İşçiler için, işçiye rağmen: Marxist propaganda(1)
By Mehmet Yılmaz on Tem 1, 2011 in Beyin Yıkama, Komünizm, Marx, Marxizm, Psikolojik harp, Sosyalizm, Türk Solu
Auschwitz’teki Nazi çalışma kampının giriş kapısındaki slogan : ” ARBEIT MACHT FREI “, Türkçesi “çalışmak özgürleştirir“. Bu kampta Yahudiler, rejim karşıtları ve savaş esirleri toplanıyordu. Bir milyon civarında insan kampa geldikleri anda doğrudan gaz odalarına gönderildi ya da kurşuna dizildi. Toplam olarak 200 ila 300 bin insan, bilimsel deneyler, gardiyanların şiddeti, hastalık, eksik beslenme öldü.
Nazizm ile Marxizm gerek teoride gerekse pratikte büyük benzerlikler arz eder. Bunlardan bir tanesi de totaliter propagandadır. Özellikle “totaliter” vasfının altını çizmekte fayda görüyoruz zira bu siyasî partilerin oy toplamak için yaptıklarından oldukça farklı. Totaliter rejimler siyasî rejimlerin aksine halkı siyasetin dışına itecek biçimde propaganda yaparlar. Bu çok özel “iletişim” şeklinde insan toplulukları bir koyun sürüsü gibi güdülmek istenir. Siyaseti ve devleti meşru kılan gerçek hizmetin, günlük hayatın yok edildiği bir iletişım dili kullanılır. Mutlaka gelecek olan(!) soyut zaferler hedeflenir meselâ. Üstün(!) Alman ırkının zaferi, proleteryanın aydınlık(?) geleceği... Bu “yeni dil” sayesinde cemiyeti oluşturan fertler adeta metal parçaları gibi eritilerek tek bir “kitle” oluşturulur, totaliter perspektifte insanlar hammaddeye dönüştürülür.
Uygulamada ise toplumu savaş veya soykırım sırasında “kullanmadan” önce inşa edilmesi gereken fikrî ve vicdanî zemindir bu. Daha doğrusu bir inşaat değil İnsan’ı İnsan yapan Akıl ve Vicdan’ın imhasıdır hedeflenen: “Varlığım Türk varlığına armağan olsun!” diye haykır(TIR)arak çocuklar devlete kurban edilmeye hazır hale getirilir. Bundan sonra o çocukların öldürülmesi ya da katil haline getirilmesi mesele değildir. (Bkz. O Gün Bebek Nasıl Katil Oldu?) Marx’tan günümüze kadar uzanan zaman diliminde ortaya çıkmış, marxist fikir geleneğine bağlanmış insanlarda zaman içinde değişen çok. Ama etiketi ne olursa olsun, komünist, sosyalist, maoist, leninist, stalinist aydınlarda sabit olan bir şey var: Totaliter propaganda. Türkçe’ye Mutlu Aşk Yoktur adıyla çevrilen şiirinden tanıdığımız Louis Aragon (1897-1982) gibi büyük bir şair bile bir istisna oluşturmuyor ne yazık ki. İnsanlık için hâlâ büyük tehlike arz eden totaliter propagandayı ve bu yalan makinesini “gerekli” kılan ilmî zemini gelecek bölümlerde inceleyeceğiz.
Bu giriş bölümünde tipik bir komünist aydın(?) olan Louis Aragon’un Komünist Propaganda’ya katkılarından örnekler vermekle kifayet edelim. Front Rouge (Kızıl Cephe) adlı şiirinde doktor ve mühendislerin kurşuna dizilmesinden görülmemiş bir mutluluk duyan komünist sanatçının(?) İnsan’ı şeyleştirilmesine, hammaddeleşmesine de dikkat edin:
I) Milyonlarca insanın ağır işler yüzünden öldüğü, işkence gördüğü, açlıktan birbirini yediği sovyet çalışma(?) kampları ve komünist gizli polisi Çeka hakkında:
“Son derecede verimli bir bilimden ve insanın yeniden eğitilmesinden bahsetmek istiyorum. O eğitim ki suçluyu faydalı insana çeviriyor, dünkü toplumun karanlık güçlerle bozduğu adamı yarının insanı yapıyor Tarih’in yasalarına göre. Beyaz Denizden Baltık Denizine açılan kanalın müthiş tecrübesi göstermiştir ki toplumun alt tabakalarından gelen binlerce kadın ve erkek Çeka polisi tarafından ikna edilebilmiş, yapılacak işler karşısında meselâ bir hırsız başka bir mesleğe geçebilmiştir. Newton’un başına düşen elma fizik için ne ise bu muazzam tecrübe de tarih önünde yeni bilimin rolü için odur. İnsanın maymunluktan insanlığa geçtiği döneme benzer bir çağ yaşıyoruz. Proleterya denen bu yeni sınıfın tarihi bir görevi üstlendiğine tanık oluyoruz: insan’ın insan tarafından yeniden eğitilmesi.” (Sosyalist bir gerçekçilik için – Pour un réalisme socialiste, Paris, 1935)
II) 1956’da Sovyet tanklarının Macaristan’a girmesi, 25.000 insanı öldürmesi ve 200.000 insanın ülkeden kaçışı hakkında:
“Macar işçi sınıfı enerji dolu bir hareketle Nagy’nin hükümete aldığı Hitler ve Vatikan yandaşlarına yolu kapattı ve ülke yönetimine el koydu. Bu proleterya hükümeti iç barışın tesisi için Sovyet ordusunun katkısını istedi. Fransız komünist partisi olarak Macar işçi hükümetini destekliyoruz. Faşist hayvanların, feodallerin ve kilise prenslerinin bitmeyen tarruzlarına karşı Komünist Rusya’nın işçi ve köylü ordusunun yardıma koşMAması zaten düşünülemezdi.” (Fransız Komünist Partisi’nin resmî yayın organı l’Humanité Gazetesi, 27 octobre 1957)
Teşekkürler Stalin! Teoride ve pratikte onu örnek alan bu insanlar için teşekkürler. Teşekkürler Stalin! Fransa’nın bağımsızlığının garantisi, barış arzusu ve işçi sınıfının geleceği olan bu insanları yetiştirdiği için teşekkürler! O proleterya ki gökyüzüne yükselmek olan kaderinden hiç bir şey onu vaz geçiremez!” (Les lettres françaises, Mart 1953)
…Bu mevzu ilginizi çektiyse…
Kendini « sol » olarak tarif eden hareketler hiç olmadıkları kadar zayıf ve bölünmüş bir tablo çiziyorlar bugün. Türk Solu Dergisi’nin ırkçı söylemlerinden CHP’nin darbe çağrılarına uzanan bir kafa karışıklığı hakim. Muhalefet boşluğunun müzmin bir hastalığa dönüştüğü şu dönemde Türk solu bu boşluğa talip olabilir mi? Daha önce Dikkat Kitap kategorisinde yayınladığımız Pozitivizm Eleştirisi gibi bu kitap da Türkiye’deki sola tarafsız bakan bir çalışma. İyimser görüşler kadar geçmişe dönük ağır eleştiriler de var. İlginize sunduğumuz 82 sayfalık bu kitap Türkiye’deki “sol” grupların sorgulamalarına, projelerine ışık tutmak amacıyla derlenmiş makalelerden oluşuyor. Kitabı buradan indirebilir ve paylaşabilirsiniz. Kitapta ele alınan başlıca konular: Solda özgürlükçü hareketler, 68 Kuşağı, Devrimci sol, Kemalizm, ulusalcı sol akımlar, Sol ve İslâm, Cumhuriyet Gazetesi.
5 Trackback(s)