Ya Hayır Çıkarsa; Cui Bono?
By Fatma Sancak on Eyl 3, 2010 in Anayasa Değişikliği
Haftada bir gün, bir gurup arkadaşımla toplanıp belirlediğimiz bir konu üzerinde okuduklarımızı paylaşırız. Anlatıcısı olduğum bu gurupla ilk önce, bir hafta önce konuştuklarımıza dönüp bir hafıza tazelemesi yapmayı gerekli bulurum. Bu yazıda da öyle yapayım.
Hepimizin ülkesi olduğu halde, belirli bir zümrenin ülkesiymiş gibi yaşatılmış bir ülkenin ötekisi olarak; geçtiğimiz haftalara, aylara, yıllara bakmak bu günün günceline adapte olmak için önemlidir. Türkiye maalesef darbelerin yönetimde pay sahibi olduğu, bununla kalmayıp darbelerin neredeyse teminatını sağlayan anayasalar ile bu günlere gelmiştir. Gelmiş olduğumuz noktada gelmiş ve takılıp kalmış olmanın verdiği rahatsızlıklar sonucu anayasal düzenlemeler yapma zorunluluğu doğmuştur. Gelin görün ki, anayasadan kaynaklı olarak mağdur ve rahatsız olanlar özellikle altını çizeceğim azınlıklardır. Neden azınlıklar? Çünkü mevcut anayasanın korumakla ve kollamakla yükümlü olduğu zümre devletin resmi ideolojisinin savunucuları olan zümredir, bunun dışında kalanlar aynı zamanda anayasal güvencenin de dışında kalmıştır. Bir başka şekilde söyleyecek olursak; bu bir demokrasi sorunudur.
Demokrasinin oturmuş bir sistem olduğu ülkelerde, ülke vatandaşları Türkiye’de yaşadığımız sorunları yaşamazlar. Ülkenin din, ırk, mezhep farklılığı olan vatandaşları uzun zamanlara yayılmış hukuksal sorunlar yaşıyorsa ve hatta yaşamsal tehditler içindeyse, o ülke için demokrasi kelimesi sadece bir lükstür. Özetle, mevcut duruma bakarak bir demokrasi sorunumuz olduğunu söyleyebiliriz. Yine mevcutlardan hareketle; demokratik sorunların çözüm bulacağı yerlerden biri anayasalardır. Zira yasaların ve hukukun bireylerin tümüne ayrım yapmaksızın koruma ve güvence sağlama yetkisi mevcuttur.
Üzerinde yaklaşık 70-80 kez düzenlemeler yapıldığı halde, halen ‘ icat edildiği ‘ 82 darbe sonrası yılların ağırlığını taşıyan ve sorunlara çözüm olamayan, çözüm olamadığı gibi yeni sorunlar doğuran 82 Anayasası, bu gün Referandum süreciyle birlikte değişim açısından oylamaya sunuluyor. Bu oylama sonucunda, anayasanın belirli maddelerinin değişmesini isteyenler tarafından ‘ evet’ denilen; bu değişikliği istemiyorum diyenler tarafından ‘ hayır ‘ denilen; ben bu değişikliği şu veya bu nedenden yetersiz buluyorum diyenler tarafından ‘ boykot ‘ edilen bir süreç ortaya çıkıyor.
Bu gelişmeler sırasında her görüş kendi gerekçesini onaylayan birçok yazı yazdı, eylemler yapıldı, broşürler dağıtıldı, paneller yapıldı; halen yapılıyor. Şüphesiz herkesin kendine ait bir gerekçesi var. Bu gerekçeleri paylaşırken ‘ neden evet, neden hayır ‘ üzerinden cevap arıyorlar. Kendilerini onayacak argümanları paylaşıyorlar. Ben ‘ Yetmez Ama Evet ‘ diyenlerdenim. Yalnız bu meseleye bakışımda, bu günün nedenlerini değil, 13 Eylül sabahı sonuçlarını dikkate alıyorum.
Diyelim ki, 13 Eylül sabahındayız ve sandıktan – Allah korusun- ‘ hayır ‘ kararı çıktı, ne olacak?
Bir başka şekilde soracak olursam; diyelim ki, 13 Eylül sabahındayız ve sandıktan – Allah korusun- ‘ hayır ‘ kararı çıktı, bu kime yarayacak?
Bilenler bilirler. Hatta vaktiyle Cemil Ertem hocam da bir örnekleme olarak, bir Taraf makalesinde örneklemiştir. Cicerio, 27 yaşında bir avukat iken, ıÜüSextus Roscius’un savunmasında; cuı bono? (kimin işine yarar?) sorusunu kullanarak, suçsuzluğunu ispatlar ve Roma’daki devlet-mafya-siyaset üçgenini de açığa çıkarır. Ne kadar tanıdık değil mi? Ne kadar yakın. Gelin biz cevabı bulmuş olalım, yani fail elimizde olsun, kimin işine yaradığı belli olsun, biz ‘ kim ‘ kısmına dikkat kesilelim.
Bu gün, Referandum gelişmelerinde en yüksek perdeden ‘ hayır ‘ diye bağıran, ‘ evet ‘ stantlarına hafif çapta fiili saldırılarda bulunanlara baktığımızda, karşımıza CHP ve MHP gerçeği çıkıyor. Elbet CHP ve MHP içerisinden de birçok isim, partiden ihraç edilme pahasına’ evet ‘ diyeceğini açıklıyor. Ancak genel hatları ile bu iki siyasi oluşum, ‘ hayır ‘ın savunuculuğunu yapıyor. Kimdir CHP ve MHP?
Yine bu günden düne bakacak olursak; CHP Dersim’i bombalamaktan, insanları mağaralara doluşturup gaz vermekten çekinmeyen, bu gün dahi aynı vahşeti arzulayanların halen siyaset yaptığı bir oluşum değil midir? Gözaltında 17500 kaybımızın, itiraflar sonucu kısmen ortaya çıktığı, Ergenekon Soruşturmasında zamanında, ‘ Ergenekon’un avukatıyım ‘ diyenlerin partisi değil midir? Bir gün çıkıp ‘ türban sorununu çözeceğim ‘ deyip, ertesi gün vazgeçenlerin partisi değil midir? Tek tipçi ideolojinin bekçisi, kendine göre devletin tek sahibi, militer sistemin vasisi değil midir? Özetle bugün yaşadığımız çıkmazın ve acıların kısmen de olsa, nedeni değil midir? Bu gün ‘ hayır ‘ sonucunun ısrarcısı olan CHP eğer anayasa olduğu gibi kalırsa, bu güne dek yaşadıklarımızın devamlılığını arzu eden değil midir? ‘ Hayır ‘ sonucu CHP’ye yararsa, geçmişin, çözümsüzlüklerin teminatı olan buhranın devamlılığı CHP’ye yarayacaksa, tüm bu söylediklerim iddia olmaktan çıkıp, onaylanmayacak mıdır?
Yine bu günden düne bakacak olursak; MHP sık sık devlet-mafya-siyaset üçgeninde, derin devlet organizasyonlarında, sözüm ona faili meçhul cinayetlerinde genellikle üyesi ve yakınlığı olan üyeleri ile karşımıza çıkmakta değil midir? Bir ülke partisi olarak, ülkenin bir toprağı olan Diyarbakır’a 2001-2002 yılından bu yana gitmemiş olan isim, Devlet Bahçeli değil midir? ‘ Hayır ‘ sonucu MHP’ye yarayacaksa, bu; bu güne kadarki sistemden rahatsız değilim, bu böyle devam etmeli, ölmek ve öldürmek benim tek bildiğim yoldur(?), ülkenin kurumlarının kendi alanlarından taşması, hukuksuzluğa rağmen sivil alana müdahale etmesi sorun değildir, hizmet eden kurum olması gerekirken, hizmet edilen kurum olması, benim için sorun değildir, demek değil midir?
Demek ki, ‘ Hayır ‘ sonucu birilerine yarayacak, devamlılık adına işlerine geldiği için yarayacak, peki o zaman birilerinin işine yaracak olan o anti-demokratik, yer yer hukukun çiğnendiği sistem kimlerin zararı pahası var olacak?
Bu gün geldiğimiz noktada, ülke olarak demokrasiye en yakın durduğumuz zamanlarda ‘ hayır ‘ sonucu, her türlü hukuksuzluğun yer yer savunucusu ve devamlılığını sağlayıcılar tarafından arzulanıyorsa, onların işine yarayacaksa ve bu yarar ülkemin insanlarından birçoğuna yara olarak dönecekse, ‘ hayır ‘ demeden önce bir kez daha durup düşünmek gerek. Bu gün Kürtlerin faili meçhul ya da katili meşru öldürülmelerinin sonrasında, maddi ve manevi kayıplarımızın artık sayamayacak kadar çoğaldığı bir gerçeğe şahitken ve bu gerçeğin PKK gibi çok daha acı bir gerçeği doğurduğuna şahitken, bu çirkin sonuçların faillerinin ‘ hayır ‘ tercihlerine bakıp, bir kez daha oturup düşünmekte fayda var. Hrant Dink’in öldürülmesi gerçeğine kulak tıkayan, yahut katili olan maşanın neredeyse yanında duranların ‘ hayır ‘ tercihlerine bakıp, bir kez daha durup düşünmekte yarar var.
Eğer ‘ hayır ‘ derseniz, kimin işine yaracağının cevabını bulursanız, aynı zamanda katili (faili) de bulmuş olacaksınız.
Eğer ‘ boykot ‘ ederseniz, olası çıkacak olan ‘ hayır ‘ sonucu, kimin işine yarayacağı sorusunun da cevabı olacak. Bulduğunuz cevap aynı zamanda katili (faili) de size vermiş olacak.
1 Yorum
Yazan:saim Tarih: Eyl 6, 2010 | Reply
MHP,CHP olağan şüpheliler, lâkin, dün itibariyle, uzun bir dolmuş hattı boyunca şehrin neredeyse bütün bilbord’larında EVET afişlerini görünce insanın şiddetle HAYIR diyesi geliyor. Bu nasıl bir baskıdır, nasıl bir tutturmadır, akıl fikir israfıdır.