RSS Feed for This Post

Adına yola çıktığımız halkın başına bela olduk!

semdin-sakik-apoHer yıl on binlerce yerli, yabancı turistin ziyaret ettiği, antik Yunan eserlerinin sergilendiği Efes Müzesinin tam karşısındaki Ahmet Ferahlı Parkı’nın bahçesinde çayımı içerken, bir yandan da Brezilya’nın yetiştirdiği efsanevi sağ açık Garinça’nın ilginç yaşam öyküsünü okuyorum.

La Liga ‘ya gönderdiğimiz temsilcilerimizden Arda Turan’ın ve Mehmet Topal’ın karşılaşmasında Arda Turan’ın takımının yenildiğini yazıyordu internet siteleri. Demek ki millet olarak genetik hanemize altın harflerle yazıp, hiç durmadan kıraat ettiğimiz övgüde ve yergide aşırıya kaçma, hastalığımızın gün gelip durdurulacağı La Liga gibi duvarlar olmasa, bu “çok iyiyiz be abi!” hastalığı yakamızı bırakmayacak. Neyse ki her alanda dünya standartlarıyla karşılaşıyoruz da boyumuzun ölçüsünü alma şansına erişebiliyoruz. Yine de tüm standartlarla karşılaşsa da, hepsinden yeteneği sayesinde sıyrılmayı bilenler de yok değil futbol dünyasında; Garinça’dan bahsediyorum.

Tüm zamanların en iyi top süren futbolcusu olarak gösterilen Garinça’nın aslında bir sürü defosu var. Garinça bildiğiniz topal. Sol bacağı içeri, sağ bacağı da dışarı doğru çarpık olmasının yanı sıra sağ bacağı da sol bacağına göre altı santim kısa. Tek defosu bu olsa neyse de Garinça üstüne üstlük şaşı da aynı zamanda. ‘Rekabet’, ‘hırs’ gibi kelimelerin çokça terennüm edildiği Futbol Dünyasına da çok uzak Garinça; bu kelimeleri lügatine hiç almadığı gibi yaşadıkları ve yaşattıklarıyla da birebir örneklendirmekte. 1962 Dünya Kupasında Brezilya’nın İngiltere’yi yendiği maçta iki gol birden atar ama sevinmez. Çünkü maçın ikinci ayağı olduğunu zannetmektedir. Yani Brezilya’nın turu geçtiğinden bile haberi yoktur. Döneme şahitlik eden futbolcu arkadaşlarının anlattığına bakılırsa, Garinça gerek kulüp düzeyinde gerekse Milli Takım düzeyinde oynayacağı rakibini çoğu kez bilmezmiş. Topu ayağına aldığında tek bildiği, karşı kaleye kadar topu götürmek olduğu için hiçbir sisteme dahil edilemediği de bir başka defosudur Garinça’nın. Döneminin bir başka yıldızı Pele’yle bu yüzden aralarının hep açık olduğu söylenir. Maç öncesi taktik toplantılarına bu yüzden alınmayan Garinça, idmanlara da gelmeye gerek görmez ama üstün yetenekleri sayesinde gerçek bir seyir zevki sunarmış seyircilere.

Okuma yazması olmadığı için futbol hayatı boyunca hiçbir kontratını okuyamadığı gibi zar zor imzasını atabilmiş bu kontratlara Garinça. Ne para pul, ne fiziksel engeller, ne yaşadığı serkeş hayat Garinça’nın bugün hala hatırlanmasına engel değilse bunun tek açıklaması olsa gerek: Yetenek!

Kürt Meselesinin halli yolunda BDP’nin ‘olmazsa olmaz’ babında burnumuza dayadığı Abdullah Öcalan’dan bir Garinça çıkarabilir miyiz diye düşünüyorum ama olmuyor. Zamanında kendisiyle mesai arkadaşlığı yapmış olan Şemdin Sakık’ın “APO” adlı kitabını okuduğunuzda da bir Lider için defo sayılabilecek her türlü özelliğin kendinde toplandığını görüyorsunuz. 2 Ocak 2004’de önsözünü yazdığı bu kitapta Sakık aslında giriş bölümünde sonucu şu cümleyle anlatıyor: “…adına yola çıktığımız halkın başına bela olduk!”

                Garinça pratiğinin aksine Sakık kitabında, Liderlik vasıflarının şekillenmesinde yetenekten ziyade çevreye önem verir. Demostenes, büyük bir tüccarın oğludur, Descartes bir kent soylusunun, Gogol bir aristokratın şeklinde liste uzayıp gidiyor. “Urfa merkezli büyük bir uygarlığa tarihin tanıklık etmediği” iddiasında bulunan Sakık, “yetenek” konusunda kapıyı açmadan kapasa dahi biz kitaptaki yolumuza devam edelim.

İspata muhtaç bir iddiada bulunuyor Sakık kitabının ilerleyen sayfalarında. Bir iktidar hırsıyla yanıp tutuşan Öcalan’ın ilk çaldığı kapının Ülkü Ocakları, Sonrasında Siyasal İslam’ın kalesi MTTB ve en son olarak da Türk Solu olduğunu söylüyor. Üçünde de tutunamamasının en önemli sebebinin entelektüel seviyesinin yetersizliğine bağlandığı bu iddiaya bir de not düşüyor Sakık: “eğer bir tanesinden yüz bulsaydı Kürtçülük gibi bir meselesi olmayacaktı”. Kenya’da 1999 yılında ele geçirildiğinde “Benim de annem Türk’tür. Devletimize olursa bir hizmetimiz yapmaya hazırım…” şeklinde kurduğu cümle Sakık’ın iddia ettiği “omurgasızlık” tabirini destekler mahiyette olsa da biz yolumuza devam edelim.

Kitabın ilerleyen sayfalarında kurulan bir cümle var müellifi tarafından: “Şeytanı olmayan tanrı ne işe yarar ki”? Sakık bu cümleyi Öcalan’ın örgüt içinde başlattığı amansız tasfiye sürecini anlatmak için kuruyor. Kendisine rakip olarak gördüğü kim varsa bir şekilde tasfiye ettiğini etraflıca anlattıktan sonra PKK Hareketi içindeki sembol bir ismin nasıl ortadan kaldırıldığını da isim vererek anlatıyor. Adına akademi bile kurulan kod adıyla Agit, bilinen adıyla Mahsum Korkmaz’dır bu isim.  28 Mart 1986 tarihinde Şemdin Sakık’ın da içinde bulunduğu grup atılan bir pusuya düşüyor. Pusu başarısızdır, bir kişi hafif yaralanır ama ortalık aydınlanınca anlaşılır ki turpun büyüğü heybede saklıdır. Örgütçülüğüyle, savaş tecrübesiyle, dağ pratiğiyle militanların gözünde genç yaşında bir kahraman olan Mahsum Korkmaz, ekip içinden bir kişinin (Feyzi Aslan) silahından çıkan kurşunla alnından vurulmuştur. Mahsum Korkmaz o sırada PKK’nın iki numaralı adamıdır. Sakık işin peşini bırakmaz ve bir araştırma komisyonu kurulmasını ister ama Öcalan buna karşı çıkar. Sakık’ın şehadetine göre birkaç yıl zarfında bu ekipten kendisi ve zanlı haricinde kimse sağ kalmazken Feyzi Aslan’da apar topar Rusya’ya gönderilir ve bir daha da haber alınamaz.

“Bir komploda ilk kesilenler en gevşek uçlardır” sözünün sınanması bir anlamda…

Dedik ya, ispata muhtaç iddialarla devam etse de kitap ilginç. Hoş, kitabın basım tarihiyle Soner Yalçın’ın “Efendi” isimli kitabının basım tarihi birbirine çok yakın olması hasebiyle bir parça komplo teorisinin kimseye zararı olmaz. En azından Sakık çok daha cesur; Soner Yalçın gibi tümleci, yüklemi soy kütüğüne kadar anlatıp özneyi göstermeden tası tarağı toplayıp kaçmıyor. “Sujet+verbe+complemant” şeklinde özetlenebilecek Fransız ekolüne daha yakın Sakık.

Sefih hayat düşkünlüğü, bir gerilla savaşına önderlik ettiği halde ‘sıfır’ dağ tecrübesi, aykırı seslere olan tahammülsüzlüğü, zora düştüğü anda çark etmesi, sorumluluk almaktan kaçınması, komploya karşı olan aşırı düşkünlüğü, obez derecesinde oburluğu, tek adam olma hayali, Şahin Baliç’ten tutun da Dr. Baran’a kadar uzanan bir silsilede bir kalemde tasfiye ettiği arkadaşlarının hüzünlü sonları şeklinde uzayıp giden bir defolu listeye sahip Abdullah Öcalan.

Şaşılığı ve topallığına rağmen bugün hala konuşulan Garinça’dan en büyük farkıysa alanındaki yeteneksizliği olsa gerek. Buna rağmen en büyük şansı da kendinden kat be kat daha yeteneksizlere komuta etmesinden geçiyor. Kendisi acımasız ama komuta ettiği insanlar bir düğün salonunu basmak marifetiyle, korumayı taahhüt ettikleri halkını canlı kalkan yapıp asker öldürmeyi düşünebiliyorlar. Hem de bunu bir halı sahada kocasını öldürdükleri masum bir kadına da kurşun sıkmalarının hemen akabinde yapabiliyorlar. Evveliyatlarında Öğrenci yurtlarına Molotof atmak, atılan molotofla gencecik bir kızı diri diri yakmak olan bu caniler sürüsünün ciddi bir Devlet tarafından muhatap alınma şansı sıfırdır.

Bu saatten sonra o coğrafyada bir adam aranıyor; bu katiller sürüsünün yaptıklarını yüzlerine vuracak kadar gözleri gören bir adam. Şaşı olsa dahi, masum bir kadına kurşun sıkan bir insana ‘katil’ diyebilmek için Garinça kadar gözleri görecek bir adam!

Bir adam aranıyor; topal da olsa, ağır aksak yürüse de kendisine korka korka uzatılan, mahcup, acılı eli tutmak için tüm engellemelere rağmen, düşe kalka koşacak yetenekli bir adam!

“Örgütün siyasi kanadı var, neden oraya müracaat edilmiyor?” diyen dostlara da selam olsun. Biz kimseye vekil olamazsın demedik ki…

 

Seçilmiş Derin Lügat maddeleri:

  1. Büyüme / Growth / Croissance / نمو »
  2. Hoşgörü / Tolerance / толерантность / تسامح »
  3. Az gelişmiş ülke / Underdeveloped Country / بلد متخلف »
  4. Uluslararası adalet / International justice / العدالة الدولية »
  5. Demokrasi / Democracy / Демократия /デモクラシー/ ديمقراطية »
  6. Kuvvetler ayrılığı / Separation of Powers / Séparation des pouvoirs / فصل السلطات »
  7. İlerleme / Terakki / Progrès / ترقی / تقدم »
  8. Muhafazakârlık / Conservatisme / سياسة محافظة »
  9. İnovasyon /イノベーション / инновация / التجديد »
  10. Hudud / Sınır / граница / Frontière / الحدود »
  11. Çağdaş / Modern / Contemporary / معاصر »
  12. Bilgi toplumu / Information society / مجتمع المعلومات »
  13. İktisad / Economy / οικονομία / اقتصاد »
  14. Kapitalizm / Capitalism / капитализм / رأسمالية »
  15. Ulus-devlet / Etat-Nation / الدولة القومية »

 

Edebiyat, Sinema, Siyaset, Sanat tarihi, Mimarî, Ateizm, Kemalizm, İslâm, Kadın hakları, Feminizm, Tarih, Felsefe… Bugün 77 kitap var. Yakında yenileri eklenecek, bu sayfayı takip edin… 

Derin Savaş

Ücretsiz kitap indirin78 kitap indirin Jeopolitik mekân ve jeo-ekonomik imkân: Luttwak Işık Doğudan Gelir / Cemil Meriç Tarih Nedir? / Edward Hallett Carr Dünya Görüşüm / Bertrand RussellSavaş bir şiddet hareketidir ve bu bilkuvve (potansiyel) şiddetin sınırı yoktur. İnsanlık olarak sürekli savaşmıyorsak bunun sebebi yüksek ahlâkımız(!) değil menfaatlerimizdir. Ancak savaşı sonuçlarından tecrid ederek, sağlıklı bir şekide düşünmek kolay değil. Çünkü yol açtığı ölümler ve maddî zarar o kadar büyük ki her ne pahasına olursa olsun kaçınmak gereken bir anormallik veya uluslararası ilişkilerde bir aksama gibi görünüyor. Oysa her savaşsızlık hâli barış değil; geçici bir ateşkesten ibaret. (Bkz. Barış / Sulh / Peace / Paix / صلح / سلام ) Meselâ iki dünya savaşı arasındaki 1918-1939 dönemine kim “barış” diyebilir? Üstelik her ne pahasına olursa olsun savaştan kaçan bir lider, düşmanlarının ölçüsüz şantajına çanak tutmuş olmaz mı? Adolf Hitler’e akıl almaz ödünler veren Birleşik Krallık Başbakanı Neville Chamberlain gibi savaştan kaçmak için “her pahayı” ödemek, üstelik sonunda yine de savaşmak zorunda kalmak iyi bir strateji mi?

Ölmenin değil yaşamanın tesadüf olduğu  savaşta asker, sağdaki yahut soldaki sipere koşarken serbesttir. Belki de en güvenli siperi, bir robot veya bir hayvan, insandan daha iyi seçebilir. Ama insan, vatanı için ileri atılmakla nefsi için geri kaçmak husunda özgürdür. İşte savaşın neticesi üzerinde çok ağır basabilen insanlık faktörü tam buradadır. (Bkz. Hayvan Serbesttir, İnsan Özgürdür…) Savaş, bütün sosyal bilimcileri zorlamış bir saha. Elinizdeki bu kitap, savaşın mekanik ve insanî veçhelerini en dengeli şekilde işleyen müelliflerden biri olan Prusyalı General Carl von Clausewitz’in fikirlerinden istifade ederek yazılmış bir deneme. Teknolojik ilerlemenin eskitemediği ilkeleri bugünün savaş şartlarında değerlendirdik: Strateji, taktik, cesaret, savaşta aklın önemi ve sınırları… Buradan indirebilirsiniz.

Fikir Kırıntıları-3

fikir-kirintilari-3-kapak Ücretsiz kitap indirin77 kitap indirin Hatırat / Joseph Goebbels Büyüme / Growth / Croissance / نمو Fareler ve İnsanlar / John Steinbeck Agapi / Sarah Jio Ulysses / James Joyce Gerçek sonrası / Post-Truth / Post-vérité / عصر ما بعد الحقيقة Mrs. Dalloway / Virginia Woolf Siyasetname / Nizamü'l-Mülk Siracul Mülûk / Muhammed Bin Turtuşi Jeopolitik mekân ve jeo-ekonomik imkân: Luttwak Işık Doğudan Gelir / Cemil Meriç Tarih Nedir? / Edward Hallett Carr Dünya Görüşüm / Bertrand RussellArtık gazeteler okurlarıyla, TV kanalları seyircileriyle rekabet halinde. Kimilerine göre Donald Trump bile seçimi sosyal medya sayesinde kazandı. Rakibi Hilary Clinton, Başkan Obama, hatta CNN, FOX gibi kanallar sürekli sosyal medyadan yayılan “yalan haberlerden” (fake news) yakınıyorlar. Belki de yalan haberden değil yalan tekelini kaybetmekten rahatsız oldular? Gerçek ne olursa olsun teknoloji eskiden bir oligarşiye ait olan medya gücünü -bir parça da olsa- sıradan insanların eline verdi. Sosyal medya elbette ırkçılık, iftira ve hakaretin yayılması için uygun bir zemin ama “haber” ve “bilgi” ve bunlara ait yorumları herkesin erişebileceği bir noktaya getirmesi açısından ilginç. Fikir Kırıntıları-3 Derin Düşünce’nin sosyal medyada paylaştığı mesajları kitaplaştıran bir çalışma. Yayına girdiği günden beri Fikir Kırıntıları-1 ve Fikir Kırıntıları-2’nin gördüğü ilgi bize yine cesaret ve güç verdi. Tabi her zamanki gibi konuları derinleştirmek isteyenler için makale ve kitap da tavsiye ettik. “Fikir Kırıntıları-3” adlı e-kitabı buradan indirebilirsiniz.

Rönesans’ın Kara Kitabı

ronesans-kara-kitap-kapak Ücretsiz kitap indirin77 kitap indirin Hatırat / Joseph Goebbels Büyüme / Growth / Croissance / نمو Fareler ve İnsanlar / John Steinbeck Agapi / Sarah Jio Ulysses / James Joyce Gerçek sonrası / Post-Truth / Post-vérité / عصر ما بعد الحقيقة Mrs. Dalloway / Virginia Woolf Siyasetname / Nizamü'l-Mülk Siracul Mülûk / Muhammed Bin Turtuşi Jeopolitik mekân ve jeo-ekonomik imkân: Luttwak Işık Doğudan Gelir / Cemil Meriç Tarih Nedir? / Edward Hallett Carr Dünya Görüşüm / Bertrand RussellRönesans sanatın yeniden doğuşu değil ölümü oldu… ve daha bir çok şeyin! Rönesans’ın fikir dünyamızda açtığı yaralar bugün dahi kapanmış değil. Maddenin mânâyı tahakküm aldığı, adına “Aydınlanma” dediğimiz karanlık çağların miladı hiç şüphesiz bu dönem. Güzel ahlâk ile güzel sanatın irtibatının kopuşudur Rönesans. Bu kopuş yüzündendir ki insanlık sadece sanatta değil siyaset, bilim, felsefe, iktisatta lâdini dünya görüşünü Hakikat’in yerine koydu. Sonradan bütün dünyaya dayatılacak olan Avrupa sanatı Rönesans’tan itibaren bilimselleşti. Anatomi, optik, matematik kuralları ve özellikle de merkezî perspektif sanatta insanî ifade imkânını sınırladı. Sömürgeciliği, dünya savaşlarını ve insanları homo-economicus zanneden ideolojileri doğuran işte bu zihniyet oldu.

İnsanlık asırlardır hapsolduğu Rönesansçı perspektiften kurtulabilir; kurtulmalıdır da. Bu kurtuluşun neticeleri ise sadece sanatla sınırlı kalmayacak, ahlâkî, siyasî, felsefî tekâmüllere kapı açacaktır. Rönesans’ın Kara Kitabı bu kurtuluşa katkıda bulunmak amacıyla yazıldı. Başta Pavel Florenski ve Erwin Panofsky olmak üzere George Orwell, Juhani Pallasmaa, Michel Foucault, Ahmed Yüksel Özemre, Zygmunt Bauman, Stanley Kubrick, Cemil Meriç, Henri Lefebvre, Lucien Lévy-Bruhl, Rasim Özdenören, Mircea Eliade, René Guénon gibi sanatçı ve düşünürlerin eserlerinden ve iki değerli araştırmacımızın, Ozan Avcı ile Gönül Eda Özgül’ün makalelerinden istifade edildi. Buradan indirebilirsiniz.


Derin Medeniyet

derin-medeniyet Ücretsiz kitap indirin77 kitap indirin Hatırat / Joseph Goebbels Büyüme / Growth / Croissance / نمو Fareler ve İnsanlar / John Steinbeck Agapi / Sarah Jio Ulysses / James Joyce Gerçek sonrası / Post-Truth / Post-vérité / عصر ما بعد الحقيقة Mrs. Dalloway / Virginia Woolf Siyasetname / Nizamü'l-Mülk Siracul Mülûk / Muhammed Bin Turtuşi Jeopolitik mekân ve jeo-ekonomik imkân: Luttwak Işık Doğudan Gelir / Cemil Meriç Tarih Nedir? / Edward Hallett Carr Dünya Görüşüm / Bertrand RussellNedir medeniyet? Opera? Demokrasi? Parklar ve bahçelerle süslü şehirler? Metro? Asansör? Modern çağın karanlık dehlizlerinde kaybolan bizler için medeniyet, teknoloji ve kültür mefhumlarını birbirinden ayırdetmek zor ama şurası kesin: Hiroşima, Gazze ve Halep’te şehirleri (medineleri) haritadan silen Batı’ya “medenî” diyenler büyük bir suç işliyorlar. Zira katil bir insanı bir kere öldürür ama katile “katil” demeyenler içlerindeki insanlığı, vicdanı öldürmüş olurlar. (Vicdan / Conscious / Conscience / ضمير)

Evet… Kimileri adaletle hükmedilmiş mülkler bıraktılar geriye; kimileriyse kan ve göz yaşıyla, kul hakkıyla çimentosu karılmış duvarlar, piramitler, kuleler. Elinizdeki bu kitap şu veya bu medeniyeti anlatma değil medeniyet mefhumunun derinlerine inme derdinde. İnsanlar arasındaki münasebetleri yani muhabbet, merhamet, adalet, ticaret ve şiddeti yönetebilme gücü açısından medeniyet mefhumuna yeni bir bakış açısı teklif ediyor. Miras olarak köprü bırakanlarla duvar bırakanları tefrik etmeye yarayacak bir bakış açısı. Buradan indirebilirsiniz.

fikir-kirintilari-2 Ücretsiz kitap indirin77 kitap indirin Hatırat / Joseph Goebbels Büyüme / Growth / Croissance / نمو Fareler ve İnsanlar / John Steinbeck Agapi / Sarah Jio Ulysses / James Joyce Gerçek sonrası / Post-Truth / Post-vérité / عصر ما بعد الحقيقة Mrs. Dalloway / Virginia Woolf Siyasetname / Nizamü'l-Mülk Siracul Mülûk / Muhammed Bin Turtuşi Jeopolitik mekân ve jeo-ekonomik imkân: Luttwak Işık Doğudan Gelir / Cemil Meriç Tarih Nedir? / Edward Hallett Carr Dünya Görüşüm / Bertrand RussellBir kez daha sosyal medyada paylaştığımız mesajları kitaplaştırdık. Yayına girdiği günden beri Fikir Kırıntıları-1 o kadar çok ilgi gördü ki biz de yeni e-kitabı ilginize sunmak için elimizden geleni yaptık… Ve her zamanki gibi konuları derinleştirmek isteyenler için ise makaleler ve kitaplar da tavsiye ettik. Fikir Kırıntıları-2’nin konuları şöyle:

Taktik ve Strateji, Enerji, Vatikanizm, Gündem Zehirlenmesi, İslâm Sanatı, Kanlı Fotoğraf Yayma, 1 Mayıs, Amigo-Tarihçi, Futbol, mafya, uyuşturucu, fuhuş ve terör, Namaz illâ namaz, Müslümanlarda içe kapanma ve dışa açılma, Neden okuyalım? Ne okuyalım? Nasıl okuyalım?, Ekonomistler neden ekonomiden anlamaz?, Münâfıkûn ve Siyaset-i Nebevî, Sosyal Medya, Gurbet, Çirkin Şehir, Devrim, Yeni PKK ve “Private Security”, Şifalı ottan zehir yapma, Kadına Karşı Şiddet, Liberalizm, Gerçeği görme, Çalışan kadın, Suriye, Tasavvuf, Hollywood-Pentagon, Beyin yıkama ve psikolojik harp. Buradan indirebilirsiniz.

Fikir Kırıntıları – 1

fikir-kirintilari Ücretsiz kitap indirin77 kitap indirin Hatırat / Joseph Goebbels Büyüme / Growth / Croissance / نمو Fareler ve İnsanlar / John Steinbeck Agapi / Sarah Jio Ulysses / James Joyce Gerçek sonrası / Post-Truth / Post-vérité / عصر ما بعد الحقيقة Mrs. Dalloway / Virginia Woolf Siyasetname / Nizamü'l-Mülk Siracul Mülûk / Muhammed Bin Turtuşi Jeopolitik mekân ve jeo-ekonomik imkân: Luttwak Işık Doğudan Gelir / Cemil Meriç Tarih Nedir? / Edward Hallett Carr Dünya Görüşüm / Bertrand Russell140 karakterle derdini anlatabilenlerden misiniz? Kısa mesajlar, FaceBook’taki özlü sözler, Twitter’da kısaltıldıkça sloganlaşan fikirler… Tabi insanlar sözü uzatmanın yeni yollarını buldular: Video, caps, … Ancak kısa söz her zaman derinlikten mahrum olmakla eş anlamlı değil. Az sözle çok ama çok derin mânâlar da aktarılabilir. Kısa sözün hikmeti dışarıdan aktarılan, alimden cahile verilen yeni bir şey değil. Meselê ârifin irfanıyla agâh olunması; dinleyende bilkuvve (potansiyel) olarak  bulunan güzelliklerin uyandırılması, bilfiil (aktif) hale geçirilmesi. Bunun için “dinleyen anlatandan “ârif olsa gerek” buyurmuş büyükler. Biz de Twitter’da paylaştığımız kısa mesajları konularına göre tasnif edip kitaplaştırdık, ilginize sunduk. Eğitimden Türk soluna, ekonomik krizlerden petrol savaşlarına, ölüm korkusundan küresel ısınmaya kadar çok farklı konularda aforizmalar… Konuları derinleştirmek isteyenler için ise makaleler ve kitaplar da tavsiye ettik. Buradan indirebilirsiniz.

Kitap tanıtan kitap 7

kitap-tanitan-kitap-7 - kucuk Ücretsiz kitap indirin77 kitap indirin Hatırat / Joseph Goebbels Büyüme / Growth / Croissance / نمو Fareler ve İnsanlar / John Steinbeck Agapi / Sarah Jio Ulysses / James Joyce Gerçek sonrası / Post-Truth / Post-vérité / عصر ما بعد الحقيقة Mrs. Dalloway / Virginia Woolf Siyasetname / Nizamü'l-Mülk Siracul Mülûk / Muhammed Bin Turtuşi Jeopolitik mekân ve jeo-ekonomik imkân: Luttwak Işık Doğudan Gelir / Cemil Meriç Tarih Nedir? / Edward Hallett Carr Dünya Görüşüm / Bertrand RussellKitap tanıtan kitapların 7cisine damgasını vuran düşünür Susan Sontag oldu. 1977’de yayınladığı “Fotoğraf Üzerine” isimli cesur kitaptan bahseden 4 makale ile başlıyoruz. Mehmet Özbey’in kaleminden eskimeyen bir kitabı ziyaret edeceğiz sonra: Yüzyıllık Yalnızlık (Gabriel Garcia Marquez) Değerli yazarlarımızdan Mehmet Salih Demir ve Mustafacan Özdemir tek bir kitaba ve tek bir yazara odaklı kitap sohbetlerinden farklı makaleler hazırladılar. Bunlar kavram ve/veya olaylara odaklı, birden fazla kitaptan ve müelliften istifade eden çalışmalar: Terör, vicdan, modernleşme, bilim felsefesi (Kuhn, Heidegger, Derrida, Gadamer, Dilthey, Mach, Baudrillard, Toulmin) … Suzan Nur Başarslan’ın yazdığı Türk romanının tarihçesi ve Seksenli Yıllarda Türk Romanı Ve Post Modern Eğilimler de bu kategoriye dahil edilebilir. Bunların  yanısıra yazar kadar hatta bazen daha fazla ünlenmiş kitaplara adanmış makaleleri de yine bu sayıda bulacaksınız: Zeytindağı (Falih Rıfkı Atay), Hayy Bin Yakzan (İbn-i Tufeyl), Körleşme (Elias Canetti), Taşrada Düğün Hazırlıkları (Franz Kafka). Kitap tanıtan Kitap 7’nin daha önceki sayılardan bir diğer farkı da Georg Simmel’e adanmış iki makale içermesi. Karl Marx ve Max Weber arasındaki kayıp halka olarak nitelenen Simmel’in “Büyük şehir ve zihinsel yaşam” (Die Großstädte und das Geistesleben, 1903) isimli özgün çalışmasından bahsettiğimiz makaleler kitabın sonunda. Buradan indirebilirsiniz.

Önceki kitap sohbetleri:

Derin Lügat 6.0

Derin Lügat güncellendi. Sürüm 6.0 yayında. Ücretsiz kitap indirin77 kitap indirin Hatırat / Joseph Goebbels Büyüme / Growth / Croissance / نمو Fareler ve İnsanlar / John Steinbeck Agapi / Sarah Jio Ulysses / James Joyce Gerçek sonrası / Post-Truth / Post-vérité / عصر ما بعد الحقيقة Mrs. Dalloway / Virginia Woolf Siyasetname / Nizamü'l-Mülk Siracul Mülûk / Muhammed Bin Turtuşi Jeopolitik mekân ve jeo-ekonomik imkân: Luttwak Işık Doğudan Gelir / Cemil Meriç Tarih Nedir? / Edward Hallett Carr Dünya Görüşüm / Bertrand RussellYeni sürümlere dair not: Eski sürümleri indirip okumuş olanların işini kolaylaştırmak için kelimelerin sırasını değiştirmiyoruz. Yani her yeni sürümde okumaya kaldığınız yerden devam edebilirsiniz.

  • 6cı sürüme eklenen yeni terimler: Demokrasi, Muhafazakârlık, Kuvvetler ayrılığı, İnovasyon, İlerleme, Erken – Geç.
  • 5ci sürüme eklenen yeni terimler:Hissiyat – Maneviyat, Tanrı Parçacığı, Bâkî, Kelime, Cehalet, Mürşid, Evvel, Büyük Patlama.
  • 4cü sürüme eklenen yeni terimler:Paraklitos, Hudud, Ehliyet, Zâhir ve Batın, Barış, Unutmak.
  • 3cü sürüme eklenen yeni terimler: Eksen Kayması, Bilgi toplumu, Zamanda Yolculuk, Ateist , Yokluk , Çağdaş, Gurbet, Kader.

İnsanlık neredeyse 4 asırdır “ilerleme” adını verdiği müthiş bir gerileme içinde. Tarihteki en kanlı savaşlar, sömürüler, soykırımlar, toplama kampları, atom bombaları, kimyasal ve biyolojik silahlar hep Batı’nın “ilerlemesiyle” yayıldı dünyaya. En korkunç barbarlıkları yapanlar hep “uygar” ülkeler.  Her şeyin fiyatını bilen ama hiçbir şeyin değerini bilmeyen bu insanlar nereden çıktı? Yoksa kelimelerimizi mi kaybettik?

Aydınlanma ile büyük bir karanlığa gömüldü Avrupa. Vatikan’ın yobazlığından kaçarken pozitivist dogmaların bataklığında kayboldu. “Yeniden doğuş” (Rönesans) hareketi sanatın ölüm fermanı oldu: Zira optik, matematik, anatomi kuralları dayatıldı sanat dünyasına. Sanat bilimselleşti, objektif ve totaliter bir kisveye büründü.

Kimse parçalamadı dünyayı “Birleşmiş” Milletler kadar. Güvenliğimiz için en büyük tehdit her barış projesine veto koyan BM “Güvenlik” Konseyi değil mi? Daimi üyesi olan 5 ülke dünyadaki silahların neredeyse tamamını üretip satıyor. “Evrensel” insan hakları bildirisi değil güneş sisteminde, sadece ABD’deki zencilerin haklarını bile korumaktan aciz. Bu kavram karmaşası içinde Aşk kelimesi cinsel münasebetle eş anlamlı oldu: ing. To make love, fr. Faire l’amour… Önce Batı, sonra bütün insanlık akıl (reason) ile zekânın (intelligence) da aynı şey olduğunu sanmışlar. Oysa akıl iyi-kötü veya güzel-çirkin gibi ayrımı yaparken zekâ problem çözer; bir faydayı elde etmek ya da bir tehditten kurtulmak için kullanılır. Bir saniyede 100.000 insanı ve sayısız ağacı, böceği, kediyi, köpeği oldürecek olan atom bombasını yapmak zekâ ister ama onu Hiroşima üzerine atmamak için akıl gerekir.

İster Batı’yı suçlayalım, ister kendimizi, kelimelerle ilgili bir sorunumuz var: İşaret etmeleri gereken mânâların tam tersini gösterdikleri müddetçe sağlıklı düşünmeye engel oluyorlar. Çözüm ürettiğimizi sandığımız yerlerde yeni sorunlara sebep oluyoruz. Dünyayı düzeltmeye başlamak için en uygun yer lisanımız değil mi? Kayıp kelimelerin izini sürmek için yazdığımız Derin Lügat’ı ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

 

Edward Hopper’ı okumak

hopper-kapak Ücretsiz kitap indirin77 kitap indirin Hatırat / Joseph Goebbels Büyüme / Growth / Croissance / نمو Fareler ve İnsanlar / John Steinbeck Agapi / Sarah Jio Ulysses / James Joyce Gerçek sonrası / Post-Truth / Post-vérité / عصر ما بعد الحقيقة Mrs. Dalloway / Virginia Woolf Siyasetname / Nizamü'l-Mülk Siracul Mülûk / Muhammed Bin Turtuşi Jeopolitik mekân ve jeo-ekonomik imkân: Luttwak Işık Doğudan Gelir / Cemil Meriç Tarih Nedir? / Edward Hallett Carr Dünya Görüşüm / Bertrand RussellAmerikalı ressam Edward Hopper sadece Amerika’nın değil bütün Batı kültürünün en önemli ressamlarından biri. Hopper ile Batı resmi asırlardan beri ilk defa kısır ekol savaşlarını, soyut resim / figüratif resim gibi ölü doğmuş dikotomileri aşma fırsatı yakaladı.

Bu bağlamda, perspektif, ışık, gölge vb tercihleri aşan Hopper’ın yeni bir şey yaptığını savunuyoruz: Hopper Rönesans’tan beri can çekişen figüratif resme yeni bir soluk verdi. Tezimiz budur. Bu lisan-ı sûreti tahlil etmek için sadece Hopper’dan etkilenen diCorcia gibi fotoğrafçıları değil ondan beslenen Hitchcock, Jarmusch, Lynch gibi sinema yönetmenlerini, romancıları da kitabımıza dahil ettik. Diğer yandan Hopper’ın tutkuyla okuduğu filozoflardan yani Henry David Thoreau ve Ralph Waldo Emerson’dan da istifade ettik. Elinizdeki bu kitap Hopper tablolarına aceleyle örtülen melankoli ve yalnızlık örtüsünü kaldırmak için yazıldı. Hopper’a bakmak değil Hopper’ı okumak için. Buradan indirebilirsiniz.

Senin tanrın çok mu yüksekte?

senin-tanrin-cok-mu-yuksekte Ücretsiz kitap indirin77 kitap indirin Hatırat / Joseph Goebbels Büyüme / Growth / Croissance / نمو Fareler ve İnsanlar / John Steinbeck Agapi / Sarah Jio Ulysses / James Joyce Gerçek sonrası / Post-Truth / Post-vérité / عصر ما بعد الحقيقة Mrs. Dalloway / Virginia Woolf Siyasetname / Nizamü'l-Mülk Siracul Mülûk / Muhammed Bin Turtuşi Jeopolitik mekân ve jeo-ekonomik imkân: Luttwak Işık Doğudan Gelir / Cemil Meriç Tarih Nedir? / Edward Hallett Carr Dünya Görüşüm / Bertrand Russell

Güzel olan ne varsa İnsan’ı maddî varoluşun, bilimsel determinizmin ötesine geçirecek bir vasıta. Sevgilinin bir anlık gülüşü, ay ışığının sudaki yansıması, bir bülbülün ötüşü ya da ağaçları kaplayan bahar çiçekleri… Dinî inancımız ne olursa olsun hiç birimiz güzelliklere kayıtsız kalamıyoruz. Etrafımızı saran güzelliklerde bizi bizden alan, yeme – içme – barınma gibi nefsanî dertlerden kurtarıp daha “üstlere, yukarılara” çıkaran bir şey var. Baş harfi büyük yazılmak üzere Güzel’lik sadece İnsan’a hitab ediyor ve bize aşkın/ müteâl/ transandan olan bir mesaj veriyor: “Sen insansın, homo-economicus değilsin”.

İşte bu yüzden “kutsal” dediğimiz sanat bu anlayışın ve hissedişin giriş kapısı olmuş binlerce yıldır. Tapınaklar, ikonalar, heykeller insanları inanmaya çağırmış. Ancak inancı ne olursa olsun bütün “kutsal sanatların” iki zıt yola ayrıldığını, hatta fikren çatıştığını da görüyoruz:

  • Tanrı’ya benzetme yoluyla yaklaşmak: Teşbihî/ natüralist/ taklitçi sanat,
  • Tanrı’yı eşyadan soyutlama yoluyla yaklaşmak: Tenzihî/ mücerred sanat.

Kim haklı? Hangi sanat daha güzel? Hangi sanatçının gerçekleri Hakikat’e daha yakın? Bu çetrefilli yolda kendimize muhteşem bir rehber bulduk: Titus Burckhardt hem sanat tarihi hem de Yahudilik, Hristiyanlık, İslâm, Budizm, Taoizm üzerine yıllar süren çalışmalar yapmış son derecede kıymetli bir zât. Asrımızın kaygılarıyla Burckhardt okyanusuna daldık ve keşfettiğimiz incileri sizinle paylaştık. Buradan indirebilirsiniz.

Öteki Sinemanın Çocukları

oteki-sinemanin-cocuklari Ücretsiz kitap indirin77 kitap indirin Hatırat / Joseph Goebbels Büyüme / Growth / Croissance / نمو Fareler ve İnsanlar / John Steinbeck Agapi / Sarah Jio Ulysses / James Joyce Gerçek sonrası / Post-Truth / Post-vérité / عصر ما بعد الحقيقة Mrs. Dalloway / Virginia Woolf Siyasetname / Nizamü'l-Mülk Siracul Mülûk / Muhammed Bin Turtuşi Jeopolitik mekân ve jeo-ekonomik imkân: Luttwak Işık Doğudan Gelir / Cemil Meriç Tarih Nedir? / Edward Hallett Carr Dünya Görüşüm / Bertrand RussellYakında sinemanın bir endüstri değil sanat olduğuna kimseyi inandıramayacağız. Zira “Sinema Endüstrisi” silindir gibi her şeyi ezip geçiyor. Sinema ürünleşiyor. Reklâm bütçesi, türev ürünlerin satışı derken insanlar otomobil üretir gibi film ÜRETMEYE başladılar. Belki en acısı da “sinema tekniği” öne çıkarken sinema sanatının unutulması. Fakat hâlâ “iyi bir film” ile çok satan bir sabun veya gazozun farkını bilenler de var. Çok şükür hâlâ ustalar kârlı projeler yerine güzel filmler yapmaya çalışıyorlar. Derin Düşünce yazarları da “İnsan’sız Sinema Olur mu?” kitabından sonra yeni bir sinema kitabını daha okurlarımıza sunuyorlar. “Öteki Sinemanın Çocukları” adlı bu kitap 15 yönetmenle buluşmanın en kolay yolu: Marziyeh Meshkini, Ingmar Bergman, Jodaeiye Nader Az Simen, Frank Capra, Dong Hyeuk Hwang, Andrey Rublyov, Sanjay Leela Bhansali, Erden Kıral… Buradan indirebilirsiniz.

kitap-tanitan-kitap-6 Ücretsiz kitap indirin77 kitap indirin Hatırat / Joseph Goebbels Büyüme / Growth / Croissance / نمو Fareler ve İnsanlar / John Steinbeck Agapi / Sarah Jio Ulysses / James Joyce Gerçek sonrası / Post-Truth / Post-vérité / عصر ما بعد الحقيقة Mrs. Dalloway / Virginia Woolf Siyasetname / Nizamü'l-Mülk Siracul Mülûk / Muhammed Bin Turtuşi Jeopolitik mekân ve jeo-ekonomik imkân: Luttwak Işık Doğudan Gelir / Cemil Meriç Tarih Nedir? / Edward Hallett Carr Dünya Görüşüm / Bertrand RussellKitap Tanıtan Kitap 6

Bir varmış, bir yokmuş. Mehtaplı bir eylül gecesinde Ay’a bir merdiven dayamışlar. Alimler, yazarlar, şairler ve filozoflar bir bir yukarı çıkıp oturmuşlar. Hem Doğu’dan hem de Batı’dan büyük isimler gelmiş: Lev Nikolayeviç Tolstoy, René Guénon, Turgut Cansever, El Muhasibi, Şeyh-i Ekber, Cemil Meriç, Arthur Schopenauer, Ahmet Hamdi Tanpınar, Mahmud Sâmi Ramazanoğlu, Mahmut Erol Kılıç… Sadece bir kaç yer boş kalmış. Konuklar demişler ki “ başka yazar çağırmayalım, bu son sandalyeler bizim kitabımızı okuyacacak insanlara ayrılsın”. Evet… Kitap sohbetlerinden oluşan derlemelerimizin altıncısıyla karşınızdayız. Buradan indirebilirsiniz.

Önceki kitap sohbetleri:

sen-insansin Ücretsiz kitap indirin77 kitap indirin Hatırat / Joseph Goebbels Büyüme / Growth / Croissance / نمو Fareler ve İnsanlar / John Steinbeck Agapi / Sarah Jio Ulysses / James Joyce Gerçek sonrası / Post-Truth / Post-vérité / عصر ما بعد الحقيقة Mrs. Dalloway / Virginia Woolf Siyasetname / Nizamü'l-Mülk Siracul Mülûk / Muhammed Bin Turtuşi Jeopolitik mekân ve jeo-ekonomik imkân: Luttwak Işık Doğudan Gelir / Cemil Meriç Tarih Nedir? / Edward Hallett Carr Dünya Görüşüm / Bertrand RussellSen insansın, homo-economicus değilsin!

Avusturyalı romancı Robert Musil’in başyapıtı Niteliksiz AdamJames Joyce‘un Ulysses ve Marcel Proust‘un Geçmiş Zaman Peşinde adlı eserleriyle birlikte 20ci asır Batı edebiyatının temel taşlarından biri. Bu devasa romanın bitmemiş olması ise son derecede manidar. Zira romanın konusunu teşkil eden meseleler bugün de güncelliğini koruyor.  Biz “modernler” teknolojiyle şekillenen modern dünyada giderek kayboluyoruz. İnsan’a has nitelikleri makinelere, bürokrasiye ve piyasaya aktardıkça geriye niteliksiz bir Ben’lik kalıyor. İstatistiksel bir yaratık derekesine düşen İnsan artık sadece kendine verilen rolleri oynayabildiği kadar saygı görüyor: Vatandaş, müşteri, işçi, asker…

Makinelerin dişli çarkları arasında kaybettiğimiz İnsan’ı Niteliksiz Adam’ın sayfalarında arıyoruz; dünya edebiyatının en önemli eserlerinden birinde. Çünkü bilimsel ya da ekonomik düşünce kalıplarına sığmayan, müteâl / aşkın bir İnsan tasavvuruna ihtiyacımız var. Homo-economicus ya da homo-scientificus değil. Aradığımız, sorumluluk şuuruyla yaşayan hür İnsan.Buradan indirebilirsiniz.


tezyin_kapak-150 Ücretsiz kitap indirin77 kitap indirin Hatırat / Joseph Goebbels Büyüme / Growth / Croissance / نمو Fareler ve İnsanlar / John Steinbeck Agapi / Sarah Jio Ulysses / James Joyce Gerçek sonrası / Post-Truth / Post-vérité / عصر ما بعد الحقيقة Mrs. Dalloway / Virginia Woolf Siyasetname / Nizamü'l-Mülk Siracul Mülûk / Muhammed Bin Turtuşi Jeopolitik mekân ve jeo-ekonomik imkân: Luttwak Işık Doğudan Gelir / Cemil Meriç Tarih Nedir? / Edward Hallett Carr Dünya Görüşüm / Bertrand RussellGözle dinlenen müzik: Tezyin

Batı sanatı her hangi bir konuyu “güzel” anlatır. Bir kadın, batan güneş, tabakta duran meyvalar… İslâm sanatının ise konusu Güzellik’tir. Bunun için tezyin, hat, ebru… hatta İslâm mimarîsi dahi soyuttur, mücerred sanattır.

Derrida, Burckhardt, Florenski ve Panofski’nin isabetle söylediği gibi Batılı sanatçı doğayı taklid ettiği için, merkezi perspektif ve anatomi kurallarının hakim olduğu figüratif eserler ihdas eder. Bu taklitçi eserler ise seyircinin ruhunu değil benliğini, nefsini uyandırır. Zira kâmil sanat tabiatı taklid etmez. Sanat fırça tutan elin, tasavvur eden aklın, resme bakan gözün secdesidir. Tekâmül eden sanatçı (haşa) boyacı değil bir imamdır artık. Her fırça darbesi tekbir gibidir. Zahirde basit motiflerin tekrarıyla oluşan görsel musiki ile seyircilerin ruhu öylesine agâh olur ki kalpler kanatlanıverir. Müslüman sanatçı bu yüzden tezyin, hat, ebru gibi mücerred sanatı tercih eder. Güzel eşyaları değil Güzel’i anlatmak derdindedir. Çünkü ne sanatçının enaniyet iddiası ne de seyircinin BEN’liği makbul değildir. Görünene bakıp Görünmez’i okumaktır murad; O’nun güzelliği ile coşan kalp göğüs kafesinden kurtulup sonsuzluğa kanat açar.

Tezyinî nağmeleri gözlerimizle işitmek için yazıldı bu e-kitap. John locke gibi bir “tabula rasa” yapmak için değil Hz. İbrahim (as) gibi “la ilahe” diyebilmek için. Buradan indirebilirsiniz.

Kaybedenler Klübü: Anti-demokratik bir muhalefetin kısa tarihi

Ücretsiz kitap indirin77 kitap indirin Hatırat / Joseph Goebbels Büyüme / Growth / Croissance / نمو Fareler ve İnsanlar / John Steinbeck Agapi / Sarah Jio Ulysses / James Joyce Gerçek sonrası / Post-Truth / Post-vérité / عصر ما بعد الحقيقة Mrs. Dalloway / Virginia Woolf Siyasetname / Nizamü'l-Mülk Siracul Mülûk / Muhammed Bin Turtuşi Jeopolitik mekân ve jeo-ekonomik imkân: Luttwak Işık Doğudan Gelir / Cemil Meriç Tarih Nedir? / Edward Hallett Carr Dünya Görüşüm / Bertrand RussellT.C. kurulurken Hitler, Mussolini ve Stalin başrolleri paylaşıyordu. İki dünya savaşının ortalığı kasıp kavurduğu o korkunç yıllarda “bizim” Cumhuriyet gazetesi’nin faşizme ve faşistlere övgüler yağdırması bir rastlantı mıdır? Kemalistlerin ilâhı olan Atatürk’ün emriyle 80.000 Alevî Kürd’ün Dersim’de katledilmesi, Kur’an’ın, ezanın yasaklanması, imamların, alimlerin idam edilmesi, Kürtleri, Hristiyanları ve Yahudileri hedef alan zulümler de yine Atatürk ve onu ilahlaştıranlar tarafından yapılmadı mı?

Bu ağır mirasa sahip bir CHP ve Türk solu şimdilerde “İslâmî” olduğu iddia edilen bir cemaat ile, Fethullah Gülen’in ekibiyle ittifak içinde. Yobaz laiklerin, yasakların kurbanı olduklarını, baskı gördüklerini iddia ediyor bu insanlar. Ama bir yandan da alenen İslâm düşmanlığı yapan her türlü harekete hatta İsrail’e bile destek vermekten çekinmiyorlar. Tuttukları yol İslâm’dan daha çok bir ideolojiye benziyor: Gülenizm. Millî istihbarattan dershanelere, dış politikadan bankalara kadar her konuda dertleri var. Ama Filistin’de, Doğu Türkistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Arakan’da zulüm gören Müslümanları dert etmiyorlar. Acayip…

Türk solu, CHP ve Fethullah Bey… Nereden geldiler? Nereye gidiyorlar? Elinizdeki bu kitap meseleyi tarihsel bir perspektifte ele almayı amaçlıyor.Buradan indirebilirsiniz.


freud-kapak Ücretsiz kitap indirin77 kitap indirin Hatırat / Joseph Goebbels Büyüme / Growth / Croissance / نمو Fareler ve İnsanlar / John Steinbeck Agapi / Sarah Jio Ulysses / James Joyce Gerçek sonrası / Post-Truth / Post-vérité / عصر ما بعد الحقيقة Mrs. Dalloway / Virginia Woolf Siyasetname / Nizamü'l-Mülk Siracul Mülûk / Muhammed Bin Turtuşi Jeopolitik mekân ve jeo-ekonomik imkân: Luttwak Işık Doğudan Gelir / Cemil Meriç Tarih Nedir? / Edward Hallett Carr Dünya Görüşüm / Bertrand RussellGurbetçi Freud ve “Das Unheimliche”

Modern insanın kalabalıkta duyduğu yalnızlığı sorgulamak için iyi bir fırsat… Sigmund Freud gurbette olma duygusunu, yabancılık, terk edilmişlik hissini anlatan “Das Unheimliche” adlı denemesini 1919’da yayınlamış. İsminden itibaren tefekküre vesile olabilecek bir çalışma. Zira “Unheimliche” alışılmışın dışında, endişe verici bir yabancılık hissini anlatıyor.

Bu hal sadece İnsan’a mahsus: Kaynağında tehdit algısı olmayan, hayvanların bilmediği bir his. Belki huşu / haşyet ile akrabalığı olan bir varoluş endişesi? Gurbete benzer bir yabancılık hissi, sanki davet edilmediğim bir evdeyim, kaçak bir yolcuyum bu dünyada. Freud’un İd (Alt bilinç), Benlik (Ego), Üst Benlik (Süperego) kavramları iç dünyamızdaki çatışmalara ışık tutabilir mi? Dünyada yaşarken İnsan’ın kendisini asla “evinde” hissetmeyişi acaba modern bir hastalık mıdır? Teknolojinin gelişmesiyle baş gösteren bir gerginlik midir? Yoksa bu korku ve tatminsizlik hali insanın doğasına özgü vasıfların habercisi,  buz dağının görünen ucu mudur? Hem Sigmund Freud’u tanıyanların hem de yeni keşfedecek olanların keyifle okuyacağını ümid ediyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

fethullah-gulen-kapak Ücretsiz kitap indirin77 kitap indirin Hatırat / Joseph Goebbels Büyüme / Growth / Croissance / نمو Fareler ve İnsanlar / John Steinbeck Agapi / Sarah Jio Ulysses / James Joyce Gerçek sonrası / Post-Truth / Post-vérité / عصر ما بعد الحقيقة Mrs. Dalloway / Virginia Woolf Siyasetname / Nizamü'l-Mülk Siracul Mülûk / Muhammed Bin Turtuşi Jeopolitik mekân ve jeo-ekonomik imkân: Luttwak Işık Doğudan Gelir / Cemil Meriç Tarih Nedir? / Edward Hallett Carr Dünya Görüşüm / Bertrand Russell

Fethullah Gülen’i iyi bilirdik

(Son güncelleme: 5inci sürüm, 11 Ağustos 2016)

Türkçe Olimpiyatlarını ve Türk okullarını sevmiştik. Gözü yaşlı vaizin Amerika’da yaşamasına alışmıştık. 1980 öncesinde komünizme karşı CIA ile işbirliği yapmasına “taktik” demiştik. Fethullah Gülen aleyhine açılan davalardan birinin iddianamesinde “pozitivist felsefeye karşı olmak” ile suçlanıyordu. Biz de karşıydık pozitivizme.

Sonra bir gün… Mavi Marmara! Doğu Akdeniz’de, uluslararası sularda oyuncak ve gıda taşıyan bir gemi saldırıya uğradı. Masum ve silahsız insanlar öldü. Psikopat bir devletti bunu yapan. İsraillileri hapsettiği korku duvarları Filistin’i hapseden beton duvarlardan daha yüksekti. Ama Fethullah Gülen İsrail’den izin alınması gerektiğini söyledi. Bu terörist devletten “otorite” diye bahsediyordu. Gülen’e göre İsrail Doğu Akdeniz’in efendisiydi, uluslararası sularda bile masum sivilleri öldürme hakkına sahipti. Gülen cemaati dünya ile uğraşmaktan ahirete vakit ayıramıyordu. Gülen cemaati bir cemaatten başka herşeye benziyordu.

15 Temmuz gecesi yaşadığımız darbe girişiminde yaşadıklarımızla birlikte değerlendirince can acıtan bir soru kendini dayatıyor bize: Fethullah Gülen ve kurmayları bizi baştan beri kandırdı mı? Yoksa “küçük eller” dediğimiz masum insanların teşkilâtı sonradan mı kokuştu?

 Kitabı buradan indirebilirsiniz.

Soyut Sanat Müslümanın Yitik Malıdır

yitik Ücretsiz kitap indirin77 kitap indirin Hatırat / Joseph Goebbels Büyüme / Growth / Croissance / نمو Fareler ve İnsanlar / John Steinbeck Agapi / Sarah Jio Ulysses / James Joyce Gerçek sonrası / Post-Truth / Post-vérité / عصر ما بعد الحقيقة Mrs. Dalloway / Virginia Woolf Siyasetname / Nizamü'l-Mülk Siracul Mülûk / Muhammed Bin Turtuşi Jeopolitik mekân ve jeo-ekonomik imkân: Luttwak Işık Doğudan Gelir / Cemil Meriç Tarih Nedir? / Edward Hallett Carr Dünya Görüşüm / Bertrand RussellAfganistan’daki bir medreseyi, Bosna’daki bir camiyi, Hindistan’daki Taj Mahal’i görsel olarak islâmî yapan nedir hiç düşündünüz mü? Anadolu kilimlerini, İran halılarını, Fas’taki gümüş takıları, Endülüs’teki sarayları birleştiren ortak unsur nedir? Müslüman olmayan bir insan bile kolaylıkla“bunlar İslâm sanatıdır” diyebilir. Sanat tarihi konusunda hiç bir bilgisi olmayanlar için de şüpheye yer yoktur. Şüpheye yer yoktur da… bu ne acayip bir bilmecedir! Endonezya’dan Fas’a, Kazakistan’dan Nijerya’ya uzanan milyonlarca kilometrekarelik alanda yaşayan, belki 30 belki 40 farklı lisan konuşan Müslüman sanatkârlar nasıl olmuş da böylesi muazzam bir görsel bütünlüğe sadık kalabilmiştir?

Bakan gözleri pasifleştiren tasvirci sanatın aksine İslâm sanatı okunan bir sanattır. Yani görünmeyeni anlatmak için çizer görüneni. Doğayı taklid etmek değildir maksat. İnsanların aklını uyandırması, kalplerine hitab etmesi sebebiyle İslâm sanatının soyut bir sanat olduğu da aşikârdır. Ama Avrupa kökenli soyut sanattan ayrıdır İslâm sanatı. Meselâ Picasso, Kandinsky, Klee, Rothko gibi ressamlar gibi sembolizme itibar edilmemiştir. 284 sayfalık kitabımıza çok sayıda İslâm sanatı örneği ekledik. Bakmak için değil elbette, görünen sayesinde görünmeyeni akledebilmek, yani İslâm sanatını “okumak” içinBuradan indirebilirsiniz.


İslâm’da Mimar ve Şehir

Cumhuriyet’in ilânından beri yaşadığımız şehirler hızla tektipleşiyor. Betondan yapılmış kareler ve dikdörtgenler kapladı ufkumuzu. Trabzon, Aydın, Malatya… Anadolu’nun her yeri birbirine benzedi. Fakat Türkiye’ye has bir sorun değil bu. Batının “alternatifsiz” Ücretsiz kitap indirin77 kitap indirin Hatırat / Joseph Goebbels Büyüme / Growth / Croissance / نمو Fareler ve İnsanlar / John Steinbeck Agapi / Sarah Jio Ulysses / James Joyce Gerçek sonrası / Post-Truth / Post-vérité / عصر ما بعد الحقيقة Mrs. Dalloway / Virginia Woolf Siyasetname / Nizamü'l-Mülk Siracul Mülûk / Muhammed Bin Turtuşi Jeopolitik mekân ve jeo-ekonomik imkân: Luttwak Işık Doğudan Gelir / Cemil Meriç Tarih Nedir? / Edward Hallett Carr Dünya Görüşüm / Bertrand Russelldemokrasisi ve serbest piyasası mimarları da tektipleştirdi. Farklı düşünemeyen, yerel özellikleri eserlerine yansıtmayan mimarlar kutu gibi binalar dikiyor. Moskova, Tokyo, Paris, Hong Kong da tektipleşiyor ve çirkinleşiyor.

Çare? Binalara değil de mimara, yani insana odaklanmak olabilir; yani eşyayı ve sureti değil İnsan’ı ve sîreti merkeze almak. Zira bu bir norm ya da ekol meselesi değil: İslâmiyet’in ilk asırlarında bir şehir övüleceği vakit binalar değil yetiştirdiği kıymetli insanlar anılırmış. Biz de güzel binalarda ve güzel şehirlerde hayat sürmek için önce güzel mimarlar yetiştirerek başlayabiliriz işe. İnsan gibi yaşamak için mimarî çirkinliklerden ve bunaltıcı tektipleşmeden kurtulabiliriz. Bu ancak Güzel Ahlâk ile Güzel Mimarî arasındaki bağı yeniden tesis etmekle olabilir. Çare Mimar Sinan gibi cami yapmak değil Mimar Sinan gibi insan yetiştirmek. Kitabımızın maksadı ise teşhis ve tedaviye hizmet etmekten ibaret. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 5 Yorum

  2. Yazan:mrtnrn Tarih: Eyl 14, 2011 | Reply

    tek kelimeyle harika…

  3. Yazan:mrtnrn Tarih: Eyl 14, 2011 | Reply

    bence bu yazının tek eleştirisi “Öcalan olmasa bu konjonktürde yerini zaten başkası alırdı…” önermesi olur ki bu da başka bir yazı ile anlatılabilir…

  4. Yazan:ali duman Tarih: Eyl 14, 2011 | Reply

    “…adına yola çıktığımız halkın başına bela olduk!”

    bundan daha güzel ve net bir tespit olmaz…….

    milletvekillerine bakıyorsunuz, sanki bir “taşeron-ucubeler” sürüsü….

    çileli olduğu kadar da mert olan kürt halkı bu vekillere mi layık!!! kimler tarafından atanıyor bu ucubeler sürüsü….

    ucuz kiralık ev aramaktan dönen uzman çavuşları arkadan vurmak mı? gerila olmak!!!
    şimdi bu kalleşler sürüsüne gerilla mı diyeceğiz!!!

    kürt halkının acılarını sömürmekten, başka bir bildikleri var mı?

    inin artık kürt kardeşlerimizin sırtından, gün geçtikçe krediniz azalmakta, ergenekoncu yüzünüz deşifre olmakta, zira size devletin vuramadığı tokadı, aziz kürt halkı vuracak, bundan hiç kimsenin şüpheniz olmasın.

  5. Yazan:hayat Tarih: Eyl 19, 2011 | Reply

    “…adına yola çıktığımız halkın başına bela olduk!”
    Sadece tek bir kelime anlatabiliyor binlerce karmaşayı ve görülmek istenmeyeni.Umalım da bu hakikatin farkına varanların sayısı daha da artsın.

  6. Yazan:bsm Tarih: Eyl 19, 2011 | Reply

    Doğru bir tespit. Adına yola çıktıkları halkın başına bela olmuş ve bela olmaya devam edenler var. PKK, Kürt halkına musallat olmuş en büyük beladır. İkinci sırayı ise PKK’nın sivil görünümlü uzantıları olan BDP alıyor. Kürt halkını temsil iddasında olan bu iki yapı bölgede ideolojik hakimiyetlerini sürdürdükçe “kılavuzu karga olanın burnu b.ktan çıkmaz” misali, Kürt halkı asla özgür olamayacak, asla asli sorunlarını çözmeye imkan bulamayacak. Dolayısıyla geç kalınmış bir özeleştiridir bu. Çoğalmasını umalım.

    Ancak bu özeleştirinin,Şemdin Sakık’lar gibi PKK içinde bile her türlü belalı işin başını çekmiş, attığı her adımla provokasyon yaratmış, her barış girişimini baltalamış ve örgüt içi muhalefeti kanla bastırarak yüzlerce insanı öldürmüş psikolojik sorunlu tiplerin ağzından olmaması kaydıyla. Açıkçası gittiği yol doğru değilse bile bu tür özeleştirilerin örgüt içinde henüz aktif görev alan insanlar tarafından yapılması çok daha anlamlı olacaktır. Şemdin Sakık gibilerinin söylediği söz doğru olsa dahi bugün barış sürecine katkı sunmaz. Bu bağlamda kaybedecek bir şeyi kalmamaış, itirafçı konumuna düşmüş Sakık’ın bu sözlerinin bir kıymeti harbiyesi yoktur. Her türlü herzeyi ye ondan sonra utanmadan “iyi polis” rolü oyna! Sevsinler senin samimiyetini! 1993 yılında yine barış havasının olgunlaştığı dönemde 33 askerin ölüm emrini veren zat bugün günah çıkaran bay Sakık’tı. Gözü dönmüş caniliği uğruna gencecik 33 insanı katletti. Ancak asıl amacı sadece sadistçe 33 insanı katletmek değil barışı baltalamaktı. Bu emelinde de başarılı oldu. O gün bu gündür hiçbir barış girişimi asla inandırıcı olmadı. Sorumlusu Sakık’tır bunun. Hangi amaç bir insana bu insanlık suçunu işletebilir, bay sakıkın buna dair de bir açıklaması vardır belki.

    Bu bakımdan her zaman şer tarafında olmuş katillerin sözleri bana samimi gelmiyor. Muhtemelen diğer itirafçı muadilleri gibi örgüt içi hasaplaşmaların kendini bugün savurduğu durum üzerinden kuyruk acısıyla incilerini döküyor. Abdulkadir Aygan da benzer itiraflarda bulunmuştu. Düşünün adam örgüt içinde üst kadrolara kadar yükseliyor. Sonra her ne olduysa pişmanlık yasası denen aftan yararlanıyor. Ardından askerliğini yapıp JİTEM adına çalışıyor. Neyse hikayesi uzun. JİTEM’de tetikçilikle görevli Aygan, Neşe Düzel’e verdiği röportajda sayısız infaza katıldığını bizzat itiraf ediyor. İroniye bakın ki bu azılı katil devlet aleyhinde propaganda yapabilsin diye yine PKK tarafından yurt dışına çıkarılıyor. Şimdi sormak lazım, bir örgütten diğerine geçmeye hazır, saf değiştirmede hiçbir ahlaki kaygı duymayan Aygan ve Sakık gibiler devletten yana itiraflarda bulunsa ne olur PKK’nın işine yarabilecek ifşaatlarda bulunsa ne olur? Güzgara göre yön belirleyen bu tiplerin ipiyle kuyuya inilebilir mi? Bugün bir şey söylerler, yarın başka şey. Meşrep bu meşrep olduktan sonra!

  1. 1 Trackback(s)

  2. Eki 8, 2011: Son 30 günde en çok Paylaşılan Yazılar : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin