Gabbeh / Mohsen Makhmalbaf (1996)
By Suzan Nur Basarslan on Mar 18, 2011 in Aşk, İnsan, Sanat, Sinema
Sevda alıp başını gitmek ister ve tamamlanmak. Geride bıraktıklarına dönüp bakmak istemez, gördüğü sadece görebildiğidir, peşinde olduğu/peşinden gelen… ve öyküler gizlidir insanın yüreğinde, gözlerinde, kelimelerinde, yüreğinden sızan her şeyde: resimde, şiirde, öyküde, nakışta, kilimde… Eğer gözleriniz anlamı yakalamakta mahirse, gördüğünüz sadece şey/nesne değildir. Aşar onu muhayyileniz ve o şey’de gizlenen yüreği renk renk görürsünüz/izlersiniz. Doğu’da aşklar hep bilinmezliğe gebedir, çoğunlukla da ayrılıkla hem-demdir. Doğu’da aşk, bu yüzden, söylencelerle vücut bulur. İlmek ilmek yüreklerde dokunur, renk renk yüreklere dokunur. Mavi kavuşma, sarı mutluluk, yeşil bereket, kara ölüm, hüzün, ayrılık… olur ama bir şekilde dile gelir, bir şekilde.
Mohsen Makhmalbaf’ın yönetmenliğini yaptığı 1996 yılı İran yapımı bir film, Gabbeh.
Bir kilimin(gabbeh) kişileşerek(Gabbeh Hanım) yaşadığı aşkı anlatması üzerine kuruludur. Olayları yaşayan kişinin yıllar sonraki haliyle bir arada, geçmişine -o an izliyor gibi- bakması ve olayları anlatması filmdeki ilginç buluşlardan biridir. Aynı anda hem yaşanan hem de izlenen bir hikâyedir/masaldır izlediğimiz. Yine, sadece anlatıcı kişinin değil, nesnelerin de hikâyeler arasında geçişler yapması, yaşlı adamın -hiçbir karede yüzünün gösterilmediği/uzak tutulduğu- gençlik halini dillendirmesi, tabiata ait her katmanın hikâyenin tamamlayıcı unsurlarından biri olması, göçebe kültür’ün ‘aşk’ tem’inde belirli bir ritimde anlatılırken; keçiden yüne, yünden ipliğe, iplikten tezgâha, tezgâhtan bütüne kavuşana kadar bir kilimin kendi öyküsünün de anlatılması ile farklı hikâyelerin iç içe girdiği bir bütündür bu film.
Yerel kültür ve gelenek yalın bir dille verilirken, kullanılan sembolik dilin anlatımı zenginleştirdiği görülür. Özellikle kadına dair haller, doğum ve ölüm sembollerin arkasından ya da insan dışı canlılarla izleyiciye sunulmuştur. Bir kadının bedeni kadar, bir çocuğun ölümü de saklanan unsurlardandır bu filmde. Gerçekliğin kırıldığı çoğu yerde, çizgi filmlerde karşılaşılan kimi sahneler karşımıza çıkar(Özellikle tablo gibi sunulan yeşillik, gökyüzü, su’dan bir elin renkleri… aldığı sahneler). Kamerayı dondurmak, boyutta oyunlar oynamak, doğal, yalın akışın yerini kimi yerlerde metaforik hatta kimi yerlerde yapay anlatıma bırakmak… filmdeki dikkat çeken hatta yadırganan yönler.
Rengarenk bir film Gobbah. Makhmalbaf’ın sinemaya dair renk tercihinin de göstergesi. Yalın gibi duran ama farklı anlatım tarzlarını bir araya getiren ve bunu yaparken, geleneği yeni tekniklerle harmanlamaktan çekinmeyen bir yönetmen Makhmalbaf.
İranlı yönetmenler cidden çok cesurlar. Deneysel denilebilecek teknikleri uygulamaktan çekinmiyorlar. Makhmalbaf’ın Gabbeh’i, bunun göstergesi. Şiirler söylenirken, sözlü edebi kültür yansıtılırken, birden gökyüzüne uzanan bir el size bir şeyleri işaret ederek anlattığı hikâyenin gerçekliğini kırabilir; doğallığı yapay bir unsur takip edebilir; sizi hikâyeden koparıp anlatıcı kişinin bugününe döndürebilir; geçmişte söylenen diyalogu bugün söyletebilir; yalın ve doğal anlatım yapayla yer değiştirebilir; bir sembol, gerçekliğin yerini alabilir; hikâyenin ilerlemesi için sizi ve kahramanını, başka bir kahramanın su doldurmasını beklemek zorunda bırakabilir… Eleştirileri göğüslemek anlamına geliyor bu tarz, başarısız bulunmayı göze almak, klasik sinema dilinin dışına çıkmak. Kaç yönetmen buna cesaret edebilir ki?
Bu filmi beğenir misiniz, fazla değil, eğer istediğiniz, izlediğiniz/alışık olduğunuz tarzda bir şeyler izlemekse. Harika bir film değil, hatta yadırgayacağınız tekniklerle dolu, ama geleneğin, kültürün, aşkın, bunlara dair kodların farklı bir anlatım tarzında karşınıza çıkması sizi şaşırtsa da, sinemanın farklı anlatım dillerini/tekniklerini görmek ve tabiata dair nefis görüntüleri kaçırmak istemiyorsanız, bu filmi izlemelisiniz.
1 Yorum
Yazan:onur Tarih: Nis 3, 2014 | Reply
Bence süper hatta mükemmel emeği geçen herkese selam olsun