatorluktan elimizde kala kala bu güzelim tpraklar kaldı.sağına,solunda güneyinde kuzeyinde seni yemek için bekleyen bir sürü çakal mevcut.ama güçleri yetmiyor.neden çünkü türk toplumu millet olma bilincini ÇANAKKALEDE YAKALADI.dışardaki aç çakalların gücü bu vatanı bölmeye parçalamaya yetmezken,bunların içerideki yardakçıları ve uşakları işte bu gibi söylemlerle(özür dileme muhabbeti-türk kürk muhabbeti-alevi-sünni muhabbeti vb)bu vatanı içerden yıkacaklarını zannediyorlar.arkadaşlar o zaman yunan aydınlarından bir kesimde çıksın biz türklerden özür diliyoruz desin bakalım diyebilirler mi.

  60. Yazan:Ali Duman Tarih: Ara 30, 2008 | Reply

    Arşivlerden söz edenlere derim ki;
    sizin yere göğe sığdıramadığınız bu Kemalist devlet, en zengin devlet arşivi olan OSMANLI ARŞİVİNİ yaktı ya da başta Vatikan olmak üzere yabancılara sattı. (Yerli girişimcilerin ihaleye katılması yasaktı)
    Yakılan toplam arşiv : Yaklaşık 155 MİLYON BELGE/EVRAKI METRUKE ile 366 BİN DEFTERDİR.

  61. Yazan:Elif Dedim Tarih: Ara 30, 2008 | Reply

    Sn. Aziz Yilmaz

    Yazilarindan feyz aldigim, guzel insan Aziz Yilmaz kardesim, hassasiyetlerini anliyorum.
    Icindeki insan sevgisine, hayranim. Takdir ediyor, saygi duyuyorum.

    Ozur bildirisini hazirlayanlar ve imza atanlara da en ufak menfii bir dusuncem yok. Musterih olun. Sizi ve hassasiyetlerinizi anliyorum.

    Yorumumda, anlayissiz bir tavir takindigim izlenimi verdiysem simdiden ozur dilerim.

    Sineklere, boceklere degil, ulkemizde yasanilan insanlik dramlarinin kaynagina, batakliga ve bu batakligin gunumuzdeki baglantisina, dikkatleri cekmek istemistim.

    Ve bu bataklik yuz yili askin bir suredir icimizde. Kilcal damarlarimiza kadar islemis. Tabiri caizse curuk elmalar her tarafa yayilmis.

    Oligarşik ve otoriter devletten, demokratik ve insan merkezli devlete gecisimiz, bu batakligin kurutulmasiyla dogrudan alakali.
    Esas cozum burda yatiyor bence.

    Baskin Oranin`da ifadesiyle; PKK olmasa kurt sorunundan, ASALA olmasa ermeni tehcirinden bihaber olacagiz. Gercekler hep saklanmis bizlerden. Egitim kurumlari rejim militani yetistirmis sadece.(Bu teror orgutlerini savundugum akla gelmesin lutfen.)

    Evet Tarih suuru sart, gercek manada egitim sart diyorum.

    Ayrica Sevgili Mehmet Yilmaz Beyin dusuncelerine tamamiyla katildigimi yinelemek istiyorum.

    Mehmet Beyin dedigi gibi, cahil bir irkciliga da canak tutmaya basladi bu ozur bildirisi.
    Simdi de ozur bildirisini kinayan imzalar toplaniyor ulke genelinde.

    Surci lisan ettigsem affola

    Sevgi ve saygilarimi sunuyorum guzel insan.

  62. Yazan:aliiiiiiiii Tarih: Oca 4, 2009 | Reply

    asıl ermeniler bizden özür dilemeli

  63. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Oca 4, 2009 | Reply

    Sayın elif dedim,

    Öncelikle yorumunuzu geç yanıtladığım için sizden özür diliyorum.Biliyorsunuz sitede bazı teknik aksamalar oldu.Zaten dikkat ederseniz sizin ilk yorumunuz ve benim buna ilişkin değerlendirmem de görünmüyor.Silindi gitti anlayacağınız:))

    Ayrıca anlamaya verdiğiniz eşsiz değere, asil duygularınıza layık olmaktan da onur duyduğumu belirtmek isterim.

    İnanın sizinle her yorumlaştığımda ruhunuzun güzelliği önümde yeni ufuklar açıyor.

    Dilerim içinizdeki sevgi ışığı size özlemini duyduğunuz hakikat yolunda rehberiniz olur.

    En içten sevgi ve saygılarımla sizi selamlıyorum.

  64. Yazan:isa uslu Tarih: Oca 11, 2009 | Reply

    bende anadoludan özür diliyorum bir türk oğlu olarak anadoluyu terkedip büyükşehire yurt dışına gittiğim için anadoluda doğup büyüyü
    p gücümü enerjimi başka yerde harcadığım için köylerde yaşlı anaları babaları dedeleri yetimi garibi bıraktığım için nazlı bağını tarlasını arkını bendini yolunu bakımsız bıraktğım için devletine milletine yük olmayan halkıma layık olamadığım için yüzbin defa özür diliyooorummmm

  65. Yazan:Qasim Tarih: Oca 17, 2009 | Reply

    Bence Turkler ermenilerden uzr dileyirlerse… Azerbaycanla hic zaman kardesh ulke olamaz.. CHunki ermeniler Azerilerin dusmanidillar!!!

  66. Yazan:Qasim Tarih: Oca 17, 2009 | Reply

    Uzr dileyenler sizden soruyorum..bir uzr icin na kadar para almishsiniz?eger uzr dileyirdinizse bu gune kadar nerdeydiniz? neden simdi uyandiniz… uzr dileyenler siz hic zaman turk olamassiniz. yoksa reklamlari 2008 de okudunuz.okudunuzki bir uzr icin nakadar para verirmishdiler!!!siz para icin turkluyunuzu inkar etdiniz…………. sizin turkiyee yashama hakkiniz yok!!!

  67. Yazan:ahmet ü.h. Tarih: Oca 18, 2009 | Reply

    yeni dünya düzeni entelleri…yola devam…eskişehire gelin,burada da özür dilenecek 40 Lidyalı var..

  68. Yazan:Tarik Tarih: Oca 28, 2009 | Reply

    1 milyon mu 1.5 milyon mu yoksa 650 bin mi, ben teferruatini bilmem. Belli ki neredeyse anadoluda yasayan butun bir ulus “tehcir” edilmis ote dunyaya.

    Iyı de kuru bir ozur yeter mi? Madem gercekligini kabul ediyoruz, faturasini da ciddi ciddi odemeyi tartismak lazim. “Pardon kardes, bir daha olmaz..” demekle kapanmaz bu is. Almanya ornegi ortada. Bunun bedeli geride kalan ermenilere birsekilde mutlaka odenmeli. Bugune kadar ne yaptin bu magduriyeti tazmin etmek icin diye sorarlar adama. Biz herseyi yirmi adimdan gecirek, zamana yayarak yapiyoruz. Hala isi ozurle mozurle kapatabilecegini sanan, milliyetci zihniyetten kendini kurtaramamis adamlar var aramizda.

  69. Yazan:Ali Duman Tarih: Oca 29, 2009 | Reply

    Sn Tarik bey,

    Öncelikle çok iyiniyetli düşünceler içerisinde olmanız ve hakkın teslim edilmesine yönelik göstermiş olduğunuz hassasiyet nedeniyle sizi kutlarım, ancak bilgi olması açısından belirtmek isterim ki; 1915 yılında meydana gelen büyük felaket ile ilgili mağduriyetlere hükmeden uluslararası hukuki bir yaptırım mevcut olmayıp, bu konuda yapılan uluslararası anlaşmalar 2 nci dünya savaşı sonrası yapılmış olup, bu tarihten sonraı için hukuki bağlayıcılığı söz konusudur.

    Bu vesile ile milliyetçi söylemler kullanarak, “toprak” ve “tazminat” verileceğini ileri sürerek ırkçı propaganda yapan milliyetçi/ulusalcı/ırkçı odakların bu teorileri de diğer teorileri gibi tamamen HAYALI VE KOMPLO TEORİSİNDEN öte bir anlam taşımamaktadır.

  70. Yazan:Tarik Tarih: Oca 29, 2009 | Reply

    Ali bey,

    Oyle miymis? Uluslararasi hukuga gore Ikinci Dunya Savasinda once olanlar icin bir tazminat hukmu yok muymus? Cok guzel, cok sevindim. Yani, buna guvenerek mi gerine gerine “özür diliyoruz”.. Bilmiyordum: “Icım ferahladi!”

    Bilir misiniz, TCK’ya göre cinayette zaman aşımı 20 yıldır. Sen anamı, babamı kes, malımı mülkümü gaspet, beni elin colune sur. Cik karsima 21’nci yas gunumde de ki “Pardon!”.

    Sozde bazi aydinlar da demiyor mu aynen dediginiz gibi: “Tazminat, toprak talebi olmaz, cekinecek birsey yok..” Ne yucegonullu, ne erdemli, ne “aydin” tavirlar bunlar. Odenecek borc hic yok, hem soykırım da denmiyor zaten, “Buyuk Felaket” deniyor ya, ondan kurtulduk “hukuken” (ustelik su uluslararasi olani, tam garantili) Bu gozler tvlerde cikip da “Soykırım yazsa imzalamazdim ben zaten canimmm” diyen “aydinlar” da gordu..

    Ne kolay degil mi aslinda, ne guzel hemen aklandik paklandik.

    Bakın, zaten, toprak talebi bir fantezidir. Oyle ki diyasporadaki insanlarimiz da kurmuyorlar zaten boyle fantazileri. Van’in 1915 oncesi yarisi ermeni mahallesiydi. Kimi kovacaksin da kimi yerlestireceksin bugun oralara. Doğu-Guneydogu anadoludan gitti gidenlerin yaridan fazlasi. Kursagina haram lokma girmemis,ermeni evine, topragina, coluguna cocuguna (soyletmeyin beni)konmamis adamlar gelsin anlatsin, “kirli kucuk aile sirlarini”, ondan sonra muhasebesini yapalim topragin, bagin, bahcenin uzun uzun.

    Ama her gunahin da bir kefareti vardir. Cezalandirmaktan degil, tazmin edilmesinden bahsediyorum, yanlis anlasilmasin lutfen. İnsanlarin magduriyetlerinin giderilmesi, boylesi buyuk zulumlerin kefaretinin mutlaka odenmesi gerekir. Onun da formulunu bulmak zor degil. Diyaspora diye diye duymazdan gelinen o insanlara, “anadolunun” sürülmüs ciceklerinin cocuklarina, kulak kabartilirsa nasili da gorulur rahatlikla.

  71. Yazan:melekut Tarih: Oca 29, 2009 | Reply

    ”Operasyona katıldık1914 sonbaharında, Türkiye henüz savaşan taraflardan birine katılmadığı dönemde, Güney Kafkasya’da büyük gürültü içinde ve enerjik biçimde Ermeni gönüllü birlikleri oluşturulmaya başlandı. Sadece birkaç hafta içerisinde Ermeni devrimci Taşnaksutyun Partisi hem bu birliklerin kurulmasına hem de Türkiye’ye karşı gerçekleştirdikleri askerî operasyonlara aktif biçimde katıldı. Barışı sabote ettikTürklere karşı ayaklandık. Barışı sabote etmek için savaştık bile. Artık hepimiz Türkler’in düşmanı olan İtilaf devletlerinin kampındaydık. Türkiye’den “denizden denize Ermenistan” talep etmekteydik. İtilaf devletlerinin ordularını Türkiye’ye göndermeleri ve hâkimiyetimizi temin etmeleri için Avrupa ve Amerika’ya resmî çağrılar yaptık. Nihayet şu da var ki, var olduğumuz sürece aralıksız olarak Türkler’le savaştık. Öldük ve öldürdük. Artık, Türklere ne gibi bir güven telkin edebiliriz ki? Gerçekleri göremedikAskerî operasyonlara katıldık. Kandırıldık ve Rusya’ya bağlandık. Tehcir doğruydu ve gerekliydi. Gerçekleri göremedik, olayların sebebi biziz. Türklerin millî mücadelesi haklıydı. Barışı reddetmemiz ve silahlanmamız büyük bir hataydı. Türklere karşı ayaklandık ve savaştık. Sevr Antlaşması gözümüzü kör etmişti. İsyanımızın temelinde İtilaf devletlerinin bize vadettiği büyük Ermenistan hayali vardı. Ama biz hiç bir zaman devlet olamadık. Türkiye Ermenistan’ı diye bir devletin hayalden öte olmadığı gerçeğini göremedik. Aklımız dumanlanmıştıBiz Ermeniler kayıtsız şartsız Rusya’ya yönelmiş durumdaydık. Herhangi bir gerekçe yokken zafer havasına kapılmıştık. Sadakatimiz, çalışmalarımız ve yardımlarımız karşılığında Çar hükümetinin Ermenistan’ın bağımsızlığını bize armağan edeceğinden emindik. Aklımız dumanlanmıştı. Biz kendi isteklerimizi başkalarına mal ederek, sorumsuz kişilerin sözlerine büyük önem vererek, kendimize yaptığımız hipnozun etkisiyle, gerçekleri anlayamadık ve hayallere kapıldık. Türkler doğru yaptı1915 yaz ve sonbahar döneminde Türkiye Ermenileri zorunlu bir tehcire tâbi tutuldu. Türkler ne yaptıklarını biliyorlardı ve bugün pişmanlık duymalarını gerektirecek bir husus bulunmamaktadır. Bu yöntem en kesin ve uygun olanıydı. Kızgınlık ve korku içinde bulunan biz Ermeniler, ‘suçlu’ arıyorduk ve bu suçluyu Rus Hükümeti ve onun kalleşçe politikaları olarak belirledik. Siyasal açıdan olgunlaşmamış ve dengesiz insanlara özgü bir şaşkınlık içinde, bir uçtan diğerine savrulmaktaydık. Rus Hükümeti’ne karşı dünkü inancımız ne denli körü körüne ve temelsizse, bugünkü suçlamalarımız da o denli körü körüne ve temelsizdi. Siyasal bir parti (Taşnaksutyun) olarak biz, meselemizin Rusları ilgilendirmediğini ve onların gerektiğinde cesetlerimizi çiğneyerek geçip gidebileceklerini unutmuştuk. Barış teklifini reddettik1914-1918 yıllarında emperyalistlere karşı savaşlarında bozguna uğrayan Türkler, direnerek iki yıl içerisinde tekrar kendilerine geldiler. Yeni genç ve milliyetperver duygularla hareket eden bir nesil ortaya çıkarak, Anadolu’da kendi ordusunu yeniden organize etmeye başlamıştı. Türkiye’de millî bilinç ve kendisini savunma içgüdüsü uyanmıştı. Onlar küçük Asya’da istiklâllerini hiç olmazsa bir şekilde temin edebilmek için Sevr Antlaşması’na askerî güçle karşı koymak zorundaydılar. Bizim bu dönemde barışı reddetmemiz ve silahlanmamız büyük bir hataydı. Çok geçmeden sınırlarımıza askerî operasyonlar başladığında, Türkler bizimle bir araya gelmeyi ve görüşmelere başlamayı teklif ettiler. Biz ise onların bu teklifini geri çevirdik. Bu büyük bir hataydı. Bu, görüşmelerin kesinlikle başarıyla sonuçlanacağı anlamına gelmezdi ama bu görüşmelerde barışçı bir sonuca ulaşma ihtimâli vardı. Herkes bizi kandırdı”

    Sn.Tarık

    Yukarıda alıntıladığım cümleler kime aittir sizce?

  72. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Oca 29, 2009 | Reply

    @melekut,

    Valla yukardaki metni kimden alıntıladığınızı tüm okurlarla paylaşsanız hiç fena olmayacak.Ayrıca bununla nasıl bir çıkarıma vardığınızı da bir belirtseydiniz hani.Yani bu pişmanlık ve nedamet dolu mektupla bütün mesele haloldu öyle mi?Yani Erminiler suçlu ve zaten müstahak oldukları muameleyi de gördüler.Eh,buna göre söyleyecek bir şeyleri de kalmamış,zaten bu kadar itiraftan sonra itiraz edecek yüzleri mi kaldı?Ne güzel değil mi?Bunu eminim büyük bir vicdan rahatlığı ve kıvançla yazmış olmalısınız.Ne diyelim,tarihi bütün gerçekleriyile gün yüzüne çıkardığınız ve davayı kesin bir hükme bağladığınız için size müteşekkiriz.

    Yalnız,cehaletimi bağışlayın,yayımladığınız bu mektubun benzeri bir Kürt,Türk ya da Müslüman tarafından dile getirilseydi acaba aynı şevk ve çoşkuyla yazacak ve anlatılanlara itibar edecek miydiniz?Doğrusu çok merak ediyorum.

  73. Yazan:Ali Duman Tarih: Oca 30, 2009 | Reply

    Sn. Tarık bey,
    ben sadece yürürlükteki uygulamayı belirtmek istedim, hassasiyetinize katılıyorum, ayrıca benim hassasiyetim de sizden aşağı kalır değildir, zira ben doğduğum yerden şahitim; köylerin, dağların, derelerin, tepelerin, mevkiilerin isimlerinin Ermenice oluşuna, fakat buna rağmen tek bir tane dahi Ermeni olmayışına şahitim, bunun yanısıra derelerin nasıl kan kırmızısı aktığı hikayelerini de bizzat buna şahit olanlardan dinlemişliğim var, doğmuş olduğum ve sözünü ettiğim bu çoğrafya çok büyük felakete ve acılara şahitlik etmiş, sesiyle, soluğuyla, tınısıyla sahibini yitirmiş, öksüz ve yetim kalmıştır, bu yitiklik durumu hükümsüz müdür? bilmiyorum, bir ilahi adalet var mıdır? onu da bilmiyorum, ancak yalın gerçeği bilmekten başka bir şey yapabileceğimi/yapabileceğimizi de sanmıyorum, maalesef.

  74. Yazan:melekut Tarih: Oca 30, 2009 | Reply

    Sn.Aziz Yılmaz

    Cevaben yazmış olduğunuz yazınızı okurken biraz şaşırdığımı itiraf etmeliyim. Bizler burada hissiyata dair duygusal kelamlarla demogoji yapmaktan öte tarihi vesikalara veya enazından tarihsel anlam taşıyan olaylarla neden,nasıl ve sonuç üçlemesinden çıkaracağımız gerçeklikleri belirtmeliyiz.

    Yukarıda alıntıladığım yazı ilk ermeni başbakanı Sn.Ovanes Kaçaznuni’ye aittir. Eğer bu kelamları sıradan bir ermeni vatandaşı söylemiş olsaydı belki şu anlamda size hak verebilirdim. Bu şahıs Türkler tarafından kiralanmış bir vatan hainidir!
    Bir itiraf ki bizzat olayları yaşamış ve yaşayan millete başbakanlık yapmış bir şahıs tarafından ortaya konuyor… Size biraz objektif düşünmenizi, popülüst yaklaşımı bırakmanızı tavsiye ederim. Sanırım bizim buralarda buna uygun şu deyim düşer;
    Kraldan fazla kralcı olmak!

  75. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Oca 30, 2009 | Reply

    Sayın melekut,

    Merakta kalmayın ‘kraldan daha kralcı’ deyimi sizin “oralara” mahsus değil.Birilerine yaranmak uğruna bildiği gerçekleri hasır altı edenler için kullanılan bir deyim.Sakın “kral çıplak!”demiş olmamı bu deyimle karıştırmış olmayasanız.Sonra,körü körüne Ermeniler lehine bir tutum içine girmemle elime ne geçecek?Sonuçta bu ülkenin vatandaşıyım ve sadece vicdanımın saesine kulak veririm…Doğru olduğuna inandığım gerçeklere itibar ederim.

    Dolayısıyla adı her ne olursa olsun,mensubu olduğum toplulukla Ermeniler arasında geçmişte tatsız ve acı olaylar yaşanmış.Burada elbette her kesimden insan acı çekmiş,mağdur olmuştur.Ancak tarihi belgeler,Ermeni halkının daha çok mağdur edildiğini kanıtlamaktadır.Siz buna inanırsınız inanmazsınız,bu elbette sizin bieceğiniz bir şey.

    Ancak ben size samimice bir soru sordum.Dikkat ederseniz ikrarlarını(veya itiraflarını)alıntıladığınız kişinin sizin deyimiznizle kiralanmış bir vatan haini olabileceğini falan iddia etmedim.Şimdi izninizle sorumu yenileyeyim:Suçluluk duygusuyla benzer bir özeleştiri bizim bir devlet adamımız,aydın veya akademisyenimiz,ya da bir din alimimiz tarafından yapılsaydı aynı kesinlikle ikna olur muydunuz?Yani Ermeni’leri değil de olaylardan Türk,Kürt ya da müslümanları sorumlu tutan bir beyan olsaydı bunu bir kanıt olarak kabul eder miydiniz?

    Dolayısıyla demogoji falan yaptığım yok.Söylemek istediğim,bir tek kişinin ikrarıyla tarihi gerçekler kesinlik kazanamaz.Dikkat ederseniz her kesin kendi duygu,düşünce ve algılayışına göre başkalarından duyduğu hikayelere itibar ettiğine tanık oluyoruz.Ermeniler başka başka şeyler söylüyor;dedem şöyle dedi,anneanem böyle dedi diye.Bizler keza aynı şekilde büyük babalarımızdan,büyükbabalarımızdan Ermenilerin müslümanlara uygulamış olduğu mezalime dair türlü hikayeler dinleriz.Hepsinde de gerçek payı vardır kuşkusuz.Zira herkesin acısı kendine görünür,ateş düştüğü yeri yakar.Ha,bu tür acıları yeniden deşmek doğru mu derseniz,bence inşa edilmek istenen barış ortamına hizmet etmez.Olsa olsa yaraları yeniden kanatır,sonu gelmez bir kan davasına dönüşür.

    Fakat benim gönlüm şundan yana:sizin alıntıladığınız özeleştiriye benzer keşke herkes kendini ait hissettiği tarafın özeleştirisini yapabilsin.İnanın o zaman dinler,mediniyetler ve kültürler arasında daha yapıcı diyaloglar oluşur ve barışa giden yola olumlu adımlar atılmış olur.İnsanlığın,adaletin,vicdanın gereği budur değerli kardeşim.Bunu yapmak asla kraldan daha kralcı olmak değildir.

  76. Yazan:melekut Tarih: Oca 31, 2009 | Reply

    Sn.Aziz Yılmaz

    Her ne kadar anlatmak istediklerimizi geçmiş tecrübi olayları vurgulu bir nasihatle kısa ve öz olarak bize aktaran deyimleri kullanarak ifade etme becerim pek fazla olmasa da genel itibari ile anlaşılacağımı ümid ediyorum. şahsınızda kullandığım bu deyimi sizinde belirttiğiniz gibi geçmiş yaraları deşenlere (adaletsiz şekilde) hitaben umumi anlamda kullandım. Dolayısıyla maksadımı aştı isem özür dilerim.

    Sorunuzun cevabını şu şekilde vermeyi uygun buluyorum. Tarih bir bilim olmadığı için mutlaka yorumdan ayrı net bir şekilde günümüze kadar gelmesini beklemiyorum. Dolayısıyla eğer gayemiz haklı olmak değilde hakkı bulmaksa.. O zaman mümkün olduğu kadar belge niteliği taşıyan verilere itibar etmemiz gerekir. Yoksa dugusallık, demogoji ve sizce-bizceden öteye gidemeyiz. Lütfen yanlış anlamayın kelamım size değil bu mantaliteye.. Eğer bizler geçmiş dönemlerin tecrübelerinden faydalanarak önümüze ışık tutmak istiyorsak gerçekliği çok da fazla tartışılmayan delillere başvurmak zorundayız.
    Ermeni tehciri meselesi maalesef ülkemizde çok elastikiyet kazandırılan ve diaspora tarafından kullanılan bir şey haline geldi ki bu gerçeği kimse göz ardı edemez. Bir milletin tabiatı yıllar geçsede özde kolay kolay değişmiyor sn.Yılmaz. Fazla ötelere gitmemize gerek varmı? Buyrun Çok yakın tarihteki HOCALI katliamı daha taptaze önümüzde durmuyormu? Dünya coğrafyasına vicdani bir bakışla bakalım lütfen. Bugün müslümanların ezilip katledilmediği 10 yıllık barışcı bir zaman geçirmişmiyiz acaba son 100 yıldan buyana? Ve fırsatı bulunca değerlendiren ermeni, yahudi, sırp, hırvat v.s kim varsa yüzyıllarca süren mağlubiyetlerinin sonucu tatmin edemedikleri vandalist ve militarist duygularını en vahşi bir şekilde tatmin etmedilermi din kardeşlerimiz üzerinde?
    Fazla başınızı ağrıtmadan demek istediğim şudur; Eğer bu açıklamaya benzer bir açıklama yeterliliği onaylanmış bir islam alimi, bu memlekete başbakanlık yapmış bir şahıs tarafından yapılmış olsaydı emin olun vicdan azabı duyar, belki de büyüklerimizin bize anlattıkları hakkında şüpheye bile düşerdim. Ama bir aydın tarafından yapılmış olsaydı bu açıklama o zaman kabul etmeyebilirdim. Zira ülkenizde aydın diye tabir edilen zevatın hangi karanlık odakların aydınlığını taşımaya çalıştığı çok tartışılır.Dolayısıyla başbakanlık vasfını taşımış bir şahsiyetin itiraflarına itibar etmek zorundayız, tarihi bir gerçeklik olaral inanmak durumundayız.
    Sn.Hallaçoğlu’nun yaptığı araştırmaları bilmem takip ettinizmi? Uluslararası platformda ermenilerle bu meselenin tartışılmasına defalarca çağrı yaptığı halde karşı taraftan hiç ses çıkmamıştır.Çünkü 10 küsür yıllık bir emeğin ürünü olarak 1914 lü yılların gemi bileti kayıtlarına kadar ulaşılmış, Amerika’da ki, Fransa’da ki belgelere varana kadar sıkı bir çalışma yapmıştır. Ve elde edilen sonuç hayret vericidir. Okumanızı salık veririm.
    İnanın bizim ecdadımız tarihin kendine biçtiği misyonu mükemmele yakın derecede adaletle yerine getirmiştir. Lokal ve ferdi hatalar, yanlışlar olmamışmıdır..? Elbette olmuştur. Ama bu kadar artısı olan şanlı bir ecdadı böyle bir vahşeti yapmış gibi gösterip kabullenmek, onları lanetlercesine,tam tersi haksızlığa uğrayan tarafı elimizin tersiyle itip, haksızlığı tarihsel bir gerçek olarak ortada duran taraftan özür dileyecek kadar yaltaklanmak sanırım insani olmasa gerek. Hiçkimsenin atalarımızın kemiklerini sızlatmaya hakkı yoktur. Neredeyse milletimizden tarihimizden utanır bir hale gelmiş olmanın verdiği kompleksi bu şekilde atmak isteyenlere sadece şunu diyorum:

    Yalan söyleyen tarih utansın!

    saygılarımla

  77. Yazan:devrimci küçük kız Tarih: Nis 10, 2009 | Reply

    eyy özür dileyen salaklar dönünde bakın arkanıza tarihinizee bu soykırım deıldır SÖZDE SOYKIRIMdır Ermenistanın yaptığıkarmaşıklık ise tamamen doğuanadolu bölgemizi alarak orda devlet kurmakdırr Boşuna mı oldu
    DENİZ GEZMİŞ boşuna mı çabaladı YILMAZ GÜNEY boşuna mı sürüldü MAHSUNİ ŞERİF akllı olun akıllı :@@@@@@@@@@@@@@@

  78. Yazan:Ali Duman Tarih: Nis 10, 2009 | Reply

    kendini devrimci sanan küçük kız;

    “sözde” devrimciliğin, soykırımı da “sözde” olurmuş.
    Burdan da anlaşılıyor ki sizin “devrimci”liğiniz sözde, ancak “küçük” kız oluşunuz ise özde doğru.
    Ne zamandan beri Kemalizmin kollektif bilinç laboratuvarları olan okullarında ezberletilenleri, papagan gibi tekrarlamak DEVRİMCİLİK oluyor? “en devrimci” tarafından bir anlatsanızda öğrensek, ya da nasyonal sosyalizmi, sosyalizmle karıştırmanın ne demek olduğunu öğrenseniz de kavram karışıklığına sebep olmadan “milliyetçi” ya da kulağa daha hoş gelen “ulusalcı” kanatta yerinizi alsanız, devrimciliği daha fazla çarpıtmadan, kirletmeden.
    Türkiye, nasyonal sosyalizmin, sosyalizm olarak yutturulabilindiğin Hitler Almanya’sından sonraki en bariz ülke örneğidir. Sol’un yasak olduğu ülkelerde, sol’un yerini nasyonal sol alıyor, bir derin devlet stratejisi. Ortalık kendini sol’cu sanan nasyonalSol’cudan geçilmiyor, sol ise zaten kemalizm eliyle 1923’de toprağa verilmişti, o günden bu güne hayaletine bile müsaade edilmedi. Bunun en önemli tanıkları, istiklal mahkemeleri, 12 mart/12 eylül sıkıyönetim mahkemeleri ve zindanları ile devrimciler için kurulan darağaçlarıdır.

  79. Yazan:nazmi öner Tarih: Nis 11, 2009 | Reply

    Doğru düşünmek vardır.Doğru düşündüğünü düşünmek vardır. Doğrularını kanıtlayan kaynakları vardır. Doğruları da, kaynakları da yanlış olabilir. Aslında bu kültürde ne tam doğru,ne de tam yanlış vardır.Kimilerinin yanlışları başka birilerinin, hatta toplumun doğruları olabilir. Hiç bir şey ya doğru ya da yanlış değildir. Her konuda yüzlerce doğru ve bir o kadar da yanlış vardır. O yüzden Ermenilerin mağduriyetinden söz etmek, Ermenilerin mağdur ettiği müslümanların olmadığını savunmak değildir. Birinin gerçekliği, ötekinin gerçekliğini ortadan kaldırmaz.Ve kaldı ki tarihte hiçbir olay tam gerçek değildir.
    Ama görüyorum ki, herkes her şeyi çok rahat biçimde yargılamakta ve kesin sonuçlara ulaşabilmektedir. Ve herkes kendi doğrusunda ısrarcıdır. Fakat herşeye rağmen bu tartışmalardan çok keyif aldığımı ve yeni birşeyler öğrendiğimi düşünerek, yazara ve tartışmaya katılanlara teşekkür ediyorum.
    Çünkü ben otuzbeş sene tarih öğretmeni olarak görev yapmama ve öğrencilerime resmi görüşü anlatmama rağmen, kendim buna hiç inanamadım. Ama doğru dürüst bir kaynak da bulamadım. Tam bir görüş sahibi olamadım. Hep kuşkularım oldu. Son birkaç yılın kaynak bolluğuna bakarak, durumun hep böyle olduğu sanılmasın.Bir kaç yıl öncesine dek Türkiye’de Ermeni mağduriyetinden söz etmek bile olanaksızdı. Söz edenler vatan haini olurdu. Aslında sorunun tartışılması serbest olup, TV’lerde de sık sık da tartışılırdı. Ama tek taraflı ve resmi görüşe uygun olarak. Devletin resmi politikası da yalnızca İNKARDI. Bu yüzden,olayın bir tabu olmaktan çıkarılıp, araştırılıp, serbestçe tartışılıp, sonucun hiç bir komplekse kapılmadan dünyaya açıklanmasını isteyen yazılarımı, kenthaber.com’daki köşemde altı bölüm halinde yayınlamıştım.Tartışmaya katkıda bulunabilir düşüncesiyle altıncı bölümü tartışmaya ekliyorum.

    6-ÖLEN ERMENİLER İÇİN ÜZÜNTÜLERİMİZİ BELİRTMELİ MİYİZ?

    Kesinlikle evet. ”Oh olsun! Onca suçsuz günahsız Müslüman’ı öldüren katiller gebersin” dememiz, ne insani, ne İslam’i, ne de etik açıdan doğru olmaz. Kaldı ki, ölen Ermeni nüfusu için, yarım milyonla bir milyonu aşan rakamlar ileri sürülmektedir. En alt rakamları bile esas alsanız çok sayıda Ermenin öldüğü kesin bir gerçektir.
    Bir kere bu gerçeği kesin olarak kabul etmemiz ve sayıyı asla küçümsemememiz gerekmektedir. Bu durumun iki taraflı olması da olayın vahametini azaltmaz.
    Nasıl ki, gözü dönmüş Ermeni çetelerinin, Ruslar tarafından oluşturulan Ermeni alaylarının öldürdüğü Müslümanlar, canımızı acıtıyor içimizi kanatıyorsa, ölen ve Müslümanlar tarafından öldürülen Ermeniler için de üzülmemiz gerektiğine inanıyorum.
    Nihayetinde hepside insandı, hepsi Anadolu’nun suyuyla, havasıyla yaşam bulmuştu ve hepsi de birbirinin genlerini taşıyordu.
    Çünkü: eğer bugün ben, bir Orta Asyalıdan çok Anadolulu birisine benziyorsam, Asya’dan Anadolu’ya brakisefal (yuvarlak) bir kafatası yapısıyla geldiğim halde, bu gün kafatasım dolikosefal (Elipse benzer) bir şekil almışsa, bu durumu gen ortaklığının dışında nasıl açıklayabilirim?
    Elbette ki Anadolu’da yaşayan herkes bir biriyle karışıp kaynaşarak bir birlerinin genlerini almıştır. O yüzden, Ermeni’nin Ermeniliği, Yunan’ın Yunanlığı, Kürt’ün Kürtlüğü ve Türk’ün Türklüğü kan ve gen esasına dayalı bir kavram olmayıp bir tercih meselesidir.
    Anadolu’da yaşayan tüm halkların, aslında en belirgin ve belirleyici özelliği Anadolu kültürüdür. Anadolu hepsi için ortak bir pota, ortak bir karın ve hepsi karındaştır.
    2002 de Strazburg’da Maraşlı bir kadınla karşılaşmıştım. Kocası sürekli dövdüğü için komşuları durumu polise bildirmişler. Fransız Polisi koca hakkında soruşturma başlatırken, kadını da iki kızıyla bu otele yerleştirmişti.
    Kadını görür görmez kafamda Anadolu’yu çağrıştırmıştı. Hangi milletten olduğunu da bilmediğim halde, ne Türklüğünü ne Kürtlüğünü ne de Ermeniliğini fark ettim. Ama Anadolu insanı olduğu besbelliydi.
    Bakışlarının ürkekliğinden, yüzündeki tebessümün sığlığına ve yüzünü gerdiğinde göz kapaklarının birleşme çizgisinde, yumuşak bir kavisle aşağı yönelen kırışıklıklarda acının derinliğine kadar “Ben Anadolu’yum, ben öz vatanından koparılmış bir çiçeğim, bu iklime uyum sağlayamadım, ben toprağımı isterim” diye haykıran bir ifade vardı.
    Bu konudaki görüşlerimi daha açık bir biçimde ortaya koyacağı düşüncesiyle, “Dünya Yaşanası Bir Yer Değil” adlı kitabımdaki, “Anadolu İnsanı” adlı şiirimden bir bölümü aşağıya alıyorum.

    BEN ANADOLU İNSANI HASSO

    Hepimiz aynı karından doğma
    Çeşit çeşit insanız biz Anadolu’da
    Anadolu grubu pozitif kan akar damarlarımızda.
    Akıtsalar kanımı, baksalar genlerime
    Kürt geni mi baskın çıkar, Türk geni mi acaba?
    Urartu, Hitit, Ermeni, Arap, Grek mi yoksa?
    Baksalar Türk milliyetçisinin de kanına
    Ve Kürt geni baskın çıkarsa hiç şaşırma.

    Bir zincirin halkalarıyız biz Anadolu’da
    Leleklerden, Truva’dan Piside, Hatti’den Hitit’e
    Frikya’dan Lidya’ya, Bitinya’dan Bergama’ya
    Likya’dan Kilikya’ya, Urartu’dan Asur’a
    Perslerden İskender’e, Roma’dan Bizans’a
    Her halkadan bir parçadır insan Anadolu’da
    Selçukludan Osmanlı’ya ve Milenyuma.

    BEN ANADOLU İNSANI HÜSEYİN

    Orta Asya’da Oğuz’du benim atam
    Ama şimdilerde dolikosefal olmuş kafam
    Değişmem Anadolu’dan, ama değil coğrafyasından
    Acem’den, Kürt’ten, Ermeni’den, Arap’tan ve Rum’dan
    Değişmem o ki, Anadolu ile harmanlanmaktan
    Anadolu denilen dünyalara bedel bir karında
    Ermeni, Kürt, Laz, Rum, Çerkez, Arnavut’la
    Bin yıldır birlikte yaşamaktan
    Onlar benim kandaşım, gendeşim, kardeşim
    Hepsi de ayrı bir kültür, ayrı bir değer olsa da
    Anadolu’da hepsi bir sentez, bir bileşim.

    Benzer olaylarda kapılıyorsak benzer duygulara
    Söylevde, öyküde, arabeskte, kadercilikte
    Kendimizi kurnaz sanıp, geliyorsak hep kurnazlıklara
    Balık hafızalıysak, düşüyorsak hep aynı tuzaklara
    Şarklılığımıza veriyor, yoruyorsak Anadolu Tanrılarına
    Kaçırıyorsak her zaman, her şeyde ölçüyü
    Tanrı kadar geniş ve engin gönüllüysek
    Anadolu kadar cömert ve hoşgörülü
    Olabilir mi kardeşliğin bundan daha büyüğü, daha büyülüsü?

    Ölenler için üzülmemizi gerektiren nedenler elbette ki bu kadarla da sınırlı değildir. Düşünün bir kere ölen ve öldürülen yüz binlerin içinde ne kadarı asker, çete veya gözü dönmüş katildir. Elbette ki bunlar ölenlerin çok küçük bir azınlığıdır.
    Bu azınlığı suçlu bulup “Cezasını bulmuş” deseniz bile, hiçbir suçu günahı olmayan (belki birçoğu henüz Osmanlılığından sıyrılamamış, milliyetçilikten bihaber) Ermeni gençleri, kadınları, çocukları ve yaşlıları için, kendi kardeşlerimize üzüldüğümüz gibi üzülmeli ve bunu hiç çekinmeden, hiç komplekse kapılmadan tüm dünya ile paylaşmalıyız.
    Biliyoruz ki, böyle durumlar gerçek bir can pazarıdır ve pazarlıklar da ona göre yapılır. Malatya’nın bir beldesinde yaşlı bir adam, tehcirle ilgili bazı duyumlarını anlattığı zaman, pek de önemseyerek dinlemediğimi anımsıyorum şimdi.
    Bana tehcirde para karşılığı Ermenileri Suriye’ye taşıyanlardan bahsederken, komşu alevi köyündeki ağanın, parasını aldığı Ermenileri Suriye’ye salimen götürdüğünü ve şu anda onların çocukları arasındaki dostluğun hala sürdüğünü söyledi.
    Fakat başka bir köyde, parasını aldığı Ermeni’yi, Müslüman çetelere öldürsünler diye teslim edenler olduğunu söylemişti. Bir söylenti belki ama çok mantıksız da değil.
    Bu gün bile insan kaçakçıları, parasını aldıktan sonra, umut yolcularını denizlerin ortasında ya da bir mazot tankerinin deposunda bırakıp kaçmıyorlar mı?
    Fakat benim bu olayda asıl değinmek istediğim konu, parasal gücüne dayanarak, kafileye katılmayan bu Ermeniler, acaba yalnızca bölgelerinin zenginleri miydi, yoksa milliyetçi çeteler de bunların içinde olabilir mi?
    Aslında bu nokta çok önemli. Çünkü çeteler, parayla bir biçimde ve büyük ölçüde kendilerini kurtarırken, Müslüman çetelerin ve asker kaçaklarının saldırılarında ölenlerin suçsuz ve sıradan Ermeniler olma olasılığı yüksektir.
    İşte bu yüzden, Ermeni çetelerin camilere doldurup topluca yaktığı Müslümanlar için üzüldüğümüz kadar, onlar için de üzülmeliyiz.
    Bazı Ermeni grupları açısından da, nedeni ister bu kin ve nefret duygularıyla ayakta durmaları, isterse bu kinin kendilerini birleştirici bir bağ oluşturması olsun, bir toplumun geleceğini kin ve nefret duygularına bağlamasını doğru bulmuyorum.
    Ne kendilerine, ne de dünyaya ve insanlığa, kin kusarak bir katkıda bulunamayacaklarını, bunun herkese yalnızca zarar vereceğini düşünüyorum.
    Aramızda ne geçerse geçsin onlar bizim kardeşlerimizdir. Gönüllerini sevgiyle doldurup, yaşamı kendilerine şölen yapmalarını diliyorum. İnsanlığın devlet aşamasına geldiği andan itibaren, savaşlar başlamış ve her toplum buna benzer olaylar yaşamıştır.
    Çünkü dünyada yaşanan tüm kötülükler savaşların eseridir. Şu anda dünyada her insan, kazanmış olduğu her iki doların birisini, öteki insanı öldürmek için kullanılmaktadır. Savaşlar, insan öldürmeyi, insanlığın yegâne amacı haline getirmiştir.
    Bu yüzden, haklı nedenlere bile dayansa, sonuçta her savaş ve doğaya karşı yapılan her bilinçsiz davranış bir soykırımdır. Aksini iddia etmek bencillik, samimiyetsizlik ve ikiyüzlülüktür. Savaşa tapıcılıktır.
    İdeal olan savaşların olmadığı bir dünyadır. Bunun içinse dış güvenlik sorununun ortadan kaldırılması, yani devletlerin ortadan kaldırılıp askerliğe son verilmesi gerekmektedir.
    Bu gün için çok ütopik gibi görünse de, bu yüz yılın sonuna dek tüm dünyanın, tek bir yönetim altında toplanarak, savaşlara son verileceğini düşünüyor ve umut ediyorum.
    Ve bu insanlık ayıbı olayda, her iki taraftan da ölenler için üzüntülerimi belirtiyorum.

  80. Yazan:eg Tarih: Ağu 12, 2009 | Reply

    bu yazıyı görünce o zamanlarda yaptığımız tartışmalar aklıma geldi. ben de ondan sonra o zaman taraf’ta da yayımladığım bir yazı yazmıştım. o zamanlarda paylaşılmıştı da derindüşüncede. ama özür dilemenin ne demek olduğunu benim açımdan anlattığım o yazıyla yakın zamanlarda başörtülülerden özür dileyen mehmetin özür yazısı arasında bir fark yok. bu açıdan mehmet’in bu yorumu yazdığım yazısı ile başörtülülerden özür dileyen yazısı arasındaki farkı olumluya yorumladığımı söylemek isterim:)) yazı linkte.

    http://www.derindusunce.org/2008/12/20/cozumsuzlukten-kurtulmak-icin-gonul-insani-olmak/

  81. Yazan:MY Tarih: Ağu 13, 2009 | Reply

    Sevgili Enver,

    Bu konuda bana bir pisti yapmani bekliyordum, geç bile kaldin 🙂

    ama su farki isaret edeyim (biraz cidal kokacak ama) :

    Sembolik olarak haklisin AMMAAAaaa…

    Dededen toruna geçen ve zeytinyagi-su gibi birbirine karismayan iki kimligi önkabul saymaya karsiyim. Bu benim “Ermenilerden özür dileme” konusuna karsi çikmamin sebeplerindendi.

    Bu tür “kollektif” meselelere gicik kapiyorum ama tedavi olacagim söz 🙂

    Basörtüsü konusu ise kisisel, kendi hatam için, halen hayatta olan ben MY halen hayatta olan o kizlardan özür diliyorum.

    Nasil? Kazi iyi çevirdim mi?

  82. Yazan:eg Tarih: Ağu 13, 2009 | Reply

    :)) eh fena olmadı:))

  1. 5 Trackback(s)

  2. Ara 18, 2008: “özür” « Mutlak Töz
  3. Ara 18, 2008: Özür, Porno, Sansasyon « Seviyesiz Siyaset
  4. Ara 22, 2008: Doğuştan suçluyum, I’m sorry! : Derin Düşünce
  5. Oca 12, 2009: Son 30 günde en çok okunanlar : Derin Düşünce
  6. Oca 20, 2009: Son 60 günde en çok okunanlar : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin