RSS Feed for This Post

Uzak Ülke ve Fatma Karabıyık Barbarosoğlu

  Sunuş : Bir süre önce Kemalistlerin son tesellisinden bahsetmiştik “Kemalistin Yeni Afyonu : AliyeFobi ” adlı yazımızda. Değerli yazarımız Nurhayat (Kızılkan) sayesinde Fatma Aliye Hanım hakkında detaylı bir çalışma yapmış olan Uzak Ülke kitabının yazarı Fatma Karabıyık Barbarosoğlu ile tanıştık. Sitemizi çok sevdi, özellikle de “Her Türk Yazar Doğar” sloganını.

Gelecek günlerde yazılarından örnekler yayınlayacağımız Fatma Hanım’ın Radikal Cumartesi ekinde yayınlanan röportajını beğenilerinize sunuyoruz. Röportajın sonunda yazmış olduğu kitapların küçük kapak resimlerini bulacaksınız. Bunlara tıklayarak daha detaylı bilgi alabilirsiniz.

MY

 

 

Fatma Aliye, Türk kültür tarihinde niçin önemli bir yer tutuyor?

1-George Ohhet’in Volante adlı eserini Fransızca’dan Osmanlıca’ye çevirerek “bir hanım” imzasıyla yayınladığında Osmanlı Edebi kamusu bir kadının bu kadar iyi Fransızca bilemeyeceğini hadi Fransızca öğrendi bu kadar iyi bir şekilde Osmanlıca’ya aktaramayacağını tartışmıştı.Fatma Aliye Hanım’ın ilk tercümesinde kimliğini kadın olarak ortaya koyması çok önemlidir.Neden önemlidir.Batıda biliyorsunz ilk eserlerini kadınlar müstear erkek isimleri ile vermişlerdi.George Eliot mesale.Ya da Bronte kardeşler gibi müphem isimler ile  imzalamışlardı eserlerini.Fatma Aliye Hanım müstear ismi kadınlığına yaptığı vurguyu ortaya koyuyor.Bu dönemi için çok önemlidir.Ve Fatma Aliye Hanım’ın saygın şahsiyeti Osmanlı edebi kamusuna yazar kadınların batıya nazaran daha kolay katılmalarını sağlamıştır diye düşünüyorum.Yani Fatma Aliye Hanım şu an eli kalem tutan bütün kadınların da büyükannesidir.Sadece Türkiye için değil, bütün Ortadoğu’da yazar kadınlar kendilerine rol model olarak Fatma Aliye hanımı almışlardı o dönemde.
2. İlk kadın romancı olmanın dışında başka hangi ilklere imza attı?

Fatma Aliye Hanım ilk kadın romancımız.Esasında Zehra Toksa Zafer Hanım’ın Aşk-ı Vatan romanıyla ilk kadın romancı olduğunu söyler.Fakat Zafer hanım edebi kamuda özne olmamıştır.Fatma Aliye Hanım yazdıkları üzerinden kabul görüp takdir edilen,yabancı gazetecilerin,diplomatların kendisiyle görüşmek istediği bir kadın idi.Tabi o dönemde bu görüşmelerin yapılabilmesi için Padişahın izin vermiş olması gerekiyordu.Ahmet Cevdet Paşa’nın kızı olması hasebiyle Sultan Abdülhamit bu konuda irade çıkarmıştır.

Fatma Aliye Türk -Yunan Harbi sırasında şehit yakınları ve gaziler için Cemiyet-i İmdadiye derneğini kurarak özellikle kadınları yardım faliyetlerine çekmiştir.Kendisi aynı zamanda Hilal-i Ahmer’in ilk kadın üyesidir.

Değerli tarihçimiz Prof.Dr.İlber Ortaylı ve yazdıkları ile devirler arasına gümüş köprüler kurmuş olan Selim İleri banknotlara resminin konulması üzerine o kadar da önemli olmadığını söylediler.Ben o kanaatte değilim.Kadın karakterlerin romanlarda sağlıklı tipler olması bakımından Fatma Aliye çok önemli bir romancıdır.Çünkü dönemin erkek yazarlarının bu konuda kafası çok karışıktır.Müslüman kadın karakterler ziyadesiyle naylondur.Hatta Tanpnar bu naylon karakterle ilgili olarak her akşam aynı sofraya oturdukları annelerini ve kızkardeşlerini de mi tanımıyorlardı sorusunu sorar.Nurdan Gürbilek’in ifadesiyle Tanzimat romanında kadınlar ölümcül ve kurban karekterlerdir.İlk defa Fatma Aliye Hanım’ın romanında kadınlar ayakları yere basan,ne istediğini bilen ve bu isteklerini elde edebilmek için olağanüstü mücadele eden kahramanlar olarak edebiyat sahnesine çıkmışlardır.

– Peki neden tanınmıyor?Bir Halide Edip ile mukayese edildiğinde Fatma Aliye isminin neredeyse hiç bilinmediğini söylemek yanlış olmasa gerek?

-Yazdığı romanların hepsi harf inkılabından önce.Bu unutuluş eserlerini Osmanlıca yazmış bütün yazarların başında olan bir unutuluş.Diğer taraftan pederi Ahmet Cevdet Paşa’nın Mithat Paşa ile olan zıtlaşmasının faturası Fatma Aliye Hanım’a da kesiliyor.Böylece İttihat Terakki döneminde başlayan itibar kaybı Cumhuriyet döneminde harf ınkılabıyla tescilleniyor.Yoksa bazılarının idda ettiğei gibi Fatma Aliye Hanım cumhuriyet karşıtı bir hanım değil.Mesela Atatürk’ün eşi Latife hanım’a mektup yazmıştır.

3. Tartışmalı bir kişilik olmasının nedeni ne? Bu noktada Fatma Aliye’nin ailesinden biraz bahsedebilir miyiz?

Fatma Aliye Hanım ünlü tarihçi Ahmet Cevdet Paşa’nın büyük kızı.Oğlu Ali  Sedat için Cevdet Paşa konakta bir kimya labratuvarı kurduracak kadar pozitivist bir eğitim olmasını sağlıyor.Sedat bey ünlü bir mantıkçı.Özelikle Salih Zeki ile yapmış oldukları tartışmalar meşhur.Bu gün modern mantığın geldiği nokta Salih Zeki’nin  değil Ali Sedat bey’in tezlerinin doğru olduğunu gösteriyor.Fakat Ali Sedat bey çok genç yaşta ölüyor.Ahmet Cevdet Paşa’nın ölümünden sonra sadece birkaç yıl yaşıyor.Enteresandır Fatma Aliye Hanım’ın yazarlığına pederi Ahmet Cevdet Paşa ve eşi Faik Bey destek olurken Ali Sedat bey karşı çıkıyor.

Fatma Aliye Hanım’ın kendinden birkaç yaş küçük kız kardeşi Emine Semiye Hanım da bir yazar.Osmanlı’nın ilk feminist yazarı ve ailenin diğer fertlerinin tersine ittihat Terakki ile sıkı ilişkileri var.Hatta onun İttihat Terakki ajanı olduğu da söyleniyor.

Fatma Aliye Hanım’ın annesi Adviye hanım okuma bilen fakat yazma bilmeyen bir hanım.Bu o dönem için ileri bir durum.Fakat Ahmet Cevdet Paşa zevcesinin yazma bilmesini de çok istiyor ve onun için hoca tutuyor.Nitekim uzun seyahatlerinde eşinin kendi el yazısıyla yazmış olduğu satırları görünce yüzüne sürecek kadar etkilendiğini yazıyor mektuplarında.

Peki Fatma Aliye Hanım neden tartışmalı bir kişilik?

Tartışmalı bir kişilik olduğunu söylemek çok mümkün değil.Yanlış bilgiler var ortalıkta.Tartışmalı kimliten ziyade şu soruyu sormalıyız muhafazakar bir yazar olan Fatma Aliye Hanım’ın unutulmasına bunca yıl İslamcılar nasıl razı olmuştur.Razı olma sebepleri kızının tanassur edişi diye düşünüyorum.Küçük kızı İsmet 1926 yılında evden kaçmış çok sonra rahibe olduğu ortaya çıkmıştır.Hayatının sonuna kadar kızının bulmaya çalışıyor Fatma Aliye Hanım.Fransa’ya gidiyor.Dedektifler tutuluyor.Ahmet Cevdet Paşa’dan kalan mülkler bu yolda harcanıyor neredeyse.İslamcılar Fatma Aliye Hanım’ın unutulmasından hayır ummuşlardı herhalde diye düşünüyorum.Böylece Ahmet Cevdet Paşa’nın torunun Katolik rahibe olduğu bilgisi de gizli kalmış olacaktı.

4. Onun kadın hakları savunuculuğuyla ilgili neler söylenebilir?

Romanlarındaki kadın karakterler onu ne kadar ele verir?

Birincil kadın karakterler daima güçlü kadınlardır.Eninde sonunda ekonomik özgürlüklerini kazanırlar.Muhadarat’ın Fazılası,Udi’nin Bedia’sı,Refet’in Refet’i böyle kahramanlardır.Diğer taraftan romanlarında baskın bir baba motifi vardır.Onu muhafazakar yapan temel motiflerden birisi baba hiyerarşisine mutlak iteatidir.Mezar taşında bile sadece “babasının kızı” olması dikkat çekicidir.Mezar taşında kendini tanımlayan en önemli ibare  tarihçi Ahmet Cevdet Paşa’nın kızı olduğudur.Romancılığı ya da felsefeciliği değildir.Yazdığı dört romanda -ki ben Ahmet Mithat Efendi ile ortak kaleme almış oldukları Hayal ve Hakikat’in roman olarak değerlendirilmemesi gerektiği kanaatindeyim-Refet’in dışında kahramanlar annesizdir.Kendisi de zaten konağın Harem bölümüne değil Selamlık’a aittir.

Fatma Aliye hanım kadınların okumasını,cemiyet içinde söz sahibi olmasını ve ekonomik bağımlılık yüzünden kocalarının esiri olmaması gerektiğini savunmuştur.

5. Fatma Aliye son tahlilde muhafazakâr bir kadın mıydı, yüzü Batı’ya dönük biri mi; gelenekçi miydi, ilerici mi; Cumhuriyetçi miydi, Osmanlıcı mı?.. Bunları bu kadar net çizgilerle ayırmak mümkün mü; o dönemde ve hâlâ?

Fatma Aliye muhafazakar bir kadındır.Ama onun muhafazakarlığı yüzünün batıya dönük olmasına asla engel değildir.Tıpkı Pederi Ahmet Cevdet Paşa gibi .Küçük yaşlardan itibaren engin bir tutku ile Fransızca öğrenmişti.Ama Arapça ve Farsça’yı da çok iyi biliyordu.Eğitim gören her kadının eninde sonunda muhakkak modern olacağı için o da dönemi için fazlasıyla öncü ve modern bir kadındı.Ama dinin koymuş olduğu hiyerarşiye asla karşı çıkmayan tutumu ile geleneklere bağlı ve muhafazakardı.Din ile çatışmayan her türlü modernliği benimsemeye ve savunmaya yatkın bir zihniyet dünyası olduğunu söylemek mümkün.

6. Ailesindeki kadınlarla, mesela kız kardeşi Emine Semiye ile ilişkileri nasıldır? Dört kızından İsmet Hanım’ın hikâyesi daha çok biliniyor, ya diğerleri ve onlarla bir anne olarak ilişkisi?..

Emine Semiye ile ilişkileri Emine Semiye Hanım’ın İttihat Terakki ile yakın bir ilişki içinde olmasından dolayı biraz mesafeli olmalı. Elimizdeki mektup bize bunu söylüyor.Ama daha sonra Fatma Aliye Hanım’ın eşi Faik Bey’in ölümünden sonra yazdığı bir taziye mektubu var.Mektup ne kadar gerçeği ele verir bilinmez ama bu mektupta aradaki mesafenin biraz azaldığını görmek mümkün.İki kardeşin karakteri çok farklı.Emine Semiye’nin kadın karakterleri ile Fatma Aliye’nin kadın karakterlerinin anne ve babaya olan mesafeleri bize önemli ip uçları sunar diye düşünüyorum.Ama böyle bir çalışmadan haberdar değilim.

Fatma Aliye Hanım’ın dört kızı var.Büyük kızı Hatice Ada’daki evin balkonundan düşüyor.Beyni hasar görüyor.Mazhar Osman’ın hastası oluyor.İkinci kızı Ayşe edebiyat öğretmenine aşık olup, kaçıyor.Aile onu afetmiyor.Üçüncü kızı Nimet Selen -ki kendisi tiyatrocu Suna Selen’in annesidir- annesi ölünceye kadar evlenmiyor.Annesiyle yıllarca kardeşi İsmet’in izini sürüyor.Dördüncü kızı İsmet evden kaçıyor.Kendisinden uzun süre haber alınamıyor.Çok sonra Katolik rahibe olduğu ortaya çıkıyor.

7. Sizi Fatma Aliye’ye çeken neydi? Ne kadar uğraştınız böyle bir çalışmayı tamamlamak için ve bütün bu sürede sizi en fazla şaşırtan bilgi ne oldu?

Ben Fatma Aliye Hanım’ı doktora tezimi yazarken buldum.Ama bir yanlışı düzeltmeliyim.Doktora tezim ya da bitirme tezim değil kendisi.Moda ve zihniyet çalıştım.Osmanlı toplumunda giyim kuşam çalışırken kadıların birbirini alafranga ve alaturka diye tanımlamaları üzerine düşündüm. Bize kalan hayatların daima Alafranga kadınların hayatları olduğunu gördüm.Özne olan kadınlar alafranga kadınlardı.Alaturka diye tabir edilen kadınlar toplu resmin içinde silik birer iz gibiydiler.Nisvan-ı İslam’da Fatma Aliye hanım kadınların yerine göre alaturka da alafranga da giyebileceğini iddia ediyordu.İlk temasım böyle başladı.Sonra arkası geldi.Bütün bu süre içinde beni en fazla şaşırtan bütün meşhur ailelerin evden kaçan kızları oldu.Namık Kemal’in torunu Selma Ekrem de mesela şapkasını özgürce giyebilmek için kılık kıyafet inkılabı yapılmadan birkaç yıl önce Amerika’ya kaçmıştı.

… Bu makale ilginizi çektiyse…

Sanat karanlıkta çakılmış bir kibrittir…

 ”…Neden bir natürmorta iştahla bakmıyoruz? Tersine ressam “yiyecek-gıda” elmayı silmiş, elmanın elmalığı ortaya çıkmış. Gerçek bir elmaya bakarken göremeyeceğimiz bir şeyi gösteriyor bize sanatçı. İlk harfi büyük yazılmak üzere Elma’yı keşfediyoruz bütün orjinalliği, tekilliği ile…” 

Bu kitapta Derin Düşünce yazarları sanatı ve sanat eserlerini sorguluyor. Toplumdaki yeri, siyasî, etik ve felsefî yönüyle… Denemelerin yanı sıra son dönemde öne çıkan, ekranları, kitap raflarını dolduran eserlere (veya ürünlere?) dair eleştiriler de bulacaksınız. Buradan indirin.

 

Derin Göz

 

Sanat’a bakmak için çeşitli yapıtlardan, ressamlardan istifade ettik: Cézanne, Degas, Morisot,  Monet, Pissarro, Sisley, Renoir, Guillaumin, Manet, Caillebotte, Edward Hopper, William Turner,Francisco Goya, Paul Delaroche, Rogier van der Weyden, Andrea Mantegna , Cornelis Escher , William Degouve de Nuncques.

Peki ya baktığımızı görmek, gördüğümüzü anlamak? Güzel’i sorgulamak için çağ ve coğrafya ayırmadık, aklımızı uyaracak hikmetli sözlere açtık kapımızı: Mevlânâ Hazretleri, Gazalî Hazretleri, Lao-Tzû, Albert Camus, Guy de Maupassant, Seneca,  Kant, Hegel, Eflatun, Plotinus, Bergson, Maslow, …

 (Buradan indirebilirsiniz)

 Baudolino (Umberto Eco)  Suzan Başarslan

Yazınsal bir yapıt, “basit bir obje değil, çok yönlü anlam ve ilişkilerle tabakalaşmış bir niteliğin çok yönlü organizasyonudur.”* Bu organizasyonun incelemesi de kendisi kadar zor bir organizasyonu gerektirir ki, bu yüzden bir yapıtın incelemesi adına günümüze değin, birçok kuram ve inceleme yöntemi geliştirilmiştir. Bu makalede Umberto Eco’nun yazdığı Baudolino adlı romanın incelemesi Gerard Genette’nin “Yapısal Metin İnceleme” yöntemine göre yapılacak ve yapıt, üç düzlemde incelenecektir. Bakış açısı, anlatıcı türü, ana düşünce, eserin yazılış tekniği, dil… gibi sorunlara da değinilecektir. İncelemede Şemsa Gezgin tarafından İtalyancadan Türkçeye 2003′te çevrilen Baudolino esas alınacak, tespit ve yorumlar çeviri yapıttan yola çıkılarak belirlenecek ve ifade edilecektir.  İncelemeyi kitap halinde indirmek için buraya tıklayın

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin