RSS Feed for This Post

Kitap tanıtan kitap(1)

Yürüyen merdivenlerde yürüyenlerden, asansör beklerken saatine bakanlardan mısınız? Son 10 yıldır biriktirdiğiniz 9 dakika 22 saniyeyi nası değerlendirmeyi düşünüyorsunuz?

 “Saati olan adamın Zaman’ı yoktur” der bir Kenya atasözü. İnsanlık hiç bu kadar hızlı yaşamamıştı ama hiç bir asırda da bu kadar vakit darlığı çekmemiştik. İnternet ve TV sayesinde dünya elimizin altında ama hayatımız parmaklarımızın arasından yumurta akı gibi kayıp gidiyor. Haberleşmek öldürüyor iletişimi. Herşeyden haberdar olan insanlar nasıl oluyor da birbirlerini bu kadar yanlış anlayabiliyorlar? Bırakın başka milletleri, kısa mesajlara sıkışan bayram tebriklerine bakın. SMS-leştirdiğimiz, Twitter-laştırdığımız, FaceBook-laştırdığımız özel(?) hayatlarımıza bakın. Artık bize özel olmayan, genel, objektif ve na-mahrem olan mahremiyetimize. Suç (eğer varsa) teknolojinin değil. Zaman ile kurulan o sağlıksız ilişkiye çevirmek gerek bakışlarımızı.

Görünen o ki insanlar artık matematiksel bir T zamanı içine, saatin tik-tak’larına hapsoldular. Sürekli yenilenen, Zaman’dan ve Mekân’dan kopuk yaşıyorlar camdan fanusların içinde. Öncesi ve sonrası olmayan, hep “şimdi” olan bir hayat. Kurtuluş yolu? Zannediyorum Zaman’a vakit ayırmaktan geçiyor kurtuluş. Hızlandırılamayan bir işe meselâ Müzik’e vakit ayırmak:

“…Bir tabloya şöyle bir göz atabilirsiniz ama Mozart’ın 40cı senfonisine ”şöyle bir” kulak atamazsınız. Ne kadar sürüyorsa o kadar. Biraz hızlı çalınabilir ama saniyelere sıkıştıramazsınız bir senfoniyi. Oysa resim yapıcının eseri göz sahibinin insafına kalmış. Meselâ Louvre müzesini koşarak gezer bir çok ziyaretçi. “Parasını verdik, hepsine BAKALIM”. İtalyan Rönesansı, Hollanda okulunda ışık, Eski Mısır hiyeroglifleri, Selçuklularda maden işlemeciliği, Osmanlı çinileri… “Koş hanım koş! Daha otele dönüp üstümüzü değişecez. Lido var bu akşam”. Turistler televizyonda ve internette defalarca BAKTIKLARI şeylerin orijinallerine BAKIYOR şimdi. Sayar gibi, bir süper markette salça ve makarna kutularının envanterini yaparcasına. “Hah, bu da burada. Tam da ilkokul kitabındaki gibi. Ah! Ne kadar küçükmüş. Ben daha büyük sanıyordum”. Mona Lisa’nın önünde bir kuyruk.  

“Makul” bir süre BAKAN çıkıyor. Genelevde bir aşk(!) kuyruğu sanki. 16 numarada Mona Lisa Bacı sesleniyor müşterisine Japonca, Almanca, Arapça: “Hadi Aslanım, elini çabuk tut! Akşama kadar daha on bin kişi BAKACAK… Sıradakiiiii! Uyuma!”…” [  Sanat’ta ayrıntı (1)  ]

Veya kitap okumak… Jean Paul Sartre, Nazan Bekiroğlu, Toshihiko Izutsu, Henri Bergson, Mustafa Kutlu, Dostoyevski, Elif Şafak, Clausewitz, Sadık Yalsızuçanlar, Alber Camus ile sohbet etmek… Tik-Tak Zaman’dan kurtulup kendi Zaman’ını yaşaması insanın. Suyun resmine bakmakla yetinmeyen, su içmek isteyenler için var kitaplar. Mesnevî var, El-Munkızü Min-ad-dalâl, Kitab Keşf al Mânâ ‘an sır asmâ’ ALLAH al-Hüsna, Er-Risâletü’t-tevhîd var.

Kitap okumak bir eylem ya da bir fiil değil. Eser, Okur ve Yazar arasında kurulan, çok özel bir ilişki, bir yansıma adeta. Yazarın yaşadığı çağ, hayatı, vermek istediği mesaj kadar okurun kimliği de bu üçgenin bir parçası. O kitabı okumak için eline almış olan insanın beklentileri de kitabı okuyuş ve anlayışın bir parçası. Tıpkı kulaklarımızın müziğin bir parçası olduğu gibi.

Elinizdeki bu kitap Derin Düşünce yazarlarının seçtiği kitapların tanıtımlarını içeriyor. Bizdeki yansımalarını, eserlerin ve yazarların bıraktığı izleri. Farklı konularda 44 kitap, 170 sayfa. Zaman’a ayıracak vakti olanlar için… Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 3 Yorum

  2. Yazan:cb Tarih: Kas 7, 2010 | Reply

    aslında editör’e mailden yazacaktım ama sonra buradan yazayım istedim;

    ” Yürüyen merdivenlerde yürüyenlerden, asansör beklerken saatine bakanlardan mısınız? Son 10 yıldır biriktirdiğiniz 9 dakika 22 saniyeyi nası değerlendirmeyi düşünüyorsunuz? ”

    okuduğum günden bu yana her gün bu 9 dakika, 22 saniyeyi düşünüyorum, özellikle günü devirip, akşama erdiğimde; biriktirdiğimiz zamanları, israf ettiğimize varıyorum…

  3. Yazan:MY Tarih: Kas 8, 2010 | Reply

    Eyv. Cemile,

    ben de sana bir Türkü çalayim sitenin DJ’i olarak 🙂

  4. Yazan:emre Tarih: Kas 18, 2010 | Reply

    Zaman güzel bir konu. Hızlı yaşamak demişsiniz, zaman yetmiyor demişsiniz. Sorun bunlar değil bence sorun anı yaşamamak. Hep sonrayı ve önceyi düşünüyoruz. Kafamız bunlar ile meşgul olunca, anlar geçip gidiyor ve hiç birşey yapamayıp o andan zevk alamıyoruz o anı değerlendiremiyoruz ve hiçbirşey yapamıyoruz ve zaman kayıp ediyoruz. Bunu yapmamızın sebebi ise korkular, kaygılar ve problemlerimizdir. Yani zamanın yetmeme sebebi hastalıklı problemli bir zihne sahip olmamızdır. Çünkü Türkiye de yaşıyoruz.(bu ifade politik değil kültürümüz ile ilgili)

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin