RSS Feed for This Post

Liberal tilkiler için bir çalar saat?

Sunuş: Taraf Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve Başyazarı Ahmet Altan “Leipzig Özgürlük ve Medyanın Geleceği Ödülü”nü alırken bizim liberalleri şaşırtacak bir konuşma yaptı. Derin Düşünce sayfalarında liberal düşünceyi övdüğümüz de oluyor, yerdiğimiz de.  Ama modernizmin kıskacından kendini kurtaramayan liberal dostlarımız homo-economicus fikrinden uzaklaşamıyor bir türlü. En fanatik liberaller yani İnsan’ın bir yeme-içme-kazanma makinesi olduğuna iman edenler ise doğal olarak piyasa ve birey fetişizmine yöneliyorlar.

Türkiyeli liberallerin genel olarak ahlâkı, erdemi, vicdanı… özetle İnsan’ın manevi boyutunu ihmal ettiğini ve bu sebeple ilerleyemediğini savunduğumuz “Liberaller neden başarısız?” isimli yazımıza itiraz eden bazı liberal yorumcular şöyle demişlerdi :

“Biz zaten başarılıyız, ticaret ve küreselleşme zaten sınırları yıkıyor, bizim düzenimiz zaten yürüyor, bize insanların oy vermesine gerek yok, ucuz kazak aldıklarında pamuğunu Çin’den getirten üreticiyi seçtiklerinde zaten bize oy vermiş oluyorlar.”

Tilkinin kümesteki özgürlüğünü(!) kutsallaştırdığınızda çocuklarına tecavüz eden, kız istemediği için kürtaj yapan anne-babalara da “dur” demek için ahlâkî bir freniniz, referansınız kalmıyor. Fahişelik, şehitlik ve özgürlük ya da Kadınsız bir dünyaya doğru…  gibi makalelerin altında detaylarıyla tartışmıştık bu konuları.

Evet… Bu konuşmasında Ahmet Altan « vicdan » diyor. İnsan’ın nefsanî, hayvanî yönüne direnebilme özgürlüğünden bahsediyor. Tebrikler. Bakalım bu konuşma bir çalar saat gibi uyandırabilecek mi bizim liberalleri? Locke’un, Smith’in, de Tocqueville’in, Kant’ın, Hume’un ve daha nicelerini kemiklerini sızlatacak derecede nefsi tanrılaştırıp insan vahşiliğinin adına “özgürlük” diyenler liberalizmin de totalitarizme açıldığını anlayacaklar mı?

Vicdan yalnız değildir (Ahmet Altan)

Doğa, dengesini vahşet üzerine kurmuştur. Bütün canlılar kendi çıkarları için başka canlıları parçalar, öldürür, yok ederler. Bu vahşette bir masumiyet vardır. Çünkü bunu içgüdüleriyle, yaşamlarını sürdürebilmek için yaparlar. Doğa, onlara böyle yapmalarını emreder.

İnsanlar da bu vahşetten paylarını almışlardır. Bütün canlılar gibi onlar da vahşidirler. İnsanları, diğer canlılardan ayıran iki önemli özellikleri bulunur. Birincisi, bu vahşete kendi akıllarını ve bilinçlerini katıp, doğanın masum vahşetini, günahkâr bir kötülüğe çevirirler.
İkinci özellikleri ise bununla tam anlamıyla çelişir. İnsanlar, zayıfların ve güçsüzlerin haksızlığa uğramasına karşı çıkan bir başka güdüye sahiptirler. Buna vicdan deriz. Hangi ırktan, hangi dinden, hangi kültürden olursanız olun bir adam bir çocuğu dövdüğünde buna isyan edersiniz.

Bütün hayatımızı, bütün kişiliğimizi, bütün varlığımızı, doğuştan sahip olduğumuz bu özelliklerimizden hangisine sahip çıktığımız, hangisini besleyip büyüttüğümüz belirler.

Bazıları, kötülüklerini ve vahşetlerini sınırsızca kullanırlar. Kendi kısa hayatlarını biraz daha iyi yaşamak, biraz daha zengin olmak, biraz daha güçlü olmak için başka insanları ezer, aşağılar ve öldürürler.

Bazıları, bu kötülüklere katılmazlar. Vicdanları buna izin vermez. Ya da kötü olacak cesaretleri yoktur. Onlar, kötülükleri tasvip etmez ama bu kötülüğe karşı da çıkmazlar.

Bazıları da, sadece vicdanlarını dinler, kendi çıkarlarından vazgeçer ve güçsüz olanları korurlar.

Kötülüğün ve vahşetin “mantıklı” bir nedeni vardır. Onlar bunu kendi çıkarları için yaparlar. Ve biz, kendi çıkarlarımız için yaptıklarımızın mantığa uygun olduğunu düşünürüz.

Vicdanın ve iyiliğin ise mantıklı bir nedeni yoktur.

Belki de bu yüzden Kant, “Ben yıldızlara ve iyiliğe şaşarım” demiştir.

İyilik, gerçekten de şaşırtıcıdır. Doğanın canlılara yüklediği bencilliğe ve vahşete aykırıdır çünkü.

Tarih, mantıklı kötülüklerle, mantıksız iyiliklerin dövüşüne şahit olmuştur her zaman.

Bu savaş hâlâ sürüyor.

Bu savaş sürdüğü için bu ödül veriliyor.
Kötülüklerin ve vahşetin büyük gücüne, iktidarına, parasına, silahına karşı, vicdanın ve iyiliğin kararlılığı, cesareti, inatçılığı
baş kaldırırken, bu vicdan büyük düşmanlar kazanıyor.

Bu ödül, o düşmanlara karşı yalnız olmadığımızı, yeryüzünün her tarafında vicdan sahiplerinin birbirine destek olduğunu, sesini yükselttiğini, kuvvetli bir dayanışma içine girdiğini gösteriyor.

Biz bu akşam, burada, bütün mantıksızlığımız ve bütün vicdanımızla, dünyadaki kötülüklere meydan okuyoruz.

Onlara, bu ödülü benden çok daha fazla hak eden Milyus ve Saviola gibi, “biz gerilemeyeceğiz, biz dövüşeceğiz, biz insanlara kötülükler yapılmasına izin vermeyeceğiz” diyoruz.

Bu ödülü daha önceden alanları ve bu ödülü almalarına neden olan iyilikleri ve cesaretleri nedeniyle hayatlarını kaybedenleri saygıyla anarken, beni de onlardan biri olarak gördüğünüz için teşekkür ederim.

Onlarla birlikte anılmak benim için bir onur ve sevinçtir.

Ama asıl sevinci, bir gün bu ödüle ihtiyaç duymayacak bir dünya kuracağımıza bugün burada bir daha inandığım için hissediyorum.

Bana bu sevinci yaşattığınız için hepinize minnettarım.

Teşekkür ederim.

…Bu makale ilginizi çektiyse…

Liberalizmin Kara Kitabı

Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan…

Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur.

Buradan indirebilirsiniz.

 

Liberalizmin Ak Kitabı

1930 model bir ulus-devletin, bir “devlet babanın” çocuklarıyız. Son derecede “Millî” bir eğitim gördük, öğrenim değil. Hayatta işimize yarayacak meslekî bilgileri ya da eleştirel bir bakışı öğrenmedik “millî” okullarda. “Varlığımızı Türk varlığına armağan etmek” için eğitildik, eğilip büküldük.

Liberallerin dilinden düşmeyen “Bireysel haklar ve özgürlükler” bizim gibi Kemalist çamaşırhanelerde yıkanmış beyinler için çok yeni. Türkiye’de yaşayan insanların ulus-devlet boyunduruğundan kurtulmasında önemli bir rol oynuyor liberaller. Biz de bu kitapta liberalizmin temel tezleriyle uyumlu, bu fikir akımına doğrudan ya da dolaylı destek veren makaleleri birleştirdik. Buradan indirin.

Trackback URL

  1. 38 Yorum

  2. Yazan:Alper Ecer Tarih: Kas 3, 2009 | Reply

    Merhaba

    Burada “bazi liberal yorumcular”‘dan yapilan alinti olarak kendi satirlarimi gordum, simdi kisisel bir boyuta girip ne dedim demedim diye yorucu bir savunma yapmam da zor. Tabii ki demek istediklerimi anlatamamam benim sucum.
    Oncelikle benim en oz haliyle demek istediklerim “liberaller neden başarısız” isimli o yazıdan 4 sene once, 11 subat 2005 tarihinde yazdigim ve internette bir forum sitesinde su anda bulunan bir yazimda var, ayni yaziyi gene “liberaller neden basarisiz” yazisindan aylar once cok az degistirip, derleyip tpe.org.tr sitesine de koymustum. Mehmet, bir ara okursan saniyorum sen de bu konuda aramizda cok fark olmadigini dusuneceksin.


    İdeolojik İktisatın politik sonuçları

    Burada insanlari homo economicus olarak algilayan ve bunu liberalizmle ozdeslestiren zihniyeti ben de elestiriyorum. Elbette kimse benim yazilarimi okumus olmak zorunda degil, kimse adimi bile bilmek zorunda degil, beni ornek gosterirken de benim yazdigim diger seyleri okumus olmak zorunda degil. Ben bu linki sadece yazdiklarimin bu sekilde yorumlanmamasi gerektigini, oyle anlasilmis bile olsam oyle dusunmedigimi ve bunu onceden de yazdigimi belirtmek icin koyuyorum. Gene de yorumun da yanlis anlasilmasinin suclusu benim, cunku orada yeterli bir aciklama yapmadim. Merak edenler buraya bakabilirler.

  3. Yazan:MY Tarih: Kas 4, 2009 | Reply

    Sevgili Alper,

    Özellikle isim vermemistim, kisisel takisma görüntüsü vermemek için, zira benim derdim fikirlerle, kisilerle degil. Ama sen satirlarini tanimissin 🙂

    neyse, öncelikle nazik ve özenli yanitin için tesekkürler, verdigin linki okuyacagim. çünkü “sadece aptallar fikir degisitrmez” diye bir sözü var fransizlarin, ya sen ya ben ya da birlikte fikir degistirecegiz ileride 🙂

    Bu vesileyle bütün liberal arkadaslarima aylar önce yaptigim bir çagriyi hatirlatayim. Bugün doga kanunlarini bize “liberal felsefe” diye sunulmasindan rahatsiz oluyorum. Türkiye’nin düsünce hayatinda bir bilgi kirliligi bu. Her okuldan liberalin ilham aldigi büyük düsünürlerin çogu etik, ahlak, erdem, din, vb üzerine de çok degerli çalismalar yaptilar. Ama sanirim biraz da pozitivizmin etkisiyle bu ahlaki kaygilar çöpe gitti. Tabiri caizse materyalist bir liberalizm basimiza bela oldu. Bu bilgi kirliliginden bizi kurtaracak olanlar yine liberallerdir. Rasim Ozan nadiren deginiyor bu pozitivist yanilgilara. Ama alinacak yol çooook uzun 🙂

    TPE’li arkadaslara selam söyle

  4. Yazan:eg Tarih: Kas 4, 2009 | Reply

    vallahi mehmet kardeşim ahmet altan öyle çok lafzen vicdandan dem vuruyor. güzel de yapıyor. ama onun da vicdanı hep bir tarafa seğirtiyor gibime geliyor…buna defalarca şahit oldum. sanki arkadaşın vicdanı batının, batılının yaptığı zulümleri, israilin yaptığı zulümleri teşhir etmekte pek bir çekingen gibi…ve başyazarı olduğu ve ona vicdan ödülünü kazandıran -türkiye için muhalafetiyle önemli bulduğum ama batıya karşı tavrıyla tam anlamıyla kopyacı liberal tilki olarak adlandırdığım – taraf da bu seğirtmeden muzdarip gibi. mesela bakın aşağıda bir yazı var. fatma barbarosoğlu’nun…bosna kasabı bir sırp kadın serbest bırakıldı yakın zamanda sessizce.. ve türkiye içinde her bir şeye ses çıkaran altan gibi vicdanlardan pek bir ses çıkmadı maalesef…diyeceksiniz ki neden herşeye sesini çıkarsın ki? ben de diyeceğim ki adam her gün yazıyor ve her canı istediğine yönelik yazabiliyor ise, yazmadıklarını sorgulamak benim vicdan borcumdur. mesela israil’in lübnan’da, filistin’de yaptıklarına sesini kısık sesle dahi olsa çıkaramaması..afganistan’da, ırak’ta amerikan,ingiliz zulümlerine çıkmayan seslerini sorgulamaya hakkım vardır öyle değil mi? yani leipzig vicdan ödülü almakla liberal tilkilikten kurtulamıyor kimse!!!hatta belki de bu vicdan ödülünü almak liberal tilkilikten geçiyordur kim bilir!!!
    **************
    Bir kadının cani olarak portresi

    I-

    Bosnalı Müslümanlara soy kırım uygulayan Radovan Karadziç, duruşmalara katılmıyor. Duruşmalara katılmaya katılmaya hürriyetini bulursa şaşırmayalım.

    Kime söylüyorum ki! Şaşırmayı bile unutmuş unutkanlar topluluğuna .

    Bu sitem de nereden çıktı diyorsunuz?!

    Karadziç’in suç ortağı Bilyana Plavsiç geçen hafta serbest bırakıldı. Savaş suçlusu olarak 11 yıla hüküm giymiş kadının erkenden bırakılıvermesi medyamızın hiç ilgisini çekmedi.HİÇ!

    II-

    Adı Bilyana Plavsiç.

    Bosnalı Sırp.

    Kadın.

    Biyoloğ.

    Yukarıdaki künyeyi, kadınlar gelecek dünya düzelecek diyen, kalbi temiz feminist arkadaşlara ithaf ediyorum. Plavsiç kadın. Eğitimli bir kadın.İktidarın/gücün çirkefine sonuna kadar bulaşmış bir kadın.1995 Srebrenika katliamının sorumlularından bir kadın.

    Hayatında pek çok ilk var. Çirkeflerin de ilki olur değil mi? O da savaş suçundan yargılanıp ceza alan ilk kadın.

    Kadınnnnnn!

    2003’te yargılandı. Mahkemede pişman olduğunu söyledi. Mahkemeden çıkar çıkmaz da hiç de pişman değilim dedi. Ceza indiriminden faydalanmak için bir ayağını kaldırıp “pişmanım” demişti. Pişmanlığı dilinin ucundaydı yani. Kalbine hiç inmemişti. Çünkü kalbi yoktu.

    “Bosnalı Müslümanlar ölümü hak ediyordu, genetik olarak bozulmuşlardı” diyen bir “bilim kadını” var karşımızda. Aldığı eğitim kendisine, insanları yaşaması gerekenler ölmesi gerekenler diye kategorileştirme hakkı veriyor demek ki!

    Kini ve intikamı bilimsel kelimelerle örtünce, katliamlar katliam olmaktan çıkıyor Batılı kardeşlerimizin nezdinde. Birinci sömürüyü –ah pardon küreselleştirme demem gerekiyordu değil mi- böyle “başarmış”lardı. Biyoloji ve antropoloji eşliğinde.

    Tam da “Dünya”nın adaletine güvenmek için kalbimiz şifa niyetine delil topluyordu. Şifa niyetine kalbi olan insanların peşindeydik. Kalbi olanların. Müslüman, Hıristiyan, Yahudi,Hindu,ya da Budist değil.Kalbi olanların peşinde idik.

    Ama hayır. Savaş suçlusu olarak yargılanan ilk kadın yönetici, 11 yıllık süresi dolmadan serbest bırakılıverdi. Cuma günü yazmıştım. Tekrarlayacağım için beni affedin. Modern hukuk canileri, katilleri ve hırsızları seviyor. Mahkûm haklarından sonuna kadar yararlanabilmeleri için esnekliğini arttırdıkça artıyor.

    Tarihler 27 Ekim 2009’u gösteriyordu. Medyamız hiç ilgilenmedi. Hiç haber olmadı caninin hürriyeti. Necla Nazır’ın yıllarca aynı yastığa baş koyup da terk edilme acısını “ne boyu boyuma ne huyu huyuma benziyordu” cümleleri eşliğinde güncellediği, ex aşkı Ferdi Tayfur’a sitemi kadar bile yer bulmadı medyamızda.

    1995 Srebrenica katliamından sağ kurtulanlar derneğinin başkanı Münire Subasiç, “Nasıl Plavsiç özgürlük hakkına sahip oluyor da ben oğlumun zalimce öldürülmesinden 14 yıl sonra onu kemiklerini bulup toprağa verme hakkına sahip olmuyorum” diye haykırıyordu oysa. Sesindeki acıyı dağlar ve taşlar duydu.

    Denizler ve ağaçlar.

    Börtü böcek bütün dünya.

    Sadece biz duymadık.İnsan kategorisinde yer alanlar yani.Biz kalbi olmayan “kategorik insanlar”!!!

  5. Yazan:özlem Tarih: Kas 4, 2009 | Reply

    Çok üzücü çok.

  6. Yazan:MY Tarih: Kas 4, 2009 | Reply

    Avrupali devletlerin Afrika’da ve Ortadogu’da yaptiklari kiyimlara karsi sessiz kalan BATILI aydinlari elestiren biri söyle demisti:

    “Avrupali Hitler’e katliam yaptigi için kizmadi, sadece bunlari BEYAZ ADAMA yaptigi için kizdi.”

    Beyaz irka mensup, kredi karti ve Batili bir ülkede oy hakki bulunan insanlari diger insanlardan üstün gören bir dünyada yasiyoruz. Ya da bana mi öyle geliyor?

  7. Yazan:eg Tarih: Kas 4, 2009 | Reply

    “Beyaz irka mensup, kredi karti ve Batili bir ülkede oy hakki bulunan insanlari diger insanlardan üstün gören bir dünyada yasiyoruz. Ya da bana mi öyle geliyor?”

    valla mehmet bana birisi liberalizmin ne olduğunu (en azından pratikte) birisi sorsaydı ve bu cümlelerden haberim olsaydı daha önce, böyle tanımlardım liberalizmi…

  8. Yazan:özlem Tarih: Kas 4, 2009 | Reply

    Bu arada Alper Ecer’in yazısını çok zihin açıcı ve eleştirel açıdan son derece dolu buldum. Ancak yazının sonunda kendimi hiçbir çıkışı olmayan bir labirentte gibi hissettim desem acaba ne derdi bilmiyorum:) Ki Alper Bey’in genelde bütün yorumlarında bunu hissediyorum. Varolanın adaletsizliğinden büyük bir rahatsızlık ama hiçbir çıkış yok. Müthiş bir çaresizlik. Belki ben yanılıyorumdur:(

  9. Yazan:Alper Akalin Tarih: Kas 4, 2009 | Reply

    Mehmet hevesim olsa liberalizmin ne olacağını anlatacağım da;liberalizmi bu aralar neo-con akımın önderlik ettiği batının şekilci elitist modernizmi ile bir tutan sığ zihniyetle, konuya nereden başlamalı bilmiyorum..

    De neden ısrarla böyle olmadığını bildiğin halde, bu tarz itirazlarla konuyu ısıtıp ısıtıp her daim liberalizme çamur atma yarışına giren insanlara karşı sessiz duruyorsun onu anlamıyorum mehmet? yoksa sen de mi liberalizmi ahlaksızlığı savunan bir gavur icadı olarak gören “yüzeysel” islamcılar gibi mi değerlendiriyorsun?

    O zaman durumumuz hakikaten vahim demektir..

    Bakınız kimileri ekonomik liberalizmi; yani serbest piyasa ekonomisini savunabilir. Ama bunun yanında siyasal anlamda en ahlaksız, en tutarsız, en ikircikli şekilde islama karşı savaş açabilir; islamiphobia ile toplumde derin sosyolojik buhranlara yol açabilir ve hatta neo-faşizan biçimde ötekileri kendi aralarına almama ve onları dışlama cüretini gösterebilir. Her kim; ki avrupada ve abdde serbest piyasayı savunan bir takım omurgasız muhafazakarlar böyledir, bu çelişkili tavırlar içerine girerse girsin, bu çelişkinin liberalizmin özü ve düşünsel niteliği ile herhangi bir alaka veya korrelasyon taşımadığını kavramak bu kadar mı zor?

    Liberalizm sadece ekonomik bir doktrin midir ki; onu piyasa anlamında fetişleştirenleri liberal olarak adlandırmak yeterli olsun. Liberalizm çıkış itibariyle siyasi bir retoriğe sahiptir ve en büyük erdemi de özgürlüktür. Herkes için; kimseyi rahatsız etmediği sürece koşulsuz özgürlük. Bu özgürlük islama, müslamanalara küfürü meşru saymayan bir özgürlük; bilakis islama, hristiyanlığa, yahova şahitliğine, ateizme hoşgörülü yaklaşmayı ilke edinen bir özgürlük..

    Bunu anlamayıp da faşizan eğilimli beyaz avrupalı yaşam tarzını liberal bir yaşam tarzının ürünü olarak görmek, terörizmin islami hayat tarzının bir sonucu olarak gören bu faşizan eğilimli kişilerle aynı kifayetsizliğe düşmektir ki; eleştirdiğimiz paradigmanın madolyondaki öbür yüzü olmak da zaten ancak inirgemeci kollektivist zihniyete yaraşır bir harekettir.

    Avrupadaki muhafazakarlar ne kadar çelişkili tavırlar içerisindeyse, aynı çelişkili tavır türk muhafazakarlarında da mevcut. Muhafazakarlığı, içimizdeki otoriteryenizmi muhafaza etmek olarak anladığımız sürece de yabancısı da yerlisi de çekilmiyor bu meletin..

  10. Yazan:MY Tarih: Kas 4, 2009 | Reply

    “valla mehmet bana birisi liberalizmin ne olduğunu (en azından pratikte) birisi sorsaydı ve bu cümlelerden haberim olsaydı daha önce, böyle tanımlardım liberalizmi…”(EG)

    eh, fikir namusu diye buna denir :))

    “herkes istedigini yapsin” deyince güçlü olan ötekileri eziyor. Su an için beyaz, avrupali vb teknik olarak üstün oldugu için orman kanunu buraya getirdi bizi. Yani liberallerin iddia ettigi gibi baris, huzur vb olmadi… çünkü uygulamada Regan, Thatcher, Bush, Blair gibi tiplerle karsilastik. Yarin bakarsin çin üstün gelir, silindir gibi ezer geçer.

    Seninle siyasi ve ekonomik konularda olaylara farkli noktalardan baktigimiz halde insan konusunda vicdani esas aldigimiz için burada yollarimiz kesisti 🙂

  11. Yazan:MY Tarih: Kas 4, 2009 | Reply

    Sevgili Alper Akalin,

    Türk liberalleri ev ödevlerini yapmiyorlar, doga bosluk sevmez. Liberalizm nedir? ne olmalidir? Türkiye’nin 2009’daki sorunlarina nasil bakar?

    …. ve hepsinden en önemlisi ETiK konusunda, ahlâk, erdem, özgürlügün, aklin, bilimin sinirlari konusunda liberalizmin söyleyecek sözleri nelerdir?

    Sebep-sonuç zincirini kiracak, dogal determinizmden insani kurtaracak, hayvanliktan insanliga yükseltecek hakiki özgürlük konusunda ne diyebilir bize liberalizm?

    Evet, mikrofon sizde 🙂

  12. Yazan:Alper Ecer Tarih: Kas 4, 2009 | Reply

    Mehmet, bence senin konuya yaklasiminda gercekten bir sorun var. “Konusun liberaller mikrofon sizde”, diyorsun. Ama ya liberalizm soylenecek sozun kendi degil de mikrofonsa?
    Benim ahlaki yargilarim var, herkesin de var, bunlari ifade etmek icin herkesin ihtiyac duydugu o cercevedir bir yerde liberalizm. Kimileri de der ki “mikrofona gerek yok, kulaklik alin, beni dinleyin baska bir seye ihtiyac yok.” Liberalller de karsi cikar, “olur mu, herkes ne istiyorsa soylemeli, bir mikrofon bulup gezdirelim” diyor. Ben biraz oyle anliyorum. Simdi sen diyorsun ki “bu kadari yetmez, mikrofonbulupgezdirelimci’ler hayata dair bir sey de soylemeli, yoksa bu is eksik kalir.” Bence hic de eksik kalmaz, hayata dair soyleyecek seyleri herkesin var muhakkak. Bunu mikrofonbulupgezdirelimci olarak soylemeyiz ama, pikniksever, sinemasever, halisahamaciyapar, muzikdinler olarak soyleriz. Mikrofonu elimize aldiktan sonra burundugumuz kimlik mikrofonbulupgezdirelimci’lik degildir artik, digerlerinden biridir. Hepimiz oncelikle mikrofonbulupgezdirelimci olmaliyiz, sonra digerine karar vermeliyiz.
    Nitekim kulaklikbulupherkesbenidinlesinci kisiler de pikniksever, sinemasever falan olabilirler. Yoksa kimsenin liberal olarak ortaya atacagi ozel bir ahlak tipi yok, bu bir siyasi cogulculuk tercihi. Bir tur meta ahlak (veya en azindan oyle olmali, tutarsizlik ve problem liberalizm bir meta ahlak oldugunda degil oyle olmadiginda, liberalizmin ici bir yerlerden ornek alinan ve dayatilan bir ahlak ile dolduruldugunda ortaya cikiyor.)

    Ben serbest piyasa ekonomisini savunuyorum, ama bu benim tüccar oldugum anlamina gelmiyor, neye yatirim yapilmasi gerektigini baskalarindan iyi bildigim anlamina da gelmiyor. Sen diyorsun ki “zengin olmak icin piyasanin serbest olmasi yetmez, hangi konuda yatirim yapacagimizi da belirlemememiz lazim, liberaller hangi konuya yatirim yapilmasi gerektigini de soylemeli, yoksa eksik kalirlar” ben de diyorum ki onu herkes kendi bilir, ben de ancak kendi parami bilirim, merak ediyorsan ancak onu soyleyebilirim.

    Yani liberalizm insanlarin ahlak anlayislarinin birbirlerininkinden farkli olabilecegi, cunku algilarinin birbirlerinden farkli olabilecegi ve hepsine de saygi duyulmasi gerektigi gibi bir gozleme sahip insanlarin dusuncesidir. “Peki bu insanlar dogru ahlak anlayisinin hangisi oldugunu dusunuyorlar” gibi bir soru tanimsiz bu evrende. “Herkes icin dogru ahlak anlayisi diye bir sey olmadigina inanan insanlara gore herkes icin dogru ahlak anlayisi nasil olmali?” sorusunda cumlenin ilk kismiyla ikinci kisim birbirini goturup sadelesiyor ve geriye sadece “nasil?” kaliyor. O yuzden bu tartismada herkes soruyu bildigi gibi anlayip sazi eline alip calabilir ve bu tartisma sonuca varmadan cok uzayabilir.
    Bence burada sen soruyu netlestirmelisin. Liberallerden bekledigin ahlaki tavir ve durus ozgurluk, esitlik vs negatif olgular degil ki onlarin yetmedigini soyluyorsun. Sence bir liberal nasil olmali, hangi davranisi gosteren insanlarin erdemli oldugunu savunmali, biraz ipucu ver 🙂

  13. Yazan:eg Tarih: Kas 4, 2009 | Reply

    mehmet kardeşim belki senin de başına gelmiştir ama ben benim deneyimimi tekrarlayayım: herhalde 15-20 yıldır liberallerle tartışırım. bu kadar süredir de liberalizm literütürünü okumaya çalşırım(mesela her aldığımda ve okuduğumda sadece midemi bulandırmasına rağmen liberal düşünce dergisini hala almaya ve okumaya devam ederim; belki bir gün okurum da midem bulanmaz diye). neyse liberallerle tartıştığınızda ve eleştirdiğinizde alacağınız ilk cevap “sizin liberalizmi ne derece bilmediğiniz” olacaktır. çünkü liberalizm öyle birşeydir ki sadece liberal müminler “gerçek” hikmetlerine vakıftırlar ve “dışardan” liberalizmi eleştirenler bu hikmeti anlamadıkları için eleştirileri sadece “kollektivist kafir” eleştirileri olarak kalacaktır. mesela bir liberal avrupa’da, abd’de velhasıl batıda ilerleme adına, ekonomik “refah” adına, özgürlükler adına ne kadar olumlu şey varsa hepsini sahiplenir. ama aynı yerde liberalizmin kendisinden kaynaklandığı eleştirisi yaptığınız yanlışları ortaya koyduğunuzda hemen cevap hazırdır : “ama o liberalizm değildir ki!!!” zira liberalizm benim çocukluğumdaki bir çizgi filmdeki “tonton” karakterine benzer. ne taraftan “saldırı” gelirse öte tarafa esneyen değişen bir yapıdaki tonton gibi, değiş tonton dedikçe kendilerini değiştirirler. kimse bilmez nedir bu liberalizm. çünkü liberal ibadethanalerde liberalizmin “hikmetlerini” ancak o hikmetlerle hemhal olmuş müminleri anlarlar.

    bir de liberallerle evrimperestler aynı derecede mümindirler ve benim gördüğüm en fundamentalist müminler islamcı, yahudi vs. değil liberaller ve evrimcilerdir. hemen her yerde kendilerine yapılan eleştirileri “siz bunu hiç bilmeden tartışma ve eleştirme cüretini nerden buluyorsunuz” tonlamaları ile bir yerlerden çıkarak karşılarlar. daha önce ismini cismini duymadığınız liberallerin ya da evrimcilerin ismini falan öğrenmek için liberalizmi(evrimi) tartışmaya açın..o zaman görülecektir ki ne kadar liberal- ya da evrimci- varsa hepsi de aynı argümanla ” efendim burada liberalizm (evrimcilik)eleştiriliyor ama eleştirilen şey liberalizm(evrimcilik) değildir ki; öğrenin de gelin. kaldı ki siz kollektivistler, muhafakarlar(gericiler, dinciler) ne anlarsınız liberalizmin(evrimin) büyük, yüce ufkundan” sizin eleştirilerinize cevap verdiklerini sanacaklardır. ama senin dediğin gibi kimse de bu liberallerden dünyanın bugünkü halinden liberalizmin payına düşen olumsuz noktalar hakkında fikrini alamayacaktır. çünkü liberalizm kusursuz bir ideoloji olarak “biz kolektivistler” “biz muhafakaarlar” tarafından anlaşılamayacak kadar çetrefillidir.herkes için özgürlüktür efendim. laylaylom özgür olalım, serbest olalım bak nasıl da herşey güzel oluyor basitliklerini bile size büyük bir liberal hikmet gibi sunmak konusunda ise en az evrimperestler kadar mahirdirler…ama yiyene tabii. artık o argümanlara bağışıklığı olanlara 20 yıldır duydukları bu argümanlar sadece rahatsız edici bir mide gurultusu gibi gelir… ha bir de liberaller, hayata bir dikatomi ile bakarlar. liberal değil misiniz? o zaman kollektivistsinizdir mutlaka(siz kendinizi nasl tanımlarsanız tanımlayın artık kollektivist olmayı hak etmişsinizdir. zira liberalizmi eleştirebilecek cüreti gösterenlere yapılması gereken idam cezası gibidir kollektivist yapışkanları). onlara büyük hocaları(peygamberleri) öyle öğretmiş: her zaman cebinizde bir kollektivist yapışkanı bulundurun ve her kim liberalizmi eleştirirse o yapışkanı onların yüzüne yapıştırıverin diye. artık o adamın ne olduğu önemli değildir. liberal değilse kollektivisttir zira…onlara batılı siyasi terminolojinin ezbercileri deyince de kızıyorlar…ama gel de deme şimdi:))peygamber hayek kendi müminlerine bunu öğretmiş besbelli:)) o yüzden ben bir liberalle ciddi tartışılması gerektiğini hiç düşünmüyorum.ve her zaman söylediğimi tekrarlayayım: bir sosyalistle,ateistle, bir islamcıyla, bir hristiyan fundamentalistle, bir yahudi fundamentalistle hatta bir kemalistle (çok kemalist arkadaşım vardır mesela)vs. çok rahat dost, arkadaş olabilirsiniz. zira en azından bilirsiniz ki bu adamların yüreği kendi inandıkları şey konusunda samimidir. onun alanına saygılı kalmaya devam ederseniz sizi arkadan hançerlemez en azından. yüreği samimi olan insanlardan çok da kişisel zarar görmezsiniz. ama bir liberal dostum olamadı. zira liberal demek esneklikle kaypaklığı karıştırmış demektir. liberal demek özgürlükle vahşiliği karıştırmış demektir. ve hayatımda kendisine sırtımı dönebilecek kadar güvenebileceğim hiçbir liberal arkadaşım olamadı (diğer fikirlerden, dinlerden oldu mesela) çünkü liberalizm özünde, sırtını kendisine dayadığınızda sırtınızdan nasıl rant getirebileceği ile daha çok ilgilenen bir insan tipolojisidir benim gözümde(bu tamamen bir karikatürizasyon ama benim hayatım için gerçekliği mevcut). ne zaman nasıl “satılacağınız” hiç belli olmaz. üstelik bu satmayı öyle haklandırma kabiliyetleri vardır ki şaşar kalır, hatta sırtınızdan vurulmanızın ve satılmanızın insanlık için gerekliliğine inanmaya bile başlarsınız. zira ahlakî bir bağlayıcılıkları olmaz bu arkadaşların. sadece her konuda “tarafsızdırlar” ama bu tarafsızlık aslında küresel zulme taraf olmak demektir.

  14. Yazan:Alper Akalin Tarih: Kas 4, 2009 | Reply

    Ey liberalizmden bi haber özgürlük düşmanları;

    Akıl yerine iman;

    Birey yerine cemaat;

    Kendinden çok kralcı;

    insan yerine mümin;

    fikir yerine dogma;

    özgürlük yerine itikat;

    haz yerine nefis;

    doğal düzen yerine hiyerarşi;

    mutluluğu aramak yerine kurallara uymak;

    Bunlardan ikincisini seçince ne yazık ki kollektivist oluyorsunuz. Da neden kollektivist olmaktan gocunuyorsunuz ki? Neden size kollektivistlik bir küfür gibi geliyor?

    Ey siz liberalizmi tüm kötülüklerin kaynağı gören liberalizmi neresiyle anladığını anlamlandıramadığım sinsi zihniyet;

    Sizlerin tüm ruhet-i haliyesi, bir kollektivist olduğunu net bir şekilde ortaya çıkarıyor. Siz bahsettiğim tüm bu kavramlardan ikincisini seçiyor ve ilklerine etmedik hakaret bırakmıyorsunuz.

    Kul hakkına girmediği sürece sizin günahınız size, benim günahım banadır. Bundan daha iyi anlayabileceğiniz bir dilde liberalizmi anlatabileceğimi sanmıyorum. Tüm kötülükleri liberalizmden bilmek sizi rahatlatıyorsa böyle devam edebilirsiniz.

    Ama unutmayın ki liberalizm sadece bir akıl yürütme biçimidir. Liberalizm, bir ideoloji bile değildir. Zira diğer ideolojilerdeki gibi amaç, başkasının iyiliğini düşünmek ve onlara bu güzelliğe ulaşmak için belirli kuralllar dayatmak, yol planları çizmek ve herkesi bir kalıba oturtmak değildir.

    Yeryüzünde gerçekleşen tüm fenalıklara bir nedensellik aramak istiyorsanız, liberalizmden önce hakim otoriteye, kurumlara, geleneklere, yuvalanan güç temerküzlerine; yani liberalizmin şüphe ile yaklaştığı tüm potansiyel özgürlük tehditlerine bakın. Unutmayın ki; yeryüzündeki tüm kötülükler ve fenalıklar;mesela savaşlar, açlık ve sefalet, diskriminasyonlar, yasaklar, hemen hemen hepsi liberalizm düşmanı otoritelerin (Hükümet yetkililerinin, devleti arkasına alan tekelci kapitalistlerin, askerlerin, bürokratların, din adamlarının, ne kadar hiyerarşi varsa o kadar üstte bulunanların) bir ürünüdür.

    Zira iyiyi, doğruyu, güzelliği hedef alan ve toplumu o yönde biçimlendirmeye çalışan tüm fikir akımları aynı zamanda toplum mühendisliği işine kalkışır ki bu da kollektivist paradigmanın en büyük belirtisidir. İslamı ideoloji haline getiren islamcılık da böyledir, sosyalizm de, milliyetçilik de, kemalizm de..

    Liberalizm ise kimseye kaftan biçmez; Alper Ecer’in de dediği gibi liberalizm mikrofonda konuşan değil, mikrofonun ta kendisidir..

    Kimsenin kimsenin mikrofonunu ele almadığı sürece, liberalizm işlemektedir. Ama siz özgürlük düşmanları yüzünden; günümüzde kimin mikrofonu kimin cebinde belli değildir.

    Ütopya diyorsanız ütopya ama liberalizm dünyada hiç bir ülkede tam olarak işlememektedir; çünkü siz özgürlük düşmanlarının işine böylesi gelmektedir.

  15. Yazan:MY Tarih: Kas 4, 2009 | Reply

    Sevgili kardesim A.Akalin 🙂

    Bu aksam nesen yerinde galiba, neyse,

    X yerine Y… seklinde yazdiklarin her zaman karsi karsiya gelmeyen, bazen birbirini tamamlayan seyler. Karsi karsiya koyMAdigin
    baska bazi kavramlar ise bence ZIT. Meselâ Mutluluk ve haz. Bunlardan birini arayan ötekine sirtini dönmüs olur.

    Ayrica sag ya da sol kolonu seçerek liberal ya da anti-liberal olunabilecegini sanmiyorum. John Locke’in escinseller veya dinsizler hakkindaki fikirlerini hatirlamak yetebilir.

    Yine Adam Smith’in meshur “gizli el” ifadesini etik üzerine yazdigi bir kitapta da kullanmasi dikkat çekici degil mi?

    Liberal-‘de degil mesele, -izm kisminda.

  16. Yazan:cb Tarih: Kas 4, 2009 | Reply

    vallahi mehmet kardeşim ahmet altan öyle çok lafzen vicdandan dem vuruyor. güzel de yapıyor. ama onun da vicdanı hep bir tarafa seğirtiyor gibime geliyor…buna defalarca şahit oldum. sanki arkadaşın vicdanı batının, batılının yaptığı zulümleri, israilin yaptığı zulümleri teşhir etmekte pek bir çekingen gibi

    (eg)

    aynen katılıyorum,Taraf fanatizmi nedeniyle bu duruma ses çıkartmayan,her fırsatta vicdandan dem vuran arkadaşlarımı da kınıyorum…

  17. Yazan:cb Tarih: Kas 4, 2009 | Reply

    Alper Akalın,

    yoksa sen de mi liberalizmi ahlaksızlığı savunan bir gavur icadı olarak gören “yüzeysel” islamcılar gibi mi değerlendiriyorsun?

    O zaman durumumuz hakikaten vahim demektir..

    (aa)

    Yüzeysel İslamcılar kimdir?Nedir?Liberalizmi ben de eleştiriyorum lakin yüzeysel bir islamcı olduğumu düşünmüyorum.Her liberalizm eleştirisinde bulunan yüzeysel ……. mıdır?Üzerine konuşmaktan,eleştirilere cevap vermekten kaçınmak yerine sırf eleştirenlere karşı kaçak dövüşmek için ‘yüzeysellik’ yaftasında bulunmak ne kadar ahlaki?Alper Akalın liberalizmi,bir liberal olarak böyle savunacaksa bence liberalizminde,sosyalizm gibi düşmana ihtiyacı yok :))Kesinlikle durum liberalizm adına çok vahim.

    Kısaca değinelim,bakalım o yüzeysel(?)islamcılar neden liberalizmi eleştiriyormuş?Yüzeysel oldukları için mi?Yoksa kapitalizmsiz bir liberalizm düşünülemediği için,kapitalizm ve liberalizm tüketimden beslendiği için mi,İslam’ın ‘dur’ dediği noktada,kapitalizmin ‘dur-ma’ ile kendi devamlılığını sağladığı için mi?Siz ya liberalizmi bilmiyorsunuz,ya İslam’ı.Durum çook vahim!

  18. Yazan:eg Tarih: Kas 4, 2009 | Reply

    en çok “haz yerine nefs” satırına güldüm:)) bugünkü gülme ihtiyacımı da bir liberal arkadaş giderdi ya Allah kendisinden razı olsun..

  19. Yazan:cb Tarih: Kas 4, 2009 | Reply

    Alper A.,

    size İslamcıların yüzeysel olmayan bir liberalizm eleştirisi içinde hem liberalizmi,hem kapitalizmi hem de İslam’ı bulabileceğiniz bir yazı…

    http://www.derindusunce.org/2009/08/04/liberalizm-islam-ile-flort-edebilir-mi/

  20. Yazan:Alper Akalin Tarih: Kas 4, 2009 | Reply

    Sevgili Dostum Mehmet;

    Ben X ve Y leri kabaca verdim. Amaç oradaki contrastlardan yola çıkarak iki farklı zihniyetin ayrımını yapabilmekti. Liberal olmak için sahih zorunluluklar değil hiçbir X:)

    Mesela X’lerden birisi:

    Kurallara uymak:

    Liberaller hiç bir kurala uymaz gibi bir söyleme varmak, verdiğim örnekten tabi ki yanlış bir çıkarsama olur. Benim orada amacım, gereksiz kurallarla hayatı zorlaştırmak yerine; kimseyi incitmemek için minimum kurallar tazmin ederek mutluluğu aramayı seçme hakkının liberaller için daha anlamlı olduğudur. Ya da şöyle diyeyim; dileyen dilediği kurala uyabilir, yeter ki o kuralları başkalarına dayatmasın (şayet kurallar, bireysel hakları korumaktan çok bir zoru dayatmak amacı taşıyorsa)

    Ya da iman ve itikate gelelim. Mustafa Akyol o gün çok güzel yazmış. Bazı islamcılarda şöyle bir kanı var; liberalsen dinsizsin. Yani bir insan hem dindar hem liberal olamaz mı? Bal gibi olur. Bir kişi tüm benliği ve özgür iradesiyle, kendini iman ve itikate verebilir; ve bu kişi tabi ki liberal de olabilir. Yeter ki bu ona dayatılmasın, kendi aklı ve iradesi karar verici mekanizma olsun; başkalarının aklı ve zoru değil.. Zaten kendi iradesiyle bu seçimi yapıyorsa, mutluluğu arama hakkını koruyabilmiş demektir. Kendi mutluluğu için bu tercihi yapan kişiye, kim hangi sebeple karşı çıkabilir ki? Bir insanın kendi iradesiyle körü körüne bir şeye iman etmesine karşı çıkan birisi aynı zamanda liberalim diyorsa, yanılıyordur.

    Nefis ve haz için de dediklerim geçerli..

    Velhasılı kelam; işin içinde zorlama varsa oradan kaç, özgür irade varsa; liberaliz elhamdülillah:)

  21. Yazan:MY Tarih: Kas 4, 2009 | Reply

    “…Bence burada sen soruyu netlestirmelisin. Liberallerden bekledigin ahlaki tavir ve durus ozgurluk, esitlik vs negatif olgular degil ki onlarin yetmedigini soyluyorsun. Sence bir liberal nasil olmali, hangi davranisi gosteren insanlarin erdemli oldugunu savunmali, biraz ipucu ver :)(A.ECER)”

    Soruyu açacagim ama dogru yaniti ben de bilmiyorum. Daha dogrusu kismen biliyorum yani ne olMAmasi gerektigini 🙂

    ““Herkes icin dogru ahlak anlayisi diye bir sey olmadigina inanan insanlara gore herkes icin dogru ahlak anlayisi nasil olmali?” sorusunda cumlenin ilk kismiyla ikinci kisim birbirini goturup sadelesiyor ve geriye sadece “nasil?” kaliyor.” (A.ECER)

    Bir ahlâk anlayisini X veya Y (din, felsefe, ideoloji…) referans alarak devlet eliyle dayatmak eninde sonunda zulüme variyor. Bu dogru.

    Ama ilk harfini büyük yazmak üzere Ahlâk’a dair herseyi göreceli kabul etmek de sorunlu.

    Amacim liberalizmi yerden yere vurmak degil. Zira örneklerle bu akimi karalayacaksak aynisini Islamizme ya da sosyalizme de yapabiliriz. Zaten atesli bir biçimde süren Humeyni tartismasi bunu gösteriyor.

    Ama “senin dinin sana, benimki bana” diyen ayet gibi “senin ahlakin sana, benimkisi bana” demek olmuyor. Neden? çünkü herseyin menzili artti. Bu MENZiL kavrami çok mühim.

    Artik bilgi, para, silah, iyilik, kötülük, sanat,… insana dair ne varsa büyük bir hizla geziyor dünya üzerinde. Komsun atesli silah alirsa evine sen “ben buna karsiyim, evime silah sokmam” diyemiyorsun. çocugunun gittigi okulda ögrenciler uyusturucu kullaniyorsa sen “evladim kötü bir sey bu, uzak dur” diyemiyorsun… Örnekler çok.

    Yani çogu liberalin savundugunu zannettigim göreceli ahlâk (herkes kendi ahlakini seçmekte serbest olsun) hiç ir yerde durmuyor:
    1) Sinirsiz özgürlük insanin en asagilik yönlerini ortaya çikariyor,
    2) Bir toplumda azinlik bile olsa bu “bozuk” grubun sinirsiz yasami bütün topluma bulasiyor bir hastalik gibi.

    Özetle göreceli (relatif) ahlâk hizla evrilerek ahlaksizlik olarak çikiyor karsimiza. Üstelik de bundan kaçamiyoruz.

    Hollanda kurulmus olan ve “çocuguyla cinsel iliski kurma özgürlügünü” savunan PVD isimli siyasi parti geliyor aklima meselâ 🙁

    Belki yaniliyor olabilirim ama korkarim THE Ahlâk ancak bir tane ve bütün bir toplum için ortak olabilir. Bir baska deyisle bireysel / bölgesel / cemaatsel ahlâk kurallari tarihe karisacak. Ne kadar kollektivist bulursak bulalim TEK BiR AHLÂK ANLAYISI kendisini bütün dünyaya DAYATACAK.

    Eger hristiyanlik, islam ya da konfiçyüs felsefesi tabanli bir sey ya da bunlarin karisimi bir baska sey çikabilir ortaya. Ama bu ORTAK iNSANi AHLAK bulunamaz/kurulamaz ise hiç bir sinir tanimadan dogayi kirleten, savas çikartan, çocuklara tecavüz eden bir “özgürlük” ile karsi karsiya kalabiliriz.

    iste liberalizm istese de istemese de bu kaotik durumun avukati haline geliyor. Sadece TR’de degil bütün dünyada.

    bu bakimdan insanî özgürlüge anlam katabilecek tek sey olan, onun öteki yarisi olan AHLÂK üzerine fikri bir zemin olusturmak mecburiyetindeyiz diye düsünüyorum.

    Dostlukla

  22. Yazan:MY Tarih: Kas 4, 2009 | Reply

    Bu tartismalar dogum sancisidir, iki ucu da çeliskili görünen eksenler eninde sonunda kirilir ve ortaya bir üçgen çikar. Umud edelim ki bizim de bir üçgenimiz olsun 🙂

  23. Yazan:eg Tarih: Kas 4, 2009 | Reply

    mehmetçim ben liberalizmin bir köşe olduğu üçgenin köşesi olmayı reddediyorum. reddetmeye de devam edeceğim.

  24. Yazan:eg Tarih: Kas 4, 2009 | Reply

    bu arada mehmet “liberalizm için yapılan eleştirileri islamizm, sosyalizm için de yapabiliriz” demişsin. katılmıyorum. liberalizm ile diğerleri arasında şöyle bir fark var. mesela bu farkı atilla yayla’nın son günlerde zaman’da yayımlanan yazılarında da görmek mümkün(bir cevap yazmıştım yayla’ya ve zaman yayımlayacaktı hesapta ama atilla hocalarına ayıp olmasın diye vazgeçtiler herhalde:(( )

    Atilla Yayla yazısında liberallerin sıkça yaptığı bir yanılgıya düşüyor. Liberaller, kendilerinin dışındaki ideoloji ya da dinlere inanan insanların zorunlu olarak taraflı, kendilerini ise mutlak bir referans noktası kabul ediyor görünüyorlar. Onlara göre liberalizm insanlığın özgürlük evreninin tamamını kapsarken, liberalizm dışında yer alan ideolojiler bu evrenin sadece belirli bir kısmını temsil etme imkânına sahiptirler. Bu bağlamda liberal teori, kendisini mutlak tarafsızlık eksenine alarak, diğer her şeyi taraflılıkla itham eder. Çok şıklı özgürlük yelpazesinin var olması demek, liberallere göre, bu çok şıklılığı mümkün kılacak bir referans noktasının varlığı demektir. İşte bu referans noktası liberalizmin kendisidir! işte bu yüzden liberalizm ile ilgili eleştiriler diğer eleştirilerin hepsinden daha önemlidir. zira liberalizm harici hiçbir ideoloji ya da düşünce kendisini mutlak tarafsızlık ve referans noktası olarak ortaya koymaz. liberaller ise tam da bu iddiada oldukları için onların bu iddialarının altının bomboş bir kibir olduğunu ortaya koymak hayati bir önem arz eder.

  25. Yazan:MY Tarih: Kas 4, 2009 | Reply

    “bu arada mehmet “liberalizm için yapılan eleştirileri islamizm, sosyalizm için de yapabiliriz” demişsin. katılmıyorum” (EG)

    yok abicim, öyle demedim 🙂
    bunu dedim tam olarak:

    “Amacim liberalizmi yerden yere vurmak degil. Zira örneklerle bu akimi karalayacaksak aynisini Islamizme ya da sosyalizme de yapabiliriz.”

    yani “örneklerle” kelimesinin verdigi anlama dikkatini çekerim… Kötü örnek heryerde var, örneklerle teoriye giremeyiz, konunun etrafinda dönüp dururuz demek istemistim 🙂

    Hörmetler efenim

  26. Yazan:cb Tarih: Kas 4, 2009 | Reply

    Ben Ahmet Altan’ı çok beğeniyorum,yazılarını duruşunu vs. ama bence o ödülü hak etmiyor.Bugün Abd’nin Afganistan’da öldürdüğü sivilleri,İsrail’in öldürdüğü Filistin’li çocukları anmayan biri nasıl o ödülü alır,düşünmüyor değilim doğrusu.Medyanın geleceği keyfine vicdanların elinde öyle mi?Bir yazısı vardı Altan’ın sanırım gelen saçma maillerden bunalmıştı ve çok insanca bir yazı yazmıştı özetle ‘banane kardeşim,yetti artık’ diyordu bu yazıda,haklıydı.Yazının nakaratı da vardı ‘ görmeyeninde anasını …… ‘,’duymayanın da anasını …… ‘ ben de aynı kıvamdayım şimdi ne hikmetse ?Susanında …..

  27. Yazan:Alper Ecer Tarih: Kas 5, 2009 | Reply

    Merhaba
    PVD’nin web sitesine girdim. Aslinda savunduklari sey pedofili degil, cinsel iliskiye girmenin serbest oldugu yasin 12 olmasini, uzun vadede bunun da kaldirilmasini savunuyorlar. Bu da bana çok anormal gelmiyor, cunku ilk cinsellik yasi zaten halihazirda buraya kadar dusebiliyor. Cunku insanlar o yaslarda ergenlige giriyorlar ve toplumsal kultur acisindan bir problem olusmuyorsa cinsel iliskiye de girebiliyorlar. Yasal kriterlerin ne olmasi gerektigini dusunurken mevcut yasal kriterler bizi baglamaz, o yuzden kisisel dusuncemi soyluyorum, bir kisi cocukluktan 18 yasinda, ya da kanunun emrettigi yasta degil ergenlikte cikar ve 12 de buna uygun bir yastir, geleneksel olarak da dinen de zaten bu sakincali degil. Geleneksel toplumlar sanildigi gibi cinselligi tabu olarak falan gormezdi, tersine bu cok dogaldi, ayirim sadece bunun serbest mi yoksa evlilik yoluyla mi yapilacagi idi. O yuzden ortada kucuk yastan kaynaklanan ozel bir kotuluk oldugunu dusunmuyorum. 12 yasi da pedofili olarak dusunmuyorum, 12 yasindakilerin cinsellik yasamasinin serbest olmasi pedofilinin serbest olmasi anlamina gelmez. Sonucta bu tur cinsellik yasayanlar mesela kendi okul arkadaslariyla ya da yaz tatilinde falan da yasayabilirler, ki muhtemelen cogu da boyledir, ama anti-pedofil yaklasanlar “o zaman su da serbest olur” diye bu kismini one cikariyorlardir.

    Bir de pedofili derken aradaki yas farkindan cok taraflardan birinin ergenlige girmemis olmasinin kriter alinmasi gerektigini dusunuyorum. Mesela bir taraf 8 yasinda ve gercek anlamda cocuk, diger taraf 13 yasinda ve ergen ise bu bence pedofili olmali, ama bir taraf 28 diger taraf 33 yasindaysa bu pedofili olamaz. Demek ki konu yas farki olmamali, ergenlik olmali. Iki ergen arasindaki yas farki da bazen buyuk olabilir, sonucta kafalari calistigina gore bence onlara karisilmamali diye dusunuyorum. Kusak farki gibi psikolojik olgular onlarin sorunu olmali.
    Bence zaten oy verme yasi da evlilige izin verilen yas da dusurulmelidir. 18 kesinlikle cok yuksek.
    Buna karsilik senin demek istedigin eger suysa, “gunun birinde bir parti cikar da derse ki ergen olan kisilerin ergen olmayanlarla cinsel iliski yasayabilmesi mumkun olsun”. Tabii ki buna verilmesi gereken cevap hayir. Cunku felsefi olarak insanin rasyonalitesiyle tanimlandigi ve hayvanlardan bu yonuyla ayirt edildigi bir cagda yasiyoruz, kanunlar temel olarak akli calisanlarin egemenliginde bir toplum icin yazilmis, delileri timarhaneye kapatiyoruz ve islerimize karismalarina izin vermiyoruz, cocuklara oy hakki vermiyoruz, dune kadar kadinlara ya da zencilere ayirimci davraniyorduk, ama bugun onlarin da “akli oldugu icin” esit haklarinin taninmasina da tutarlilik geregi onay veriyoruz vs vs. Bu mantik geregi eger gunun birinde konusan ve bizimle iletisim kuran inekler, baliklar ortaya ciksa onlari kesip yiyemezdik, hemen ve cok hakli olarak bu bizimle konusan, cani acidiginda bunu hisseden ve ifade edebilen, mesela “niye kesiyorsunuz beni, yapmayin, bogazim aciyor” falan diyebilen varliklari kesip yemek artik akillari oldugu icin bir anda yamyamlik gibi cok ciddi bir toplumsal suca donusur ve yasaklanirdi. Cunku modernite aklin egemenliginde ve her seyin akil adli kriterle olculdugu bir devrin adi. Bu yuzden insanin ayirt edici vasfi da aklinin olmasi. Ve kanunlar zaten bunu boyle tanimliyor, dolayisiyla ergen olmayan, hayata dair bir farkindalik sahibi olmamis insanlarin bazi yetkinliklerini kisitlamak hic de ozgurluk karsiti bir tutum degildir diye dusunuyorum. Yani ozgurlukculuk tutarlilik geregi pedofili serbestisine varmak zorunda degil.
    Tecavuz ise zaten buyukler sozkonusu oldugunda da suc. Eger yasal sebeplerle hayatini iktisadi acidan anne babasina bagli olarak devam ettirirken ve bir cok anlamda korumasizken ergenlige giren ve sonradan tecavuze ugrayan birileri varsa bunlardaki ceza da arttirilabilir. Bunlari tanimlamak zor degil.
    Mehmet, saniyorum senin goreceliliklekast ettigin sey aslinda “kiniklik”. Bir insanin ahlakin goreceli olduguna inanmasiyla o insanin kinik olmasi farkli seyler.Birisi kendine gore bir ahlak anlayisina sahipse, fakat bu konularda butun insanlarin vicdanlarinin tam olarak anlasmasinin mumkun oldugunu dusunmuyorsa bu kisi ahlakin goreceli olduguna inaniyor demektir. Bu o kisinin kendi ahlak anlayisinin olmadigi anlamina gelmez, ayrica ayni kisi baska insanlari kendi ahlak anlayisina ikna etmeye de calisabilir, kendi ahlaki ya da adalet anlayisi icin savasabilir. Kiniklik farkli bir sey, “kim ne yaparsa yapsin, bana dokunmayan yilan bin yasasin” demekle ahlakin goreceli olduguna inanmak farkli olgular. Onun da ahlak anlayisi buymus diye pedofiliye izin vermek zorunda falan degilsin yani.
    Bence olay bazinda boyle bir yorum yapilabilir. Bunun otesinde liberallerin gelistirecegi bir ahlak var midir bilmiyorum, ama yontemsel olarak bir liberal bir ahlak anlasiyis gelistiriyorsa saniyorum onsart olarak bu ahlak anlayisinin toplumsaldan turemesi seklinde bir onsart koyacaktir kendine. Yani toplumun iyiliginden falan demek istemiyorum, onu diktatorler de turetiyorlar. Toplumun (onu olusturan bireyler anlaminda kullaniyorum) rizalarindan ve isteklerinden turuyor olmali, bu ahlak her neyse.
    Benim uyusturucu yasagi uzerine bir denemem vardi bu konuda gene 4 sene falan once TPE’ye koydugum. Neden uyusturucuyu yasaklamak mesrudur diye bir seydi ozetle. Bi kac liberal arkadas hemen bana uyusturucu yasagini savundugum icin fasist muamelesi yapmislardi, hatta biri sayfalarca reddiye falan dosenmisti 🙂 Onu gondersem koyar misiniz siteye?

  28. Yazan:özlem Tarih: Kas 5, 2009 | Reply

    Alper Bey yazının tümünü okuyamadım okuyacağım ama isyan ediyorum. Bir insanın ergenliğe giriş yaşı en az 14-15 tir. Ancak bu yaş bu devirde bazı hormonlu gıdalar ve vitaminler ile beslenme gibi sebepler sonucu değil 12 ye 9 a kadar bile düştü. Yani ergen olmak eşittir hayız meselesi ise bu yaşı dokuza kadar düşürebiliriz. Bence bu son derece ictihada ve dini açıdan da ele alınmaya muhtaç bir konu.

    Ben on iki yaşımı hatırlıyorum kesinlikle ergen falan değildim. On iki yaşında biriyle beraber olmak isteyen kişi tabi ki de pedofili hastasıdır. Gelenekler ne derse desin. Gelenekler zalim olamaz diye bir şey yok. Gelenekler son derece zalim olabilir. Ve din de geleneklerin etkisi altında yorumlandığında zalimleşebilir.

  29. Yazan:MY Tarih: Kas 5, 2009 | Reply

    @A.Ecer,

    göreceli ahlak ile “kinik” ya da sinik olma durumunu kasdetmiyorum. “Göreceli yani relatif/izafî bir çok ahlâk olabilir” dersek bu bizi ahlâk adina hiç bir frenin olmadigi bir noktaya getirir diyorum. Yani göreceli olmasina karsiyim.

    12 yasin ergenlik olmasi filan diyerek örneklere bogulmayalim derim. Ayni siyasi parti “aile/akraba sevgisi özgürlügü” sloganiyla insanlarin kendi evlatlariyla cinsel iliskiye girme özgürlügünü de savunuyor bir kaç senedir. Bir de ev hayvanlariyla.

    Simdi bir liberal olarak “adamin kendi çocugu, ne isterse yapsin” diyecek misin? Kürtaj da ayni alana giren bir problem.

    Hamile bir kadin “sana ne, vücut benim” diyor. iyi ama karninda tasidigi bir insan. Kanunlar önünde mesela miras hakki var. oy hakki var. askerlik borcu(?) var. Dine göre ruhu var, hayvan degil yani.

    Bütün bunlara “brakiniz yapsinlar, etsinler” dersen Derin Sular’in padisahi Serdar Bey gelir, size “aspirinci” der 🙂

    Benim senden ricam su: Liberal oldugunu unutup sadece insan olarak bir sey bulsan(k), sonra birlikte o seyin liberalizme uyup uymadigina karar versek? bu mümkün mü?

  30. Yazan:Alper Ecer Tarih: Kas 5, 2009 | Reply

    Merhaba
    Partinin diger goruslerinden bahsetmiyorum. Sadece bu konudan bahsediyorum, cok sacma gorusler de savunuyorlar yoksa. Ergenlik konusunda dusuncelerim farkli degil, 12 yasinda kim ergendi, kim degildi, bunu bilemiyorum, bunu tartismaya da giremem zaten. Eger ergense 12 yasinda olmasi onemli degil diyorum. Benim icin degil, sizin icin olabilir, her ikisi de ergen olan 12 yasindaki iki cocugun (=yetiskinin) cinsellik yasamasinda 30 yasindaki iki kisinin yasamasina gore bir fark gormuyorum. Bize bu ters geliyorsa biz ters oldugumuz icin bence. Bu bir algi, biz hayata atilmadigi surece herkese cocuk veya genc vs gozuyle bakiyoruz, gencligi yasliligi ekonomizm perspektifiyle goruyoruz. Oysa eskiden 18 bir kiz hala evli degilse evde kalmis sayilirdi. Rekabet yuzunden herkes doktora yapmaya baslarsa yakinda toplumsal cocuk algisi 30’lu yaslara kadar da cikabilir. Ama ben algisal cocukluktan bahsetmiyorum, fiziksel cocukluktan bahsediyorum ve kisi fiziksel acidan oldugu kadar psikolojik acidan da gelismisse cinsellik de yasayabilir. Bunun pedofili ile bir ilgisi yok, o herkesin kendi igrencligi. Yas farkinin buyuk olmasi acisindan bakiyorsaniz 18 yasinda bir kizin da 60 yasinda biriyle evlenmesi pedofili olur. Hic de degildir oysa. Kanunen de serbest, sizin mantiginiz gecerli olsa onun da yasaklanmasini savunmaniz lazim, savunuyor musunuz?
    Benim cocuklar konusundaki goruslerim genel olarak boyle, cocuklar icin adalet cagiricilari ile ilgili buradaki bir yorumumda da bunu belirtmistim. Her zaman icin birisinin cocuk olup olmadigini sadece ergenligin belirledigini dusunuyorum.
    Eger ergen bir kisi de ergen olmayan birisiyle birlikte olmak istediyse bu pedofilidir. Cunku ergen olmayan henuz aklini yeterince kullanabilecek birisi degildir. Bunu da geri kalanlar tespit eder ve yasagi dayatir, bence boyle bir yasak da mesrudur. Tipki delilerle suclulari timarhaneye kapatmamiz gibi.
    Ben burada liberal olarak degil insani olarak konusuyorum zaten, sahsen bunda bir sakinca gormuyorum. Ornek uzerineydi yorumum genel olarak.

  31. Yazan:Tarik Tarih: Kas 5, 2009 | Reply

    Selamlar,

    Burada iki şey içiçe tartışılıyor sanırım. Konunun uzmanları günümüzde ergenlik ortalamasını 12-13 yaş olarak tespit ediyorlar. Biyolojik yaş bu. Sorun şu ki, cinsel ilişki kurmaya hayiz birisi, dilerse cinsel ilişki kurar zaten. Eyleme geçip geçmemesi eğer zor faktörü yoksa, ahlaki, psikolojik bir tutum. Mesele buna kimin karar vereceği. Kendisinin mi yoksa onun adına başka bir mercinin mi? Batıda genelde evlilik yaşıyla cinsel muvafakiyet yaşı örtüşür. Bu da AB genelinde, ülkelere göre 14-16 yaş arasında değişir.

    TC’de 18 yaşını doldurmamış birisiyle kendi rızasıyla da olsa ilişki kurulması suç. Oysa ailenin onayıyla nikah kıyılırsa sınır 15 yaş. Bu sınıra da ne kadar riayet edildiği herkesin malumu. Fiiliyatta, Anadoluda, ergenlik çağı gelinlik çağıdır. O yaşlarda kız “verilir”.
    Bir ahlak tartışması yapılacaksa, bu çarpık ahlaki zemin üzerinden yapılamaz.

    Göreli ahlak burada hala “kız çocuklarını” o yaşlarda kocaya veriyor. Ama aynı kız çocuklarının kendi beden ve yaşantıları üzerinde bireysel tasarruflarını yasaklıyor.

    Eğer kişi ergenlik yaşına gelmemişse cinsel ilişki kuramaz ve arzulayamaz zaten. İster 12 diyin, ister 14, böylesi birisiyle bir yetişkin ilişki kuramaz, tecavüz eder.

    “Hayvanlarla cinsel ilişki kurulabilsin” davasına parti kurmuş adamları örnek alıp tartışmak ne kadar doğru o da ayrı bir konu. Biz de “düşünce özgürlüğü” denen nesnenin yerleştiği toplumlarda satanist parti de kurabilirsiniz. İlla hemfikir olmamız gerekmiyor ki.

    Kürtaj da ayni alana giren bir problem.

    Hamile bir kadin “sana ne, vücut benim” diyor. iyi ama karninda tasidigi bir insan. Kanunlar önünde mesela miras hakki var. oy hakki var. askerlik borcu(?) var. Dine göre ruhu var, hayvan degil yani.

    Kürtajın yasaklanmasını mı savunuyorsunuz?? 2 aylık bir ceninin oy hakkı nasıl olsun 🙂

  32. Yazan:özlem Tarih: Kas 5, 2009 | Reply

    o zaman 9 yasinda hayiz olan kisi de ergendir ve bu kisi ile cinsel iliski de hicbir sakinca yoktur

  33. Yazan:Tarik Tarih: Kas 5, 2009 | Reply

    Hamile bir kadin “sana ne, vücut benim” diyor. iyi ama karninda tasidigi bir insan. Kanunlar önünde mesela miras hakki var. oy hakki var. askerlik borcu(?) var. Dine göre ruhu var, hayvan degil yani.

    Eğer 1-2 aylık bu cenin, eğer evlilik dışı ilişkinin sonucuysa miras hakkı yok, oy hakkı zaten yok, dişiyse askerlik borcunu da taşımıyor. Din; hangi din ve mezhebe göre? Sizin ki mi, benim ki mi, devletin dayattığı mı yoksa, “annenin” ki mi???

    Sizin verdiğiniz örnekler üzerinden gidersek “insan değil” sonucu da çıkabilir.

    Bir anneye “hayır bu çocuğu doğuracaksın, çünkü o bir insan” demek için kriterlerimiz ne?

  34. Yazan:sedat erbap Tarih: Kas 5, 2009 | Reply

    liberaller sahiden fakirin halini anlar mı? birkaç sene önceydi, televizyonda bir tartışma programı vardı. diğer katılımcıları hatırlamıyorum ama iki kişiyi net hatırlıyorum. birisi gülay göktürk hanım ve diğeri ali bulaç beydi. konu liberal düşünce, türkiye toplumu ve fakirlik üzerinde gidip geliyodu ki ali bey devletin valiler ve belediye başkanları eliyle fakir halka direkt yaptığı maddi yardımların gerekliliğini ve devamını öneriyordu. gülay hanım buna itiraz etti, o liberal felsefe gereği bunun yanlış olduğunu, haksız rekabet doğuracağını söylüyordu. ona göre toplumun çoğunluğu zenginleştikçe fakrler de yavaş yavaş zenginleşecekti ve bu direkt yardımlar yapılmamalıydı. ali bey ise fakirin bunu beklemeye tahammülü olmadığını, aç insanın bunu algılayamayacağını anlatmaya çabalıyordu. yani ali bey aç ve açıkta olana karşı devletin sosyal yönünün öne çıkması gerektiğini ısrarla dile getiriyordu.. o zaman liberalizmin ne denli temelsiz, modernist ve pozitivist birşey olduğunu yeniden anlamış oldum..

    aslında bir müslüman olarak buna şaşırmamak gerekiyor.. neden mi? hz ömerin bir dönem açlıktan dolayı hırsızlık yapanlara had uygulamadığını bildiğimizden olsa gerek veya peygamber efendimizin “açlık(fakirlik) öyle beter birşey ki neredeyse insanı küfre götürecek” demesinden olsa gerek… hem en iyinin sağ kalması kuramının sahibi “Ekonomik açıdan güçlü olanın zayıf olanı yoketmesi gereğine” inanan ve zZayıfa yardımın, eninde sonunda açlıktan ölecek nüfusu artırarak insanın çektiği eziyetin uzamasına ve büyümesine yol açtığı görüşünü savunan İngiliz Filozof Herbert Spencer (1820-1903) da liberal değil miydi Allah aşkına?

  35. Yazan:cb Tarih: Kas 5, 2009 | Reply

    Ben yorumları okuyup not düşene kadar konu nerelere varıyor,Tarık bey genel olarak konuyla ilintili ama ‘kürtaj’ vs bence çok farklı bir başlık.

    Bazen önümüze gelen sorunlara siyah-beyaz cevaplar vermemiz gerektiği gibi bir algı ile karşılaşıyoruz.Bunu tamamen modern bir zihinden kaynaklandığını düşünüyorum ya da daha doğru tanım modernite olacak sanırım.Böyle zamanlarda post-modernite kurtarıcıdır.Bence grileri ve kalıpları esnetmeyi ancak o başarabiliyor,dolayısı ile biraz muhafazakar yaklaşımıda getiriyor beraberinde.

    ps : modernite,postmodernite ve muhafazakarlık tanımını mod a mod kullanmadım.

    Konuya birçok noktadan yaklaşabilirsiniz ;

    1.

    Ben müslümanım Allah’sız düşünemem,Allah’ın ergenlik için yaş kabulü ve sınırlaması yoktur,buluğa eren her kişiyi ‘sorumlu’ kabul eder bu bakış açısıyla Alper’in yaklaşımı kabul edilebilir.Ve Allah’ın ‘sorumlu’ kabul ettiği ve fıkhende şüphe oluşturmayan bir konuda ictihad çıkarmak dinin özünün kabul edemeyeceği bir durum.

    2.

    Hormonlar ile oynadığımız şu günlerde barım barım bağırdığımız GDO’ların etkisiyle büluğ yaşı 13-15’lerden 8-9’lara düşüyorsa evet ictihada gidilebilir.Dolayısı ile 9 yaşında bir çocuk büluğa ermişse ve bu genetik olarak değilde aldığı hormonların etkisiyle gerçekleşmişse ne sorumludur ne de evlilik yaşı belilenebilir.Ama burada bir sorun daha var,o zaman sorumluluğu neye göre belirleyeceğiz?

    3.

    Bazı şeyler ancak dönem ile açıklanabilir,ben 30 yaşımdayım,benim annem benim yaşımdayken ben ortaokul eğitimimi bitirmek üzereydim,ben ise arada uzun bir zaman farkı olmamasına rağmen annemin durumuna mukabil bir çocuğun sorumluluğu almaya oldukça korkan biriyim.Etrafa bakarsınız göreceğiniz şeyler oldukça farklı 15 yaşında halen çocuk kabul edilen ergenler olduğu gibi 15 yaşında anne olan insanlarda var ve incelediğinizde her iki örneğinde kendi rolleri içerisinde oldukça normal ve başarılı olduklarını görebilirsiniz.

    4.

    Pedofili için 14-15 veya 11-12 yaşlarında iki ergenin karşılıklı bir karar ile cinsellik yaşamasını örneklemek doğru değil,pedofili kabul edilmsei için kadın ya da erkek bir cinsiyet ayrımı gözetmeksizin bir tarafın olgun,ergen,aklı başında diğer tarafın kendini bilmeyen,sorumlu olmayan,yaşadığını adlandırmayan, ve ayrıca bir tarafın bu cinsellik konusunda onay veremeyecek durumda olması ya da onayının alınmamış eylemin zorla gerçekleştirilmiş olması gerekiyor.Ki dolayısı ile bu tecavüze ve sapıklığa giriyor,en azından ben öyle düşünüyorum.

    Ha bu arada,Enver Gülşen beyden sağolsun öğrendiğim birşey vardır,çoğu kez yerinde mi olur yoksa alaksız mı durur,diye susmayı tercih ettiğim zamanlarda değerli Enver beyin birine haksızlık yapıldığı zamanlarda susmayan tavrı konuşmam gerektiği noktasında bana çok iyi bir etken olmuştur.Bu nedenle ‘liberal tilkiler’ başlığı altında Alper Ecer’in sözleri yaftalandıysa çoook büyük bir hata ve yanlış yapılmıştır diye düşünüyorum.Çünkü Alper liberaldir,hem de bazı yazılarında devleti otopark değnekçisi ilan edecek kadar ütopik bir liberaldir ama aynı zamanda çok ahlaklı bir liberaldir.(liberal ahlak nedir?nasıl tanımlanır?hatta liberalizmin ahlakı var mıdır? gibi tartışmaya açık bir cümle kurdum,isteyen tartışmaya başlayabilir 🙂 )Hatta arkadaşım kendini İslamcı(?) zanneden bir çok liberalperestin,romatik liberalliğinin çok üstünde bir ahlaka ve tutarlılığa sahiptir.Başlık İslamcı Liberal Tilkiler olsun,herşey yerine otursun :)))Çünkü liberalizm tek başına savunulabilir,eğrisi,doğrusu ve yanlışı ile tutmuş mudur?Elbet tutmuştur.Hatta faydacı felsefik bir yaklaşımla tutmuş olması,yararlı olması anlamına dolayısı ile doğru olduğu anlamına bile gelebilir.(ben kabul etmem o ayrı)Tutması sonucu ile savunulabilir ama liberalizmi savunmak ayrı şeydir ve bir ahlaktır lakin İslam-liberalizm yandaştır,birbirini örter demek ve bunlar üzerinden itelemek hem doğru değildir hem de ahlaki değildir.

    Çok mu sert oldum,yumuşarız ne olacak :))

  36. Yazan:MY Tarih: Kas 6, 2009 | Reply

    Sedat Erbap’in aktardigi TV programinda piyasa fetisizminin kör edici etkisini görüyoruz. Arz-Talep birbirini dengelerken geçecek zamanda açliktan ölecek olanlar için ne yapacagiz?

    Liberal “aman dokanmayin, piyasanin ayarini bozmayin” derse determinizme teslim olmus oluyor. Burasi liberalizmin iki zayif noktasinin eklemlendigi yer. Tam kirilma yeri bu nokta. Determinizme teslim olmak demek insanin özgürlükten vaz geçmesi demek. Orman kanunlarini yani kanunsuzlugu üstün görmek demek.

    Piyasa fetisizmi ve Birey Fetisizmi bu sebeple yikici bir etki yapiyor.

    Bir insan liberalizmi ya da sosyalizmi desteklediginde aslinda iyi niyetle çikiyor yola. Fakat -izm penceresinden sadece birey seviyesine inebiliyorsunuz:
    1) Özgür ulus,
    2) Özgür sehir,
    3) Özgür alie,
    4) Özgür birey.

    Oysa insan tek katli degil. “Ben” kimdir? diye bir soruya verecegimiz cevap ideal politik rejimi de belirleyecek. Ölüm kavramindan istifade edelim:

    Epikür’dü galiba, bir lafi vardi, “ölümden korkmuyorum, o geldiginde ben (artik) olmayacagim ki”

    Burada NEFS’i duyuyoruz ve dogru bu söylenen. Ama bir müslüman “Ben öldükten sonra ALLAH karsisinda hesap verecegim” dedigi zaman baska bir “ben” ile karsi karsiyayiz degil mi?

    Simdi böyle 2 tane BEN tarifi varken birey etrafinda kurulan bir liberalizm yürümüyor tabi ki. Son model araba almak için para biriktiren BEN ile “ah keske o paranin bir kismini fakirlere verseydim” diye pisman olabilen BEN ayni BEN degil ama ayni BiREY.

    Liberalizm kelimesinin kökünde ÖZGÜRLÜK kavrami var. Ama bu kavramin tanimi konusunda liberaller ile Müslümanlar tam olarak hiç bir zaman anlasamayacaklar gibi görünüyor. Birey kendi nefsine üstün gelip özgür olabilir. Mutlak özgürlük bu kanimca. Devlet veya toplum baskisindan kurtulma yoluyla özgürlük ise izafi. Bunu anlayabilmis bir liberal görmedim hiç. Belki de Müslümanlar iyi anlatamiyor. Ama sorunun kilitlendigi noktalardan biri bu.

  37. Yazan:Tarik Tarih: Kas 6, 2009 | Reply

    pedofili kabul edilmsei için kadın ya da erkek bir cinsiyet ayrımı gözetmeksizin bir tarafın olgun,ergen,aklı başında diğer tarafın kendini bilmeyen,sorumlu olmayan,yaşadığını adlandırmayan, ve ayrıca bir tarafın bu cinsellik konusunda onay veremeyecek durumda olması ya da onayının alınmamış eylemin zorla gerçekleştirilmiş olması gerekiyor.Ki dolayısı ile bu tecavüze ve sapıklığa giriyor,en azından ben öyle düşünüyorum.

    Kelimesi kelimesine katılıyorum cb. Buradan hareketle, devletin saptadığı yasal sınırın altında (bizde 18) yaşta bir kişiyle yasal olarak yetişkin herhangi bir kişinin ilişkisini “pedofili” olarak etiketlemeyi de doğru bulamam.

  38. Yazan:sedat erbap Tarih: Kas 8, 2009 | Reply

    liberalizmin özgürlük anlayışı allah’a e dine karşı da özgür olmayı öngürmektedir… yani liberal felsefeye göre din bir kısıttır, bağlayıcıdır.. oysa o da derhal aşılması gereken bir bariyerdir. zevklerimize, dugularımıza asla kelepçe de takmamlıyız. çünkü bunları dilemek ve yaşamak da özgürlüktür. gaylik özgürlüktür, lezbiyenlik özgürlüktür. liberallik bize hedonist olmamızı ögütlemektedir.. işte dinin özgürlük anlayışı bu değildir.. din allah’a karşı özgür olmayı nasıl kabul edebilir? dine göre mesele toplumun genel ahlakı, kırmızı çizgileriyse bu konuda özgürlük olmaz, zira din toplumun ve bireyin asgari ahlak düzeyini tesis etmeyi arzulamaktadır.. şunun gibi birşeydir bu: liberal felsefe “efendim porno yayın yapan kanal olması özgürlüktür, dşleyen izler.. istemiyorsan izleme” der.. din ise bu yayının yapılmasına müsaade etmez.. elbette din ve liberalizm apayrı şeylerdir. özgürlük tanımları ve metodolojileri de bu bakımdan aynı olamaz.

  39. Yazan:sedat erbap Tarih: Kas 8, 2009 | Reply

    netice itibariyle iman bireyseldir ancak islam (müslümanlık) toplum içindir. yani birey yoksa toplum olmaz. cemaat olmadan da din olmaz. ve din bu cemaatin erdemli, ahlaklı, belli bir vasatı tutturan kimsslerden oluşmasını diler. liberalizm ise,kaba olacak belki ama, vur patlasın çal oynasıncıdır.. örneğin bugün amsterdam’da sınırsız özgürlük adına, liberallik felsefesine gayet uygun bir şekilde, bir homo anıtı mevcuttur, adı da homo monument’tır. bu anıtın kenarında dünyada homoseksüel olduğu için aşağılanan insanlar için yapıldığını anlatan bir yazı vardır. ayrıca hitlerin homolara karşı yürüttüğü mücadeleyi kınayan yazılar mevcuttur ve o yazıda ilginç bir ifade bulunmaktadır.. ifade şudur: “oysa tek suçları birbirlerini sevmekti”. din sevmeyi yasaklar mı. ancak din kuraldışı sevginin karşısındadır… evli bir kadını kocasından başkası sevmemelidir, meyletmemelidir. duygularımıza hakim olmak zorundayızdır ki ben bana galip gelmesin, hayvan olmayalım. din sürekli bunu vurgu yapar. bu konuda özgürlük tanımaz. hemcinsinle ilişkiyi giremezsin, bundan dolayı kavimlerin helak olduüunu anlatır kutsal kitaplar.. oysa linberal felsefeye göre özgürlüğün çiti yoktur, çerçevesi çizilmiş değildir.. e hadi bakalım, gay de olabilirsin, anne babaysam hoşgöreceksin, anlayacaksın falan filan… işin özgürlüğün farklı tanımıyla ilgili boyutu işte budur.. liberalizmin ve liberallerin müslümanların zihinlerini hangi vasıtalarla, nasıl iğfak ettiklerini ve kodlarını nasıl formata tabi tuttuklarını gerekirse konuşuruz..

  1. 1 Trackback(s)

  2. Ara 3, 2009: Son 30 günde en çok okunanlar : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin