Evet susacağız!
By Özlem Yağız on Eki 2, 2009 in Terör, vicdan
…
Buraya bakın, burada, bu kara mermerin altında
Bir teneffüs daha yaşasaydı
Tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür
Devlet dersinde öldürülmüştür…. (Meçhul Öğrenci Anıtı, Ece Ayhan)
Bir roketle küçük bir kız çocuğu paramparça edildi bu ülkede. Annesi parçalarını eteklerinde taşıdı. O roketin nasıl atıldığını öğrenmek için savcılar gitmedi olay mahalline. Hükümeti, muhalefeti hani sesiniz? Susacak mısınız! Yarın çocuklarınızdan da mı utanmayacaksınız bu suskunluğunuz karşısında diye yazmış Ahmet Altan özetle 1 Ekim tarihli yazısında.
Neden susup susmayacağımız konusunda tereddüde düşmüş. Neden abesle iştigal eden bu soruyu sorup canımızı sıkmış anlaşılır gibi değil. Susacağımız belli değil mi? Hep susmadık mı?
5 Eylül 2006’da Batman’lı 11 yaşındaki Mizgin Özbek öldürüldüğü zaman susmamış mıydık? Hani hasta annesi ile doktora giderken yolda aracını çevirip binen PKK militanlarını öldürmek için ateş açtığı zaman askerler, hatırlar mısınız küçük Mizgin de ölmüş cesedi paramparça olmuştu. Onun da aynı Ceylan’a benzeyen iri kara gözleri ile şaşkın şaşkın baktığı bir vesikalık fotoğrafı kalmıştı geriye. Aynı Ceylan gibi ne gazeteler, ne televizyon 11 yıllık bir solukta geçen bu hayata aldırmamış bir köşecikte olsun yer vermemişti. Batman’lı Mizgin için de bir hesap soran çıkmamıştı. O gün hükümet susmamış mıydı? O gün muhalefet susmamış mıydı?
O gün ‘biz’ susmamış mıydık?
Susacak mısınız? Bakın şimdi şu sorduğu soruya Ahmet Altan’ın!
Şüpheniz mi var?
12 yaşındaki Uğur Kaymaz evinin önünde 13 kurşunla öldürüldüğü zaman susmadık mı? 12 yıllık kısa bir hayat, her yıla bir kurşun hediye etmişti hani devleti ona. Hatta bir de fazlası vardı vücudunda. Tabi olacak o kadar çocuklarımız kıymetlidir bizim! Varı yoğu esirgemek olmaz. Uğur Kaymaz’ı vuranlar ‘aklandı’ bu ülkede. Uğur Kaymaz’ın annesine dava açıldı. Yargılandı. Kardeşleri kabuslar görüyormuş Uğur Kaymaz’ın. Rüyalarında ağbileri ile konuşuyorlarmış sık sık. Kimin umurunda. Biz yaklaşık bir yıldır basını ile milleti ile zengin şımarık bir katilin öldürdüğü kızın cinayetini çekirdek çitlercesine izleyip lanetler yağdırırarak vicdanımızı aklamadık mı?
Uğur Kaymaz adını duydukça milletçe susmadık mı?
Gene susacağız!
Binlerce faili meçhul olurken, 4000 köy yakılıp, bir milyon insan şehirlerin varoşlarına sürülürken nasıl sustuysak öyle susacağız.
Ortadoğu’nun en zalim bayramı newrozlarda 8 yaşındaki Enes Ata, 8 yaşındaki İsmail Erkek, 9 yaşındaki Abdullah Duran, 5 yaşındaki Hatice Katar, 90 yaşındaki Ramazan Bayram ve daha niceleri öldürüldüğünde nasıl susmuşsak öyle susacağız…
Sonra dönüp yüzümüzde riyakar bir gülümseme ile kardeşlik edebiyatından bahsedeceğiz çarşıda pazarda.
Kürt Türk kardeştir diyeceğiz…
Biz birbirimizden kız alıp kız verdik diyeceğiz…
Dağda sürüsünü otlatan Ceylan kıza ne oldu demeyecek kimse.
Bütün bir basın her gün tekrar tekrar öldürürcesine de olsa cinayetin yüz kızartan ayrıntılarını vererek Münevver gibi haber yapmayacak onu. Elimizde mendiller olmayacak, fotoğraflı eylemler düzenlemeyeceğiz onun için. Mahkemelerine koşup ayakkabı bile fırlatmayacağız Ceylan’ın ruhu şad olsun diye.
Evlerinden alınıp faili meçhullere giden babalar ve evlatları için dökecek gözyaşlarımız da yok bizim. Gözyaşlarımızı birbirinin kopyası kepaze televizyon showlarına sakladık her gece.
Pornografik olmayan acılar ilgimizi çekmiyor. Bir mezrada çocuğunun cesedini eteklerinde toplayan annelerin acısı mazoşist haz duygumuzu okşamıyor. Ucunda hafızalarımızın kuytularına kazınmış sorgucuların riskleri varsa hesap sormak işimize gelmiyor. Ve dahi Münevver’in ailesinin acılarına ağlamak nasıl olsa bu ülkede hepimizi iyi insan yapmaya fazlasıyla yetiyor.
Biz susacağız,
Basın susacak,
Yargı susacak,
Hükümet susacak,
Muhalefet susacak,
Geriye Ceylanların, Mizginlerin, Uğurların, Eneslerin, Haticelerin, İsmaillerin, Abdullahların sessiz ahı kalacak.
Onların ahı yankılanır dururken göklerde biz hep susacağız:
Ta ki birgün gelip hiç kimsenin kaçamayacağı bir mahkemede o ayetin sırrına vakıf olana kadar!
“ZULMEDENLERE MEYL ETMEYİN YOKSA SİZE ATEŞ DOKUNUR.”
( HUD SURESİ 113)
9 Yorum
Yazan:siyah kelebek Tarih: Eki 2, 2009 | Reply
Bu yazı’nın üstüne bir ahh çektim..Ancak, bukadar duyarlı olmanı tebrik etmekle yetinip bende duyarsız riyakar sözde türk milleti olarak sadece susacagım saygılar..
Yazan:Mustafa Aslan Tarih: Eki 2, 2009 | Reply
DD ekibinin bu konuda susmaması güzel…
Yazan:eg Tarih: Eki 2, 2009 | Reply
ne acı. birbirlerine köşelerinden atıp tutan basın organları bir tek bu konularda birbirleriyle mutlak bir anlaşma sağlıyorlar. neden diye düşünüyorum kaç gündür. neden?
Yazan:rahşan Tarih: Eki 2, 2009 | Reply
maalesef ki susuyoruz.dünden bu güne bir kürt kızı olarak olaylara baktığımda bugün kü yapılan sözüm ona demokratık açılımının adı maalesef ki sessizce büyüyen katliam açılımı koymaktan başka bir yol göremiyorum.ancak bildiğim birşey var ki oda birgün mutlaka bu kara tarihi aklamak için mutlaka ama mutlaka birilerinin dar ağacında sallanmasına seyirci kalacağımdır.sevgili ceylan ne ilk nede sondur.nice nin bir sözü sadece teselli verebiliyor bana BENİ ÖLDÜRMEYEN BENİ GÜÇLENDİRİR.buda şu anlama gönderiyor gizli yatan bir gücü gizli eylemlerle yok etme politikasını yaşatıyorlar biz kürt halkına.kınamak yetmiyor ancak yinede esefle kınıyorum
Yazan:MY Tarih: Eki 2, 2009 | Reply
Talihsiz kiz “önemli” futbol maçlari sirasinda öldü.
Konusmasi gerekenler 3G telefondan maç seyrediyorlardi, bu sessizlik ondandir.
Yazan:Ali Duman Tarih: Eki 3, 2009 | Reply
o havan topunu askeriyenin yapmadığının açıklamasını en nihayet yapan basın sözcüsü generalin mimiklerine, gözlerine ve vucut diline dikkat edin, sn. generalin, ağzından çıkanlara kendisi de inanmıyormuş gibiydi, neticede insan, belkide asker olmasına rağmen ağır basan bir vicdan sahibi. genkur kendisine daha demir görünümlü, mimiksiz, ifadesiz bir sözcü seçme durumunda kalabilir.
onbaşılarının bile yalan söylemediği bir ordunun generalleri de yalan söylememelidir.
yalanın en büyüğünü jitem gerçeğinde de görmüştük, en yüksek rütbeli iki general hepimizin gözünün içine baka baka “jitem yoktur” demişti, kimbilir belkide yokturdur, tabi yerseniz. “biz ne diyorsak o”, anlayışının kredisi sonsuz değil.
hesabı sorulmadıkça ceylanların ahı mutlaka çıkacaktır.
Yazan:Mert Kayhan Tarih: Eki 3, 2009 | Reply
Küçükken, yani 10 – 15 yaşları arasında en sevdigimiz oyunlardan biriydi denizin dalgasiz oldugu zamanlarda sahile inip suda tas sektirmek. Ozamanlar piknikçilerin şölenyeri olan bu sahilyolu heyulası da yoktu ortalıkta.
Deniz dalgalı oldugunda da, halen süregelen alışkanlığım, çocukluktan yegane mirasım bisiklet binmenin dışında denize taş atmaktır.
Hep düşünürdüm, bugünde düşünürüm. Dedim ya, çocuk yanım düşündürür çünkü.
Acaba bu attığımız taşlar, dış dünyadan gelen bir bomba gibi, bir göktaşı gibi o anda alttan geçmekte olan bir balığa veya denizin dibinde yeni yumrta bırakılmış bir balık yuvasına isabet etmektemiydi. Biraz içim burulur sonra vazgeçerim denize taş atmaktan, kendi dünyalarında kimseye zararı olmadan yaşayan bu canlıları hayatına bir bomba düşürmemek için dış dünyadan.
Asker için de, kendi mekanize birliği dışında kalan yerler sanki bir deniz, sanki suyun altını görmediğinde orada hiçkimse yokmuşcasına atıyor bombalarını havan mermilerini. Ormanda yaprak toplamaya gitmiş bir Ceylan mı varmış, Cudide koyunlarını otlatan bir Haco mu varmış görmüyor bilmiyor, bilmek te istemiyor, çünkü önemsemiyor.
Kin ve öfke, açık buldukları yerden kolaylıkla sızan birer virüs gibidir. Kanayan yüreklerdeki açık yaralar, kin ve öfke ile dolduruluyor…
Bölgede havan atışı yapılmadı bir açıklamadır, o halde ceylanı kurtlar parçaladı….
Yazan:AYHAN KAYACIK Tarih: Eki 3, 2009 | Reply
bu yazıyı yazan kardeşime binlerce kez helal olsun …
gün gelir bu ülkede sessiz çığlıklar ses bulur…
susanların yapanaların edenlerin eyleyenlerin hepside bu sesden sağır olur…
ziraa o ses bir gün mutlaka gelecektir…
hiç olmazsa o ses israfil(a.a.) suru olur ama o ses bir gün mutlaka kulakları sağır eder…
Yazan:özlem Tarih: Eki 4, 2009 | Reply
Tesekkur ederim yorumcu arkadaslara ,cılız da olsa bir sesimiz var galiba:)