RSS Feed for This Post

BDP… Sivil itaatsizlikten sivil serseriliğe doğru

 Yönetmenliğini Sinan Çetin’in yaptığı, Metin Akpınar ve Kemal Sunal’ın başrollerini paylaştığı harika bir filmdir Propaganda. 1948’de ulusal sınırların dikenli telle kapatılması sonucu ortadan ikiye bölünen Hisli Hisar kasabasını anlatır. Kasabayla birlikte hayatlar ve insanlar da parçalanır… Komik ve acıklı bir ulus-devlet eleştirisidir aslında bu film. Aklımdan hiç çıkmayan (bence) en güzel sahnesi ise köyün delisinin sınıra kadar gelip poposunu öbür tarafa geçirmesi ve “haydi, tutuklayın onu!” diye haykırmasıdır.

 Ulus-Devlet öyle saçma bir şeydir ki bir delinin sorgulamasına bile dayanamaz. Zira koyunu çobandan, çobanı kasaptan, öğretmeni öğrencilerinden ayıran bu sınır, bu SINIRI DAYATAN KANUN saçmadır. Bu kanunu azıcık, ucundan ihlâl ederek ne kadar saçma olduğu gözler önüne serebilirsiniz, kırıp dökmeye gerek yoktur. Delinin bu hareketi güzel bir sivil itaatsizlik dersidir aslında.

 Sivil itaatsizlik Gandhi’yi ve Martin Luther King’i çağrıştırdığı için saygı uyandıran bir kavram ama tam olarak ne olduğunu tarif etmek zor. Bir kere işin içinde bir itaatsizlik var. Yani kanunlara aykırı bir şeyler yaparak halkın dikkatini üzerinize çekmek, mümkünse desteğini kazanmak söz konusu. Diğer yandan “sivil” yani medenî bir boyutu var. İster Latince isterse Arapçasına bakın, uygarlığa, sivilizasyona, medeniyete bir vurgu var. Sivil itaatsizliğin GÜCÜ VE ZEKÂSI tam da burada yatıyor: Aptal ve/veya ırkçı bir kanunun saçmalığını ispat etmek için o kanunu herkesin gözü önünde çiğneyeceksiniz. Ama kimsenin burnu bile kanamayacak. Tam da bu sebeple yani kimseye zarar vermeden yaptığınız bir şey “yasak” olduğu için Sivil itaatsizlik söz konusu. Halk kanıksanmış olan bir zulmü siz dediğiniz için değil bizzat şahit olarak, kendi aklıyla fark edecek. Yasakların gereksizliğini, saçmalığını o kadar çok insan o kadar NET bir biçimde görecek ki devlet, polis, hükümet yalnız kalacak. Çünkü siz yazılı kanunların üzerindeki bir kanuna, vicdana ve akıla hitab edeceksiniz.

 Her itaatsizlik “sivil” değildir

 1950’li yıllarda Kıbrıs’taki sorunlar yüzünden kamuoyu gerilmişti. İstanbul Expres gazetesi “Atamızın evi bombalandı” manşeti bardağı taşıran son damla oldu:

 “… İlk saldırı saat 19.00 sıralarında Şişli’deki Haylayf Pastanesi’ne yapıldı. Ardından büyüyen kalabalık Kumkapı, Samatya, Yedikule, Beyoğlu’na geçerek gayrimüslimlerin toplu olarak yaşadığı birçok semtte önce Rumların, ardından da Ermeni, Yahudi ve hatta yanlışlıkla bazı Türklerin dükkânlarına saldırarak yağmaya başladı. İstanbul’daki Rum azınlığın ev, işyeri ve ibadet yerlerine yönelik bu saldırılarda emniyet pasif bir tutum sergiledi. Rum vatandaşların adresleri hakkında önceden bilgi sahibi olan, 20-30 kişilik organize birliklerin kent içindeki ulaşımı özel arabalar, taksi ve kamyonların yanı sıra otobüs, vapur gibi araçlar yardımıyla sağlandı. 7 Eylül sabahına kadar süren saldırılarda aralarında kilise ve havraların da bulunduğu 5.000’den fazla taşınmaz tahrip edildi ve milyonlarca dolarlık mal sokaklara saçılıp, yağmalandı. İstanbul’un her yerinde yağmalar aynı yöntemle yapıldı. Dükkânlara saldıranlar önce vitrinleri taşlayarak kırdılar ya da demir parmaklıkları kaynak makineleri ve tel makasları yardımıyla açtılar, ardından içerideki alet ve makineleri dışarı çıkararak paramparça ettiler. Kiliseler ve mezarlıklar da payını aldı: Kiliselerin içindeki kutsal resimler, haçlar, ikonalar ve diğer kutsal eşyalar tahrip edildiği gibi, İstanbul’da bulunan 73 Rum Ortadoks kilisesinin tamamı ateşe verildi.” (Kaynaklar)

 Kıbrıs’taki soydaşları için barış isteklerini, meşru siyasî taleplerini kilise yakarak, yüzlerce Hıristiyan kadına tecavüz ederek ifade eden bu insanların sivil itaatsizlik yaptıkları söylenebilir mi?

İnsanlığı bilerek ve isteyerek terk eden, haklı(?) öfkesini tepkiye çeviren, hayvan gibi davranan bu insanlar Kur’an’a göre “hayvandan da aşağı” bir derekeye düştüler. Önce Rum kanı/geni taşıdığı bahanesiyle Rumlara, sonra Hırıstiyan olduğu için Ermenilere, sonra canları kime isterse ona saldıran bu sürü Türkiye’nin tarihine silinmeyecek bir utanç sayfası yazdı.

 Martin Luther King’in liderliğindeki Zenci hareketi de 6-7 eylül olayları gibi 1955’te gerçekleşti. Zenci Rosa Parks otobüste yerini bir beyaza vermeyi reddetti. Kanunları çiğnedi ama kimsenin burnunu kanatmadan. Alabama’da zenciler otobüsleri boykot ettiler. Otobüse binMEmek diye bir suç da yoktu zaten! Halkın dikkatini ırkçı uygulamalara çekmekti amaç. Martin Luther King tutuklandı ama sonunda kazandılar. Otobüslere molotof kokteyli atarak yolcuları ve sürücüleri yakabilirlerdi ama bunu yapmadılar. Çünkü bu polisin uygulamakta olduğu şiddeti meşru gösterirdi.

 Bugün adına ister KCK diyelim ister BDP, milliyetçi Kürtler ne yazık ki bütün Kürtlerin siyasî geleceğini bir çıkmaza sokuyorlar. George W. Bush gibi “ya bizdensin ya da onlardan” diyerek Kürtleri BDP ile AKP arasında seçim yapmaya zorluyorlar. Oysa üçüncü, dördüncü,.. yüzüncü yollar olmalı Kürtler için. İstanbul’da otobüs yakarak, Diyarbakır’da dükkân taşlayarak “işte Kürtler ancak bu kadar” dedirten, Kürtlerin saygınlığını zedeleyen BDP ne yazık ki parti ismine aykırı davranıyor. Barış’ın Demokrasi’nin ve Kürtlerin ismini kirlettikten sonra sıra Sivil İtaatsizlik’e geldi. Böylesi güzel bir geleneğin Türkiye’deki temsilcisi olmak yerine şiddeti tercih eden bu parti Kürtlere ne getirebilir?

 Son olaylarda bir genç vuruldu ve öldü. Bilmiyorum polis kurşunu muydu? Ama dikkat ettiniz mi kamuoyunda ne kadar az yankı buldu bu olay? Milliyetçi Kürtlerin molotof kokteylli, taşlı, sopalı eylemleri ne çabuk eritti Kürtlere karşı oluşan hassasiyeti?

 Bundan sonra ne olur?

 Kısa bir süre önce bir tartışmada aşağıdaki yorumu yazmıştım. AKP hükümeti, genel olarak devlet ve hatta 80 yıldır bu duruma göz yuman bizler elbette masum değiliz. Ancak son yıllarda bir çok fırsat doğdu, doğuyor. Bu sebeple Sivil itaatsizlik kavramını sömüren, siyasî taleplerini şiddet yoluyla ifade eden BDP’nin Kürtlere büyük kötülük ettiğini düşünüyorum: 

Ne olacak? Sürdürülebilir Haksizlik ile bir tür sivil serserilik arasina sıkısıp kalacak Kürt siyaseti.

çünkü devlet VE Hükümet (bu ikisi çok sık karistiriliyor) bildik ulus-devlet tasavvurunu terk etmiyor, edemiyor. YSK baskaninin ya da görev süresi bitmekte olan anayasa mahkemesi baskaninin fotograflarina bakin web üzerinde. Bürokrasinin vicdansizlastirdigi bu tür insanlardan daha çok var devlet içinde. Bunlar emekli olacaklar azar. Bir kisminin yerine kendileri gibi tipler konacak.
(Bkz. Hiç kimsenin Tiranlığı: Marx, Arendt ve Bürokrasi )

Kürt aydinlarinin bir kisminda “her halk hareketi zafere ulasir” gibi bir önyargi var. Genel olarak solcular da “hakliyiz kazanacagiz” gibi sloganlari ata ata bir süre sonra inanmaya baslarlar. Bu dogru degil. Kuzey Irlanda, 1915 felaketi, Fransa’nin korsika bölgesi, ispanya’nin basklari, Dogu Türkistan Türkleri..

Her hakli kazansaydi mücadele olMAzdi, deterministik olurdu, adalet ve iyilik teklif edilmezdi, suyun 100°C’de kaynamasi gibi bilimsel bir netice olurdu. Bilimsel/tarihsel determinizm marxistlerin sevdigi bir ilkedir ama YANLISTIR. (Bkz. “Din Toplumun Afyonudur” (Karl Marx) )

Her hakli kazansaydi Madagaskar’dan, Cezayir’e, Vietnam’dan Fildisi sahillerine kadar bir cografyada eziyet eden Fransa hep kaybederdi. Böyle olmadi. Olmuyor.

Kürtler ne yapiyor? Ne yapacak? Kürtlerin siyasi çabalari ne yazik ki Kürtçülük ile AKP-cilik arasinda. Bugün bunlarin disinda güçlü bir söylem yok.

Sivil itaatsizlik virajini alamadi Kürtler. Alamiyorlar ya da “birileri” aldirmiyor, müsade etmiyor. Ankara? Imrali?

Kürtlere biçilmis bir “yaramaz çocuk” rolü var. Hem Ankara’nin isine geliyor bu hem de Imrali’nin. Siddete, ani tepkilere, saldirganliga dönüsmeden, bireysel farkliliklari TEK BiR POTADA eritmeden, bir GÜRUH haline gelmeden tepki verebilecek mi Kürtler? Diger siyasi partilerde varlik gösterip diger yandan “Kürt” partisi olsa bile Türkleri içlerine alabilecekler mi?

Bu iki soruya “evet” demeyi çok isterdim ama gelecek yillarda mümkün gözükmüyor. Egitim görmüs, maddî anlamda kaybedecek seyleri olan Kürtler GÖNÜLLÜ OLARAK asimile olmayi tercih edecekler gibi geliyor bana. Geriye kalanlar ise egitimsiz ve kolay manipüle olan issiz gençler olacak. Gidemeyenlerin partisi, gidemeyenlerin dernegi, Kürt kimliginden baska kaybedecek bir seyi olMAyanlarin siyasi hareketi ise marjinallesmeye mahkum.

Türkiye ekonomisi güçlü, diplomatik baski vb de gelmez bu saatten sonra. Sürdürülebilir haksizlik ile sivil serserilik kiskacinda bir Kürt hareketi görecegiz gibime geliyor artik. çünkü Kürt liderler soyut bir Kürtlük algisina çakilip kaldilar, federasyon, ulusal simge vb onlarin gözünde ekmegin, can güvenliginin, egitim hakkinin, geri dönüsün üzerinde bir deger tasiyor. Kürt liderlerin öncelikleri ile Kürtlerin öncelikleri arasindaki uçurum büyüyor. Tipki “Türkiye iran olmasin” diye kiyameti koparan laikçiler gibi Kürt elitleri “normal” Kürtlerden kopuk bir sekilde düsünüyor ve kopuk bir sekilde siyaset üretiyor.

 

 

 

… Bu konu ilginizi çektiyse…

Türkiye bölünür mü?

“Bebek katili! Vatan haini!…” PKK terörünü lanetliyoruz ama devlet eliyle işlenen suçlara karşı daha bir toleranslıyız.  “Kürtler ve Türkler kardeştir” diyenlerin kaçı “sen benim kardeşimsin”  demeyi biliyor Zaza, Sorani, Kurmanci dillerinde? Ülkemizin terör sorunu ne PKK ne de Kürt kimliğiyle sınırlanamayacak kadar dallandı, budaklandı. Bazı temel soruları yeniden masaya yatırmak gerekiyor: (*) Kürtler ne istiyor? (*)  İspanya ve Kanada etnik ayrılıkçılıkla nasıl mücadele etti? (*) PKK ile mücadelede ne gibi hatalar yapıldı? (*) İslâm ne kadar birleştirici olabilir? Töre cinayetlerinden Kuzey Irak’a terörle ilgili bir çok konuyu ele aldığımız 267 sayfalık bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirin.

 

 Türkiye’nin Ulus-Devlet Sorunu

Devlet gibi soğuk ve katı bir yapı bizimle olan ilişkisini hukuk yerine ırkımıza ya da inançlarımıza göre düzenleyebilir mi? GERÇEK hayatı son derecede dinamik ve renkli biz “insanların”. Birden fazla şehre, mahalleye, gruba, klübe, cemaate, etnik köke, şirkete, mesleğe, gelir grubuna ait olabiliriz ve bu aidiyet hayatımız boyunca değişebilir. Oysa devletimiz hâlâ başörtüsüyle uğraşıyor, kimi devlet memurları “ne mutlu Türk’üm” demeyenleri iç düşman ilân ediyor, Sünnî İslâm derslerini zorla herkese okutuyor… Bizim paramızla, bizim iyiliğimiz için(!) bize rağmen… Kürt sorunu, başörtüsü sorunu, Hıristiyan azınlıklar sorunu… Bizleri sadece “insan” olarak göremeyen devletimizin halkıyla bir sorunu var. Türkiye’nin “sorunlarının” kaynağı sakın ulus-devlet modeli olmasın? 80 sayfalık bu kitap Kurtuluş savaşı’ndan sonra Türkiye’ye giydirilmiş olan deli gömleğine işaret ediyor.  Ne mutlu “insanım” diyene! Kitabı buradan indirin.

 

Türk milliyetçiliği birleştirir mi yoksa parçalar mı?

 İllâ ki bir tutkal/çimento mu gerekiyor? Milliyetçilik tutkalı adil ve müreffeh bir düzene alternatif olabilir mi? Adaletin, hukukun hâkim olmadığı ortamlarda Türklerin kardeşliği ne işe yarar? Belki de Türk Milliyetçiliği diğer milliyetçilikler gibi yok olmaya mahkûm bir söylem. Çünkü var olmak için “ötekine” ihtiyacı var. Ötekileştireceği bir grup bulamazsa kendi içinden “zayıf” bir zümreyi günah keçisi olarak seçiyor. Kürtler, Hıristiyanlar, Eşcinseller, solcular…150 sayfalık bu kitapta Türk Milliyetçiliğini sorguluyoruz. Müslüman ve milliyetçi olunabilir mi? Türkiye’ye faydaları ve zararları nelerdir? Milliyetçiliğin geçmişi ve geleceği, siyasete, barışa, adalete etkisiyle. Buradan indirin. 

Trackback URL

  1. 65 Yorum

  2. Yazan:mrtnrn Tarih: May 4, 2011 | Reply

    bu ülkede ulus-devlet modelinin sakat yönleri artık bir nebze de olsa açık bir şekilde dile getirilmeye başlandı… diğer taraftan Kürt sorunun varlığı da yavaş yavaş görülüyor… oldu ya da olmadı ama sorunun çözümüne yönelik bazı olumlu adımlar da görmedik değil…
    ancak diğer taraftan sorunu çözeceğiz diye karşımıza elitist-“Kemalist” yeni bir Kürt sınıfı çıkarma tehlikesi ile karşı karşıya olduğumuzu da görmemiz gerek…
    tecrübe derseniz bu konuda yakın tarihimiz bize yeter de artar bile…

  3. Yazan:aziz yılmaz Tarih: May 4, 2011 | Reply

    Bir yerden okumuştum,bilge insan Konfiçyus’un yaşadığı dönemde Çin İmparatorundan kendisine ülkede adalet tesis etmesi için yüksek bir makam teklifi gelmiş.Malum Konfiçyus bilgeliği kadar dürüst, haksever bir zatmış.Lakin bu teklifi yine de nazikçe geri çevirir.Gerekçesi, devlet işleriyle kendi yaşam felsefesi ve yöntemlerinin pek bağdaşamaycağı yönünde duyduğu kaygıdan ötürüdür.Ancak İmparator,yöntemlerine hiç karışmayacağı, sınırsız yetkiyle donatacağına dair söz verir ve görevi almaya ikna eder kendisini.Görevi bizim eski zamanlardan bildiğimiz kadılık makamı gibi bir şeymiş.Başkadı diyelim.Neyse,gel zaman git zaman derken tam da bizim Konfiçyusun görev alanıyla ilgili bir hırsızlık vakası olur.Olay Konfiçyusa intikal eder.Konfiçyus,hırsızın salıverilmesi,soyulan zengin adamın ise tutuklanması yönünde karar alır.Tabi İmparator şaşırır bu ilginç karara.Normalde hırsızın tutuklanıp cezalandırılması beklenirken tersinin olması pek anlaşılır gibi değildir çünkü.Bu tuhah adalet şekline pek akıl erdirmez imparator.Ortada dönen bu tersliği öğrenmek için ağzını yoklar Konfiçyusun.O ise, gayet doğal ve sakin biçimde “bakın yöntemlerimin bildik devlet yöntemlerine pek benzemediği hususunda sizi uyarmıştım,siz de görmüş oldunuz,o halde yol yakınken gelin vazgeçin bu işten beni görevden azledin”der.Tamam der İmparator,”daha yolun başında icraatın buysa yapacak bir şey yok,zaten beni uyarmıştın,özgürsün” demiş ve görevine son vermiş.
    Ancak tam da ayrılırlarken asıl merak ettiği soruyu sormadan edememiş İmparator “Anlaşıldı,belli ki yöntemlerimiz farklı bunu anladım da, sahi neden hırsızı saldın da malı çalınmış adamı içeri tıktın? sadece bunu merak ediyorum”.
    Konfiçyus ise yine bilge ve sakin edasıyla,”sorun da bu ya”demiş ve devam etmiş “Eğer gerçek bir soyal adalet olsaydı bu adam bu kadar zengin,birileri de çalmak zorunda kalıp hırsız olmazdı.Benim adalet anlayışıma göre asıl hırsız insanların emeğini sömürerek haksız kazanç sağlayan zengin adamdır,onun için de asıl cezalandırılması gereken odur”.

    ***************
    Hikaye bu ya,bizim şu “serserilik” meselesinin altında yatan neden büyük deha Konfiçyusun kurduğu adalet mantığından çok da farklı değil.

    Hırsızlık kötüdür elbet.Şiddet de öyle.Keşke hırsızlık denen şey hiç olmasa…Ve keşke insanlar kırıp dökmeden konuşup anlaşabilse.

    Ne var ki yaşadığımız dünya henüz bu beklentilerin hayata geçebilecği bir dünya olmaktan çok uzak.Umulur ki biz görmesek de bizden sonraki nesiller kavgasız bir dünyada bir arada yaşamayı başarsınlar.Çok mu ütopik?Belki de değil.Lakin hoşgörü,ötekine saygı,beraber yaşayabilme azim ve erdemi adına hiçbir temel altyapı,insani çaba,emek,proje…yokken yeryüzünün cennete dönüşmesini beklemek sanırım bir düş olarak kalacak.

  4. Yazan:MY Tarih: May 5, 2011 | Reply

    Konfiçyüs degil de komünistyüs diyelim isterseniz 🙂

    Marx’in burjuva düsmanligini hatirlatti bana yazdiklariniz. Zengin = Kötü, Fakir = iyi.

    6-7 Eylül 1955’te Hristiyan ve Yahudileri öldüren, tecavüz eden, mallarini yagmalayanlarin hepsi kurbanlarindan daha fakirdi. Haa derseniz ki “o rumlarin, ermenilerin bir kismi haksiz kazanç elde etmis” o zaman bunu ispat etmek gerekir. Ama bunun hesabi mahkemede sorulur. Adamin gencecik kizina saldirarak degil. ADALET baska seydir, iNTiKAM baska Aziz Bey kardesim.

    sizin yaklasiminiza göre Hirant Dink’i öldüren Ogün Samast’i da affetmek gerek. “ah caniiim, kimbilir ne zorluklar yasadi çocukken” demeliyiz. Diyarbakir 5 nolu askeri cezaevinde Kürtlere iskence yapanlar? Onlari da affedelim. Belki babalari her gece onlari dövüyordu? Hiç sefkat görmediler ki…

    Dersim’de 1938’de 80 bin Kürdü katleden, bazilarini diri diri yakanlar? Bunlari da affetsin sizin orak-çekiçyüs bilgeniz o zaman. çünkü Dersimli köylülerin tavuklari ve inekleri vardi ama “zavalli” erler fakirdi sivil hayatta?

    Aziz Bey, molotof kokteyli atTIRan Boz-Kürtler ve Hirant Dink’i öldürTen Boz-Kurtlarin ayni takimdan oldugunu nasil görmüyorsunuz? Mardin’de, Diyarbakir’da okuyan ya da alin teriyle çalisip kazanan Kürtler birilerine “kötü örnek” oluyor ve onlarin dükkânlari bunun için yakiliyor. Ama sizin bu derecede Kürt milliyetçiligine savrulmaniza çok sasirdim.

    KADER, ÖZGÜR iRADE, SORUMLULUK konulu yazilari ve altindaki tartismalari hiç okumamis gibi konusuyorsunuz. Insan bir makine midir ki yaptiklarindan sorumlu olmasin? Kürtlere biçilen “yaramaz çocuk” rolüne ilk direnmesi gereken insanlardan biri siz ve sizler gibi aydin Kürtlerdir.

    Selam ve muhabbetle

  5. Yazan:aziz yılmaz Tarih: May 5, 2011 | Reply

    Konfiçyüs degil de komünistyüs diyelim isterseniz

    Nereye yoracağınızda özgürsünüz.Ben okuduğum bir metni paylaştım.Konfiçyüs olarak geçiyordu,hikayedeki ana tema komünizmi çağrıştırıyor olabilir.Lakin komünizmi insanlığın tek umudu olarak yüceltmeyi amaçlamadım.Sonuçta komünizm de iktisat temeline dayalı bir doktrin,toplumsal bir sistem-dir.Dolayısıyla her düşünce akımı gibi eğrileri ve doğrularıyla tartışmaya açıktır.Ki bu düşünce sistemini konu alan oldukça doyurucu güzel makalelere imza attınız.Bu sizi ne kadar komünist yapıyorsa benim komünizmim de o kadardır sanırım:)

    Marx’in burjuva düsmanligini hatirlatti bana yazdiklariniz. Zengin = Kötü, Fakir = iyi.

    Hayır,salt “düşmanlık”la açıklanabilecek denli basit bir konu değil bu.Bir kere Marks bir burjuva çocuğudur.Ait olduğu sınıfa düşmanlık derecesinde antipati duyması bana göre daha ilginçtir ve üzerinde düşünmeye değerdir.Burjuvazinin kötülük üretttiğine dikkat çekmiştir.Halıhazirda işleyen dünya sistemi de kendisini haklı çıkarmıştır.Ha,bu kötülükleri önleyecek alternatif komünizm değil derseniz size katılırım;kominizm adı altında insanlığın hangi cenderelerden geçtiğini hep beraber gördük.
    Ancak burada bir hatırlatma yapmak durumundayım.Marks sandığınız gibi dünyaya “Zengin=Kötü,Fakir=İyi”denklemiyle bakan bir düşünür değildir.İsterseniz Zengin/Fakir’i Güçlü/Zayıf olarak değiştirelim,Marks kesinlikle zayıfı/fakiri kutsamaz.Aksine tam da burjuva ahlak ve prensiplerine,temel ilkelerine göbek bağıyla bağlıdır.Zira yaşadığı dönemde Avrupanın sömürgeci/yayılmacı anlayışına ya çok az yer vermiştir çalışmalarında ya da hiç dokunmamıştır bu kısmına.Vahşilere medeniyet götüren,mevcut kaynakları doğru kullanamayan geri kalmış bu insan topluluklarına kültür ve birikim ihracı gibi algılamıştır Batı’nın bu istilasını.En azından bu okumanın dışına çıkabilecek ciddi bir eleştiri bulamazsınız o çağda gerçekleşen barbar istilalara.Ne Manifesto’da ne de Kapital’de.
    Neyse biz Marksı şimdilik bir kenara bırakalım.

    Önemli olan kötülüğü üreten “kaynağı”bulabilmek.Bana sorarsanız gerçek adaletin olmadığı yerde fakirlik de kötülük üretebilir, zenginlik de.Tıpkı teknoloji veya modernizmin insan eliyle kötülüğe dönüşebileceği gibi,tıpkı dinlerin ve modern ideolojilerin insanlığa doğrulmuş ölümcül bir silaha dönüşebileceği gibi.Sorun bence buradadır,taşlar yerli yerine oturmamış ve bir takım arızalar mevcutsa insan eliyle her şey kötülüğe çevrilebilir/her şeyden kötülük üretilebilir.Zannımca sadece bizdeki toplumsal sıkıntılar değil,tüm dünyada yaşanan kaosun temelinde bu vardır.Kısacası zihniyet dediğimiz bir şey var…Dönüştürecek formülleriniz yoksa elinizde patlar.

    6-7 Eylül 1955′te Hristiyan ve Yahudileri öldüren, tecavüz eden, mallarini yagmalayanlarin hepsi kurbanlarindan daha fakirdi. Haa derseniz ki “o rumlarin, ermenilerin bir kismi haksiz kazanç elde etmis” o zaman bunu ispat etmek gerekir. Ama bunun hesabi mahkemede sorulur. Adamin gencecik kizina saldirarak degil. ADALET baska seydir, iNTiKAM baska Aziz Bey kardesim.

    Ah Mehmet bey kardeşim,keşke meramımı anlatabilecek sözcüklerim olsaydı.Adaletle intikamı karıştırdığımı düşünüyorsunuz.Oysa ne bu yorumumda ne de başka yorumumda şiddeti mazur ve meşru görecek bir ifadem olmadı asla.Bundan sonra da olmayacak inşallah.İnanın şu son günlerde yaşanan olaylardan dolayı duyduğum acı ve ızdırabı bilseniz bana yöneltiğiniz eleştirileri bir kez daha düşünerek yapardınız.Ziyanı yok eleştiri sizin gibi kıymetli birinden gelmişse sanırım benim de bir kez daha düşünmem gerekecek.Lakin şiddeti,intikam duygusunu asla tasvip etmedim ve etmiyorum.Yukarıda da uzun uzun değindiğim gibi bu,şiddet ve öfkeyi bir haklandırma veya gerekçelendirme değil.Kötülüğü üreten,toplumsal arızalara sebebiyet veren kaynağı doğru teşhis edelim diyorum.Ortada bir hastalık var,hastalığın niteliği üzerinde duracağımıza nasıl tedavi edebiliriz’e geçmek durumundayız.Düşünün,adamın biri cinnet geçiriyor,alıyor pompalı tüfeği ve kendi çoluk çocuğunun canına kıyıyor.Ne diyeceğiz?Canım adamın kendine göre sebepleri vardır demek elbette doğru değil.Dolayısıyla adamı o hale getiren sebeplerin derinlerine inilmediği sürece benzer olayların önüne geçmek zordur.Kısaca sadece kınamakla olmuyor,bizler kötü olanı istediğimiz kadar kınayalım,o hastalıklı yapı sadece kınamakla tadavi olmaz.Budur anlatmak istediğim.

    sizin yaklasiminiza göre Hirant Dink’i öldüren Ogün Samast’i da affetmek gerek. “ah caniiim, kimbilir ne zorluklar yasadi çocukken” demeliyiz. Diyarbakir 5 nolu askeri cezaevinde Kürtlere iskence yapanlar? Onlari da affedelim. Belki babalari her gece onlari dövüyordu? Hiç sefkat görmediler ki…

    Dersim’de 1938′de 80 bin Kürdü katleden, bazilarini diri diri yakanlar? Bunlari da affetsin sizin orak-çekiçyüs bilgeniz o zaman. çünkü Dersimli köylülerin tavuklari ve inekleri vardi ama “zavalli” erler fakirdi sivil hayatta?

    Doğrusu bu alaycı tavrı size hiç yakıştıramadım Mehmet bey.Ne alakası var Konfiçyüs’ün orak-çekiçle.Bir kıssa aktardım,Konfiçyus değil de Nasrettin Hoca’ya da atfedilebilirdi.Neden bu kadar ideolojik aldınız gerçekten şaşırdım.Binlerce yıl önce yaşamış bir insandır Konfiçyüs.Orak-çekicin tarihçesi ise epi topu bir asırdır.Size göre bilgedir/değildir anladım da neden “benim orak-çekikyüs bilgem”oluyor onu anlamadım.Makalelerinizde sayısız düşünürden alıntılar yaptığınız olmuştur.Muhtemelen hepsine yüzde yüz katılmamış,kendimce itiraz edebileceğim noktalar olmuştur,eleştiriye açık olduğunu düşündüğüm bir konuyu ben olsam size bu tarz hitab ederek vurgulamazdım.Neyse sorun değil,bir dahaki sefere Nasrettin Hoca’dan ya da Bektaşi’den aktarırım kıssalarımı ben de:)

    Affetme meselesine gelince.Aslında aktardığım kıssada affetmeden ziyade suç ve kötülük üreten paradoks’a dikkat çekilmiş.Hırırsızın salıverilmesi elbette hukuki yönden tartışmalı bir karar.Dostoyevsinin Suç ve Cezasındaki Raskolnikov’u hatırlayın,biraz benzerdir.Raskolnikov’u yaşlı bir kadını”işe yaramaz,cimri,bencil biri”olduğundan öldürmesi hafifletici bir neden de değil,insan canına kıymayı mazur gösterebilecek bir gerekçe de değil.Bunlar ayrı konular diyebilirsiniz,tartışılır elbet,Raskolnikov’un içine düştüğü kimlik bunalımıyla aktardığınız katliamlar ve insanlık suçları,bugün şahit olduğumuz moltoflu tolumsal şiddet psikoloji vs birbirinden farklı olabilir.Lakin insan psikolojisine sirayet eden sebep ve sonuçları itibariyle birbirne benzerdir.Tezahür biçimi şekilde farklı olsa dahi insan ruhunda taravmalar yaratan yönü itibariyle benzer kaynaklardan beslenir şiddet yatkınlığı.Ogün Samsatları,insanları diri diri yakan molotof katillerini hiçbir cezai işlemden ya da rehabiliteden geçirmeden topluma salalım demiyorum.Hukuk denen bir şey var elbette işleyecek ve işlemeli.Ancak Ogün Samsat’ları,taş ve moltof atan çocukların çoğalmaması için bir şeyler yapılmalı.Peki ne yapılıyor bu konuda.Tek suçlu Ogün mü?Hani diğer asıl suçlular,tetikçiler,hedef gösterenler?Tek bir tanesi mahkeme önüne çıkarılmış mıdır?Hrantı hedef tahtası haline getiren gazitecilerden hesap sorulmuş mudur?Hrantı makamına çağırarak tehdit eden vali ve adı her nedense açıklnmayan diğer kişi aydınlığa kavuşturulmuş mudur?Kaldı ki devletçe işlendiği aşikar olan bu cinayet dahi karanlığa terkedilmiş ve üstü resmen örtülmüştür.Peki bu zihniyet aşılmadıkça sabahtan akşama kadar Ogün’nün “katilliğinden”dem vursak neyi çözeceğiz?

    Aziz Bey, molotof kokteyli atTIRan Boz-Kürtler ve Hirant Dink’i öldürTen Boz-Kurtlarin ayni takimdan oldugunu nasil görmüyorsunuz?

    El insaf diyorum Mehmet bey, vallahi dilimde tüy bitti bu zihniyetin “aynı takımdan”belki değil fakat aynı kaynaktan beslendiğine/oluştuğuna dair yazılar yazmaktan.Yani bunu görmüyor değilim sadece sizin tabirinizle şu Bozkurtları/Bozkürtleri topluma kazandıracak bir şeyler yapalım diyorum,hepsi bu.

    Mardin’de, Diyarbakir’da okuyan ya da alin teriyle çalisip kazanan Kürtler birilerine “kötü örnek” oluyor ve onlarin dükkânlari bunun için yakiliyor. Ama sizin bu derecede Kürt milliyetçiligine savrulmaniza çok sasirdim.

    Anlattıklarımın milliyetçilikle bir ilgisi yok,nereden çıkardınız bunu?Kürtlerin eliyle yapılan şiddeti meşru görüyorumuşum gibi bana haksızlık yapıyorsunuz.Neden yapıyorsunuz bunu,etnik kökenimi açıkladım diye her görüşümü Kürt milliyetçiliğne savrulmak olarak değerlendirmeniz gerçekten üzüyor beni.Peki nerede milliyetçiliğe savrulmuşum söyler misiniz?PKK’yı mı alkışladım,her koşulda BDP’nin siyasi hatalarını-veya intiharını-mı destekledim?Yoksa şiddeti meşru gösteren/bulan bir dil mi kullandım bugüne kadar?Peki söylediklerimi bir Kürt deği de başkası dillendirseydi-ki Kürt olmayıp da benzer tespitlerde bulunan sayısız Türk aydını var-Kürt Milliyetçisi mi olurdu?Bari siz böyle düşünmeyin Mehmet bey.Ben doğru yanlış gözlemlerimi aktarıyorum,olur olmaz yerde lütfen katılmadığınız her görüşü Milliyetçiliğe yormayın.Milliyetçilik yapmıyorum,görüşlerime katılmayabilirsiniz ama bana bu haksız ithamda bulunma hakkınız yok.

    Neyse uzun oldu.Sizi daimi bir dost olarak hatırlayacağım.Sizleri ve DD yazarlarını sevgiyle anmaya devam edeceğim.Birbirimizi daha iyi anlayabilecek barış dolu bir Türkiye dileğiyle hepinizi sevgiyle kucaklıyor Alahaısmarladık diyorum.Hoşçakalın.

  6. Yazan:Mehmet Bahadır Tarih: May 5, 2011 | Reply

    Neyse uzun oldu.Sizi daimi bir dost olarak hatırlayacağım.Sizleri ve DD yazarlarını sevgiyle anmaya devam edeceğim.Birbirimizi daha iyi anlayabilecek barış dolu bir Türkiye dileğiyle hepinizi sevgiyle kucaklıyor Alahaısmarladık diyorum.Hoşçakalın.

    İşte burasını okurken biraz korktum. Bu bir veda değil, değil mi Aziz Bey? Siz bu sitenin önemli şahsiyetlerindensiniz. Sizden çok şey öğrendim. İnceliği, güzelliği, insanlığı ve daha pek çok şeyi. Lütfen bu güzelliklerden beni/bizleri mahrum etmeyin…

    İki Mehmet de sizi çok seviyor buna emin olun…Ufak tefek fikir ayrılıkları olabilir. Bu birbirimizi sevmeye engel değil. Öyle değil mi Sevgili Abim ?

  7. Yazan:MY Tarih: May 5, 2011 | Reply

    “Boz-Kurtlari ve Boz-Kürtleri topluma kazandiralim” diyorsunuz. Tabi, elbette. Ama Konfiçyüz hikâyeniz bunu demiyor. Hirsizi affedelim, zengin adama ceza verelim diyor.

    “Benim adalet anlayışıma göre asıl hırsız insanların emeğini sömürerek haksız kazanç sağlayan zengin adamdır,onun için de asıl cezalandırılması gereken odur”

    Demek ki sizin ve benim banka hesaplarimizi karsilastirarak, tapu vs bakarak hangimizin daha dürüst oldugu pat diye çikacak ortaya? Mahkemeye gerek yok? Hannah Arendt anlatiyor, Hitler de hukukçularin, mahkemelerin gereksiz oldugunu savunurmus.

    1) Bütün suç zenginlerin,
    2) Bütün suç yahudilerin,
    3) Bütün suç kürtlerin, ermenilerin, düzenin, ….

    Yani bu ikinci yorumda 180° yön degistirdiniz. Kazin yanacagini gördünüz ve çevirdiniz. iyi yaptiniz. Yeni yönünüz bana uyar. Zaten PKK’LILARI AFFETMEK ve Terörist evlatlarımız ve Anzak leşlerimiz(!) gibi yazilarim yüzünden PKKli bile ilân edilmistim. Sizin böyle küsmeniz beni sasirtmadi onun için.

    yorumunuzda bir sürü güzel sey söylemissiniz ama ardindan “veda” kokan bir ifade ile bitmis. Ben buna “duygusal santaj” gözüyle bakiyorum. Hani bazi anneler vardir, çocuklarina “beni seviyorsan ispanak yersin” derler. Ne büyük iskencedir.

    Siz de “beni seviyorsaniz BDP, KCK… Kürt Milliyetçiligi… ne varsa seveceksiniz, molotof atanlari affedeceksiniz, suç onlarin degil düzenin, bunu böyle EZBERE KABUL EDECEKSiNiZ!” diyorsunuz. O siselere benzin dolduran serseriler hiç mi düsünmüyorlar masum insanlara zarar verebileceklerini?

    Hakli oldugunuz ve olmadiginiz yerler var. Ama duygusal santaj? Ben de bunu size yakistiramadim. Farkli fikirler çatisir. Ama “düsünmeyi birakin, beni seven arkamdan gelsin” derseniz… cik cik. Olmaz.

    Sizi çok severim ama Türkçülük adina siddeti reddedip Kürtçülük adina siddeti hos görmemi beklemeyin benden. Ispanak bile yerim ama bu olmaz 🙂

    Türk Milliyetçisi ile Kürt Milliyetçisi ayni yerdedir benim için. TÜRK MILLIYETCILIGI BIRLESTIRIR MI BÖLER Mi? adli kitapta ve baska yerlerde çok anlattik bunu. ULUS-DEVLET kitabi, TÜRKIYE BÖLÜNÜR MÜ?…

    Eyv. Siz de ALLAH’a emanet olun Aziz Bey.

  8. Yazan:logic Tarih: May 5, 2011 | Reply

    Sizi çok severim ama Türkçülük adina siddeti reddedip Kürtçülük adina siddeti hos görmemi beklemeyin benden. Ispanak bile yerim ama bu olmaz

    bir şey merak ettim. siz her koşulda şiddeti reddediyor musunuz yoksa sadece belli koşullarda mı reddediyorsunuz ?

  9. Yazan:fb Tarih: May 5, 2011 | Reply

    Sivil itaatsizlik Gandhi’yi ve Martin Luther King’i çağrıştırdığı için saygı uyandıran bir kavram

    Dikkatimi çekti de sivil itaatsiziliğe bu sitede hep aynı örnekler veriliyor. Halbuki sivil itaatsizliği sadece uzaklardan örneklemeye ne hacet var? Türkiye’deki büyük İslami hareketler(başta fgülen, nur cemaatleri, nakşibendiler) güzel bir sivil itaatsizlik örneğidirler.

  10. Yazan:MY Tarih: May 5, 2011 | Reply

    @fb,

    evet, “islami” olsun olmasin çok iyi çalisan ekipler var,
    yaziyi yazarken Mehmet Atak’in ve 6.000 arkadasinin TMK magduru çocuklarla ilgili çalismasi gelmisti, lafi uzatmamak için yazmadim. Internette bugün sayisi binleri bulan direnis gruplari var.

    Askerlige, Kürtçe yasagina, yobaz laiklige karsi çiktigimiz için DD yazar ve okurlari da saniyorum bu kategoriye girer, “ÖDÜLLERiMiZ” sayfasinda görülecegi gibi hakkimizda sorusturma vb açilmasi birilerine göre “kanunlari” çignedigimizi gösterir ama kimseye siddet uygulamadik. Özellikle halki dansözlükten pardon askerlikten sogutmak seklindeki zirva kanuna çok net biçimde muhalefet ediyoruz.

    “islami” deyince… Belki Bediüzzaman’i saymak gerek en basta. Kur’an’in bile “suç unsuru” sayildigi Inönü döneminde bir araya gelip namaz kilan, eserlerini elle çogaltarak direnen onbinlerce kardesimizi sükran ile anmak gerek. Üstünde düsünmedim ama Islam’daki “zulme karsi elle olmazsa sözle, yine olmazsa kalple direnme” ilkesi en azindan %33 ya da %66 seklinde sivil itaatsizlik emrediyor olabilir.

    @Logic,
    hemen hemen, mesela mesru müdafa olursa karsi degilim ama o halde bile hosuma gitmiyor.

  11. Yazan:ali duman Tarih: May 5, 2011 | Reply

    Sn. MY,

    Aziz Bey’in yorumuna yaklaşımınızı anlamakta zorluk çektim, zira çok abartılı yaklaşımda bulunduğunuzu düşünmekteyim.

    Aziz bey, yapmış olduğu yorumda “özel mülkiyet hırsızlıktır” dahi demediği halde, sizin vermiş olduğunuz örnekler konuyla hiç bağdaşmamaktadır. Zira Aziz bey’in verdiği örnek en fazla halkımızın “çok laf yalansız, çok mal haramsız olmaz” özdeyişine denk gelir ki, böyle bir özdeyiş olduğuna göre, -doğruluğunu ister kabul edelim, ister etmeyelim- halkın böyle bir genel inanışı da olduğu söylenebilinir.

    Esasında ben Aziz bey’in yoksullar lehine olan hassasiyetini anlayabiliyorum da, sizin zenginleri savunmaya olan düşkünlüğünüzü, anlayabilmiş değilim, (laf aramızda çok mu zengin birisiniz 🙂 bir yoksulun mağduriyeti her daim söz konusu olabiliyorken, bir zenginin mağduriyeti ancak çok bariz suçlarda mümkün olabilmektedir.

    Öylesine orantısız ve zehir zemberek bir eleştiride bulunmuşsunuz ki, Aziz bey, biraz anarşizm yapıp “özel mülkiyet hırsızlıktır” demiş olsaydı demek ki vay haline, o durumda idam fermanını da yazmış mı olurdunuz bilmiyorum!

    Aziz bey’in yorumlarını takip eden biriyim, hiç bir yorumunda milliyetçilik yaptığına tanık olmadım, aksine eminim ki tüm milliyetçiliklerin birbirini beslemekte olduğunu biliyor ve buna inanıyordur.
    bu cümleden olmak üzere kürt milliyetçiliği meselesinde anlatmak istediğinin “kürt milliyetçiliği” konusunda kürtlerin “özne” olmaktan çıkarılıp, “nesne” durumuna düşürülmüş olmasıyla ilgili olduğudur. (ötekileştirmekten kaynaklı bir mağduriyet gerçeğini gözardı edemeyiz) Yani birileri “tavşana kaç yaparken, tazıya tut” yapmaktadır, (dün bir sol’dan, bir sağ’dan idam yapan zihniyet, bugün bir türk’ten, bir kürt’ten terör kurbanı yaratmaktadır) eminimk ki bu gerçeği siz de, Aziz bey’de çok iyi bilmektedir. Her türlü milliyetçiliğe ve ırkçılığa karşı isek, tavşana da, tazıya da ayar çeken zihniyete (müesses nizama) karşı ortak bir tavır ve tutum içerisinde olmalıyız, zira hem milliyetçi/ırkçılığa karşı olacağız, hem de bir şekilde karşı karşıya geleceğiz, böylesi bir durumdan kimin kazançlı çıkacağı malum değil mi?

    Aziz bey’in bu siteye olan katkılarının devam etmesini canı gönülden diliyorum, sağ duyulu, hissiyatlı, hakkaniyetli yorumlarının eksikliği site için yeri doldurulamaz bir boşluk yaratacaktır. Bundan mahrum kalmamayı umuyorum.

    selam ve sevgilerimle.

  12. Yazan:ali yardım Tarih: May 5, 2011 | Reply

    bir noktaya dikkat çekmek isterim. aydınlar arasında önemli bir kısım şu argümandan yola çıkarak, BDP’yi ve Kürt ulusçuluğunu sevimli görme eğilimindeler.
    1)Kürtler büyük acılar çekmişlerdir.
    2)Kürtler acılar çektiklerinden ya da “ezilen halk” olduklarından dolayı onların ulusçuluğu mazur görülmelidir.
    bu önermenin birinci kısmı doğru fakat eksiktir, ikinci kısmı ise sakattır.
    bu ikinci kısımdan hareketle pkk şiddeti meşrulaştırılıyor. bir yanlış kanaat de şu. eğer pkk terörü olmasaydı, Kürtlerin hakları gündeme gelmezdi. bunu söyleyen pkk karşıtları bile var. bu da pkk’nın meşrulaştırılmasıdır. Türkiyede pkk olmasaydı, Kürtlerin kimlik talepleri ile ilgili sorunlar daha rahat çözülürdü. bugün Türklerin bir çok kısmının, anadilde eğitim gibi meselelerde çekingen davranmasının temel sebebi, bu taleplerin pkk tarafından dile getirilmiş olmasıdır. eğer pkk olmasaydı Türk kamuoyunda anadilde eğitim ve kültürel hak talepleri konusunda güçlü bir muhalefetin olacağını sanmıyorum. pkk kurulmadan önceki dönemi kıyas olarak getirmenin anlamlı olduğu kanaatinde değilim. çünkü Türkiye bir hayli değişim geçirdi.
    sonuç olarak şiddet ve şiddeti dil olarak kullanan siyasal hareket, çözümsüzlüğe sebep olmaktadır. BDP sözcülerinden bir tane yapıcı açıklama gelse, arkasında elli tane şahin açıklama yapılmaktadır. silahların gölgesinde demokratik siyaset olmaz.
    bdp ve pkk’nın Kürtlere en büyük zararı ise toplumsal algı açısından olmuştur. sırf bu yüzden bile bir Kürdün kesinlikle tavır alması gereken bir oluşumdur bu. ama Kürt ulusçuluğunun ve etnik kimlik siyasetinin cazibesi, maalesef Kürt aydınlarında pkk’ya karşı net bir tutumun ortaya çıkmasını engellemektedir. bu ulusçuluğun cazibesi ile olsa gerek İslamcı olduğunu iddia eden Altan Tan bile bdp saflarına katıldı. bu arada bdp’nin güvercinlerinden zannedilen aysel tuğluk tehditkar ifadelerle kamuoyundaki güven ve huzur ortamını hedef aldı.
    manidar. bdp ve pkk’nın çözümsüzlüğün kaynağı olduğunu idrak etmek için, daha kaç Kürtçü sözcünün kan çağrılarını dinlemeye devam edeceğiz?

  13. Yazan:logic Tarih: May 5, 2011 | Reply

    hemen hemen, mesela mesru müdafa olursa karsi degilim ama o halde bile hosuma gitmiyor.

    Bireysel eylemlerin konuyu dağıtmasını bir kenera bırakırsak, Kürtlerinki neden meşru müdafaa sayılmıyor ? Bu kavgayı onlar başlatmadı ki ?

  14. Yazan:MY Tarih: May 5, 2011 | Reply

    “laf aramızda çok mu zengin birisiniz :)”

    evet, geçen gün bankacim aradi, koyacak yer bulamiyorlarmis, bir kismini gelip almami istediler 🙂

    Ali Bey,

    ASALA hakkinda ne düsünüyorsunuz? 1915’te katledilen atalarini “sebep” gösterip bir sürü masum insan öldürdüler. Orly katliaminda içine çivi sakladiklari bombayi patlattilar. Sag kalanlar bedenlerine yapisan kizgin çivilerle büyük izdirap çekti.

    Evet, masum Ermeniler 1915’te haksiz yere katledildi. Evet, Osmanli devleti SADECE Tasnak ve Hinçak gibi Ermeni Terör örgütlerini hedef almaliydi. Ama HAYIR, bu o Ermenilerin torunlarina bizi katletme hakki vermez. Bunun aksini savunmak IRKçILIK olur!

    Türkiye’nin soykirimi taniMAmasi bahane edilerek hiç bir Ermeni gelip benim kizlarimi öldürmeye kalkamaz. Aksi takdirde BÜTÜN dünyada BÜTÜN insanlarin birbirini öldürmek için hakli(!) sebepleri olur.

    fakirin çalmasini mübah gösteren atasözü de bence biraz sakat. Temkinli olmaya davet ediyor ama AZ BiR PARA DA HARAM içEREBiLiR. illa puro içen sisman is adami olmak gerekmez, istanbul’da eksik tartan, çürükleri alta onca pazarci/ esnaf var, halen fakirler ve fakir kalacaklar büyük ihtimal. Ama çocuklarinin midesine haram lokma sokmaya devam ediyorlar.

    Fakirin çalmasi mübah olmadigi gibi 15 yasinda bir Kürdün masum insanlari yakmasi makul degildir. Böyle bir saldirganligi “eh sistem bozuk” diyerek aklamaya kalkarsaniz hiç bir yerde hakki, hakliyi savunamazsiniz.

    Yarin bu serseriler kadinlara tecavüz etseler ne diyecegiz? “Eh cinsel sorunlari var, bölgede kaç göç malum, kiz arkadaslari yoktu” filan mi diyecegiz?

    Suçu ve suçluyu anlamak baska sey, aklamak baska. Bence Aziz Bey bu ikisini fena halde karistirdi. isin içine Kürtler girince akan sular durdu. Normalde böyle degildir. Geçecektir.

    Saygilarimla

  15. Yazan:MY Tarih: May 5, 2011 | Reply

    “Bireysel eylemlerin konuyu dağıtmasını bir kenera bırakırsak, Kürtlerinki neden meşru müdafaa sayılmıyor ? Bu kavgayı onlar başlatmadı ki ?”

    zaten bütün mesele bu “ONLAR” kelimesinde yatiyor. Anlasmazliklari, çekismeleri BiZ-ONLAR diye okumaya baslarsak içinden çikilmaz bir tuzaga düseriz. Elbette Kürtlük bireysel oldugu kadar kollektiftir. Kürtçe konusacak bir halk olmali, vs. Ama dogrular, yanlislar, yapilan bir siddetin mesru olup olMAmasi gruplara atfedilirse sakat. Neden? çünkü o zaman aidiyetler üzerinden konusuruz ve düsünürüz. Bir de bakmissiniz, söyle sözler söyleniyor:

    “Ama sizinkiler de bizi katletti 150 sene önce…”

    yahu 150 sene önce islenmis bir suçun cezasini kime veriyorsun simdi? Evet… Aidiyetler üzerinden hak-hukuk konusmak tehlikeli, irkçiliga bakan bir yüzü var.

    Türkiye’de biri EZEN, digeri EZiLEN iki tür irkçilik var, yöntemleri ve söylemleri bazen AYNI bazen de FARKLI. Ne yapmali o zaman?

    Ali adinda bir Kürt iskence görmüs. Peki. Iskence yapan bulunsun, ceza görsün. Ama Ali’nin akrabalari toplanip Veli’nin dükkânini yakmasin. ADALET isteyen Kürt, Türk, Ermeni ve daha kim varsa birlessin. Darbecilere, Ergenekonculara dirensin. Kürt-Türk diye ayrilmayalim, adalet isteyenler ve ötekiler olsun.

    Türkçü irkçiligin panzehiri Kürtçü irkçilik degil ki. Adalet. En basit, en yalin haliyle.

    Yoksa mesela Amerikan ordusunun Irak’ta yaptigi zulüm yüzünden “mesru müdafa” adiyla bütün amerikalilara saldirmak gerekir. Bütün fransizlar, vs. Herkes herkesin düsmani olur sonsuza kadar.

    Bilmem anlatabildim mi?

  16. Yazan:Sivil Serserilik Hikâyesi 1/3: Polis zenciyi dövüyor Tarih: May 6, 2011 | Reply


    Rodney King beating enhanced par distelrath

  17. Yazan:Sivil Serserilik Hikâyesi 2/3: Zenciler magazalari bosaltiyor Tarih: May 6, 2011 | Reply

  18. Yazan:Sivil Serserilik Hikâyesi 3/3: Esnaf mallarini savunuyor Tarih: May 6, 2011 | Reply

  19. Yazan:mrtnrn Tarih: May 6, 2011 | Reply

    Bireysel eylemlerin konuyu dağıtmasını bir kenera bırakırsak, Kürtlerinki neden meşru müdafaa sayılmıyor ? Bu kavgayı onlar başlatmadı ki ?

    bu sorunun hiç bir cevabı yok… aynı durum kan davaları için de geçerli değil mi?.. karşı taraf öldürdüğü için benim meşru hakkım var ben de onu öldüreyim… bu sefer diğer taraf ben de meşru müdafaa yapıyorum benim de onu öldürme hakkım var diyecek…

    söylediğiniz argümanının benzerini (onlar da haklı olarak) şehit yakınları da demokratik açılım mevzusu gündeme geldiğinde dile getirmişti…

    dikkatimi çeken nokta hala eski acılar üzerinden demagoji yapılıyor… kimsenin o zaman sorunun çözümüne yönelik pozitif bir düşüncesi yok gibi… e o zaman bu sorundan nemalananlardan ne farkımız kalıyor?..

    çok net söyleyeyim “Kürtlerin hakkını savunmak adına” etrafa molotof atan birisinin ne olursa olsun hiçbir haklı tarafı YOKTUUUR… aslında amaçları da hakları savunmak değil bence… kaos ortamı meydana getirmek ve bundan nemalanmak…

    şimdi buna niyet okuma diyen dostlar da çıkacaktır?… o zaman sorayım fb dostumuzun verdiği enfes sivil itaatsizlik örneği olan cemaatler, dersaneler neden g.doğu’da en büyük hedef konumunda?..

    son olarak devletin, rejimin yediği haltlardan yola çıkarak konuya girersek… başta dediğim gibi o ayrı ve önemli bir konuyu teşkil eder ve şunu da söyleyeyim bu mevzu kürtlerin şiddetinden çok daha fazla eleştirilmiştir…

  20. Yazan:Serdar Demirdirek Tarih: May 6, 2011 | Reply

    Tamam, hepimiz kavgayı başlatan tarafın haksız olduğu konusunda hemfikiriz. Ancak bu kavgayı başlatanların içinden çıkan birileri, artık bitirmek için iyi ya da kötü bişeyler yapmaya çabalıyor. “Bu adam seni dövmüş. Ben bu adamın cezasını vereceğim, ama benim gücüm de şu anda onunla baş etmeye yetmiyor. Gel beraber bunu alt etmek için uğraşalım. Sonra da cezasını verelim.” diyor. Ama öteki Nuh diyor Peygamber demiyor. Ve hatta “Hayır, sen de ondansın. Benim de gücüm ona yetmiyor, ama sana yeter.” diyerek kafa göz girişiyor. Durum bana böyle görünüyor.

    BDP’ nin ETÖ davasına verdiği(!) destek, açılıma arka çıkışı(!) gibi bir sürü örnek ortada.

    Bu terör eylemli, taşlı, molotoflu, vurmalı kırmalı, asmalı kesmeli sivil itaatsizlik eylemleri sorunun çözüm sürecini uzatmaktan başka bir işe yaramıyor. En ılımlı Türkler bile bunları gördüğünde haklı olarak dehşete kapılıyor.

    Bu iş böyle daha ne kadar sürecek? Hayırlısı!

    Not: Yorum yazmak için pek vakit bulamadığımdan bu konu hakkında da bir yorumda bulunmayacaktım. Ta ki Aziz Bey’in o vedamsı yorumunu görene kadar. Şurama yumruk gibi bişey oturdu. “Babam ve Oğlum” daki o müthiş sahneyi hatırladım:

    ” burda dureydim böyle tam burda böyle gollerimi açeydim iki yena duteydım onu, duteydım onu ben, getme deyeydim, getme sadık… onbeş sene evvelsi dureydim böyle nuran duteydim sadığımı…. sarıleydim böyle evladımaaa getme deyeydiiim…. getmez idi o vakıt kalırdı , ağzım dilim lal olaydı, get diyen dilim gopeydi… beniiim yüzümdeen beniim yüüzümdeeeeeennn, benim yüzümdeeeeeeen, saadııııııııık, sadıııııık, tutaamaadıııııım, tutamadııııııım ….

    Ne alakası var şimdi demeyin. Valla da billa da bu sahne aklıma geldi de hüzünlendim.

    Şurada yazı ve yorumlarını okuyup da sevdiğim bir avuç insansınız zaten. hiçbirinizin yüzünü görmedim, sesini duymadım, hiçbirinizle iki çift Allah kelamını paylaşmadım ama öyle uzaktan uzaktan sevdim sizi. (zaten bütün bunlara da gerek yok sizi sevmem için ama duygu sömürüsü işte:) ) Belki yine hiç görmeyeceğim ama orda hepberaber olduğunuzu bilip rahatlayacağım. savrulmayın dört bir yana!

    Aziz Bey’in tüm yorumlarını yakından takip ederim. (Mehmet Bey’in de) Dolayısıyla bir yanlış anlaşılma olduğunu düşünüyorum. Bence Aziz Bey’in daha açıklayıcı olan ikinci yorumundan sonra olay bitmişti ama Mehmet Bey’in gerilimi tırmandırma hevesine bir anlam veremedim doğrusu. Vardır bir bildiği.

    Ben sizi kardeş bildim, eminim siz de birbirinizi böyle görüyorsunuzdur. Neyse şimdi cumaya gidiyorum. Ben gelene kadar öpüşüp barışın:) Kardeşler arasında olur böyle şeyler.

    Son olarak, filmdeki Çetin Tekindor gibi bin pişman olmamak için gollerimi iki yena açtım: “Getme Aziz, getme!”

    Yanlış anlaşılmasın, bu yorumu dalga geçme amaçlı yapmıyorum. İçimden gelenleri yazdım. Görüşmek üzere!

  21. Yazan:MY Tarih: May 6, 2011 | Reply

    Sedar Bey Selam,

    Kürt düsmanligini reddettigim için annem ve babamla bile kavga ettim. Gerisini varin siz düsünün.

    Irkçilik kadar midemi bulandiran bir baska sey yok sanirim bu dünyada. Ne ana-baba ne de Aziz Bey’e tolerans gösteremem. Boz-Kurt ya da Boz-Kürt… ikiside bir benim için.

    Hürmetler

  22. Yazan:aziz yılmaz Tarih: May 6, 2011 | Reply

    Bu bir veda değil, değil mi Aziz Bey? Siz bu sitenin önemli şahsiyetlerindensiniz. Sizden çok şey öğrendim. İnceliği, güzelliği, insanlığı ve daha pek çok şeyi. Lütfen bu güzelliklerden beni/bizleri mahrum etmeyin…

    İki Mehmet de sizi çok seviyor buna emin olun…Ufak tefek fikir ayrılıkları olabilir. Bu birbirimizi sevmeye engel değil. Öyle değil mi Sevgili Abim ?

    Est.o sizin kendi güzelliğiniz asıl ben sizlerden çok şey öğrendim.Pek çok konuda sizleri örnek aldım.Tevazuda,insanı önceleyen vicdani çabada siz kıymetli DD yazar ve yorumcularından feyz aldım.İnşallah paylaştıkça daha da çoğaltacağız bu güzellikleri.Müsterih olun sizlerden vazgeçmeye hiç mi hiç niyetim yok.Olur böyle şeyler,sonuçta insanız,kişisel kırgınlıklarla küslük olmaz.Olmamalı.Hepsi gelip geçecektir.Bunu da atlatacağız.

    Vede meselesine gelince,”yok canım böyle bir amaçla yazmadım” desem yalan olur.Mehmet beyin de belirttiği gibi veda kokuyordu son paragraf.Ancak öyle şantaj niyetiyle falan değil:)Bu belirlemeye epey güldüm,küçümseme makasadıyla değil,biraz taşlama olsa da tatlı bir tepkiydi,daha olgun davaranabilirdim.Sonuçta eleştirilen fikirlerimdi,incineceğime yanlış anlaşıldığımı düşündüğüm kısmı düzeltmeyi seçmem daha şık olurdu.Tabi insanın her saati bir olmuyor.Nasıl anlatsam yanlış anlaşıldığımı düşünmenin verdiği burukluğu kelimelere yansıttım.Bu kısmı aslında tartışmanın dışında insani bir haldi.Bu,duyguların düşüncelerin önüne geçtiği andır.Kimbilir belki de haklılığımı bu yolla ıspatlamak,Mehmet bey kardeşime bu duygusal kanalla sesimi duyurmak istedim.
    Tabi kelimeler her zaman durduğu gibi aksetmez,ifade etmek istediğinizden çok daha farklı anlamlara açık olabilirler.Sanırım duygu dolu veda sözcüklerim de bu şekilde ters etki yaratmış oldu.Anlamaya çalışıyorum,Mehmet bey gibi sabırlı bir insandan hiç beklemediğim sözler gelmişse öncelikle aynayı kendime tutmam lazım.Aynı şeyleri kendisi de düşünüyordur bundan eminim.
    Sonuç olarak gönlünüzü ferah tutun her şey yoluna girecektir inşallah.
    Gösterdiğiniz ilgi ve duyarlılığa ayrıca teşekkür ediyorum.
    En içten sevgilerimle.

  23. Yazan:MY Tarih: May 6, 2011 | Reply

    bir mola verelim o halde, çaylar sirketten 🙂

    çay servisi

  24. Yazan:Serdar Demirdirek Tarih: May 6, 2011 | Reply

    Eyvallah Mehmet Bey!

    “Hırsızlık kötüdür elbet.Şiddet de öyle.Keşke hırsızlık denen şey hiç olmasa…Ve keşke insanlar kırıp dökmeden konuşup anlaşabilse.

    Ne var ki yaşadığımız dünya henüz bu beklentilerin hayata geçebilecği bir dünya olmaktan çok uzak.Umulur ki biz görmesek de bizden sonraki nesiller kavgasız bir dünyada bir arada yaşamayı başarsınlar.Çok mu ütopik?Belki de değil.Lakin hoşgörü,ötekine saygı,beraber yaşayabilme azim ve erdemi adına hiçbir temel altyapı,insani çaba,emek,proje…yokken yeryüzünün cennete dönüşmesini beklemek sanırım bir düş olarak kalacak.”

    Aziz Bey’in ilk yorumunun şu son bölümünde ben iki tarafa da haklı eleştiriler gördüm. Ayrıca “bozkürt” lükle de pek bağdaştıramadım. Bakış açısı belki de. Ayrıca yıllar önceki halimi düşündükçe sizin gibi birine şu anda itidal tavsiye ediyor olmak bana bir garip geldi. Haddim değil ama.

    Ha siz Aziz Bey’in fikrini savunmak amacıyla aktardığı Konfiçyus hikayesine takıldıysanız orası başka. Bana da biraz sorunlu bir örnek gibi geldi. Ancak ikinci yorumunda olayı açıklığa kavuşturmuş işte. Daha ne istiyorsunuz ki? Velev ki yanlış bir yorum yaptı. Hangimiz hata yapmıyoruz ki? (öyle olduğunu iddia etmiyorum.)

    Ancak bu toparlamadan sonra sizin şu ifadeniz biraz rencide edici gibi geldi bana. Belki yanlış düşünüyorum ama öyle geldi işte:

    “Yani bu ikinci yorumda 180° yön degistirdiniz. Kazin yanacagini gördünüz ve çevirdiniz. iyi yaptiniz. Yeni yönünüz bana uyar.”

    Şurada da niyet okuma yapmışsınız sanki:

    “beni seviyorsaniz BDP, KCK… Kürt Milliyetçiligi… ne varsa seveceksiniz, molotof atanlari affedeceksiniz, suç onlarin degil düzenin, bunu böyle EZBERE KABUL EDECEKSiNiZ!”

    Çünkü ikinci yorum dediğim gibi bütün bunları temize çıkardı zaten.

    Basit bir hata ya da yanlış anlaşılma nedeniyle sizin gibi iki insan bile konuşarak bir orta yol bulamayacaksa, gittikçe daha da aşırı kutuplara evrilen yurdum insanına ne diyeceğiz?

    Ne diyeyim Allah sonumuzu hayır etsin! Şu mübarek günde moralim bozuldu iyice.

    Allah’tan dileğim, daha birçok konuda bu sitede yorumlarınızı görebilmek bundan sonra da. Daha konuşacak tartışacak çok şey var.

    Sağlıcakla kalın!

  25. Yazan:özlem Tarih: May 6, 2011 | Reply

    üç beş gün şu siteyi boş bırakmaya gelmiyor. ne yapıyorsunuz sizler orda yahu:) küsüyorsunuz, barışıyorsunuz, çay içiyorsunuz:) son yazıları ve yorumları okuma fırsatım olmadı. ama bu son bir iki yorumu gönünce ne duruyorum sataşayım dedim. bir selam çakayım:)

  26. Yazan:MY Tarih: May 6, 2011 | Reply

    Hosgeldin, buyur çay iç sogumadan, lokum servisi de yapalim 🙂

    Lokum

  27. Yazan:aziz yılmaz Tarih: May 6, 2011 | Reply

    Sayın Ali Duman bey,

    Size geç döndüm,bağışlayın.Malum iş güç anca fırsat bulabildim.

    Bilemiyorum bu tür durumlarda ne söylenebilir.Mehmet(Bahadır) beye hitaben yazdığım yorumda meseleye açıklık getirmeye çalışmıştım.Mehmet Yılmaz bey benden beklemediği bir yorumla karşılaştı,ilk kez kendisiyle ciddi bir ihtilafa düştük sanırım.Açık söylemek gerekirse uzatılması durumunda hadisenin kişileşeceği kaygısıyla “ben bunu dedim,sen şunu dedin”e dönüşmesini istemedim.Yani tartışma elimizde olmayarak böyle bir mecraya kayacağına biraz mola vermek daha isabetli olur diye düşündüm.Dolayısıyla dürüst olmak gerekirse bir kaç günlüğüne ara vermeyi düşünmüştüm.Öyle ya niyet edilenden farklı sonuçlar çıkacağına en doğrusu susmaktır bazen.Dolayısıyla bir veda konuşmasıyla noktaladım yorumumu ki,bu da pek yapıcı bir sonuca vesile olmadı.
    Uzun lafın kısası sizden,Mehmet Bahadır beyden ve sonrasında Serdar beyden arabulucu çağrılar gelmeseydi muhtemelen uzun bir süre köşeme çekilecektim.Lakin bu yapıcı tutumunuza karşılık gurur derdine düşüp yorumluranızı karşılıksız bırakmak hem bencilce bir davranış hem de sizlere karşı bir nezaketsizlik olurdu.Ayrıca hadiseye duyduğunuz hassasiyetten mahcubiyet duydum ve kararımdan vazgeçtim.İyi de oldu.Anlamsız bir gurur uğruna öncelikli sorunlarımızı tartışmaktan vazgeçmek olmazdı.

    Görüldüğü gibi her şey olacağına varır,bakın bu küçük hadise çoktandır özlemini duyduğum sohbetinize vesile oldu.

    Son olarak şunu belirtmek istiyorum:Bunlar aşılmayacak meseleler değil.Nihayetinde yanlış anlaşılmalar bir şekilde giderilebilir.İş ki memleketi saran yangını söndürecek bir şeyler yapalım.Zira gidişat hiç de iyiye işaret değil.Bütün çaba ve gayretimiz toplumsal barışın tesisi,ülkenin normalleşmesi içinse kişisel kavgalara yer olmamalı.Birbirimizde karşılıklı kusur bulma yarışına girişmekle ne barışa ne de demokrasiye katkı koyabileceğimizi düşünmüyorum.Bundan hareketle savunma hakkımı kullanmayacağım-şimdilik tabii:)Gerçi sonradan okuduğum Serdar beyin Mehmet beyden şahsım adıma daha toleranslı davranma çağrısına “ırkçılara tolerans gösteremem”şeklindeki beyanı fevkalede üzdü beni ya yine de Mehmet beye kırgınlık duymuyorum.Şöyle bir ihtarda bulunayım kendisine:Konfiçyus hikayemi pek sevimli bulmadınız amenna da,azizim bu insanı ırkçı yapmaz ki:)Neyse çaylarımızı yudumlamak varken eski defterleri karıştırmayalım-hazır ortalık durulmuşken:)
    **************
    Yorumlarıyla iştirak ederek Mehmet beyle aramızda geçici ateşkes sağlayan:) sayın logic’e,Mehmet Bahadır beye,Serdar beye ve şahsınıza ayrı ayrı teşekkürler.

  28. Yazan:MY Tarih: May 7, 2011 | Reply

    … Evet, kisiler degil fikirler üzerinden tartismakta fayda var. Aziz Bey haklisiniz.

    Katilirsiniz ki failin ve kurbanin irki, etnik kökeni ne olursa olsun masuma uygulanan siddeti kinamaliyiz. Bu konuda “FAZLA esneklik” gösterdiginizi düsündügüm için tepki verdim.
    Yani “bizimkilerin attigi molotof affedilebilir” gibi bir anlam çikardim, sözlerinizde “irkçilik” kokusunu da buradan aldim. Yanilmis olabilirim tabi.

    çalan fakirin degil soyulan zenginin suçlu oldugunu söyleyen “konfiçyüs” hikâyesini bu makalenin altina koymaniz NÖTR degil, siz de farkindasiniz sanirim. ileride bu tercihe açiklik getirirsiniz.

    Ama hakiki Konfiçyüs’ten biraz istifade edecek olursak, meshur altin kural:

    “Kendine yapilmasini istemedigin seyi baskasina yapma”

    çincesi buymus: “己所不欲,勿施於人。”, çince bilmiyorum ama yazilisi güzel 🙂

    yani bir haksizliga ugramis bile olsa bir insan konuyla alakasiz kimselerin ev ve dükkânlarina molotof kokteyli atMAmali. Atarsa suçludur. Kimin zengin/fakir ya da Kürt/Türk olduguna bakamazsiniz, yoksa ADALET ve iNTiKAM kavramlarini birbirine karistirmis olursunuz. Hele ki “biz-onlar” deyip herkes dedesine, babasina yapilan zulmün intikamini zalimin torunundan almaya kalkarsa ortalik kan gölüne döner. Okuyan, düsünen, yazan her insan bu temayüle direnmelidir. Konusmak ve yazmak bu baglamda politik bir eylemdir.

    Sizin alintiladiginiz “Konfiçyüs” tahmin ediyorum bir yakistirma siz bilmiyordunuz belki ama genelde gerçek Konfiçyüs’e fazla ata-erkil, fazla devlet/düzen yanlisi oldugu için elestiri yöneltilir. Gerçekten de:

    Konfüçyüs’ün öğretisi eski Wu-dinine dayanan etik felsefedir. Öğretisinde kesin bir hiyerarşi sözkonusudur. İnsan ilişkilierinde birbirine itaat etmesi gereken gruplar şunlardır:

    vatandaş – hükumdarına itaat etmeli
    genç-yaşlıya itaat etmeli
    kadın-kocasına itaat etmeli
    çocuklar Ana-Babaya itaat etmeli(wiki)

    Fakirlik-Zenginlik ve “sosyal adaletin kurulmasi” konusunda Marx korkunç derecede saldirgan fikirler ileri sürmüstür. (SOL yayinlari ya da KURTULUS CEPHESI gibi sitelerde Marx’in bütün eserleri var, genç okurlara tavsiye ederim) Marx baris için siddet kullanmayi o kadar övmüstür ki
    Prudhon cevaben “burjuvayi hedef alacak yeni bir St Barthelemy katliami istemiyorum” demistir.

    Marx çok zeki fakat saldirgan tabiatli bir insandi. Kendisi burjuva oldugu halde burjuvadan nefret etti. Marx dizisinde, özellikle “DiN – AFYON” bölümünde sebeplerini anlattim. Özetle hem özel hayatinda siddete yakin durdu hem de fikrî eserlerinde soykirimlara zemin olabilecek teoriler üretti. Ahlâken dogru noktalardan çikti yola ama hizla jakobenizme savruldu. Yakinda “Marx’ta devrim” kavrami üzerine yazacagim. O zaman referanslariyla veririm.

    Evet Aziz Bey, “fakirlik ve hirsizlik varsa bu zenginlerin suçu” gibi yorumladim bazi yazdiklarinizi. Yine yanilmis olabilirim. Bu konuyu da ileride açarsiniz. Böylece hukuk kavrami üzerine zenginlestirici bir tartisma yapma imkani dogar.

    Merak eden okuyucularimiz Komünizmin Kara kitabini okuyabilirler. Hitler’in dolayli/dolaysiz sebebiyet verdigi ölümlerden çok daha fazlasini komünizm vermistir ve Marx bu konuda çok da masum sayilmaz…

  29. Yazan:durhat Tarih: May 7, 2011 | Reply

    Sivil?
    İtaat/sizlik?

    Öncelikle bu iki kavramı ele almak lazım.

    Sivil neyin karşılığıdır,neyi çağrıştırıyor, bu kavrama yüklenen anlam nedir?Bir.

    İkincisi,itaat ve karşıtı olan itaatsizlik neye karşılık gelmektedir?

    Birinciden başlarsak,eğer yanılmıyorsam sivil’in zıt anlamı Askeri veya bürokratik devlet aygıtı yani otritedir.Veya silahlı herhangi bir güç.Yasal,resmi,legal veya illegal bir örgüt/kurum.

    İtaat’e gelirsek,otoriteye karşılık gelen bu güçlerden herhangi birisi birey(ler)ve dolayısı ile toplum üzerinde kayıtsız şartsız her türlü denetim ve hakimiyet tasarrufuna sahipse, sanırım tam da üzerinde tartıştığımız itaat kültürünün hakim/geçerli olduğu anlamına gelir.İtaatsizlik ise tam tersi,var olan otiriteyi(yapısı,şekli,amaçları ve var oluş nedenleri önemli değil)redetme/tanımamadır.En azından makalede işlenen itaatsizlik söyleminden kastedilen bu olsa gerektir.

    Örnek vermek gerekirse;vicdani ret de bir itaatsizliktir.Militarizme çeşitli nedenlerle(savaş ve şiddet karşıtlığı olur,vicdani bir karar olur ya da zorunluluktan kaynaklı temel hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı yanından ötürü olur)karşı net duruş ortaya konmasıdır.
    Oturma eylemi,
    Açlık grevi,
    Miting,yürüyüş vs etkinlikler.Özetle yasalarda kağıt üzerinde zoraki uygulanan bir yanlışlığa veya hukusuzluğa veya zorbalığa dur demek adına seslerin yükselip hak aranmasıdır.Budur itaatsizlik.
    Kısaca başkaldırıdır,direnmedir,onur savaşıdır.

    Peki biz hangisinden bahsediyoruz?
    Önüne “sivil”tanımı konduğuna göre silahsız olanından yani şiddete başvurmadan yanlış olana karşı yükseltilen sesten.Özetle pasif eylem olarak tanımlanan hak arayışından.

    Buraya kadar sorun yok.Kimsenin burnu kanamadan bir şeyler yoluna girecekse ne ala,bu sanırım çoğunluğun da kabulüdür.Ve tabi bu yöntemle sorunların çözümü en az hasarsızlık ve kayıp demektir.Faydaları zararından çok olacaktır kuşkusuz.

    İyi,güzel de.Biraz kendimizi kandırmıyor muyuz?
    Kim kime karşıdır?
    Kime karşı itaatsizlik?

    BDP’ye göre devlete karşı.İtaatsizlik kısmı anlaşılmayacak bir şey değil.Yöntemleri doğru veya yanlıştır BDP de,PKK’da devlete kafa tutuyor.Beğenelim beğenmeyelim bu bir itaatsizliktir.

    Sorunlu olan kısmı,bu itaatsizliğin önüne “sivil”tanımı konması.Sivilse “moltofların ne işi var?”demeyeceğim,bu biraz klişe olur.Molotofların havai fişek gibi patladığ,cam ve çerçevelerin indirildiği,araçların ateşe verildiği,sokak çatışmalarıyla ortalığın cehenneme çevirdildiği bir ortamda zaten şiddet konuşuyor demektir,sivillliğnin tartışılmasına hacet yoktur.Hayır,sivil kısmını tartıştığım yer burası değil.Amiyane bir tabir olmuş ama yazarın da tanımladığı gibi bunun adı serseriliktir,ahmaklıktır başka da bir şey değil.Ahmaklığı,bu rezilliğe,bu pespayeliğe sivil denmesidir.Burayı geçiyorum.Midem kalkıyor hatırladıkça.

    Asıl sorgulanması gereken sivilliğin ne olup ne olmadığıdır.
    Devlet,ortalıkta sivil diye geçiniyor.Hükümet? sivil.Parlanemto? sivil.Yönetimin adı nedense hep sivil.Sivil de sivil.
    Peki neresi sivil?411 el havaya kalkıyor ta nerelerden dönüyor.Buna sivil mi diyeceğiz?Meclisten,CB’nın onayından geçen bir yasa ne hikmetse bir yerlere takılıp iptal oluyor.Ya hu askerin korkusundan ip üzerinde tutunmaya çalışan bir hükümetin sivilliğinden ne olur?Ha sivil olarak anılmış ha başka bir adla hal ve gidişat bu olduktan sonra.Hiç kendimizi kandırmayalım ve avunmayalım, vesayetin alası var ve hükümet sanıldığı gibi hiçbir yasal yetkiye sahip değildir.Son söz askerindir,onun sözde sivil destekçisi kurumları yani derin yargının,demokles kılıcı gibi bütün toplumun tepesinde sallanan Ergenekon zihniyetinindir.Dolayısıyla yetkileri budanmış bu vitrin hükümeti(öncekileri de dahil)sivil mivil olamazlar.Güdümünde oldukları bu derin gücün taşeronu konumundalar.Aralarını bozmamak,kendi milliyetçi tabanını küstürmemek adına yularları nereye çekiloyorsa orada hizmete amadedirler.Kanıt mı?Çok basit,sıkıysa askeri orerasyonları durdurma kararı alsın hükümet.Türkiyenin istikrarı adına bunu isteseler de asker karar vermedikçe kendi başına hiçbir karar alamaz, kırmızı çizgileri geçemez hükümet.E hani ordu hükümetin emrindeydi ya?Boş bütün bunlar,hepsi göstermelik.
    Ama gelin görün ki BDP ve şurekası itaatsizliğini(!)bu pasif otoriteye(!) karşı uyguluyor.Yani itaat edenlere karşı hesapta itaatsilik moduna geçmiş.Ne kadar trajik ve ne kadar komik değil mi?
    Bu,komedinin birinci perdesi.Birazdan ikincisine geçeceğim.Yani sivil itaatsizlik’ı icat eden zavallı BDP’ye,sözcülerine.
    Dedik ya sivil itaatsizlik her türlü otoriteye şiddete başvurmadan başkaldırmadır diye.E adamlar daha PKK gibi silahlı bir örgüte tıs diyemiyor.Feminist geçinen Aysel Tuğluk’u Apo’ya biad ediyor.Geçtim feminist Tuğluk’u BDP’den hiçbir allahın kulu PKK’nın Kürtler üzerinde kurduğu iğrenç sindirme ve korku politikasına tek laf edemiyor.Eh müsade edin siz kendi ağa babalarınıza karşı itaate kusur etmiyorken kimseler sizin sivil itaatsiliğinizi ciddiye almayacak.Hele önce Kürt halkının iradesini,özgür düşüncesini,gerçek taleplerini ipotek altına alan bu zorbaları sorgulayın ki şu sivil tanımının bir anlamı olsun.
    Yani al birini vur ötekine.Kirli çıkarları uğruna Türkü de Kürdü de koyun yerine koyarak birbirine boğazlatıyor bunlar.Onlar danışıklı dövüşle bu halkın kanı canı üzerinden rant ve iktidar devşirirken ne hazindir ki birbirimizi ırkçılıkla suçluyoruz.Kusura bakmayın beyler dişlerini boğazlarmıza geçiren vampirleri görmeyerek kayıkçı kavgasına tutuşuyoruz farkında olmayarak.
    Son söz:Üzerimizde oynanan bu kirli oyunları kuzu kuzu yediğimiz sürece bu kan emici yarasalar yakamızdan düşmeyecek.Bunu görelim artık!

  30. Yazan:ali duman Tarih: May 7, 2011 | Reply

    Sn. MY,

    Marx’ın şiddeti savunmasına yönelik yapmış olduğunuz eleştirilere söylenecek bir şey yok, ancak eklemek isterim ki, Marx; burjuva demokrasisinin son derece geliştiği, çoğulcu ve katılımcı bir demokrasinin hayata geçirildiği, hukukun üstünlüğünün ve insan haklarının son derece gelişkin olduğu bir DÖNEMDE yaşamadı.

    Marx; insan emeğinin yoğun kullanımının gerekli olduğu, bu kullanımın ise her türlü insan haklarından yoksun, KÖLELİK şartlarının işletildiği, işçilerin hiç bir sosyal hakkının bulunmadığı, asgari 18 saatlik mesailerle köle gibi çalıştırıldığı dönemde yaşamıştır.

    çok haklı olarak tıpkı köleliliğe baş kaldıran SPARTAKÜS gibi, mevcut sisteme bilimsel olarak baş kaldırabilmenin formülünü yapmaya çalışmıştır, zira hak-hukuk ve insan gibi yaşama anlamında işçiler bu sayede bugünkü seviyeye daha çabuk kavuşmuşlardır.

    Zira, bugün yaşamış olsaydı mutlaka çok daha farklı formüller geliştirmiş olacaktı, elbette ki sistemli bir sömürü ve köllelik düzeninine son verebilmek ancak şiddet ve sınıf savaşı ile mümkün olabilecek ti, o dönemin şartları bunu zorunlu kılmaktaydı.

    Konu başlığına ilişkin bir iki laf söylemek gerekirse;
    BDP, devleti tahrik etmenin, kürt halkının üstüne çekmenin, her türlü kargaşa ve kaos yaratmanın adını SİVİL İTAATSİZLİK koyarak, bu kavramın içini boşaltığı gibi, bu eylem tarzını icat eden Gandi’nin de kemiklerini sızlatmaktadır.

    Şayet SİVİL İTAATSİZLİK yapılacaksa, sivil itaatsizliğin ne olduğunu öğrenmelerinde fayda var, bunlardan bazıları;
    – çocuğunu okula göndermezsin
    – resmi dairelere başvurmazsın
    – kck davası dahil, hiç bir mahkemeye çıkmazsın
    – zorunlu olmadıkça devletin hiç bir dairesini kullanmazsın
    – vergini benzeri vs. ödemeleri yapmazsın
    – askere gitmezsin
    – devlet memuru olmazsın, olanların istifasını sağlarsın
    yani kısaca devlete selam dahi vermezsin. SİVİL İTAATSİZLİK bunlardır, hadi yapsın da görelim.

    Aslının hakkını veremeyenler, aslının karikatürü haline gelirler, BDP bir karikatürdür. PKK’da, APO’da birer karikatürdür, kürt halkının haklarını savunmaları kutsaldır, ancak buna soyunmuş aktörler kürt halkının karikatürüdürler. Devletle hesaplaşmak yerine, devletin özüne sahiplenerek, AKP ile hesaplaşmaya soyunmuşlardır, bu da onları karikatürleştirmektedir. Kürt halkının bunu yemeyeceğini bildikleri için, seçimden kıvırmanın yollarını aramaktalar, kürt halkının sandıkta kime oy vereceğini kontrol edemezler, ancak kürt halkının sandığa gitmesinin engellenmesini kontrol edebilirler, bu kontrollü durum itibariyle seçimi boykot etmek işlerine gelmektedir, tıpkı referandumda sandığa gitmeye engel olma kolaylığında olduğu gibi. zira kürt halkı bu karikatürleri, marjinalliğe mahkum edecektir. Korkunun ecele faydası yok.

    o denli bir karikatürleşmekteler ki; Apo, anlaşılmaz bir şekilde bdp ve kandil’i suçluyor, kandilin/gerillaların çözüleceğini hissettiği için “ben olsaydım, bunlar olmazdı” gibi sözler söylüyor, akılları sıra rolleri paylaşmışlar, bdp ve kandil kötü polisi oynarken, iyi polisi oynamak genellikle Apo’ya düşüyor, zira iyi polis rolü belki ona özgürlüğünü kazandıracak, pes yani koca bir halkın kurtuluşuna soyunduklarını iddia edenlerin basitliği ve sıradanlığı (karikatürleşmek) ancak bu kadar olurdu.

    (ergenekonculuğun çürüttüğü bir kandil ve gerillacılık var, bu saatten sonra -kendi davaları adına- kandil’den de, oradaki geriladan da bir hayır gelmez, “zira şikeli bir şekilde, hazır lokma” karakolları vurma alışkanlığı, içten içe bir çürümeye yol açtığı kaçınılmaz bir gerçek)

  31. Yazan:MY Tarih: May 7, 2011 | Reply

    “Marx; burjuva demokrasisinin son derece geliştiği, çoğulcu ve katılımcı bir demokrasinin hayata geçirildiği, hukukun üstünlüğünün ve insan haklarının son derece gelişkin olduğu bir DÖNEMDE yaşamadı. Marx; insan emeğinin yoğun kullanımının gerekli olduğu, bu kullanımın ise her türlü insan haklarından yoksun, KÖLELİK şartlarının işletildiği, işçilerin hiç bir sosyal hakkının bulunmadığı, asgari 18 saatlik mesailerle köle gibi çalıştırıldığı dönemde yaşamıştır. “

    Bu tespitiniz çok mühim Ali Bey, insanlarin çocuklarini fabrikalara sattiklari, isçilerin parmakarinini, ellerinini çatir çatir makinelerle kesildigi bir dönem. O dönemi sadece geçmis olarak da görMEmeli, eger sendikalar, isçi haklarini savunan kanunlar vs olmasa yine olacak olan bu, çikarilacak dersler var. Marx eger bugün yasasaydi daha farkli fikirler üretebilirdi. Zaten YABANCILASMA ve SEYLESTIRME konularinda kendisini takdir ettim ve marx-çI ile marx-ist arasindaki farka isaret ettim., hatirlayacaksiniz. Okumamis olan ziyaretçiler için link vereyim:

    Marx ve İnsan’ın kendine yabancılaşması (2): Makineleşmek

    Yeni başlayanlar için “Müslüman” Marx

    “Şayet SİVİL İTAATSİZLİK yapılacaksa, sivil itaatsizliğin ne olduğunu öğrenmelerinde fayda var, bunlardan bazıları;
    – çocuğunu okula göndermezsin
    – resmi dairelere başvurmazsın
    – kck davası dahil, hiç bir mahkemeye çıkmazsın
    – zorunlu olmadıkça devletin hiç bir dairesini kullanmazsın
    – vergini benzeri vs. ödemeleri yapmazsın
    – askere gitmezsin
    – devlet memuru olmazsın, olanların istifasını sağlarsın
    yani kısaca devlete selam dahi vermezsin. SİVİL İTAATSİZLİK bunlardır, hadi yapsın da görelim. “

    BDP bu yolu tutamiyor çünkü sömürdügü kitleler kayip çocuklar. Meselâ Kürt mühendislerin, bankacilarin ya da ilkokul ögretmenlerinin isi birakma eylemi yapmasini saglayamaz. isi gücü olan, toplumda yer edinmis Kürtler ki sayilari çok, BDP tarafindan temsil edilmiyorlar. Kiminin karisi Türk, kiminin patronu, müsterisi ya da ne bileyim bir sekilde hayati Türkiye ile içiçe girmis. Federasyon ya da bölünme edebiyatindan umdugu bir sey yok.

    Bingöl’den, Igdirdan, Hakkâri’den, Diyarbakir’dan okurlarimiz var. Öncelikleri güvenlik ve ekonomi. Elbette Kürtçe’nin her alanda özgür olmasini istiyorlar. Kimisi Türkiye’nin büyük üniversitelerinde Kürt dili, edebiyati, tarihi, müzigi gibi bölümlerin açilmasini istiyor. Ama BDP’nin maceraci arayislarini desteklemek için farkli bir profil lazim: Kürtlük’ten baska kaybedecek seyi olmayan, soyut bir zafer pesinde pesinde kosanlar lazim.

    Bu tipki Hirant Dink’i ya da Hiristiyan din adamlarini öldüren garibanlar gibi bir profil, Türklük’ten baska hiç bir kaybedecegi sey olMAyan gariban takimi gibi. Zaten Etnik kavga yapMAdiklari zaman futbolu ya da kiz meselesini bahane edip kavga çikariyorlar. BDP iste bu tür insanlari kullaniyor.

    Aslının hakkını veremeyenler, aslının karikatürü haline gelirler, BDP bir karikatürdür. PKK’da, APO’da birer karikatürdür, kürt halkının haklarını savunmaları kutsaldır, ancak buna soyunmuş aktörler kürt halkının karikatürüdürler. Devletle hesaplaşmak yerine, devletin özüne sahiplenerek, AKP ile hesaplaşmaya soyunmuşlardır, bu da onları karikatürleştirmektedir.

    Evet, Kürtlerin mesru haklarini savunmak yerine “AKP ile hesaplaşma” yoluna gitmeleri ahlâken yanlis. “Biz Kürtler TBMM’den sunlari talep ediyoruz: 1, 2, 3… ve bunlar yerine getirilmedikçe askere gitmeyecegiz, vergi vermeyecegiz,…” diyebilselerdi Kürt olMAyan çevrelerden de büyük destek alirlardi. YSK’nin son zirvalamasinda gördük, bir çok siyasetçi, STK ve aydin düzgün bir durus sergiledi. Zaten referandumda %58 çikmasi (AKP’nin esas tabani %35-%40 iken) demokrasi için, darbeci anayasadan kurtulmak için uygun bir zeminin olustugunu gösteriyor. Kanaatimce BDP’yakin duran Kürtler de sorguluyordur “neden bizim partimiz yeni anayasaya destek olmuyor?” diye.

    Ermeniler çok kaliteli bir biçimde çalisiyorlar gördügüm kadariyla. AGOS’ta birbirinden güzel tahliller çikiyor. Hirant Dink’in mirasina ancak bu kadar güzel sahip çikilabilirdi. Artik tek bir “Biz” perspektifinden hareket etmek gerektigini herkes görüyor, etnik ve dini çatismalar aslinda birer gölge oyunu, zenciyi zenciye kirdirmanin bin türlü sekli var. Neyse, 13 hazirani merakla bekliyoruz, hayirlisi…

  32. Yazan:Ahmet Somut Tarih: May 9, 2011 | Reply

    Devletin Kürt vatandaşlarına eziyet ettiği zulüm ettiği doğrudur. 80 ihtilalinde Kürt ileri gelenlerini toplayıp hapishanede perişan etmesi, faili meçhuller vs gibi. Bu açıdan bakınca Kürtler mazlum olmuştur. Ama “masum” kalamamışlardır.

    PKK sadece askeri hedefleri vurmamıştır. Bir sürü masum kanı dökmüştür. Terör eylemlerini, istanbulun göbeğinde bir çok intihar bombacısını vs. planlamış, gerçekleştirmiş ve üstlenmiştir. Kendisine zulüm eden gibi o da zulüm etmiş zalim olmuştur. Açıkçası PKK’nın tek bir amacı olduğunu görüyorum: Kürtlere özgürlük verilsin verilmesin, Türkiye bölünsün bölünmesin her koşulda varlığını sürdürmek.

    Türkler kendi ergenekonlarını temizleme başladılar. Kürtlerin de geç kalmaması lazım. PKK’nın piyonu olmaktan başka işlevi olmayan BDP’den kurtulmaları lazım. “Temiz” bir sayfa açmaları lazım. Bu da BDP’yle veya diğer terörist artıklarıyla olmaz.

  33. Yazan:logic Tarih: May 9, 2011 | Reply

    BDP’nin 12 Eylül’deki boykot kararı gibi yanlış kararlarını öne sürerek P’ye geçirenlere gülsem mi ağlasam mı bilemiyorum doğrusu.

    Erdoğan çıkıp “Kürt Sorunu yoktur, Kürt kardeşlerimin…” diyerek (kendi kafasında) Kürt Sorunu’nu çözdüğünü ilan ettiğinin farkında değilsiniz heralde ??? AKP’den hala neyi umut ediyorsunuz ?

    Hadi BDP gitti, sonra ? Kim çözecek bu sorunu ? Ha pardon, sorun çözüldü mü yoksa ? Bu kafayla CHP ve MHP gibi faşist partilerle aynı noktaya doğru ilerliyorsunuz, benden söylemesi: Öyle bir sorun hiç yoktu ki, di mi ama?

  34. Yazan:MY Tarih: May 9, 2011 | Reply

    AKP’den özel olarak bir sey uman var mi bilmiyorum. BDP’nin ilk suçu Kürtleri AKP’ye dogru itmesidir. Bazi Kürtler AKP’yi fazla Müslüman, Fazla Türkçü vs bulabilirler. Bunlara alternatif BDP vardi. Ama BDP siddet EYLEMLERi ve SÖYLEMLERi ile kendisini taca çikardi. Demokrasi ile alakasi olmayan, SALDIRGAN bir strateji güdüyor. Oysa soguk savas bitti, “Kürt” kelimesini yazdi diye gazetecilerin hapise atildigi yillar da geride kaldi.

    Ama degerli yorumcumuz Logic, hatali oldugunuzu düsündügüm baska bir yer var. Bir kaç basit soruyla açalim meseleyi:

    1) Kadinlarin temsil edilmesi için bir KADIN PARTiSi gerekli midir?
    2) Bekârlarin temsil edilmesi için bir BEKÂR PARTiSi gerekli midir?
    3) Alevîlerin temsil edilmesi için bir ÂLEVÎ PARTiSi gerekli midir?

    Hayir, hayir, hayir. Yoksa Evli Alevî kadinlar için bir parti, bekâr Sünnî kadinlar için bir parti… Kimsenin ekip kuramayacagi bir sisteme dogru gideriz.

    Mevcut partiler içindeki kadinlar, bekârlar ve Alevîler bu gruplarin çikarlarini temsil ediyorlar zaten. Tabi seçimden seçime hatirlama durumundan kurtulmak için dernek kurulur, kitap dergi çikarilir vs.

    Kürtlerin temsil edilmesi, egitim, anadil, TV/radyo vb konulardaki haklarinin savunulmasi için illâ ki bir KÜRT PARTiSi gerekli midir?

    Zannetmiyorum. Ama böyle bir parti olsa demokrasiye hizmet eder. Peki BDP bir Kürt partisi midir? Hayir. BDP Kürt Milliyetçilerinin toplandigi bir partidir. Siddet ile arasina mesafe koy(a)MAyan bir partidir.

    12 Eylül darbesinden önce Devlet Bahçeli arabasinda silah ile yakalanmisti. MHP baskani olduktan sonra da çok KANLI konusmalar yapti. Ölüm, Kan, intikam, öfke… gibi kelimeler agzindan hiç eksik olmadi.

    MHP Türk milliyetçiligi yapan bir partidir ama Türklerin partisi degildir. Bu seçimlerde %12 filan alacakmis. Türkiye’deki Türklerin orani %12’den fazla olduguna göre MHP Türk partisi degildir.

    BDP %5-%7 galiba. Haydi %10 diyelim. Türkiye’de Kürt sayisi sadece 7 milyon olabilir mi? Ankara, Istanbul ve Izmir, Mersin, Bursa vb büyük kentlerde yasayan Kürtler bile bundan fazladir.

    Özetle BDP Ogün Samast’in Türklügü gibi Kürtlügünden baska hiç bir seyi olMayan, geçmisinden kopuk, gelecekten de beklentisi olmayan Kürtlerin partisidir. Tipki MHP gibi.

    Soyut bir zafer, üstün(!) ve soylu(!) Türk kani için siyaset yapan MHP ne zaman oy alir? Terör veya issizlik yükselince. Fransa’da Front National partisi de böyledir. Irkçidir, yabanci isçilere, Yahudilere, Escinsellere, zencilere… herkese düsman. çünkü fransizlara vaad edecek çözümler üretEmez.

    BDP de böyle. geçmisteki hatalarin bir mirasi, bir tortusu. Öyle olmasaydi adam gibi meclise girip temsil ettikleri insanlarin haklarini savunurlardi. Güney Dogulu ne istiyor? Ekmek? Güvenlik? Daha iyi saglik ve egitim hizmetleri? Ulasim? Tesettürlü oldugu için okuldan atilan bir Türk kizina yardim edebilir mi BDP? Kilisesi gasp edilen bir Süryani kapisini çalabilir mi bunlarin? Pasaportu olmadigi için Suriye’ye giremeyen bir Arap vatandasimiza destek verebilirler mi? Kürt irkina dahil olMAyanlara söyleyecek sözü var mi BDP’nin?

    Hayir. BDP soyut kavrmalari tartisip duruyor, statü istiyor, federasyon istiyor…

    Yollari bozuk bir bölgeyi ikiye bölseniz ne olur? Egitimsiz insanlara farkli statüler verseniz ne olur? SOMUT olarak Kürtler ne istiyor? BDP bu SOMUT isteklerin ne kadarini temsil ediyor? Mesele bu.

  35. Yazan:logic Tarih: May 9, 2011 | Reply

    1) Kadinlarin temsil edilmesi için bir KADIN PARTiSi gerekli midir?
    2) Bekârlarin temsil edilmesi için bir BEKÂR PARTiSi gerekli midir?
    3) Alevîlerin temsil edilmesi için bir ÂLEVÎ PARTiSi gerekli midir?

    e şüphesiz gerekli olmamalı. ama bir grup o ya da bu sebeple eziliyorsa o parti gerekli oluyor işte. BDP’ye bu yüzden ihtiyaç var.

    Şiddet konusundaki görüşlerim belli. BDP’nin şiddet ile arasına mesafe koymasını beklemiyorum. Siz kabul etmeye yanaşmasanız da bugün Kürt denilebiliyorsa bu PKK sayesindedir. Şiddet olgusunu yine de tasvip etmediğimi hatırlatmak isterim. Ama realite bu. Bugün de bu realite bu sitede sıklıkla anlatılan şartlar değişti artık demokrasi var, Kürtler demokrasiyle haklarını alabilirler masallarına rağmen değişmiş değil. Sivil itaatsizlikle ilgili yaptığınız yorumlar ortada. Kimse çıkıp şimdi bana PKK olmasaydı şimdi Kürtler haklarını rahat rahat alırdı martavallarını okumasın lütfen.

    Erdoğan çıkıyor barajı indirmeyeceğiz diyor, ana dilde eğitim ülkeyi böler diyor. Hadi biri bana anlatsın Kürtler nasıl alacak ana dilde eğitim haklarını ?

    Ha şu özerklik meselesi var bir de tabi. Ben de sıcak bakmıyorum doğrusu ama gelinen noktada adamlara başka çare bırakmadılar ki. Bugün 3-5 hak verip susturmaya çalışılan Kürtler, Erdoğan çıkıp avucunu yala deyince sap gibi kalıyorlar işte. Tam da o yüzden istiyor olmasınlar bu özerkliği ? Kendi geleceklerini ellerine almak için, Türklerin teveccühüne kalmamak için. Bunu anlayamıyor musunuz yoksa anlamak mı istemiyorsunuz ?

    Somut olarak Kürtler şunu istiyor bunu istiyor… Eee ? BDP’li Kürtler ana dilde eğitim istiyor. Zaten o yüzden var bu parti. Yol, iş, aş meselesi partisi değil ki bu parti. Adamlar istiyor kardeşim. Adamlara niye istiyorsun diye soracağınıza AKP’ye neden vermiyorsun diye sorsanız ?

  36. Yazan:MY Tarih: May 9, 2011 | Reply

    @Logic,

    Kürtler konusunda Türk siyasetinin, medyasinin ve genel olarak halkin uyusuk ve/veya iki yüzlü tavirlarini yaklasik 4 senedir elestiriyorum, devam edecegim.

    Meselâ:

    Terörist evlatlarımız ve Anzak leşlerimiz(!)

    Söylediklerinizde kismen haklisiniz ama düzen eski düzen degil.

    Kürt olmanin bile suç sayildigi bir dönemi geride biraktik. Sadece Kürtlerin degil solcularin, ülkücülerin, islamcilarin karakollarda ya da askeri hapishanelerdeki iskence tezgâhlarinda can verdigi bir dönemdi bu. Simdi darbe anayasasindan kurtulup HER iNSANIN özgürlüklerinin garanti altina alinmasi gerekiyor.

    Geçenlerde bir arkadasimin evini aramaya gelmis polisler. “önce korktuk, sonra kimlik ve arama izni sorduk, gösterdiler” dedi. Kimse için aranmak hos bir tecrübe degil. Ama madem ki basa geldi, haklarini kullanmak gerek. Polisler de evini aradiklari vatandasin haklari oldugunu bilecekler. Ama hem kanun olmali hem de o haklari kullanarak herkesi alistirmak gerek. isleyen demir isildar misali, her gün kullanilan bir hak daha “gerçek” iken kullanilMayan haklar paslaniyor.

    Son olarak az önce yazdigim bir yorumdaki linkleri size tavsiye etmek isterim, sizin fikirlerinizi destekleyen bir çok seyi yillardir yazdigimi göreceksiniz.

    http://www.derindusunce.org/2011/05/09/52lik-secmen-kararini-vermis/#comment-71170

    ama siddetten uzak duramayan BDP hem kendisini hem de genel olarak BÜTÜN KÜRTLERi zor durumda birakiyor. Buna karsi hem Türklerin hem de Kürtlerin birlikte hareket etmesi, kafa yorup yeni yollar, fikirler, eylemler bulmasi gerek.

    Selam ile

  37. Yazan:Ahmet Somut Tarih: May 9, 2011 | Reply

    “Siz kabul etmeye yanaşmasanız da bugün Kürt denilebiliyorsa bu PKK sayesindedir. Şiddet olgusunu yine de tasvip etmediğimi hatırlatmak isterim.” demişsiniz sayın logic. Sonuçta Kürtlere bu işkenceleri yapanların da kendilerine göre haklı nedenleri vardı. Tek bir ulus yaratmak istiyorlardı. Belki de böyle herkesin daha mutlu olacağını düşünüyorlardı.

    PKK Kürt sorununu duyurmuş olabilir ama bu onu iyi birşey kılmaz. Bunu pasif direnişle, hakkını, uğradığı zulmü kanunlar çerçevesinde anlatarak başarmadı. Kanla, nefretle, terörle, cinayetle, uyuşturucu ve silah kaçakçılığıyla başardı. Kürdün adını nasıl duyurmuş olduklarını sizin insafınıza bırakıyorum.

    Türk ırkçılarının, ergenekoncuların Kürtlere zulüm yapması, PKK’nın da masum Türklere zulüm yapmasını (sivil bölgelerde bomba patlatması vs) meşru kılmaz. Aynı seviyeye düşmüş olurlar.

  38. Yazan:logic Tarih: May 10, 2011 | Reply

    Türk ırkçılarının, ergenekoncuların Kürtlere zulüm yapması, PKK’nın da masum Türklere zulüm yapmasını (sivil bölgelerde bomba patlatması vs) meşru kılmaz. Aynı seviyeye düşmüş olurlar.

    bazen PKK’yı devlet gibi bir organize örgüt sandığını düşünüyorum insanların. Kandil’in bu konudaki görüşleri net. Sivilleri hedef almadıklarını açıkladılar. Ha PKK’nın içinde kafasına göre iş yapan çok. Kandil’i dinlemeyip iş yapanlar yüzünden PKK temize çıkmaz ama bu sizin eleştirilerinizi yanıtlamaya yeter sanırım.

  39. Yazan:aziz yılmaz Tarih: May 10, 2011 | Reply

    Radikal’de okumuştum.Yıldırım Türker’in kaleminden.İsimler tam aklımda değil.O kadar çok etkileyci ve örnek alınası bir hikayeydi ki benim için,unutmamak,belki de okudukça insanlık adına esin almak gayesiyle PC’de bir yerlere kaydetmiştim.Sanırım hafızamın zayıflığı kadar,teknolojiden doğru düzgün faydalanacak beceriye sahip olmadığımdan olsa gerek o muhteşem yazıyı kaybettim.
    Neyse aklımda kaldığı ve anlatabileceğim kadarıyla aktarmayı deneyeyim.

    Sanırım Kıbrıs Barış Harekatı olarak bilinen dönem öncesi Rumlarla Türkler arasında baş gösteren çatışmalı dönemde geçiyordu olay.Malum o dönemde büyük katliamlar yaşandı.Etnik düşmanlıklar öyle bir noktaya ulaşmış olacak ki her iki taraf da sivil,çoluk çocuk,yaşlı,kadın demeden dehşet verici katliamlar düzenlemekteydi.Irkçılık illeti işte,bulaşmaya görsün bir kere başladı mıydı gayrı durdurulamaz hale gelir.Gayrı kim kimi nerede kıstırabilirse,ilk kanı kimin döktüğünün,kavgayı kimin başlattığının artık bir önemi yoktur.Bildiğimiz ve tarihte sıkça tanığı olduğumuz şu kan davası haline dönüşen trajik insanlık halleri anlayacağınız.

    İşte o her bir taraf için diğerinin sürek avında ava dönüştüğü kanlı dönemde Rumlar tarafından katledilen 124-sayı böyle hatırlıyorum-Kıbrıs Türküyle ilgili bir katliam belgeselini taşımıştı köşesine Türker.
    Belgeseli hazırlayan kişi yani olayın tanığı bir Rum-dediğim gibi ismini tam olarak-hatırlamıyorum-Türker’in aktardığına göre bu vahşet yaşandığında henüz çocukmuş Rum gazeteci.Yıllar geçtikçe bu insanlık suçunun ruhunda yarattığı yıkımı bir türlü hafızasından silip atamadığından bu katliamı belgelemeyi bir insanlık borcu bilmiş ve bütün ayrıntılarıyla bir belgesel hazırlayarak kendi soydaşları tarafından gerçekleştirilen vahşeti dünyaya duyurmuş.Tabi yine kendi soydaşları tarafından hain damgasını yemeyi göze alarak.

    İsmini hatırlayamadığım bu gazeteci aslında sıradan,olması gerekeni yapmış.Belki de bunda şaşılacak fazla bir şey yok.Sonuçta vicdanının sesini dinlemiş ve benzerleri yaşanmasın diye insanlık görevini yerine getirmiştir.

    Lakin yine de büyük bir yankı yaratmış alışılmışın dışına çıkan bu “belgeleme” olayı.Sonuçta ait olduğu kesimden de katledilen masum insanlar/siviller,derin acılar çeken insanlar olmuş,pekala içinden geldiği,ait olduğu soydaşlarının dramını da taşıyabilirdi belgeseline.Evet duygu bayığla bağlı olduğu aideyeti önceleyebilirdi.Ama O bunu yapmamaış.

    Rumlardan da suçsuz yere öldürülen insanlar olduğu,bu insanlık trajedisinde Türkler’in de günahı olabileceği hatırlatılarak neden böyle bir tercihte bulunduğu sorulmuş kendisine.”Evet,kuşkusuz Rumlardan da suçsuz yere öldürülen insanlar oldu ama bunu Türk meslektaşlarımın belgelemesi daha makul olur”diye yanıtlamış.

    Kuşkusuz,Türk meslekdaşlarından vicdanının ve namusunun hakkını veren binlerce onurlu insan var bu ülkede.Evet,çok şükür ki kimden geldiğine bakmadan zulmün her çeşidine vicdanıyla karşı duran namuslu insanların sayısı hiç de az değil.
    ***********
    Bu siteyle tanıştığımda işte o güzel insanları buldum ben.Gelecek adına,barış adına sesini yükselten,zulüm karşısında haykıran,adalet için çabalayan bu güzel insanlar benim için bir umut oldu.Ne yalan söyleyeyim her gün bir yeni insanla tanıştıkça barışa,kardeşliğe,hakça ve onurluca bir arada yaşayabileceğimize dair ümutlarım filizlendi.Bu heyecanımın ilk gözağrısı Mehmet(Yılmaz)beydi.İlk yorumlaşmamız yine çay ikramıyla başlamıştı.Güzel yarınların imgesi olarak zihnimde yer eden o güzelim çay tepsisi kaderin cilvesine bakın ki bu kez”küslerin barışması” için servis ediliyordu.Bir kaç gün önce bu başlığın altında gördüğümde biraz duygulandım.Ama bir o kadar da sevindim.İmgesi değişmemişti,ilk günkü gibi taptezeydi.
    Sonra Suzannur(Başarslan) hanımı tanıdım.Güzel yorumlarını okudukça feyz aldım.Ve Çuvaldız hanım.Müstear itici gelmişti ne yalan söyleyeyim.Yanılmada gecikmedim yalnız.O “itici” gelen müstearın ardında bir cevher buldum.Özlem Yağız ve Cemile Bayraktar hanım kardeşlerim ise yanlış hatırlamıyorsam kervana daha sonra katıldılar.Allah eksikliklerini vermesin,çoğalıyordu güzel kardeşlerim.Ekrem Senai,Mehmet Bahadır, Ali Duman,Logic,Durhat,Serdar beyler….Hakkını teslim etmeliyim SQ müstearıyla yazan Şebnem hanım,Ali Yardım bey,Tayfun Korkut bey…Zaman zaman fikir ayrılığına düşsek de hepsini minnetle,sevgiyle anıyorum.İdeolojiler,fikirler,inançlar farklı olabilir.Benim için ayrı birer değerdirler.Çünkü hep beraber bir şeyler inşa etmeye çabaladık fikirlerimizle.Bu asla küçümsenecek bir şey değil.
    Velhasıl benim için bir okul gibi oldu DD.Paylaştıkça zenginleştiğimi hissettim.Kiminin sabrına gıpta ettim,kiminin engin birikimine.Kiminden üslubu öğrendim,kiminden tevazuyu.Tabi Ekrem beyden de her gerilimli ortamı büyük bir hünerle neşeye çeviren harikuladeliği.Kısaca benim için bir yaşam akademisi oldu DD çoksesliliği ve renkliliğiyle.Ama bir o kadar da bir aile sıcaklığı hissettim.
    Peki bütün bu güzellikler değişti mi?Tabi ki hayır.İlk başladığım günden daha da umutluyum.

    Diyeceksiniz ki aktardığın hikaye ile bu duygu yüklü konuşmanın ne ilgisi var?
    Şuraya getirmeye çalışıyorum.Rum gazetecinin yaptığı gibi herkes “karşı tarfın”hakkını savunsun,öz eleştiriye ağırlık verilsin istiyorum.En büyük hayalim,dileğim bu.Kürdü Türk savunsun sevgili logic ve Ali Duman’nın yaptığı gibi ve Türk’e yapılan haksız itham karşısına da ilk önce Kürtlerden tepki gelsin.Ermeni vatandaşlarımızın,Alevi kardeşlerimizin sorunlarını Mehmet bey,Özlem ve Cemile hanımların yaptığı gibi sünni dindar dostlarımız işlesin/geçmişte yaşanan acı hatıraların izini onlar silmeye çabalasın.Başörtüsü yasağının karşısına ilk dikilen ateist arkadaşlarımız olsun.
    Bu yapılmıyor mu?Yapılıyor elbet.Güzel örnekleri fazlasıyla var DD’de/farklı STK’larda.Lakin çıtayı daha da yükseltelim.Ülke birden bire karışınca aidiyet hissiyle panikleyip savrulmayalım.Üzülerek söylemeliyim ki artık nedeni her ne ise gereksiz yere bir birimizi etiketleme yoluna gidiyoruz.Oysa yaşananlarda bir şekilde hepizin sorumluluğu var.Kendimizden sorgulamaya başlarsak eminim pek çok sorunu yarı yarıya çözmüş olacağız.
    Bu bakımdan hepinizden istirhamım şu geçtiğimiz kritik süreçte daha yapıcı olmaya gayret etmemiz.Şu an empatiyi çoğaltmaya ihtiyacımız var,sürekli tek taraflı suçlu aramakla bir yere varamayız.

    Yanlış anlaşılmasın,yukarıda bana yöneltilen eleştirler için söylemiyorum.Elbette benim de hatalarım olabilir.Ancak eleştirinin fikirler üzerinden yapılmasında fayda var;yaratacağı kırgınlıklar için değil tartışmanın daha verimli olması açısından daha isabetli olur diye düşünüyorum.
    ****************
    Sevgili Mehmet bey,
    İlerde değinirsiniz/açıklık getirirsiniz dediğiniz konulara da Allah sağlık verirse döneceğim.Zira bir Konfüçyüs hikayesi ortalığı karıştırdı ve hala tam olarak hangi manada kullandığım anlaşılmamış gibi görünüyor(Ya da ben doğru anlatamadım diyeyim).O da başka bir zamana.
    Sevgi ve selamlarımla.

  40. Yazan:MY Tarih: May 10, 2011 | Reply

    Aziz Bey Selam,

    Mesajinizdaki çagriya cevap vermek için Louis Armstrong’dan güzel bir Aşk şarkisi koydum: “Bana bir öpücük ver, hayal gücüm gerisini yapar” 🙂

    Sözler ve çevirisi aşagida:

    Louie Armstrong – A Kiss To Build A Dream On
    Give me a kiss to build a dream on,-bir öpücük ver üzerine bir düş kurmak için

    And my imagination will thrive upon that kiss.–ve benim hayalim bu öpücük üstünde gelişebilir

    Sweetheart, I ask no more than this:-sevgilim,bundan daha fazlasını istemem

    A kiss to build a dream on.-hayallerimi üzerine kurmak için bir öpücük

    Give me a kiss before you leave me,-beni terketmeden önce bir öpücük ver

    And my imagination will feed my hungry heart.-ve hayallerim aç kalbimi besler

    Leave me one thing before we part,-ayrılmadan öncebana birşey bırak

    A kiss to build a dream on.-hayallerimi üzerine kurmak için bir öpücük

    When I’m alone with my fancies, I’ll be with you,-ben fantazilerimle yalnızken,seninle olacağım

    Weaving romances, making believe they’re true.-romantizmi izleyerek, onları gerçek olduğunu düşünerek

    Give me your lips for just a moment,-dudaklarını bir anlığına bana ver

    And my imagination will make that moment live.-ve hayallerim bu anı hayatım yapabilir

    Give me what you alone can give,-sadece senin verebileceğin gibi

    A kiss to build a dream on.-hayallerimde yaratmak için bir öpücük

  41. Yazan:MY Tarih: May 10, 2011 | Reply

    Aziz Bey Tekrar Selam,

    simdi “ciddi” bir cevap vereyim yazdiklariniza 🙂

    Az önce girilen su yoruma bir bakin; Tekfir edemeyiz tabi ama ne bileyim, “domuz yiyen Müslüman” da gelirse bir gün ne yapacagiz?

    Milliyetçi Müslüman(?)

    Neden bu yoruma dikkatinizi çekiyorum? Simdi her ulus kendi ulus-devletini kursa ben Sadik yalsizuçanlar ile, Hirant Dink ile, sizinle ayni devlette bulunaMAm. Ama bu yorumu yazan ile, Ertugrul Özkök ile, Deniz Baykal ile ayni devlette yasamam gerek. Bilmem çarpikligi anlatabiliyor muyum?

    Özetle Türk ulus-devleti bir hataydi. Kürt ulus-devleti de hatali bir projedir. Türk milliyetçiliginin panzehiri Kürt milliyetçiligi degil AKIL’dir, ViCDAN’dir. çare bir hukuk devleti kurmak yoksa etnik karelere bölünmüs 1930 model fasist sehir devletler ve/veya federasyonlar degil.

    Kibris Rum-Türk çatismasindan bahsetmissiniz. Yakin zamanda bir skandal çikti ortaya, duydunuz mu? Kibrisli Türklerin bir kismini öldürenlerin Türk olmasindan bahsedildi. “FALSE FLAG” taktigi kullanarak gerilimi tirmandirmaya çalismis Türk milliyetçileri. Hem kiliselere hem de camilere bomba koyup yapay bir çatisma ALGISI üretmisler. Aktütün gibi bir seyler hatirliyor musunuz? Ya da uzun seneler önce Bingöl’de öldürülen 33 er?

    Konfiçyüs… Evet, yalnis anlasildi bu örnek. çünkü öyle bir konunun altina koydunuz ki (bence) siddet uygulayanlari savunur duruma düstünüz istemeden… Sanrim ampati yapmakti isteginiz. Ama okuyanlarin sizi nasil ALGILAYACAGI da bir empati konusu degil mi? 🙂

    Üstelik gerçek Konfiçyüs’ün fikirleri gerçek Marx ile çok çelisir, bilirsiniz. Meselâ “Alman ideolojisi” veya “Hegel’in hukuk felsefesi elestirisine katki” adini tasiyan eserlerde bu çok nettir. Buralarda ana fikri olusturan anti-konformizm Kapital’de de muhafaza edilmistir. Marx’in nutuklarinda ve bütün hayati boyunca giristigi siyasî eylemlerde ayni biçimde devam eder. SOn zamanlarda çok güzel biyografileri çikti Marx’in. Bir tanesi Jacques Attali tarafindan yazildi ve Türkçe’ye de çevirildi. Herkese tavsiye ederim.

  42. Yazan:MY Tarih: May 10, 2011 | Reply

    “Siz kabul etmeye yanaşmasanız da bugün Kürt denilebiliyorsa bu PKK sayesindedir” (Logic)

    Evet, Bir çok insan “Türk” kelimesini duydu Papa 2ci Jean Paul’e ates eden M. Ali Agaca sayesinde. Biz de Ermeni kelimesini çokça duyduk ASALA terör örgütü sayesinde.

    Agaca Türklere, ASALA Ermenilere ne kadar hizmet ettiyse PKK da Kürtlere o kadar hizmet etmistir. Büyük? Evet. Ama negatif. Eksi isaretli büyük bir rakam gibi. Borç gibi. Yikim gibi.

    Kürtleri borçlandirdi PKK. Kürtlerin iyiligi için yapilan bütün siyasî ve hatta kültürel faaliyetler bu borç çukuru içinde debeleniyor. Türk bayragina sarilmis tabutlari düsünmeden, Apo posterleriyle molotof kokteyli atan serserileri hatirlamadan Kürtler ile ilgili bir sey düsünebilen çok az 🙁

  43. Yazan:logic Tarih: May 10, 2011 | Reply

    Kürtleri borçlandirdi PKK. Kürtlerin iyiligi için yapilan bütün siyasî ve hatta kültürel faaliyetler bu borç çukuru içinde debeleniyor. Türk bayragina sarilmis tabutlari düsünmeden, Apo posterleriyle molotof kokteyli atan serserileri hatirlamadan Kürtler ile ilgili bir sey düsünebilen çok az

    insanın kendi ana dilini, kendi anavatanında konuşamaması gibi bir onursuzluktan kurtulması…

    kredi kartı reklamı gibi olacak ama: paha biçilemez.

    bir sürü olumsuz şey sıralanabilir tabi. ama asıl realite şu: PKK olmasaydı bugün Kürtler hala asimile edilmeye çalışılan bir halktı. var mı bunun aksini iddia edecek bir babayiğit bu sitede ?

  44. Yazan:aziz yılmaz Tarih: May 10, 2011 | Reply

    Selam Mehmet bey,

    Anlamlı bir çağrı olmuş,şarkı sözleri çok güzel ve anlamlı.Emeğinize teşekkür bu güzel dinleti için.

    Hemen diğer yorumlarınıza geçeyim.

    “Müslüman Milliyetçi”yorumu aslında tam da konumuzla alakalı.

    İdeolojilerin vicdan ve aklın önüne geçtiği konusundaki saptamanıza katılıyorum.Kabul edelim,bugün aşamadığımız pek çok sorunun temelinde ideolojik saplantıların büyük rolü ve etkisi var.

    Ancak şunu da göz ardı etmemeliyiz:Temel sorun,toplumun bir kesimini etkileyen ideoloji veya algıların yarattığı profilden çok,bu profili inşa eden zeminde yatıyor.

    Yani şu soruyu sormamız lazım:İnsanları bu denli kendine yabancılaştıran,ideolojilere veya aidiyet taasubuna teslim eden olgunun/gerçeğin ardıda yatan saikler nelerdir?Nereden beslenir bu keskin duygular?

    Küçük bir örnekle başlayayım.Bakın,hadise salt siyasi ve ideolojik de değil bu anlamda.Misal bir futbol karşılaşması dahi insanları ölümüne karşı karşıya getirebiliyor.Bursa Beşiktaş karşılaşması öncesinde yaşanan olaylardan söz ediyorum.Daha önce malum Bursaspor-D.Bakırspor karşılaşmasıyla benzer gerilime tanık olmuştuk.Bunu kısmen varolan etnik çatışma ruhuna/ortamına bağladı pek çoğumuz ki,gerçekten de olayların o noktaya varmasında tırmanan etnik gerilimin etkisi olmuştu.
    Oysa son olaylarda(Bursa BJK maçını kasdediyorum) durum biraz farklı… manzara aynı manzara olmakla beraber,ortada etnik çatışmadan mütevellit bir vaka bulunmuyor.Kısacası uğrunda ölüme hazır olanan kutsallar sandığımızdan çok daha fazla.

    Buradan iki sonuç çıkıyor:
    1-İnsanlar bir spor musabakası uğruna gırtlak gırtlağa girebiliyorsa,pekala aidiyet duyguları için de benzer psikolojiye teslim olabilirler.Tabi yaşanan olayları meşru göstermenin gerekçesi değil bu.Ama bir realitedir.Tedevi edici formüller yoksa bir realite olarak da kalacak.Bu kısmına sonra tekrar değineceğim.
    2-Hiçbir şekilde tasvip edilemez bu tür şiddet olaylarının tek suçlusu sahalara inen öfkeli kalabalıklar değildir.

    Tamam,dediğiniz gibi şiddet yanlılarına/faillerine hukuki yaptırımlar uygulanmalıdır.Ne var ki işi bu noktaya taşıyan bir dizi gerçeği sorgulamadığımız müddetçe öfkeli kalabalıkların kendiliğinden teskin olmasını bekleyemeyiz.Ne de bireylerin tek tek kendilerini geliştirerek doğru yolu bulmasını.Ortada bir şiddet kültürü varsa daha derinlere inmek durumundayız.Mesela aterkil yapı var.Ta kanunların içine kadar sızmış bu erkek egemen zihniyet.Tarih okumalarına bakıyorsunuz zafer ve kahramanlık hikayelerinden geçilmiyor.Silahlanma sınırı ise 18’lere kadar düşmüş.Bunun dışında bir de günün 24 saati ortalığı kızıştıran nur topu gibi bir medyamız var,maşallah futbolla oturuyor futbolla kalkıyoruz.
    Peki topluma şiddet tohumlarının pervasızca ekildiği,şiddet yatkınlığına her türlü imkanın verildiği böyle bir hengamede halim selim insanlardan teşekkül bir toplum tasavvur edilebilir mi?

    Konfiçyus hikayemde aslında vurgulamak istediğim buydu.Ne ekerseniz onu biçersiniz.

    Zenginlik fakirlik yani sosyal edalet ve hakça paylaşım için de durum aynıdır,şiddet eğlimi,şiddet dili,aidiyet taasubu,ideolojik saplantılar,toplumsal yozlaşma vs için de aynı durum geçerlidir.

    Bakın,siyasilerin seçim kampanyasında kullandığı dile dikkatle bakın derim.Çok şükür tv. izlemiyorum(nadiren açık oturumları izlerim ki bir çoğunu yarıda bırakırım).Sadece es kaza tv.nin açık olduğu bir yerde denk geldiğimde ne veciz sözler sarfadildiğine tanık oluyorum.Böyle bir siyasi vizyonun(!)geçer akçe olduğu bir kültürde neyi nasıl düzelteceğiz hakketen merak ediyorum.Düşünün, ülkenin yönetimine talip olmuş okumuşu böyleyse Bursaspor taraftarı n’apsın,Bozkurt’u ya da Bozkürt’ü n’apsın?Kaybedecek hiçbir şeyi olmayan,kenddisini toplumun dışına itilmiş hisseden insanların işidir demişsiniz fanatizm için.Doğrudur.Lakin bu kaybetmişleri topluma kazandırıcak ne yapıldı ona bakmak lazım.
    Buradan baktığımızda değil bu insanları kucaklamak,aksine onların boğazlaşmasından medet uman bir zihniyet görüyoruz.Doğa boşluk kabul etmez.Kişisel hırsları uğruna aidiyetleri boyuna bileyerek keskin bir bıçağa dönüştürmeyi görev bilen/siyaset zanneden köhne zihniyet paidar oldukça o keskin bıçak mutlaka bir yere zarar verecektir…Keza toplumu uç kutuplara sürükleyen bu hoyrat ve kaslı dil dolaşımda oldukça o kutup uçlarının birbirine değdikçe kıvılcımlar saçmaması mümkün değildir.
    Kısacası,ister milliyetçilik olsun ister başka türlü fanatizm,bunu körükleyen zihniyeti sorgulamak durumundayız.Sorunumuz budur.Bu zihniyeti aşacak projelerimiz henüz yok.
    Konfiçyus’un adaletiyle söylemek icap ederse; Kılıçdaroğlu,Bahçeli,Erdoğan ve BDP’li siyasilerin günahı, bir şekilde şiddet içine çekilmiş öfkeli kalablıklardan çok daha fazladır.Ben olsam tedaviye onlardan başlardım.Konfiçyus olsa muhtemelen uslanmaları için kodese tıkardı bunları:)

    Bir de hakikisi çakması diye Konfiçyusları ayırdığınız bir yorum var.Öyle rivayet edilmiş.Dedim ya hikaye Nasrettin Hocaya da atfedilebilirdi.
    Ancak aktardığınız”Kendine yapılmasını istemediğini başkasına yapma” sözü yine de güzel bir söz.”Karanlığa küfredeceğine bir mum yak”diye özlü bir sözü daha vardır.Binlerce yıl öncesinden bu altın kuralları öngörmesi bana göre anlamlıdır.Kimbilir belki de özgün hikayeyi anlatmasını becermedim,yani suç Konfiçyus’ta değil bendedir:)

  45. Yazan:MY Tarih: May 10, 2011 | Reply

    “bir sürü olumsuz şey sıralanabilir tabi. ama asıl realite şu: PKK olmasaydı bugün Kürtler hala asimile edilmeye çalışılan bir halktı. var mı bunun aksini iddia edecek bir babayiğit bu sitede ?”(Logic)

    Ergenekoncu Türk subaylari issiz kalMAmak için orman yakan itfayeciler gibidir. PKK ise bu gölge tiyatrosunun küçük bir parçasi sadece.

    Ergenekon’un Kürtçü ayagi olarak hareket eden, Marxizm ve Kürt milliyetçiligini bagdastirmis bir silahli örgütü fazla büyütüyorsunuz gözünüzde. PKKlilar siniri geçerken gece görüs cihazlarini kapatan, PKKlilara silah dagitan Türk subaylarini unutmusa benziyorsunuz.

  46. Yazan:Ahmet Somut Tarih: May 11, 2011 | Reply

    “ama asıl realite şu: PKK olmasaydı bugün Kürtler hala asimile edilmeye çalışılan bir halktı.”
    Bu dediğinizin doğru veya yanlış olduğunu kimse bilemez. PKK yerine kim olurdu ne olurdu bilmek mümkün değil. Bunlar boş laf. Aynı Atatürk olmasaydı hepimizin adı Yorgi olurdu demek gibi.

    “Kandil’in bu konudaki görüşleri net. Sivilleri hedef almadıklarını açıkladılar. Ha PKK’nın içinde kafasına göre iş yapan çok.” Malesef bu da hikaye. Eğer gerçekten doğru olsa sivilleri öldüren terör eylemlerini yapanları PKK bünyesinden atardı. Bunlar sadece kendini temize çıkarma hikayeleri. PKK bir terör örgütüdür. Kürtlerin haklarını savunmuş olabilir. Ama bu PKK’nın bir terör örgütü olduğu, masum Türk ve Kürtleri de katlettiği gerçeğini değiştirmiyor, hatta affettirmiyor da!..

    Şu anda PKK’nın en çok korktuğu şey Türk askeri değil. 5 milyon askerle PKK’nın üzerine gitsen ne. En kötü ihtimal birkaç bin ölü verip geri çekilir, varlığını devam ettirir. PKK’nın en çok korktuğu şey AKP’nin Kürtler tarafından gitgide daha fazla kabul görmesi. İşte bu PKK’yı GERÇEKTEN bitirir. Arkasında Kürt halkının desteğini alamayan PKK yıkılır gider.

  47. Yazan:Ahmet Somut Tarih: May 11, 2011 | Reply

    Esasında Kürtlerin asimile edilmeye çalışılan bir halk olmasının sona ermesi gerçekten PKK’nın eseri midir? Yoksa daha büyük ölçekli planlarda bu bölgede demokrasi tohumlarının açmasına karar verilmesi mi neden olmuştur? Belki de PKK bu planın önündeki yegane engeldir kim bilir.

  48. Yazan:MY Tarih: May 11, 2011 | Reply

    Yazilan yorumlarin geneline baktigimizda bir ayrisma seziliyor:

    1) Ben önce insanim, sonra Türküm/Kürdüm, siddet kullanmadan çözümler üretilmesini istiyorum. çünkü Kürt/Türk oldugum kadar mühendisim, kadinim, Gaziantepliyim, komsularimi, gaziantepspor’u ve zeytinyagli dolmayi severim… Sevdiklerime, maddi çikarlarima, günlük hayatima zarar gelmesini istemiyorum.

    2) Ben önce Türküm/Kürtüm, sonra insanim. Hayatta etnik kimligimden kaybedecek hiç bir seyim yok. Ne kariyerim, ne kiz arkadasim… Hiç biri umurumda degil. Gerçek hayat o kadar monoton, o kadar dayanilmaz ki mitolojilerden, yalanlardan bir dünya kurdum kendime. Türk/Kürt irkinin ENGELLENEMEZ ZAFERi(?) için bir milyon insan ölse gam yemem. Alem buysa kral benim!

    Bu seçimlerde görecegiz, kaç seçmenin insanliga öncelik verdigini, kaçinin etnik kompleksleri yüzünden kan meraklisi, siddet yanlisi, Türkçü ve Kürtçü partileri tercih ettigini. Görecegiz bakalim.

  49. Yazan:logic Tarih: May 11, 2011 | Reply

    “ama asıl realite şu: PKK olmasaydı bugün Kürtler hala asimile edilmeye çalışılan bir halktı.”
    Bu dediğinizin doğru veya yanlış olduğunu kimse bilemez. PKK yerine kim olurdu ne olurdu bilmek mümkün değil. Bunlar boş laf. Aynı Atatürk olmasaydı hepimizin adı Yorgi olurdu demek gibi.

    1923’ten PKK’ya kadar olan dönemde ne değişmiş ki ondan sonra değişsin ? bu sorunun cevabını veremediğiniz için böyle “boş laf” der durursunuz işte. realiteye bakalım. bir şeyler değişti. acaba neden ? PKK ile ilgisi olmasın sakın ?

    “Kandil’in bu konudaki görüşleri net. Sivilleri hedef almadıklarını açıkladılar. Ha PKK’nın içinde kafasına göre iş yapan çok.” Malesef bu da hikaye. Eğer gerçekten doğru olsa sivilleri öldüren terör eylemlerini yapanları PKK bünyesinden atardı. Bunlar sadece kendini temize çıkarma hikayeleri. PKK bir terör örgütüdür. Kürtlerin haklarını savunmuş olabilir. Ama bu PKK’nın bir terör örgütü olduğu, masum Türk ve Kürtleri de katlettiği gerçeğini değiştirmiyor, hatta affettirmiyor da!..

    bence de atmalı ama neticede şiddet kullanan bir örgütten bahsediyoruz burada. birileri her zaman sınırı aşacaktır zira şiddet beraberinde çürümeyi getirir. Koca devletle savaşırken örgütün bu tip adamlarından kolayca vazgeçmesini beklemiyorsunuz heralde ? hem her terör eylemi yapan örgüt terörist midir ? mesela Erdoğan’a göre Hamas bir terör örgütü değil. Size göre Hamas bir terör örgütü müdür ? Sonra PKK’nın uyguladığı terörden kat be kat fazlasını Türk devleti kendi Kürt vatandaşları üzerinde uygulamıştır. Bkz. JİTEM vs. “Türk Devleti terörist bir örgüttür.” tezine katılıyorsunuz bu durumda Ahmet Bey ? Yoksa hiç aklınıza gelmedi mi böyle düşünmek ? Hadi beni utandırın.

    Şu anda PKK’nın en çok korktuğu şey Türk askeri değil. 5 milyon askerle PKK’nın üzerine gitsen ne. En kötü ihtimal birkaç bin ölü verip geri çekilir, varlığını devam ettirir. PKK’nın en çok korktuğu şey AKP’nin Kürtler tarafından gitgide daha fazla kabul görmesi. İşte bu PKK’yı GERÇEKTEN bitirir. Arkasında Kürt halkının desteğini alamayan PKK yıkılır gider.

    Doğru AKP, PKK’yı endişelendiriyor. Ama farzedelim ki PKK bitti, gitti. Sonra AKP mi verecek Kürtlerin haklarını ? Ama teziniz bir hayalden ibaret belki farkında değilsiniz ama. 1923’ten beri Kürt direnişlerinin biri bitti biri başladı. PKK bitti diyelim. 30 sene sonra yenisi çıkacak bunu hala anlayamadınız mı ? Bu sitede bu kadar çapı geniş insanların bazen geleceği göremediklerini görmek üzücü.

    Esasında Kürtlerin asimile edilmeye çalışılan bir halk olmasının sona ermesi gerçekten PKK’nın eseri midir? Yoksa daha büyük ölçekli planlarda bu bölgede demokrasi tohumlarının açmasına karar verilmesi mi neden olmuştur? Belki de PKK bu planın önündeki yegane engeldir kim bilir.

    o demokrasi tohumları neden atıldı Ahmet Bey ? Sakın bu işin böyle gitmeyeceğini, bu savaşın bir şeyler yapmadan bitmeyeceğini AKP’nin ve Türk halkının bir kısmının anlamış olmasından olmasın sakın ? O yegane engel sandığınız şey tam da bu duruma neden olmuştur ve dahası için de zorlamaktadır.

    2014’te savaşın başlamasının 30. yıldönümü olacak. 30 yıl yeni bir jenerasyon demek. Eğer o yeni jenerasyon iktidara gelmeden önce bu sorun çözülmezse korkarım işler çok daha kötüleşecek.

  50. Yazan:logic Tarih: May 11, 2011 | Reply

    Ergenekon’un Kürtçü ayagi olarak hareket eden, Marxizm ve Kürt milliyetçiligini bagdastirmis bir silahli örgütü fazla büyütüyorsunuz gözünüzde. PKKlilar siniri geçerken gece görüs cihazlarini kapatan, PKKlilara silah dagitan Türk subaylarini unutmusa benziyorsunuz.

    her ikisinin de işlerine geldiği için zaman zaman içlerinde işbirliği yapan kesimler olmasını siz fazla büyütüyor olmayasınız ? PKK işine gelen her örgütle işbirliği yaptı bugüne kadar. İşine gelmediğinde de savaştı. Bu onu Ergenekoncu yapmaz. Ha Öcalan can korkusundan kabul etmiştir bazı isteklerini ama bu DD’de bolca dillendirilen “Ergenekoncu PKK” komplo teorilerini haklı çıkarmıyor. PKK’yı şiddeti için eleştirin, yoksa komplo teorisi meraklısı Ulusalcılar’dan bir farkınız kalmıyor.

  51. Yazan:logic Tarih: May 11, 2011 | Reply

    ha bir de CHP, MHP Kürt Açılımı için ne diyordu ?

    Bunlar PKK’nın istekleri, eğer yaparsanız PKK amacına ulaşmış olacak.

    Bakın bunu ben demiyorum, MHP ve CHP diyor 🙂 Adamların gördüğünü siz de inkar etmekten vazgeçin artık. Korkmayın bu sizi vicdansız yapmaz. Sadece realiteyi kabul etmiş olursunuz.

  52. Yazan:Ahmet Somut Tarih: May 11, 2011 | Reply

    Ben örgütün bu tür adamlardan kurtulmayı falan bırakın bu tür adamların zaten örgütü oluşturduğunu düşünüyorum. Türk devletinin içinde zulüm eden, haksız yere insan öldüren, yargısız infaz yapan bir bölümü var ve bunu temizlemeye çalışıyorlar benim gördüğüm. Hatta bu “Türk” teröristleri ile “Kürt” teröristlerinin dirsek temasları olduğuna dair çok miktarda haber, iddia vs ortaya atıldı ki bence çok makul bir düşünce.

    Hamas da bir terör örgütüdür tabii ki. Bildiğim kadarıyla canlı bombalarıyla, attıkları füzeleriyle masum, zalim ayırımı yapmadan öldürüyorlar. sadece israilli askerlerle savaşmıyorlar. aslında filistin-israil ve türk-kürt meselesi çok benzer yönler içeriyor. olayın başında filistinliler-kürtler haksızlığa uğruyorlar. olayın gelişmesinde zalime karşı silahlanıyorlar ama ikisi de neticede terör örgütü olmaktan öteye gidemiyor. Olaya insaf dahilinde baksam yani kendilerini onların yerine koysam da düşüncem değişmiyor.

    Şimdi düşmanın askerinin yanı sıra sivilini, çocuğunu katletmek ve kalplere korku düşürmek bu adamlara (Filistinlilere ve Kürtlere) efektif görünüyor olabilir. Belki sesini duyurmanın da çok iyi bir yoludur. Ama aynı zamanda zalim olmanın da, nefret ettikleri kişilere benzemelerinin de en kolay yoludur.

  53. Yazan:logic Tarih: May 11, 2011 | Reply

    Ahmet bey,

    Karayılan da yazdığı kitapta 33 er için PKK’nın içindeki çetecilerin işi diyor. Şimdi temizlemeye çalışıyorlar falan gibi lafları bir kenara bırakırsak siz 90 yılık Cumhuriyet tarihine bakarak “Türk Devleti terörist bir örgüttür” diyemiyorsanız, PKK için de terörist örgüt diyemezsiniz. Nokta.

  54. Yazan:logic Tarih: May 11, 2011 | Reply

    Şimdi düşmanın askerinin yanı sıra sivilini, çocuğunu katletmek ve kalplere korku düşürmek bu adamlara (Filistinlilere ve Kürtlere) efektif görünüyor olabilir. Belki sesini duyurmanın da çok iyi bir yoludur. Ama aynı zamanda zalim olmanın da, nefret ettikleri kişilere benzemelerinin de en kolay yoludur.

    bakın bu dediklerinize katılıyorum, şiddet insanı çürütür. keşke Milliyetçiler olmasaydı da bu hale gelmeseydik.

  55. Yazan:ali yardım Tarih: May 11, 2011 | Reply

    logic,
    pkk’nın Kürtlere verdiği zarar çok büyüktür. en kötüsü de Türk kamuoyu nazarındaki “Kürt” imajını tahrip etmiştir. pkk varolmadan önce Kürtler, Türklerin önemli bir kısmı tarafından “mütedeyyin insanlar” gibi hoş betimlemelerle anılıyordu. ya şimdi?
    ikinci olarak pkk yüzünden Kürtlerin bazı masum talepleri bile Türk kamuoyu tarafından “öcü” olarak görüldü. sizin hararetle savunduğunuz anadilde eğitim meselesine Türk kamuoyu neden sıcak bakmıyor? cevabı açık: pkk tarafından seslendirildiği için.
    pkk’yı Kürtler için faydalı olarak değerlendirmek, eli kanlı bir örgütü meşrulaştırmaktan başka bir şey değil. Türkiye’de Kürt deyince insanların aklına Said Nursi gelmeli, Sezai Karakoç gelmeli Yaşar Kemal gelmeli. pkk illeti nedeniyle bazı insanların aklına apo geliyor. bu sıhhatsiz bir algı. ben Kürt olsam en çok bu algıdan rahatsız olurum. bir Türk olarak en fazla ulusalcıların yarattığı algıdan rahatsız olduğum gibi.

  56. Yazan:logic Tarih: May 11, 2011 | Reply

    @ali yardım

    PKK’dan önce bu ülkede Kürtlerin yaşadığından habersizdik, neden bahsediyorsunuz ? 🙂 Haberdar olanların da nasıl andığını ben burada söylemiyeyim şimdi.

    Kürtlerin hak taleplerinden PKK olmadan önce kim haberdardı bu ülkede ? Solcular bile Kürtleri umursamadı 1970’lerde. Siz PKK neden kuruldu zannediyorsunuz ? PKK diyor diye karşıymışlar, o yokken neden karşıydı Türkler peki ? Ana dili geçtim yahu. Türklerin arasında neden Kürtçe konuşamıyordu bu insanlar ? Kendi çocukluğumu hatırlıyorum. Yanımda bir kaç Kürt çocuğu Kürtçe konuştuğu için az kalsın “Türkçe konuşun, burası Türkiye” diyecektim. Çok sinirlenmiştim. İşin tuhafı hala o gün yaptığımı yapan Milliyetçi Türkler var etrafta. Neyse ki ne ben o eski ben değilim, ne Türkiye o eski Türkiye değil.

  57. Yazan:Ahmet Somut Tarih: May 11, 2011 | Reply

    Nasıl yani daha nasıl diyelim sayın logic? Türk devleti 12 eylülde hapishaneye tıkıp pislik yedirdiği Kürtlere de, yargısız infaz yapıp faili meçhulle öldürdüğü binlerce Kürte de, Atasının emriyle tepesine bomba yağdırdığı çoluk çocuk kadın masum Dersimlilere de zulüm etmiştir diyorum işte daha ne demem gerekiyor.

    Türk devletinin zulmü Kürt terör örgütünün zulmünü haklı çıkarmaz. PKK sadece Türk ordusuyla savaşsaydı bir nebze makul görülebilirdi. Ama örgüt masumları da katlediyor.

    İşin daha ilginci ne biliyor musunuz? Belki başlangıçta Türk devleti %0 haklı, masum ve zulme uğrayan Kürtler %100 haklıydı. Ama artık hesap bu kadar net değil. Kürtlerin terör yapması adeta Türk devletinin zulmünü de meşru kılacak.

    Bu ülkede toplumun değişik katmanları devletten zulüm görmüştür. Kürdü de, dindarı da alevisi de. Alevi terör örgütü var mı? Veya dindar insanların lanetle değil de sevgiyle andığı desteklediği bir dini terör örgütü var mı? Bu mazlumlardan sadece Kürtler örgüt kurup baş kaldırmış durumdalar. Eyvallah tamam seslerini duyurdular çok güzel. E peki şimdi?

  58. Yazan:Ayça Dündar Tarih: May 12, 2011 | Reply

    Aziz Bey’e ve Logic’e

    Irkçılığa kızmanızı anlıyorum. Devlet terörüne kızmanızı anlıyorum. Size yürekten katılıyorum. Ama bana garip gelen şu : Birileri BDP’yi eleştirince ‘aman, bu şimdi türkçülerin işine yarar’ diye korkuyor musunuz ? Yoksa KCK’nın şiddetine karşı çıkanların hepsini AKP yanlısı diye etiketlediniz mi ? Tayyip Erdoğan’a hayran bir kitle var. Tayyip ne derse inanıyorlar. Ama bunun tam tersi de yanlış değil mi? Yani ‘Tayyip dedi, demek ki yanlıstır’ derseniz düşünmekten kaçmış olmuyor musunuz? Hepsinden önemlisi seçim sürecini baltalayacak her türlü girişimi kınamak gerekmez mi ? ister genel kurmay, ister kck, ister pkk, ister bdp… kim olursa olsun. Bütün bilinen sorunlara rağmen bir seçim yaklaşıyor. Eğer BDP 12 haziranda bölgenin %60 oyunu alırsa göreceğiz ki halk onları seviyor ve istiyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

    Saygılarımla

  59. Yazan:Kürtçe Tarih: May 12, 2011 | Reply

    Kürtçe seçim propagandası bile yapılamıyor! siz daha ne diyorsunuz?

  60. Yazan:Hem tesettürlü hem de Kürd Tarih: May 12, 2011 | Reply

    Hem Kürd olduğum çin mağdurum hem de tesettürlü olduğum için. N’olcak şimdi? Biri tesettüre müsade eden, diğeri etmeyen iki Kürdistan mı kuralım? Amedin orta yerinden bir duvar mı çekelim? İslâm’a karşı CHP ile ittifak çağrısı yapan Aysel Tuğluk’un evine molotof kokteyli atsam empati yapar mısınız? Ah canım zavallı kız, başka çaresi yoktu der misiniz benim için?

  61. Yazan:logic Tarih: May 12, 2011 | Reply

    Hem Kürd olduğum çin mağdurum hem de tesettürlü olduğum için. N’olcak şimdi? Biri tesettüre müsade eden, diğeri etmeyen iki Kürdistan mı kuralım? Amedin orta yerinden bir duvar mı çekelim? İslâm’a karşı CHP ile ittifak çağrısı yapan Aysel Tuğluk’un evine molotof kokteyli atsam empati yapar mısınız? Ah canım zavallı kız, başka çaresi yoktu der misiniz benim için?

    İslam’a karşı ittifak mı ? Siz AKP ile İslam’ı karıştırdınız heralde ?

    Nikiniz de ne güzel öyle. Hemen inandım, çok üzüldüm.

  62. Yazan:MY Tarih: May 12, 2011 | Reply

    @Logic,

    Niyet okuyarak yorumculara haksizlik etmeyin lütfen.

  63. Yazan:Bawer Tarih: May 12, 2011 | Reply

    @Logic, siz her halde hiç gitmediniz Kuzey Kürdistan’a.biz islamız.kızlarımızın çokça tesettürlüdür.bütün yorumlarınızı okudum.kürt olmadıınızı demişşin. belli oluyor yazdıklardan.yine de saol. iyi bir adamsınız.

  64. Yazan:logic Tarih: May 12, 2011 | Reply

    @Ayça Dündar

    Birileri BDP’yi eleştirince ‘aman, bu şimdi türkçülerin işine yarar’ diye korkuyor musunuz ?

    yok canım, öyle bir korkum yok. bilakis ben de eleştiriyorum BDP’yi. mesela 12 Eylül’deki boykotlarını eleştirmiştim burada. ben polis kurşun atarken, BDP’liler taş attı diye eleştirenlere kızıyorum mesela.

    Yoksa KCK’nın şiddetine karşı çıkanların hepsini AKP yanlısı diye etiketlediniz mi ? Tayyip Erdoğan’a hayran bir kitle var. Tayyip ne derse inanıyorlar. Ama bunun tam tersi de yanlış değil mi? Yani ‘Tayyip dedi, demek ki yanlıstır’ derseniz düşünmekten kaçmış olmuyor musunuz?

    Erdoğan’a çok kızıyorum uzun süredir yaptığı Milliyetçilik için. Ama onun dışında yaptığı işleri sıkça överim. Ekonomi gibi alanları örneğin. Erdoğan ne dese yanlış diyenler CHP ve MHP sempatizanları. İkisini de sıkça yerin dibine kokuyorum burada. Onlardan değilim, rahat olun.

    Eğer BDP 12 haziranda bölgenin %60 oyunu alırsa göreceğiz ki halk onları seviyor ve istiyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

    BDP’yi seven olduğu kadar nefret eden de Kürt çok. Ha, her Kürt ana dilde eğitim hakkı istemiyor, bunu da biliyorum. Ben isteyenler için dil döküyorum. İstemeyenler de kendileri bilir.

  65. Yazan:aziz yilmaz Tarih: May 12, 2011 | Reply

    Irkçılığa kızmanızı anlıyorum. Devlet terörüne kızmanızı anlıyorum. Size yürekten katılıyorum.

    Burada hemfikir olduğumuza sevindim.Ancak yorumunuzun devamından anladığım kadarıyla “ırkçılık”veya şiddet konusunda taraflı bir tutum sergilediğimden şüpheye düşmüşsünüz.

    Yorumunuzdan alıntı yaparak devam edeyim.

    Ama bana garip gelen şu : Birileri BDP’yi eleştirince ‘aman, bu şimdi türkçülerin işine yarar’ diye korkuyor musunuz ?

    Bakın,BDP’nin şu veya bu şekilde eleştirlmesini “Türkçülerin işine yarayabilir korkusuyla” karşı çıkılması söylediğiniz gibi oldukça garip bir durumdur.

    Peki Ayça hanım böyle bir gariplik mi sezdiniz benden?Bu güne kadar bu yönde körü körüne taraf olduğuma dair ne söyledim de böyle kolayından niyet okuyabiliyorsunuz.

    Bilmiyorum ne zamandan beri siteyi takip ediyorsunuz.Açın bakın,tüm yorumlarımı tarayın,bakın bakalım sizi böyle mesnetsizce niyet okumaya yönelten bir fikri tasarrufum olmuş mudur?BDP olsun,PKK olsun eleştirmekten dilimde tüy bitti.
    Hadi bunlardan habersizsiniz veya okumadınız,peki neye dayanarak meseleyi böyle alakasız yerlere çekiyorsunuz?

    Alakasız diyorum çünkü aşağıdaki ifadeleriniz tamamen ideolojik kaygılardan oluşuyor ve son derce sorunlu:

    Yoksa KCK’nın şiddetine karşı çıkanların hepsini AKP yanlısı diye etiketlediniz mi ?

    AKP karşıtlığını nereden çıkardınız?Hadisenin derinlerine inelim demek ne zamandan beri AKP’ye antipati duymakla özdeş oldu söyler misiniz?
    Bir kere AKP’yle devleti özenle karışmaktan kaçınan biriyim.Doğru kararlarını destekler yanlış olanları da eleştiririm.

    Peki ben size “yoksa her AKP eleştirisini KCK yanlısı olarak etiketliyor musunuz?”desem bu sizce tartışma etiğine uygun düşer mi?

    Tayyip Erdoğan’a hayran bir kitle var. Tayyip ne derse inanıyorlar. Ama bunun tam tersi de yanlış değil mi?

    Kusura bakmayın sizi anlamakta güçlük çekiyorum.Ne benimle ne de konumuzla bir alakası yok söylediklerinizin.

    Erdoğana hayran bir kitle olduğunu söylemişsiniz.Evet böyle bir kitle var ve olabilir.İyi de bu sözünü ettiğiniz kitle üzerinden meseleye bakmış değilim.Konuyu ısrarla buraya çekmeniz neden?
    Ama sormuşken sorunuzu yanıtsız bırakmamayaym.”Tayyip ne derse inanacak”(bu sizin tanımlamanız)denli hayranlk duyan bir kitle bana biraz sorunlu gibi geliyor.Adam mehdi falan mı ki ne söylerse inanılacak?Mesela Kürtleri kasdederek “beyenmeyen çeksin gitsin”demişti.Etnik çatışmaların tırmandığı bir olayda pompalı tüfekle olaya karışan vatandaş için de”vatandaş kendini koruyor”diye savunmuştu hazrat.Ve meşhur “kadın çocuk ayrımı yapmayacağız”sözleri ki,ardından çocuklara yaşlarından büyük cezalar verildi,kolları kırıldı öfkeyle canlı yayınlarda,kafalarına dipçikler indirildi Kürt çocuklarının.Demek ki yanlış sözler de olabiliyormuş,ama yanlış doğru her şeye iman etmek gerekiyorsa bilemem.
    Doğrusu bu tür mevzuları açmaktan pek hoşlanan biri değilim.Lakin bana ait olmayan görüşler üzerinden beni yargılayanlara da gereken cevabı veririm.
    Ha unutmadan,bahsettiğiniz kitlenin dışında kalan hatırı sayılır bir kitle de imralıyı kabe,Apoyu peygamber biliyor.Ne yapıcaz şimdi?Hani bunun tersi yanlış değil mi diye sormuşsunuz ya,ben de size sorayım: tersinin doğru olduğunu ima eden bir görüşte mi bulundum?İkisi arasında tercih yapıp “iyi KÜRD’ü”mü bulacağız?Bu mudur bütün dert ve kaygımız?Yapmayın Allahaşkına,konuyu nereden nereye taşıdımız.

    Yani ‘Tayyip dedi, demek ki yanlıstır’ derseniz düşünmekten kaçmış olmuyor musunuz?

    Saçımı başımı yollacağım vallahi:)

    Ya hu Tayyip de nereden çıktı?Tayyipsiz anlaşacak ortak bir dil sıkıntısı mı çekiyoruz nedir?”Tayip dedi,demek ki yanlıştır”bütün yazdıklarımdan bula bula bunu mu çıkardınız?

    Hepsinden önemlisi seçim sürecini baltalayacak her türlü girişimi kınamak gerekmez mi ? ister genel kurmay, ister kck, ister pkk, ister bdp… kim olursa olsun. Bütün bilinen sorunlara rağmen bir seçim yaklaşıyor. Eğer BDP 12 haziranda bölgenin %60 oyunu alırsa göreceğiz ki halk onları seviyor ve istiyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

    Kusura bakmayın,nezaketsizlik olmasaydı yorumunuzu cevaplamayacaktım.Yahu seçim propagandasında mıyız?Bu ne alaka şimdi?BDP’nin alacağı oydan bana ne?Mevcut oylarının tamamını kaybetse,tek oy almazsa bu benim düşünmeme engel midir bu nasıl bir analojidir böyle!
    Yazık ya ben ne diyorum siz neyin tasasına düşmüşsünüz.
    Açık açık,BDP’seçimde mucize bir başarıyla çıkmazsa konuşma hakkınız da,konuşmaya yüzünüz de olmamalı deyin gitsin.Çalının arkasında dolaşmaya ne gerek var bu kadar.Müsterih olun sözüm söz BDP bütün oyları silip süpürse dahi her sözümden binbir mana çıkarılması durumunda susma hakkımı kullanacağım.
    Bu ne ya,değer mi bu kadar kısır çekişmelerle birbirimizi yıpratmaya!

  66. Yazan:Kürtçe Ezan Tarih: Haz 7, 2011 | Reply

    BDP Şanlıurfa İl Başkanı Müslüm Kaplan STAR’a yaptığı açıklamada, geçen hafta Kürtçe ezan okunmaya başlandığını belirterek, bundan sonra da devam edeceğini söyledi. Kaplan, “İbadetler Kürtçe yapılıyor. Kürtçe ezan da geçen hafta başladı. Bundan sonraki süreçlerde o toplumun ağırlıklı dili neyse o dilde okunmaya devam edecek” dedi.

    BDP eski Grup Başkanvekili ve Batman Bağımsız Milletvekili adayı Bengi Yıldız, Kürtçe ezandan haberi olmadığını söyledi. Yıldız, “Şimdi ilk kez sizden duyuyorum. BDP’de bu konu tartışılmamış, bununla ilgili alınmış bir karar yok. Nereden çıktığını anlamadım. Böyle bir şeye ihtimal vermiyorum” dedi.

  1. 13 Trackback(s)

  2. May 12, 2011: Son 30 günde en çok okunanlar : Derin Düşünce
  3. May 19, 2011: Son 30 günde en çok paylaşılanlar : Derin Düşünce
  4. May 27, 2011: İlerleme korkusu? : Derin Düşünce
  5. Haz 19, 2011: Son 60 günde en çok paylaşılanlar : Derin Düşünce
  6. Ağu 1, 2011: Son 90 günde en çok paylaşılanlar : Derin Düşünce
  7. Ağu 2, 2011: Kürtçe Ezandan Ramazan Cinayetine: Kürtçü İslâm(!) : Derin Düşünce
  8. Haz 17, 2013: İsyan Ahlakı / Nurettin Topçu
  9. Haz 23, 2013: Tayyip’i devirmek için kaç para lazım?
  10. Haz 26, 2013: Modern Darbe Tekniği
  11. Haz 28, 2013: Gezi Parkı’ndan sonra sıra Çin’e mi geldi?
  12. Tem 3, 2013: Sistem bozuk değildir, bozuk artık sistemdir!
  13. Haz 7, 2015: Erdoğan ile de Gaulle arasındaki garip benzerlikler
  14. Mar 25, 2016: Devrim Aforizmaları | Ne Mutlu "İnsan'ım" Diyene!

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin