Bugün bir özerklik gördüm!
By Mehmet Yılmaz on Ağu 22, 2011 in AKP, BDP, Devlet Terörü, Kürtler, PKK, Terör, Türk Silahlı Kuvvetleri
İlkokulda Türkçe dersinde okuma parçası işlerdik. Bilmediğimiz kelimeleri sözlükten bulur, kırmızı kalemle deftere yazardık. Sonra öğretmen bu kelimelerle cümle kurmamızı isterdi, kurardık. Fakat bazen sözlükteki anlamını bile anlaMAdığımız kelimeler olurdu. Bu gibi durumlarda sınıfa rezil olMAmak için “joker” cümlelerimiz vardı:
– Haydi çocuklar, karbüratör kelimesi ile cümle kurun bakiim
– Bugün bir karbüratör gördüm
– Babamın bir karbüratörü var
– Aferin Okan, Bravo Mehmet. Başka var mı cümle kuran?
“Aferin” tabi. Yanlış olamaz ki bu cümle!
BDP’nin son icadı bu uyanıklığı hatırlattı bana: “Kürtlere özerklik verilsin”. Türkiye genelini boş verin, BDP camiasında anlamını bilen var mı bu kelimenin?
– Dayımın bir özerkliği var.
– Bugün bir özerklik gördüm!
“Kürtlere” derken kim kastediliyor? Hakkâri’den Malatya’ya kadar olan bölgede yaşayan insanlar mı? Orada yaşayıp da kendini “Kürt” saymayanlar ne olacak? Türkler? Araplar? Zazalar? Ankara, İstanbul, İzmir ve Mersin’de yaşayan Kürtlere de mi özerklik verilecek? Bölgeye değil de tek tek insanlara mı verilecek bu “özerklik” denen şey? “Statü” talebiyle ırkçılığı ve ayrımcılığı kurumsallaştırmak isteyen BDP şimdi de bunu mu buldu?
Kürtleri bilmiyorum ama BDP’ye bir “özerklik” lâzım. Adı ister özerklik olsun isterse statü, bu SOYUT talepler hep aynı krizi ifade ediyor: Meşru olMAma krizi. Bayrak istediler, “sivil itaatsizlik” deyip kendilerinden olMAyan Kürtlerin dükkânlarını yaktılar. 1960 model soğuk savaş taktiklerinde bu kadar ısrar edilmesi bir rastlantı değil. “Biz” ve “Onlar” diye iki takım kurmaları lâzım.
Siyasî projesi olmayan, milletvekili seçildiği halde meclise gitmeyen bir ekibin meşru olma arayışı bu. Bir araziyi çitle çevirmek ve/veya bir grup insanı kendi malı gibi işaretlemek, damgalamak istiyor BDP. Ellerinden gelse “Kürtler tek renk üniforma giysin, evlerin kapılarına bir işaret konsun vs” diyecekler. Demokrasi içinde düşünemeyenlerin tipik çaresizliği. BDP’den SOMUT talepler bir türlü gelmiyor. Kürtler için daha fazla hastahane isteyebilirlerdi meselâ. Ya da kültürel alanda ihmal edilen hakların tesisi. Ama BDP’nin çıkarları ile Kürtlerin çıkarları paralel değil. BDP’nin Kürtlere ihtiyacı var ama tersi doğru değil.
– Efenim kendi kızım diye söylemiyorum, hakikaten bizim kız çok özerktir yani, anlarsınız ya!
Marxizm ile Kürt milliyetçiliğini bağdaştıran, bu haliyle Türk solunu hatırlatan BDP’nin ırkçı ve şiddet yanlısı duruşu şahinlerin elini güçlendiriyor. Faşist Kürtler ile faşist Türkler arasında tek fark var: Biri “ezen” öteki “ezilen” rolünde. BDP Marxist-Irkçı pozisyonu terk etmediği müddetçe AKP’nin oynayabileceği tek bir kart var:
“Şiddet çözümün kendisi değildir ama bir parçasıdır” demek. Yani demokratik reformlar ve bölgeye ekonomik destek devam edecek. Kuzey Irak, Avrupa, ABD üzerinden diplomatik abluka daraltılacak. Medyatik baskı artacak. Ama bütün bunlar Kandil’in bombalanmasına engel olmayacak. Askerî operasyonlar global stratejinin kendisi değil ama bir parçası olacak.
AKP haklı mı? Kandil’in bombalanması akıllıca mı?
Asimetrik savaş literatüründe bunun dışında bir alternatif yok. “Gerilla” (=küçük savaş) kelimesinin icad edildiği günlerden Vietnam’a, Malezya’dan Cezayir’e, ETA’dan IRA’ya, Gerald Templer’dan David Galula’ya bir kaç asırlık bir deneyim var. Pratik ve teorik bir birikim var. AKP bu birikime ve soğuk savaş sonrası gerçeklere göre bir strateji uyguluyor. Kürt milliyetçileri ise soğuk savaş bitmemiş gibi arazi peşinde, süje peşinde. Gelecek günler AKP stratejisi kadar Türk Silahlı Kuvvetleri için de bir test olacak gibi. Eskisi gibi şike yapıp kendi askerlerini mi vuracaklar yoksa görevlerini mi yapacaklar?
«PKK… Ters giden nedir? Bundan sonra nereye? » adlı makalede asimetrik savaş, isyan, terörle mücadele konularında teorik açıklamalar yapmış ve çok sayıda kaynak vermiştim. Güncelliğini hâlâ muhafaza eden bu kaynakları burada bir kez daha hatırlatmak isterim:
Türkçe
Tanör, Bülent “Türkiye’nin İnsan Hakları Sorunu” (BDS Yayınları, 1990)
DERDİMAN, R. Cengiz, (2003): Türkiye İdaresinin Hukuksal Yönü ve Yapısı, Alfa Yayınları, Bursa.
GÖZLER, Kemal, (1990): “Olağanüstü Hal Rejimlerinde Özgürlüklerin Sınırlandırılması Sistemi ve Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnamelerinin Hukuki Rejimi”, Ankara Barosu Dergisi, yıl:47, sayı 4.
İngilizce
Simon C. Smith “General Templer and Counter-Insurgency in Malaya: Hearts and Minds, Intelligence, and Propaganda” in Intelligence and National Security, Vol.16, No.3 (Autumn 2001).
İngiliz ordusu, isyan bastırma taktikleri, Mc Geown Pat, BRITISH COUNTER INSURGENCY STRATEGY
Amerikan ordusu, isyan bastırma kılavuzu tam metin (2006)
Thompson Robert, Defeating Communist Insurgency: Lessons from Malaya and Vietnam (London: Chatto & Windus, 1966),
Galula David, Pacification in Algeria, 1956-1958
Fransızca
Escuadrones de la muerte, Arjantin’deki kontrgerilla harekatı ve Fransız gizli servisinin yardımları, ücretsiz izlenebilir Fransızca belgesel, ispanyolca alt yazı
La Guerre moderne, Roger Trinquier éditions La Table ronde, Paris, 1961.
La guerre et la révolution, Karl Korsch, Ab irato, 2001.
Escadrons de la mort, l’école française, Marie-Monique Robin, éditions La Découverte, Paris, 2004.
Fransa savunma bakanlığı, tarih servisi sitesi
… Bu makale ilginizi çektiyse…
Türk milliyetçiliği birleştirir mi yoksa parçalar mı?
İllâ ki bir tutkal/çimento mu gerekiyor? Milliyetçilik tutkalı adil ve müreffeh bir düzene alternatif olabilir mi? Adaletin, hukukun hâkim olmadığı ortamlarda Türklerin kardeşliği ne işe yarar? Belki de Türk Milliyetçiliği diğer milliyetçilikler gibi yok olmaya mahkûm bir söylem. Çünkü var olmak için “ötekine” ihtiyacı var. Ötekileştireceği bir grup bulamazsa kendi içinden “zayıf” bir zümreyi günah keçisi olarak seçiyor. Kürtler, Hıristiyanlar, Eşcinseller, solcular…150 sayfalık bu kitapta Türk Milliyetçiliğini sorguluyoruz. Müslüman ve milliyetçi olunabilir mi? Türkiye’ye faydaları ve zararları nelerdir? Milliyetçiliğin geçmişi ve geleceği, siyasete, barışa, adalete etkisiyle. Buradan indirin.
“Bebek katili! Vatan haini!…” PKK terörünü lanetliyoruz ama devlet eliyle işlenen suçlara karşı daha bir toleranslıyız. “Kürtler ve Türkler kardeştir” diyenlerin kaçı “sen benim kardeşimsin” demeyi biliyor Zaza, Sorani, Kurmanci dillerinde? Ülkemizin terör sorunu ne PKK ne de Kürt kimliğiyle sınırlanamayacak kadar dallandı, budaklandı. Bazı temel soruları yeniden masaya yatırmak gerekiyor: (*) Kürtler ne istiyor? (*) İspanya ve Kanada etnik ayrılıkçılıkla nasıl mücadele etti? (*) PKK ile mücadelede ne gibi hatalar yapıldı? (*) İslâm ne kadar birleştirici olabilir? Töre cinayetlerinden Kuzey Irak’a terörle ilgili bir çok konuyu ele aldığımız 267 sayfalık bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirin.
Türkiye’nin Ulus-Devlet Sorunu
Devlet gibi soğuk ve katı bir yapı bizimle olan ilişkisini hukuk yerine ırkımıza ya da inançlarımıza göre düzenleyebilir mi? GERÇEK hayatı son derecede dinamik ve renkli biz “insanların”. Birden fazla şehre, mahalleye, gruba, klübe, cemaate, etnik köke, şirkete, mesleğe, gelir grubuna ait olabiliriz ve bu aidiyet hayatımız boyunca değişebilir. Oysa devletimiz hâlâ başörtüsüyle uğraşıyor, kimi devlet memurları “ne mutlu Türk’üm” demeyenleri iç düşman ilân ediyor, Sünnî İslâm derslerini zorla herkese okutuyor… Bizim paramızla, bizim iyiliğimiz için(!) bize rağmen… Kürt sorunu, başörtüsü sorunu, Hıristiyan azınlıklar sorunu… Bizleri sadece “insan” olarak göremeyen devletimizin halkıyla bir sorunu var. Türkiye’nin “sorunlarının” kaynağı sakın ulus-devlet modeli olmasın? 80 sayfalık bu kitap Kurtuluş savaşı’ndan sonra Türkiye’ye giydirilmiş olan deli gömleğine işaret ediyor. Ne mutlu “insanım” diyene! Kitabı buradan indirin.
1 Yorum
Yazan:Mehmet Bahadır Tarih: Ağu 22, 2011 | Reply
BDP tam bir çelişkiler yumağı ;
“Siyasi mücadele vermek istiyorum ama kurduğum partiler sürekli kapatılıyor” diyeceksiniz. Ama siyasal partileri kapatmayı zorlaştıran yasaya destek vermeyeceksiniz. Gerçekten enteresan.
Kaldı ki, AKP nin tek başına anayasayı değiştiremeyecek oranda milletvekili çıkarması, BDP için büyük bir şanstı. AKP ile kafa kafaya verip Kürt kardeşlerimizin hak ve taleplerini yerine getirebilirlerdi. Ve hatta bu konuda hak ve özgürlükler noktasında, AKP’yi çok ama çok zorlayabilirlerdi.
Barış ve kardeşlik projesi içerisinde, çok istedikleri, Öcalanın hapis şartlarını dahi iyileştirebilirlerdi. Aklı başında kürt aydınların bütün uyarılarına rağmen! Ama olmadı. Yemin etmeyip boykot ettiler. Çünkü dertleri kürt kardeşlerimiz değil.
Halbuki seçimden önce epey ümitliydim. Beynelmilel filmiyle, insanların sempatisini kazanan, hoş-sohbet Sırrı Süreyya Önder gibi, Şerafettin Elçi, Ertuğrul Kürkçü, Altan Tan gibi adayların BDP den gösterilmesi beni ümitlendirmişti. Belki bu sefer, demokratikleşme konusunda katkı sağlarlar demiştim. Ama olmadı. Yazık oldu. Tarihi bir fırsat kaçırıldı.
Fanatikler değil belki ama sağduyulu halkımız bunları görüyor ve kaydediyor…