Laikler, Irkçılar ve Özgürlük
By Fatma Sancak on Ağu 22, 2011 in AKP, atatürkçülük, BDP, Irkçılık, Kürtler, şiddet
Türkiye modeli laiklik, laikliğin özgün tanımında olduğu gibi her inanca eşit mesafede değil, form verdiği yani içine kendince “ilkeleri” empoze ederek dayattığı inancın altını çizmesiyle kendine has totaliter bir uygulamadır. Vatan sevgisinin imandan olduğu uydurma desturu bunun en kısa özet örneğidir, elbet anlayan için.
Kürtler ve Türklerin ortak çatısı olan “İslam” hem laiklik hem de onun barındırdığı ırkçı nüveler ile bir anlamda yozlaştırılmış, bu nedenle uzlaştırıcı değil, ayrıştırıcı bir unsur olmuştur. Bu savaşın devam etmesinin nedenlerinden biri budur.
Nefret suçu kendi başına bir yanlış olarak şöyle dursun, bir başka nefret suçu doğurması nedeniyle kendini doğuran bir illettir. Bu nedenle, bugün Kürt hareketi içinde palazlanan laik-ırkçı damarın kaynağı maalesef Türkiye sistemi içindeki laiklik ve ırkçılıktır.
Kürtler demişken hangi Kürtlerden bahsediyoruz; PKK’lı Kürtlerden mi, BDP’ye oy verenlerden mi yoksa Ak Parti’ye oy verenlerden mi? Kanın aktığı şu günlerde Kürtleri bölüm bölüm ayrıştırıp, çözüm sunmak gibi bir lüksümüz yokken, bu sorunun cevabı için mesai harcamanın bir faydası olmadığı kanaatindeyim.
Şu durumda elzem olan; Kürtlerin ne istediğidir, öyle ise sorumuz şu: “Kürtler ne istiyor?”
-Ayrılmak ve bir ülke kurmak.
-Özerklik.
-Haklarının iadesi.
Elbet bu cevaplar çoğaltılabilir ancak kısaca Kürtlerin “özgürlük” istediğini söyleyebiliriz.
“Yeni insanı kendinden kovduran meyve; Özgürlük” başlıklı yazımda, laikleşmemiş bir Müslüman için son günlerde daha sıklıkla telaffuz ettiğimiz bir tanım olan “özgürlüğün” dünyevi ve “her istediğini yapmak” olmadığını, tam aksi uhrevi ve her istediğinden kendini korumak olduğunu ifade etmeye çalışmıştım.
Kürt tarafı yahut Türk tarafı için, taraftarı olan Müslümanları izlediğimizde maalesef çoğunluğun Müslümanca bir özgürlük tanımından bihaber ve bir o kadar uzak olduğunu görüyoruz. Zira bu savaşın tarafı olan, eline silah alan yahut karşılıklı öldürerek sonuç elde edeceğini düşünen Kürtler ve Türkler kendilerince makul gördükleri özgürlüklerini kullanıyor; dünyevi olanı, istediğini yapmayı… Ya uhrevi olan, yani nefsinin, öfkenin, şeytanca olanın isteklerini bastırmak manasındaki özgürlük, Müslüman Kürtler ve Türkler bu manadaki özgürlüğü neden seçmiyor? Neden bu manadaki özgürlük ile telkin verilerek barışa davet edilmiyor? Bu ülkede Müslüman Türk mü kalmadı, Müslüman Kürt mü kalmadı?
Elbet kimin ne kadar İslam olduğunu ölçmek gibi bir niyet taşımak doğru değil, ki bunun bir faydası da olmasa gerek ancak Kürt-Türk meselesinde işler iyileşmek yerine çok daha kötüleşiyorsa bu durumda unutturulmuş dahi olsa eskiden mevcut olan bağlarımızı hatırlamanın ve bir yöntem olarak sunmanın gereğine inanıyorum; öldürmeyeceksin!
Laik değilsen, Müslümanım diyorsan dinin sana emrettiği dünyevi özgürlükten sıyrılmak, dünyevi ırka dayalı dinamiklerin esaretinden kurtulmak, barış için, daha fazla kan akmaması için gerekirse yutkunmak, başka türlüsü mümkün değil, varsa dinleyelim ama yok.
33 yıl önce PKK’nın oluşmasına neden olan şartların bugün ortadan kalktığını biliyoruz ama bir PKK gerçeğiyle yüz yüzeyiz. PKK gerçeğini doğuran tek tipçi ideolojinin başat argümanının Türkiye özeli laiklik olduğundan yola çıkarak, bu içimize sinmiş laik-ırkçı ve dünyevi özgürlük illetlerinden ancak bu tip bir laikliğin telkin ettiğinin aksi bir tavır takınarak kurtulabileceğimizi söyleyebiliriz.
İşte bu nedenle öldürmenin, yeni öldürmeler doğuracağının bilincinde olarak, daha fazla ölüm görmemek için, kanın durması için, cahiliyenin ırkçı Arapları gibi kendimizden ilan ettiğimiz ölüleri sayıp, intikam yemini etmek yerine içimize işlemiş olan laik, ırkçı, dünyevi özgürlükçü yanlara manevi telkin vererek unutmak ve unutturmak zorundayız.
Sistemin ırkçı ve laik girdabından başka türlü kurtuluş yolu yok; manevi telkin yolu ile insan-ı kâmil örneği ile “birbirimizi” affedeceğiz. Allah’ın talebi de budur zaten öyle değil mi?
… Bu konu ilginizi çekiyorsa…
Türk milliyetçiliği birleştirir mi yoksa parçalar mı?
İllâ ki bir tutkal/çimento mu gerekiyor? Milliyetçilik tutkalı adil ve müreffeh bir düzene alternatif olabilir mi? Adaletin, hukukun hâkim olmadığı ortamlarda Türklerin kardeşliği ne işe yarar? Belki de Türk Milliyetçiliği diğer milliyetçilikler gibi yok olmaya mahkûm bir söylem. Çünkü var olmak için “ötekine” ihtiyacı var. Ötekileştireceği bir grup bulamazsa kendi içinden “zayıf” bir zümreyi günah keçisi olarak seçiyor. Kürtler, Hıristiyanlar, Eşcinseller, solcular…150 sayfalık bu kitapta Türk Milliyetçiliğini sorguluyoruz. Müslüman ve milliyetçi olunabilir mi? Türkiye’ye faydaları ve zararları nelerdir? Milliyetçiliğin geçmişi ve geleceği, siyasete, barışa, adalete etkisiyle. Buradan indirin.
Türkiye’nin Ulus-Devlet Sorunu
Devlet gibi soğuk ve katı bir yapı bizimle olan ilişkisini hukuk yerine ırkımıza ya da inançlarımıza göre düzenleyebilir mi? GERÇEK hayatı son derecede dinamik ve renkli biz “insanların”. Birden fazla şehre, mahalleye, gruba, klübe, cemaate, etnik köke, şirkete, mesleğe, gelir grubuna ait olabiliriz ve bu aidiyet hayatımız boyunca değişebilir. Oysa devletimiz hâlâ başörtüsüyle uğraşıyor, kimi devlet memurları “ne mutlu Türk’üm” demeyenleri iç düşman ilân ediyor, Sünnî İslâm derslerini zorla herkese okutuyor… Bizim paramızla, bizim iyiliğimiz için(!) bize rağmen… Kürt sorunu, başörtüsü sorunu, Hıristiyan azınlıklar sorunu… Bizleri sadece “insan” olarak göremeyen devletimizin halkıyla bir sorunu var. Türkiye’nin “sorunlarının” kaynağı sakın ulus-devlet modeli olmasın? 80 sayfalık bu kitap Kurtuluş savaşı’ndan sonra Türkiye’ye giydirilmiş olan deli gömleğine işaret ediyor. Ne mutlu “insanım” diyene! Kitabı buradan indirin.
“Bebek katili! Vatan haini!…” PKK terörünü lanetliyoruz ama devlet eliyle işlenen suçlara karşı daha bir toleranslıyız. “Kürtler ve Türkler kardeştir” diyenlerin kaçı “sen benim kardeşimsin” demeyi biliyor Zaza, Sorani, Kurmanci dillerinde? Ülkemizin terör sorunu ne PKK ne de Kürt kimliğiyle sınırlanamayacak kadar dallandı, budaklandı. Bazı temel soruları yeniden masaya yatırmak gerekiyor: (*) Kürtler ne istiyor? (*) İspanya ve Kanada etnik ayrılıkçılıkla nasıl mücadele etti? (*) PKK ile mücadelede ne gibi hatalar yapıldı? (*) İslâm ne kadar birleştirici olabilir? Töre cinayetlerinden Kuzey Irak’a terörle ilgili bir çok konuyu ele aldığımız 267 sayfalık bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirin.
Kendi ülkesini işgal eden ordu
Hiç bir yeri işgal edemeyen ordular kendi ülkelerini işgal ederler. Çünkü bir ordunun ayakta durması için insan emeği ve maddî destek gereklidir. Beceriksiz ordular disiplinsiz olduklarından YABANCI DÜŞMAN ile savaşamazlar. Kolayca yenebilecekleri İÇ DÜŞMANLAR uydururlar ve bu bahane ile kendi ülkelerini işgal ederler. Başbakan asarlar. Milletvekillerini hapse atarlar. Korumakla yükümlü oldukları halkı işkenceler altında inletirler. İşgalciler kimseye hesap vermezler. Halkın isyan etmesine engel olmak için “etrafımız düşmanla çevrili” diyerek KORKU PROPAGANDASI yaparlar. Eleştirilerden uzak kalmak için farklı inançlardan ve kültürlerden olan insanların birbirine düşman olması da bu eşkiyaların işine gelir. Bu sebeple terörü destekleyebilir hatta teröristlere silah ve para yardımında bulunabilirler. Okuyacağınız kitap kendi ülkesini işgal etmiş bir ordunun kısa tarihidir. Buradan indirebilirsiniz.