RSS Feed for This Post

EYLEM: Tekel işçisi can, ötekiler patlıcan!

Mezunuz – İşsiziz – 4/C’ye Razıyız

7 Şubat Pazar, Saat 11.00,

Eylem Günü Değişti!! Pazartesi Aynı Yerde Aynı Saatte

Eski Tekel Fabrikası Önü – Mecidiyeköy/İstanbul

Son günlerde özelleştirme mağduru olarak topluma lanse edilen Tekel işçilerinin devletten talepleri ve yaptıkları eylemler gündemde sıklıkla yer bulmaktadır. Biz 3H Hareketi olarak topluma  oldukça yüzeysel bir biçimde özelleştirme mağduru sıfatıyla sunulan işçilerin, aslında ezilen değil ezen ve sömüren konumunda olduğu görüşündeyiz.
Ülkemiz ekonomik kriz nedeniyle oldukça zor bir dönemden geçmektedir. Bu ortamda eğitim düzeyi yüksek birçok gencimiz oldukça düşük ücretlere köle gibi çalışmaya razı olduğu halde iş bulamamakta iken, ülkemizde sırtını devletin sağladığı olanaklara dayayarak yaşamaya alışmış,  sömürücü bir kesimin varlığı çok acı vericidir.
Devlet kesesinden bedavadan geçinmenin maliyetini, yeni doğan çocuklarımızdan üniversite mezunu iş arayan gençlerimize kadar toplumun her kesimi yüklenmektedir. Uzun süredir hiçbir üretimde bulunmayan, hiçbir değer üretmeyen buna karşılık rahatlıkla iki işçinin istihdam edilebileceği düzeyde maaş alan  Tekel işçilerinin maliyeti, tek tek hepimizin cebinden çıkmaktadır. Tekel işçileri mağdur, zavallı, ezilen değil, bilakis halkımızın sırtından elde ettikleri rantı kaybetmemek için halka karşı mücadele eden bir çıkar grubudur.
Peki günlük yaşantımızda 1 liramıza bile sahip çıkarken, neden ülkemizde yıllardır süren bu sömürü düzenine ses çıkarmıyoruz? Unutmayın, bu çarpık sistem, tek tek hepimizin cüzdanından çıkan 1 liralarla dönmektedir! Artık vakit bu sömürü düzenine, bu bedavacı zihniyete dur deme zamanıdır.
3H Hareketi mağdur rolunu oynayan bu kesimin maskesini ne pahasına olursa olsun düşürmeye kararlı. Bizi vicdansızlıkla suçlayacak olanlara lafımız şudur: Esas vicdansızlık, devlete sırtını dayayıp çalışmadan para kazananı savunmak ve bu uğurda belki de daha fakir bir çoğunluğu zorla vergi ödetmeye mahkum etmektir.
Sen de bu yolda 3H’ ye destek vermek istersen, 7 Şubat Pazar Günü saat 11.00’de Mecidiyeköy’de eski Tekel Fabrikası Önünde bizimle buluş, bu haksızlığa, sahtekarlığa ve vicdansızlığa dur de.

İletişim: 3hiletisim@gmail.com
entelektuel.com

Trackback URL

  1. 91 Yorum

  2. Yazan:sq Tarih: Şub 5, 2010 | Reply

    Yazık. Böyle bir eylem ayıptan öte, gerçekten de vicdansızlıktan başka birşey değil. Rant düzeni, sömürü sistemi, çıkar odakları, “maske düşürme” deyince aklınıza gele gele Tekel işçisi mi geldi.

    “Hele işsisiz ve 4-C’ye razıyız” kısmı bir kabullenişten ziyade su katılmamış kaypaklık gibi gözüküyor.

    Vardır nihayetinde böyle tipler, 1 Mayıs’ta trafik tıkandığı için şikayet ederler, genel grev olunca işverene yaranma refleksine girerler. Ama yukardakinin sopası yok, bir bakmışlar tazminat ve diğer haklarının derdine düştükleri bir zaman gelmiş. Bir müsibet bin nasihattan iyidir nihayetinide. Bekara karı boşamak kolay tabi.

    Ufuk Uras’tan güzel bir söz:
    AKP iktidarı 4-C’ye bu kadar meraklıysa, önce milletvekili maaşlarını 4-C’ye uyarlayalım.

  3. Yazan:cengiz maçoğlu Tarih: Şub 5, 2010 | Reply

    Allah akıl fikir versin size 3 h hareketi, devleti sömürmek kavramı üzerine bu kadar basit arabes edebiyatla güya liberal ekonomiyi kurtaracaksınız, bu düşüncenin sefaletidir, bu, vijdanın; bu, aklın, tavrın sefaletidir. Devletten varsa talepleriniz taleplerinizin hedefine devlete egemen olan bürokratik sermaye ve devletin koruduğu özel sermayeyi hedefinize koyup dilenmek yerine yüzyılın işçi mücadeleleri sonucu kazanılmış haklardan işçiye karşı bunca saldırgan bir üslupla güya farklılaşma melankolisiyle yeniden dünyayı keşfe çıkıyorsunuz. Hem devlet egemenliğinin ekonomideki tekeli kırılacak iddiasında olacaksınız hem de devleti darbeciler mantığıyla koruyup kollama jargonuyla ucuz ajitasyon yapacaksınız:) “Türban ideolojik simgedir,” demekle “işçi eylemleri” ideolojik tavırdır” demek arasında kaç fark vardır köylü-burjuva artıkları:) komedi olur bunca komedi akla zarar… Türliyede liberal aklın sefaleti diye bir araştırma konusu olsa yukarıdaki duyuru başlı başına bir tezdir…Kemalist paradigmanın iflası gerçekleşti ama sANIRIM bir yüzyıl da bu liberal sefilliğin yaratacğı paradigmanın iflasını bekleyecez…

  4. Yazan:cb Tarih: Şub 5, 2010 | Reply

    konuyu dün akşam kısaca 3H alper akalın ile de konuştum,malum ist dışında yaşıyor olduğum için katılamayacağım ama fırsatsızlıktan değil ama engelleme nedeniyle işsizim üstelik altenatifimde yok 4c benim de kabulümdür

  5. Yazan:eg Tarih: Şub 5, 2010 | Reply

    tekel işçilerinin eylemini destekleyip desteklememek ayrı bir tartışma; ki bu konuda tam net tavrımı bir yazı ile derinliğine yazmak istiyorum. ama bize ne kadar yanlış görünürse görünsün (ki bunu tartışacağız), ne olursa olsun sonuçta bir hak isteme eylemine karşı bir eylemi her şekilde vicdansızca buluyorum…3H’ye yakışmış diyeceğim ama yine sataşma diye algılanacağı için demiyorum!

  6. Yazan:özlem Tarih: Şub 5, 2010 | Reply

    Ben de 3H hareketindeki arkadaşları pek mağdur işsiz acından ölen arkadaşlara benzetemedim doğrusu:)

  7. Yazan:MY Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    walla bir ara soruyorduk, Ordu mensuplari neden orduevlerinde bir takim ayricaliklara sahipler? diye. Bu da o hesap. ve mesele göründügünden çok daha basit:

    Tekel isçileri hakikaten kiymetli bir mal/hizmet üretecek kapasitede iseler neden istifa edip baska yere gitmiyorlar?

    issizlik ise onlari korkutan, neden susmuyorlar?

    Yok eger baska yerde alabileceklerinden fazla kazaniyorlarsa aradaki farki kim ödüyor?

    Esas KUL HAKKI burada degil mi? Halkin bir kismini verimsiz isletmelerde toplamak, onlara hak etmedikleri maaslar vererek REJiM YANDASi ve/veya OY DEPOSU yapmak.

    Bal gibi komünizm bu. Sahsen komünizme karsiyim. Ruslara bile hayir getirmedi, Tekel isçilerine ne getirebilir?

  8. Yazan:cengiz maçoğlu Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    Sevgili MY;
    son yazdıklarınız o kadar inandırıcı ki yazdıklarınızın ışığından nemalanıp bugüne kadar ki komünizm ve sınıf bilgimin tümünden feraget ediyor kapasitesiz, temelsiz adeta Hırıstıyan misyonerlerin salla gitsinciliği karşısında tüm bildiklerimden vazgeçiyorum:) Asgari komunizm bilgisi olan biri bunları yazmaz yazmaya dahi cesraet edemez, devlet kapitalimizni komunizm sayan bir tür cehalet…Açıklama gereği bile duymuyorum…

  9. Yazan:cengiz maçoğlu Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    Sevgili MY;
    Size minik bir komunist ekonomik teori”alternativ çözüm sunuyorum iyi okuyun bu aynı zamanda bir iktisat teorisidir, benden önce Çernişevskinin bir romanında Vera Pavlovna diye bir karakter sunmuş: tekel fabrikaları ne özelliştirilsin ne de devletleştirislin, 19 bin işçinin mülkiyetine verilsin, sağlık eğitim sosyal aktivite fonu oluşturulsun, devlet işçi mülkiyetine verilen kurumlardan işverenden alacağı verginin yarısını alsın(çünkü o işverenin başka şirketleri de var haliyle yarısı olsun) her işçinin maaşından emeklilik fonu kesilsin, işçiler arasında çok okuyandan çok yeteneklisinden aşağı doğru çalışma hiyerarşisi oluşturuslun fabrikaları, işçileri yönetsin aralarından danışman niteliğinde bilim insanları olsun, denetleyici olarak da hükümet adamları olsun, milli savunmaya en az pay ayrılsın:)) vs vs vs o zaman bu kuruluş özel şirketlerden daha büyük verim elde eder:) kendi malı gibi çalıştırsın işçiler, nasıl iyi mi:)

  10. Yazan:eg Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    Tekel isçileri hakikaten kiymetli bir mal/hizmet üretecek kapasitede iseler neden istifa edip baska yere gitmiyorlar?

    bilmiyorum fransa’da nasıl; ama türkiye’de istifa edip başka bir yerde iş bulmak en kalifiye insanlar için bile çok zor! bizzat bunu yaşamış birisi olarak söylüyorum bunu…

    issizlik ise onlari korkutan, neden susmuyorlar?

    neden sussunlar ki? yani korktuğumuz herşey bizi susmaya mı teşvik etmeli? bu istek fazlaca işveren dili değil mi sence?

    Yok eger baska yerde alabileceklerinden fazla kazaniyorlarsa aradaki farki kim ödüyor?

    insanların hangi emek için ne kadar kazandıklarının bilindiği bir dünyada yaşadığımızı sanmıyorum. bu ücretlere karar veren hep belirli bir elit kesim. ya işveren-kapitalist elit…ya da devlet eliti..benim için zerre kadar farkları yok…hatta vicdansızlıkta kapitalist sanırım eş-benzer tanımaz…mesela ben o zaman sorarım özel sektörde bir firmada müdürler(ve çoğunlukla üst yöneticilerin emme basma tulumbası olmaklık harici hiçbir iş yapmayan kimi yöneticiler) bilmem kaç onmilyar alırken, işçi neden 500 milyona canı çıkarcasına çalışıyor diye!liberallerden keşke bu yönde de bir itiraz duysaydık da samimice eşitlik dertlerine inanıverseydik! şimdi hemen özel sektör bunu kendi mali dengesine göre yapar ve işçi bilerek gelir denecektir. bu da liberal-kapitalist sistemin ekonomiyi özel sektörün elinde kalınca ne derece demokratik-ahlaki denetimden ayrı tuttuklarının göstergesi olur…yani yukarıdaki soru anlamsız bir sorudur. zira kapitalizm zaten emekle onun karşılığının hiçbir şekilde örtüşmediği bir vicdansızlık sistemidir. kimisi yatarak trilyoner olur (çok akılldır ya ondan herhalde!) kimisinin de anasından emdiği süt burnundan gelir ama 450 lira alır! şimdi kim bana emeğin karşılığını tespit edebilecektir acaba! ve ben o tespite inanacağpım?

    ama sorun bunların tümünün dışında böyle bir eylem yapmanın(3H’den bahsediyorum) vicdansızlığı sorunudur. vicdansızdır çünkü şimdiye kadar ekonomik konularda bir eşitlik derdi olmayan bir grubun ilk defa bir “eşitlik” talebine denk geldik! işçilerin canına okumak için eşitlik talebi! ilginç ve samimiyetsiz geldi bana. ekonomi açısında eşitlikle ilgili uzak yakın derdi olmayanların, sorun işçilerin (yanlış ya da doğru) bir hak isteme sorunu olunca hemen eşitliğie başvurmaları da aslında liberalizm denen şeyin sıvalarının ne çabuk dökülebildiğini göstermesi açısından enterasan..doğrusu sinirlenmek bir yana bu tutarsızlıkları ile çok eğleniyorum bu kardeşlerin!

  11. Yazan:ali duman Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    bu 3H’yi kazıdığımızda altından faşizm falan çıkmaz dimi… ben pek emin olamadım da, bir sorayım dedim…

  12. Yazan:MY Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    Burada saçma olan en basta devletin üretim yapmasi. isçiler isveren ile pazarlik etmeli, basbakanla degil. Tam bir rezillik su anki durum.

    Ben 3H’i hakli buldum. Madem TEKEL’ciler memnun degil, issizlerle yer degissinler. Esitlik degil mi ideal olan? TEKEL isçileri issiz olsun, issizlerin de bir kismi TEKEL isçisi olsun. Ortada insafsizlik yok yani.

    Fransa’ya gelince… Devlet memurlari ile özel sirket çalisanlari bir degil. Sonra devlet içinde mesela Milli Egitim 1 milyondan fazla insan çalistiriyor, çogu ögretmen. Greve gittiler mi hükümet düsüyor. Zira çocuklar evde, anne-baba ise gidemiyor, vs vs KAOS!

    Ayrica Fransa’da bazi sendikalar bizdeki Ordu vesayeti gibi bir vesayete sahip! Neden?

    Fransa’da iki türlü isçi vardir, suyun basini tutanlar ve ötekiler. Suyun basini tutanlar halkin vergisiyle ayakta duran, kâr etmek zorunda olmayan (ve/veya TEKEL olan) firmalar ve bunlarin sendikalari.

    Mesela demiryolu isçileri (SNCF) grev yaptiklari zaman binlerce küçük isletme bir kaç ay içinde iflas eder çünkü 10-15 kisi çalistiran bu firmalar hammadde stogu yapamazlar. Zaten müsterilerine de mal sevk edemedikleri için çabucak batarlar. Posta idaresi de böyle suyun basini tutanlardandi (özellestirilmek üzere veya oldu)

    Böyle Posta, Demiryolu gibi suyun basini tutmus sendikalar hemen her Noel zamani greve giderler. Ekonominin çalkantilarina maruz olan küçük firmalar yillik cirolarinin 3’te birini Noel’de yaptiklarindan ONBiNLERCE iNSAN issiz kalir. Hükümet genellikle istediklerini verir.

    Böylece demiryolu çalisanlari bir kaç gün tatil kazanir, emeklilik yasini geri alir, vs. Paris’te küçük bir büroda sekreterlik yapan zavallilar da gidip issizlik bürosuna kaydolur, bir kaç ay sonra çocuklarini nasil doyuracagini düsünür.

  13. Yazan:cb Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    mehmet abi,

    sana kesinlikle katılıyorum.

    buradaki yorumlar için söylemiyorum elbet genel olarak konuşacak olursam hükümete tü kaka yapmanın,ucuz solculuk yapmanın kıyağını tekel işçilerine yandaşlık ile çözmeye çalışan bir sürü insan gördükçe miğdem kalkmıyor değil.

    benim teyzem iki çalışanı olan küçük bir iş yerinin sahibi,4c den eğer yararlanabileceksem iş yerimin kapısına kilit vurmaya hazırım ama o zaman yanımda çalışan ailesini geçindiren işçilerime kim iş verecek,diyor.çünkü gün geliyor iş veren olarak işçilerinden aylık olarak daha az bir miktar ile idare etmek zorunda kalıyor şu şartlarda 4c anlaşması şükür vesilesi olması gerekirken isyan vesilesi olabiliyor bu nasıl bir vicdan?lafa söze gelince eşitlik makamından vicdan çıkarmayı çok iyi bilenler,herkesin aynı çorabı giydiğinde mutlu ve eşit olacağını sandığı romantizminin içerisinden fırlayıp asgari ücret eşitliliğine karşı eylem çıkışında bulunuyor,e hani eşitlikti,senin diğer çalışandan ne farkın var?

  14. Yazan:MY Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    “bu 3H’yi kazıdığımızda altından faşizm falan çıkmaz dimi…” (Ali Duman)

    :)) Yok, degil. Liberal bir ekip. Anlastigimiz konular var, ayrildigimiz konular var.

    Sitelerini takip edin, haftalik toplantilar düzenliyorlar. Kendileriyle tanisin, siz karar verin.

    Bizim okurlarimiz içinde 3H, Genç Siviller ve TPE gibi ekipleri taniyan, aktivitelerine katilan çok.

    Herkes her konuda hemfikir olacak diye bir kural yok. Sahsen devletin ekonomide AGIR rol oynamasina karsiyim. Bu sebeple bu konudaki fikirlerimiz uyusur.

    Türkiye’de zihniyet hâlâ 1930’larda takilip kaldigi için kimse devletin toz seker, kadin çorabi, sigara, raki, sarap üretmesini yadirgamiyor.

    Devlet baba, ulus devlet, milli devlet, asker millet gibi takintilardan kurtulmasi lazim bu ülkenin 🙂

  15. Yazan:eg Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    ” isçiler isveren ile pazarlik etmeli,”

    mehmetçim böyle birşey kapitalizmde sadece teoride kalıyor. hiçbir şekilde pratik anlamı yok. zira güçlü olanın, dengesini belirlediği bir sistem var. bu ülkenin en büyük şirketlerinden birisinde (uzun yıllar çalıştım) ben ayrılmadan çok az önce bir grup işçi işten atılmıştı. atılma sebepleri ise şirketle “en tepedeki yönetiicleri aracılığıyla” anlaştığını ve böylece işçinin değil şirketin lehine davrandığını düşündükleri (tabi şirketle birlikte sendika liderleri de malı götürüyor muhtemelen) sendikacılarının kendilerine yararı olmadığını düşünüp sendikalarını değiştirmek istemeleriydi. ve o büyük şirket ne tazminat ne birşey bu insanları kapının önüne koydu. ve hiçkimse de o işçilerin haksız yere atılmalarını (binlerce işçi çalışıyor o şirkette ve hiçkimse tek bir çatlak ses çıkaramadı)eleştiremedi. yani işçi ile işverenin ideal ve eşit şartlarda anlaşabildiği bir sistem değil kapitalizm…bence liberal-kapitalist sistem bu yüzden çok nahif. çünkü güç dengelerini hiçbir şekilde gözönüne almadıkları ve ekonomiyi demokratik denetim dışı gördükleri için yarattıkları ucubenin farkında değiller!

  16. Yazan:cengiz maçoğlu Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    Bir hükümet ancak siyasi ve ideolojik taleplerle devrilebilir, meşru olan bu taleplerdir. Askeri vesayete tabii oldukları kadar ben sendikaları işveren ve hükümete teslim olmuş sayıyorum. İşçilerin grevi ideolojktir politiktir diyenlere ideoljik olmayacaktı da teolijik mi olacaktı? işçiler slogan yerine ilahi mi okusaylardı, yürüyüş yerine secde mi etseylerdi? Hükümeti devirmek için her türlü komployu sinesine çeken ancak bir kısmına dokuanabilen hükümet, en meşru yollardan kendisini hedef almış bir eylem karşısında hükümet özelleştirme yaparken “sattım gittim” işveren “aldım gittim” köylülüğüyle kabilecilik oynayacaklarına Uganda da görülebilecek bir tür özelleştirme mantığıyla uyanıklık yapacağına “işsizi bol olan ekonomiden”liberal ekonomi olmaz tutarlılığını göstermeli…3H Tariş işçi direnişini kırmak isteyen ülkücü davranışlara üstelik bildirdeki devlet koruma ve kollama göreviyle daha 1.dakikada beyin faciası yaşamıştır.

  17. Yazan:snowqueen Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    Bence 3H haraketinin bu eylemi, binlerce insan-destekleyin ya da desteklemeyin-bir hak talebiyle haftalardır sokaktayken empati yoksunluğundan da öte terbiyesizliktir.
    edep ya hu diyesim geldi!!

  18. Yazan:özlem Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    Allah aşkına arkadaşlar bir konuyu tartışırken samimiyet olmazsa tüm inandırıcılığınızı kaybedersiniz. Ben 3 H hareketindeki arkadaşların Taksim deki otelde yaptıkları seminerin fotoğraflarını gördüm; hiçbiri de işçi maaşına razı olacak senede bilmem kaç aylık maaş ile bir yerlerde çalışacak arkadaşlara benzemiyorlardı. Üstelik hiçbiri yaşını başını almış, hiçbir akademik eğitimi olmayan bilmem kaç çocukla belli bir yaştan sonra üç kuruş tazminatla ve sırtında yumurta küfesi ile sokakta kalabilecek tiplere de benzemiyorlar. bence hiçbiri çöp toplayacak, tuvalet temizleyecek, gençler de değiller.Yani bu arkadaşların hiçbiri tekel işçilerinin girebilecekleri olası kurumlarda rakipleri değil bence. Ya da işçiler arkadaşlarımızın rakipleri değil. O işçilerin rakipleri yine kendileri gibi vasıfsız işsiz insan gücü. Ama bu da kapitalizmin acımasız yüzü zaten. Mecbursun daha azına razı ol. Olmuyor musun. Nasıl olsa senin yerine bunun yarısına razı olacaklar yüzlerce insan var.

    Şöyle bir ön kabul ve devlet dediğimiz organa sonsuz güven, samimiyetine inanç var her halde. Bu işçiler tazminatını alıp çıkarsa hiçbir fazladan işçi istihdam edilmeyecek, onların yerine normal koşullarda işçi alınmayacak bizim de vergilerimiz cebimize kalacak. Biliyoruz ki sürekli BİT ler kanalı ile vasıflı vasıfsız eleman alınıyor. Bu işçileri 4-c kapsamında değil de normal işçi kapsamında ihtiyaç duyulan yerlere neden istihdam etmiyorlar. Bakın bugün gidin bir üniversite hastanesine eleman yetersizliğinden hepsi ağlaşır. Koskoca bir servise gece nöbetine kalabilcek bir hizmetli bulmak o servis için bulunmaz hint kumaşıdır. Su istimaller olmaz mı? Bu elemanlar görevlerini yapmaktansa bir yerlerde yan gelip yatmaz mı? Doğrudur ama bu ayrı konu aynı insan davranışını yeni alınan eleman da yapıyor, özel şirket tarafından getirilen eleman da. Bu bir ahlaki çöküntü ve maalesef sihirli bir formülü yok.

    Liberalizmin sınırsız uygulanışı ne hikmet ise özgürlükle bire bir eş tutuluyor. Ben devlet tekelciliğine karşıyım ama devletin bir rekabet kurumu olarak bazı hususlarda varlığı benim için bir güvence.
    Özellikle eğitim, sağlık gibi temel alanlarda. Hatta çay üretiminde:) Ben bugüne kadar içebildiğim kaliteli bir özel sektör çayı hatırlamıyorum.:)

    Ya da bana özel üniversitelerde rektöre kafa tutabilecek açıktan eleştirebilecek bir öğretim üyesi şapka çıkarayım.

    Ya da beni sövüşlemeyi düşünmeyen çocuğumu yollayabileceğim bir özel okul. Benim görüşüme göre özel sektörün olmadığı yerde devlet kurumları , devlet rekabetinin olmadığı yerde ise özel sektör ahlaksızlığın dibine vuruyor. Bir şekilde birbirlerini karşılıklı varlıkları ile dengeliyorllar.

    Ama TEKEL işçileri vakti zamanında diğer işçilerin bilmem kaç katı para ile çalışmış o ayrı tartışma konusu. Zaten ne diye TEKEL diye bir kuruluş vardı ki? Ama madem bu yoldan dönülüyor en sancısız şekilde olması gerekmez mi?

    özel sektörde işçiler düşük ücretle çalışıyor da ne oluyor o hizmet bana dünyanın en pahalı uygulaması olarak dönüyor. bir soygun sisteminin yerini bir başka soygun sistemi alıyor.

    Bir de deniliyor ki efendim devlet de özel bir firma gibidir kapanan bir kuruluşun işçilerini zorla istihdam etmek zorunda değildir verir tazminatını aynı özel bir firma gibi yollar. Doğrudur çok rasyonel bir bakış açısı ile bakarsanız durum budur. Ama siz bu ülkeyi üç kuruş tazminata sokakta bırakılmış çoluklu çocuklu yaşını başını aşmış hayata başlama imkanı kalmamış insanların memleketi haline getirirseniz korkarım ki böyle bir rasyonalite ile cebimden üç kuruş fazla vergi çıktı diye bakarken bir bakmışsınız yaşanmaz öfkeli kalabalıkların ülkesi haline getirmiş olursunuz aynı zamanda. Dimyata pirince giderken eldeki bulgurdan olmak böyle bir şey olsa gerek.

    Bir de hep bu yan gelip yatan işçiler hikayesi falan vardır. Ben iyi kötü kamu hizmetlerinde çalışmış bir kişi olarak kendi gözlemimi söyleyeyim, yan gelen de haram yiyen de bürokratlardır. Kademeleri ne kadar yükselirse yetkileri ne kadar artarsa o kadar pisliğe bulaşma ihtimalleri artar. İşçinin en beteri bile homurdana homurdana en kötü ihtimalle çayını demler, çöpü toplar, yüksek fırınlarda çalışır. Ha ne zaman bunları yapmaz tamamı ile bu konuda bir devlet tekeli varsa. Mesela alternatif temizlik firmaları yoksa, alternatif ulaşım sistemi yoksa hayatı felç edebilir. O günleri geçtik zaten.

    Ama siz kolaysa çalışmaya gönlü olmayan bir memuru çalıştırın bakalım:)

  19. Yazan:eg Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    “çünkü gün geliyor iş veren olarak işçilerinden aylık olarak daha az bir miktar ile idare etmek zorunda kalıyor şu şartlarda 4c anlaşması şükür vesilesi olması gerekirken isyan vesilesi olabiliyor bu nasıl bir vicdan?lafa söze gelince eşitlik makamından vicdan çıkarmayı çok iyi bilenler,herkesin aynı çorabı giydiğinde mutlu ve eşit olacağını sandığı romantizminin içerisinden fırlayıp asgari ücret eşitliliğine karşı eylem çıkışında bulunuyor,e hani eşitlikti,senin diğer çalışandan ne farkın var?”

    cemile hanım, doğrusu vicdan ve bakışınıza genelde inanırım ama bu satırlara inanamadım! zira yukarıda işçisinden az aylığa geçinmek zorunda kalan kişi, bunun tam tersinin yanında belki binde bir, belki onbinde bir kalır. yani bu bir kişiden hareketle bir tümevarım yapacaksak vay halimize.. ben de tersini söylerim mesela…çalışanlarının sırtından onlarca daire, onlarca lüks araba, villalar sahibi olduğu halde kendisine bunları kazandıranları asgari ücrete mahkum bırakanları nasıl değerlendireceğiz? eşitlik, eşitlik dengesi sadece işçiler lehine bozulunca dikkatimizi celbeden birşey olmamalı. tamam 3H’nin dikkatini ancak bu zamanlarda celbedebilir, onlar için normal zira ideolojileri bu kadar vicdana izin veriyor. ama sizin için böyle olmamalı bence. siz herşeyden önce vicdan sahibi bir müslümansınız.

  20. Yazan:eg Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    “bu 3H’yi kazıdığımızda altından faşizm falan çıkmaz dimi… ben pek emin olamadım da, bir sorayım dedim…”

    :)) çok özlü bir söz olmuş. 3H’yi bilemem ama liberalizmi kazıyınca altından kesinlikle faşizm çıktığına inanıyorum ben!

  21. Yazan:snowqueen Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    4c de şükür vesilesi olması gerekirmiş, o zaman başta Tayyip Erdoğan şükredip kendi maaşını buna uygulasın.Benim vergimle de onun maaşı ödeniyor!

  22. Yazan:sq Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    -liberalizmi kazıyınca altından kesinlikle faşizm çıktığına inanıyorum ben!-

    katılıyorum

  23. Yazan:MY Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    Temel soru sudur:

    Türk vatandasi issiz milyonlarca insan var. Neden TEKEL isçileri digerlerinden ÜSTÜN tutulmali?

    TEKEL isçilerini savunan arkadaslarin David-Golyat sendromuna yakalandigini düsünüyorum.

    Yani “Zayif Her zaman Güçlü’den haklidir” kurali(!)

    sokakta ufak tefek bir adamin çok daha iri yari birisiyle kavga ettigini görsek hemen zayif olani savunuruz. Büyük kazanirsa dram, küçük kazanirsa komik olur!

    Bu insanî bir tepki. Hatta bir yere kadar AKILLICA. Neden? Kuvvetli olan durabilir, zayifi engelleyebilir. “Baris” olacaksa güçlü olan baslatabilir bunu. “Görüselim” der. Demelidir.

    Ama bu KESiNLiKLE ZAYIFLAR HAKLIDIR anlamina gelmez. Dünyanin haline baka baka kosullandik böyle. ABD gelip Irak’i ezdi. Iraklilar zayif-mazlum-hakli. Güney Amerika, Vietnam, Filistin…

    Güçlünün zayifi ezdigi bir dünyada yasamaktan körlestik, artik HAKLI-HAKSIZ görmüyoruz, ZAYIF-GÜçLÜ görüyoruz.

    Avrupa’da da bu böyle. Simdi Ermenistan Türkiye’ye savas ilan etse çogu Avrupali Ermenistan’i savunur… Sirf ZAYIF diye. 70 milyonluk Türkiye’ye kafa tutan 7 milyonluk ufacik Ermenistan hakli(!) olur bir anda.

    Bu tuzaga düsmeyelim. Sisko, puro içien isveren karikatürlerinden kendimizi kurtaralim. iyi-kötü baska sey, zengin fakir baska sey.

    “Vicdan” fakirlerin TEKEL’inde degildir. TEKEL isçisi olsa bile…

  24. Yazan:cb Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    enver bey selamlar,

    bugüne kadar ne siyasi ne de dini konularda hiçbir zaman karşı karşıya gelmedik zira olaylara bakışımız malumunuz çoğu kez aynı pencereden,belkide benim duruşumu en iyi bilenlerden birisisiniz diyebilirim hatta liberalizm eleştirilerimi de çok iyi bilirsiniz ama bence tekel işçileri durumu çok farklı vicdanlı olmam gerekiyorsa ki gerekir,gereğinin dışında olarakta vicdanlı biriyim ama bence tekel işçileri durumu vicdan ile yorumlanacaksa eğer bu vicdanım neden herkesi kapsamasında sadece tekel işçilerini kapsasın ki?

    sizi tenzih ederim ama tekel işçilerine liberalliği ile eleştiri getirilebilir,tekel işçilerine solculuk adına yandaş olunabilir,hatta anti-akpciliğin son rol modeli tekel işçileri üzerinden sağlanabilir ama ben ne bir liberalim,ne solcuyum,ne de akp’ye aidiyet duygusu besleyen biri değilim,sokaktaki vatandaş olarak konuşuyorum ve vicdanım bana mevcu durumda tekel işçilerinin şımarıklığından başka birşey olarak gelmiyor hem buradan hareketle asgari ücret ile çalışanları vicdanımın neresine oturtacağım?hem ayrıca tilkilerle aynı mesafede durmaktan ürker oldum bugün tekel işçilerine sahip çıkanlar,dün bizler işlerimizi kaybettiğimizde iş yerinde,çalışma ortamında herkese eşit mesafede olunmalı,dini sembol olunmamalı diyen tilkiler,aynı fırsatçıların söz konusu tekel işçileri olunca konuya bodoslama dalmaları oldukça manidar.üstünde düşünülmesi gerekmez mi?

    verdiğim iş veren ve çalışan örneği elbet geneli kapsamaz ama dikkate değer buluyorum,jeepsiz örneklerde var yani.

    ayrıca malum villa sahibi tiplemelerin eşitlik,adalet diye bir derdi,bir eylemi yok ki,eşitlik,adalet derdine düşmüş olanlar tekel işçileri adalet buysa bir çok işsiz var adalet öyle olmaz böyle olur mantığıyla gelsinler ve mesela 10 yıllık tekel işçisi istifa etsin ve yerine 10 yıllık işsiz alınsın,adalet budur,adalet diye yola çıkmak kolay şey değil,madem bununla yola çıkıyorlar hakkını vermeliler.

    keşke sizin gösterdiğiniz vicdanı karşılayacak bir durumda olunsa da ben de vicdan ile yaklaşabilsem,hayır bencillik ve kendine yontma görüyorum sadece.

    umarım meramımı anlatabilmişimdir,bir çok yoruma dikkate değer görüp cevap yazmıyorum ama sizin görüşleriniz benim için gerçekten önemli

    muhabbetlerimle

  25. Yazan:erhan kanışlı Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    sevgili EG, ben geçen gün biraz kazımaya çalıştım o 3H’nin altını, pek muhkem bir şeye rastlamadım… şu anda 1 H’si (hoşgörü’ymüş) kafadan gitti. 2.H de çok yakında kadük olur.(hukuk; toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı…)

    binlerce insan bir şeyler adına bir yere toplanıp, seslerini duyurmaya çalışıyorsa, ne bir hükümetin buna görmezden gelmeye hakkı vardır, ne de bazı … neyse, patlıcanlı nazire yapmaya hakkı vardır.

    gözler zaten açık; çoğu tekel işçisinin ekmek elden su devletten geçindiğini biliyoruz. fakat bunları bilip, “hadi oradan” demek geçmişe inhisar edecek sitemden başka bir şey ifade etmez. çözüm üretilmesi için, hataları yüze çarpıp gücendirmekten daha ehven yollar da vardır.

    sevgiler,
    bir bardak su!

  26. Yazan:cb Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    özlemcim,

    Allah aşkına arkadaşlar bir konuyu tartışırken samimiyet olmazsa tüm inandırıcılığınızı kaybedersiniz. Ben 3 H hareketindeki arkadaşların Taksim deki otelde yaptıkları seminerin fotoğraflarını gördüm; hiçbiri de işçi maaşına razı olacak senede bilmem kaç aylık maaş ile bir yerlerde çalışacak arkadaşlara benzemiyorlardı

    arkadaşım lütfen alınma ama böyle bir yaklaşım olmaz,çünkü ben de en temelli solculardan oluşan Küyerel’in Taksim Hill’de verdikleri davetleri gördüm,onlarda hiç sırtında yumurta taşıyacak gibi görünmüyordu,konuları insanların zengin-fakir görüntüleri üzerinden yorumlayamayız.yani onlarda solcu mu değil?

  27. Yazan:cb Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    vallahi ne solcuyum,ne liberal,ne anti-solcu ne de anti-liberal ama birşeyin altından faşizm çıkması isteniyorsa bir zahmet sol litaretür kazınsın,kominizm falan kazınsız,liberalizm hırlı bir yol değil ama inanın ne pratik solculuktan ne de teorik solculuktan daha faşizan değil :))

  28. Yazan:özlem Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    Temel soru sudur:

    Türk vatandasi issiz milyonlarca insan var. Neden TEKEL isçileri digerlerinden ÜSTÜN tutulmali?
    çünkü o ekmeği hiç yiyememiş ama yeme ihtimali olan insanın içine düşştüğü umutsuzluk ile elinde bir ekmeği olan iyi kötü çoluğuna çocuğuna ekmek götüren adamın ekmeğini elinden almanın getirdiği yıkım bir değildir.
    Temel soru şu. Elide ekmeği olan adamın ekmeğini bölüyor ya buna razı ol ya defol git bak öbürünün elinde ekmek yok diyorsunuz. kabul etmez ise birini aç bırakıp aç olanı hakkının yarısına istihdam ediyorsunuz. Sonra belki bu yarı ekmekle karnını doyuran adamın elindekini çeyreğe düşürmeey razı etmek için aynı yolu izleyeceksiniz. Dün karnı doyup bugün aç olan adam öfkeli. Dün aç olup bugün karnı yarım doyan adam güvensiz yarı aça. sistem böyle mi işlemeli?
    Yoksa elinde ekmeği olan adamın ekmeği elinde kalmalı aç adamı doyurmak için günde haksızca on ekmek yiyen adama mı gözümüzü çevirmeli.
    soru bu bir güçlülülk güçsüzlük meselesi midir. Zayıfın rakibi zayıfmıdır

  29. Yazan:özlem Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    Öte yandan fakir her zaman haklıdır diye bir şey de yok tabi. Mesela ben de bundan bir 10 yıl önce sokaklarda her sözleşme zamanı haftalarca kalan çöp dağlarını, otobüslerin iş yavaşlatma eylemlerini hatırladıkça bu tür bir güç de istemiyorum doğrusu. Belki burada daha dışarıdan adaleti hakkı hukuku ve toplumsal menfaatleri gözeterek bakmak gerekiyor. Genellemelerden ise duruma göre değerlerdirmeler yapmak olayları kendi özeli içerisinde tahlil etmeye çalışmak.

  30. Yazan:cb Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    neyse ben burada tartışmayı kendi adıma noktalandırayım zira sevdiğim dostlarımla tartışmayı hiç sevmiyorum istediğimi izah edemiyorum edemeyince kendime ihanet ediyorum.

    özlem ile bu ara çok çalışmamız lazım,ve halen aklımda iyi bir fikir belirmedi,özlem gündemimizi kaydırmayalım

  31. Yazan:eg Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    mehmetçim bir bakış problemini görmek gerek bence. mesela neden 3H’nin yaptığı bu eylemin vicdansızlık olduğunu düşündüğmüü birazcık açayım…

    mesela bu eylemi(3H’nin eylemini), bir sol grup yapmış olsaydı, bir yere kadar samimiyetlerinden şüphem olmazdı. o zaman düşünürdüm ki, bu insanların bir eşitlik, bir adalet derdi var. ama bir liberal grup – ki ekonomik eşitlikle, ekonimk adaletle hiç bir derdi olmamış, tam tersi hep ekonomik olarak güçlünün yanında saf tutmuş – yapınca işte bunda vicdansızlık, samimiyetsizlik ararım ben kimse kusura bakmasın. bu liberallerin aklına ekonomik eşitlik sadece işçi birkaç lira fazla alınca mı geliyor?(ki bunu, bir liberalle ahlaklı tartışılabilecğeine inansaydım tartışabilirdik de) hiç mi bilmiyoruz, hiç mi yaşamadık eşitsizlikleri…

    bakın o şirketten örnek vereyim… biz beyaz yakalı cafcaflı mühendisler olarak argesinde caka satarken bizim aldığımız ücretin 5-6 da biri ücrete çalışan 3-4 teknisyen kardeşimiz vardıı argede. bu insanlara (hadi birisinin adıyla anayım, mustafa)mustafa buraya, mustafa oraya, mustafa şunu yap, mustafa bunu yap, mustafa şu cihazı teste sok. mustafa şu karta şu komponentitak ve teste sok diye diye çocukların canı çıkardı akşama kadar. ve evet en az bizim kadar emek sarfeder en az bizim kadar katkıları olurdu şirkete ama bizim 5-6 da birimiz kadar maaş alırlardı. ben bunu kaç defa dile getirdim orada. ve söylenen şey(liberal-kapitalistlerin ezberidir bu) efendim sorumlulukla maaş koşuttur(Muş)..peki şimdi gelelim bu konuya.. bizim üstümüzdeki yönetici kademesinden her kademe yöneticiler bizlerin 3 ila 10 katına kadar maaş alırlardı. şimdi bakalım bu sorumluluk nasıl işliyormuş…bir örnekle anlatayım:

    şirkette argede çamaşır makinasının elektronik sistemlerini tasarlayan bir mühendis arkadaş tasarım ve testler sonucunda bir sorun keşfetmiş olsun. diyelim ki bu sorun belirli paremetrelerinin kontrol algoritmasında sorunlar oluşturabildiğini ve bunun da belirli durumlarda motorun çalışmaması sonucunu doğuran kontrol sorunu olsun. ve mühendis arkadaşımız bu sonuca bu testleri yapan bu teknisyen arkadaşımızla birlikte varmış olsun..ve üst yönetime bunu bildirip kontrol algoritmasında değişiklik yapılması için biraz zamana ihtiyacı olduğunu bildirmiş olsun. üst yönetim de motorlarda bu sorunun çıkma olasılığıyla ilgili birşeyler sormuş olsun. mühendis arkadaş da olasılık çok yüksek değil ama eğer bir parti motorda böyle sorun çkarsa olduğu gibi makineler kullanılamaz hale gelebilir uyarısını yapmış olsun. ve üst yönetim bunun sorumluluğunu üstüne alsın ve üretim zamanında yapılsın…ve aksilik bu mu 200.000 kadar makinade bu motor sorunu görünsün ve makineler geri toplatılmak zorunda kalınsın. şimdi en üstteki sorumluluk-maaş dengesini savunanların, işte atılması gereken ilk kişi olarak o yöneticiyi görmesi gerekir değil mi? ama öyle olmaz. zira üst yönetimlerin batırabilecei 100 milyon dlarları vardır ama alttakilerein yoktur. önce iş bizim mühendis arkadaşın başına patlar, sonra da o testleri yapan ve canını dişine takarak sonuca ulaşılmasını sağlayan teknisyen arkadaşa. ilk teknisyeni kovarlar, mühendisi de canından bezdirir ve kendisinini gitmesini saplarlar. yönetiicye ne olur? kendisini iyi sattığı için (zira kapitalist yönetici bir nevi fahişedir zaten) terfi olur!

    şimdi liberallerde şöyle bir garip algılama var: faşizmi sadece devlet, millet, ordu gibi kavramlarda görürler. doğrusu bu çok nahif. zira bugünün dünyasında devletler flulaşıp yok olmaya yüz tutarken yerine karteller, şirketler gelir. ve bu şirketler nasıl yönetilir bilin bakalım! toplumda yaşayan insanların hayatının büyük bölümünü meşgul eden bu şirketler tam anlamıyla ve herşeyiyle faşizan organizasyonlardr .ve liberaller toplumun bu büyük kısmını kontrol eden bu büyük ekonomik gübü demokratik-ahlaki denetim dışı tutarlar ve sonra devlete karşı çıakrak faşizmden kurtulacaklarını zannederler. asıl faşizmin nerede saklı olduğunu görmeden üstelik! efendim faşizm asıl liberalizmin ikiz kardeşidir ve liberalizm bunu göremeyecek kadar da körleşmiş bir zihniyetin çocuğudur..

  32. Yazan:MY Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    “Temel soru şu. Elide ekmeği olan adamın ekmeğini bölüyor ya buna razı ol ya defol git bak öbürünün elinde ekmek yok diyorsunuz. kabul etmez ise birini aç bırakıp aç olanı hakkının yarısına istihdam ediyorsunuz. Sonra belki bu yarı ekmekle karnını doyuran adamın elindekini çeyreğe düşürmeey razı etmek için aynı yolu izleyeceksiniz.” (ÖZLEM)

    Özlem Hanim,

    O ekmegin helâl olup olMAmasi sizce hiç önemli degil mi? Yani çantada keklik olmussa, birileri arpalik adi altinda harama razi ise, halkin vergisiyle GiZLi iSSiZLiK sürüyorsa… sürsün mü?

    piyasada satilmasi mümkün olmayan bir sey üretelim… Mesela berbat bir resim çizeyim ben. Devlet bunu satin alsin, her ay çizeyim, ayda 1000 YTL versinler bana. Vermezlerse? VAYYY Zulüüm! çocuklarimi nasil doyuracaaam???

    Türk tarimi ve endüstrisi iste böyle geri birakildi, sübvansiyon ve gizli issizlik ile.

    kötü veya pahali mal üreten iflas eder (isçiyse issiz kalir) ama TEKEL gibi devlet isletmelerinin arkasinda devlet var. Ölmüs adama kan veriyorlar…. Halkin vergisiyle. Bunu söyleyince de vahsi kapitalist oluyoz 🙂

    Vapur çikisi selpak satan çocuklarin selpaklarini da devlet alsin madem gizli sadaka verilecek.

  33. Yazan:özlem Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    bu arada bu bildiri değişti mi bana mı öyle geliyor. işsiziz asıl mağdur biziz gibi bir kısım vardı ve ben de bu hatırlatmayı o kısım üzerine yaptım. birileri bunu söylüyorsa o zaman böyle bir hatırlatmayı da hak eder tabi ki cemilecim. elbette kimse alınmasın hem niye alınalım ki?

  34. Yazan:serdar Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    merhabalar

    tanıdıklarım çalıştığı için gelişmeleri ve olayları yakından takip etmeye çalışan biriyim,
    türkiye sol hareketinin; bürokratik sendikacılığın can çekişmekte olduğu bir dönemde balıklama atlayıp, kendilerinin sonunu, sendika ağalarının ise ömrünü biraz daha uzatmaya yarayan bir eylemin içerisindeyiz, hükümetin ise çarpık sendikacılığı karşısına alacağına, işçileri direkt olarak hedef tahtasına oturtması çözümü biraz daha karmaşıklaştırdı. ama yaşadığımız çağda aradığımız ve kaybettiğimizi vurguladığımız “vicdan” açısından baktığımda 3H haraketinin yapmaya çalıştığı eylemin de “vicdansızlık” olduğunu düşünüyorum. bence bu süreçte kimse kazançlı değil, herkes kaybeden tarafta, bunu kabul edip, bundan sonrayı tartışmakta yarar var. bence böyle bir eylemi yapmasınlar, yaptıklarında, bu karmaşada kaybeden taraftaki en kalın çizginin kendileri üzerine çekileceğini görecekler diye düşünüyorum.
    saygılarımla

  35. Yazan:Ali Beral Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    KOMÜNİST ARKADAŞLAR, TEKEL İŞÇİLERİNİN NEDEN HAKSIZ OLDUĞUNU ANLAMANIZ İÇİN ÖNCE KENDİ KENDİNİZE ŞU SORUYU SORMANIZ LAZIM:

    ACABA TEKEL İŞÇİLERİ NEDEN MAAŞLARININ 10.000 TL OLMASI İÇİN EYLEM YAPMIYORLAR?

    ÖYLE YA MADEM Kİ HER EYLEM YAPAN HAKLIDIR, DEVLET DE HER EYLEM YAPANA İSTEDİĞİNİ VERMEK ZORUNDADIR, ÖYLEYSE HADİ TEKEL İŞÇİLERİ BİR EYLEM DE MAAŞLARININ 10.000 TL OLMASI İÇİN YAPSINLAR.

    10.000 TL Yİ KAFADAN ATTIM AMA BU 50.000 VEYA DAHA FAZLA OLABİLİRDİ. AMA NEDENSE BİZİM TEKELCİLER 3.000 TL YE RAZI. 10.000 ALMAK VARKEN 3.000 AL. ALLAH ALLAH NE MANTIKSIZ.

    DEMEK BU TEKEL İŞÇİLERİNİ DEVLETTEN 10.000 TL ALMAK İÇİN DURDURAN BİR SEBEP VAR. UTANIYORLAR MI? ASGARİ ÜCRETLE ÇALIŞMAYA RAZI MİLYONLARCA KİŞİ VARKEN 10.000 TL ÇOK MU OLUR?

    İYİ DE ARKADAŞ BİR MAAŞIN AZ MI ÇOK MU OLDUĞUNA KİM KARAR VERİYOR? BANA GÖRE 10.000 TL BİLE AZ İŞÇİ İÇİN AMA SEN HANGİ MAAŞI DEDİYSEN DEVLET ONA ONAY VERMEK ZORUNDA MI?

    KONUYU DAHA İYİ ANLAMAK İÇİN BAŞKA BİR DEVLETTEN ÖRNEKLE DEVAM EDELİM.

    NEDEN HEPSİ DE DEVLET İŞÇİSİ OLAN KOMÜNİST KÜBA HALKI BİR PROTESTO GÖSTERİSİ YAPIP CASTRO DAN MAAŞLARINI 10.000 DOLARA ÇIKARMASINI İSTEMİYORLAR?

    BAZI SÜPER BEYİNLİ KOMÜNİSTLERİN “HE VALLAHİ NEDEN 10.000 VERMİYORLAR DEMEYE BAŞLADIĞINI” DUYAR GİBİ OLUYORUM. KAFALARINA DAHA YENİ DANK ETTİ.

    KÜBA ÜZERİNDEN DEVAM EDELİM. KOMÜNİSTLERİMİZİN ÇOK SEVDİĞİ VE HERKESİN EŞİT OLDUĞU BU ÜLKEDE HASBELKADER DEVLET BİR ZÜMREYE DİĞERLERİNİN İKİ MİSLİ MAAŞ VERİYOR OLSUN. VE SONRA HERKESİN EŞİT OLDUĞU AKILLARINA GELİP BU İKİ MİSLİ MAAŞI DİĞERLERİ İLE AYNI SEVİYEYE İNDİRMEYE KARAR VERSİNLER. SİZCE BU DOĞRU MUDUR? YOKSA BU AYRICALIKLI ZÜMRE, DİĞER KÜBA HALKI SÜRÜNÜRKEN İKİ MİSLİ MAAŞ ALMAYA DEVAM MI ETMELİDİR?

    YANİ SEVGİLİ KOMÜNİSTLERİM, MADEM HERKES EŞİT OLSUN DİYORSUNUZ, O ZAMAN KİMSE DİĞERİNDEN FAZLA MAAŞ ALMAMALI. YA HERKES 3.000 TL MAAŞ ALMALI YA DA HERKES ASGARİ ÜCRETLE ÇALIŞMALI.

    HAA ŞİMDİ SİZ HERKES EŞİT OLSUN VE 10.000 TL MAAŞ ALSIN DİYE HAYAL KURACAKSINIZ. İYİ TAMAM LAN, HERKESE 10.000 TL MAAŞ VERMEYİ VAAD EDEN İLK KOMÜNİST PARTİYE OY VERMEZSEM EN ADİ ŞEREFSİZİM.

    DÜŞÜNSENİZE ABİ AYDA 1 MİLYARA TALİM EDEN BENİM İÇİN 10.000 TL YE HAYIR DEMEK MANYAKLIK DEĞİL DE NEDİR?

  36. Yazan:Alper Akalin Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    biliyorum, insan ilk duyduğunda “ vay o. çocukları , işçinin ekmeğine de göz dikmişler” şeklinde bir sinyal geliyor beyne. ancak tüm aniden sinir yapan konularda olduğu gibi, biraz düşünme uğraşı verirsek , perde arkası çok derin ve uzun bir hikayedir aslında.

    küfür etmek yerine okumaya çalışırsanız memnun olurum.

    olayın özeti şudur ; “insan kendisinin olmayan parayı , çok rahat harcar, israf boyutlarına kolayca geçer, söz konusu kendi parası olursa bir o kadar zor harcar, cimrilik mertebesine kolayca ulaşabilir.

    günlerdir medyadan takip ediyorum tekel işçilerinin durumunu , hem üzülüyorum hem de çok kızıyorum onlara bu sonu hazırlayanlara.

    olayı kısaca şöyle özetleyebiliriz:

    vasıfsız işçiler, genelde hemen herkesin yapabildiği işleri yaptıkları için, işaleminde asgari ücrete çok yakın ücretler alırlar.

    ancak işveren devlet olduğunda , işçi kesimi toplumun en geniş kesimi olduğundan, hükümetler oy alabilmek uğruna bu kesime , normalde piyasada alabilecekleri ücretin çok daha fazlasını (para onlardan çıkmadığı için) ve çok daha iyi çalışma şartlarını ( özel sektörle kıyaslanamayacak düzeyde) sunarlar. sorun da burada başlar;

    insanoğlu yapısı gereği , eriştiği gelir düzeyinin daha azına hiçbir zaman razı olmaz, çünkü değerinin o olduğunu düşünür. ancak kişinin toplumdaki gerçek gelir düzeyi bir işte çalışırken aldığı ücret değil, o işten ayrıldığında başka bir firmada çalışırsa alabileceği ücrettir aslında.

    duruma bu şekilde bakarsak, işçi, eski hükümetler tarafından, oy alabilmek uğruna normalde değerinin çok üstünde bir maaş ve çalışma şartları ile devlet kadrolarında işe başlamıştır. ( tabii aslında acı olan , bu daha iyi maaşın bile açlık sınırının altında kaldığı gerçeğidir). ancak bu kişilerin gerçek gelir düzeyi , yani buradan ayrıldıklarında başka bir işyerinde alabilecekleri maaşları bu rakamın çok altındadır.

    yani bu kişiler geçici bir “lale devri” yaşamaya doğru yönlendirilmişlerdir, eski populist hükümetler tarafından sırf oy alabilmek uğruna . tabii gün gelip , gerçek değerleri ortaya çıkınca , her insanoğlu gibi daha azına asla razı olmak istemezler.

    burada işçilere “göstermelik” destek veren herkese sormak isterim ;

    hanginiz bir büfede tost yediğiniz zaman 5 tl hesap gelince 10 tl verip, üstü kalsın diyor musunuz ? büfede günde 14 saat çalışan kişi çok mu refah içinde? neden vermiyorsunuz? ç:ünkü o “sizin paranız” ve 2 tost 1 ayran her yerde 5 tl.

    peki normalde 600 tl ye bulunabilen bir işçi için, neden 1000-1300 tl verip üstü kalsın diyorsunuz? çünkü o devletin parası.

    artık lütfen rol yapmayı bırakın, kimse kendi parasından vermeyeceği bir rakam için o insanlara destek veriyormuş gibi yapmasın. aksine onlara bu sonu hazırlayanlara, elbirliğiyle ne gerekiyorsa yapalım. umarım akıl ve sağduyu kazanır…

    not: bu arada tekel işçilerine kazanılmış tüm hakları, tazminatları vs..verilmiş ve net olarak 1000 tl’ye yakın bir maaş ile iş teklif edilmiştir. hala onları mağdur gösterenler ya art niyetlilerdir ya da konuyu bilmiyorlardır. sadece “emekliliklerine kadar iş garantisi” verilmemiştir. zaten allah aşkına sorarım size ; böyle bir garanti mantıklı mıdır, ahlaki midir, hak mıdır, hukuk mudur?

  37. Yazan:sq Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    “iyi ve ucuza”mal üretenlerin helal olmasından nasıl bu kadar eminsiniz?
    Bahsettiğiniz kapitalist sistemde bir malın “helal”olması pek mümkün görülmüyor, özellikle üzerine şık etiketler basılan “iyi malların” çoğunun üçüncü dünya ülkelerinin kötü koşullarında üretildiğini hesaba katarsak.

    Hadi bunu geçtim, şirketlerin faşizan organizasyonlar olduklarına kesinlikle katılıyorum. Bunu başınıza birşeyler gele gele anlıyorsunuz.
    ve daha kötüsü mühendisler, mimarlar odası gibi en azından hak savunan-ne kadar başarılılar bilmiyorum-yerler ama reklam sektörü en vahşi kapitalizmin uygulandığı yerdir ve bu 3H hareketineki tiplerin zihniyeti gibi durumlar yüzünden asla da çalışanın hakkını gözetecek bir platform kuralacakmış gibi gözükmüyor. Öyleki Reklamcılar Birliği sadece patronlar kuruluşudur ve en sevdikleri eleman profili de “yeni mezunuz, ona buna razıyız”diyen en ucuza çalıştırdıkları, sigortalarını, gecenin üçlerine kadar süren mesailerini ödemedikleri, gözleri açılmamış tiplerdir. Bu “sevimli”rekabet düzeni öyledir ki beyaz yakalılar birbirlerinin üzerine basmaya can atarlar, Hani liberal ahlak? Haksız yere işten çıkarılıp(buna sadece kadın olmak bile dahil!) dava açmaya bile çekinirsiniz çünkü bir tane şahit bulamazsınız.

    Berşeyleri tümüyle değiştirmek çok zor ama en azından hak talebiyle bir araya gelen insanların nihayetinde en onurlu davranışı yaptıklarını düşünüyorum. Çünkü sadece eyleme katıldığı için bile bir sürü insan işten çıkarılmayı göze almış. Bunu demiryolları işçilerinin eylemleriinde gördük. Sadece haklarını aradılar diye işten çıkarıldılar. Bu hak arama talebininin okumuş etmiş beyaz yakalılar onda birini bile yapamıyor.

  38. Yazan:117dahte Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    Bence Tekel iscisinin en önemli yanlisi iktidara yakin resmi cizememesi, iktidara oy potansiyeli mesajini verememesi ve kendini muhalefet tarafindan kullandirmasidir.

    Masa altindan bir pazarlikla “istediklerimizi verin, AKP’ye hem oy, hem PR calismasi yapacagiz!” deselerdi bugün bu durumda olmazlardi.

    3H hareketi gibi, Derindüsünce gibi kendine demokrat, kendine liberal olusumlar da ortaya cikip bu laflari etmezlerdi.

    Derindüsünce/MY’ye ve 3H hareketi ile takipcilerine sormak gerek, bugüne kadar kac tane “arpalik” konusunda ne gibi protestolarda bulundunuz da simdi Tekel iscileri bir yerinizi batti? “Arpalik” kültürü Tekel iscilerinin yarattigi ve AKP iktidarinin kaldirmaya calistigi bir kültür mü, yoksa Türkiye’de her basa gelenin devam ettirdigi bir kültür mü?

    Eger her basa gelenin arpaliklari varsa niye simdi devletin bütcesinin hâmisi gibi “en kahraman Ridvan” ayaklarina yatiyorsunuz da örnegin teget gecen krizin neden teget gecmedigi ve arkadasinda yatan bütce disipsinsizligi hakkinda iki kelime yazip cizmediniz?

    Utanmiyor musunuz bazen aynaya baktiginiz da bu oportünist, iki yüzlü liberal kimliginizden?

  39. Yazan:MY Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    Anti-Liberal Körlük en az liberal körlük kadar sakattir, önce bunu bir görelim 🙂

    Nedir bu anti-liberal körlük?

    Biber acidir, hayat acidir DEMEK Ki hayat biberdir!

    3H liberaldir, liberalizmi sevmem, DEMEK Ki 3H’in bütün dedikleri yanlistir.

    Liberalleri genelde ve 3H’li arkadaslarin bazi fikirlerini özelde elestirdim, yine de elestiririm. Atilla Yayla gibi “kidemli” liberaller de dahil ETiK boyutu sürekli ihmal ediyorlar ve Piyasa-Birey Haklari ekseninde, utilitarist (faydaci) bir etik ariyorlar. Bu zeminde “çalma! öldürme!” gibi bir emir ile “kirmizida dur, hizli araçlar soldan gitsin” demek ayni seydir.

    Oysa birinci yasak HAK (yani MUTLAK) ikinci yasak ise FAYDACI ve Konvansiyon mertebesinde (yani GÖRECELi). Ne demek? ingiltere’de trafik bize göre terstir ama bu sadece bir konvansiyon oldugu için mesele degildir. Kirmizida geçilen, yesilde durulan bir ülke de olabilir. Ama herkesin birbirini “özgürce” öldürdügü bir ülke olamaz!

    Sadece liberallerin degil “dindar” Müslümanlarin, solcularin ve demokratlarin dahi tembellik ettigi nokta burasi. Etik.

    Umumî çikarlar dogrultusunda azinliklari ezersiniz bu zeminde. Meselâ ABD zencilerin ve yerli halkin canina okumustur, kimseyi rahatsiz etMEmistir bu. Yine Avrupa bütün demokratliginia ragmen Afrika’ya endüstriyel ve nükleer atik ihraç eder, silah üretir ve satar….

    iste kapital-IZM veya liberal-IZM dedigimiz seylerin ideoloji haline geldigi, PARA kazanma ve harcama özgürlügünü(?) bize bir DEGER olarak dayattiklari yer burasidir.

    Bu dayatmaya karsi çikmak gereklidir, haktir ve benim deger sistemime göre bir mecburiyettir.

    AMMMAAAAA:

    PARA’nin insandan üstün tutulmasina karsi olmak baska sey PARA’nin kendisine (veya kazananlara) karsi olmak baska sey.

    Bu bizi ilyas salman-izm’e götürür, ucuz sol edebiyat yaptirir. Kahrolsun patrolar, yasasin isçi sinifi olur.

    isçi gibi bir meslek grubuna erdem atfetmek kanimca büyük gaflet. Militarizmden ne farki var bunun?

    Ordum neylerse güzel eyler = isçi neylerse güzel eyler = Zenginler her zaman yalanci ve kötü insanlardir, cehennemliktir(!)

    Bu eski bir dinin amentüsüdür. Proleterya diktasidir. Komünizmdir. Marx bile “ben marxist degilim ulaaan” demek zorunda kalmistir 🙂 Zira kendsi burjuva çocuguydu, babasi avukatti, bildigim kadariyla kendisi hiiiç çalismadi. Yoldaslara duyurulur :))

    Evet, tarih sasirmaktir.

  40. Yazan:suryanos Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    3H liler bilmemek ve öğrenmemekde ısrarlı. Yapılacak bir şey yok. Öğrenmeye dirençtede neticede bir seçimdir, hür bir seçimdir. Görmeye direneler, hayatla öğrenmeye taliptir.

    Refahta değil sefalette eşit olmak, diledikleri bu. İti ite kırdırmak bu olsa gerek. Oysa 4C nin ne olduğu anlatıldı. Sözleşmeli olduklarında ya da 4C li olduklarında nasıl bir cenderenin içine girecekleri anlatıldı. Eylemleri, karşı koyuşları sözleşmeli olamaya, 4c li olmaya direnenlerin gücünün kırmaya. Kabul etmedikleri orda direnenlerin kendilerininde hakkını korumakta olduğu. İktidarlar gelir gider, geriye kötü mirasları kalır. Çalışanlar başka biri geldiğinde de çalışan olacak.

    Başından beri tepeden, alaycı bir bakışla bakılan küçümsen bu insanlar sizinde hakkınızı korumaya çalışıyor. Çalışma hayatındaki şartların ağırlaşmasının önünde duruyor.

    Editörlerinde onayıyla yayınlanan bu yazı bu sitenin yönünü ve iflah olmazlığını bize anlattı. Karşınızdakiler sizin gırtlağınıza basan insanlar değil. Basit, sıradan insanlar ve biz bu basit, sıradan insanların haklı mücadelesini destekliyoruz. Alaya aldığınız , görmezden geldiğiniz insanların fotoğraflarının olduğu bir blogun adresiyle veda ediyoruz sitenize. Belki sizlere onlarında insan olduğunu hatırlatır.

    http://tekeldirenisi.blogspot.com/

  41. Yazan:eg Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    “PARA’nin insandan üstün tutulmasina karsi olmak baska sey PARA’nin kendisine (veya kazananlara) karsi olmak baska sey.

    Bu bizi ilyas salman-izm’e götürür, ucuz sol edebiyat yaptirir. Kahrolsun patrolar, yasasin isçi sinifi olur.

    isçi gibi bir meslek grubuna erdem atfetmek kanimca büyük gaflet. Militarizmden ne farki var bunun?

    Ordum neylerse güzel eyler = isçi neylerse güzel eyler = Zenginler her zaman yalanci ve kötü insanlardir, cehennemliktir(!)”

    hiçbirimizin böyle yaptığını düşünmüyorum…

  42. Yazan:özlem Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    O ekmegin helâl olup olMAmasi sizce hiç önemli degil mi? Yani çantada keklik olmussa, birileri arpalik adi altinda harama razi ise, halkin vergisiyle GiZLi iSSiZLiK sürüyorsa… sürsün mü?

    Sürmesin tabi hatta haram ekmek yiyenler kahrolsun yok olsun. Mehmet bey kusura bakmayın ama bu demogojik bir tartışma üslubu. Taşları siz diziyorsunuz ve bak şu helal bu haram şimdi sen haramı mı istiyorsun de bakemm nasıl müslümansın böyle diye soru yöneltiyorsunuz. Eh ben de islam dairesinden çıkmamak aman ha haramlara bulaşmamak için tövbeee demek zorundayım bu durumda:)
    Peki ben manzarayı sizin gördüğünüzü gibi görüyor muyum? Bir zamanlar görüyordum. mesela bir iski ye gittigimde düttür .. tan bir evraka nedense on kişini imza atması falan gerekiyordu. elli adamı görüp çıkardınız. Ama artık bir devlet kuruluşuna gittiğimde böyle aşırı bir şişkinlik hali görmüyorum.Bir önceki uzun mailimi okursanız manzara benim durduğum yerden hiç öyle gözükmüyor. bugün bir çok kuruluşta eleman ihtiyacı olduğunu gözlemliyorum. Bir çok devlet kuruluşuna da her gün 4- c kapsamında olmayan normal statüde işçiler sokulduğunu görüyorum. kazanılmış hak diye bir şey vardır. Öyle keyfinize geldiği gibi insanları sıkıştırıp her şeye razı edemeziniz genel standart neyse onu uygulamalı öncelikle bir hakkı kazananları gözetmelisiniz. Adam yıllarca bir devlet kurulusunda görev yapmış, emekliliğine kadar işi olacağına güvenmiş 35-40 ına gelmiş artık özel sektörde 20-25 yaşında daha kalifiye adamlarla rekabet şansını yitirmiş, emekliliğine az bir süre kala ya bunu kabul et ya biz senin posanı atalım senin yerine güçlü kuvvetli aç bir adam alalım demek insafa sığmaz. Ha belki TEKEL deki maaşları yüksektir burada bir taviz beklersiniz ama yilda 4-ila 11 ay arasında bir maaş ile bir yere sokacağım seni demek asıl ulufe dağıtmaktır. Şantajdır. Bu şartlar bu arada değişti mi takip etmedim ama geri adım atıldıysa bile bu mücadele sonunda olmuştur. haksızlıktır. Diğer kamu kuruluşlarındaki işçiler(aynı sene çalışmış aynı kıdemde) ne alıyorsa (aslında doğru olanı kendi işine yakın şartlardır)en azından o şartlarla, bir ücretle yerleştirmek zorundasınız. Diyelim ki zorunda değil ne olur işte böyle direniş ve huzursuzluk başlar. bugüne kadar yapılan bu tür sendikal eylemlerde genellikle zararlı çıkanlar hep işçiler oldu. İşlerini ellerindekileri de yitirdiler. Buna rağmen bu kadar inatla direniyorlarsa bir düşünmek lazım bu adamlar niye bunu göze alıyorlar diye.

    Ben bu tür olayları belki bsize çok alakalı gibi gelmeyebilir ama biraz 8 yıllık eğitim yasasına benzetiyorum. O dönem 8 yıllık eğitime geçildiğinde ve kat sayı uygulaması başladığında yüzbinlerce öğrenci mağdur oldu. Bir şekilde bir sürü çocuk meslek lisesi ve imam hatip lisesine başlamıştı. Üniversite sınavına girecekken birden devlet kat sayı uygulaması çıkardı ve bu gençlerin istedikleri okullarda okuma şansları tamamı ile yok oldu. Belki bu uyguluma rezalet de olsa gene çıkarılabilirdi ama o okullara zamanında giren öğrencilerin mutlaka muaf olması gerekirdi. Haksızlığın katmerlisini yaşadılar. burada da aynı durum var sanki. Bir şekilde bir kuruma girmiş yıllanmış eşit yarış şansını yitirmiş adama gidiyorsun ve diyorsun ki biz şimdi böyle karar verdik işine gelirse, bundan sonra böyle. Sizce o adamın hakkını hukukunu gözetmeyen zihniyet dişardaki işsizin hukukunu mu gözetecek. Yoksa o dışarıdaki işsiz gariban sadece bir şantaj malzemesi mi?

    Kaldı ki ben özel sektördeki bu senede iki maaş verdim tazminatını hadi seni kapıya koydum uygulamasını da eleştiriyorum. zamanında tazminat hakkını kazanmadan alıp alıp bir seneyi doldurmadan işçi atan firmaları da gördük. DESA işçilerinin sendikalı olmak isteyince başına neler geldiğini de gördük. Bir uygulamanın özel sektörde yaşanması bunun haklılığını göstermiyor(daha önceden okuduğum bazı itirazlara binaen söylüyorum)

    Hayatımın hiç bir döneminde kendimi sol literatüre yakın hissetmedim ama bir çevremdeki sefalet çeken insanlara bir de boğazda , istinye park ta sorunsuzca dolaşan
    bir aksesuarının parası bir işçi maaşından fazla insanlara bakıyorum da bu fakir insanlar buraları nasıl gelip yakıp yıkmıyorlar diye hayret ediyorum. bu sefaletin kaynağı bence tekel işçileri değil bambaşka çok derinlerde bir şeyler var. ama bu muhabbet sayfalar dolusu uzar gider:)

  43. Yazan:cb Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    tekel işçileri muhalefet takıntılı ideolojik takıntıların kurbanı oluyorlar,3H eleştirenler – ki ben de kendilerini yer yer eleştiririm – önce 2D’yi eleştirsin,2D;memleketin hortumlanmasının görüntüsünü kapatan DARBE ve DEPREM yıllarında yasayı çıkaranların şimdi neden tekel işleriyle eylem yaptığını sorgulasın,muhatab hükümet ya da 3H değildir,yasayı çıkaranlardır

  44. Yazan:sq Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    “bıyıklı, göbeğini kaşıyan fakir halk”la sözde değil özde yüzyüze gelmek zorunda kalındığında liberallerin ideolojik sempatikliğinin kaybolup, tam bir patron tavrı ile, sokaktaki işçiyi “çıkar grupluğu, lale devri insanı, yan gelip yatan, rantçı, sömürücü, haksız servet avcısı” ilan etmesi başka söze gerek bırakmıyor aslında.

  45. Yazan:özlem Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    1. Birinin hali hazırdaki yaptığı bir yanlışı eleştirmek için bir başka şeyi eleştirmek gibi bir ön şart olmalı mıdır? Siz başörtülüler önce içinizdeki faşistleri eleştirin sonra konuşun. Lafa başlamadan demokratlık yeminleri edin ettirin gibi ir şey bu. Kime söylediğime değil ne söylediğime bakılmalı. Yoksa ben eleştirirm ama sen eleştirmeden önce şunu söyle gibi acayip bir durum olur.
    2. Bugün bizler mesela başörtüsü gibi bir konuda eylem yapsak ve yanımıza bize destek olmak için yamukları ile bilinen gruplar gelse dayanışmaya girişse bu yapılan eylemin haklı ya da haksız olması mevzuunu etkiler mi?
    Hrant’ı ya da Uğur Mumcu’yu anma etkinliklerine de bir çok faşist katılıyor ama bu mağdurun mağduriyetini yok etmiyor.

    Müktesep bir hakkı iptal etmek hem hukuksuzluktur hem de adaletsizliktir(dikkat eşitsizlik demiyorum) mesele bu kadar basit.

  46. Yazan:eg Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    valla cemile hanım 2d’yi de eleştiririm 3H yi de 4F’yi de..sonuçta haksız gördüğüm, vicdansız gördüğüm şeyi babamın oğlu yapsa eleştiririm. kaldı ki zaten 3H denince, çürümüş olmuş vicdanların kupkuru akıllı insanları geliyor benim aklıma!

  47. Yazan:Mustafa Aslan Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    @sq :
    Tekel işçilerinin yatmak için “bıyıklı, göbeğini kaşıyan fakir halk”ın vergisini kullandığını gözardı ediyorsunuz. Benim vergimle geçinmeyi meslek ediniyorlar, göreviniz bitti denildiğinde bana kafa tutuyorlar. MY’nin komünizm yakıştırması bana kalırsa çok yerinde.
    Sokakta durup biraz ajitasyon yaptılar, haklı mı oldular?
    @eg :
    “Liberallerden keşke bu yönde de bir itiraz duysaydık da samimice eşitlik dertlerine inanıverseydik” demişsiniz ama, liberalizmde eşitlik ilkesi diye bir şey duymadım. Cümlenizi yanlış mı anladım acaba?

  48. Yazan:hakan Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    keşke bizde devlette çalışsaydık.Eylem yapar hak falan talep ederdik.Nasıl olsa kaybedeceğim birşey olmazdı.Bizim şirkette eylem yapsak, aldığımız paraya itiraz etsek ilk fırsatta kapıyı gösterirler.Tekelciler çok şanslı.Eylem yaptıklarında onlara kapıyı gösteren yok.

  49. Yazan:cengiz maçoğlu Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    Sefil Aklın İflası; Genç Sefiller, Liberal Sefiller;
    Okumuş gençlerimiz arasında özellikle kendilerine liberal, genç sivil ve İslamique liberal diyen kimi yurttaşlarımız başköşeye otudurlar. Son dönemlerde bunlar kadar kendilerini beğenen başka da kimse yok. Sisyphus Kayası’nı cehennemin en yüksek tepesine taşıdıklarından olsa son dönemde bazı temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasını fena halde yadırgıyorlar. Yorum üzerine yorum, fikir üzerine fikir belirtiyorlar. Bir süre bunların konuşmalarını dinlediğimde ya da sitelerinde yazılarını okuduğumda sandım ki dünyanın en güç işini yapıyorlar. Dodona çömleğinin ( Yunanistan’ın kuzeybatısında kendilerini tanrıya adayan rahipler, rüzgarda yaprakların hışırtılarından ve bakır çömleklerinin tıngırdamasından kehanetler yaratırlardı. Dodona dedikleri bu yerin ismi ve aynı zamanda dünyanın merkezi olarak bilinirmiş.) çıkardığı sesten daha gür sesleri çıkar ama hala en bilindik mantıkçıları en tutarlı sosyolojik düşün adamlarını bir çırpıda yok sayar, koyun yünü gibi önemsiz konularda bile öylesine inatlaşırlar ki gevezelik anlarında onlarca mahalle kadınını bile bir anda susturabilirler. Ama bir kusurcukları var hararetlendikleri oranda gerçeği gözden kaçırırlar. Herhangi bir konuda üç beş kıyas öğrenmeye görsünler, hemen en çetin savaş şartlarına bileniyorlarmış gibi rakiplerini yenmeye çalışırlar. Bunların bazıları da sakalları ve cübbeleriyle saygı timsalidirler. Kendilerinin bilge olduklarını diğer tüm ölümlülerin gölgeler halinde uçuştuklarını iddia ederler. Hiç tereddüt etmeksizin tarihi alt üst eden tüm olayları en doğru kendileri yorumlar, kendileri bilir, tüm bu alt-üst oluşlarının negatif müsebbipleri de solculardır, anarşistlerdir, kapitalizm düşmanı hümanistler ve Müslümanlardır. Üstelik bu iddialarında sözünü ettiğim kesimleri bilindik sıfatlarıyla değil yakıştırdıkları sıfatlarla anar ve öylece yermeye çalışırlar. Mevcut hükümete muhalif Kürtler, Aleviler, solcular, işçiler topyekun darbecidir, kendileri ise her dönem sivilizasyondan yanadırlar.
    Bunca genel eleştirilerden sonra bazı somut durumlar ve düşünceler üzerinden az daha eleştirilerimizi yoğunlaştıralım. (Bu arada eleştirilerime rağmen sözünü ettiğim kesimin zaman zaman demokratik çıkışlarını yerli yerinde bulmama rağmen kimi zaman hafif meşrep eylemci ve vitrin demokratı olduklarını da belirtmeden geçemeyeceğim.)
    devamı;http://cengizchefikir.blogspot.com/2010/02/sefil-akln-iflas-genc-sefiller-liberal.html bu aDRESTE , tekel direnişi insani düşünmenin insani davranmanın turnosolu olmuştur.

  50. Yazan:beytullah emrah Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    eylemin hiçbir insani tarafını bulamadım. eleştiriniz, itirazınız varsa bile bunu böyle bir konjonktörde ve usülsüzce gündeme getirmek ayıptır, yazıktır…

    * * *

    tekel meselesine gelince:

    1- özelleştirme sürecinde işçiler de, çok afedersiniz -mal- gibi fabrika ve müştemilatıyla birlikte satışa çıkarılmıştır. daha az verip de işçilerin çoğunu istihdam edecek bir şirket yerine üç tane marka için herşeyi alacak kadar gözünü kâr hırsı bürümüş şirkete ihale verilmiş ve bugünkü duruma zemin hazırlanmıştır. gömlek ilk düğmeden yanlış iliklenmiş.

    2- bu işçilerin hepsi 4/C’yi kabul ettiğinde istihdam edilecekse, bunun anlamı bu işçilere ihtiyaç vardır. o halde aynı işçiyi önce işten çıkartıp açlıkla tehdit etmenin ve sonra elindeki maaşı yarı yarıya azaltıp, özlük haklarını kırparak işe almanın nasıl bir ahlakiliği olabilir söyler misiniz?

    yok, bu işçiler sırf özelleştirmeden dolayı “mağdur edilmesin” diye ihtiyaç duyulmamasına rağmen alınıyorsa o halde hükümet neden “yetim hakkı” gibi ajitasyonlar yapıp duruyor?

    3- başbakan ve bakanların süreçteki yaklaşımları son derece rahatsız edicidir.

    4- 4/C kim ne derse desin köleliği yasallaştırmaktır. devlet böyle yaparsa özel sektör ne yapmaz?

    5- TEKEL işçilerinin eylemleri birileri tarafından manipüle ediliyor diye bunu işçilerin haksızlığının ya da hak arayışlarının yanlışlığının delili gibi sunmak doğru değildir. yeni şafak’tan salih tuna güzel demiş:

    “Kimse bana, Tekel işçilerini kullanıyorlar, demesin sakın! Zira…Bu söylem bana, “Başörtüsünü siyasal simge olarak kullanıyorlar…” söylemini fena halde hatırlatıyor!”

  51. Yazan:özlem Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    Hakan bey eğer bu hali ile 4c ye razı olursa olacaklar. çünkü kadrolu olmaktan çıkarılıp özlük haklarını yitirecekler. yarın buyur kapıya denildiğinde de hiçbir eylem yapma şansları kalmayacak.

    Daha iyisinin eline geçme şansı olsa yok öbürleri böyle yaşamıyor deyip vaz geçer miydiniz? Peki şu anda size bakıp iç geçiren de bir sürü insan vardır. bu sizin konumunuzu yanlış kılar mı. Yani bir sürü aç işssiz insanın varlığı sizin haklı sosyal taleplerinize engel midir?

  52. Yazan:Olcayto Tan Haskol Tarih: Şub 7, 2010 | Reply

    Genel olarak ben de tekel işçilerini haklı bulduğumu söyleyemem ama öyle ya da böyle ortada bir olumsuz bir durum var burada söylenmesi gereken şey:

    Devletin yaptığı verimsiz üretimin nihayetinde çalışanı bu şekilde mağdur edeceğidir.

    Ama,

    Bu mağduriyetin sorumlusu nihayetinde çalışan değil. Ya da üretmediği halde devletten maaş almış olmasının sorumlusu da yine bu adam değil.

    Ezen sömüren sömürücü nedir kardeşim? Adama ayda şu kadar vereceğim diyerek kadroya doldurmuşsun. Hayır mı diyecekti?

    Ben tekelin verimli çalıştırıldığını düşünmüyorum bilançosuna baktım biz bu sisteme yüküz ben daha fazla bu kurumda çalışmak istemiyorum.

    Ya da bizim ederimiz x lira fazlasını ödemeyin.

    Birde bunların üstüne adamı haksızlık , vicdansızlık , sahtekarlıkla itham ediyorsun.

  53. Yazan:ali Tarih: Şub 7, 2010 | Reply

    Son dönemin hiçbir yağmasına esaslı bir tepki göstermeyip, türbanlı jiplilerin bu serveti nasıl edindiklerini sorgulamayıp tekelci işçilere gücünüzün yetmesi sığ olduğunuz gibi vicdansız olduğunuzu gösteriyor, çünkü vicdan inançla ilgilidir. İnançsız dincilersiniz.

  54. Yazan:sq Tarih: Şub 7, 2010 | Reply

    3H’cilerin Tekel işçileri ile röportajından röportajından:

    …..habersahifesi: bu ayrımcılığı yapmaya hakları var mı? yani birini eşcinsel ya da türbanlı olduğu için çalıştırmama hakkı. bu Avrupa’da büyük bir suçtur.

    kadir: Avrupa’da suç olup olmaması neyi değiştirir? sonuç itibariyle işverenin KENDİ TERCİHİ.
    ….
    bu arada kürt çalıştırıp çalıştırmama yine o işverenin kendi düşüncesi, zaten hali hazırda BİZİM ÖZEL ŞİRKETLERLE BİR SORUNUMUZ YOK
    (ama bu ayrımı devlet yapamaz diyor)

    Peki hafızam beni yanıltmıyorsa, özel bir tanıtım şirketi başörtülü çalışan istemediği için bu sitede epey eleştiri almıştı, şaka gibi gerçekten.

  55. Yazan:HAKARET-HAYASIZLIK=HEZİMET Tarih: Şub 7, 2010 | Reply

    O kadar akılsız bir yönetimin kuklasısınız ki, normalde burjuva devletler ayaklanma çıkmasın, devrim olmasın diye sınıf çelişkilerini, saflaşmaları görünmez kılmaya çalışırken; sizin beyinsizler daha da kamçılıyor. İyi oluyor tabi ki, işimizi kolaylaştırıyorsunuz. Ama unutmayın, gün geldiğinde tüm bunların hesabı tek tek sorulacak; sadece Türkiye emekçilerine değil, tüm dünya halklarına vereceğiniz hesap, ödeyeceğiniz bedel çok ağır olacak.

  56. Yazan:MY Tarih: Şub 7, 2010 | Reply

    “ilerici gençlik” 1917’ye kadar ilerlemis. Bravo. Yaklasik 100 yil geriden gelen bir ilerici(!) geçlik var elimizde 🙂

    Kemalistlerle bu kadar iyi anlasmaniza sasmamak lazim.

  57. Yazan:subrosa Tarih: Şub 7, 2010 | Reply

    komikmiş.

  58. Yazan:Mehmet Tarih: Şub 7, 2010 | Reply

    Eylem yapıldı, 3H’liler sol gruppları şaşaırtmak için böyle bir duyuruyu yaptı..

    düzeltebilirsin mehmetciğim, eylem sabah 10’da AKM önündeydi. Burda da basındaki yansımaları:

    http://3hhareketi.org/index.php?option=com_content&task=view&id=1549&Itemid=3

  59. Yazan:dekabr Tarih: Şub 7, 2010 | Reply

    sayın sq,

    3H totaliter, kolletivist bir oluşum değil. Liberal teori içinde dahi birbiriyle çelişen fikirler öne sürülebiliyor. 3H’yi homojen kabul ederek yorumlar yapmanız yanlış. Ortak oldugumuz nokta özgürlükçülüktür, özgürlükleri savunurken özgürlükler için yer açmak isteyen devletçilik karşıtı yaklaşımıdır. Bahsettiğiniz ropörtajda benim de benimsediğim sözleri sarf eden Kadir Bey’dir. Muhatap olarak onu almanızı rica ederim.

  60. Yazan:sq Tarih: Şub 7, 2010 | Reply

    Sayın Dekabr,

    3H hareketi içinde birbiri ile çelişen görüşler olabilir ama “Mezunuz-İşsiziz-4C’ye razıyız”, “Biz de Tekel işçilerini protesto ediyoruz”eylemi,
    3H hareketinin altına imza attığı bir eylem oldu neticesinde.

    Devletçiliğin eleştirilmesi, devletin özlük haklarını savunan işçisini ağır ithamlarla suçlayarak mı olmalıydı?
    Bence özür dilemek de bir erdemdir.

  61. Yazan:çuvaldız Tarih: Şub 7, 2010 | Reply

    ..ne olursa olsun sonuçta bir hak isteme eylemine karşı bir eylemi her şekilde vicdansızca buluyorum…(eg)

    Marmaray işçilerine söyleyeceğimiz, burada TEKEL işçileri bugün sizin de adınızın geçtiği bir slogan attılar. şöyle slogan “Tekel işçileri – Direniyor! Marmaray işçileri – Direniyor! Çemen Tekstil İşçileri – Direniyor! Öğretmenler – Direniyor! İtfayeciler – Direniyor! Eczacılar – Direniyor! Doktorlar – Direniyor! Zafer direnen emekçinin olacak!” Gerçi biz bu direnme kelimesini pasif ve yetersiz buluyoruz ama yine de tüm işçi ve emekçileri birleştiren bir tarz edinmeleri ve bunu sloganlaştırmaları anlamlı diye düşünüyorum.
    * * *
    Pankartımızda “Bütün İktidar Emeğin Olacak- Devrimci Emekçi Komiteleri” yazıyordu…
    * * *
    Aslında kimse olumlu bir sonuç beklemiyor desem yeridir.
    http://www.mucadelebirligi.com/index.php/Son-Haberler/TEKEL-EYLEM-GUNCESI-48.-GUN.html

    Elde olanlara ve üzerinde pazarlık edilenlere ve taraflarca dile getirilenlere bakınca bunun bir “hak isteme eylemi” değil de daha çok “eylem hakkının kullanımı” olduğu izlenimine kapılıyorum.

    Eylem yapabilmek bir “hak” ise Tekel işçilerinin bu haklarını sonuna kadar herhangi bir fiziksel engelleme ile karşılaşmadan rahatlıkla kullanabildiklerini söyleyebilmek mümkün. Bu durumda 3H’nin “eylem hakkına” vicdansızlık diyerek itiraz edebilmek zorlaşıyor.

    Tekel işçileri tarafından,“olumlu bir sonuç beklemeden”, bazıları tarafından tahayyül edilen ama gerçekleşmeyen(!) eylemle mukayese edilerek, pasif ve yetersiz olarak tanımlanan bir direnişin devam ettiriliyor olmasıyla verilmek istenen mesaj nedir o halde?

    “Bütün iktidar emeğin olacak”!

    Tekel işçileri iktidara mı talip yoksa ellerinden alınmış olduğunu iddia ettikleri “hak”larına mı? Devlet memurluğu/kamu işçiliği doğuştan kazanılmış, pazarlık edilebilir ama asla iade edil(e)mez bir hak mıdır? “Devlete kapağı at hayatın kurtulsun!”

    Halkin bir kismini verimsiz isletmelerde toplamak, onlara hak etmedikleri maaslar vererek REJiM YANDASi ve/veya OY DEPOSU yapmak.(MY)

    Ve evet Enver bey haklı…devletin bu şekilde batırabileceği 100 milyon dolarları mutlaka vardır!
    …üst yönetimlerin batırabilecei 100 milyon dlarları vardır ama alttakilerein yoktur. (eg)

    Devlet malı deniz nasılsa!Özel sektör “bana yardım etmezsen kapatırım, şu kadar işçi de işsiz kalır haa” diyerek parmak sallayabiliyorken kamu çalışanın temsilcileri olduğunu iddia edenler neden parmak sallayamasın ki!

    Rant düzeni, sömürü sistemi, çıkar odakları, “maske düşürme” deyince aklınıza gele gele Tekel işçisi mi geldi.(sq)

    Yok özellikle “tekel” işçisi değil de bir zihniyet ve onların takındıkları maske geldi; hani şu makarna, kömür, buzdolabı ve para dağıtıldığında bunları alan ihtiyaç sahiplerini “oylarını satıyor” olmakla itham edenler gibi!

    Maskesi düşürülmek istenen “sosyal devlet” yaklaşımın altında yatan “devletçilik” anlayışı. Antik Yunanlılar köleliği yadırgamazdı,..(sq)Ve bu anlayışla devlete/iktidara göbekten bağlanmak istenen bir kesimin varlığı. Sayıları ve kimlikleri, seçimlerin ardından arza göre değil de talebe göre değişen kamu çalışanları!

    Hazirandan itibaren farklı kesimlerin dahil olduğu ve bugün de Tekel işçileri ile devam eden “direniş” pasif(!) ve yetersiz (!)olmasaydı, planlandığı gibi büyüyüp, çoğalarak yayılmış olsaydı o pankartlarda yazıldığı gibi “bütün iktidar emeğin “mi olurdu gerçekten?

    Devletçilik, darbe imkansız denilen bir ortamda düğmesine basıldığında, kolaylıkla domino taşı etkisiyle büyük kitleleri harekete geçirebilecek bir kontrol sistemi gibi iş görebilir!

  62. Yazan:sq Tarih: Şub 8, 2010 | Reply

    Bu konudan sıkılmaya başladım aslında ama ortada ciddi bir haksızlık olduğu için yazmadan da edemeyeceğim.

    Çuvaldız,
    Kusura bakmazsanız demagoji yaptığınızı düşündüm. özellikle Tekel işçileri “iktidar emeğin olacak dendi, bu durumda işçiler haklarına mı talip iktidara mı”sorusunda.

    Ayrıca Tekel işçilerinin “fiziki bir engellemeye maruz kalmadığından”bahsetmişsiniz oysa biber gazlı ve tazyikli sulu polis müdahelesi oldu ve eylem ay sonunda bitmezse gene olacak.

    Devlet memurluğu/kamu işçiliği doğuştan kazanılmış, pazarlık edilebilir ama asla iade edil(e)mez bir hak mıdır?

    Siz devlet memuru/kamu işçisi olsaydınız, bunu güle oynaya iade mi edecektiniz?

    Hazirandan itibaren farklı kesimlerin dahil olduğu ve bugün de Tekel işçileri ile devam eden “direniş” pasif(!) ve yetersiz (!)olmasaydı, planlandığı gibi büyüyüp, çoğalarak yayılmış olsaydı o pankartlarda yazıldığı gibi “bütün iktidar emeğin “mi olurdu gerçekten?

    Belli kazanımlar olurdu muhtemelen.

  63. Yazan:çuvaldız Tarih: Şub 8, 2010 | Reply

    🙂
    bu tartışmanın demogoji olmadığını “kazanımların neler olabileceğini örnekleyerek” izah edebilirsiniz belki.

    Ve tabii belki bunu örneklerken özel sektörü bırakıp neden devlet okulunda görevli olmayı tercih ettiğinizi izah ederseniz belki “kazanımları” anlamamız kolay olur,ne dersiniz?

  64. Yazan:çuvaldız Tarih: Şub 8, 2010 | Reply

    “direniş” pasif(!) ve yetersiz (!)olmasaydı, planlandığı gibi büyüyüp, çoğalarak yayılmış olsaydı o pankartlarda yazıldığı gibi “bütün iktidar emeğin “mi olurdu gerçekten?(ç-z)

    Belli kazanımlar olurdu muhtemelen.(sq)

    “Kazanımlara” giden yol olarak gördüğünüz büyüyüp, çoğalma için konuşmayı 6.04’den sonra dikkatle dinlemenizi tavsiye ederim…
    http://video.haberturk.com/video/index/40724

  65. Yazan:sq Tarih: Şub 8, 2010 | Reply

    Çuvaldız,

    Bir yanlış anlama olmuş olabilir zira devlet okulunda görevli değilim, sadece yüksek lisans yapıyorum. Özel sektör olayına gelirsek ajitasyon gibi olmasın ama bu neo-liberal politikalardan çok canımın yandığını söyleyebilirim. Nerden başlasam bilemedim.

  66. Yazan:çuvaldız Tarih: Şub 8, 2010 | Reply

    hımm..anladım! Kazanım dediğiniz şey kaza durumunda canımızın daha az yanması için dört tarafı air-bag ile donatılmış devlet marka kaskosu, poliçesi vergisi birileri tarafından ödenmiş araca kapağı atmak olsa gerek!

    Canı yanmış biri olarak y.l’tan sonra muhtemelen özel sektörde çalışmayı düşünmüyorsunuzdur sanırım!

    Ayrıca yüksek lisans yapabilmek her babayiğidin harcı olmadığına, zaman ve para gerektirdiğine göre can yakan politikalardan etkilenmeden y.l yapabilmeyi nasıl başarabiliyorsunuz?

    Can yakan vergi politikalarının yadsınamaz etkisi nedeniyle de iflas etmiş sayılabilecek bir girişimciyim ve şimdi ne özel sektörde ne de herhangi bir devket kurumunda tekrar çalışmaya başlayabilme ihtmali olmayan yaşı geçgin bir işsizim..12 aylık gelirimin de 2 aylığını devlete vergi olarak ödüyorum..geçinmek için 10/12 yapıyorum anlayacağınız..4c hak getire!..ve şimdiki durumuma bakıp keşke daha yolun başındayken kamu çalışanı olmayı akıl edebilseydim diyorum..

  67. Yazan:efe78 Tarih: Şub 8, 2010 | Reply

    Ben İstanbul’da olsaydım bu eylemi desteklemek için kesinlikle eylemcilerle birlikte olurdum.Tekel işçilerinin eylemlerini haksız buluyorum.Dünyada çoktan modası geçmiş “işçi sınıfının iktidarı” gibi safsatalarla eyleme destek veren yeni yetme gençlerle,meyhane köşelerinde zaman geçiren eski tüfek solcular tabi söylediklerimi anlayamaz.Onlar zaten daha çok -ergenekon ittifakı- ile alşağı edemedikleri hükümeti belki biraz sarsarız-kimbilir belki de düşürürüz- düşüncesiyle tekelcilere destek veriyorlar.Yoksa onlar da üniversite mezunu meslek sahibi insanların 1000-1500tl aldığı bir ülkede, hiçbir eğitimi ve niteliği olmayan,üstelik de çalışmadan 1800-2200tl alan tekel işçilerine teklif edilen 750-950 tl maaşın tatmin edici olduğunu biliyorlar.

  68. Yazan:Uğur Tarih: Şub 9, 2010 | Reply

    öncelikle yorumların tamamını okumadığımı belirtmek isterim ama kısaca bir göz gezdirdim.. 3hhareketinin eyleminden ve bazı yazarların yorumlarından anladığım kadarıyla olay sadece tekel işçileri direnişine indirgenmeye çalışılıyor. bu son dönemde sıkça gördüğümüz o meşhur liberal hinliğinden başka bir şey değildir. olay toplumsal bir başkaldırıya dönüşmekte ve hatta dönüşmüştür bile diyebiliriz. çünkü bu direnişin başka şekilde başarıya ulaşamayacağının herkes farkında..

    işsizlikten dem vuran arkadaşlara bugün bir fabrikada işe girin, askeri ücrete çalışın desek, acaba kaç tanesi koşa koşa gelip işe başlayacaklar.. rahat yataklarınızdan dışarıya bakıp ona buna sallamak o kadar kolay ki..

    gün gelirde aynı olaylar 3hhareketindeki arkadaşların başına geldiğinde hepsinin birden bu şekilde bir hareket içine girmesine de şaşırmamalı zira bu ülke enflasyonunda, biz yanlış anlamışız ürünü hep listenin üst basamaklarında…

  69. Yazan:Tayfun_Korkut Tarih: Şub 10, 2010 | Reply

    Turkiye’de Tekel iscilerine kadar eylem yapmasi gereken cok kisi var. Tekel eylemi IDEOLOJIKTIR. CHP’nin iktidar devirme girisimidir.

  70. Yazan:şenel Tarih: Mar 16, 2010 | Reply

    arkadaşlar yorum yaparken hiç düşündünüzmü ben bir tekel işçisiyim hayatımın en güzel 22 yılını devlete hizmet olarak verdim emeklime 6yıl kala beni sefalete mahkum ediyo vekiller 5yıl devleti sömürüyo ondan sonrada süper emekli oluyo 4.c ye önce kendi maaşlarını çeksinler yaşanıyorsa bende razıyım

  71. Yazan:Tayfun Tarih: Mar 16, 2010 | Reply

    Pekala Şenel,

    Sen bodrum katta, köpek bağlasan durmayacak bir yerde, haftada 7 gün, günde 16 saat, ayda 90 milyon liraya çalışan, 15 yaşının altında SSK’sız, güvencesiz sakatlanma tehlikesi olan işlerde çalıştırılan zavallılar için 22 yıl boyunca hiç dertlendin mi? Seni destekleyen, eyleminizi dünyaya duyuran sendikalar bu zavallı çocuklarla ilgili hiç duyarlılık gösterdi mi? Yoksa 22 yıl boyunca pek de yoğun olmayan çalışma saatleriniz içerisinde ”ooooh, ay sonu param garanti yatıyor, rahatım, hafta sonu nereye pikniğe gitsek, şehir dışına mı çıksak, şehir de mi kalsak, akşam sinemaya mı gitsek, tiyatroya mı?” gibi ”ciddi” problemleriniz mi vardı?

    Sana 2-3 liraya döner kesen delikanlıların günde kaç saat ve ayda ne kadar paraya, ne koşullarda çalıştığını 22 yıl boyunca hiç düşündün mü? Türkiye’deki işsizlik sorunuyla ilgilenen, işsizlerin haklarını savunan, istihdamın artırılmasını isteyen bir sendika duydun mu hiç? Hepsinin derdi üyesi olan belli bir ideolojinin çalışanlarının zaten var olan haklarını korumak ve hatta artırmak değil miydi?

    Senin içine düştüğün durum tabi ki de üzücü. Umarız kazanılmış haklarınız geri iade edilir. Böyle de olması gerekir. Ancak Tekel işçileri konusunda bazı medya kuruluşlarının ve bazı sivil toplum örgütlerinin gösterdiği toplumsal duyarlılığın aynısını işsizler ve insanlık dışı çalışma koşullarıyla çalışanlar, özel sektörde hiçbir kariyer umudu olmadan günde 16 saat, haftada 7 gün çalışan üniversite mezunları için gösterebilirsek, bir yerlere varabiliriz. Yoksa olay siyasi restleşmeden, hesaplaşmadan öte gitmez, konu kördüğüm olur.

    Saygılar

  72. Yazan:ufuk tan Tarih: Nis 30, 2010 | Reply

    Eskiden,devlet vergi isterken bunlar size yol,okul,hastane ve fabrika olarak geri dönecek derdi.Devlet yine vergi istiyor; ama ne olul var,ne hastane,nede yol.Olanlarıda paralı yaptılar.Fabrikalrımı hepsini sattılar.Tekel,türkiye’nin en çok kazanan fabrikaları,önce özelleştirdiler,sonra alanlar onları neredeyse on kat fiata Amerikalılara ve Avrupalılara satılar.Şimdi onların kendi ülkelerinde ürettiği ürünleri ithal edip kullanıyoruz.

    Kitlere yıllarca yatırım yapılmaması,siyasi kaygılarla personelin şişirilmesi,çalışanların suçumu.Şimdi ücretinin yarısını al,onbir ay çalış,sendikan olmasın,sözleşmeni uzatmak bana kalmış diyorlar.Kim kabul ederki bunu.

    Ülkede milyonlarca işsiz var,işliği yaratanlardan hesap sorsunlar.Çıksınlar sokağa protesto etsinler.Susup boyun eğenlerin,konuşmayada hakları kalmaz.

    Yarın 1 Mayıs,işsizliği uygulanan neo-liberal saldırılar protesto edilecek.Kahve köşelerinde konuşacağınıza meydanlara çıkın haykırın.

  73. Yazan:Tayfun_Korkut Tarih: May 1, 2010 | Reply

    Tekel iscilerinin Turk-is baskanina saldirisindan sonra da kesin kanaat getirdim. Butun mesele IDEOLOJIK!

    Tekel iscileri 41000’er lira tazminat aldilar. 2 yillik maas tutari gibi bir sey. Hic calismadan 2 yillik maas aliyorlar, bu genis sureyi is arayarak gecirebilirler. Belki daha faydali olabilecekleri bir iste, daha yuksek bir gelirle calisip pesinen aldiklari 2 yillik maasin ustune bir de yeni islerinden aldiklari geliri eklerler. Bugun en gelismis ulkelerde bile bu kadar yuksek tazminat vermezler. Devletler Tekel’in ozellestirmesi vb. uygulamalari yaparlar ve iscileri issiz birakirlar ama boyle 2 yillik tazminat vermezler. Ama bu ulkelerdeki isciler aglamaz, gider is arar. Cunku, kimse bu iscilerin beynini yikayip, onlar uzerinden siyaset yapmaya calismaz.

    Tekel iscileri acaba 2 yil boyunca bu rahatlikta is bulamamaktan mi cekiniyor? Yillarca calismissin Tekel’de, belli kalifikasyonlara sahip olmalari gerekmez mi artik? Yani normalde ozel sektorde bir firmada yillarca calisanlar daha isten ayrilmadan is teklifleri alirlar. Cunku, ozel sektorde her ne kadar calisma sartlari kotu olsa da insanlar kendilerini gelistirirler. Yatana para verilmez ozel sektorde. Tekel iscileri vb. devlet kurumlarinda calisan tembeller yata yata para kazanabilsin diye Anadolu’da 15 yasinin altinda cocuklar gunde 16 saat calistiriliyor. Bu tembellere odenen maaslar Turk halkinin cebinden cikiyor.

    Kim istemez, 70 milyon kisinin isi olsun, herkes insan gibi gunde 8 saat calissin, kendini gecindirebilecegi para kazansin. Sanki komunistler haric herkes buna karsi… Tekel iscisi kendini Is Bankasi kulelerindeki, Dogan Holding Plaza’larindaki kemalist burjuvazinin yasam tarziyla kiyaslayip uzulmek yerine, Anadolu insaninin ne halde oldugunu gorup hallerine sukretmelilerdir.

    Son bir cumle daha: TKP, CHP’nin arka bahcesi olmus.

  74. Yazan:zafer Tarih: May 1, 2010 | Reply

    sayın tayfun korkut…

    tekel eylemi tabii ki ideolojiktir… kötü mü???… ideolojik olmamalımı idi!!!… 1 mayıs da ideolojiktir… tkp chp nin arka bahçesi mi!…

    neyse, size hak veriyorum…

    ben bir başka konuya değinmek istiyorum… burada yazar olmadığım için yazabileceğim en uygun yer olarak bu konuyu buldum… 33 sene sonra 1 mayıs taksimde kutlanıyor… geçen yıllarda sendika binasından bile çıkamamışlardı ve üstelik binadayken gaz da yemişlerdi… hadi bunu geçtim, 77 şehitlerinden beri ilk kez 1 mayıs adam gibi kutlandı… hakkı yenenin hakkını biraz olsun aldığı büyük bir gün yaşadık… bir çok açıdan çok büyük bir adım atıldı… bu adım emekçiye verilmedi! emekçi kendisi kazandı… bazı konularda çok hassas demokrat olan bu kucaklayıcı, her yanından tolerans, sevgi ve hoşgörü fışkıran derin düşünce sayfalarında “bugün” konusunda hiç yazı göremedim… demokrasi denen konunun sadece bazı noktaları mı önemli acaba… 33 yıl sonra alınan bu yol hiç anlam ifade etmiyor mu acaba demokrasi! açısından…

  75. Yazan:Tayfun_Korkut Tarih: May 3, 2010 | Reply

    tekel eylemi tabii ki ideolojiktir… kötü mü???… ideolojik olmamalımı idi!!!… 1 mayıs da ideolojiktir… tkp chp nin arka bahçesi mi!…

    Ideolojik olmasinda bir sakinca yok, ancak baska ideallere sahip olan gruplarin bu ideallerine ulasabilmek icin “emekciden yana”ymis gibi gozukmeleri bana sahtekarca geliyor. Plazalarin tepelerinden emekci edebiyati yapanlar var bu ulkede.

    Daha acik konusayim. Bunlarin amaci uzum yemek degil, bagciyi dovmek. Hatta dovdurmek. Emekciyi provoke edip, basbakani, iktidar partisini dovdurmek, koltugundan indirtmek. Boylece o ellerinden gidecegi korkusunu yasadiklari iktidarlarini korumak, hatta guclendirmek. Turkiye’de bu zihniyet hangi parti gelirse gelsin hep iktidardaydi. Bunlarin isciden, emekciden yana olmasi mumkun degildir. Safi, samimi, temiz duygularla 1 Mayis’i kutlamaya gelenlerin arasina sizan kiskirtici, provakator ulusalci, kemalist ve PKK’ci tayfasinin gercek emekcileri kiskirtmasi, kendileri gibi emekci olan polislerle karsi karsiya getirip, arazi olup kacmasidir problem.

    TKP’nin, CHP’nin arka bahcesi oldugu konusunda da cok eminim. Bunu da dilerseniz size orneklerle ispatlayabilirim. TKP’nin isci, emekci haklarinin savunulmasiyla uzaktan yakindan bir ilgisi yoktur. Tamamen, CHP’nin iktidara gelmesi icin calisan bir olusumdur. Gencken TKP’ci olanlar, buyuyunce CHP’ye transfer olmaktadirlar zaten. Abileri, ablalari CHP’de, kendileri TKP’de. Tek bekledikleri CHP’nin iktidara gelmesi ve devlette kadrolasmak. Bunun icin de herseyin devlet kontrolunde olmasini, butun gucun devlette toplanmasini, boylece butun ekonominin de kontrolunu ellerinde tutmak istiyorlar. Ozellestirmeye bu kadar siddetle karsi cikmalari da bundan. Biz de buna “devlet somurusu” diyoruz. ABD karsitliklari da yalan dolan. Hepsi ABD’de master yapmak icin, ABD’ye kapagi atmak icin can atiyor. ABD’de spor arabalariyla gezip, Turkiye’ye gelince kolpadan Cheguevera t-shirtleri giyerek olmuyor bu is. Yemez artik millet bu numaralari. “Nasil bu kadar vicdansiz, sahtekar olabilir insanoglu, hayir canim, yapmazlar oyle sey” demeyin. Savasa girmedigimiz halde savas ekonomisi uygulayip ekmegi karneyle satmisligi vardir bu zihniyetin.

    “Biz bunlarin cemaziye’l evvelini de biliriz” 🙂

  76. Yazan:789 Tarih: May 3, 2010 | Reply

    İdeoloji, siyasal ya da toplumsal bir öğreti oluşturan, bir hükümetin, bir partinin, bir toplumsal sınıfın davranışlarına yön veren politik, hukuksal, bilimsel, felsefi, dinsel, moral, estetik düşünceler bütünü.

    İdeolojik lik suçlaması başbakanın sıkça kullandığı bir suçlama, yorumcudan ordan esinlendi ve ideolojik olmayı kötü bir şey olarak sunamakta herhalde. İdeolojik olmak suç mudur? ayrı bir mesele. Kast edilen günlük ve bireysel çıkarlar içinse bunun ahlaki olmadığı söylenebilir. Emeği ile çalışan insanlar için istriyorsanız, yani içinde kendi şahsi çıkarlarınızı karıştırmıyorsanız bence bu pekalada ahlaki olması gereken bir eylemdir.

    Bütüncül bir felsefi ve bilimsel düşünce akımını benimsemek kimse için yasak olmamalı. Ötekinede hak tanıyın diyenin, bu tarz suçlamaların içinde olması çelişiktir. Hele efendim özgürlük olsun, demokrasi olsun dedikten sonra bu bahse girmek üzerine tüy dikmektir.

    Arka bahçe mevzuuna gelinde. Bunun yazan için sırça köşktür. Medyası, okulları, yazarları olan bir cemaatin arka bahçe olmadığını iddia etmek safdilliktir. Liberalizmi savunmak ideolojik bir tavır değil mi diye adama sorarlar.

    Siyaset örgütsüz olsun, iş sadece sandıkta bitsin diyorsanız o başka.

  77. Yazan:zafer Tarih: May 3, 2010 | Reply

    benim bir türlü anlayamadığım ve böyle giderse hiç de anlayamayacağım bir konu bu chp!!!… chp neden sürekli en üst sıralarda bir türlü anlayamadım gitti… ana muhalefet partisi chp, kendisine oy verenler tarafından bile bu derece önemsenmiyor… chp diğer partiler gibi alelade, basit, yada vasat diyelim bir sistem partisidir… dünyada bu derece üzerinde durulan bir muhalefet partisi de yoktur gibi geliyor bana… orta sağ partilere oy veremeyen, baraj yüzünden oyu heba olsun istemeyen kişilerin çoğu zaman mecburen oy verdiği bir parti… tabii buna aileden chp li olan kemik kesimi de eklemek lazım… chp bir muhalefet partisi ve muhalefet yapıyor sadece… bazen körü körüne mi yapıyor? evet!… körü körüne iktidar olunuyorsa, körü körüne muhalefet de olunur…

    sayın korkut, kim amerikada master yapıyor kim türkiyede sürekli kadroları elinde tutuyor biliyoruz… türkiyede iktidarlar değişse bile hangi bakanlığın kadroları sürekli kimin elinde onu da biliyoruz… kim amerikada kim türkiyede onu da biliyoruz… bir yandan iktidara gelemiyor diye alay edilen, diğer yandan da ortadaki olayların sorumlusu olarak gösterilen chp nasıl kadrolaşacakmış anlamadım gitti… gözümle gördüğüm, türkiyenin son 40 yılını bizzat her şeyi ile yaşadığım somutlara mı inanacağım yoksa şu yazılanlara mı…

    nasıl bir partiymiş bu chp anlamadım gitti… geçmişinde doğru düzgün iktidar olamamış, geleceğinde de öyle bir ihtimal görünmüyor, en fazla koalisyon belki… ama her şeyden de bu parti sorumlu ve kadrolaşacak diye korkuluyor…

    chp iyi bir muhalefet partisi… öyle iktidara öyle muhalefet partisi lazım ki zaten…

    korku lazımdır sürekli… bu yüzden chp liler komünisttir!!! ve komünizm gelecek diye korkutula korkutula büyütülmüş bir nesiliz biz… eğer yaşınız küçükse, şeriat gelecek diye korkutulmuşsunuzdur… hiç bir şeyin geldiği yok… daha da kötüsü hiç bir şeyin gittiği de yok bu ülkede…

    süleyman hep başbakan, başbakan süleyman!!! … fikret kızılok un en sevdiğim parçası… yaşlanmasa -ki maaşallah şu anda bile aslında diğerlerinden daha genç!- hala daha başbakandı süleyman ama hep de chp den korkuldu… bir de allah muhafaza 8 yıl iktidar filan olacak olsa!!! düşünemiyorum bile… chp de kadrolaşacak kadro bile olduğunu sanmıyorum ben…

    bence siz asıl çok fazla olası bazı koalisyon kombinasyonlarından korkun derim, bırakın chp yi… ve bence çok yakın bir gelecekte bu olası kombinasyonlar bekliyor türkiyeyi… görünen o…

    türkiyeyi onlarca yıl hiç bir ideolojisi olmayan iktidarlar yönetti (yönetemediler)… bu sebeple ideoloji denen şeye çok fazla yabancıyız… bir parti başkanı, üstelik bir başbakan nasıl olur da herhangi bir şeyi ideolojik diye eleştirebilir? görülmüş, duyulmuş bir şey değil bu…

    daha doğrusu, görmüş ve duymuş olduk…

  78. Yazan:Tayfun_Korkut Tarih: May 3, 2010 | Reply

    Liberalizmi savunmak ideolojik bir tavır değil mi diye adama sorarlar.

    Sen de fikirlerini savunabil diye liberalizm lazim. Bir kimsenin, kurulusun ideolojisi olmasi elbette ki yanlis bir sey degil. Ama her uyesi tek bir kaliptan cikmis gibi ayni seyleri papagan gibi soyleyip duran parti(cik)ler, suru psikolojisiyle, abilerinin onlara anlattiklari herseye kayitsiz sartsiz, sorgusuz sualsiz inanip, biat edip, hep beraber ayni slogani atiyorlarsa ortada manipulasyon vardir, korku ve itaat vardir, mantik yoktur. Iste liberalizm bu noktada gercek anlamda o goruse sahip olmadigi halde, ne icin yurudugunu bile bilmedigi halde, sirf sosyal ortam edinebilmek icin bazi gosterilere katilanlara BIREY oldugunu hatirlatir, onlara kendilerini gerceklestirebilme imkani verir, bir mesguliyet sunar. Der ki, “Ey koyun! Git universitendeki yamac parasutu kulubune uye ol, Erasmus’a git, ABD’ye Work and Travel’a git, meclis oturumlarina katil, sadece abilerinin, ablalarinin sana okumani tavsiye ettigi kitaplari degil, her turlu kitabi oku, karsit gorusten kitaplari da oku. Memleketini gez, tani, dunyayi gez tani. Bos islerle ugrasma, kimsenin siyasi emellerine alet olma.” O liberalizm, sana da emek eksenli goruslerini guven icinde topluma aktarma imkani verir. Isci, emek diye agzini actigin anda pesinden ulkuculer “vay hainler!” diye ellerinde satirlarla kovalamaz.

    Ancak, sen emekcinin haklarini savunuyorum derken emekci polislere saldirirsan, emekci esnafin camlarini indirirsen halk elbette ki bu orgutlerin samimiyetini sorgulayacaktir. Bindiginiz demokrasi ve bireysel ozgurluk dalini kesmemeniz lazim.

  79. Yazan:789 Tarih: May 4, 2010 | Reply

    Tayfun Bey’e

    Emekçi polis? Şunu sormak lazım, niye bu kadar öfkeli ve zalim. Parasız eğitim istiyen, işini geri istiyen Tekel işçilerine karşı içlerinde birktirdikleri bir öfke de neyin nesi? Saatlerce çalıştırılmalarına, hayatlarını tehlikeye atmalarına, geçim sıkıntılarına eyvallah. Fakat genç siviller hariç herkesi acımasızca coplamasını, biber gazı sıkmasını, hastaneye gaz bombası atmasını, Disk önünde itfaiye hortumuyla kapıdan çıkanları bastırmasına ne demeli. Emekçi Polisin bu öfkesini anlamıyorum ve bu öfke nöbeti, ölçüsüz şiddet devam ettikçe mazlumun yanında olmak durumundayız diye düşünüyorum.

    Esnafın camları mevzuuna gelince; legal olanı bastırırsanız, kanunsuz olanlar çıkar sahneye. Şahsi kanatim istenenin bu olduğu yönünde. Marifet kapıları koyup, üst araması yapıp miting meydanına insanları bırakmakta. Bu şekilde İstanbulda bir sürü miting, parti toplantısı, kongre yapıldı. İşçileri kendi başlarına bırakırsak olay çıkarırlar, camları kırıarla, esnafa zarar verirler düşüncesi çirkin ve ayrımcılık kokan bir düşünce. Her toplantıya olay çıkarmak, kendini göstermek istiyenler olacaktır, Polisin görevi bunları ayıklamak olmalıdır. Bu düşüncesin canlı tutulmasını Neo-liberal politikalar için lazım olmasına bağlıyoruz. Bu yüzden 33 sene bu baskı uygulandı. Geçen bir mayısta bunu kanıtı. Tekel işçisine yapılan mezalim bu sene bir mayısın özgürce kutlanmasını sağladı bir yerde.

    Liberalizme gelince; liberalizm bütüncül bir düşünce. İçinde düşünce özgürlüğünü çekip buna liberalizm bu derseniz şunu sormak durumundayız: Düşünce özgürlüğü bir havuç mu? Burada yazan herkesin bir lieralizm anlayışı var. Liberalizmin ekonomi üzerindeki düşüncelerini benimsiyor musunuz?, sosyal adaleti hakkında liberalizm anlayışınız ne diyor? Bu konularda daha evvel sorularımız oldu. Henüz üzerinde düşünülmüş konular değil anladığımız kadarıyla. Herkesin düşündğünü söyleyebilemsi liberalizeme özgü bir şey değil, liberalimin tanımı içinde olabilir ama liberalizmi tanımlamaz.

    Geleneğimiz dayanışmadan bahseder. İşsiz komşusuna annesi babası bakar, komşusuz destek olur. Mad Max toplumu değildir bizim geleneğimizden anladığımız. Sırf dayanışma da değil başka meziyetleride olan bir gelenektir bizimkisi. Ama içinden dayanışmayı çıkardığınızda ruhundan çok fazla bir şey kalmaz.

    Liberalizmin, Sosyalizmin, Marksizimin içinde geleneğin ihyasında kullanılacak bir şey varsa bizim için değerli. İçlerinden kullanabileceğimiz aletleleri alırız. Ama bu etiketleri alıp üzerimize yapıştırmayız.

    Eğer liberalizmden anladığınız küreselleşme ise; şu sorularıda ekleyelim :

    Silah üretimininin yer yüzünde devam ettiği, yüksek işsizliğin bir politika olarak kullanıldığı, insanlar gettolaşmaya başladığında, daha özgür ama yalnız olduğunda, uluslarası ticaretin siyasete ve hukuğa egemen olduğunda barış içinde yaşayan, insani bir dünya için ümit var mıdır? (Küreselleşme resmi Habermas’ın Öteki olmak kitabından). Geçmişinizle, aidiyetlerinizle olan tüm bağınızı kopardığınız bir dünya resmi. Tasavvufun, dinin bir folklara dönüştüğü bir dünyanın resmi. Mad Max dünyasına hoş geldiniz.

  80. Yazan:Tayfun_Korkut Tarih: May 4, 2010 | Reply

    @ Zafer,

    CHP oyle alelade bir muhalefet partisi olsa yukaridakileri yazmazdim. CHP bahsettiginiz gibi bir sistem partisi. Yonetimi seffaf olan gercek demokratik ulkelerle kiyaslamayin bizi, yanilirsiniz. Bilakis Turkiye’de bir asira yakin suredir zihniyeti araliksiz iktidarda olan partidir CHP. Bugun de CHP ne isterse o olmaktadir. Bakiniz, istemedikleri anayasa degisikligi maddesi gecmedi. Gecen maddelerin hicbiri CHP’nin menfaatlerine ters dusmuyor. Yani, CHP zihniyetinin kabul etmedigi hic bir degisiklik bu ulkede olamiyor. Burokratik, yargisal, askeri, hukuk ici, hukuk disi her turlu engel cikiyor. CHP’nin ulke yonetimindeki, politikalardaki nufuzu hep iktidar partilerinden daha fazla. Her onemli kurum ve kurulusta kilit kadrolar hala CHP’nin elinde. Amerika’ya devlet butcesiyle gidenler konusunda da CHP’liler hala uzak ara onde. Ben de size somut orneklerini verebilirim. AKP iktidari doneminde bile AKP’li oldugu icin ayagi kaydirilan bir suru kisi de biliyorum. Soruyorum: kim iktidar???

    Dunyanin hangi gelismis ulkesine giderseniz gidin, iktidar partisi sistemi muhafaza etmeye calisan, muhalefet partisi yikmaya, devirmeye calisan partidir. Bizde tam tersine, CHP butun gucuyle sistemi korumaya calisiyor. Bu ulkenin milli egitim mufredati on yillardir CHP’nin parti programina gore yazildi, genc beyinler CHP ideolojisiyle yikandi. Bu yarattiklari sistem surekli belli bir kesimi ezdi. Ara ara her kesimden ezilen oldu. Her ic karisiklikta, millet uzaktan kumandayla fraksiyonlara bolundugunde millet birbirini suclarken butun bu kaos ve anarsinin arka planinda olanlari, bu tiyatronun senaristlerini goremedi. Halk yeni yeni kafasini kumdan cikarmaya, sormaya, sorgulamaya basladi ki karsisinda akillara zarar darbe planlarini buldu.

    Bir de su var; dunyada hic bir SOL partinin lideri ve yonetim kadrosu her secim ayar ustune ayar yedigi halde o partinin basinda kalmaz. Solculuk devrimciliktir. Solculuk statukoculuk degildir. Solculuk militarizm degildir, solculuk burokrasiye, devlete, duzene bas kaldirmaktir, toplumu ozgurlestirmektir. Bugun, CHP “Iktidara gelirsek Turkiye’de marijuana serbest olacak” dese emin olun milletin gozunde itibari bugunkunden daha yuksek olur. Su andaki siyasi tabloya bakildiginda AKP, CHP’den cok daha solda bir parti gorunumunde; CHP de cok daha fasist, muhafazakar, militarist bir parti gorunumde. Roller degisti galiba.

    @ 789

    Liberalizmin, Sosyalizmin, Marksizimin içinde geleneğin ihyasında kullanılacak bir şey varsa bizim için değerli. İçlerinden kullanabileceğimiz aletleleri alırız. Ama bu etiketleri alıp üzerimize yapıştırmayız.

    Kesinlikle katiliyorum.

    legal olanı bastırırsanız, kanunsuz olanlar çıkar sahneye

    Katiliyorum

    Emekçi polis? Şunu sormak lazım, niye bu kadar öfkeli ve zalim.

    Her olayda iscilikle, emekle alakasi olmayan ayni serserilerle cebellese cebellese tanidilar o serefsiz provakatorleri artik. Tepkileri bu piclerin sahtekarligina ve zavalli emekcileri kasitli olarak polisin uzerine salmalarinadir. Sonucta polis de bir insan ve onlarin da sabrinin bir sonu var. Eger, Turk polisi, ABD’deki, Bati Avrupa’daki polislerin yetkileriyle donatilsaydi, o ulkelerin polisleri gibi davransalardi, onlar kadar rahatlikla silah cekebilme yetkisine sahip olsalardi, bakin o zaman neler olurdu?

    Tekel işçisine yapılan mezalim bu sene bir mayısın özgürce kutlanmasını sağladı bir yerde.

    Katilmiyorum

    Geçmişinizle, aidiyetlerinizle olan tüm bağınızı kopardığınız bir dünya resmi. Tasavvufun, dinin bir folklara dönüştüğü bir dünyanın resmi.

    Tasavvuf folklore doneli 80-90 yil oldu. Camiler muze oldu. Tasavvufa donmek istediginizden emin misiniz? Ama sonra “yok laiklik elden gidiyor, yok hacilar, hocalar, goklerden medet umuyorlar, tasavvufla milletin beynini uyusturuyorlar, bizi savasci kimligimizden soyutlamaya calisiyorlar, milli ruhu oldurup, ummetcilik pompaliyorlar, seriat hortladi, irtica zortladi mik mik mik” diye yan cizmek yok.

    Medyası, okulları, yazarları olan bir cemaatin arka bahçe olmadığını iddia etmek safdilliktir.

    Sizin bu bahsettiginiz insanlar icinde firtinalar kopan, en az “komunistler” kadar sisteme isyan eden insanlardir benim gozumde. Aslinda bir cok problemin tespitinde komunistlerle ayni fikirdeler. Ancak, bu insanlar cozum uretiyorlar, dunyanin obur ucuna herseylerinden feragat ederek gidiyorlar. Yolda, sokakta polisle catismak, onunla bununla kavga etmek yerine topluma, insanliga faydali bir seyler yapmaya calisiyorlar. Bu zihniyet biraz yukseldi, Taksim’de huzurla 1 Mayis kutlanabilmeye baslandi, cozumsuz sorunlarin cozumu icin harekete gecildi. Hosgoru, tolerans toplumda gozle gorulur bir bicimde artti. Artik, trafikte her gun kavga eden birilerini gormuyorum, artik kuyrukta kavga edenler, sokaklarda muzigin sesini sonuna kadar acip, sokaklarda arabalarla spin atanlar, sehir magandalari vb. toplumsal problemler ciddi bir bicimde azaldi. “Komunistler” ise meseleleri iyice cozumsuzluge itiyorlar. Toplumu kaosa, anarsiye surukluyorlar. Doksunler eteklerindeki taslari. Anlatsinlar dertlerini. Cozum surecine katkida bulunsunlar. Babasi isci olan bir basbakanimiz var. Turkiye’de istatistiki verilere gore maddi gelir duzeyi en dusuk olan secmene sahip olan bir parti bugun iktidarda. Isci ve emekci haklarinin elde edilmesi icin bundan buyuk firsat olamaz. 1 Mayis’in 33 yil sonra kutlanmasina izin verildigi gunleri gorduk.

  81. Yazan:zafer Tarih: May 5, 2010 | Reply

    sayın tayfun korkut…

    bakın aslında aynı şeyleri söylüyoruz zaten… yazınızın büyük bölümü chp nin sol parti olması üzerine kurulu ama zaten türkiyede sol parti yok… bırakın chp yi, türkiyede sol yok… hatta türkiyede parti yok… hiç birisi demokratik filan değil… tek başlarına gidip gizli oy bile kullanamıyorlar… satıcılar listesi vs… komedi… bu şekilde anayasa değişse ne olur, değişmese ne olur…

    açılım olsa ne olur, olmasa ne olur… açılımın muhatapları bile tatmin olmadıktan sonra neye yarar… hikaye…

    Bugun de CHP ne isterse o olmaktadir. Bakiniz, istemedikleri anayasa degisikligi maddesi gecmedi. Gecen maddelerin hicbiri CHP’nin menfaatlerine ters dusmuyor. Yani, CHP zihniyetinin kabul etmedigi hic bir degisiklik bu ulkede olamiyor.

    bu yazdıklarınız bana pek tutarlı gelmedi… akp fire vermeseydi o madde de geçerdi… chp nin etki yapacağı bir konu değil ki bu… 17 geçti, diğeri de geçecek zaten… belki geçmiştir bile…

    Dunyanin hangi gelismis ulkesine giderseniz gidin, iktidar partisi sistemi muhafaza etmeye calisan, muhalefet partisi yikmaya, devirmeye calisan partidir. Bizde tam tersine

    bu konu mevcut sistemin ve getirilmek istenen sistemin ne olduğu ile yakınen ilgilidir… çok değişir… aslında zemin her zaman kaygandır… diyelim ki 5 sene sonra milliyetçilik çok yükseldi… milliyetçiler başladılar kendi icraatlarına… o zaman da akp mevcut sistemi korumaya çalışan muhalefet partisi, mhp ise değişimi isteyen iktidar partisi olmayacak mı?

    avusturyada bu sebeple parti kapatılmadı mı…

    her değişim gelişim değildir… gelişim radikal olur, kıyısından köşesinden olmaz…

    chp ye sizin getirdiğiniz eleştirilere fazlası ile katılıyorum… ama bu akp yi göklere çıkarıyorum anlamına da sakın gelmesin… ben “kişisel olarak” akp nin demokrasi, hak, hukuk peşinde olmadığından “kesinlikle” eminim… konu tek başına chp ve sol ise, evet chp nin solla filan alakası yok… enternasyonelden şutlandılar… ama karşılaştırmaya akp yi filan dahil ettiğiniz anda iş değişiyor…

    türkiyedeki gelmiş geçmiş partilerin istisnasız tümünü reddediyorum ben… bir tek “eski” tip e sempatim fazla idi…

    kötülerin içinde en iyisini seçmek gelişmek değildir ki… körlerin ülkesinde tek gözü olan miyop bile kraldır…

  82. Yazan:Tayfun_Korkut Tarih: May 5, 2010 | Reply

    Zafer Bey,

    Tabi ki de AKP de sutten cikmis ak kasik degil. Bilhassa belediyecilik kokenli bu partinin belediyelerde yaptigi icraatlar takdire deger. Yollar, kavsaklar, altyapi, ust yapi vs. Ama bu yogun calisma temposunun icinde bazi seyleri unuttular. Bugun kisi basina dusen otomobil miktari oldukca yuksek bir ulke haline geldik. Insanlar daha varlikli. Ancak, daha mutlu degil. Neden? Mesela ABD bugun bizim gittigimiz yollardan on yillar once gitti ve bugunlerde geri donuyor. Artan cevre duyarliligi, emekciyi koruyan sosyal demokrat politikalar, birey hak ve hurriyetleri, kisisel verilerin gizliligi vb. konularda gosterilen hassasiyetler…

    ABD’de genelde disci sosyal guvence kapsaminda degildi ve bazen yerine gore 500$’a dis cektirmek zorunda kalabiliyordu insanlar. Aylik geliri ne kadar yuksek olursa olsun, 500$ ciddi bir rakam. Tamamen ozel doktorlarin, avukatlarin, serbest meslek sahiplerinin insafina kalmisti Amerikalilar. Simdi ABD, kapitalizmle beraber gelen problemleri azaltma egiliminde. Tuketim cilginligini, petrol tuketimini azaltmak icin ciddi politikalari var. Ornegin cok basit gibi algilanabilecek bisiklet meselesi. Cesitli eyaletlerde ucretsiz bisiklet dagitilmasi, bisiklet yollarinin hizla artirilmasi vb. Bugun Turkiye’nin bir cok sehri hem sekil olarak, hem de iklim olarak bisiklet kullanmaya uygun. Ancak, buna ragmen hangi AKP’li belediye otomobil kullanimini kisitlamaya calisiyor, bisiklet kullanimini tesvik ediyor, ben bilemiyorum. Iste eger maksat AKP’yi elestirmekse elestirecek bir somut mevzu.

    Bugun hem buyuk sehirlerde, hem de Anadolu’da ve bilhassa ozel sektorde, KOBI’lerde, ciddi bir emek somurusu var. Acaba, Tayyip Erdogan, gecenlerde TOBB’ne yaptigi sert cikisa kadar bu konuya ciddi bir sekilde egildi mi? Ha denebilir ki, “ya iktidari adamin burnundan getirdiler, davalarla, mahkemelerle, tuzuklerle, killa, tuyle ugrasmaktan bu tur konularla ugrasmaya vakit bulamadi” Ama bu bir mazeret olamaz. Senin kadrolarin var, sayisiz belediyen var, polisin var, mufettislerin var. Bu isyerlerindeki calisanlar yeterince denetlendi mi? Buralarda yas sinirinin altinda, calisma saatleri sinirlarinin uzerinde, hafta sonlarinda, insan ustu bir is yuku ve stresle calistirilan bu zavallilarin emeklerinin somurulmemesi icin gerekli mucadele verildi mi? Hadi AKP’yi de gectim, “sol parti” oldugunu iddia eden CHP bu konuda ciddi bir muhalefet yapti mi? Yoksa “nasil filanca kilit kadrolari ele geciririz, nasil hukumet deviririz”in planlarini yaparak mi harcadilar mesailerini? Yoksa CHP’liler kendi isletmelerinde de mi emek somurusu yaptilar?

    Kim iktidar olursa olsun, zavalli genc, haftada 7 gun acimasizca calistirildi. O hukumet gidiyor, biri geliyor, kendi aralarinda kadro savaslari, guc, iktidar mucadelesi, asker, yargi falan filan… Gunde 16 saat, haftada 6, bazen 7 gun calisan adami acikcasi cok da ilgilendirmiyor bunlar. O adam, butun insani duygularini yitirmis, kole olmus… Neden Tekel iscileri eylemine katilmiyorum. Cunku, Tekel iscilerinden once haklari aranmasi gereken cok ciddi bir ezilen kesim var. Bu kesimin atlanip, zaten cok rahat bir sekilde, yata yata para kazanan, 2 yillik tazminatlarini alip, bir 2 yil daha yatabilecek olan Tekel iscileri haklari aranacaklar listesine belki de 8976435. siradan girebilirler.

    Neden AKP? Cunku, ne olursa olsun, parti programinda birey hak ve hurriyetlerinden soz eden, bu konuda yaptigi icraatlarla da hassasiyetini ispatlayan bir parti. Diger partiler sistem partisi, anayasa partisi, tuzuk partisi, burokrasi partis. Yani, askerin, yarginin vesayeti altinda calisan emir kullari. AKP bu sisteme direnmeye calisiyor. O vesayetin altina girmemeye, halkla bir alakasi olmayan derin devlete boyun egmemeye calisiyor. Bu bile, AKP’yi diger partilerden ayiriyor. Daha iyisi olamaz mi? Ancak, daha cesur bir lider, daha cesur bir parti, daha emek eksenli, daha vicdanli bir parti, daha icraat odakli bir parti iktidari AKP’nin elinden alabilir. Su andaki durumda da boyle bir parti yok ve yakin gelecekte de olmasi mumkun degil gibi gorunuyor. Bir kac isim var aklima gelen, Mustafa Sarigul ve Ufuk Uras ama ikisinde de Tayyip Erdogan’daki cesaret, metanet, liderlik vasiflari yok.

  83. Yazan:789 Tarih: May 7, 2010 | Reply

    Tayfun Beye

    Tasavvuf folklore doneli 80-90 yil oldu. Camiler muze oldu. Tasavvufa donmek istediginizden emin misiniz? Ama sonra “yok laiklik elden gidiyor, yok hacilar, hocalar, goklerden medet umuyorlar, tasavvufla milletin beynini uyusturuyorlar, bizi savasci kimligimizden soyutlamaya calisiyorlar, milli ruhu oldurup, ummetcilik pompaliyorlar, seriat hortladi, irtica zortladi mik mik mik” diye yan cizmek yok.

    Tasavvuf monoblok bir yapı değil. İçinde kabalistik eğilimler taşıyanı da var, eleştirel olanıda.

    Sizin hangisini kastetiğinizi bilemiyoruz.

    “Bildikleriyle amel etmiyenler
    Sırtlarında sandıkla kitap taşıyan eşeklere benzerler” derler.

    Ayinler, ritüeller bu manada tasavvufun bütüne göre ufak bir bölünü teşkil eder. Mertlik, sözünde durma, zayıfı kollama, hastayı ziyaret, selam vermek, açları doyurma vs. kısaca peygamber ahlakı olmadan bu saydıklarınız gerçekten folklor olur çıkar. Şimdilerde moda işin beşeri olanını, zahirisini bırakıp batınisi ile uğraşmak.

    Tasavvuf bir hal eğitimi olarak anlıyorsanız, bu kısaca insanlık eğitimi olarak tarif edilse gerektir. (biz böyle anlıyoruz)

    Dinlediğimiz bir sohbette söylenen güzel bir sözle bitirelim. Söyeyende mealen aktarmıştı.

    “Efendi sana düşen bir -lık. Allah zaten seni zaten insan olarak yaratmış, sana düşen bunun sonuna bir -lık eklemek”

  84. Yazan:Tayfun_Korkut Tarih: May 7, 2010 | Reply

    Tasavvuf monoblok bir yapı değil. İçinde kabalistik eğilimler taşıyanı da var, eleştirel olanıda.

    http://tr.wikipedia.org/wiki/Kabalac%C4%B1l%C4%B1k
    Sabetayizm Islam tasavvufundan mi geliyor yani?

    Tasavvufun elestirel kismi insanin KENDISINE yaptigi elestiriden ibarettir. Diger kullari yargilamak degil. Allah’in herkesin sevabini, gunahini gordugune inanmaktir, ona guvenmek, ona siginmaktir. Onu, bunu elestirmek, yaftalamak degil. Zira, eger elestirinde hakli degilsen mufteri durumuna dusersin ki, bu da en buyuk gunahlardandir.

    Insanin arada bir kendiyle ve Allah’la basbasa kalmasi, gozlerini kapatip zihninde dunyanin stresinden, SIKINTIlarindan, zulumlerinden uzaklasip, yaptigi gunahlari gozden gecirmesi neden bazilarina rahatsizlik verir? Neden bu insanlar miskinlikle, uyusuklukla, cagdisilikla yaftalandi on yillardir? Gectigimiz 90 yilda insanlarin tarihimizle, tasavvufla, Allah’la bagi sistematik olarak kesildi. Ornegin, insanin dusunusunu, dolayisiyla davranislarini cok etkileyen dil degistirildi. “Yabanci” kelimeler dilimizden atildi. Bu degisime uyum saglayamayanlar “gerici”, saglayabilenler “cagdas, modern” oldu, burokraside, yargida, orduda iyi yerlere atandilar, ozel sektorde cok para kazandilar. Ve bugunku gibi takir tukur, kulak tirmalayan, dinleyen yabancilari rahatsiz eden (evet, bir Italyancayi dinlemek, konusmak keyiflidir, melodiktir, Fransizca kulaga cok hos gelir, Arapca melodiktir, Farsca kulaga cok hos gelen bir edebiyat ve siir dilidir, Rusca yine konusmasi ve dinlemesi cok keyifli bir dildir, Osmanlica da oyleydi) cok cirkin, konusmasi zor, dinleyenin beynini yoran bir dil kaldi bize kala kala. Aynen takir tukur, koseli koseli, ufacik camlari olan, hapishane gibi, siyah, kasvetli cumhuriyet binalari gibi… Estetik yoktu bu “yeni” dilde.

    Bugun bilimde gerekli ilerlemeyi kaydedemeyisimizin en onemli sebeplerinden biri de bir turlu bitiremedigimiz “dil inkilabi”. “Yabanci kelimeleri” atacagiz diye soyduk, sogana cevirdik dilimizi. Ust duzey akademik tartismalari yapamamaya basladik. Konusamaz hale geliyoruz giderek. Aylar, yillar suren kavram kargasalari, bunlardan dogan polemikler TV’lara dahi yansidi.

    Hep, nefretten beslenen siyasi, ideolojik akimlarin pesinden kosturuldu bu halk bir asirdir. Daha ekonomik olarak bir turlu belini dogrultamayan Yunanlar teyakkuzda bizi ele gecirmek icin bekliyordu, Ermenistan, Irak, Iran, Suriye, Rusya, Bulgaristan hepsi ocu! Hepsi ittifak halinde bizi ele gecirmek, yutmak icin firsat kolluyordu. Uzaklarda da bir suru dusmanlarimiz vardi hep.

    Simdilerde de nur topu gibi yeni bir dusmanimiz var: Amerika. Her kim Amerika’dan daha cok nefret ediyorsa o kisi daha makbul oluyor. Yani, 290 milyon ABD’li, beyaz, zenci, Asya kokenli, Arap, Turk… hep beraber her sabah kalktiklarinda Turkiye’yi nasil boler, parcalarizin hesabini yapiyordu hep. Bush’un savas yanlisi, isgalci politikalarini elestiren Amerikalilar da takiyyeciydi zaten. Dahili, harici bedhahlarimiz vardi bizim. Iste bu ahval ve serait icinde dahi bazi “durzu”ler hala miskin miskin tasavvufla ugrasirlardi. Bunlar, Amerika’nin gizli CIA ajaniydi hatta. Herkes elinde silahla, kahraman komutanlarimizin emrinde ot yolmaliydi, komutanlarimiza ucretsiz hizmet etmelilerdi.

    Siz boyle bir ortamda halktan tasavvuf egilimi, mistisizm, dinginlik falan mi bekliyorsunuz?

  85. Yazan:789 Tarih: May 8, 2010 | Reply

    Eleştirel tasavvuf derken; Melamiliği, Futuveti, Şems-i, Gazaliyi, Mevlana’yı kastettik. Bu saydıklarımıza ehlince azaltılır, artırılabilir.

    Eleştirel tasavvufun iki temel eleştirisi var, bildiğimiz kadarıyla. 1- Büyük tekkelere, törenlere, halkın sırtından geçinmeye bir tepki. (tanıdık geliyor mu:) ). Bazı tasavvuf geleneklerindeki kendi ekmeğini çalışarak kazanma düsturunu hatırlayınız 2- Daha temelde bir eleştiri bu, Hulula, ebcede, şifrelere, şiferciliğe, yıldızcılığa vs tepki. Şimdi bu gelenekler heryerde var, kuantumcularda reikicilerde bile en ilkel hali ile. Burda tasavvuf aynı zamanda bir zümreye ait bir hal alıyor.

    Insanin arada bir kendiyle ve Allah’la basbasa kalmasi, gozlerini kapatip zihninde dunyanin stresinden, SIKINTIlarindan, zulumlerinden uzaklasip, yaptigi gunahlari gozden gecirmesi neden bazilarina rahatsizlik verir?

    Anlaşamadığımız nokta bu; bir ara değil, her an. Tasavvuf atölye çalışması değil. Ya da akşam eve geldiğinizde, hafta sonları meditasyonvari bir çalıma ile yapılacak gevşeme tekniği değil. Tasavvuf mesleği çarşıda, pazarda, sohbette temel almanız gereken bir duruş verir. Bunun weberin protestan ahlakıyla, new age dinlerle bir benzerliği yoktur, olamaz.

    Kültürler arasında geçişler her zaman olur. Siz kendi bahçenizin sınırlarını biliyorsanız ve onu koruyabiliyorsanız, bunlar hoşgörüyle karşılanır. Bir maftirim geleneği varmış bir zamanlar mesela, ama herkes kendi yerini bilirmiş. Mahmut Erol hoca bir yazısında Mısır’da hahamlarla, sufilerin ortak ayin yaptıklarını yazar. Burda yeni düşmanlıklar icat etmeye gerek yok. Sınırlarınızı bileceksiniz. Bilmezseniz her halükarda dümdüz edilirsiniz.

    Türk modernleşmesi inişleri ve çıkışlarıyla 200 yıllık bir macera. Buna rağmen geç kalmış bir modernleşme. Dil eleştirilerinize katılmıyoruz. Dil halk ile yaşar. Kimse eski geleneğe sahip çıkmadı. Bir osmanlıca öğrenmek bir aylık iş. Kütüphaneler herkese açık. Olmayanlarda bir şekilde temin edilir. Mikro film var, fotokopi var. İngilizce, Almanca öğreniyoruz. Kendimizi kandırmayalım bu işler heves işi, merak işi, tenbellik işi değil. Bir Osmanlı aydınıda anasının karnından farsça, arapça bilerek doğmuyurdu. Çalışarak öğreniyordu.

    Nefrete karşıyız diyenlerde aynı nefret uslubu ile yazıyor. Bu şekilde nasıl olacak nefreti bırakma? Sadece nefreti derinleştirirsiniz.

    Ak Parti ve Amerika güzellemelerinize katılmıyoruz. Ama durduk yerde başımız derde girmesin diye yazmıyoruz. Sadece size Çorum ve Felluce diyoruz. Bir internette araştırın bakalım neler bulacaksınız.

  86. Yazan:789 Tarih: May 8, 2010 | Reply

    Son paragrafınıza bir not ekleyelim; mistizim ve dinginliği bir kenara bırakalım. (Dinginliğin faydacılığa; mistizimin ezoterizime kayma ihtimali/tehlikesi var). Tasavvufa bakalım :

    Evet tasavvuf hala öğrenilebilir, yaşayabilmeye gücünüz varsa. Herhangi bir kitapçıya girdiğinizde istemediğiniz kadar tasavvuf kitabı bulursunuz. Tasavvuf rafları, köşeleri var. Bilmeden, irfanına sahip olmadan, çilesiz bu işler olmaz derler. Okumaya niyetiniz, Allah’tan nasibiniz varsa dünya durdukça bu işlere kapı kapanmaz.

    Gücünüz varsa, gözünüz kesiyorsa yol ortada, talibini bekliyor, buyrun. Yoksa başka nefretler için, hesaplar için alet etmeyin. Tasavvufu rahat bırakın.

  87. Yazan:durhat Tarih: May 8, 2010 | Reply

    Bedir’de Hz. Muhammedin, Hayber’de Hz. Ali’nin, Malazgirt’te Alparslan’ın İstanbul’un önlerinde Fatih’in, Kocatepe’de Mustafa Kemal’in askeri olmak şereftir. Bu paralı askerin anlayamayacağı bir ruhtur. Liberal aidiyetlerin, light İslama derdinden başka bir şey değilidir. Bunların şehitlik müsessesini izah edecek bir dili, zihini donanımı yoktur.

    Silah üretimininin yer yüzünde devam ettiği, yüksek işsizliğin bir politika olarak kullanıldığı, insanlar gettolaşmaya başladığında, daha özgür ama yalnız olduğunda, uluslarası ticaretin siyasete ve hukuğa egemen olduğunda barış içinde yaşayan, insani bir dünya için ümit var mıdır? (Küreselleşme resmi Habermas’ın Öteki olmak kitabından).

    bu iki alıntı farklı başlıklar altına yorum düşmüş bir katılımcının görüşlerinden alınma.

    üstteki “zorunlu askerlik kalkarsa”makalesine,alttaki de bu makaleye istinaden yani tekel işçilerinin eylemiyle ilgilidir.

    sayın katılımcı beni bağışlasın.benim idrak(edemem) kapasiteme versin ama her iki görüş arasında zerre kadar bir tutarlılık görünmüyor.

    silah üretimine karşı olmak ama diğer yandan ordu gibi bir kurumun yeniden yapılandırması üzerine görüş beyan eden insanları “ruhsuz” olmakla,kendi sahip olduğu bir “şeref”ten yoksun olmakla itham etmek!

    üstelik militarizmi yüceltme maksatlı bu hakaretvari itham son derece özenli ve ustalıkla yapılıyor.özellikle burada hiç kimsenin itiraz edemeyeceği sahsiyetler seçilerek yapılıyor.açık söyleyeyim bu tutum adı geçen şahsiyetleri kendi argümanına araç yapmaktan öte bir şey ifade etmiyor.

    ot yolmaya,komutanların şahsi hizmetlerine koşulmaya itiraz etmek,ordunun daha şeffaf bir kurum haline gelmesini,daha sağlıklı bir işlerliğe kavuşmasını talep etmenin ruhsuzlukla,şeref yoksunluğuyla açıklanması nasıl bir amlayıştır?doğrusu anlamış değilim.

    ancak buna karşın her türlü yanlışlığı görmezden gelerek militarizmi kutsamanın da kendi içinde tutarlı olması gerekir.her çarpıklığa işaret edildiğinde kutsalına saldırmış gibi tepki verenlerin kusura bakılmasın silahsızlanma üzerine ders vermesi inandırıcı değildir,tutarlı değildir.

    ayrıca pimi çekilmiş bombayı “ceza”diye askerin eline verilerek gencecik insanların ölümüne sebebiyet verilmesi,başörtüsünden ötürü anaların tören alanlarından kovulduğu bir anlayışı görmezden gelerek şehit edebiyatı yapılırken emek yanlısı görünüp insanları küreselci diye suçlamak nasıl bir anlayıştır?emek kutsalsa,ki öyledir,peki eline pimi çekilmiş bomba tutşturularak yaşamına kastedilen mehmetçiğin hiç mi yaşam değeri yok!şehitlik bu mudur?geçtim şehitliğ(nasıl olsa bu konuda farklı görüş belirtenimiz bu ruhu anlayamazlar)peki insanlık,hakkaniyet,doğruluk bunun neresinde?

    onun için kimse kusura bakmasın bu bayatlamış kahramanlık söylemleri ile emekten,haktan yana olma birbiriyle pek bağdaşmıyor.bağdaştıtılmak istendiğinde de bütün açıklığıyla ortaya saçılıyor geçekler.yani bunun adı emek yanlılığı değil sorgulamadan bir yerlere biat etmek olur.bağnazlık olur başka da bir şey değil.

  88. Yazan:Tayfun Tarih: May 8, 2010 | Reply

    Eleştirel tasavvufun iki temel eleştirisi var, bildiğimiz kadarıyla. 1- Büyük tekkelere, törenlere, halkın sırtından geçinmeye bir tepki. (tanıdık geliyor mu:) ). Bazı tasavvuf geleneklerindeki kendi ekmeğini çalışarak kazanma düsturunu hatırlayınız 2- Daha temelde bir eleştiri bu, Hulula, ebcede, şifrelere, şiferciliğe, yıldızcılığa vs tepki. Şimdi bu gelenekler heryerde var, kuantumcularda reikicilerde bile en ilkel hali ile. Burda tasavvuf aynı zamanda bir zümreye ait bir hal alıyor.

    Dini ve tasavvufu kendi emellerinize alet etmeyin.

    Anlaşamadığımız nokta bu; bir ara değil, her an. Tasavvuf atölye çalışması değil. Ya da akşam eve geldiğinizde, hafta sonları meditasyonvari bir çalıma ile yapılacak gevşeme tekniği değil. Tasavvuf mesleği çarşıda, pazarda, sohbette temel almanız gereken bir duruş verir. Bunun weberin protestan ahlakıyla, new age dinlerle bir benzerliği yoktur, olamaz.

    Yazımı nerenizle okuyorsunuz acaba? Nasıl böyle bir alakasız bir sonuca varabildiniz, şaşırdım.

    Dil eleştirilerinize katılmıyoruz.

    Dil eleştirilerinize katılmıyoruz.

    Ak Parti ve Amerika güzellemelerinize katılmıyoruz. Ama durduk yerde başımız derde girmesin diye yazmıyoruz.

    Bu 1. çoğul şahısla görüş belirtme de nereden çıktı? Sizin kendinize ait görüşleriniz yok mu? İlla birileri mi ne düşünmeniz gerektiğini size bildiriyor? Bakın ne dicem; liberalizmde kendi görüşleriniz olabilir. Sürü psikolojisiyle hareket etmezsiniz, bir birey olmanın, hür düşünebilmenin ve hür davranabilmenin tadını çıkarırsınız. Size ezberletilen şeyleri papağan gibi alakalı alakasız her yerde tekrarlamaya, site site gezip bu görüşleri yaymaya çalışmazsınız. Tavsiye ederim.

    Türk modernleşmesi inişleri ve çıkışlarıyla 200 yıllık bir macera. Buna rağmen geç kalmış bir modernleşme. Dil eleştirilerinize katılmıyoruz. Dil halk ile yaşar. Kimse eski geleneğe sahip çıkmadı. Bir osmanlıca öğrenmek bir aylık iş. Kütüphaneler herkese açık. Olmayanlarda bir şekilde temin edilir. Mikro film var, fotokopi var. İngilizce, Almanca öğreniyoruz. Kendimizi kandırmayalım bu işler heves işi, merak işi, tenbellik işi değil. Bir Osmanlı aydınıda anasının karnından farsça, arapça bilerek doğmuyurdu. Çalışarak öğreniyordu.

    Kütüphanelerden her şeyi öğrenebilirsiniz. Ama, insan kendi kültürünü kütüphanelerden değil, okullarından, ailesinden, iş hayatından öğrenir. Osmanlıca, bizim için Çince gibi kursa giderek, kütüphanelerden araştırarak öğrenilecek kadar spesifik bir bilgi midir? Yoksa Atatürk’ün nutku dahil bir çok tarihi vesikayı anlayabilmemiz, tarihimizle bağlantı kurabilmemiz için bir zorunluluk mudur?

    Konu iyice saptı, Tekel işçileri mevzuna dönmek istiyorum. Bizde bir derin devlet vardır, bilirsiniz. Dönem dönem her kesimin canını yakmışlığı vardır. Bugünlerde de işlerine gelmeyen, hesaplarını alt üst eden, ülkeyi sömürmelerine izin vermeyen bir hükümetle karşı karşıyalar. Bu hükümeti devirmek için darbelere yeltendiler, medyayı kullandılar, kullanıyorlar. Milliyetçiliği kullanıyorlar, milliyetçilerle hükümeti karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar. Dindar kesim için bile bazı liderler parlatıp AKP aleyhine vaazlar vermelerini falan sağladılar. Sosyalizmi kullanıyorlar, global ekonomik krizden de istifade ederek işçilerle hükümeti karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar. Halbuki dünyanın dört bir yanında, gelişmiş ülkeler de dahil, Tekel işçilerinin çıkarılmasına benzer durumlar olur. Bu işçilere bizdeki gibi 2 yıllık maaşları kadar tazminat falan da ödenmez. Ama bu kadar büyük tepki göstermezler. Neden? Çünkü çalıştıkları kurumlara ideolojilerine göre değil, liyakatlerine göre gelmişlerdir ve çalıştıkları sürece ciddi bir mesleki birikim edinmişlerdir. Bu birikimle daha çalıştıkları kurumdan ayrılmadan iş teklifleri alır bu kişiler. Tazminatları bitene kadar rahatlıkla yeni bir iş sahibi olup, hayatlarına devam ederler. Ekonomik çevredeki hızlı değişimlere rahatlıkla uyum sağlar uygar ülkelerin halkları. İnternette bir portaldan nasıl iş arandığını bilmeyen yetişkin yoktur artık Avrupa’da. Başka bir ülkeye gidip orada çalışmak çok basit bir meseledir onlar için. 2-3 yabancı dil bilmek normaldir gelişmiş ülkelerde. Ama bizim Tekel işçisi devlet kapı önüne koyarsa sittin sene iş bulamaz. Çünkü yıllarca yatmıştır, mesai saatlerinde örgü örmüşlerdir, dizi seyretmişlerdir, bulmaca çözmüşlerdir. Tekel işçilerinin çıkarılmasını sonuna kadar destekliyorum. Yunanistan’ın durumuna düşmememiz için de her ağlayana meme verme politikalarından, popülist politikalarından vazgeçmemiz gerektiğini düşünüyorum. (Ben düşünüyorum, biz değil)

    Tekel işçilerinin işten çıkarılması aslında bir emekçi ayaklanmasıdır. Bu tembeller verdiğimiz vergilerle yata yata para kazansın diye özel sektörün üzerine binen vergi yükünden kurtulmak için az işçi çalıştırması, günde 16 saat çalıştırmasına verilen bir tepkidir. Bu devlet sömürücülerine atılan bir tokattır. Bugün toplumun büyük kesimi ”oh iyi oldu şu tembel, devletin sırtından geçinen, ödediğimiz vergilerle, devletin imkanlarından ücretsiz faydalanarak kumsallarda bedavadan güneşlenenlere” demektedir. Tabi bu sesi duyabilmeniz için Anadolu’yu ya da büyük şehirlerin varoşlarını gezmeniz gerekmektedir. ”Memur, devlet işçisi” lafını duyduğu anda kafayı yiyecek kadar sinirlenen epeyce insan var bu ülkede. Bu insanların sabrını taşırmamak lazım. Bu insanlar devletin sırtından geçinen asalaklar yüzünden işsiz! Anlayın artık!

  89. Yazan:789 Tarih: May 9, 2010 | Reply

    Durhat a

    O yazıda silah üretimi ortadan kaldırılısın temennisi yok. Bu silah üretilsin anlamında da değil. Olan ile küreselcilerin aruladığı dünyanın zıtlığı üzerine Habermas’ın bir yorumu. Bu yoruma bizde katılıyoruz. Yazıda anlatılanı dikkatli okumamışsınız, yorum yapmakta aceleci davranmışsınız.

    Bedir’i, Hayber’i övmeninin militarizim olduğu düşüncesine ise katılmıyoruz. Sizi Kocatepe rahatsız etmiş olabilir. Eğer ülkeniz işgal alındaysa, Fellucedeyseniz direnmek sizin hakkınız olur. Bundan ancak işgal eden güç rahatsız olur. İnsanların vatanlarını savunma hakları militarizim olarak adlandırmak ancak emperyalist bir mantığın bakışı olabilir. Siz Gandicilik oynamak isyiyorsanız serbestsiniz.

    Emekle şehitlik arasında kurduğunuz bağı anlamadık. Buradan küreselciğe varışınız arasında kavramlar itibariyle biribirini destekleyen birşey yok.

    emek kutsalsa,ki öyledir,peki eline pimi çekilmiş bomba tutşturularak yaşamına kastedilen mehmetçiğin hiç mi yaşam değeri yok!

    Kusura bakmayın çok fazla liberal klişeler ve alt alta sıralanınca bir anlam ifade etmiyor.
    Emek kutsal evet, yaşam da değerli. İki doğru şeyi yazıp oradan bir olaya gönderme yapıp TSK karşıtlığınıza haklılık payı çıkamak istiyorsunuz. Birbirleriyle hiç bir bağı olmayan iki ayrı kavram ve alakasız bir netice. Burdan tutarlı bir şey çıkmaz. Ne miltarizm bu cümle ile kötülenebilir, ne de küreselleşme yüceltilir.

    Tayfur Beye

    Bizim geleneğimizde ben denmez, ayıp sayılır . Biz denir. Kişi kendine benlik yüklemez. Gelenekten kastımız ise tasavvuf geleneğidir. 1. çoğul şahıs kullanma sebebimiz budur.

    Eskiden tasavvuf erbabı arasında :
    Ben denmez, «biz», yahut «fakiyr» denirdi. Sen denmez, «siz», yahut «nazarım» denirdi.

  90. Yazan:durhat Tarih: May 9, 2010 | Reply

    @789

    Bedir’i, Hayber’i övmeninin militarizim olduğu düşüncesine ise katılmıyoruz. Sizi Kocatepe rahatsız etmiş olabilir. Eğer ülkeniz işgal alındaysa, Fellucedeyseniz direnmek sizin hakkınız olur. Bundan ancak işgal eden güç rahatsız olur. İnsanların vatanlarını savunma hakları militarizim olarak adlandırmak ancak emperyalist bir mantığın bakışı olabilir. Siz Gandicilik oynamak isyiyorsanız serbestsiniz.

    ne alaka?bedir’i,hayber’i,k.tepe’yi ideolojik bağnazlığınıza alet eden sizsiniz.verilecek bir yanıtınız olmadığından da hala bu mantığın arkasına saklanarak demogoji yapıyorsunuz.

    andığınız savaşları ya da tarihsel olayları militarizm olarak niteleyen mi oldu?eleştiri size,mantığınıza yöneltilmiştir,siz de bunun gayet bilincindesiniz.ama dürüst olmadığınız için basit ayak oyunlarından medet umarak çarpıtma yolunu seçiyorsunuz.

    kısacası ne insanların zulüm karşısında “direnme hakkı”na karşı olmak gibi bir düşüncem,ne de “kocatepe’den rahatsız” olduğumu ima edici bir görüşüm olmuş değil.eleştirim doğrudan -tutarsız-fikirlerinize yapılmış.zaten yazılanlar da yukarıda duruyor.ama dediğim gibi fikir adı altında saçmaladıklarınız tel tel ortaya döküldüğünde bel altı vurmaya başlıyorsunuz.yok k.tepe’den rahatsız olunmuş(muş)da,yok emperyalist mantıkmış,yok gandi’cilikmiş de bilmemne.geçin bunları.

    Emekle şehitlik arasında kurduğunuz bağı anlamadık. Buradan küreselciğe varışınız arasında kavramlar itibariyle biribirini destekleyen birşey yok.

    “anlamadık”bu ne oluyor şimdi,bu çoğul eki de nereden icap etti,bir topluluk falan mısınız yoksa.oysa ben doğrudan bir kişiyle tartıştığımı sanıyordum.her neyse.sanırım anlamak işinize gelmiyor.yukarıda yeterince izahı var oysa.yani tekel işçilerinin eylemine “duyarlı”olup da,sıra ordu içindeki yanlışlara geldiğinde şehitlik edebiyatıyla savunmaya geçmek sizce nasıl açıklanabilir.yani sizin emekten yana tavrınızı samimi bulmuyorum.şimdi daha iyi anladınız mı?

    emek kutsalsa,ki öyledir,peki eline pimi çekilmiş bomba tutşturularak yaşamına kastedilen mehmetçiğin hiç mi yaşam değeri yok!

    yorumumdan yaptığınız bu alıntıya da bakın şöyle yanıt vermişsiniz

    Kusura bakmayın çok fazla liberal klişeler ve alt alta sıralanınca bir anlam ifade etmiyor.

    yaşama hakkını savunmak sizce sadece bir klişe öyle mi?doğru ya bu sizin sorgulama alanınıza pek girmiyor.kim liberal,kim şehit,kim şerefli kim değil…siz bunlarla ilgileniyorsunuz.

    Emek kutsal evet, yaşam da değerli. İki doğru şeyi yazıp oradan bir olaya gönderme yapıp TSK karşıtlığınıza haklılık payı çıkamak istiyorsunuz. Birbirleriyle hiç bir bağı olmayan iki ayrı kavram ve alakasız bir netice. Burdan tutarlı bir şey çıkmaz. Ne miltarizm bu cümle ile kötülenebilir, ne de küreselleşme yüceltilir.

    bırakın benim tsk karşıtlığımı falan,siz söylediklerimden haber verin.yan yana getirdiğim doğrularla(veya yanlışlarla)ilgilenin.bu niyet okumayla nereye varacaksınız.fikirleri tartışın fikirleri!

    son olarak benim bir şeyleri kötülemek ya da yüceltmek gibi bir iddiam olmadı.görüşlerimi,gözlemlerimi aktarıyorum.ama sizin bu yönde belliki çok kaygılarınız var,dert ettiğiniz şeylerden de açıkça anlşılıyor bu.onun için ben de size şöyle söyliyeyim sizin mantığınızla militarizm asla yücelmez,yüceltemezsiniz.küreselleşme olgusunu tahlil edecek kapasiteniz olmadığından da ne küreslleşmeyi ne de başka bir sitemi kötüleyemezsiniz.çünkü aşırı tutucu yanınız,gerçekten kötü olanı bile kötülemenize engel olmuş dereceye gelmiş.

  91. Yazan:789 Tarih: May 9, 2010 | Reply

    Durhata devam

    Kavramaların herkes için ifade ettiği farklı anlamlar olabilir. Ama bir kavramı da deforme edip, eğip büktüğünüzde iletişim artık mümkün olmuyor.

    Kullanmış olduğunuz militarizm kavramı içinde bu geçerli sanırız.

    Militarizm neymiş bakalım ki herkesin ne söylediği anlaşılsın.

    TDK ya göre :

    militarizm Fr. militarisme
    a. 1. Bir ülkede ordu gücünün aşırı derecede ağır basması. 2. Her tür sorunu askerî yöntemlere başvurarak çözme, bundan dolayı silahlı kuvvetlere öncelik tanıma eğilimi.

    Güncel Türkçe Sözlük
    ———————————
    militarizm Fr.militarisme
    1. Bir ülkede ordu gücünün aşırı derecede ağır basması. 2. Bütün yurt sorunlarının yalnız ordu gücüyle çözülebileceğini savunan görüş: § “… dünyada ve ülkemizde militarizmin bu boş alanları doldurmada nasıl önemli oranda bir rol…” -Adalet Ağaoğlu, Dar Zamanlar-3 Hayır, 48. § “… Osmanlı ordusunun içinde Prusya militarizminin yarattığı…”-Attila İlhan, Batının Deli Gömleği, 289.

    Türkçede Batı Kökenli Kelimeler Sözlüğü

    Görüldüğü üzere burada zorunlu askerlik için yazılan yazılarda- zorunlu askerlik ile militarizm arasında bir bağ kurabilmek görünürde yok. Zorunlu askerlik bir tercih. Askerliğin nasıl yapılacağı üzerine verilmiş idari bir tercih. Devlet yönetimi üzerinde bir iddia değil. Şimdi burdan yola çıkarak ot yoldurma klişesi üzerinden getirilen eleştiri havada kalıyor. Ot yoldurulmayabilir, fidan dikilir, boş köy okullarında ders verdilebilir. Bazıları da yapılıyor sanırız.

    Gelelim eleştiriye konu olan yazımızda ne dediğimize: Aslında söylediğimiz oldukça basit; eğer askerliği paralı hale getirirseniz, askerlik para karşılığı yapılan bir iş nitelğine dönüşür. En fazla iş ahlakından söz edilebilir. Aldığı paranın karşılığını vermek gibi ahlaki bir derd olabilir. Kocatepe’de, Felluce’de direniş gücünün derdi ise başka. Ailesinin, komşusunun, canının, ırzının dedinde. Esaretin altına girmeme derdinde. Şimdi bu saikin kendisi ile bir arada olmak şeref verici değil mi? Bir Ebu Gureyb’den bahsetmiyoruz. Ki Ebu Gureyb de olanlar yüzünden ordunun kendisi feshedilmedi. İşgale son verilmedi. Sadece tespit edilen sorumlular cezalandırıldı.

    Yaptığımız değerlendirmede bir tutarsızlık varsa bunu değerlendirin. Rahatsızlığınızı itham olarak kullanmak fikrin kendisini eleştirme açısından bir anlam ifade etmiyor.

  92. Yazan:durhat Tarih: May 10, 2010 | Reply

    Kavramaların herkes için ifade ettiği farklı anlamlar olabilir.

    evet doğru,kavramlar elbette kişinin dünya görüşüne,inancına,ideolojisine göre farklı tanımlanabilir,farklı algılanabilir.dolayısıyla bir kavramın anlam karşılığı/içeriği değişmez gibi görünse de,kullanan kişi bunu ifade ediş biçiminde farklı manalara yorabilir,düşünsel alt yapısına göre ifade edebilir.örneğin,sizin özgürlük kavramına yüklediğiniz anlam ile bir başkasının bu kavrama yüklediği anlam birbirinden farklı olabilir.

    Ama bir kavramı da deforme edip, eğip büktüğünüzde iletişim artık mümkün olmuyor.

    deforme etme ya da eğip bükme ise başka bir şeydir.evet bir kavram bilinçli olarak çarpıtma amaçlı kullanıyorsa tabii ki iletişimi güçleştirecektir.zira bu amaçla yapıldığında,anlama ve anlaşılma artık yerini demogojiye bırakacaktır.

    Kullanmış olduğunuz militarizm kavramı içinde bu geçerli sanırız.

    sizin “sanmanızla” olmuyor maalesef.siz benim militarizm kavramını iletişimi güçleştirecek tarzda kullandığımı iddia edebilirsiniz.peki hangi saiklerle bunu iddia ediyorsunuz?ben militarizmin sizin sözlük karşılığını buraya aktardığınız başka bir manada mı kullandım?hayır.

    TDK karşılığı:
    1- Bir ülkede ordu gücünün aşırı derecede ağır basması. 2- Her tür sorunu askerî yöntemlere başvurarak çözme, bundan dolayı silahlı kuvvetlere öncelik tanıma eğilimi.

    şimdi tdk’nın bu tanımından hareketle beraber inceleyelim konuyu.sizce ülkemizde bu “eğilim”yok mudur?bırakınız toplumun aşina olduğu vesayeti,askeri otoritenin devamı uğruna yapılan bunca darbe planları,günlükler,komplolar vs neyin nesidir acaba?yoksa bunların asılsız,boş iddialar olarak mı değerlendiriyorsunuz?her neyse,sizin nasıl değerlendirdiğinizi bir kenara bırakalım.

    bu anlayışı sorgulamaksızın her koşulda destekleyenler bana göre militaristtir.zira militarizm var ise destekçisine de militarist denmesi kadar doğal bir şey olamaz.
    imdi,ayyuka çıkan bunca yanlışa rağmen siz hayber’lerden,kocatepelerden,malazgirtlerden girerek kutsallar üzerinden yanlışı savunma eğiimi içerisine girerseniz kusura bakmayın kavramları asıl eğip büken,içini boşaltan siz olursunuz ben değil.
    bu konuda pek çok örnek de verdim.yanıtlayamadınız.neden yanıtlayamadınız?çünkü ulusalcı ve militarist eğilimleriniz gerçekleri anlamanıza engel oluyor…anlamak istemiyorsunuz.anlamak istemeyince de sürekli polemik üretmekle meşgulsünüz.
    şimdi nasıl anlamak isterseniz öyle anlayın:kafanızı kuma gömmeye devam ettiğiniz sürece demogoji yapmaya devam edeceksiniz.

    yalnız kusura bakmayın tartışmanın bundan sonra verimli olacağını düşünmüyorum.siz sloganlarınızla avunmaya devam edin,benden bu kadar.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin