İstanbul’daki Büyük Camilerde Irkçı Mahyalar
By Ayla Chignardet on Eki 6, 2009 in Basın günlüğü, Türk faşizmi
Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa Siyonist işgal altında! Türkiye’deki kimi büyük camiler ise ırkçı kuşatma altında! Evet, bu akşam İstanbul’da kimi camilerin minareleri arasına asılan ışıklı yazılar “açılım” çabalarına karşı adeta avaz avaz bağırıyor! 05.10.2009 23:51
Kuşatma Altında Olan Sadece Mescid-i Aksa mı?
Aşağıdaki fotoğraflar bu akşam İstanbul Eminönü’nde bulunan Süleymaniye Camii’nde çekildi. “İstanbul’un Kurtuluşu” yıldönümü nedeniyle asıldığı öğrenilen yazılar, camilerin de nasıl resmi ideolojinin kıskacı altında olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Ramazan aylarından alışık olduğumuz kimi rahatsız edici yazılar, bu sefer ırkçılığı ortaya koyacak bir düzeye geldi. İstanbul’un birçok yerinden rahatlıkla görülebilen Süleymaniye Camii’nde asılan “Ne Mutlu Türküm Diyene!” AK Parti Hükümeti’nin “Kürt Açılımı” adı altında attığı olumlu adımlara adeta balta vurur nitelikte. Diyanet’ten izinsiz asılamayacağı göz önünde bulundurulduğunda camilerin bizzat devlet eliyle provokatif amaçlara meze mi yapıldığı sorusu gündemleşmekte. Her sabah okullarda çocuklarımızın körpe beyinlerine ant saçmalığıyla Kemalizm ve ulusçuluk virüsünün zerkedilmesi yetmedi; şimdi camiler eliyle tüm topluma bu deli gömleği giydirilmeye çalışılıyor.
Öte yandan Eyüp Camii’nde de eşine ancak kışlalarda rastlayabileceğimiz “Önce Vatan!” yazılı mahya asıldığını öğrendiğimizi de belirtmiş olalım.
Kur’an’da Rabbimiz tarafından “çevresi mübarek kılınmış” diye tavsif edilen Mescid-i Aksa’nın tehlikede olduğuna dair yoğun gündeme rağmen geçtiğimiz Cuma günü “Camiler Haftası” adı altında okunan hutbelerde Mescid-i Aksa’nın asla konu edilmediğini gündemleştirmiştik. Meğer asıl gündemleştirilmesi gereken Türkiye’deki camilerin içler acısı hali imiş! “Laik Devlet”, camiler eliyle dine müdahale ettiği yetmezmiş gibi, bir de ırkçı söylemlerini camileri kullanarak gündemleştiriyor. Irkçılığı reddeden bir dinin mensupları olarak yaşadığımız sessizlik ise ne utanç verici!
HAKSÖZ-HABER
ÖZGÜR-DER’DEN PROTESTO EYLEMİNE ÇAĞRI!
ÖZGÜR-DER BUGÜN (6 EKİM SALI) 14:30’DA KONU ÜZERİNE SÜLEYMANİYE CAMİİ’NDE BİR PROTESTO EYLEMİ GERÇEKLEŞTİRECEK!
Özgür-Der’den Yapılan Açıklama:
CAMİLERİMİZİ KİRLETEN IRKÇI-ŞOVEN DAYATMAYI PROTESTO EDİYORUZ!
Türkiye bir yandan açılım tartışmaları ile kısmen de olsa resmi ideolojik tabularla yüzleşme süreci yaşarken, resmi ideoloji fanatizmi statüko muhafızlığında direniyor. Bu doğrultuda provokatif adımlar atılmaktan da kaçınılmıyor. Bunun son örneğini dün gece Süleymaniye Caminin mahyalarında gördük. Ulusalcı fanatizmin açık bir yansıması olan ırkla, kanla övünç ifadesi ne yazık ki Rabbimizin adının yüceltilmesi ve kulluk görevimizin ifası için inşa edilen camilerimizin tepesine asıldı. Irkçı-şoven körlüğün göstergesi olan bu tutum inancımıza, değerlerimize açık bir saldırıdır. Siz değerli medya mensuplarını, bu çirkin uygulamanın sorumluları olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nı ve İstanbul Müftülüğü’nü protesto etmek için saat 14.30’da Süleymaniye Camii önünde düzenleyeceğimiz basın açıklamasına bekliyoruz.
Fotoğraf: Zeynep Şimşekçakan
46 Yorum
Yazan:Mehmet Karabulut Tarih: Eki 6, 2009 | Reply
Bence siz şuan ırkçı bir tavır içindesiniz. Unutulmamalıdırki Mehmet Âkif Ersoy’unda belirttiği gibi..
Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli-
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.
Ozaman şu çıkmıyormu ortaya, Bir devlet olmazsa bu ezanlarda okunmaz.. O zaman ortaya çıkan sonuca dikkatlice bakalım.. Pek tabiki Cami’lerimizde ezanlarımızın yanında devletimizinde ismini duymalıyız.. Bunu bir kürt olarak yazıyorum ve ideolojilerinizi çirkin bir şekilde yansıtmamanızı temenni ediyorum… Unutulmamalıdırki, Milletsiz Devlet, Devletsiz’de Din Özgürlüğü olmaz..
Yazınıza tamamen karşı çıktığımı bilmenizi istiyorum.
Yazan:Hülya Tarih: Eki 6, 2009 | Reply
ille de bir cümle yazmak gerekiyorsa özel günlerde camilerimize ümmetin ortak değerlerine yer verilsin, hadis de olabilir ayet de, yahut benim şu anda aklıma gelmeyen başka değerde sözlere yer verilebilir, yeter ki ayrımcılık gözetilmesin…
Yazan:MY Tarih: Eki 6, 2009 | Reply
Selamlar Mehmet Karabulut,
Islam irkçiligi ve milliyetçiligi reddeder. Devlet elbette lazim ama kan, soy ve irkdavasi dinimizde yasaktir. Mehet Akif Arnavut asilli oldugu için Türkçüler tarafindan dislanmistir. “Milli marsimizi keske bir Türk yazsaydi” denildigini duyunca çok kirilmistir.
Dedigim gibi Islam’da kan, soy ve irk davasi yasak. Bunu detaylari ve ispatlariyla surada anlatmis ve tartismistik. KURTLU HiLAL. Vakit ayirip okuyabilirseniz çok memnun olurum.
Saygilarimla
http://www.derindusunce.org/2007/08/21/kurtlu-hilal/
Yazan:Mehmet Karabulut Tarih: Eki 6, 2009 | Reply
Hülya hanım son söylediklerimi tekrar okurmusunuz?..
Milletsiz Devlet, Devletsiz’de Din Özgürlüğü olmaz..
Yazan:Mehmet Karabulut Tarih: Eki 6, 2009 | Reply
Sayın MY Özellikle şimdi okumaya başlıyacağım.. ve En kısa sürede görüşlerimi yazacağım. Zaman ayırdığınız için teşekkürler.
Yazan:Hakkı Tarih: Eki 6, 2009 | Reply
Peygamberimizin namaz kıldığı camiiye de ırkçı Araplar tutup “Ne mutlu Arabım diyene” yazsınlar. Böylece herkes camiisinde milli gövde gösterisi yapsın. Zaten Allah camiileri propaganda yapalım diye göndermedi mi?
Yazan:MY Tarih: Eki 6, 2009 | Reply
Peygamberimizin namaz kıldığı camiiye de ırkçı Araplar tutup “Ne mutlu Arabım diyene” yazsınlar(HAKKI)
Güzel bir ironi ama gerçek ayni zamanda. Suudilerin bir kismi diger araplari asagiliyor. Bazi Suudi kabileleri de KAN itibariyle kendilerini diger kabilelerden üstün addediyorlar. Endonezya vb ülkelerden gelen isçin temizlikçi kadin vb insanlar da asagilaniyor.
… Evet, Kâbe’ye NE MUTLU ARABIM DiYENE yazilsa ne aci olur degil mi?
Yazan:Mehmet Karabulut Tarih: Eki 6, 2009 | Reply
Bence konuyu cok farklı yerlere getiriyorsunuz..
Simdi geri kafalılık diyecek oldum ancak burada bir gerili yok.. sadece düşünce farklılıkları var..
Çanakkale savaşında cephe arkasında Kuran-ı Kerim okuyan ve ilk kim Şehadet şerbetini yudumlayacak diye oyunlar oynayanlar vardı..
Burada söyle birşey var;
Dinin temelini sağlam tutmak için bir kilitlenme gerekli. Orada Ne Mutlu Kürtüm yazsa Türkler seslerini çıkartırdı. O zamanda bir konu gözden kaçıyor sanırım..
“Ne Mutlu Türküm Diyene” – Mustafa Kemal Atatürk
Demekki bu bir siyasi görüş değil önder olarak kabul edilen bir kimsenin sözüdür. Bunca yıldır yazıldıda şimdi neden bu sorun olmaya başladı..
ve Sn MY verdiğiniz makale’yi okudum. Ancak orada yazılanlar sadece kendi içinde “derindusunce” üzerinden verilmiş örneklerle dolu. Diğer dış bağlantılar sadece bilgi amaçlı..
Kanımca o kadarda bağlayıcı bir makale olmamış ve Ben Milliyetçi bir görüşe sahip olmadığım içinde benim kafa yapıma ters çok şeyle karşılaştım.. Ancak şunuda belirtmek isterimki; Hakkı bey’in yaptığı ironi KÂBE gibi kutsal bir mekan’da böyle birşeyin olamayacağını bilmeliler. Orada 100 Milyon insan varsa Dünyada 1.2 milyar Müslüman var..
Ancak Türkiyenin Büyük bir çoğunluğu Müslüman ve TÜRKİYE Vatandaşı.. Yani iç tüzükdede böyle bireşeyin ayrımcılığı depreştireceği düşüncesinde değilim..
Çok yazdım sanırım.. sabrınız için teşekkürler.
Yazan:cb Tarih: Eki 6, 2009 | Reply
ben de bu camiilerde ‘kokmuş amigoluk’ yapanlara tepkimi şu cümleler ile vereyim ;
BU MÜSLÜMANLARDAN UTANIYORUM !
İsim vermeyeceğim geçenlerde bir olay oldu,düzenlenen bir etkinliğe davet edilen X şehri Diyanet görevlileri çok değerli bir etkinliğe,üstelik içerik olarak yasal bir sorun olmadığı halde bürokratik bir yazışma olmadığı ve resmi belgeler ile davet gelmediği gerekçesi ile katılmadı daha doğrusu katılamayacağını belirtti.Buraya kadar klişe bir resmi kurum duruşu olarak olayı kısmen anlayabiliyorsunuz.
Bugünlerde yine bazı olaylar oluyor.Bir çok camiinin mahyalarını ‘ Ne Mutlu Türküm Diyene ‘ , ‘ Önce Vatan ‘ sloganları süslüyor.Yani birileri Müslüman çoğunluğun olduğu bir ülke de asla ve asla zerre ırkçılığı tasvip etmeyen bilakis karşısında duran bir dinin kutsal mekanını,kendi ideolojik baskınlığı adına kullanıyor.Bir ülkenin insanlarına yapacağı baskıyı o ülkenin kutsalı üzerinden gerçekleştiriyor.Dine ırkçı bir cümle ile zarar vermekle kalmıyor,dini kullanarak,dinin kutsal mekanında ayrımcılığa davet ediyor.Peki ;
Diyanet ya da Müftülük bunu görmüyor mu?
O mahyaların asıldığı camiilerin imamları bunu görmüyor mu?
Varlığını ve yapacağı her işi yasal prosedüre uygun yapma zorunluluğundan dem vuran Diyanet ya da Müftülük’e o mahyaların asılması gerektiği yasal olarak mı bildirildi?
Yasal olarak bildirildi ise bu ülke Kürt Açılımının neresinde?
Yok yasal değilse,yasal süreç olmadan nefes almadan Diyanet ya da Müftülük görevlileri bu gücü kendilerinde nasıl buluyorlar?
O camiinin imamı bir Diyanet görevlisi ya da Müftülük görevlisi değil mi?
O camiinin imamı,o camiinin herşeyinden sorumlu değil mi?
Bir imam dini bilmekle mükellef değil mi?
İmam efendi bu din ‘ırkçılığı’ lanetlemez mi?
Camiiler ne işe yarar?
İnanan müslümanlar için kendilerini ruhen arındırdıkları bir mekan nasıl kendi ırkından olmayanların sloganlar ile ötelendiği bir yer oluyor?
Yoksa camiileri babasının çiftliği sananlar mı var?
Camiiler insanların toplandığı,ırk,renk,şekil,mezhep farkının gözetilmediği toplayıcı bir araya getirici mekanlardır.İmamlar toplumun huzuru ve refahı açısından yol gösterici hatta bulundukları muhitte yaşanan bir sorun olduğunda uzlaştırıcı din görevlileridir,en azından öyle olmadılar.Bir camiinin minaresine ancak ve ancak o dinin güzel ve birleştirici cümlelerinden biri yazılır.Farklı ırkların bir arada yaşadıkları bir ülke de,bu bir arada yaşamanın zorluğu hayatın her zerresinde işlemişse ne resmi olarak,ne bir dini kurum olarak,ne bir din görevlisi olarak ne de bir Müslüman olarak o minarelerin arasına ayrımcılık güden sloganlar yazamazsınız.Yazarsanız emrine uymadığınız bir dinin din görevlisi olarak o minareye çıkıp ezan okurken Arabistan gibi milliyetçiliği baskın olan bir yer de,ilk ezanı okuyan,Habeşli,zenci bir köle Bilal Habeşi’nin hakkı gelir yüreklerinize konar.Ve siz gibi olmayan Müslümanlar sizden utanır,Bilal’de utanır,Rasul’de utanır.Bu kadar utançtan sonra da sanırım o mahyanın gölgesinde,kararmış bir yürekle secdeye varılmaz,varılsa da yüzüstü yatışınızdan öteye geçmemiş,Allah’a ulaşmamış secde etmeyen bir secdeye gitmiş olursunuz.Sonra yerden doğrulduğunuzu sanarsınız ama halen yerdesinizdir zira bu utancın yüzü göğe değil ancak secdesi yarım bir yere bakar.
Dinin birleştiriciliğine rağmen,dışlama niyeti taşıyan iki cümlesini,camiimin mahyasına yerleştiren bu Müslümanlardan,biz Müslümanlar utanırız !
Yazan:Mustafa Tarih: Eki 7, 2009 | Reply
Cok dikkatimi ceker…hani bazi polisiye filimlerinde olur ya… komiser katili yakalamak macerasina düsünce komiserde yavas yavas haddi asarak katilesiyor. Irkciligi zem ederken yerden yere vururken irkcilikla alakasi olmayan seyleride katiyoruz. Cünkü ince düsüncemizi hemen kenara atiyoruz.
“Ne mutlu Türküm diyene” öyle veya böyle okunabilinir. Söyleyenin maksadi ve kasdi nedir? Türk oldugunden veya kendini öyle gördügünden mutluluk cikariyorsa ve var bunda? Irkcilik olmayan milli hisler ve empati ne olacak? Bunlar tabii olarak vardir. Insan topluluklarinda “biz” suurununun genis halkalarindan biride millet suurudur.
Türküm ve bundan iftihar duyarim. Kürdü arabi veya baska milletlerden olanlarida asgilamam. Israilliyide asagilamam. Arabligindan hoslanada birsey demem. Vatanimi severim. Kayseri sevgimde vardir. Erciyes resimlerini bir yerde görsem sevinirim. Milli maclarda gol atilinca bazen benide heyecan kaplar. Bayrak sallayanida yadirgamam.
Milliyetciligi ideoloji sekline sokanlarida irkciligida red ederim.
Ümmet birligi üst bagdir. Bunun icinde farkliklara yer verilir. Ümmet ile millet birbirine zit degildir. Islama hizmet serefinden gelen hiyarsiler vardir ümmetde. Istisnai olarakda seyyidlerin seriflerin hasimilerin kureysilerin özel statüleri vardir. Hatta hakiki arablarin (arablasmis olanlarin degil) öezl yeri vardir cünkü bircok hadislerde övülmüsler. Eskiden atalarimiz arablara daima saygili idiler. Zenciler bu saygiyi kendilerine cekmek icin kendilerine “arabim” derlerdi. Ordan gelme zencileride arab görme bizde. Osmanlidan kalmadir.
Ecdadimizda Osmanlida yüksek kültür var idi. “Ben Türküm” diye kimseye karsi böbürlesmezlerdi. “Ben Osmanliyim” diye bir üst kimlik kurmaya calisirlardi. Inglizlerdede öyle ingliz olmayana karsi hicbir zaman “ne mutlu inglizim diyene” demezler. Yasantilari ile milliyetcidirler hem sagcisi hem solcusu.
“Ne mutlu Türküm diyene” cümlesinin orda burda poster gibi herkezin gözüne sokmalara karsiyim ayiptir. Hem yanlis anlamaya ve provokeye kacabildigi icin karsiyim.
Yazan:mesut Tarih: Eki 7, 2009 | Reply
Kitlelere ulaşma arzusu sınır tanımıyor. Milliyetçiler İslamdan, İslam da milli değerlerden pay kopartarak büyümeye çalışıyor. Büyüklük tutkusu olmadık şeyleri yan yana getiriyor. Kavramları esas içeriklerine sabitlemenin imkanı yok. Çünkü karşımızda tatmin olmayan bir arzu var. O her yerde ve her şey de olmak istiyor. Kuşatıcı bir iştah ve bununla gurur duyuyor. Bir kurbağa gibi şişiniyor, nereye kadar
Yazan:mesut Tarih: Eki 7, 2009 | Reply
Şehirler binlerce camilerle kuşatma altında. Şimdi Türk sözünü görünce irkiliyorlar. Gece gündüz Allahın propagandası yapılırken niye sesiniz çıkmıyor? İstanbul’da otuzbin cami var, Konya’nın bir ilçesinde ise daha fazlası var. Minareler biraz da faşistlere çalışsın.Bu hep böyle olmadı mı, niye şaşırıyoruz? Ayrımcılık olmasın, şu olmasın bu olmasın deniyor. Hem her yerde olacaksınız hem ötekine yaşama hakkı tanıyacaksınız.Bu ikiyüzlülük değil mi?
Yazan:mesut Tarih: Eki 7, 2009 | Reply
Bakın siz hele, İslam ideolojisi faşistlerle işbirliği yaparken yakalandı.Üstelik ulu orta, hiç çekinmeden şehrin ortasına bayrak açar gibi açıvermiş kendini. Cematin akıllı çocukları hassasiyetlerini belli etmekte gecikmediler. Bu durumu insanlık ailesi için sevindirici bulabiliriz, ama biliyoruz ki cematlerinin büyük bir kısmı onlar gibi düşünmüyor.Bir elde bayrak, bir elde Kuran yeni surlara doğru yelken açıyorlar.Yeni kurbanlarımız ne yazk ki Kürtler olacak gibi görünüyor.
Yazan:mesut Tarih: Eki 7, 2009 | Reply
Aklıma Apo’nun bir kitabının ismi geliyor. “Rahip Sümer Devletinden Cumhuriyete.” Sanırım bizi rahatsız eden soru şu: Nasıl olur da Krallar Rahiplerin iktidar alanına girer? Dinle devlet hiç izdivaç yaparlar mı? Başkomutan bir eline kılıç almış, diğer eline Kuran. Müminlere kalırsa,ortada feci bir çelişki var. Fransız gerçeküstü ressamlarını andıran bir manzara:Ameliyat masasının üzerinde bir şemsiye.İnsan ne düşüneceğini şaşırıyor.
Yazan:mesut Tarih: Eki 7, 2009 | Reply
Her şey bir kenara manzarayı çok ürkütücü buldum. Sanki faşizm her zaman yedeğinde tutuğu din üzerinden güç toplayarak bir saldırıya hazırlanıyor. İMF’yi protesto edenlere Beyoğlunun bir alt paralelinde, Tophanede polis şiddet uyguladı, sonra da Türk-İslam sentezi muhafazakarlar sivillere saldırdılar. Biz bu manzaraları Erzurum civarlarında görürdük.
Yazan:mesut Tarih: Eki 7, 2009 | Reply
İnsanlar sömürüldükçe dine sarılıyor, dine sarıldıkça daha fazla sömürülüyor. Mahyalar da bunu açıkça söylüyor.Kendimizi kandırmayalım: Allah’a inananlar Devlet’e diyet öder.
Yazan:cengiz maçoğlu Tarih: Eki 7, 2009 | Reply
Bu “Ne mutlu Türküm diyene.” sözü bir defa sakat. Bir insan Türk olduğu için nasıl mutlu olabilir? Ya da milletlerin mutsuzluk derecelerini belirtelim. Çok fazla makale bilgisine falan gerek yok. Ülkeyi önce kaba birkaç kampa ayıralım ve mutsuzlukları öğrenelim.
1.Keamlistler mutsuz, çünkü son 10 yıldır diğer kesimlerin( solcuların, şeriatcıların, kürtçülerin, ermenilerin, alevilerin, rumların) mutsuzlukları üstüne inşa edilmiş ideolojik ve politik apartmanları sanki temelden sarsılıyor gibi. Minik, orta ve büyük ölçekteki kemalist burjuva kesim kendi aile, arkadaş, dost ilişkilerinde resmen dumura uğramıştır. ( somut örnek vermiyorum çünkü 3-4-5 yıldızlı hotel yaşantılarına bakınmutsuzlukları daha net görülecektir.)
2. Kürtler mutsuz.( Zaten mutlu olma iddiasında olanlar Türklerdi, bunu saymıyorum bile)
3. Irkçılar mutsuz: Çünkü son yüzyıldır günün her saati, senenin her günü bölündük, bölünüyoruz, bölüneceğiz diye feryat figan işkence yapıyorlar, öldürüyorlar, linç ediyorlar. Vs. vs. vs. Mutlu olan kimse bunları yapar mı?
4. Polisler mutsuz: Çünkü hem türk hem de müslüman olunmaycağını iyi bilmiyorlar, Türkçü islamcı diye uydurdukları klan-kabile ideolojisiyle gösterileri dağıtıyorlar, rüşevet alıyorlar… Vs. vs. vs
5.Ordu mutsuz: Mutlu bir ordu çalılıktan her duyulan hışırtıyı terorist sesi diye algılayıp uğurları ve Ceylanları öldürmez. Hatta mutlu bir ordu son terorist masalıyla polyanacılık yapmaz.
6.Hükümet mutsuz: Mutlu hükümet, Açılıp açılmama arasında kalmış bir hükümet Yozgat’da mhp li gibi, Hakkari’de dtp’li gibi beyanat vermez. Milli Birlik projesi Atatürk ve ekibinin asimilasyon projesiydi. Kardeşlik ve huzur projesi de Evren Paşa ve ekibinin işkence ve faşizm projesiydi. (Misal yatılı okullarda öğretmenler huzur diye bir kelimeden söz ettiklerinde mutlaka dayak yiyecek birkaç öğrenci falan vardır, demek)
7.Müslümanlar mutsuz: Bir kısmı sahiden mağdur durumda bir kısmı da hala Türkçü sürüyle kendisine yeşil yeşil cennetler yaratma derdinde. O cenneti de hala yaratamdılar.
8. Solcular mutsuz: Hala kemalizm ve aydınlanmayı birbirinin sebep ve sonucu olarak görüyorlar. Batının aydınlanmacılığını nasıl Türkleştirilip zırzop bir ırkçı ideoloji haline getirildiğini görmüyorlar. Kafaları karışık yarım keamlist yarım marksçı üç beş slogan cümlesiyle devrim yapılamdığı için mutsuzdurlar.
9. Editör mutsuz, çünkü bu yazım onun hoşuna gitmedi:P
10. Ben mutsuzum çünkü iyi bir eğitim yayını editörü olmama rağmen istifa etmek zorunda kalmıştım ve hala iş bulamadım:)
11. Sevgilim mutsuz, çünkü ilk fırsatta onu aldatabileceğimi düşünüyor.
12. ….
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Eki 7, 2009 | Reply
Size daha ilginç bir şey söyleyeyim. Ben Frankfurt havaalanındaki mescidin duvarında Atatürk resmi gördüm. Artık yetkililer “Türklerin tanrısı” diye mi astı, yoksa Atatürk mümini bir Türk mü astı bilmiyorum.
Süleymaniye camiindeki mahya için de alternatifler geliştirilebilir. Mesela “Kürtler ve köpekler giremez” daha direkt bir mesaj verebilir. Veya “Ya sev, ya terket” daha samimi olur. Bir de alternatif olarak “Ordu Göreve” de yakışır diye düşünüyorum acizane.
Diyanet İşleri Bakanlığını kutluyor, başarılarının devamını diliyorum.
Yazan:rüştü hacıoğlu Tarih: Eki 7, 2009 | Reply
ekrem beye katılıyorum çok yerinde bir tespit. devletimizi çok seviyoruz onu kucaklıyoruz bu değerli hizmetleri vesilesiyle. propaganda bakanımız hz. göbelin ruhu şaad olsun mekanı cennet olsun…
Yazan:arif Tarih: Eki 7, 2009 | Reply
Bu mahyadan doğrudan İstanbul müftülüğü sorumludur. Demokratik açılıma nuhalif bir tutum seziliyor. Bütün bir diyaneti suçlamak ve ölçüsüz tepki yerine, hükümete meydan okumanın deşifre edilmesi daha gerçekçi olur. Yok eğer daha altkademe görevliler varsa sorumlu olarak onlar değerlendirilmelidir. Demokratik açılıma sadece Kürt ırkçılarının değil, Türk ırkçılarınında üstelik islam dini üzerinden tuzaklar kuracağını beklemek sürpriz olmayacaktır. İslam dininin ırkçılık taşımadığını, bir Rus,bir Alman yada İsrail vatandaşı bile bu dini kabul ettiğinde, Türkiyedeki bir camide aynı huzur ve mutluluğu paylaşacağı bilinmeli. Bu mahyayı asanın İslamın barışçı imajını zedelediğinin farkına varması ve bedelini ödemesi gerekir. Diyanet işleri başkanlığını göreve davet ediyorum.
Yazan:rıza altunışık Tarih: Eki 7, 2009 | Reply
İstanbul’daki bazı camilerimizin mahyalarına “Ne mutlu Türküm” vezicesinin yazılmasına karşı çıkanların itiraz gerekçelerini okudukça adeta şaşırıyorum.
Dini ergümanları kullanarak milletimizin isminden daha doğrusu bu topraklarımızdaki egemenliğimizden rahatsız olanlara filistine bakın, ıraka bakın yada afganistana bakın diyeceğim ama verecekleri cevabıda duyar gibi oluyorum; “özgürlük geliyor”.
Bin yılı aşkın süredir vatan edindiğimiz bu topraklarda egemenliğimizden rahatsız olanlar, emperyalistlerin onbinlerce klometre uzaklardan gelip islam ülkelerini katliamlarla işgaline alkış tutanlar olmasın.
Milletinin isminden rahatsız olanlara ne denir ben söylemek istemiyorum ama dünyada hiçbir hak din milletleri yok saymamıştır.
Milletini sevmek dinini sevmekle eşdeğerdir.
Milletini sevmeyen, milletinin bağımsızlık ve egemenliğini istemeyen hiç kimse özgür olamayacağına göre bırakın dindar olamayı, o kişilerin dini dahi sorulmaz.
İslamiyet hür olanların dinidir, hür olmayanın dini sorumluluğu yoktur.
Hür olmayan kişinin dini sorumluluğu olmayacağına göre kişilerden oluşan milletinde inançları olabilmesi için sınırları çizilmiş bir vatanı, bayrağı ve isminin olması şarttır. Bunun aksini ispat etmek isteyenlere Irak’ı, Afganistan’ı hatta Filistini gösterebiliriz. En sofu geçinen kişinin en yakınını bir coni istediğinde yanından alabiliyorsa, işkence edebiliyorsa, namusunu kirletebiliyorsa, öldürebiliyorsa ki bunların hepsi yakın zaman diliminde dahi vukuu bulmuştur siz bağımsızlığın ne demek olduğunu ancak ozaman anlarsınız.
Yazan:atilla Tarih: Eki 7, 2009 | Reply
bu mahyadaki yazılardan rahatsızlık duyanlar utansın. bu yazılardan ancak vatanı bölmeye çalışanlar rahatsızlık duyar. çok rahatsız oluyorsanız bu vatanı terkedin.
sözde istanbul müftüsünün televizyonlardaki açıklamalarından bir müslüman olarak da çok büyük üzüntü duyuyorum.
Yazan:özlem Tarih: Eki 7, 2009 | Reply
Ramazan’da Sultan Ahmette de vatan sevgisi imandandır yazıyordu. Çoğu camiye bir garip yazı seçmişlerdi. Süleymaniye camiinin de uzaktan okumaya çalıştım beceremedim. Eşimde galiba İsraf haramdır gibi bir şey yazıyor falan demişti:) La havle dedim ama meğer kandırılmışım:)
Şaka bir tarafa bu işe valilikte bir kurul karar veriyormuş galiba. Eğer tepki almazlarsa yeni inciler yoldadır:
Türk öğün çalış güven
Her Türk asker doğar
Bir Türk dünyaya bedeldir
Ya sev ya terk et
Plan yapmayın plan.
Fethiye sahilleri baharda çok güzel olur,Adonis otelle bahara merhaba(eh biraz para kazanmak da lazım tabi)gibi gibi gibi
Yazan:Osman ÇELEBİ Tarih: Eki 7, 2009 | Reply
Mesut isimli arkadaşta o mahyaları asan zihniyette sakat!
Irkçı söylemeler ile İlsamı sentezleme ideası bizim kangren hastalıklarımızdan oldu hep. Bu muallak durumlar ile yönetildik. Osmanlıyı bile eleştirmekten kaçtık. Asr-ı Saadet devri Hz Peygamber ve ehli sünnet kavramları içinde İslamcı ümmetçi olmadık.
Her neyse o ayrı bir tartışma konusu. Mesut beyin dini bir afyon olarak anlatmaya çalışması (örtülü olarak) aslında materyalizmin dine ve kültüre devamlı saldırmasının tipik bir örneği.
Ben diyorumki “din afyon değildir çoğu dinciler afyon satarlar”
İnsanlar sömürü karşısında sömürü yaparlar ve doğal olarak kendi kültürleri içine kapanırlar. Lakin bunun tehlikeleri olduğu gibi Çanakkale gibi kazanımlarıda vardır. bu benim şahsi fikrim tabiki. Bazısı inanmaz bazısı hristiyan dır hatta bazısı yahudi..
Geniş manada olayı eleştiricek olursam o mahyalarda ırkçı söylemler İslamiyetin kendisine ters. Ama bunu kendi sorunuymuş gibi eleştiren materyalistlerde haddini aşıyor. Bu ırkçı mahyaları dine mal etmeye çalışan bir mesut demokrat olamaz ama olmalı.
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Eki 7, 2009 | Reply
Bazı vatandaşlarımızın Türklükleri müslümanlıktan önce geliyor. Yoksa “Arabın aceme, acemin Araba bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvadadır” diyen bir peygamberin ümmeti nasıl bu mahyayı savunabilir. Ama zaten bu zevat büyük ihtimalle peygamberi de Türk zannediyor. Bir seçim yapmak zorunda olsa (ki zaten bu seçimi sürekli farkında olmadan yapıyor) Türklüğü seçeceğini düşünüyorum. Mesela “müslüman bir Kürt” veya “müslüman bir Yahudi” (kafan mı karıştı, iyi) veya “müslüman bir Ermeni dölü” (iyice mi kafan karıştı, çok iyi) olmaktansa gayr-i müslim bir Türk olmayı tercih edecektir… diye düşünüyorum. “Şu kürtlerin hepsini imha edeceksin!” diye Kürt açılımı yapan kaç 5-vakit namazlı adam gördüm anlatamam. Bana bu müslümanlık namaz kılmak, oruç tutmaktan başka bir şey gibi geliyor. İnsanların kelime-i şehadet getirmeden önce İslam’ın ne olduğunu bir incelemesinde fayda var.
Yazan:eg Tarih: Eki 7, 2009 | Reply
bu mahyalardaki sakat anlayış bir yana, ben farklı bir perspektif açmak isterim. benim babaannem(Allah rahmet etsin), yugoslavyadan gelmiş bir insan. arnavutçayı türkçeden çok daha iyi bilirdi. ırk kökenine baktığımızda muhtemelen türk ırkı çok az bir yüzde oluşturuyordur. ama bir yerde bir müslümandan bahsettiğimizde o müslümana türk derdi. ister arap, ister arnavut, ister kürt…yani onun gözünde müslüman ile türk kelimeleri özdeşti. bunu da modern tabirle milliyetçi olduğu için yapmazdı elbette. ne milliyetçilik nedir bilirdi, ne de ırkçılık. kur’an’ı okumaktan gözleri bozulmuş bir insancıktı çoğu yaşlı nur yüzlü ninemiz gibi.
şunu anlatmaya çalışıyorum: kavramlara her insan aynı anlamı vermez. mesela sıradan bir müslümanın türk kelimesine verdiği anlamla, bir milliyetçinin verdiği anlam aynı değildir. amiyane tabirle şemsiye kavram kelimesini kullanacağım şimdi ama yanlış anlaşılacak. bunu aslında şemsiye olsun diye de yapmazlardı. bu mesela babaannem gibi insanların zihninde bir imge demektir. o imge müslüman kelimesinin geçtiği yerlere bazen biri ötekinin yerine geçecek şekilde kolayca türk kelimesini yerleştirirdi. bu anlayış osmanlının millet anlayışıyla benzer bir anlayış bence. milliyetçilik akımları başlamadan önce de türk kelimesi kullanılırdı ama ittihatçıların ya da fransız milliyetçilerinin kullandıkları anlamda değil!
dediğim gibi mahyalar anlamsız, hatta aptalca olmuş. ama her türk kelimesini kullanana da, nilah atsız muamelesi yapmaktan kaçınmak gerekli bence…(bunu milliyetçilikten zerre hazzetmeyen, hatta milliyetçiliği faşizme zorunlu olarak düşen kaydırak olarak gören birisi olarak söylediğimi belirtmeme gerek var mı bilmiyorum)
Yazan:Mustafa Tarih: Eki 7, 2009 | Reply
Türk hem belirli millettir hem vatandaslik bagi ile kimlik bagida bulunan hukuki bir terim. Kendimden misal vereyim. Alman vatandasiyim ve Türküm. Alman vatandasi esit “alman”. Daha iyi ayirmak icin cogu artik “alman türkü” diyorlar. “Alman Türklerinden” genc nesil Türklerde burda cok yaygin. “Almanya vatandasi” ile “alman” kelimesi esit düsüyor. Amerikadada öyle diger memleketlerdede öyle. Elbette ikinci manada soy sop unsuru öne cikiyor. o manada elbette alman degilim.
Türkiyede nedense sadece soy sop unsuru önde tutuluyor. Ben bunu vatandaslik ve devlet suurunun yeterli derece yerlesmedigine bagliyorum. Türkiyedeki insanlar önemli ölcüde devletine karsi yabancilasmislar. “Türkiye vatandasi” olmak ve o manada “Türk olmak” pek birsey ifade etmiyor. Bunda alerjilerde rol oynaya bilir. Hayatimizda nice abartili “milli nutuklar” isite isite inattan karsi gelesimiz vardir herhalde. Belkide “asagilik kompleksi” de söz konusu olabilir. Öyle cok kisi ile tanismistim.
Diyanet veya Müftülüge kizmak yersiz cünkü o tür mahyalari ve bir takim baska konulari ic isleri bakanligindan istihbaratdan memurlar düzenliyor. Dis isleri ve ic isleri ve bir takim baska devletin kollari Diyanetden ellerini bir cekseler…Cok ilgimi ceker bir takim müslümanlarin suur altindaki “müslüman düsmanligina”….aslinda sasmiyorum cehaletin getirdigi anarsizm izleri olarak görüyorum… toplumum atomize edilmisligin bir tür ifadesi.
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Eki 7, 2009 | Reply
Enver bey,
Sizin gibi düşünmüyorum. Kelimelere hangi anlamı verdiğimizden çok, hangi anlamda anlaşıldığı daha önemli kanımca. “Ne mutlu Türküm diyene” sözünden alınan var. Hiçbir Kürt bu sözün kendisinin de müslüman olduğu için söylendiğini veya bir üst kimlik olarak tasarlandığını düşünmüyor. Çünkü devlet hep ezmiş, Türkçe konuşmayanı cezalandırmış, kültürünü aşağılamış. Yani bir kısım insanlar bunu bir üst kimlik olarak algılıyorduysa bunu Kürtlere hissettirselerdi ya o zaman. Kürtçe konuştu diye sen insanları hapse atacaksın, “bu ülkede Türk olmayanın hakkı hizmetçi olmaktır” diye nutuklar atacaksın, eğitim sisteminde Kürt kelimesi tek bir yerde, o da ayrılıkçı Kürt teali cemiyetinde geçecek, yok sayacaksın, ezeceksin, asimile etmeye çalışacaksın; sonra “gel ben dostum, hadi beraber “ne mutlu Türküm diyene” diyelim, valla kötü niyetim yok, sen de müslümansın ya o yüzden yanlış anlama” filan diyeceksin.
İncitiyor Kürt’ü bu söz. İlla Atatürk’ün sözlerini kullanacaksak “Yurtta barış, dünyada barış” yazalım, kimsenin itirazı olmaz buna. Veya “Yüksek meclisinizi teşkil edenler yalnız Türk değildir, yalnız Kürt değildir, yalnız Çerkez değildir…ilh.” sözünü yazalım dağa taşa. Abicim nedir bu ısrar?
Hayır yazmak serbestse başkası da bıraksınlar “ne mutlu Kürdüm diyene” yazsın, Kürtlüğünden gurur duysun. Adam Diyarbakır’da Kürtçe “hoşgeldin Ramazan” yazsa hakkında suç duyurusunda bulunuluyor.
Demokratiklik, başkasının hassasiyetine saygı göstermeyi gerektiriyor. “E onlar da yanlış anlamasın canım” dediğin zaman pek hakkaniyetli bir şey olmuyor bu.
Yazan:eg Tarih: Eki 7, 2009 | Reply
:)) ekrem bey,
sizin gibi düşünmüyorum demişsiniz ama sonrasında altına imza atacağım şeyler yazmışsınız:)) ben sizin gibi düşünüyorum.
benim söylediğim bambaşka birşey ama başka zamana kalsın artık:))
Yazan:eg Tarih: Eki 7, 2009 | Reply
şöyle anlatayım: babaannemden örnek verdim; çünkü bu örnek bir ayrımı değil bir tevhidi ifade etmesi açısında önemliydi benim için. mesela ben hayatımda kendimi türk, arnavut neyse o genlerimde olan şeyler, onlarla tanımlamadım. o kelimeleri kullanmayı hep reddettim. hayatımda fikirlerim, din anlayışım çok değişti ama değişmeyen tek şeyim budur mesela.
camilerin mahyasına gelirsek: o mahyaların çok saçma, aptalca olduğunu söyledim zaten. ama bakın mahyalardan bağımsız olarak söyleyeyim. şöyle bir anlayış vardır bu ülkede..belki her kavram baıtdan alıntılandığı şekliyle kullanıldığı için türk adını anmak bir türk için dahi olsa bazı entelektüelelrin nezdinde ayıp teşkil eder. mesela bir türk “ne mutlu türküm diyene” derse bu beni hiç ilgilendirmez. bir kürt de ne mutlu kürdüm diyene diyebilir. her ikisi de benim için eşit derecede anlamsız sözlerdir. ama belirli hassasiyetler inssnları bir tarafı kollayayım derken öte tarafı haddinden fazla içine kapayacak zorlamalar yapmamıza sebep olabiliyor. mesela taraf gazetesinin kahir ekseriyetinin ve türkiye’de “özgürlükçü solcuların” ve liberallerin çoğunun yaptığı birşey vardır. bu şey, mesela kürtlere yapılan zulümleri adlandırmak için “türkler şunu yaptı, tükler bunu etti ” tabirlerini kullanmadaki serbestiyetin yanında, filistinde yapılanlar hakkında kullanabileceiniz” yahudiler gazze’de şunları yaptı” tabirine gelecek sizi antisemitist yapacak kadar aşırı tepkilerdir. halbuki ben kendi anlayışımın, ya d aonların kullandığı tabirin derinliğini anlayabilmemin benzerini onlardan da beklerim. nedir bu anlayış? nasıl ki mesela orhan pamuk ya da taraf’ın yazarlarının çoğunluğu ” türkler şöyle yaptı, böyle yaptı” derken kastettiklerinin tüm türkler olmadığını ama bir zihniyeti kasettiğini anlayabiliyorsam, ben de gazze’de, filistinde olanlar için benzer cümleler kullandığımda kastettiğimin tüm yahudiler olmadığını bilmelerini, anlayabilmelerini isterim, yani kendilerine metafor bana düz anlama yapmasınlar bi-zahmet. ama bunun byle olmadığını her zaman kafamızı duvara vura vura öğrenmek gibi bir tecrübeye sahibim maalesef. kendilerinde gördükleri kavram, terim ya da etnik kimlik kullanma özgürlüğünü diğerine de tanımaktan bahsediyorum daha çok. böyle yorumlarda yazarak anlatmak zor ama, demokratlık milletin kavramlara verdiği anlamları “illa benim gibi bir anlam vereceksin” tavrıyla da olmaz bence. en iyisi kendimiz kullanmayız, ama başkası şiddet içermeyen ne kullanırsa kullansın beni ilgilendirmez mesela. ne mutlu kürdüm de diyebilir, türküm de japonum da. beni ilgilendirmez, ama bunu söyledi diye de linç edecek halim yok insanları.
mahyaya tekrar geleyim. bu mahya olayı kişisel değil kurumsal birşey olduğu için araştırılmalı elbette. ama bir insan evinin kapısına ne mutlu türküm diye yazıyorsa, bunu doğru bulmamakla, bunun olmaması gerektiğini dayatmak arasında çok fark olduğunu düşünüyorum. ben böyle birşey yapan birisini mutlak kayıtsızlıkla karşılamayı tercih ederim mesela. ya da bunu yapamazsam oturup konuşmayı yeğlerim. ama “hött, ne mutlu türküm diyene de ne demek.” da demem yani…
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Eki 7, 2009 | Reply
Enver bey,
Bu sefer anlıyorum. Anladığımı şöyle kanıtlayayım. 🙂 Bir sunumda bir fıkra anlatmıştım. Hani gemi batarken kimse denize atlamak istememiş de, kaptan işin yolunu bulmuş, ingilizlere bunun centilmence, amerikalılara sağlıklı, türklere de “yasak” olduğunu söylemiş, hepsi atlamış filan. Bazı milliyetçi arkadaşlar Türklerin fıkralarda aşağılandığını söyleyerek itiraz etmişlerdi bu fıkraya. Haklı oldukları bir nokta var kabul ediyorum ama bu kadar hassas olacaksam hayat çok donuk ve zevksiz bir şey olurdu. Bazen böyle hassasiyetler oluşabiliyor. Anti-semitizm aşırı hassasiyeti de biraz bu işin “refleksleşmesi” sonucu dediğiniz gibi oluyor. Bir yerde kazara yahudiler hakkında bir olumsuz ifade serdetseniz hemen alarm vaziyetine geçiliyor, herkes mevzisini alıyor. Bu aşırı tepkileri aşırı bulmakla birlikte, bu aşırılığın da işe yaradığını görüyorum. Pekala aynı şeyi Kürtlerin hassasiyetleri için de yapabiliriz. Bizatihi “ne mutlu Türküm diyene” sözünde bir kötü durum yok. Hatta bence kürtleri beğenmeme ve mesela “her şeyi devletten bekleme” gibi bir özelliklerini rahatça eleştirebilmeli insan. Ne var ki bunu devlet kurumları yapamaz. Devlet; vatandaşları arasında birini diğerinden üstün tutuyorsa bize düşen anti-semitizm manyakları gibi reaksiyonları refleks haline getirmek olmalı.
Yazan:rıza altunışık Tarih: Eki 7, 2009 | Reply
Milletini sevmekle ırkçılık arasında çok büyük fark vardır.
Globalleşme ve küreselleşme diye ortaya atılan slogan bundan yüz sene önce ortaya atılan komünizmin sermaye versiyonudur.
Bir Rus komünisti ülke kaynaklarının yanısıra denetimine aldığı diğer ülke kaynaklarınıda nasıl kendi insanları için kullandıysa, milletleşmeyi değil globalleşmeyi savunan küreselcilerde ABD-israil-batı avrupa menfeatlerini küresel çıkarlar diye yuttutmaya çalışıyorlar.
Mademki küreselleşme var, niçin Asyalı, Afrikalı veya bir Türk vatandaşı Amerikaya, yada uğruna nelerimizi feda ettiğimiz avrupa ülkelerine vizesiz giremiyor?
Hani dünya büyük bir köydü? Bir Türk vatandaşı olarak bizde bu köyün içinde isek niçin serbest dolaşamıyoruz? yoksa bu köyün ağalarımı müsade etmiyor?
Yazan:mesut Tarih: Eki 7, 2009 | Reply
İslamcıların (ama elbette genel anlamda insanlığın) en önemli sorunu nedir derseniz yanıtım şu olur: Riyakarlık. Musa’nın Mısır’dan çıkış metaforuyla anlatılanda sanırım buydu. Hatırlarsınız, Musa pek çok mucizeyi organize etmesine, Tanrı mucize üstüne mucize gerçekleştirmesine rağmen İsrailoğulları’nın inkarcı tutumu insanı hayrete düşürür. O zamanlar, henüz yetkin kavramsal araçlardan yoksun olduğum toy zamanlarda kendi kendime “Yaa, bu İsrailoğulları neden hala Tanrı’nın varlığını kabul etmiyorlar” derdim. Her şey apaçık ortada olurken, gökyüzünden oluk oluk bıldırcın yağarken insan neden Tanrı’ya inanmaz ki, derdim. Bazı ayaktakımından kişilere bakılırsa inkar Yahudi kavminin bir özelliği gibi algılanır. Şimdi bu fanteziyi bir kenara bırakarak konuşalım. Mahyaları sarıp sarmalayan binlerce vatlık ampüle rağmen İslamcılar orada olup biteni neden göremiyor? Bizim İslamcılar tipik birer İsrailoğlu değil mi? Köşeye sıkıştığımızda çoğunluğun meseleyi yanlış anladığından, İslam’ın aslında öyle değil de böyle olduğundan bahsediliyor. Bu ne demek?İslam bu kadar yaygınken neden ona hiç işaret edemiyoruz?Bu bana Zizek’in bahsettiği Lacancı objet petit a kavramını hatırlatıyor. Benliğimizin asla kapanmayacak olan boşluğuna ikame ettiğimiz fantezi nesnesi. İslam hiçliği doldurmak için icat ettiğimiz öteki boşluk olmasın? Onun her defasında yeniden ve yeniden tanımlanması, her bir birey için farklı anlamlar taşıma gücü zaten olmadığının bir işareti değil mi, bizim kedimize ilişkin fantezi arzumuzun bir uzantısı değil mi? Onu tanımlamak istediğimizde her defasında avucumuzdan kaçmasının nedeni bu değil mi? Sonra herkesin arzusuna göre farklı şekil aldığından karşımıza Millet olarak, Devlet olarak, Tasavvuf olarak, şu ya da bu olarak çıkması bizi neden şaşırıtıyor ki ve dahası şimdi onun bu kimliğini neden inkar ediyoruz ki? Şimdi burada mahyaların arasına sıkıştırılmış İslamdan başka bir İslam var mı? Her şey apaçık oratada değil mi? Neden “İslamcıların bir kısmı da işte burda görüldüğü gibi faşisttir” diyemiyoruz? O halde bu yazının başlığını şöyle koyalım: HERKES BİR PARÇA İSRAİLOĞLU’DUR
Yazan:arif Tarih: Eki 7, 2009 | Reply
Bu konunun basit bir işgüzarlıktan ibaret olmadığını sanıyorum. Bunu Türkler yaptı demekte doğru olmaz kanaatimce. Türkiyenin vesayet altında tutulmasının gizli bir anayasası varmıdır bilmem- Nevzat Tahran bir generalin bu anayasanın Talmut olduğunu söylediğini yazdı bir yazısında- Ancak bunun metodolojisinde mutlaka öteki ile ayrışma ve kavganın tırmandırılması olduğu aşikar. Bununda ilk adımda -hadi insaflı olalım-Türkleri frenlemek amaçlı olduğunu kabul etmeliyiz. Şimdi bu Ne mutlu Türküm demenin kör gözüm parmağına, en başta zaten kışkırtılmış olan Kürt milliyetçiliğini diri tutmak anlamına geldiğini görelim. Her Cuma ayrı bir camide namazımı kılma gayretindeyim. Kürt kardeşlerimiz, ister inşaat işçisi, ister başka işlerle meşgul olanları olsun Camileri dolduruyor. Omuz omuza secdelere varılıyor. Ramazan haricinde bu ülkede mahya asılması adettenmidir. Demokratik açılımın sadece Kürt meselesini içermediği, asıl olanın vesayetçi sistemin yerine, seçilmiş sivillerin karar süreçlerini belirlediği bir yeni dengeye ulaşmak olduğunu herkes idrak etmeli. Bu açılımın en kolay kaşınıp, niza çıkarılacak bölümü Kürt açılımıdır. Ermeni açılımı dahi bu denli sancılı olmuyor. Bunun altında her iki unsurun da müslüman olmasının payı nedir. Derin ayrılıkçılar müslümanların yanyana gelmesinden pek hazetmiyor olabilirler. Ancak biz Türkler ve Kürtler mutlaka uyanık olmalıyız. Şimdi birisi çıkıp Ne Mutlu Kürdüm diyene diye bir pankart assa, bu provakasyona bakıp Kürtlermi suçlanacak. Evet tuzaklara dikkat etmeliyiz ve demokratik açılımın kamilen oturması halinde; pekçok karanlık sistemlerin hayatımızdan ebediyen çıktığını görebiliriz. Ancak şunuda unutmayalım, hiçbir büyük güç, rakip istemez. Türkler geçmişte tanzim edici rol oynayan birkaç güçten biridir. Bu nedenle tamamen kontrol dışı kalmasına göz yumarlar mı? Köprü ülkeyiz deyip dururduk, unutmayalım ki, Deli Dumrulda bizden biri. İstemediğimi geçirtmem keyfiliği ile, dengeleri gözetme olgunluğunu karıştırmama olgunluğuna varmış isek, demokratik açılımı başarabiliriz. Yok ben istediğimi asarım, istediğimi keserim anlayışını -üstelikte böyle yap kışkırtmalarına kapılarak- bağımsızlık türküsü diye okursak, açılım başka bahara…
Yazan:Tarik Tarih: Eki 7, 2009 | Reply
Faşist olanın İslamcıdan sayılmadığı için.
Biraz marksistlerin Stalin’i marksist saymamaları gibi birşey. Stalin değil, Mao değil, Pol Pot zinhar değil, çok zorlarsanız Lenin de tartışmalı etc şeklinde gider polemikler.
Burada da İran değil, Suud değil, Taliban zinhar değil, Erbakan da biraz kemalist miydi acaba? Evet evet.. Geçiniz..
Platon’un mağarasında gibiyiz, via negativa ad infinitum gidebilir bu kıyaslar.
‘objet petit a’ zihin açıcı bir sorunsal..
Yazan:eg Tarih: Eki 8, 2009 | Reply
Büyük camilerden birisine de “ordumuza çok şey borçluyuz” mahyası asmışlar. İnsan gülse mi, ağlasa mı; müslümanı, kemalisti, solcusu, liberali hepsi birbirine benzeyen, hepsi de çıkar için, mevkisini kaybetmemek için emir verenin elini öpen bu insanlara acısa mı bilemiyor.
Hayatımda en büyük hedefim ” Hikmet Burcu” yolunda olmaktı her zaman. Hikmetin, kalbinde bazı hasletler bulunan insanlara yaklaşamayacağını düşünüyorum. Bu hasletler Dünyaya meyledip, yarın endişesi taşımak; gücü, iktidarı, devlet adamlarını sırf güç ve iktidar sahibi oldukları için sevmek; geçici mevkilerde(bu dünyayla ilgili para, pul, pozisyon ile ilgili her mevki geçicidir bence) “yükselmiş olan” insanlara gıpta edip onlar gibi olmaya çalışmak; adaletsizlik; kibir ve cimriliktir bence. ve açık söylemek gerekir ki, bu ülkede mevki sahibi olan müslüman- müslüman değil fark etmez çok az insanda bu hikmet burcu insanı olma özelliğini gördüm. adam müftü, islam alimi vesaire ama bir emir verilmiş ve eminim o emri onaylamıyor ama itaat ediyor, gelecek korkusu için. halbuki “gelecek korkusu” bir müslüman için haramdır ve bir cins putperestliktir. ama nerde bulacağız putperest olmayan müslümanı?
Yazan:Mustafa Tarih: Eki 8, 2009 | Reply
Muhterem Enver Gülsen (eg) bey…
“adam müftü, islam alimi vesaire ama bir emir verilmiş ve eminim o emri onaylamıyor ama itaat ediyor, gelecek korkusu için.” diyorsunuz. Islam alimi ve hele Müfti olmak kolay degil. Bu alim ve Müftülerde öyle bayagi insanlar degildirler. Müftülük memuriyet gibi birseydir bu zamanlar. Gercek müftülük degildir ama gercekten alim olanlarda var bu makamlarda. Biz rastgele “alim” ve “müftü” kelimelerini kullaniyoruz. Binlerce islami ilimleri görmemis insanlari hoca yaptik, profesör olanlar var ögretmen olanlar var. Bunlarin hatalari ve dünyevi gayeler icin ugrasmalarina sasmam. Ama bunlara “alim” ve “müftü” kelimelerinide yaklastirmam. Alim olan öyle olmaz.
O mahyalar yüzünden diyelimki gercekten ilim ehli hocalar islerinden olsalar ben bunu onaylayamam cünkü onun yerine gelenler onlari aratacaklar. Nicin o mahyalara karsi cikmadiklarini sadece dünyevi sebeblere baglamak yerine acik birakmak lazim. Biz insanlarin kalbini okuyamayiz ve öyle genel töhmet altinda birakamayiz. Ya hep ya hiclik parolasi gecersizdir.
Devletinde koydugu cerceve vardir. Mesela minderden kürsüden cihad konusunu genisce izah edemezler. Bu konuyu izah edemem diye cemaate iman ve ahlak bilgilerinden yoksun birakmakta olmaz. Derseniz “ya hepsi imandan ahlaktan anlatiyor” derim ki “hayir” insanlara gercek manada herhangi birsey sistemli ve sahih istisnalar haric ögretilmiyor. Bu zamanin genc insani 15 sene vaaz dinlese bile en temel iman ve ahlak bilgilerinden yoksun yetisiyor.
Diyanetide tamamen na ehil insanlara birakmakta bu memleketin müslümanlarina yapilabilecek en büyük suclardan olur. Ümit ederimki bir takim acilimlar meyve verirde acilimlar sirasinda Diyanet aciliminada birgün imkan olur.
Yazan:eg Tarih: Oca 2, 2010 | Reply
bugün gündeme düşen bir haber: (sanırım bundan sonra camilerdeki mahyaları takip etmek ve bundan sonra eleştirilecek şeyler olursa eleştirmek daha anlamlı olacak. zira bundan önceki eleştirilerimiz hep yanlış adreseydi)
Camilerin Bakım Onarım Temizlik ve Çevre Tanzimi Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle, mahyaların denetimi Diyanet İşleri Başkanlığı’na verildi.
İstanbul’un kurtuluşunun 86’ıncı yıldönümünde bazı tarihi camilerin minarelerine asılan “Ne Mutlu Türküm Diyene”, “Önce Vatan”, “Ordumuza Şükran Borçluyuz”, “Milli Birlik Esastır” şeklindeki mahyalar tartışmalara neden olmuştu. Mahya skandalına el koyan bakanlık, yönetmeliği değiştirdi. Mahyaların denetimi Diyanet’e verildi. Mahyalardaki metinleri Din İşleri Yüksek Kurulu inceleyecek. Onaydan geçen mahyalar asılabilecek
Yazan:MY Tarih: Oca 2, 2010 | Reply
“zira bundan önceki eleştirilerimiz hep yanlış adreseydi”(EG)
Emin misin? Diyanet bu mahyalarin Islam’a aykiri oldugunu açikça söyledi mi? Sultan Ahmet Meydani’nda Japon turistlere Kur’an dagitmakla olmuyor bu isler 🙂
Hey, Michiko Hanim gel Müslüman ol, belki Cennet’e girersin ama yine de mutlu olamazsin çünkü üstünlük takvada degil Türk kanindadir!
Yazan:eg Tarih: Oca 2, 2010 | Reply
şöyle söyleyeyim:
en azından direk sorumlusu olmayan birilerine yaptık o eleştirileri…ve maalesef bunda da ısrar ettik! bundan böyle sorumlusu onlar artık. ve bundan böyle görmek lazım bence.
Yazan:Yakup Tarih: Oca 2, 2010 | Reply
Ne Mutlu Türküm Demek Ne zamandan beri Irkçı’lık Oluyor ? anlamadım Bence aptalca bir haber….
Yazan:Cengiz Tarih: Oca 2, 2010 | Reply
Oraya “ne mutlu …” yazmışlar.
Kitlesel bir tepki yok.
Camiye girip çıkanlar da bence pek rahatsız değil.
Doğrusu ortada abartılacak pek birşey de yok.
‘Okullar’da sürekli yazılan, okunan, söylenen bir şey camilerde de olmuş ne fark eder?
Hatta bence tutarlılık bakımından savunulabilir bile.
Ben örneğin camilere “Atatürk Resmi”, Atatürk Heykeli” vb. konulmasını önerebilirim.
Geçen gün öğrencilere “Atatürk” deyince ne anlıyorsunuz diye sordum.
Varlığımızı borçlu olduğumuz kişi şeklinde cevaplar aldım.
Bu az bir şey mi?
Camiler şükran sunulan yerler değil mi?
Niye aynı anda iki işi birden yapmasınlar?
Yazan:rüştü hacıoğlu Tarih: Oca 2, 2010 | Reply
aslında ben de anlamadım. bu cesur yüreğe teşekkür ediyorum ızdırabımıza kolbastığı için.
türk milleti zekidir
türk milleti çalışkandır
türk milleti asıldır özdür cevherdir nimettir…muhtaç olduğu kudret damarlarındaki asil kanda(aşil tendon değil)mevcuttur;çünkü türk, vacibi vücuttur (bir nevi erke dönergeci gibi, ya da suyun büyük çevrimi) ne mutlu türküm diyene…
şimdi ululuğundan şüphesi olanların vatanhaini olduğu aşikar zatışahanenin buyurdukları vecizeyi mümkün kılan önermelerin yanlışlanması yapılmışmıdırki yada yapılması imkanlımıdırki bilimsel olarak; bu vecize neye/nereye/nezaman/neden/nasıl dayanılarak “ırkçılık” gibi bir nevi faşizmi çağrıştıran özdeşimlerle etiketlenmektedir anlayabilmiş değilim? nutku okumayıp bilimin yolgösterici aydınlıklarından nasiplenmemiş bir takım iç ve dış mihrakların kontrolü altındaki karanlık emellerini düşmanın bilimum çıkarlarıyla tevhid etmiş zavallıların asılsız hezeyanlarına dayanılarak hiçbir “resmi belgeye” dayanmadan uluorta mecraya salınan bu asılsız ihbarlar necip milletimizin bağrında en derin tessüflerle karşılanmakta ve adli mali cari kambiyotik… mercilerce gözden kaçırılmaksızın mercek altına alınıp büyükbiraderin manevişahsında vatanın tüm tersanelerine ve amerikan üslerine karşı olmayı ima etmekle: “amerikan karşıtı olanlar komünisttir” vecvizesinin de işaret buyurdukları gerçeğe ışık tutmaktadır ki o gerçek de birbaşka gerçeğe ışık tutmaktadır:
“Dini doğmalar münakaşa edilemez, çünkü bunlar Tanrı tarafından vahyedilmiş olan hakikatlerdir. Ululuğundanşüphesiolanlarınvatanhainiolduklarıaşikarzatışahane’den sadır olan prensipler de münakaşa edilemez. Çünkü bunlar bir dahinin zihninden çıkmıştır”
dolayısıyla analizini yapamayacağın ya da analizi mümkün olmayan hakikatlere teslim olmak ve bundan duyulucak büyük çoşkunun mutundan haz duyamayanlara: ya sev ya terk et! demenin yanlış olmadığının hatta en hakkiki bir hakikatin da bu bilimsel yolla ıspatlamış olduğu gerçeğiyle yüzyüze elele başbaşta üst başta bu böyle kendinden menkul güzel bir paradigmadır iyilik eksenli iyilerin daima kazandığı ve geribeslemesini de, yine asalet kan ve kinden alan: “seni bulacam uleen!”
Yazan:anıl Tarih: Oca 15, 2010 | Reply
orda ne ırkçılık var ?
Ne Mutlu Türk Doğana! denmedi!
Ne Mutlu Türküm Diyene! dendi…
Bunun farkını anlamayanların adı, eğer ahmak değillerse başkadır!…
Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Oca 15, 2010 | Reply
Sayın anıl,
Kusura bakmayın, aradaki o “büyük” farkı anlayamadık.
Biraz anlatır mısınız?
Yazan:SERDAR Tarih: Haz 6, 2010 | Reply
Atatürk diyor ki: Türkiye Cumhuriyetini kuran halka Türk Halkı denir.
Onun içindir ki: NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!…
Bunu söyleyemeyen millet zaten yıkılmaya mahkumdur.