RSS Feed for This Post

PKK Kendini Yerken…

A. Altan: “…İki yaşındaki bebekleri öldürerek de onurlu bir savaş sürdüremezsin. Daha geçenlerde PKK’lılar Batman’da hamile bir kadınla kızını ve karnındaki bebeği öldürdüler. Kürt halkı, bu kadar çok çocuk ve kadın öldüren bir “Kürt” örgütüyle mi onur duyacak?…” TAMAMI

E. Uslu: “…Baydemir’in misafiri olarak ağırlanıp PKK’ya güzelleme düzen insanlarda bir gram cesaret olsa ve Hakkâri’de dağa çıkarılıp sorgulanan insanların haklarını da sorabilseler, Tunceli’de ekmek parası için çalışan insanların kafasına sıkılan kurşunlar için yeter diye bir köşe yazısı yazabilseler o zaman gerçeğin ne olduğunu da görebilecek ve bize gösterebilecekler. Heyhat ki bu sözde demokrat, sözde insan hakları savunucusu, sözde Kürt hakları savunucusu, otobüslerden zafer işareti yapıp Karayılan’dan aldığı övgülerle bir anda Kürt savunucusu statüsüne çıkmış bu yazarlarımız orada PKK zulmü altında ölen ve sorgulanan insanların haklarına kulaklarını hep tıkıyorlar. PKK diğer Kürtleri sindirip seslerini bastırdığından da şimdilik Kürt haklarının savunucuları gibi kendilerini pazarlıyorlar…” TAMAMI

 

… Bu konu ilginizi çekiyorsa…

Asimilasyon ile Şiddet Kıskacında Ulusalcı Kürtler

Etnik kökenimiz benliğimizin bir parçası, rengarenk insanlığımızın gerçek bir rengi. Ancak bu renk üzerinden yapılan bir baskı, bu renk “yüzünden” çekilen büyük bir acı sonucu diğer bütün renkler silinebiliyor. Bir başka deyişle IZDIRAPLAR ÜZERİNE YAPAY BİR KİMLİK İNŞA EDİLİYOR. Bir halka yapılabilecek en büyük kötülük bu belki de. Sadece Türk ya da sadece Kürt olmaya mahkûm edilen insanlar giderek insanlıklarını perdeliyorlar. Böylesi halklar ırkçılığa, her türlü şiddet çağrısına kucak açıyorlar. Zira duydukları kin ve nefret onları bıçak gibi bilerken bir yandan da tektipleşiyor, şeyleşiyor. Kürt aydınları kadar Türk aydınlarına da büyük iş düşüyor. İnsan olmadan “Türk” ya da “Kürt” olmanın imkânsızlığını halklarına anlatmak. Okuyacağınız bu kitap aydınların dikkatini tam da bu noktaya çekmek için hazırlandı: Asimilasyon  ile şiddet kıskacı içindeki Kürt halkına… Buradan indirebilirsiniz. 

Türkiye bölünür mü?

“Bebek katili! Vatan haini!…” PKK terörünü lanetliyoruz ama devlet eliyle işlenen suçlara karşı daha bir toleranslıyız.  “Kürtler ve Türkler kardeştir” diyenlerin kaçı “sen benim kardeşimsin”  demeyi biliyor Zaza, Sorani, Kurmanci dillerinde? Ülkemizin terör sorunu ne PKK ne de Kürt kimliğiyle sınırlanamayacak kadar dallandı, budaklandı. Bazı temel soruları yeniden masaya yatırmak gerekiyor: (*) Kürtler ne istiyor? (*)  İspanya ve Kanada etnik ayrılıkçılıkla nasıl mücadele etti? (*) PKK ile mücadelede ne gibi hatalar yapıldı? (*) İslâm ne kadar birleştirici olabilir? Töre cinayetlerinden Kuzey Irak’a terörle ilgili bir çok konuyu ele aldığımız 267 sayfalık bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirin. 

Türk milliyetçiliği birleştirir mi yoksa parçalar mı?

 İllâ ki bir tutkal/çimento mu gerekiyor? Milliyetçilik tutkalı adil ve müreffeh bir düzene alternatif olabilir mi? Adaletin, hukukun hâkim olmadığı ortamlarda Türklerin kardeşliği ne işe yarar? Belki de Türk Milliyetçiliği diğer milliyetçilikler gibi yok olmaya mahkûm bir söylem. Çünkü var olmak için “ötekine” ihtiyacı var. Ötekileştireceği bir grup bulamazsa kendi içinden “zayıf” bir zümreyi günah keçisi olarak seçiyor. Kürtler, Hıristiyanlar, Eşcinseller, solcular…150 sayfalık bu kitapta Türk Milliyetçiliğini sorguluyoruz. Müslüman ve milliyetçi olunabilir mi? Türkiye’ye faydaları ve zararları nelerdir? Milliyetçiliğin geçmişi ve geleceği, siyasete, barışa, adalete etkisiyle. Buradan indirin. 

 

Türkiye’nin Ulus-Devlet Sorunu

Devlet gibi soğuk ve katı bir yapı bizimle olan ilişkisini hukuk yerine ırkımıza ya da inançlarımıza göre düzenleyebilir mi? GERÇEK hayatı son derecede dinamik ve renkli biz “insanların”. Birden fazla şehre, mahalleye, gruba, klübe, cemaate, etnik köke, şirkete, mesleğe, gelir grubuna ait olabiliriz ve bu aidiyet hayatımız boyunca değişebilir. Oysa devletimiz hâlâ başörtüsüyle uğraşıyor, kimi devlet memurları “ne mutlu Türk’üm” demeyenleri iç düşman ilân ediyor, Sünnî İslâm derslerini zorla herkese okutuyor… Bizim paramızla, bizim iyiliğimiz için(!) bize rağmen… Kürt sorunu, başörtüsü sorunu, Hıristiyan azınlıklar sorunu… Bizleri sadece “insan” olarak göremeyen devletimizin halkıyla bir sorunu var. Türkiye’nin “sorunlarının” kaynağı sakın ulus-devlet modeli olmasın? 80 sayfalık bu kitap Kurtuluş savaşı’ndan sonra Türkiye’ye giydirilmiş olan deli gömleğine işaret ediyor.  Ne mutlu “insanım” diyene! Kitabı buradan indirin.

Trackback URL

  1. 7 Yorum

  2. Yazan:burak Tarih: Eki 20, 2011 | Reply

    Ahmet Altan neyse de, Emre Uslu’ya OHAL valiliği daha iyi yakışıyor. Adam devletin güvenlik tedbirlerini yetersiz buluyor, müzakere de neyin nesiymiş diye yırtınıp duruyor, yazdığı gazetedeki arkadaşlarına dahil asker/polis gibi düşünmüyor diye fırçalıyor. İyisi mi 20011 model bir OHAL kurulsun başına da vali olarak Uslu atansın! Ayrıca bu zata sansürden sorumlu bir de ek bakanlık tahsis edilsin, ki öyle her önüne gelen müzakereden, çözümden falan konuşmasın!
    Erman Toroğlu bir zaman “bize demokrat Genelkurmay başkanı değil, kodu mu oturtan komutan lazım” gibilerinden laflar etmişti de adam adeta tefe konmuştu. Bugün aynı mantığı savunan Uslu ise duayen gazeteci kabul ediliyor. Garip bir ülkeyiz vesselam.

  3. Yazan:ahmet medeni Tarih: Eki 20, 2011 | Reply

    Burak Bey, olmuyor ama, bodoslama dalmışınız.Tekrar okudum Emre bey’i, sizin dediğiniz yorum çıkmıyor. Kaldı ki, güvenliksizlik de savunulacak birşey değil, ne var bunda??Güvenliksiz ortamda PKK ın ne yaptığı da ortada..Evet OHAL olmasın ama, PKK da koca ülkeyi kaosa sokamasın canım..
    —“Hkkâri’de dağa çıkarılıp sorgulanan insanların haklarını da sorabilseler, Tunceli’de ekmek parası için çalışan insanların kafasına sıkılan kurşunlar için yeter diye bir köşe yazısı..” , demiş Emre Bey bundan nidye rahatsız oldunuz ki..Ya da , adamın yazdıklarından çok, yazmadıklarından yola çıkarak yorum yapmak adil mi?? Değil..

  4. Yazan:burak Tarih: Eki 20, 2011 | Reply

    Ahmet Medeni bey, sizin bodoslama dalıyorsunuz dediğiniz benim kişisel görüşlerimdir sonuçta. Ayrıca Uslu’nun yazılarına dair yorumlarımız farklı olabilir değil mi? Ben Uslu’nun Kürt sorununa yaklaşımını fazlasıyla polisiye tedbirlere odaklı bir bakış açısına sıkıştırdığını düşünüyorum. Bu da bir bakış açısı tabi ama meseleye aynı zaviyeden bakmayan yazar ve aydınlara yönelik tutumu kibir ve ben bilirim’cidir. Açıkçası genel olarak bütün yazılarında bu ben bilirimci tavrın izlerini görebilirsiniz. Öyle ki kendisi gibi düşünmeyenleri adeta sigaya çekiyor ve bu hiç de hoş bir durum değil.
    Güvenlik önemli demişsiniz. Tabi ki önemli. Lakin salt güvenlik endeksli önlemlerin sonuç getirmediği son çeyrek asırda yeterince anlaşılmadı mı? Bu işe yıllarını vermiş tecrübeli askerler bile sorunun çözümü için artık farklı açılamlardan sözederken bu zat hala kırık plak gibi aynı şeyleri tekrarlayıp duruyor. Yani görüşlerine siz katılrsınız ben katılmam bu gayet doğal, yalnız her alternatif görüş ve argüman salt başkalarının hataları üzerine de kurulmaz ki? Şunu yapsalar bunu yapsalar türü kendi dışındaki her kesi sorumsuzlukla itham etmesi sizce doğru mu? Sanki herkes hain, herkes gaflet içinde bir tek kendisi doğru yolda.

  5. Yazan:ali duman Tarih: Eki 20, 2011 | Reply

    sn. burak,

    emre uslu, profosyonel polis ve uzman kimliği ile ANALİZLER ve SAPTAMALARDA bulunuyor, siz her nedense bu analizleri ve saptamaları sapla saman gibi karıştırıyor, -kötü anlamda- NİYET OKUYUCULUĞU yapıyorsunuz.

    aynı emre uslu, olaylara uzmanlığının dışında bir de insani gözle bakıyor, bakabiliyor, her nedense bazıları sapla samanı karıştırmayı çok seviyorlar.

    mesala mealen diyor ki;

    “esasasında pkk hiç bir zaman antlaşmayı düşünmüyordu ancak müzakerelere katılarak zaman kazandı ve bu süre içerinde KCK’yı örgütlemeyi daha da derinleştirdi, bu yüzden 2007’de yapılması gereken KCK operasyonları 2009’da yapılabildi”

    bu tip saptamalarda bulunması yanlış mı? en nihayetinde bu bir saptamadır, neye yönelik hükümete, devlete olan eksikleri yönünde bir saptamadır, bu yalan mı?

    ben yakın zamana kadar pkk’ya böyle bakmıyordum ancak bu pespayeliği gördüm ve fikrim değişti, zira devlet bir muhatap bulamıyor, bdp’ye gidiyor, bdp kandili işaret ediyor, kandili gidiyor, kandil imralı’yı işaret ediyor, bu pespayeliğin sahipleri bizimle ve kürt halkıyla alay ediyorlar, zira niyetleri barışmak değil barışmamak üzerinedir, bu netleşmiştir, durum böyle iken siz neyi ve kimi savunuyorsunuz?

    emre uslu, gerçekçi saptamalarıyla hem türk, hem kürt halkının gözünün açılmasını sağlamıştır.

    bugün taraf gazetesi kürt halkı üzerinde de çok etkisi vardır, zira ayşe tuğluk, murat karayılan taraf’a mektup yazmak ve açıklamalar da bulunmak zorunda kalıyor, taraf hem türk halkını hem kürt halkını gerçekleri anlama yönünde değiştiriyor, bu sayede bugün artık kürt halkı pkk’yı -eskisi gibi- desteklemiyor, pkk hızlı bir şekilde marjinalleşiyor…bunu niçin göremiyorsunuz? bu gerçeği görmenize engel olan nedir?

    bu konjektörde siz kimden yanasınız, neyi savunuyorsunuz? emru uslu’nun analiz ve saptamaları sizi niye rahatsız ediyor, bu hileli ve şikeli savaşın sürmesini mi istiyorsunuz? emre uslu’nun savaşı istemediği kesin ve bunun için fikri mücadele veriyor, ancak siz neyi istiyorsunuz ve kimden yanasınız? barış sizi de mi korkutuyor? (barış olursa akp oy patlaması yapar, korku bu mudur?)

  6. Yazan:sevim Tarih: Eki 21, 2011 | Reply

    Burak beyin Emre Uslu hakkındaki tespitleri bence çok yerinde. Eskiden açık oturumlarda başta Kürt aydın ve siyasetçileri olmak üzere panelistlere “söyle bakalım pkk terörist midir değil midir?” sorusu sorulurdu. Moda olmuştu bu. Sanki pkk teröristtir, terörü lanetliyorum dendi mi terör merör bir anda son bulacakmış gibi. Şimdi de Taraf’tan Emre Uslu, Yıldıray Oğur, Melih Altınok ve diğer bazı yazarların başını çektiği benzer bir başka kumpas moda oldu. Objektif gazatecilik, tarafsızlık bunların tekelinde. Vicdan desen öyle. Doğru bilgi, sağlıklı analiz bunlarda, her şeyin en doğrusunu bir kendileri biliyor. En doğru çözümler yine onlardan geçiyor. Bu ne ya! Anlamıyorum bu takımın duymak isteyip de söylenmeyen, konuşulmayan ne kaldı? Hem kimedir sitemleri, dertleri nedir, o da belli değil. Tek bildiğim fikir diye ortaya attıkları şey birilerini zan altında bırakmak, onun bunun eksikleri üzerinden politik doğruculuklarını ıspatlamak. Hani yat kalk hedef tahtasına koyarak töhmet altında tutmaya çalıştıklarından kimi kimleri kasdettikleri net ortaya koysalar gam yemeyeceğim, o da net değil. Tutturmuşlar bir falanca solcular, liberal demokratlar bilmemne! BDP’lileri kastediyorlar diyecem, e zaten terör yandaşları diye baştan kestirip atmışlar. Beklentileri sanırım sabah akşam terör yandaşlığıyla suçladıkları bu kesimleren değil. PKK’lılar da değil herhalde çünkü adamların kendi işledikleri cinayetleri sorgulamaları eşyanın tabiatına aykırı. Kim kaldı geriye samimiyette kendilerine yetişemeyen? Ben söyleyeyim, kendi tutturdukları koroya katılmayan herkes. Bu mudur dürüstlük, bu mudur demokratlık?

  7. Yazan:ahmet medeni Tarih: Eki 21, 2011 | Reply

    işin özü şu galiba:
    ali duman’ın söylediği,
    “esasasında pkk hiç bir zaman antlaşmayı düşünmüyordu ancak müzakerelere katılarak zaman kazandı ve bu süre içerinde KCK’yı örgütlemeyi daha da derinleştirdi, bu yüzden 2007′de yapılması gereken KCK operasyonları 2009′da yapılabildi”

  8. Yazan:burak Tarih: Eki 22, 2011 | Reply

    Emre Uslu, salt polisiye önlemlerle sorunun çözülemeyeceğine dair kapsamlı bir yazı yazmış bugün. Diğer yazılarından oldukça farklı bir bakış açısı sunmuş bu yazısında. Sonuca odaklanmak yerine sürecin doğru okunması ve doğru yöneltilmesi gerektiğinin altını çizmiş. Bir anlamda peşe peşe yazdığı yazılarda öne çıkardığı askeri önlemlere yönelik öngörülerini tekzip etmiş , sorunun sadece askeri yöntemlerle çözülemeyeceğini teyit etmiştir. Bir özeleştiri değilse de kısmen yanılgısını kabul edici mahiyette oldukça doyrucu bir yazı, tavsiye ederim.

    http://www.taraf.com.tr/emre-uslu/makale-pkk-konusunda-sonucu-degil-sureci-tartisalim.htm

  1. 1 Trackback(s)

  2. Kas 7, 2011: Son 30 günde en çok paylaşılanlar : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin