Liberalizm : Adalet ve güvenlik mal gibi satılabilir mi?
By Mehmet Yılmaz on Nis 8, 2012 in Ekonomi, Kapitalizm, Kriz Çıkarma Özgürlüğü, Liberal Totalitarizm, Liberalizm, Uygar(?) Batı
Sunuş: Önce liberallerin hakkını verelim: Serbest piyasa iyi bir şeydir. Her zaman söylerim. İnsanlar tarafından üretilen malların fiatı piyasada belirlenir. Arz ve talep doğal olarak bir fiat dengesi oluşturur. Ekmeğin, çayın, şekerin fiatını devlet belirleyecek olursa derhal karaborsa kurulur, mallar yine gerçek fiatıyla el değiştirir. Yani insanların o mala verdiği değer ile. Devletlerin piyasaya müdahale ettikleri yerlerde kaçakçı ve stok yapan vurguncular kazanır. Ecevit dönemini yaşamadıysanız 60’lı ve 70’li yıllarda doğmuş tanıdıklarınıza sorun. Ampul, şeker, sigara almak için nasıl kuyrukta beklerdik ve tanıdık bakkallar nasıl torpil yapardı.
Ama insanlar tarafından ÜRETiLMEYEN şeyler de vardır. Bunlar devletin koruması gereken şeylerdir. Devletin varlık sebebi budur. Bunlar piyasada alıp satılmaz. Yoksa orman kanunu olur. Güçlü güçsüzü ezer. Devlet bu “satılmazların” paylaşımı konusunda kanun yapar. Adaleti tesis eder.
İşte yobaz liberallerin anlamakta zorluk çektiği ayrım budur. Eğer insan haklarını, doğayı, işçi haklarını, çocukları koruyan kanunları bir “piyasa” kanalıyla rekabete sokarsanız en az adil olan aktörler muzaffer çıkacaktır yani zalimler. Meselâ çevrenin kirletilmesine en çok izin veren devlet, işçilerini en çok ezen devlet diğer devletlere üstün gelecektir.
Kendi vatandaşlarını köleleştiren Çin’den bahsetmiştik Ticarî bir mal olarak “Adalet” isimli yazımızda. Elektirik ihtiyacının %50’sini kömürden karşılayan ABD hatırlanabilir. Örnekler çok. Goldman Sachs’ın ve avrupa Birliği’nin ayak oyunlarıyla ütülen Yunanistan’da bu “satılmazların” satılması konusunda çarpıcı bir haber gelmiş, paylaşıyorum. (MY)
“…
Yunan polisi sivillere kiralanacak!
Ekonomik darboğazda bulunan Yunanistan’da, hükümetin yeni gelir kaynakları arayışları çerçevesinde Yunan Polis Teşkilatı (ELAS) personel ve araçlarının özel koruma amacıyla sivillere kiralanması kararlaştırıldı. Maliye Bakanlığı ve Vatandaşı Koruma Bakanlığı’nın, “Yunan polisinin ücret karşılığında üçüncü kişilere hizmet vermesi” konulu ortak kararında, Yunan Polis Teşkilatı’na ait personel ve araçların 30 Euro’dan başlayan fiyatlarla sivillere kiralanması öngörülüyor.
Resmi gazetede yayımlanan fiyat listesine (saat ücreti) göre, bir polis 30 Euro, köpekli polis 50 Euro, polis devriye otomobili 40 Euro, polis personel taşıma otobüsü 120 Euro, sürat teknesi 200 Euro ve polis helikopteri 1500 Euro’dan kiralanabilecek. Belirli bir ücret karşılığında polis teşkilatına ait tesislerin kiralanması da öngörülen kararda, kiralama süresinin bir günden fazla olması durumunda fiyatlarda indirim yapılacağı belirtildi.
Özel kişilerin korunmasından başka, konserlerde, para taşımada, film ve dizi çekimleri gibi, polisin normal görevinin dışındaki yerlerde de çalışabileceği ifade edilen polislerin kiralanmasında üç gün önceden başvuru yapılmasının yeterli olacağı kaydedildi. Karara tepki gösteren Yunan medyası, ülkede suç oranının arttığı bir dönemde devletin polisinin “kiralanmasının” kabul edilemez olduğunu belirterek, bu uygulamayla parası olanlar kendilerini güvene alırken, yoksul vatandaşların ise korku içerisinde yaşamaya terk edileceğini yazdı …”
… Bu konudaki makaleler…
- Çocukları sokağa atma özgürlüğü
- Kriz çıkarma özgürlüğü
- Avrupa batmayacak, çoktan battı çünkü…
- Sürdürülebilir Şerefsizlik: Çin ve Avrupa
- IMF neden Krizi körüklemek istiyor?
- Avrupa Muz Cumhuriyeti’nde darbe mevsimi…
- Piyasa Demokrasiyle Savaşırken
- Yunanistan kumar masasında ütülüyor…
… E-Kitap okumak için…
… Bu konuda e-kitap …
Liberalizm Demokrasiyi Susturunca
Halkın iradesi liberalizm ile çatışırsa ne olur? 2008′de başlayan ekonomik kriz sürmekte. Eğitim, sağlık ve güvenlik hizmetlerine ayrılan bütçeler kırpılırken batan bankaları kurtarmak için yüz milyarlarca dolar harcanıyor. Alın terinin finans kurumlarına peşkeş çekilmesini istemeyenler protesto ediyor. Ama batılı devletler polis copuyla finans sektörünü savunmaktalar. Ne oldu? Bütün nüfusun binde birini bile temsil etmeyen bankacıların çıkarları geri kalan %99.99′un önüne nasıl geçti? Alıp satma, üretip tüketme özgürlüğü nasıl oldu da halkı finans sektörünün kölesi yaptı? Mal, hizmet ve sermayenin serbest dolaşımı uğruna halkın iradesi çiğnenebilir mi? Okuyacağınız kitap demokrasi ile liberalizmin savaşı üzerinedir. Buradan indirebilirsiniz.
1930 model bir ulus-devletin, bir “devlet babanın” çocuklarıyız. Son derecede “Millî” bir eğitim gördük, öğrenim değil. Hayatta işimize yarayacak meslekî bilgileri ya da eleştirel bir bakışı öğrenmedik “millî” okullarda. “Varlığımızı Türk varlığına armağan etmek” için eğitildik, eğilip büküldük.
Liberallerin dilinden düşmeyen “Bireysel haklar ve özgürlükler” bizim gibi Kemalist çamaşırhanelerde yıkanmış beyinler için çok yeni. Türkiye’de yaşayan insanların ulus-devlet boyunduruğundan kurtulmasında önemli bir rol oynuyor liberaller. Biz de bu kitapta liberalizmin temel tezleriyle uyumlu, bu fikir akımına doğrudan ya da dolaylı destek veren makaleleri birleştirdik. Buradan indirin.
Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirebilirsiniz.
Ey Kapitalizm! Kara Sevdam! / Charles Allen Scarboro
Ne gariptir ki Türkiye’de hemen her kesimden insanı kolaylıkla birleştirebilen bir slogan var: “Kapitalizme Hayır!”. İslâmcı, komünist, ülkücü, Kemalist… Yürüyüşler yapıyorlar. Seminerler düzenliyorlar. “Küresel sermayeye geçit yok!” . İşçilerin sömürülmesinden Afrika’daki açlığa, ortadoğudaki petrol savaşlarından dünyanın kirlenmesine kadar her taşın altından çıkan bir düşman bu. İyi ile kötü arasında bir çizgi çekmek, kötüleri “öteki tarafta” bırakmak… O kadar kolay mı?
“Ah keşke her şey o kadar basit olsaydı. Bütün kötülükleri içi kararmış birileri yapsaydı ve bütün mesele onları bulup yok etmekten ibaret olsaydı. Ne var ki İyi ile Kötü arasındaki çizgi her insanın kalbinden geçiyor. Kim kendi kalbinin bir parçasını yok etmek ister?” (Soljenitsin)
Okuyacağınız bu kitap insanların para ile, tüketim ile kurdukları ilişkiye ışık tutuyor. Charles Allen Scarboro’nun Karl Marx ve Max Weber’in fikirlerinden de isitifade ederek hazırladığı özgün bir çalışma. Scarboro İstanbul’da yaşayan bir Amerikalı. Akademik birikiminin yanı sıra kapitalizmin anavatanından gelmesi, “içimizde yaşayan bir öteki” olması bu kitaba ayrı bir lezzet katıyor. Buradan indirebilirsiniz.
2 Trackback(s)