Kürt açılımı devletin değil herkesin meselesi
By Konuk Yazar on Ağu 18, 2009 in PKK, Terör, Türk faşizmi, Türk Silahlı Kuvvetleri, Ulus-Devlet
Sunuş: Televizyonu açıyoruz, mesleği “siyaset” olan birileri kapalı kapılar ardında, kırmızı halılar üzerinde bir şeyler yazıp çiziyor. İşlerini iyi yaparlarsa çocuklarımız 80 yaşına kadar yaşayabilir. İşlerini savsaklayacak olurlarsa evlatlarımız 18-20 yaşlarında ölüme gönderilecek yeniden. Nutuklar atılacak “kanları yerde kalmayacaaaak!” diye.
Siyaset siyasetçilere ve generallere bırakılamayacak kadar önemli bir mesele. Bir yandan “Henüz Özgür Olamadık” gibi aktivistleri yakından takip ediyorum, diğer yandan Bingöl’de, Şırnak’ta, Hakkâri’de yaşayan insanlarla yazışıyorum. Çok şükür Türkiye insanı geçmişin acılarından önemli dersler çıkardı. Artık siyaseti siyasetçilere ve generallere bırakmayacak bir kuşak geliyor. Gitgide daha çok insan siyasetin A partisi, B partisi ötesinde vicdan ve hukuk mücadelesi olduğunu görüyor.
Bugün Bingöllü bir avukat konuğumuz olacak. Fahri Alimoğlu da “ben ne yapabilirim ki?” deyip cesaretini kaybedenlerden değil. Terör sorununun halledilebilmesi için bir yasa değişikliği kaleme almış. Yaz başındaki yazışmamızda çok iyimser değildi. Ancak daha sonra Adalet Bakanlığı Kanunlar dairesi başkanlığından daha olumlu bir yanıt geldi ve kısa bir süre sonra da meşhur Kürt açılımı gündeme oturdu.
Güneydoğu’da olan bitenler bilindikçe, aktivistlerin homurtusu yükseldikçe, Fahri Bey’in yaptığı gibi küçük-büyük demeden olumlu çabalar yinelendikçe siyasetçilerin üzerindeki baskı artacaktır. Az ya da çok, hepimizin barış yönünde çaba göstermesinin faydalı olduğunu düşünüyorum.
Aşağıda Fahri Bey’in mesajlarından iki alıntı ve ardından gerekçesiyle beraber Türk Ceza Kanunu değişikliği önerisini bulacaksınız. İlk alıntı yaz başındaki daha karamsar olan mesajdan. Hem mesajlar hem de değişiklik önerisi Bu işlerin “nasıl yürüdüğünü” anlamak açısından düşündürücü…
MY
Birinci mesaj (Yaz başı)
“Bursa ya da Bolu’da sonra bütün yol güzergahı boyunca orman olan ilk şehir de burası. Ancak bir dönem yol güvenliği nedeni ile nerdeyse 30 km uzunluğundaki yol güzergahında yolun iki yanındaki yamaçlarda bulunan meşelikler yakıldı ki, bu çok can acıtıcı bir dönemdi. Allahtan meşe köklerini topraktan çıkarmadığınız sürece inat eden, ısrar eden bir tarza sahip de yeniden canlandı herşey.
Bingöl’de yaşamanın doğal sonuçlarından birisi de PKK’ya ilişkin her gelişmeden direk etkilenmek. Çünkü kırsal alanımız sarp kayaları ve sık ormanları ile PKK’nın barınması için gereken doğal ortamı sağladığı için burada sürekli var oldular. Yıllardan beri süregelen kavgadan en çok yıpranan en çok yorulanlar bizleriz. kendi açık hapishanelerimize çevirdiğimiz şehir de kırsal alana piknik için dahi gidememek gibi saçma sapan zorunlukluklarımız var.
Nedenleri sırlamanın bir anlamı yok çünkü bu iş artık bir şekilde bitmeli demek için sayısız nedenlerimiz var.
Ben de yaklaşık 20 yıllık bir avukat ve bunun son 10 yılını tamamen ceza davaları ile geçirmiş bir hukukçu olarak uygulamadaki yanlışları ve eksikleri yakından gözlemleme şansı bulduğumu düşünüyorum.
Gelip teslim olanlarla konuştum. Yargı süreçlerini izledim, müdahil oldum. Bütün bu süreçlerde olması gerekenin ne olduğu konsunda ön fikirlerim oldu. Hazırladığım yasa tasarısının eksiksiz olduğunu elbette söylemiyorum ama üzerinde konuşulabilecek etrafında dolanılacak temel bir metin olduğunu düşünüyorum.
Tasarıyı ilgili birkaç yere gönderdiğimi yazımda da belirtmiştim. Adalet Bakanığı Kanunlar Genel Müdürlüğü yazdığı 19.06.2009 tarihli, cevabi yazıda halen yürürlükte olan TCK 221’in uygulama sonuçlarının henüz alınmadığını ve bu yüzden bakanlıkça bu konuda herhangi bir değişiklik çalışmasının yapılmadığını bildirmiştir.
Oysa mevcut madde metninin sonuç almaya uygun olmadığı açıkça anlaşılmış durumdadır. Değişiklik teklifinin nedeni de zaten bu madde ile sonuç alınmasının imkansız olduğunun anlaşılmasıdır.”
İkinci mesaj (Yaz sonu)
“Bu arada Adalet Bakanlığı Kanunlar dairesi başkanlığından bu gün yeni bir yazı geldi. Bu kez yasa teklifi önerimin dikkate alındığını ve kanun yapım çalışmalarında kullanılacağını yazmışlar. İkinci kez neden yazma ihtiyacı duydular açıkçası anlayamadım ama sanırım birilerinin dikkatini çekmiş olmalı.”
GEREKÇE
Bugüne kadar eve dönüş yasası, topluma kazandırma yasası, pişmanlık yasası v.s gibi değişik tanımlamalara konu olan benzer yasaların beklenen sonuçları doğurmadığı aşikardır.
Daha önceden yapılan hiçbir düzenlemeden beklenen sonuç sağlanamamış ve bu düzenlemeler daha çok cezaevlerinde tutuklu bulunanların faydalandığı yasalara dönüşmüşlerdir.
Yasal düzenlemelerden beklenen faydanın sağlanmaması ve yasalardan faydalanmak için başvuranların çok az sayıda olmasının nedenleri irdelendiğinde asıl problemin “kişisel güvenlik ve yasalara karşı güvensizlik” olduğu anlaşılabilmektedir.
Dağdan inmesi, silahını bırakıp teslim olması istenen kişi yasal düzenlemeye güvenmemekte ve aynı zamanda kendi can güvenliğinden emin olamamaktadır.
Hazırlanan tasarı her iki sorunun da çözümü olma amacını taşımaktadır.
Maddenin 1.fıkrasında herhangi bir değişikliğe gidilmemiştir. Özellikle örgüt kurucularına ilişkin düzenlemenin değiştirilmesi için mevcut konjöktürde bir gereklilik görülmemiştir.
Gönüllü olarak örgütten ayrılmayı düzenleyen 2. fıkranın (a) bendinde örgüt üyesine ‘tutuklanmama garantisi’ verilmektedir. Bunun anlamı yargılama sürecini kendisini güvende hissedeceği ailesinin yanında geçirebileceğidir. Bu kendi güvenliğine ilişkin kaygılarını ortadan kaldıracak ve gönüllü vazgeçmeyi kolaylaştıracaktır. Toplumsal açıdan ortaya çıkacağı iddia edilecek tepkiler ve güvenlik zaafı ise örgüt üyesinin adli kontrole tabi tutulması ile ortadan kaldırılabilecektir.
Suç işlememiş olması şeklinde düzenlenen (b) bendinde, halen yürürlükte bulunan suça iştirak etmemiş olma halinden farklı olarak, örgüt üyesinin işlenmiş olan suçun asli faili olmasını zorunlu kılmaktadır. Bu düzenleme de örgütten ayrılmak isteyen örgüt mensubunun kararını olumlu yönde etkileyecektir.
2.fıkranın (c) bendi gönüllü olarak ayrılan örgüt üyesine “en kötü durum senaryosunu” göstermektedir. Bu da sonucun öngörülebilir olmasını sağlamaktadır.
Sonucu asıl öngörülebilir kılan ise 4.fıkradır. Örgüt üyesi ceza alması halinde dahi aldığı cezanın 5 yıl süre erteleneceğini bilmektedir. Bu ise yasaya, yargılanma sürecine ve sonuca olan güvensizliği ortadan kaldıracaktır.
Yani bir örgüt üyesi gönüllü olarak teslim olduğunda;
Tutuklanmayacağını,
Ceza alması halinde dahi cezasının erteleneceğini ve kendisine toplumsal yaşama dönmek için belirli şartlar altında ikinci bir şans tanınacağını bilecektir.
Yakalanan örgüt üyesine ilişkin 3.fıkra ile yapılan düzenlemeyle yine sonuçların öngörülebilir olması sağlanmıştır.
Yakalanan örgüt üyesinin 3.fıkra da düzenlenen lehte sonuçlardan faydalanabilmesi, örgütün yahut örgütün lokal biriminin dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi şartına bağlanmıştır.
Örgütün lokal birimi tanımı, yakalanan örgüt üyesinin içinde bulunduğu gurubu karşılamaktadır. Binlerce mensubu olan silahlı bir örgütü, bir üyenin vereceği bilgilerle dağıtmak mümkün olmadığı için yakalanan örgüt üyesinin, kendi içinde bulunduğu guruba ilişkin doğru ve elverişli bilgi vermesini beklemek ve buna hukuksal sonuç yüklemek daha uygun görülmüştür.
Öte yandan örgüt üyesinin verdiği bilginin elverişli bilgi olup olmadığının değerlendirilmesi mahkemlere değil kurulacak olan İçişleri Bakanlığı “Terörle Mücadele Müsteşarlığına” bırakılmıştır. Çünkü mahkemelerin görevi terörle mücadele değildir. Bu nedenle verilen bilginin terörle mücadeleye elverişli olup olmadığı, bu bilgiyi değerlendirecek olan Terörle Mücadele Müsteşarlığına bırakılmıştır. Müsteşarlığın kendisine mahkemeler tarafından gönderilen dosyaları inceleyerek, kanaatini mahkemeye bildirmesinin daha doğru ve amaca uygun olacağı düşünülmüştür.
4.fıkra ve alternatif 4.fıkra ertelemenin süresine ilişkindir. 2.fıkraya göre tesis edilen cezaların beş yıl, 3.fıkraya göre tesis edilen cezaların ceza süresi kadar ertelenmesi öngörülmektdir. Cezanın ertelemesinin, yargılama faaliyetinin sonuçlarını öngörülebilir kılacağı düşünülmüştür.
Yakalanan kişinin cezasının ve ertelemede geçirmesi gereken sürenin, gönüllü olarak ayrılandan daha fazla olmasının, gönüllü ayrılmayı motive edebileceği ögörülmüştür.
Ceza süresi kadar veya beş yıl boyunca uygulanacak olan erteleme kararı örgüt üyesinin rehabilitasyonu için uygun olduğu düşünülen bir süredir. Sistem rehabilitasyon konusunda üzerine düşeni yapmalı ve toplumsal yaşama iade edilen örgüt mensuplarının bu yeni duruma ayak uydurmalarını sağlayacak önlemleri almalıdır.
TCK 221. maddesinin yukarıdaki şekilde değiştirilmesi ve bu değişikliğin doğru biçimde anlatılması halinde bu yasal düzenlemenin işlevsel olabileceğine ve gelecekte olması muhtemel gelişmelerin önünü açacağına inanılmaktadır.
TÜRK CEZA KANUNU
MADDE 221
Değişiklik Teklifi
(Gönüllü Vazgeçme)
(1) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu nedeniyle soruşturmaya başlanmadan ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce, örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan kurucu veya yöneticiler hakkında cezaya hükmolunmaz.
(2)-Gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildiren örgüt üyesi hakkında;
a- Tutuklama kararı verilmez ancak uygun görülecek diğer adli tebdirler uygulanabilir.
b- Örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suç işlememiş ise cezaya hükmolunmaz.
c- Örgütün faaliyeti çerçevesinde işlediği suçlardan dolayı suç, müeebbet hapis ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde, beş yıldan on yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların dörte üçü indirilir ve bu halde verilecek hapis cezaları toplamı beş yıldan fazla olamaz.
(3)-Yakalanan örgüt üyesi; örgütün yahut kendisinin de içinde bulunduğu örgütün lokal biriminin dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi koşulu ile;
a- Örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suç işlememiş ise hakkında cezaya hükmolunmaz.
b- Örgütün faaliyeti çerçevesinde işlediği suçlardan dolayı hakkında suç, müeebbet hapis ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde beş yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların dörte üçü (veya yarısına kadarı) indirilir ve bu halde verilecek hapis cezaları toplamı yedi (veya on) yıldan fazla olamaz.
c- Örgüt üyesinden elde edilen bilgilerin elverişli olup olmadığı Terörle Mücadele Müsteşarlığınca (veya İçişleri Bakanlığınca) değerlendirilir.
(4)-Yukarıda 2 ve 3 nolu bendelere göre yapılan yargılama sonunda kişi hakkında ceza hükmü verilmiş ise bu hüküm ferileri ile birlikte beş yıl süre ile (veya ceza süresi kadar) ertelenir. Bu beş yıl içinde (veya ceza süresi içinde) aynı neviden (veya kasıtlı) başka bir suç işlenmemesi halinde karar bütün sonuçları ile birlikte ortadan kalkar.
(4)Alternatif ) Yukarıda 2 ve 3 nolu bentlere göre yapılan yargılama sonunda kişi hakkında ceza hükmü verilmiş ise 2 nolu bende göre verilen cezalar beş yıl süre ile 3. bende göre verilen cezalar ceza süresi kadar bütün ferileri ile birlikte ertelenir. Erteleme süresi içinde aynı neviden (veya kasıtlı) başka bir suç işlenmemesi halinde karar bütün sonuçları ile ortadan kalkar.
(5)- Bu madde örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişiler hakkında da uygulanır.
(6)-Kişi hakkında, bu madde yalnızca bir kez uygulanabilir.
1 Trackback(s)