Yasak Demirden Gömlek Gibidir Bir Gün Paslanır, Dökülür
By Konuk Yazar on Ara 11, 2009 in Ermeniler, Kemalizm, Toplumsal Ahlâk, Türk faşizmi, Ulus-Devlet, vicdan
19 yıldan sonra, 25 gün önce ikinci defa Malatya’ya gittim. Malatya’ya gidip de, benim için özellikle Ermeni Mezarlığına uğramamak olmaz. Mezarlığımızda bekçi olmasına, etrafının duvarlar ve bu duvarlarının da üstünde demirler olmasına rağmen, gecekondulaşmış olan çevrenin çocukları “MEZARLIĞIMIZA” bilinçli olarak ve özellikle “TAHRİP ve MEZARLARA PİSLEME” görevi ile gönderilip, mezarlık görevlilerine de “SÖZLÜ TACİZ”de bulunuyorlar.
Mezarlık görevlisinin söylediği, kendisine söylenen şu sözlere dikkatinizi çekmek isterim. “Sana mı kaldı GAVUR mezarlığını korumak” Malatya’da “Gavur” mu? Kaldı ki burayı bekliyorsun.
Tüm amaçları, görevliyi tedirgin ve rahatsız edip oradan uzaklaştırmak ve zamanla mezarlığı da işgal etmek. (yaklaşık 8.5 dönüm alan)
Hazır gitmişken; ana ve babamın mezarlarının etrafına üç kök kara üzüm fidanı diktim (uzun ömürlü oluşundan ve susuz da yetişebildiğinden) gelen-gideni olmasa da üzümün hatırına kuşlar uğrarlar diye, diktim. Fidanları diktiğimizi seyreden çocuklar, ertesi gün gizlice mezarlığa girip üç kök üzümü de söküp mezarlıktan dışarı götürmüşler, görevli son anda demirlerden dışarı çıkarlarken görmüş. Bir şey söyleyemiyoruz, bir yere şikayet edemiyoruz, resmi makamlardan ilgilenenimiz yok diyor.
Bunun haricinde anlatacağım bir olay daha var ki; Malatya’ya 110 km mesafede, bir köyde anamın yadigarlarını da bu yaz buldum, dayım ve teyzem. Bir tam gün yanlarında kalarak 45 yıllık hasreti dindirmeye çalıştım, ama dinmedi. Dayımdan kardeşleri hakkında bir şeyler anlatmasını özellikle de anam hakkında anlatmasını istedim. Dayım ise köyde ölen erkek kardeşinin hakkında konuşmayı tercih etti.
En küçük dayım 40 yaşında rahmetli olmuş, ve köyde camiden namazı kılınıp tek olan köyün mezarlığına doğru yola çıktıklarında, köyün sünnilerinden bir gurup, ellerinde sopalarla yollarını çevirip, “BU KEFEREYİ” bizim mezarlığımıza gömemezsiniz, ölülerimizi huzursuz edemezsiniz deyip, köyde ölen “İLK DÖNME”yi gömdürmemişler. Dedem ve dayılarım, kardeşlerini alıp mezarlığın tam karşı tepesine tek başına gömmüşler. Zamanla rahmetli olan “DÖNME”ler de Sünnilerden çekindiklerinden, ölülerini dayımın yanına gömmeye başlamışlar.
Bir- iki derken çok kısa bir zaman da, dayımın yanı dolmaya başlamış. 15 i geçen mezar sayısını gören muhtar, devlete haber vermiş. Köyümüzde böyle bir olay yaşandı, sonucunda da köyde ikinci bir mezarlık oluştu. Şimdi köy halkından dönmeler tedirginliklerinden dolayı ölülerini buraya gömüyorlar.
İşte yıkıldığım an; bu haber üzerine devlet karayollarından bir dozer gelip 15 i aşkın mezarı darmadağın eder, buradan yol geçecek der, bir kemik dahi almalarına müsade etmeden, bir yol uzantısı süsü veriler ve aynen öyle de bırakıp giderler. 40 senedir o yol aynı şekilde yarım duruyor.
Bu olaydan sonra camideki ilk cumaya tüm köy halkı hoparlörle davet edilir. Verilen vaaz sonrasında köyde, namaz kılmayan kimsenin olmadığını söyler hoca efendi, dolayısıyla namaz kılan herkesi aynı yerde gömmek gerektiğinden dem vurur.
O gün, bu gündür de, köyde tek mezarlık oluşmuştur. “DAYIM” da komşuları için namaz kıldığını söyler, hocanın iş için şehre gittiğinde de yeğenim namaz kıldırır, gönüllü olarak, lakabı da “GAVUR İMAM”dır. Yazıyı çok uzattım, anımı ve huzursuzluğumu paylaşmak istedim.
Garabet Orunöz
(Kasim’09)
not; Anamın mezarına diktiğim kara üzüm fidanları, söküldüler. Yakında tekrar gideceğim, bu sefer gece karanlıkta dikeceğim, kimseler görmesin de gelip sökmesinler diye, üstelik üç kök de değil, mezarlığın her tarafına on ya da onbeş kök, artık fidanlıkta ne miktarda bulabilirsem, badem (çağla) ve kara üzüm dikeceğim, bunlar su istemezler, dikeceğim fidanlardan bir tanesi bile kök tutarda meyva verirse, o üzümleri söktürenlerin çocukları da toplayacak olurlarsa, belki dikmedikleri fidanların faydasını görünce, çocuklarına sökmemeyi de öğütlerler, kimbilir?
* Garabet Orunöz beş yaşında annesini kaybettikten sonra Hrant Dink’in yetiştiği yetimhane olan ve günün birinde sorgusuz sualsiz ellerinden alınan Tuzla yetimhanesine getiriliyor. O günlerde birkaç yaş daha büyük olduğu Garabet’i ilk olarak Hrant Dink karşılıyor yetimhanede. “Gel bakalım buraya yontulmamış Malatyalı diyerek”. Garabet Orunöz’ün Malatya’da dayısından duymak istediği hikaye beş yaşında kaybettiği annesinin ve o yıllarda koparıldığı ailesinin diğer fertlerinin hikayesidir. Yuvasının ikinci kere darmadağın edilişi Atlantis ismini verdikleri Tuzla yetimhanesinin ellerinden alınışı ile olur. Garabet hala köklerinin kimliğinin izine düşüyor usanmadan. En geç ayda bir yetimhanesinin işgal edilmiş, beş parasız müteahhitlere peşkeş çekilmiş topraklarına gidiyor. Harabe haline gelmiş binalarını seyrediyor, küçücük bir çocukken elleri ile diktikleri meyve fidanlarından arta kalanları arıyor. Ve şimdilik sadece biriktiriyor. Bir gün bizlerle paylaşmak üzere.
19 Yorum
Yazan:çok üzgünüm Tarih: Ara 11, 2009 | Reply
biz bunlari size nasıl yaptık? yapanların içinde yoktum elbette, ama çok, çok üzgünüm..
umarım, bundan sonra öğreniriz birlikte yaşamayı. affeder misiniz bilmiyorum ama, elinizi uzatır mısınız?
sanıyorum evet, çünkü ancak bu kadar acı çekmiş bir insan, empati kurmakta zorluk çekmez…
Yazan:cb Tarih: Ara 11, 2009 | Reply
ahh Garabet abicim,
ben fazla dayanamıyorum bu anılara biliyorsun,yine dağıldım gittim,sen öyle koskocaman 40’lı yaşlarında bir adam değilsin benim için anasının bir anısını,bir resmini arayan 5-6 yaşlarında bir çocuk,bir öksüz,bir yetim.ablasını göremediği zamanlarda cam taşlayan bir ufakcık erkek kardeş.malına el konulmuş,kılıfını uydurulmuş bir kanun ya da daha çok bir hukuksuzluk içerisinde birinci vatanı Malatya’dan,ikinci vatanı Tuzla’dan en çok kendi ülkesi Türkiye’den anasından babasından daha çok yetim bırakılmış bir çocuksun,bir çocuk.gerçekten çok çok üzgünüm,en çok herşeye rağmen gülümseyerek anlatabilmene imreniyorum,en çok o yakıyor içimi.
Yazan:ali duman Tarih: Ara 11, 2009 | Reply
sözün bittiği yer burası olsa gerek…..
söylenecek ne olabilir ki? dileğimde, isteğimde, nefes tüketmek halkların kardeşliğine dairdir, umarım bunu başaracağız ve çocuklarımıza barış ve kardeşlik içinde yaşanan bir anadolu bırakacağız.
Yazan:ABİDİN UYAR Tarih: Ara 11, 2009 | Reply
Bir Ermeni olarak yaşamak nasıl bir şey?Zorla gülümsemek,İsmini açıkladığında acaba ermeni olduğum anlaşılırmı kaygısı nasıl bir şey?
Hani bir siyasetçinin”Türküyle ermenisi ile biz bu ülkenin çocuğuyuz”dediğinde “ciddimisiniz”diye sadece düşünmek nasıl bir şey?
Hani herhangi bir ilde,kasabada,köyde
“ben Ermeniyim”dediğinizde “Estağfurullah abi o ne bicim söz denildiğinde o anı yaşamak nasıl bir şey?
Bağzen tesadüf ettiğiniz iki arkadaşın
birbirlerine “sen ermeni kanı taşıyorsun oğlum”
diyerek şakalaştığına tanık olmak nasıl bir şey?
Okula giden çocuğunuzun ermeni olduğu
anlaşıldığında çocuğunuza yönelen bakışları tahmin edebilmek nasıl bir şey?
Sahi nasıl bir şey gömülmek müslüman mezarlığına?
Bir din adamı bulamama ihtimali nasıl
bir şey?
————————————-
Gerçek bir olaydır muhakkak,Amerikaya giden insanımız gerçek hayattaki ,otobüse binen,büyük markete giren,kamusal hayattaki
yerini alan sakat ,özürlü insanları görünce;
Allahım sana Hamdolsunki Türkiyede hiç sakat insan yok demiş,gerçektende ne yollarımız,ne otobüslerimiz,ne marketlerimiz,ne Bankalarımız (şimdi yeni yeni)vel hasıl kamusal hayatımız hiç açılmamış sakat ve özürlü insanımıza,hepsi apartman katlarında,kendi mekanlarında dertleriyle başabaşa kalmışlar hapsolmuşlar çünkü,
Neyseki benim yaşadığım ildede bir tek ermeni yok,neyseki hiç ermeni arkadaşım olmadı.Neyseki uydurduğum sadece bir senaryo.
Yazan:beytullah emrah Tarih: Ara 11, 2009 | Reply
“Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla
1.Dini yalanlayanı gördün mü?
2.İşte yetimi itip-kakan;
3.Yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen odur.
4.İşte (şu) namaz kılanların vay haline,
5.Ki onlar, namazlarında yanılgıdadırlar,
6.Onlar gösteriş yapmaktadırlar
7.Ve ufacık bir yardımı (veya zekatı) da engellemektedirler”
yazıyı okuyunca namazlarımızda okuduğumuz bu sure geldi aklıma. sure layıkıyla anlaşılmamış demek ki…
Yazan:eg Tarih: Ara 11, 2009 | Reply
beytullah kardeşim ma’un suresinin mealini vermiş ki ne kadar uyuyor bizlerin üstüne…ne kadar da yalan herşeyimiz, ne kadar da zalimiz! nietzsche “çöl büyüyor” dedirtmişti zerdüştüne çığlık çığlığa..çölün büyümesi, yıkımdan da büyük birşeydir. zira artık oraya birşey yapamazsınız da. zulümdür işte çölü büyüten, çölleştiren şey. garabet bey yaşadığınız büyük zulmü anlıyorum ve aynen yüreğimde duyuyorum dersem yalan söylerim; zira hakkıyla acıyı anlamak mümkün değildir. ama zaten sorun da burada ya…başkalarının acılarına duyarsız çöllere çevirdik yüreklerimizi…
Yazan:özlem Tarih: Ara 11, 2009 | Reply
bazen sözler tükeniyor.ben sadece bir yazıyı paylaşmak belki hatırlatmak istiyorum.
Hrant dink’in gelin helalleşelim yazisnı
http://www.kronikmuhalif.com/default.asp?m_id=6&c_id=5946&title=Gelin%20Helalle%FEelim
Yazan:çuvaldız Tarih: Ara 11, 2009 | Reply
Garabet bey,
Yazdıklarınızdan ve sizinle ilgili verilen kısa bilgiden anlayabildiğim kadarıyla siz de dikmeye çalıştığınız su, bakım istemeden kendi kendine büyüyüp meyveye duran fidanlar gibisiniz. Bu yazı da köklenip ağaca dönüşmüş bir fidanın meyvesi gibi.
Meyvesi olsun olmasın hiçbir fidan topraktan sökülüp atılmamalı. Köklerini toprağın derinlerine salabilmiş her türlü ağacın, toprağı sele, rüzgara karşı muhafaza ettiğini, soluduğumuz oksijen için elzem olduğu bilgisini unutmamak için zaman zaman kendimize hatırlatmamız gerekiyor.
Yazdığınız gibi bizler unutmamak için çaba gösterdiğimiz sürece çocuklukların, ilerde kuşlar için ev, kendileri için meyve bahçesi, ya da dalları salıncak olacak bir fidanı sökmek akıllarına bile gelmeyecektir.
Yazan:MY Tarih: Ara 12, 2009 | Reply
Garabet beyin simsicak kalemi bana sunlari düsündürdü: “Siz Ermeniler ve biz Türkler” diye düsünmemize sebep olan camdan duvarlar var kafamizda. Sadece irkçilari kasdetmiyorum. Ben de dahilim bu gruba. Meselâ soyadi -yan ile biten birini görünce zihnimde bir ampulcük yaniyor: “Aa! Ermeni galiba?” Ya kizmam, ya acimam, ya sevmem ya da özür dilemem gerekiyor(!) çünkü XXX-yan “öteki” olarak ögretildi bana.
Korkarim sorun üzümleri söken çocuklarin daha derinlerinde.
Demek istedigim, bir Manisali, bir Mühendis, bir zayif, bir sisman, bir sarisin ne kadar “bizden” ise Garabet Bey de o kadar bizden. Ama sanirim kemalizmin sanayi tipi çamasir makineleri olan okullarda o kadar iyi yikandi ki beyinlerimiz. Daha dogrusu o kadar kirletildi ki. Hatta o kadar IRZINA geçildi ki aklimizin ve vicdanimizin… Üniversite’de bile inkilap Tarihi adi altinda kemalist propagandaya maruz kaldik. O zirvalari unutup kafami temizlemem yillarimi aldi. Simdi 40 yasima giriyorum. Hâlâ kafamda bir sürü önyargi, bir sürü CAMDAN DUVAR. Özgürce düsünmemi engelleyen refleksler var. Ve su anda milyonlarca çocuk okullarda “milli gitim” adi altinda endoktrinasyon yasiyor….
Biraz karamsar oldu galiba :))
Garabet Bey ALLAH razi olsun, çok içten bir yazi, insanlar sizin güzelliginizde kendi insanliklarini görüyorlar. Yorumcular sizin
insan sicakliginizi hissetmisler bu elektronik ortamin soguk yüzünde bile.
Demek ki umut var. demek ki Türklügümüzü ve Ermeniligimizi asip Insan’ligimiza erisebilme umudumuz varmis.
Belki de bu yazinin bu sade güzelligi Insan’daki umut atesinin hiç bir zaman sönmeyeceginin ispati?
Yazan:aytaç kurtuba Tarih: Ara 12, 2009 | Reply
Öncelikle Garabet bey acınızı canı gönülden paylaşıyorum … İyi bir müslüman olmaya çalışan ben , size ve köylünüze yapılanları okuduktan sonra o kör cahillerin müslümanlığından şüpheye düştüğümü belirtmek istiyorum acıyarak … Zira müslümanım diyen bir çok insan öncelikle kendi mezarlıklarına gitsin bir baksın ne hallerdeler … Cevap bulununca neden Ermeni mezarlığını da o hale çevirdikleri açıklığa kavuşacaktır … Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar bunu bilerekten yazıyorum … Bir insan kelime-i şahadet getirdiği anda müslümandır ve öyle olmasına rağmen komşularını dönme diye adlandırarak aynı mezarlığa gömmeyenler kendi soylarına bir baksınlar kaçıncı yüzyılda müslüman olmuşlar … Yani önce müslüman olan sonra müslüman olana dönme diyemez öyle birşey yok dinimizde … Bununla beraber sizin kişiliğiniz ve soyunuzdan gelenlerin mezarlığı müslüman olmasanızda saygıyı hakediyor elbette , bunun aksini fiile dökenler ise saygıyı haketmeyenlerdir ancak … Yazık diyorum onlara …
Yazan:beytullah emrah Tarih: Ara 13, 2009 | Reply
milli eğitim sistemi maalesef baştan aşağı türkçü, faşist ve militarist bir paradigmayla kurulmuştur ve aynen de öyle işliyor.
ordu, diyanet ve milli eğitim sistemin halen en dokunulmaz kurumları. ne çok hükümet değişse de eğitim sisteminde kemalist hegemonyaya dokunabilinmiş değil. sanılmasın ki bu kemalist sistem, mustafa kemal’e rağmen kurulmuştur. bu son zamanlarda kemalizm’i eleştiremeyenlerin herşeyi ismet inönü ve chp ile izah etme çabasından başka bir şey değildir. milli eğitimin kurucu ideolojisi kemalizm’in kurucu lideri mustafa kemal’dir ve eğitimde onun görüşleri halen etkindir.
ve o eğitimin türkçe olmasını, türklük bilincinin kazandırılmasını, başka dillerde eğitim verilmesini şiddetle reddeder. hatta adana türk ocağı’ndaki bir konuşmasında “Türk milletindenim diyen insan, her şeyden önce ve behemehal Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan, Türk düşüncesine bağlı olduğunu iddia ederse, buna inanmak doğru olmaz. Halbuki Adana’da Türkçe konuşmayan 20.000’den fazla vatandaş vardır. Eğer Türk Ocağı buna müsamaha gösterirse, gençler, siyasi ve sosyal kuruluşlar bu durum karşısında duyarsız kalırsa, en aşağı yüz seneden beri devam ede gelen bu durum daha yüzlerce sene devam edebilir. Efendiler! Herhangi bir felâket günümüzde bu insanlar başka dillerde konuşan insanlarla el ele vererek aleyhimize hareket edebilirler. Türk Ocaklarımızın başlıca vazifesi, bu gibi unsurları –ki bunlar Türk vatandaşlarıdırlar, halde ve âtide talih ve mukadderatımız birdir – bizim dilimizi konuşan hakiki Türk yapmaya çalışmaktır.” demiştir.
bir de mustafa kemal’in buradaki tartışmaya da dokunan başka bir konuşmasını hatırlayalım:
“Hatta en büyük Osmanlı padişahlarından biri, zannedersem Kanuni Sultan Süleyman, askerlerinden bir Türk Müslümanın saraçlık sanatına sahip olduğunu görünce, son derece üzülmüştü. Onların bakışında sanatkârların gayri müslimden olması tercih edilirdi. Onlar sanattaki hayat kaynaklarını başka milletlerin elinde bulundurmanın zararlarını göremiyorlardı. Asil milletimiz sanattan mahrumdu. Sanatkârlar azdı. Var olanlar da sanatta gereken derecede yetenekli değildi. Arkadaşımız söylevinde demişlerdir ki, Adana’mıza hâkim olan diğer unsurlar, şunlar, bunlar, Ermeniler sanat ocaklarımızı işgal etmişler ve bu memleketin sahibi gibi bir durum almışlardır. Şüphesiz haksızlık ve küstahlığın bundan fazlası olamaz.
Ermenilerin bu verimli ülkede hiçbir hakkı yoktur. Memleketiniz sizindir, Türklerindir. Bu memleket tarihte Türk’tü, o halde Türk’tür ve sonsuza dek Türk olarak yaşayacaktır. Gerçi bu güzel memleket eski asırlardan beri çok kere yabancı istilâlarına uğramıştı. Başlangıçta Türk ve Turanî olan bu ülkeleri İranîler zaptetmişlerdi. Sonra bu İranileri mağlûp eden İskender’in eline düşmüştü. Onun ölümüyle memleketler paylaştırıldığı zaman Adana kıtası da Silifkelilerde kalmıştı. Bir aralık buraya Mısırlılar yerleşmiş, sonra Romalılar istilâ etmiş, sonra Doğu Roma yani Bizanslılar eline geçmiş, daha sonra Araplar gelip Bizanslıları koymuşlar; en sonunda Asya’nın göbeğinden tamamen kaynayan Türkler soyundan ırkdaşlar buraya gelerek memleketi, geçmiş ve asli hayatına iade ettiler. Memleket en sonunda yine gerçek sahiplerinin elinde karar kıldı. Ermeniler ve diğerlerinin burada hiçbir hakkı yoktur. Bu bereketli yerler koyu ve öz Türk memleketidir. Arkadaşlar, bu memleketin halkı üzerinde kimsenin hak ve yetkisi olmadığı gibi, bu memleketi dışarıya muhtaç ettirmemek de size ait olan bir görevdir.”
Yazan:beytullah emrah Tarih: Ara 13, 2009 | Reply
üçüncü paragrafın ilk cümlesini “ve o eğitimin türkçe olmasını, türklük bilincinin kazandırılmasını, başka dillerde eğitim verilmesini şiddetle reddeder.” şeklinde yazmışım, doğrusu
“ve o eğitimin türkçe olmasını, türklük bilincinin kazandırılmasını ister, başka dillerde eğitim verilmesini ise şiddetle reddeder.” şeklinde olacak.
Yazan:nesli Tarih: Ara 13, 2009 | Reply
hani şu kürtlerle türkler, bir türlü barışamıyoruz ya, bir türlü halleşemiyoruz ya, belki de bunun nedeni haramzade bir mirasın üzerinde oturduğumuz içindir?…
kendi dininden olmasa dahi bir insan mezarına saygı gösteremeyen çocukların yetiştiği bir ülkede birşeyler çok feci şekilde yanlış gidiyor olmalı. ne dininden dolayı dışlanan, katledilen, yok sayılan, mezarıda bile rahat bırakılamayan dostlarımız, komşularımız, heçşehrilerimiz ve ne de onlara bunu yapacak şekilde yetiştirilen çocuklarımız bunu hiç haketmiyorlar.. ne acı..
Yazan:barışyan Tarih: Ara 14, 2009 | Reply
çok derin ve büyün acılar yaşatıldı,ermenilere ve alevilere. bunun bir ideolojisi bir gerekçesi olamaz… ama gocuklu celep kaldırınca sopasını… sesiz sedasız boyun eğdiler. aleviler de ermeniler de sunileştiler, direnemediler, zalimlere. ama uymadı bedenlerine meshebi, arıyorlar köklerini, kardeşliği, analarını.
acaba bu topraklarda kardeşce yaşanmışmıdır hiç, aleviler, ermeniler, yahudiler, müslümanlar yüzlerce yıl hep birbirleri yokmuetmişler. güzel bir anı yada belge yok mu kardeşlik “öz olmasada” üvey kardeşlik adına.
çocuklarımız bari bunları duynasın okumasın bilmesin, belki çocuklar sevgiyi kardeşliği bu topraklarda yeşertebilsinler. ya da “hepimiz türk olalım” da kurtulalım, başları göğe ersin.
tanrı
bu toprakları herkese helal,
kızılbaşa, ermeniye haram etmiş olsa gerek.
olsun oda birgün hatasını anlar.
Yazan:zynp Tarih: Ara 15, 2009 | Reply
yazınızı okuyunca çok üzüldüm gerçekten..arkadaşların da belirttiği gibi acınızı tam olarak anlayamayız belki çünkü yaşamadık ama anlamak için tüm çabamızı sarf ediyoruz..o kadar yanlış şeyler yapılmış ki bu ülkede hangisi için üzülelim, özür dileyelim bilmiyorum.ermenilerden, alevilerden, kürtlerden…
mezarlığa bile saygı duymayan bir toplumun gidişatı için belki de daha çok üzülmeliyiz kim bilir.. inşallah bir gün her şey olması gerektiği gibi olur kardeşçe yaşarız bu memlekette, kimseyi türklüğe ya da müslümanlığa ya da sünniliğe zorlamadan..insan olmak ortak paydamız çünkü başka bir şeye gerek yok..
son olarak şunu belirtmek isterim ermeni kardeşlerim, sanmayın ki toplumun hepsi aynı düşünüyor. biz sizi kendimiz kadar seviyoruz, acınızı paylaşıyor ve saygı duyuyoruz..bu memleket hepimizin..
ne mutlu insanım diyene!
Yazan:beytullah emrah Tarih: Ara 15, 2009 | Reply
sayın barışyan, inanın Allah kimseye hiç kimseye hiçbir toprak parçasını haram kılmaz; kendisine inansa da kılmaz, inanmasa da kılmaz. bu dünya herkesin imtihan tarlasıdır. bakmayın iktidar şebekelerinin parsellediğine yeryüzünü. onların sınırlarıdır bu. ama Allah insanlara zulmü, haksızlığı, yetim malını çalıp çırpmayı, yalan ve talanı ve herşeyden de önemli adaletsizliği haram kılar.
insanların birbirini her daim yok ettiklerini sanmıyorum, elbette güzel anları da olmuştur ve belki insanlar arasındaki o güzel anların varolmuşluğudur bazı şeyleri ayakta tutan. ama tabi ki bu ne geçmişteki hataları izah eder, ne de affettirir. belki geleceğe dair umuda işaret eder. dileriz birgün insanlar, devletçi ezberlerini bozar, geçmişle yüzleşir ve yapılanların hesabını hep birlikte sorabilecek bir tavır sergiler. kolay değil ama gerekli…
Yazan:Sevgili Özbek Tarih: Ara 15, 2009 | Reply
Yazıyı okuyunca hakikaten üzülmemek elde değil, öyle ki insan, deli olacak.
Ama insanlığın gelmiş geçmişine baktığımızda, insanlık ayıbı, yobaz, biri birini aşağı gören, hor gören ne biliyim aklımıza gelen her türlü, insanın kanını donduracak bir şeyler görürüz mutlaka. Ve tarihlerden beri bu kendinden olmayan öteki insan aşağılaması hep öğretildi. Ve hâlâ bu gâvur gibi, daha hepimizin bildiği bir çok ırkçı sözler Türkiye’de olduğu gibi, dünyanın her yerinde öğretilmiyor mu ki, 2009 senesindeyiz.
Bizlerin yapacağı bana göre, insan sevgisini kendi beynimiz ve yüreğimizde fizlendirip, tıpkı kara üzüm fidanı gibi, gelecek kuşaklara bırakmak. Bu anlamda yazar arkadaşımızın (arkadaşlarımızın) acıda olsa bu gibi anıları aynen yazmalı ki okuyacak yeni nesil, atalarımızın ne gibi yanlışlar yaptığını anlasınlar. Geçmişi kabulden başka seçeneğimiz var mı ? Selamlar…
Yazan:Cem Tarih: Nis 19, 2010 | Reply
Turkiye’nin kanayan yarasi ircilik (hem gecmis hem simdiki zaman bazinda) ile ne zaman gercek anlamda yuzlesilecek acaba ?
Garabet Bey, yazinizi cok begendim ve uzuntunuzu kalbimde hissediyorum.
Fasizan ideolojilerle mucadele etmek, her humanistin gorevi olmalidir.
Yazan:Bülent Tarih: Mar 27, 2011 | Reply
Yazinizi okurken gözlerim doldu
Benim cocuklugum Malatyada gecti eski Mezarligin yaninda gecen Büyük bir dere vardi orada yazin sicagindan serinlenmek icin yüzmeye giderdik oradaki mezarliktada bir cok ermeni mezari vardi orada yasayan yaslilar bunlar gavur mezarlari diyerek tarip edilmesi icin oraya yüzmeye gelen gencleri tesvikederlerdi.inanin ben hicbir mezara zarar vermedim fakat cok zararveren gördüm Mezar taslarini yerinden cikarip saga sola atarlardi bunu yapan cocuklar ne yaptiginin farkinda degilerdi esas suclular anlari tesvik eden koca koca insanlar
Saygilar