Derin Göz: Sanat’ta Ayrıntı (2)
By Mehmet Yılmaz on Mar 8, 2010 in Görmek, Göz, İnsan, Sanat
By Mehmet Yılmaz on Mar 8, 2010 in Görmek, Göz, İnsan, Sanat
Bu yazının yeri değiştirildi. Buradan okuyabilirsiniz.
© Copyright Ne Mutlu "İnsan'ım" Diyene! 2007. All rights reserved. Powered by WordPress. Blog Design. XHTML.
1 Yorum
Yazan:eg Tarih: Mar 9, 2010 | Reply
yazı bir yerden sonra iki defa basılmış:)) mehmet düzelt istersen. fark etmeyen aynı bölümleri iki defa okuyabilir yani:))
yazının kendisine gelince; devam(lar)ını merakla bekleyeceğim güzel bir dizi oluyor.
“Kâinat’ın suskunluğu zannedilen gerçekte bazı insanların sağırlığıdır. Kaotik veya absürd durum Vücud’un vasfı değil insan’ın Vücud ile kurduğu bozuk ilişkinin vasfıdır.” sanırım “görme” ile ilgili söylenebilecek sözlerin en güzel özeti bu kısım olmuş. wittgenstein’in “…olarak görme” diye çevrilebilecek bir kavramı vardır. özellikle kimi din felsefecileri, Allah ile ilgili “rasyonel” ve analitik kanıtlar sürmenin gereksizliğini wittgenstein’dan yaptıkları bu alıntı ile anlatmaya çalışıyorlar. Allah’a “inanmak” rasyonel olara bir başkasına aktarılabilecek birşey değildir. zira o kişinin Allah ile ilişkisinde bir başkasına aktarılamayacak bir deneyimi söz konusudur. sanattaki durum da benzer bir durum sanıyorum. aynen ayette (Ey iman edenler, iman ediniz…) buyurulduğu gibi imanımızda (ya da yolculuğumuzda) derinleştikçe her safhada bir başka tür “…olarak görme” makamına erişiriyoruz. bu yolda ilerledikçe suskunluk sandığımız şeyin sağırlığımız olduğunu, absürd dediğimiz şeyin de kendi şaşılığımızın bir yansıması olduğunu farkediyoruz.
bir not düşmek istiyorum: yazıda sık sık çeşitli alıntılarla asıl görenin “akıl” olduğu söyleniyor. belki mehmet daha iyi açıklayacaktır ama ben bu “akıl”dan rasyonalistlerin anladığı aklı anlamıyorum. tradisyonel akımın önemli isimleri aklı iki farklı şekilde ayırırlar (aslında islam düşünürleri ve mutasavvıfları ve doğu hikmet geleneklerinin büyük isimleri de aynı ayrımı yaparlar, başka isimlerle)birincisi gelenekselcilerin tabiriyle “reason”a karşılık gelir;ki bu analitik ve bence sınırlı olan akıldır. aydınlanma sonrası batının üzerinde önemle durduğu ve bunun “cılık”ını yaptığı da bu “reason” olan analitik akıldır. ancak mehmet’in bahsettiğini sandığım akıl, reason değil gelenekselcilerin “intellect” dediği guenon’un “entelektüel sezgi” dediği şey olmalı. ya da kimi mutasavvufların tabiriyle “akleden kalp”…
bu yazıların çok değerli mehmet. bütün o politik kavga döğüş içinde bir vaha gibi geliyor bana bu tür yazılar. zira sağırlığın da, absürdlüğün de üzerinde perde olup hakikatle ilişki kurmamızı engelleyen perdeler haline gelebiliyor günlük politik kavgalarımız. o yüzden bu tür yazılara ihtiyacımız var hepimizin.