Cinayetler PKK’nın üstüne mi kaldı?
By Tahsin K. on Eyl 11, 2011 in BDP, PKK, şiddet, Türk Silahlı Kuvvetleri
Bukonuda:
- MAZLUM-DER, Taraf Gazetesi ve binlerce aktivist salak yerine konabilir mi?
- Yedi insanı kim neden öldürdü?
- PKK o cesetleri hangi mezardan çaldı? (ve 13 cevapsız soru daha)
- Ordu’ya mı inansak yoksa PKK’ya mı?
Ağustosun son haftasıydı. PKK’ya yakın medya bir kaç video ve fotoğraf saldı piyasaya. “TSK Sivilleri öldürdü”. Hepimiz şoke olmuştuk. Forumlarda paslaştık. Sonra bir sürü gariplik fark edildi. (MAZLUM-DER, Taraf Gazetesi ve binlerce aktivist salak yerine konabilir mi?) Detaylı biçimde tartışıldı. Gazeteler de görünen ile söylenen arasında türlü tutarsızlıklara işaret ettiler. Sorular soruldu. (PKK o cesetleri hangi mezardan çaldı? ve 13 cevapsız soru daha) Ulusalcı Kürtler cevap veremedi. İsrail’le gerginlik tırmanınca o zavallı 7 kişi de unutuldu. İyi ama kimdi onlar? Kim öldürdü? Videolardaki o gariplikler neydi? Kararsız kaldık. (Ordu’ya mı inansak yoksa PKK’ya mı?) Zavallı insanları yakan ateş neden elbiselerini, kitaplarını yakmamıştı? Duvardaki kurşun izleri de neyin nesiydi? Eğer TSK sivil öldürdüyse hesap versin. Ama eğer PKK propaganda filmi çekmek için insan öldürdüyse kim hesap verecek? BDP ve yandaşları buna hazır mı?
… Bu konuda okumak için…
Asimilasyon ile Şiddet Kıskacında Ulusalcı Kürtler (Kitap + Tartışma)
Süleyman Nazif (1870-1927) Batarya ile Ateş adlı kitabında şöyle diyordu:
“Benim dinim kinimdir… Irkına, vatanına, tarihine ihanet etmiş olan insanların ve milletlerin hiçbirini unutma Türkoğlu! Unutma ve affetme!”
Büyük travmalar, katliamlar ve yok edilme korkusu yaşayan toplumlar geçmişten ders çıkarırken affetmekileacıları unutmak arasında fark göremiyorlar. (Bkz.PKK’lıları affetmek) Etnik kökenimiz benliğimizin bir parçası, rengarenk insanlığımızın gerçek bir rengi. Ancak bu renk üzerinden yapılan bir baskı, bu renk “yüzünden” çekilen büyük bir acı sonucu diğer bütün renkler silinebiliyor. Bir başka deyişleIZDIRAPLAR ÜZERİNE YAPAY BİR KİMLİK İNŞA EDİLİYOR. Bir halka yapılabilecek en büyük kötülük bu belki de. Sadece Türk ya da sadece Kürt olmaya mahkûm edilen insanlar giderek insanlıklarını perdeliyorlar. Böylesi halklar ırkçılığa, her türlü şiddet çağrısına kucak açıyorlar. Zira duydukları kin ve nefret onları bıçak gibi bilerken bir yandan da tektipleşiyor, şeyleşiyor. Bu korkunç dönüşümü Yahudilerde ve Avrupalı Ermenilerde görmek mümkün. Balkanlarda, KafkaslardaTürk ya da Çerkes olma “suçundan” dolayı bizden önceki kuşaklar da bu şekilde eziyet gördüler. Ölenler bir kez ölürken hayatta kalanlar aşağılanma duygusuyla hergün öldü. Peki ya Kürtler?
“… Şiddet yanlısı Kürtler adeta hızla koşan bir adamın bir cam panele çarpıp yere yığılma duygusunu tekrar tekrar yaşayacaklar. Camın öbür tarafını görecekler ve camın öbür tarafında akan hayatı gözlemleyebilecekler, belki bedenen o hayatın içinde olacaklar ama ruhen hiçbir zaman o camın öbür tarafına geçemeyecekler. Hiçbir zaman kendilerini camın öbür tarafına akan hayatın parçası hissedemeyecekler…”
Böyle diyordu bir gazeteci. Haklıydı. Sadece Kürt olmak istedikçe Kürtlüğünü kaybeden bir kuşak yetişiyor. Tıpkı Türk ulusalcıları gibi geçmişten, gelecekten hatta kendi gölgesinden bile korkan bu insanlar şiddet için şiddet isteyen örgütlerin, partilerin elinde istenen her şekli almaya hazırlar. Kürt aydınları kadar Türk aydınlarına da büyük iş düşüyor. İnsan olmadan “Türk” ya da “Kürt” olmanın imkânsızlığını halklarına anlatmak. Okuyacağınız bu kitap aydınların dikkatini tam da bu noktaya çekmek için hazırlandı: Asimilasyon ile şiddet kıskacı içindeki Kürt halkına… Buradan indirebilirsiniz.
1 Yorum
Yazan:mrtnrn Tarih: Eyl 11, 2011 | Reply
sanki bu ifade PKK bu zamana kadar kimseyi öldürmemiş gibi algılanıyor… ama tabi ki o anlamda yazılmamıştır…
PKK ve BDP yandaşları bu zamana kadar on binlerce insanın hesabını verebildi de mi, bu 7 masumun hesabını verme zahmetine(!) girsin?..