AKP’nin Çiçek Meselesi
By Ufuk Coskun on Nis 8, 2009 in Devlet, Ermeniler, Militarizm, Milliyetçilik, Terör, Türk faşizmi, Ulus-Devlet
Takıntılı, şüpheci, milliyetçi ve patavatsız… Dışlayıcı, özeleştiri kültüründen yoksun, ifade özgürlüğü karşıtı, antidemokratik ve baskıcı… Tektipçi, devletçi, otoriter ve bürokrat. Farklı iktidarların vazgeçilmez adamı. Bütün bunları bir araya getirdiğinizde ortaya Cemil Çiçek çıkıyor. Bir ara Ermeni konferansı için “arkadan hançerliyorlar” demişti şimdide DTP için “Ermenistan sınırına dayandılar” diyor. Yani kendisine oy vermeyen vatandaşlarına işbirlikçi ilan ediyor. Bu ifadelerin ETÖ nün kararlılıkla üzerine gidildiği ayrıca Ermenistan’la ilişkilerin normalleşmeye başlandığı bir dönemde sarf edilmiş olması düşündürücü değil mi? Bu denli bir dışlama ve ötekileştirme dünyada kaç hükümet yetkilisine denk gelir. Bu ülkenin insanları Cemil Çiçek gibi siyasetçilerin ürettiği böylesi korkuya ve dışlamaya dönük vehimler yüzünden yıllarını çatışarak geçirmediler mi?
Bu tür korku ve ötekileştirme politikaları yüzünden yıllardır insanlar birbirlerinden nefret ettiler bu ülkede. Kendisi gibi olmayanı dışlayan, ötekileştiren, belirli bir kesimi alenen düşman olarak gösteren zihniyet şüphesiz darbeci bir zihniyettir. Her gün önümüze konulan belgeleriyle bir Ergenekon anlayışıdır. Bu ülkenin insanı bunun acı örneklerini geçmişte çok yaşadı. Bir hükümet yetkilisi nasıl oluyor da onca geçmiş tecrübeye rağmen bu denli ayrımcı bir dil kullanabiliyor. Ergenekon’un tezgâhına bu kadar mı kolay düşülür. Kullandığı dil kutuplaştırıcı bir o kadar da kışkırtıcı. AKP’ye ve özgürlükçü kanada bundan daha fazla zarar verilemezdi. Böyle bir açıklamanın bir hükümet yetkilisi tarafından yapılmış olması ayrıca biz demokratların vicdanını sızlatmıştır. Merhum Muhsin Yazıcıoğlu 12 Eylül’de yaşanılan o büyük trajedileri anlatırken ısrarla böylesi durumlardan ders alınması gerektiğini vurgulardı. Anlaşılan o ki; Sayın Cemil Çiçek geçmişte yaşanılanlardan hiç ders almamış.
Cemil Çiçek’in seçim kazanamadığı bir bölgenin insanını daha doğrusu kendi halkını işbirlikçi olarak gösterme gayreti anlaşılır bir tavır değildir. Oysa Türkiye’nin bütün illerinde yaşayan insanlar bizim insanımızdır, bu toprağın insanıdırlar. DTP demokratik bir ortamda yapılan bu seçimlerde AKP’ye karşı üstünlük sağlamıştır. Bu durumda bir hükümet yetkilisinin tavrı o bölgeyi güvenlik açısından tehlikeli bulmak değil bizzat DTP’li belediye başkanını tebrik etmektir. Çünkü demokratik kültür bunu gerektirir. Yani demokratik kültür kışkırtmayı değil tebrik etmeyi öngörür. Bir ilde oy kaybedilmişse eğer bunun faturası o bölgenin insanına kesilmemelidir. Yapılması gereken bu oy kaybının nedenleri üzerinde düşünmek ve bir sonraki seçimde yeni stratejiler geliştirmektir.
Sayın Çiçek’te doğu bölgesinde kaybettiği oyların hesabını bölge halkından soracağına oturup bunun nedenleri üzerinde düşünmelidir. Başından beri bir türlü suskunluğunu bozmayan, bölge insanıyla iki kelime olsun Kürtçe sohbet etmeyen, onların bir bardak çayını içmeyen, önemli meselelerde hiç konuşmayan AKP’nin Kürt milletvekillerine sormalıdır bu düşüşün nedenini… Ancak Cemil Çiçek bunu yapmadı bir centilmen gibi davranmadı. Hırçınlaştı ve içindeki devasa devletçi ruhu açık etmeyi tercih etti. Ermenistan sınırına dayandılar ifadesiyle bir taşla iki kuş vurmayı yeğledi. Şimdide kalkıp özür dileyeceğine bu kişisel bir yorumdur, herkes bana saldırmaya başladı demeyi uygun görüyor.
Bu ülkede artık kimse Ya sev ya terk et” türünden ya da “sınıra dayandılar” gibi ayrımcılığı körükleyen ve ETÖ’nün işine yarayacak söylemlerle siyaset yapmamalıdır. Bunun faydadan çok zarar getirdiği artık bilinmiyor mu? Kendi gibi olmayanı düşman olarak gösterme zihniyeti ancak ve ancak tektipçi, baskıcı ve otoriter rejimlerde görülür. Bizler 2009 Türkiye’sinde artık korkularından arınmış, hukukun üstünlüğüne inanan, demokrasiye ve özgürlüklere açık cesur siyasetçiler istiyoruz.
Cemil Çiçek bu gidişle AKP’ye daha çok zarar verecektir. Başbakan iş işten geçmeden Çiçek’i devre dışı bırakmalıdır. Öyle bir zaman gelir ki, öylesine kritik bir döneme denk gelinir ki, Ergenekon bütün ağırlığıyla partiye öyle bir çöker ki, tamda böylesi kötü bir zamanda birde bakmışsınız Cemil Çiçek 40-50 arkadaşıyla birlikte partiyle yollarını ayırdığı açıklamasını yapıyor. Ve kutsal devlete olan bağlılığını bildiriyor. Bu mümkün değil mi? Olamaz mı? Bence bu riske değmez. Başbakan Çiçek’in açıklamasını olumlu bulmadığını kendisinin öyle düşünmediğini açıkça ifade etti. Nihat Ergün’de Çiçek’i eleştirdi. Kuşkusuz doğru olanı yaptılar. Bu eleştiriler sıklaşmalıdır. Cemil Çiçek partiyi daha fazla yıpratmadan istifası istenmelidir. Yoksa AK Partinin bütün emekleri başta Ergenekon olmak üzere hepsi tarihe karışabilir.
Cemil Çiçek böyle açıklamalar yaptığı sürece,301.’in önünde bir kale gibi durduğu sürece, Kürtleri ve Ermenileri düşman görmeye devam etti müddetçe AK Partinin başta sivil anayasa olmak üzere özgürlükler yolunda sürekli elini zayıflatacaktır. Bu süreçte herkes Cemil Çiçek’i sorgulamalıdır. En azından şu basit soruyu birbirlerine sormalıdırlar. Kimdir bu Cemil Çiçek?
… Bu makale ilginizi çektiyse…
Türk milliyetçiliği birleştirir mi yoksa parçalar mı?
İllâ ki bir tutkal/çimento mu gerekiyor? Milliyetçilik tutkalı adil ve müreffeh bir düzene alternatif olabilir mi? Adaletin, hukukun hâkim olmadığı ortamlarda Türklerin kardeşliği ne işe yarar? Belki de Türk Milliyetçiliği diğer milliyetçilikler gibi yok olmaya mahkûm bir söylem. Çünkü var olmak için “ötekine” ihtiyacı var. Ötekileştireceği bir grup bulamazsa kendi içinden “zayıf” bir zümreyi günah keçisi olarak seçiyor. Kürtler, Hıristiyanlar, Eşcinseller, solcular…150 sayfalık bu kitapta Türk Milliyetçiliğini sorguluyoruz. Müslüman ve milliyetçi olunabilir mi? Türkiye’ye faydaları ve zararları nelerdir? Milliyetçiliğin geçmişi ve geleceği, siyasete, barışa, adalete etkisiyle. Buradan indirin.
“Bebek katili! Vatan haini!…” PKK terörünü lanetliyoruz ama devlet eliyle işlenen suçlara karşı daha bir toleranslıyız. “Kürtler ve Türkler kardeştir” diyenlerin kaçı “sen benim kardeşimsin” demeyi biliyor Zaza, Sorani, Kurmanci dillerinde? Ülkemizin terör sorunu ne PKK ne de Kürt kimliğiyle sınırlanamayacak kadar dallandı, budaklandı. Bazı temel soruları yeniden masaya yatırmak gerekiyor: (*) Kürtler ne istiyor? (*) İspanya ve Kanada etnik ayrılıkçılıkla nasıl mücadele etti? (*) PKK ile mücadelede ne gibi hatalar yapıldı? (*) İslâm ne kadar birleştirici olabilir? Töre cinayetlerinden Kuzey Irak’a terörle ilgili bir çok konuyu ele aldığımız 267 sayfalık bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirin.
Türkiye’nin Ulus-Devlet Sorunu
Devlet gibi soğuk ve katı bir yapı bizimle olan ilişkisini hukuk yerine ırkımıza ya da inançlarımıza göre düzenleyebilir mi? GERÇEK hayatı son derecede dinamik ve renkli biz “insanların”. Birden fazla şehre, mahalleye, gruba, klübe, cemaate, etnik köke, şirkete, mesleğe, gelir grubuna ait olabiliriz ve bu aidiyet hayatımız boyunca değişebilir. Oysa devletimiz hâlâ başörtüsüyle uğraşıyor, kimi devlet memurları “ne mutlu Türk’üm” demeyenleri iç düşman ilân ediyor, Sünnî İslâm derslerini zorla herkese okutuyor… Bizim paramızla, bizim iyiliğimiz için(!) bize rağmen… Kürt sorunu, başörtüsü sorunu, Hıristiyan azınlıklar sorunu… Bizleri sadece “insan” olarak göremeyen devletimizin halkıyla bir sorunu var. Türkiye’nin “sorunlarının” kaynağı sakın ulus-devlet modeli olmasın? 80 sayfalık bu kitap Kurtuluş savaşı’ndan sonra Türkiye’ye giydirilmiş olan deli gömleğine işaret ediyor. Ne mutlu “insanım” diyene! Kitabı buradan indirin.
1 Yorum
Yazan:fatih y. abbas Tarih: Nis 9, 2009 | Reply
Melih Gokcek isimli Ankara timarli sipahisinin Piramit hastaligi(mesrutiyet caddesi kavsak ve gecitleri) karsisinda AKp icinde tek destegin, surekli Cemil Cicek’ten gelmesi cok manidar.
toplu tasimayi da toplu sekse cevirdiler!
http://kiltabletler-ii.blogspot.com/2009/04/mujde-kollektif-tasima-hizmetinde-toplu.html