Anti-Kapitalist Müslümanlar cahil ve aptal değiller!
By Mehmet Yılmaz on May 7, 2012 in Abdestli Sosyalizm, Akıl, devrim, islamcilik, Türk Solu
İhsan Eliaçık ve anti-kapitalist Müslümanlar bir gün minibüse binmişler ve şoföre sormuşlar:
- – Kimin bu minibüs?
- – Benim Abicim. Borcu seneye bitiyor.
- – Mülk ancak ALLAH’ındır! Bilmez misin? Kâfir misin sen?
- – La Havle… Taksitleri ben ödüyorum ama!
- – Hangi parayla ödüyorsun?
- – Yolcuların ödediği ücretle.
- – Onlar o parayı nereden buluyor?
- – Fabrikalarda, bankalarda çalışıyorlar, maaş alıyorlar.
- – Kapitalist patronlara hizmet ediyorlar yani? Asgari ücret azami köleliktir. Köle taşıyorsun sen!
- – La Havle… Durağını söyle de indireyim kardeşim, tatsızlık çıkmasın akşam saati.
- – Bu minibüs bir günah yuvası! Firavunların, Karunların, tağutların minibüsü bu!
Tepesi atan şoför öyle sert bir fren yapmış ki en arkadakiler de dahil bütün yolcular yerlerinden fırlayıp ön cama vurmuşlar kafaları. Bizim şoför yüzü gözü kan içinde kalan İhsan Eliaçık’ı yakasından tutup yolcuları göstermiş:
- – Söyle ulan! Kime diyorsun sen “firavun, karun, tağut…” diye, göster bana hangisi?!
- – Ööö… şoför bey öyle sert fren yaptınız ki hepsi birbirine karıştı şimdi, bilemeycem!
İslâm dinini eksik zannedip sosyalizm ile tamamlamaya(!) kalkacak kadar eksik akıllı bir ekip mi var karşımızda? Dua edelim onlar için. “Mülk ALLAH’ındır” diyorlar anti-kapitalist Müslümanlar. Sanki ilâhî mülkiyet ile beşerî mülkiyet bir zeminde akledilebilirmiş gibi. Bu kadar gaflet, bu kadar cehalet… ALLAH görür. İnsan da görür. ALLAH işitir. İnsan da işitir. Mukayese kabul eder mi bunlar? Ya Adalet kimin? Kimdir EL ADL? EL MÜNTEKİM? Kapatın o halde mahkemeleri, polisleri de işten çıkarın. (Bu kafayla) Bir suçlu varsa ALLAH cezasını zaten verir. Bizim haddimize mi düşmüş? Peki şifa kimin? Doktora gitmek günah mı? Ya insanları tedavi etmek? ALLAH’a rakip çıkmak mı oluyor? İlim kimin? Bilen ve Bildiren kim? O halde okula gitmeyelim mi? Öğretmenleri de kâfir mi ilân edelim?
Bu 1 Mayıs’ta Kur’an ayetlerinde (haşa) takla attırmaya çalışan bir ekip kendini fena halde rezil etti. Bir namaz-show ile gösteriye başladılar, sonra eşcinsellikten nükleer enerji karşıtlığına uzanan ipe sapa gelmez sloganlarla karışık kafalarını izhar ettiler. ALLAH akıl fikir versin. Ne diyelim.
Bence bu ekibin yeri Taksim meydanı veya 1 Mayıs mitingleri değil Kudüs’te yapılan Gay Pride gibi eklektik gösteriler. Çünkü eşcinsellerin meşru haklarından çok show yapmayı önemsiyorlar.
ALLAH’ın “tamam oldu” dediği Din’e protez takmaya kalkan, “İslâm’ın 1 Mayıs şuuruna ihtiyacı olduğunu” zanneden bu gafillere ne denebilir daha başka?
Dinimize protez olarak takmak istedikleri de düzgün bir şey olsa keşke. Sosyalizm!
Sosyalist rejimler altında Kur’an’ın yasaklandığını unuttular mı? Hapsedilen imamları, yasaklanan Müslüman isimlerini… Sovyet Sosyalistlerinin yaktığı, yıktığı, domuz çiftliğine çevirdiği camileri bilmezler mi? Orta Asyalı Müslümanlara, özellikle de Kırgızlara, Tatarlara yapılan eziyetleri duymadılar mı? Amerika’dan önce Afganistan’ı işgal eden emperyalist gücün sosyalizm olduğunu bilmezler mi?
Macaristan’da, eski-Çekoslovakya’da sosyalizmden koşarak, tünel kazarak kaçan işçiler olduğunu duymadılar mı?
Sosyalist rejimlerin çalışma saatlerini arttırıp maaşları sabit tuttuğunu da mı bilmezler? Buna isyan eden Macar işçilerin Sosyalist Rus tanklarıyla ezildiğini de mi bilmiyorlar?
- Sosyalizm İslam’a Uyar mı? (1): Halkı açlıkla terbiye etmek!
- Sosyalizm İslam’a Uyar mı? (2): “Aşağılık” halklar ve etnik temizlik
- İşçiler için, işçiye rağmen
- Bir et parçası olarak komünist İnsan’ın kıymeti
Halkın sosyalizme boyun eğmesi için onları aç bırakan, yamyamlığa kadar sürükleyen sosyalizm, sırf okumuş diye, burjuvadan kurtulmak amacıyla doktorları, öğretmenleri, sanatçıları, mühendisleri katleden sosyalist rejimler, Küba’da rejim karşıtlarına işkence yapılması, Sosyalist Rusya’da rejime karşı çıkanların akıl hastahanesine tıkılması…
İslâm’a protez takmaya kalkan Anti-Kapitalist Müslümanlar cahil ve aptal değiller! Onlar echelü cühelânın tecehhül etmiş cahilleridir. Uzak durmakta fayda var.
Sosyalizm yüzünden birbirini yemek zoruna kalanların resimleri burada:
http://www.derindusunce.org/2011/05/10/komunizm-ile-yamyamlik-iliskisi/
Bu konuda e-kitap okumak için…
Kendini « sol » olarak tarif eden hareketler hiç olmadıkları kadar zayıf ve bölünmüş bir tablo çiziyorlar bugün. Türk Solu Dergisi’nin ırkçı söylemlerinden CHP’nin darbe çağrılarına uzanan bir kafa karışıklığı hakim. Muhalefet boşluğunun müzmin bir hastalığa dönüştüğü şu dönemde Türk solu bu boşluğa talip olabilir mi? Daha önce Dikkat Kitap kategorisinde yayınladığımız Pozitivizm Eleştirisi gibi bu kitap da Türkiye’deki sola tarafsız bakan bir çalışma. İyimser görüşler kadar geçmişe dönük ağır eleştiriler de var. İlginize sunduğumuz 82 sayfalık bu kitap Türkiye’deki “sol” grupların sorgulamalarına, projelerine ışık tutmak amacıyla derlenmiş makalelerden oluşuyor. Kitabı buradan indirebilir ve paylaşabilirsiniz. Ele alınan başlıca konular: Solda özgürlükçü hareketler, 68 Kuşağı, Devrimci sol, Kemalizm, ulusalcı sol akımlar, Sol ve İslâm, Cumhuriyet Gazetesi.
Etrafınızda “ben solcuyum” diyen kaç kişi var? Birgün Ya da Cumhuriyet Gazetesi, Türk Solu Dergisi okuyan? Yürüyüşlerde Marx, Lenin, Deniz Gezmiş ve Atatürk posterlerini yanyana taşıyan kişileri tanıyor musunuz? İşçi sendikalarında aktif rol oynayan dostlarınız var mı? Bu insanlar hasretle beklediğimiz sol muhalefeti kuramadılar bir türlü. Neden?
Marxist ve Marxçı (Marx’a dair ama marxist olmayan) miras ile yüzleşmedi Türk solcuları. Oysa Marx anlaşılmadan hiç bir sol projenin anlaşılmasına da imkân yok. Leninist, Stalinist, Maoist… Hatta Kuzey Avrupa’nın sosyal demokrat modellerini de çözemezsiniz. Marx’ın bıraktığı yerden devam edenleri anlamak için de gerekli bu okuma; dünya soluna bugünkü şeklini veren düşünürleri anlamak için: Rosa Luxemburg, Ernst Thälmann, Georg Lukács, Max Adler, Karl Renner, Otto Bauer, Walter Benjamin, Jürgen Habermas,… Buradan indirebilirsiniz.
İslâmcılık, Devrim ile Demokrasi Kavşağında
Müslümanca yaşamak için devletin de “Müslüman” olması mı gerekiyor? Bu o kadar net değil. Çünkü İslâm’ın gereği olan “kısıtlamaları” insan en başta kendi nefsine uygulamalı. Aksi takdirde dinî mecburiyet ve yasakların kanun gücüyle dayatılması vatandaşı çocuklaştırıyor ister istemez. İyi-kötü ayrımı yapmak, iyiden yana tercih kullanacak cesareti bulmak gibi insanî güzellikler devletin elinde bürokratik malzeme haline geliyor. 21ci asırda Müslümanca yaşamak kolay değil. Yani İslâm’ın özüne dair olanı, değişmezleri korumak ama son kullanma tarihi geçmiş geleneklerden kurtulmak. AKP’yi iktidara taşıyan fikrî yapıyı, Demokrasi-İslâm ilişkisini, İran’ı ve Milli Görüş’ü sorguladığımız bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.
Müslüman’ın Zaman’la imtihanı
Sunuş: Müslümanlar dünyanın toplam nüfusunun %20’sini teşkil ediyorlar ama gerçek anlamda bir birlik yok. Askerî tehditler karşısında birleşmek şöyle dursun birbiriyle savaş halinde olan Müslüman ülkeler var. Dünya ekonomisinin sadece %2-%3′lük bir kısmını üretebilen İslâm ülkeleri Avrupa Birliği gibi tek bir devlet olsalardı Gayrı Safi Millî Hasıla bakımından SADECE Almanya kadar bir ekonomik güç oluşturacaklardı. Bu bölünmüşlüğü ve en sonda, en altta kalmayı tevekkülle(!) kabul etmenin bedeli çok ağır: Bosna’da, Filistin’de, Çeçenistan’da, Doğu Türkistan’da ve daha bir çok yerde zulüm kol geziyor. Müslümanlar ağır bir imtihan geçiyorlar. Yaşamlarını şekillendiren şeylerle ilişkilerini gözden geçirmekle başlıyor bu imtihan. Teknolojiyle, lüks tüketimle, savaşla, kapitalizmle, demokrasiyle , “ötekiler” ile ve İslâm ile olan ilişkilerini daha sağlıklı bir zemine oturtabilecekler mi? Müslüman’ın Zaman’la imtihanı adındaki 204 sayfalık bu kitap işte bütün bu konuları sorgulayan ve çözümler öneren makalelerden oluşuyor.
82 Yorum
Yazan:Kadir Tarih: May 7, 2012 | Reply
Kimi müslümanlar kendilerine liberal diyince müslümanın liberali, solcusu mu olur diyenlerin sosyalizme bu kadar övgü yağdırmasını da anlamak mümkün değil.
Yazan:Ekrem Senai Tarih: May 7, 2012 | Reply
Geçen gün arabayla giderken Mehmet Ali Birand’ın programına denk geldim, orada konuşuyorlardı. Genç kardeşlerimiz, henüz hayatı sloganlar içinden okuyorlar. “Biz kendimize sadece müslüman diyoruz, sosyal islamı en plana çıkarıyoruz sadece” diyorlar ama durum pek öyle değil belli ki. Sosyalist söylemdeki kelimeleri islamlaştırmışlar; sömürge demiyorlar da “firavun” diyorlar. Proletarya, işçi sınıfı, devrim demiyorlar da ayetlerden, Ebu Zer’den anlatıyorlar. Zihin bir sosyalistin zihninden farksız. Tabi ki bunda bir mahzur yok. Sorun şu ki, İslam’ı da sosyalist perspektiften değerlendirmeye başlıyorlar.
Mülk Allah’ındır ayetindeki mülk’ü bağlamından çıkarıp mal, mülk yaparsanız bunun adı tahrif olur. Mülk suresinin ilk ayetinde bahsedilen mülk, görünen ve görünmeyen bütün alemleri kapsayan, uluhiyeti anlatan bir şeydir. Aynı “adalet mülkün temelidir” sözünde kullanıldığı gibi. Hz.Ömer’e ait olan ve meclisin duvarına yazılan bu söz de aynı anlamdadır. Gökler ve yer adaletle ayakta durur demektir. Malla, mülkle, parayla, sosyalizle alakası yoktur.
Bu arkadaşlardan tek ricam sosyalist müslümanız diyorlarsa eyvallah diyeceğimiz yok. Ama İslam’ı sosyal adaletten ibaret zannederseniz çok büyük hata yaparsınız.
Yazan:Suzinak Tarih: May 7, 2012 | Reply
islam dini Ihsan eliacik beyefendinin babasinin mali degildir.kafasina gore kullar ihdas ederek buyuk hata ediyor.
Yazan:isviçre çakısı Tarih: May 7, 2012 | Reply
ya bunlar dini isviçre çakısı sanıyo, kafana göre kullan, lazım olanı al, gerisini yok say. ölelim de görelim 🙂
Yazan:sosyalizm hem mülkiyeti hem de adamın karısını paylaşır... Tarih: May 7, 2012 | Reply
Özel mülkiyet ceberrut devleti dengeler. Özel mülkiyet devlete devredilince namus da gider. neden ve nasıl? “Das Leben der Anderen” isimli film bunu anlatıyor. 7ci dakikadan itibaren bakın.
Yazan:ali bal Tarih: May 8, 2012 | Reply
bilimden, akıldan uzak hurafelerle dolu bir sürü cümle. din istismarı yapmışsın. Yani kafandan bir yaratıcı ve din oluşturmuşsun. bunlara zaten insanda bulunması gereken güzel davranışlardan bazılarını da alarak kavramlar yüklemişsin, sonra da bu kavramlara uymayanları iyi-kötü, inanan-inanmayan, cennet-cehennemlik, kafir-müslüman diye ayırmışsın. İŞTE DİN DEDİKLERİ SAÇMALIK BUDUR
Yazan:mehmet Tarih: May 8, 2012 | Reply
Kapitalist sistemin içinde, sizlerin dışında kabüllenmediğiniz olaumsuzluklar anlatılarak Sosyalizimle bağlaştırılması, doğal bir Kapitalislerin propugandasıdır.İnsan yaşamında manevi olarak bütün dinlerden sonra İslam inancı,kötülüklerden arındırılmış son inanç olarak geldiğine iananıyorsak’da, yinede bağzı istenmeyen kötülükler yaşanıyor.Sosyalizimde İnsan yaşamında Materyalist bir dünya olarak,Kapitalist sistemin kötülüklerinden arınarak geleceği bir gerçek olacaktır.Feodalizim’den Kapitalisme geçildiği bir gerçekse, Kapitalist sistemden Sosyalist sisteme geçilerek daha iyi bir yaşam olacaktır.Kapitalistler, yalanlarıyla yaşamlarını uzatmak için,kendinden sonra gelecek Sosyalizim olacagını biliyor onu sürekli karalamaya çalışıyorlar.Ne yaparlarsa yapsınlar,İslam dini son din olarak yaşıyorsa,Sosyalizimde gelecek ve yaşıyacaktır.
Yazan:Ekrem Senai Tarih: May 8, 2012 | Reply
Tartışma bir kenara kaliteli ateizm konusundaki yazının önemini ateistlerimizin halini görünce daha çok anlıyorum.
Ali bey şöyle buyurmuş:
Hurafe dediğin dini bir kavramdır. Din’e ait olmayan, sonradan eklenmiş şeylere hurafe denir. Ama dini bir kavramdır. Din’i, din’e ait kavramlar kullanarak eleştirmek komik. Allah’ın adetidir, sevmediği kuluna yaptırır böyle. Hepsi O’ndan 🙂
Şimdi İslami sosyalizm konusunda bir yazının altında altına insan neden düğmesine basılmış gibi reaksiyon verir anlamak zor. Papağan gibi din yalan diye haykırmak bir ihtiyaç galiba. Çok kişide gördüm bu durumu. İmanını tazelemek gibi bir şey. Vicdanı rahatlatma yolu mudur, din yalan dedikçe içinde itiraz eden bir şeyleri mi susturuyor bilinmez. Adam yaptığı karikatüre gizlice yazmış bunu. Psikologlara danışmak lazım. Nedendir bu her vesileyle din’in saçmalık olduğunu ilan etmek? Nasıl bir dürtüdür buna yol açan?
Tarifler ilginç. Konuşmadan geçemeyeceğim: “İnsanda zaten bulunması gereken güzel davranışlar”, “insanda zaten bulunmaması gereken davranışlar”a isim vermek şeklinde bir din tarifi yapılmış ki bence muazzam bir tarif. Evet din, yaratılışa uygun bir şeydir. Ve zaten insan olarak yapman doğal olan şeyleri yapmanı, insanlığa yakışmayan şeyleri yapmamanı isteyen bir kurallar bütünüdür. Peki bunun için din’e gerek var mı? Yoksa din olmadan da insan, doğasında olan güzel şeyleri yapıp ahlaklı bir insan olabilir mi? Bu felsefenin etikle ilgilenen kısmının bir sorunudur. Kant evrensel bir ahlak yasasından bahsediyor ve insanın kendini gerçekleştirmesi için genel-geçer bu kurallara uymak lüzumundan bahsediyor. Ama asıl sorun şu: Her doğal olan ahlaki değil. Senin doğan kısa yoldan zengin olmak da istiyor, senin doğan şehvetini tatmin etmek de istiyor, senin doğan tanrılaşmak da istiyor. İşte bu dürtülerini frenlemek öyle “doğal” yollardan mümkün değil. Saçma diye nitelendirdiğin din olmadan “sosyalizm” işçi hakkını koruyacağım diye tiranlar yarattı görmüyor musun? Halbuki çok doğal bir çözümden bahsediyordu. Komünizm halkları metalaştırmaktan koruyacaktı güya. Sonucu da tam bu oldu. İnsanları insanlıktan çıkarıp kocaman bir makinanın dişlileri haline getirdi.
Din’e neden karşı çıktılar biliyor musunuz? Çünkü din, insanlara kendilerini anlatıyordu. Tanrıya karşı her bir insana sorumluluk yüklüyor, onun şahsiyetini ortaya çıkartmasına yol açıyordu.
Fakat doğal olan, su gibi kendine yol bulur. İnsanları din’den uzaklaştırırsanız onlar yine hurafelerle, kahve fallarıyla, burçlarla, tarotla, yogayla yollarını bulurlar. Veya dine çemkirip kendilerine seküler dinler oluşturup tapınmaya devam ederler. Dinler insana, kendilerini düzeltmeyi öğretir. Seküler dinler ise sadece bir şeylere karşı çıkarlar.
Bir arkadaşım bahsetti geçenlerde. taksimde geziyordum. Bir baktım elinde megafon bir grup halklardan, ezilenlerden, sömürülenlerden bahsediyordu. Sokağın karşısında da bir adam gazeteyi üzerine battaniye yapmış, bir apartmanın girişini soğuğa siper yapmış beton zeminde uyuyordu diyor.
Derdin neyse osun sen diyor Mevlana. Ne yazık ki bu arkadaşların derdi dünyayla, bu yüzden “insan”ı ıskalıyorlar ve kendilerini ıskalıyorlar, merhameti, şefkati, sevgiyi, tanrı aşkını, ve daha neleri.
Yazan:islamci degil musluman Tarih: May 9, 2012 | Reply
ihsan eliacik iyi niyetli ama biraz saf bir din kardesimiz. Para kazanmak, ticaret yapmak gunah olsaydi herhalde Efendimiz (S.A.V) bize bunu ogretirdi. Allah (c.c) isteseydi insanlari esit yaratamaz miydi? HA$A!!!
yoksa ihsan eliacik haram ve helali peygamberlerden daha iyi bildigini mi saniyor?
Yazan:Türk Solu isimli çoban salatası Tarih: May 9, 2012 | Reply
bir bunlar eksikti, simdi salata hazir! Kürt irkcisindan Türk irkcisina uzanan genis bir yelpaze Türk Solu. akp karsitligi disinda hiç bir ortak yani da yok.projesi yok.bir bu kizil muslumanlar eksikti, simdi çoban salatasi hazir. buyurun yiyin 🙂
Yazan:Kızıl Yıldız Tarih: May 9, 2012 | Reply
gec de olsa muslumanlarin uyanmasi iyi bir $ey 🙂 yakinda biraz daha akillanip “din” dediginiz safsatalardan kurtulacaksiniz. Marx bo$una dememi$: “din toplumlarin afyonudur”!!!
1400 yildir uyuyorsunuz, arapca Kuran okumayi birakin, biraz Kapital okuyun 🙂
Yazan:müslüman sol Tarih: May 9, 2012 | Reply
Bir müslüman neden sosyalizmi savunmasın? Bunda yadırganacak bir şey yok. Müslüman sol İslam toplumlarında, Filistin’de, Mısır’da köklere sahiptir. Türkiye’de de Nurettin Topçu bu geleneğin temsilcisidir.
Bizler sadece İslam’da zaten var olan sosyal adaleti ön plana çıkarıyoruz. Sosyalist değiliz, ne Marx’ı, ne Engels’i biliriz, bizim için tek önder peygamberimizdir.
Kapitalist sömürüye bir dur demek her müslümanın üzerine düşen bir görevidir, bizler böyle düşünüyoruz. Komşusu açken tok yatan bizden değildir hadisini okuyup da 4×4 ciplerle gezen, havuzlu villalarda oturan, sosyete oluşturmaya başlamış kaymak müslüman tabakayı gafletten uyarmak istiyoruz. Bu yol yol değil diyoruz, karunlaşmayın diyoruz. Yanlış mı ediyoruz kardeşlerim?
Yazan:Ahmet Tarih: May 9, 2012 | Reply
Koskoca orta asyada din namina bir sey komayan sosyalizmi din adina savunmak gaflettir, sosyalizm sosyal adalet. Pratikte sap ve saman
Yazan:Rahmi S. Tarih: May 10, 2012 | Reply
yok tabi, zaten Ekrem Bey de soylemis, mesele islam ile sosyalizmi birlestirmek ya da kari$tirmaktan geliyor. isteyen istedigin savunsun. ne gam?
eh o zaman ne diye sol/sag katiyorsunuz? islam’in ilkeleri bize yeter.
bakin isciyi ezen patron ile i$ten kaytaran, tembellik vs yapan i$ci ayri mi? kul hakki bize cetvel olarak yetmeli. “sinif mucadelesi” vs uymaz muslumanlara.
iyi ediyorsunuz da… rahip vuran, alevileri yakan ya da cenazede slogan atan, kurtlara, kopeklere tapanlara ne diyorsunuz? gunah 1001 cesit. bir tanesini alip bayrak yapmanin alemi ne? Kur’an yetmez mi bize?
adam zengin olup sapitabilir ama fakirlikten de sapitan var. sefalete dusup kizini satan adamin sucu da zenginlerde mi? “eh sefaleti onlar baslatti” mi diyecegiz? cana kiyip ev dukkan soyanlar da “biz fakiriz, zenginlerin yuzunden cinayet isledik” derse ne olacak? Allah(cc) terazisini kurmus, biz kim oluyoruz ki kendi terazimizi kurmaya kalkiyoruz?
sol ya da sosyalist islam dini tahrif etmektir. yoksa hem musluman hem solcu olunur ama birinin kuralini otekine karistirmayin lutfen guzel kardesim.
Yazan:misafir Tarih: May 10, 2012 | Reply
siz kimsiniz de müslümandır değildir diye ayırım yapma cüretini gösteriyorsunuz kalptekini yalnız Allah bilir. sosyalizm islam içinde vardır islam dini köleliğe karşıdır sosyal bir dindir havada uçan düşüncelerden ibaret değildir. nasıl bir beyin sosyalizmin cami yıktığını düşünür bu sosyalizm değildir önce kavramları öğrenmek gerekir kavramların içini boşaltıp insanları kandırmayın. sosyaliizm tüm dinlere saygılıdır. bugün müslüman iktidar muhafazakar dediğiniz Türkiye’de camiler kapatılıyor kışın ortasında elektrikleri kesiliyor. bu mudur müslümanlık. siz istemiyorsunuz villalarınızdan çıkmak arabalarınızdan inmek bu yüzden güzel düşünceleri ötekileştiriyorsunuz sizin hz. Peygamberin mücadele ettiği kabile reislerinden farkınız yok.
Yazan:Hüseyin Tarih: May 12, 2012 | Reply
S.a.,
Kusura bakmayın kardeşim ama saçma sapan bir yazı yazmışsınız.Unutmayın ki saldırdığınız insanlar sizin din kardeşleriniz,önce biraz hüsnü zan sahibi olun. Kendimi bildim bileli müslümanım ve aynı zamanda sol görüşlüyüm. EN UFAK çelişki de görmüyorum. Biraz Ali Şeriati, Seyyid Kutup okuyun da bakış açınız genişlesin. Rahmetli Erbakan’ın bahsettiği “Adil Düzen”, sosyalist düzenin ta kendisi değil midir sevgili kardeşim. Merhum İkbal dahi Marx için “Peygamber ama kitabı var” tanımlamasını yapmıştır.
A.e.o.
Yazan:MY Tarih: May 12, 2012 | Reply
Hüseyin Bey kardesim,
insanlara degil fikirlere taarruz ettik o fikirlerin sahipleri ki dinimizi tamamlamaya(!) yeltenmekle büyük hata etmislerdir.
Müslüman ve sol görüslü olmakta çeliski yok ama ALLAH (C.C.)’in Esma’indan cimbizlama yapmak, Kur’an’da ve hadislerde SÖYLENMEYEN seyleri söyletmeye çalismak… budur bizim tahammül etmedigimiz. (Bkz. yukariya, Ekrem Senai’nin harika yorumuna)
Rahmetli Erbakan da “adil düzen” konusunda büyük hata içindeydi. hem fikren zayif hem de vatandasi çocuklastiran bir yaklasimdi bu “adil düzen”. Bir slogan olmaktan öteye geçemedi. Erbakan da kimsenin tarif edemedigi bu düzeni de kuramadan göçtü gitti bu dünyadan. Ölmeden önce kendi beserî akli ile insa ettigi siyasî yoluna “Sirat-el Müstakim” diyecek kadar cinnet haline girmisti, ALLAH günahlarini affetsin. Takipçilerine de akil fikir versin. Adil buzdolabi, TV ya da düzen/mekanizma olmaz. Adil insanlar olur.
o da hata etmis, marx peygamber filan degildi. çok hakli oldugu yerler vardi, hatali oldugu yerler vardi. Bizim Efendimiz S.A.V. bize yeter, baska peygamber istemeyiz. Fikirlerinden istifade ettigimiz her adami da “peygamber” ilan etmeyiz. Ne ikbal, ne ali seriati, ne marx ne de ihsan eliaçik…
Yazan:Hüseyin Tarih: May 12, 2012 | Reply
Tekrar selam,
Kusura bakmayın alıntıda hata yapmışım, “Peygamber değil ama kitabı var” olacaktı. Tabii ki peygamber olarak Hz. Muhammed Mustafamız(sav)bize yeter.Tekrar özür dilerim.
A.e.o.
Yazan:MY Tarih: May 13, 2012 | Reply
eyv. zaten alintida bir gariplik sezmistim 🙂
Müslümanlarin solcu olmasina ve / veya solcu – komünist – sosyalist kaynaklardan istifade etmesine karsi degilim (ben de okurum sol kaynaklar) Ama Müslüman ari gibi olmali, her çiçege konsun ama getirip bal yapsin. Arinin 6gen petekleri varsa bizim Tevhid’imiz var. Tevhid’e aykiri fikir ve inançlari filtre etmesini de bilmek lazim. Bunlari Islam’a yama yapanlara (biraz) kiziyorum.
neyse, Kapital gerçekten ilginç bir kitap, Marx’in isyani var, özellikle 1ci cilt çok iyi. Dogmakta olan burjuvanin, büyük kapital sahiplerinin ve devletin dini ve gelenekleri sömürmesini sert bir dille elestiriyor. Dahasi teknolojik ilerleme ve daha 1800’lerde küresellesen ticareti analiz ediyor. Marx’a göre bu küresellesme yüzünden “sansli” bir azinlik disinda hemen herkes köle durumuna düsüyor.
Makina, para, insan ve adalet üzerine çok iyi saptamalar var. Ama bir o kadar da hata dolu. özellikle makro-ekonomik analizler hatali ve 3cü ciltte resmen muhasebe, finansal analiz ve mikro-ekonomik tahlile giriyor. Giriyor ama acayip çuvalliyor. Normal, Marx’in tahsili hukuk. iyi bir filozof oldugu da söylenmelidir. Eski yunan felsefesini çok iyi biliyor mesela. Demokritos ve Epikür materyalizminin karsilastirmali analizini yapiyor. Adam zeki ve sabirli. ingilizce, fransizca biliyor. Ama bunlari bilmesi ekonomiyi anlamasina yetmiyor. Fiat mekanizmalari konusundaki analizleri kesinlikle yanlis.
Ek olarak pozitivist bir çagin çocugu. Her sosyal olayi, savasi, açligi, sagci/solcu olusumlari bilimsel olarak degerlendirmek istiyor. objektif, ölçülebilir sebep-sonuç zincirleri kurmaya çalisiyor. tabi ki sübjektivitenin ehemmiyet arz ettigi sosyal bilimler bu pozitivizmi kabul etmez.
Bu konularla ilgilenen okurlarimiza su kitabi tavsiye edebilirim, özellikle Kapital’in 1ci cildi üzerinde çok durduk, hem övdük hem de elestirdik. Sezar’in hakkini Sezar’a, Marx’in hakkini da Marx’a verdik 🙂
Derin Marx
Marx’ı okumak lâzım. meselâ 1844 Elyazmaları‘nı, Feuerbach Üzerine Tezler‘i, Alman İdeolojisi‘ni, Felsefenin Sefaleti‘ni, Komünist Manifesto‘yu ve Kapital’i okumak, üzerinde düşünmek lâzım. Sadece Sol’u ve solculuğu anlamak için değil, dünyanın şu anda içinde bulunduğu düşünce krizini anlamak için de Marx’ı okumak lâzım.
Kimdi Karl Marx? İşçilerin perişan hallerine acıyan onları Kapitalizmin altında ezilmekten kurtarmak isteyen bir idealist? Maddeden gayrı hiç bir şeyin var olmadığını iddia eden bir materyalist? Modern insan topluluklarının çarklarını, zembereklerini söküp takan bir makinist? Tarihin sebep-sonuç zincirlerine mahkûm olduğunu iddia eden bir determinist? Ters gitmekte olan dünyayı baş aşağı çevirip düzeltmek isteyen bir devrimci?
Biraz incelerseniz Batılı düşünürler arasında Marx’ın « kariyerinin» oldukça sıra dışı bir yol izlediğini görürsünüz. Dünya siyasetini, özellikle de 19cu ve 20ci asrı bu derecede etkilemiş bir başka düşünür var mı? Zannetmiyorum. Kitapları üzerine o kadar çok yorum yapılmış, o kadar şerh yazılmış ki bu “tefsir külliyatı” ancak kutsal kitapların miraslarıyla karşılaştırılabilir.
Şunu da unutmamalı tabi: Marx’ın ölümünden çok kısa bir süre sonra Marxist ideolojiden etkilenmiş rejimler kuruldu. 20ci asırda insanlığın yaklaşık üçte biri bu ideolojinin etkisindeydi. Sovyet Rusya, Çin, Küba, Doğu Avrupa, Arnavutluk, Kuzey Kore ve Afrika’da bir çok ülke. 1989′da Berlin Duvarı’nın yıkılmasından sonra Marx komünist ülkelerin uyguladıkları zulümler için bir günah keçisi haline geldi. Rusya’daki çalışma kampları, sayıları on milyonlarla ölçülen idamlar, Kamboçyalı Pol Pot ve Kızıl Kmerlerin yaptıkları soykırımlar, Çin’de Mao’nun merkezî ve planlı “komünist ekonomi” ile sebep olduğu kıtlık neticesinde 40 milyon civarındaki Çinlinin açlıktan ölümü…
Marx’ı okumak lâzım. Çünkü 21ci asrın Avrupa’sı ve Amerika’sı artık düşünemeyen bir coğrafya haline geliyor. Gölgesinden bile korkan, şartlı refleksler veren bir sürü, bir gürûh halini alıyor batılılar. Eğer “Doğu” bir zamanlar Batı’ya kaptırdığı düşünce bayrağına yeniden talip olacaksa bunun yolu Karl Marx’tan geçiyor. Teknoloji ve Para ile imtihan edilen insanlığın halini çok kapsamlı bir biçimde tahlil etmiş olan Marx’tan. Buradan indirebilirsiniz.
Yazan:ufuk tan Tarih: May 13, 2012 | Reply
Sosyalizmle sosyal adalet birbirine karıştırılmış sanırım.Sosyal adalet ancak sınıflı toplumların olduğu düzenlerde savunulabilir.Kölelerin hakları köle sahiplerine karşı,köylülerin hakları senyörlere karşı,işçilerin-emekçilerin ve yoksulların haklarıda kapitalistlere karşı.İhsan Eliaçık ve ekibide kapitalizmin olumsuzluklarına karşı sosyal adaleti savunuyor.Aslında her dinde bu vardır.Yoksulun,güçsüzün haklarını savunmak.Çünkü dinler ilk yoksullar arasında yayılır.Paylaşımı savunur.
Zenginler yani sömürücü sınıflar kendi çıkarları için dini kullanırlar.Kutsal kitapta yazanları kendi çıkarları doğrultusunda yorumlarlar.Sosyal adaleti savunan dindarlarıda dinden çıkmış ilan ederler.Tarihi onlar yazdığı için her türlü melanetin onların başının altından çıktığını zihinlere kazırlar.
Evet anti-kapitalist Müslümanlar modern zamanların Karmatileridirler.Sosyalizmde esasen sosyal paylaşımdan etkilenerek bir siyasal yapıya dönüşmüştür.Marx’tan çok önceleri bu tür söylemleri ve yaşam biçimleri olan topluluklar ortaya çıkmıştır.Marx sadece sosyalizmi ete kemiğe büründürmüştür.Sadece bir kapitalizm eleştirisi olmaktan çıkarmış,uygulanabilir bir sistem olduğunuda göstermiştir.Sosyalizm devleti savunmaz,”Marx devlet olmayan devlet” ifadesini kullanmıştır.Stalinin uygulamalarını sosyalizm kabul etmek yanlıştır.Tek ülkede sosyalizm olmaz.Ayrıca Sosyalimde dine karşı değildir.
Yazan:Kenan Polat Tarih: May 14, 2012 | Reply
“anti-kapitalist Müslümanlar” lüzumsuz bir hareket.sabun balonu gibi patlamaya mahkum.sol ve sosyalizm hem Türkiyede hemde dünyada berbat bir durumda. islam dinini paçavra ederek yapılan bu patlak lastik tamirine teesüf ederim!
Yazan:suna Tarih: May 14, 2012 | Reply
ben anti-kapitalist muslumanlara bir sey sormak isterim: oturdugunuz ev sizin mi yoksa Allah’in mi? Eger Allah’in ise neden vergi oduyorsunuz? vergi memurunu Allah’a gonderin. yok eger ev sizin ise “mülk Allah’indir” ayetine karsi cikiyorsunuz. yoksa siz kafir misiniz?
tabi kafir degilsiniz.ama ne kapitalizmden anliyorsunuz ne de islam’dan. kusura bakmayin ama acayip cahilsiniz.
Yazan:Ekrem Senai Tarih: May 15, 2012 | Reply
Bir müslümanın dünyasını İslam perspektifinde yorumlaması beklenir. İslam, sermaye düşmanı bir din değildir. Peygamberler içinde Hz.İsa gibi zühd içinde yaşayanları olduğu gibi Hz.Süleyman gibi ihtişamlı saltanata sahip olanlar da var. Sahabeler için de, ulema için de durum aynı. “Eli kârda, gönlü yârda” diye bir deyim var. Siz, gönlünüze mal sevgisini koymuyorsanız, zenginliğin bir zararı yoktur. Hatta, insanlara el avuç açmak yerine para kazanmak, insanlara daha çok faydası olan bir şeydir. “Veren el, alan elden üstündür” denilmiştir. Zenginlik bizatihi kötü bir şey değildir. Siz insanlardan zenginliği alıp devlete verirseniz ve ondan adil bir paylaşım beklerseniz bu safdilliktir. Pratikte bu işin yürümediğini dünya yaşayarak öğrendi. Fakat, devletin sosyal bir yapıya bürünmesini, vatandaşlarına eşit muamele etmesini, adil olmasını savunabilirsiniz. Bunun için kendinize sosyalist etiketi takmanıza lüzum yok.
Yazan:Kasim Tarih: May 15, 2012 | Reply
ya musluman dedigin bir kere uyanik olur.kirgizistanda, kazakistanda, azerbeycanda, afganistanda cami yikan bu sovyetlerden bize hatir gelir mi? bi sor bakalim kendine.hadi sosyalizmi sendin diyelim, ne diye islam adina yapiyorsun? “ben sosyalistim” dersin. biz de anlariz. ne diye “islam budur” havasina giriyorsunuz? islam adina konusma yetkisini kim verdi size?
Yazan:Alirebel Tarih: May 15, 2012 | Reply
Yahu kardeşim bırakın bu ilköğretim zeka seviyesinde,utangaç ”kapitalist değiliz elbette ama hele sosyalist zinhar olmayız” alttan alta kapitalist azgınlığa/debdebeye güzellemeleri hatta içgeçirmeleri.
İhsan Eliaçık ve grubunun yazılarını düzenli takip edenler ister eleştiri yapmak isterse aynı fikirde olduklarından dolayı olsun şunu açık ve net olarak göreceklerdir ki(elbette eğip bükme çarpıtmadan) kimsenin insani ihtiyaçlarından kaynaklanan sahibi oldukları şeylerin(başını sokabileceği bir ev mesela) kamulaştırılmasına, herkesin merkezi otoritenin mülkü olan yerlerde ikamet etmesine taraftarlığı olmadığı gibi buna dair bir istek YOK!
Varolan fakirliğin,yoksulluğun, günde 12 saat çalıştığı halde 30-40 yıl hatta toprağa girene kadar ”evsiz/kiracı” kalmanın nedenleri üzerine düşünülüyor,10-15 evden kira toplayıp 40 da 1 zekatla cennetin biletini kapmış hacı amcalar,işçisini asgari ücret ile posası çıkana kadar çalıştırıp sigortasını yılda 1 girdi çıktı yaparak garibanın emeklilik döneminde alacağı üç kuruşluk tazminata göz diken,T.Ü.S.İ.A.D kılıklı M-Ü-S-İ-A-D-cıların ”dinimiz-helallerimiz” dediklerinin BİZ’e ait olup olmadığı sorgulanıyor…
Aslında burada hem bu makalede hemde altına girilen yorumlarda sözde modern-hümanist bakşı açısına sahip insanların nasılda ”GERİCİ” bir kafa yapısıyla SOĞUK SAVAŞ zamanı Batı’nın Sovyet sınırına bekçi olarak diktiği Türk/Müslüman dünyasının çiğnediği sakızı aradan geçen onca zaman sonra da gene iştahla çiğnediğini görüyorum.O zamanlardan kalan bir taktik gelen eleştirileri cevaplayacağına üst üste birbirinden alakasız,abes sorular sorarak muhtabını oyalamak ve esastan sapıp kapitalizm’in sofrasından doya doya otlanmaya ve daha fazlası içinde olanlara bakıp bakıp ağzının sularını akıtmaya devam etmek(tartışmayı kazanmış,GOMONİSTLERE ağzının payını vermiş olmanın huzuru ile vicdan temizliğide cabası elbette) En taze örnekte yukarıda alıntı yaparken bile saçmalığından canımın sıkıldğı ”dallara bastı kiraz ama sen gel bize bazı bazı” havasındaki soru(!)
1 Mayısta ne solcu takımının ne ultra-laik kemalistlerin ve onların güdümündeki medyanın ne de BİZİMKİLERİN hiç beklemedikleri taraftan gelen bu tarz bir çıkış’a neden bu kadar zaman ayırdıklarını, neden tahlil üstüne tahlil yapıp meşrebine göre heyecanlanıp/öfkelenip durduğunu anlamanın cevabı yine bu dalgalanmanın yaşandığı platformlarda gizli.
Taaa Osmanlı hatta Selçuklu döneminden beri özellikle bu topraklarda değişim sürekli TEPE’lerde oldu.Kimse kalkıpta Menderes’in mazlumluğundan,Özal’ın halkın çocuğu olmasından,RTE’nin mağduriyetinden şusundan busundan dem vurmasın. İktidar olan,devlet dediğimiz devasa aygıtın kumandasını ele geçiren herkes bir süre sonra en alttakilere karşı sağırlaştı,körleşti.Kemalist iktidarlar zaten halka müslüman olduklarından dolayı en başından beri düşman idiler dolayısıyla iktidarları süresince yaşananlara ekstra değinmeyi gereksiz buluyorum.Fakat mağdur-mazlum-mümin iktidarlarında belli bir süre sonra aynı halk’a ”ekmek bulamıyorsan pasta ye” diyebilecek kadar dönüşüm geçirdiğini görmezlikten gelmekte;”Yaradana inanıyorum hesap günü var” diyen her birey için oralarda hesabını vermek üzere boynunda asılı bir vebal olarak duracaktır…
Yazan:simurganka Tarih: May 15, 2012 | Reply
adı geçen grup fotoğraftaki pankart taşıyan şahsın kendileriyle ilgisi olmadığına dair hemen açıklama yapmışlardı.buraya alınması hiç doğru olmamış.zaten gelen tepkilerin çoğuda resim yüzünden.
Yazan:Kasim Tarih: May 15, 2012 | Reply
“adı geçen grup fotoğraftaki pankart taşıyan şahsın kendileriyle ilgisi olmadığına dair hemen açıklama yapmışlardı.buraya alınması hiç doğru olmamış.zaten gelen tepkilerin çoğuda resim yüzünden.”(simurganka)
acaba gercekten oyle mi? Allah’in El-Malik olmasi ile insanlarin mülk sahibi olmasini karistirmislar.bence en buyuk sorun bu.yukaridaki makale ve elestiriler de bun gosteriyor.
anti-kapitalist muslumanlarin iyi niyetli olduklarina inanmak istiyorum.yoksa Kur’an’i ve hadisleri cimbizladiklarini soylemek gerekir. Allah’a ve Peygamberimiz’e kendi beseri laflarini isnad etmisler.kotu niyet yok ama buyuk gaflet var.cehalet var. sizin icin dua edecegim.ama siz de tevbe edin ve bir daha yapmayin.
Yazan:P.S. Tarih: May 16, 2012 | Reply
kendi arkadaslarindan utandilar yani? utanc verici bir durum. ama alternatif bir proje teklif edemedikleri icin bu fotograftaki pankart onlara yapisip kaldi.
Yazan:Nur Tarih: May 16, 2012 | Reply
« pankartı taşıyan düdük makarnasını tanımıyoz » mu dediler yani ? Yuh be ! Yoksa « o arkadaşımızı sattık, yenisini bulacağımızdan eskisinin hükmü yoktur » mu dediler ? 🙂 valla bu anti-kapitalist müslümanlar kapitalistlerden bile daha satıcı imiş 🙂 bravo!
Yazan:İsa Tarih: May 16, 2012 | Reply
Sn. Simurganka,
Diyorsunuz ki:
Peki İslamî bir ekonomi-politik üretebildi mi Eliaçık ve anti-kapitalist dostları? Yani kapitalizme karşı oldukları kadar sosyalizme de karşı iseler ne istiyorlar? Meselâ bir anayasa taslağı var mı önerilen? Yoksa o pankartı taşıyan kişiyi tanımışlar, tanımamışlar ne gam?
Bir kere alternatif bir sistem tarif etmek gerek. Ama bu da yetmez. Bugünkü durumdan o sisteme nasıl geçilir? Meselâ diyelim tarlaları, fabrikaları kamulaştıracaksınız. Kim neyi nasıl idare edecek? Eğer geçiş sürecinde 2-3 sene tarım aksamış olsa 70 milyon aç kalırız.
Yazan:P.R.G. Tarih: May 16, 2012 | Reply
Bunları hiç düşünüyor mu Eliaçık Bey kardeşimiz? Yoksa ekranlarda boy göstermek, ünlü olmak peşinde midir? Bence anti-kapitalistlerin böyle bir kapasiteleri yok. Sirac-ül Mülük okumuşlar mıdır? Siyasetname? İbn Haldun’un isminden başka neyini bilirler?
İslâmcılarda çok görülen bir durum. Neye karşı olduklarından başka hiç bir şey net değil.
Sosyoloji, ekonomi, uluslar arası ticaret, diplomasi, siyasî bilimler… bu konularda kafa yormak istemiyorlar. Biraz artistlik yaptılar. TV’ye çıktılar. Akraba filan da arayıp tebrik etmiştir işte… Gelecek senenin 1 Mayış gününe kadar çerez olur millete.
Yazan:P.R.G. Tarih: May 16, 2012 | Reply
hiç de öyle diil. Müslümanlar ne zaman kendi kendilerini rezil etseler İslâm düşmanları alkışlamıştır, desteklemiştir. Bu cumhuriyetin ilânından beri böyle olmuştur. İhsan Eliaçık’ın sosyalist çıkışları bugün “malum çevrelerce” ilgi görüyorsa bu durum kendisine sevinç değil endişe vermelidir. Meselâ:
1932 yılında Cumhuriyet gazetesi bir güzellik yarışması tertipler. Türkiye’nin bu ilk güzellik yarışmasını Keriman Halis kazanır. Türkiye’nin ilk güzellik yarışmasını kazanan 19 yaşındaki Keriman Halis, aynı yıl 28 ülkenin katılmasıyla Belçika’nın Spa şehrinde düzenlenen dünya güzellik yarışmasına Türkiye’yi temsilen gönderilir. İlk kez bir Türk kızı dünya güzellik yarışmasına katılacaktır. Herkes yarışmanın sonucunu merak etmektedir. Her ülkeden gelen katılımcılar günlerce Belçika’nın Spa şehrinde çeşitli kişilerle görüşür ve konuşurlar. Derken yarışma günü gelir ve ülkelerini temsil eden kızlar jürinin önüne sırayla gelip, puan toplamaya çalışırlar. Bütün katılımcıları izleyen jüri üyeleri puan değerlendirmesi yapmak üzere başka bir salonda toplanırlar. Başkan kürsüye gelir ve jüri üyelerine şu konuşmayı yapar; “Sayın jüri üyeleri, bugün Avrupa’nın zaferini kutluyoruz. Yüzyıllardır dünya üzerinde hâkimiyetini sürdüren Osmanlı imparatorluğu artık bitmiştir. Onu Avrupa bitirmiştir. Bir zamanlar sokağa bile, pencere arkasından seyredebilen Müslüman kadınların temsilcisi olan Türk güzeli Keriman Halis, karşımıza mayo ile çıkıp kendini bize beğendirmeye çalışmıştır. Bu Türk kızını kendi zaferimizin tacı kabul edeceğiz ve onu kraliçe seçeceğiz. Bu sene güzellik kraliçesi seçmiyoruz. Bu sene İslam’ı ve Türkleri yenmenin zaferini kutluyoruz. Avrupa’nın zaferini kutluyoruz. Bundan dolayı Türk güzelini dünya güzeli olarak seçeceğiz. Fakat kadehlerimizi Avrupa’nın zaferi için kaldıracağız.” Bu konuşmadan sonra jüri üyeleri toplandıkları salondan çıkarlar ve Türkiye’yi temsilen dünya güzellik yarışmasına katılan Keriman Halis’i dünya güzeli olarak seçtiklerini açıklarlar
Yazan:Ali Rebel Efendi'ye Cevap Tarih: May 16, 2012 | Reply
Bu ne kibir? Bu ne kendini begenmislik! Ne hakla zekamizi olçmeye kalkisiyorsunuz?
İhsan Eliaçık ne yazik ki mulkiyet konusunda yeterince kafa yormadi. Bunun icin tutarsiz bir soylem icinde. Eliacik’a gore buyuk gunah diye bir sey var: “cit ile cevirmek, bir sey icin ‘benim’ demek”. Bazi yazilarinda mulkiyetin gunah oldugunu iddia ediyor. TV’de sunu anlatmisti: ticaret yoluyla kar eden sahabeden birinin mallari Peygamberimiz tarafindan sifirlanmis. Yani butun malini infak etmesi emredilmis. Eliacik buna bakarak butun muslumanlar icin bir hukum cikariyordu.
Farz edin ki bir sahabenin evlenmesi yasaklanmis olsun. Butun muslumanlar icin hukum ckar mi bundan? Demek ki Eliacik akil yuruturken COK BUYUK HATALAR YAPIYOR. Ustelik bu hatalarini islam’a dayandiriyor. Anti-kapitalist muslumanlar gibi saf gencleri hataya sevk ediyor.
Burada sorun mulkiyet kavraminda mi yoksa mulk ile sapik iliski kuranlarda mi? Gunah olan zengin olmak degil cimri olmaktir. Ya da musrif olmaktir. Ya da gosteris meraklisi olmaktir. Ihsan Eliacik gibilerin anlamadigi sey bu: PARANIN KENDISI GUNAH OLAMAZ.
Yoksa zina var diye kadinlari da kotu ilan etmek gerekir. Silah ile cinayet islenir ama mesru mudafa da yapilir. ISLAM KILIC KULLANMAYI YASAKLAMIS MI? Silah ile kurulan iliskiye bakin. Cinayet yasak. Intihar etmek yasak. Savasta koyluleri, savasmayanlari, hayvanlari oldurmek yasak. ISLAM SAVASI YASAKLAR MI? Biraz dusunun.
O kadar külyutmaz, o kadar nobran, o kadar kibirlisiniz ki ALLAHU EKBER diye bagirasim geliyor. Ali Rebel kardesim, bu kadar buyuklenmeyin, sizden buyuk Allah var.
Ne guzel bir tartisma uslubu. Tam bir musluman. Bir tevazu abidesi(!) Evet. Ihsan Eliacik ve takipcileri zekidir. Oteki herkes aptal ve kafirdir. Anti-kapitalistler soguk savasi ve dinazorlari herkesten iyi bilirler. En hizli onlar kosarlar. En uzaga onlar gitti. En cabuk da onlar dondu. Ihsan Eliacik olmasaydi belki bu Kainat da olmayacakti(!)
Panayirlarda hilkat garibelerine ilgi çok olur. Sosyalist islam(!) da boyle bir garibedir. Bu dalga bir sabun kopugu gibi sonup gidecek. Cunku ne islam’i biliyorlar ne de sosyalizmi. Ustelik de herseyi herkesten iyi bildiklerine eminler.
Emredersiniz. Nereden dem vuralim? Siz nasil munasip gorurseniz oradan vuralim 🙂
Tipki ilahi mulkiyet ile beseri mulkiyetin karismasi gibi. Yine ayni kafa karisikligi. Ilahi adalet ile beseri adaleti karistirma hastaligi. TIPIK ISLAMCI SASILIK! Kendini duzeltmeden dunyayi duzeltme davasi.
Biz insanlarin adaleti ulusal sinirlar ve insan omru ile sinirlidir. Olmus bir adami mezardan cikarip ceza veremezsiniz. Ama Allah “sonsuz azap” vaad ediyor bazen. “Cehennem’in oksayisini tattin mi?” diyor. Turkiye’den Arjantin’e kacan bir sucluya Turkiye ne yapabilir? Hic. Ama Allah’in adaletinden kacilir mi? O’nun ne kudreti, ne adaleti ne de cezasi bizim beseri kudret, adalet ve cezamizla mukayese kabul etmez.
Allah isteseydi (hasa) dunyayi MUTLAK ADIL bir yer olarak yaratmaz miydi? Biraz bunun uzerine tefekkur edin bakalim sayin Ali Rebel kardesim.
Yazan:Ekrem Senai Tarih: May 16, 2012 | Reply
Sayın Alirebel,
Müslümanlar bıraksın sosyalizm sosyalistlerin olsun. Nedendir bu kendini ayrıştırma çabası? Refah içinde vurdumduymaz müslümanlar varsa bunun eleştirisini yapmak için sosyalist olmaya gerek yok. İhsan Eliaçık ve arkadaşlarını medya pek bir sevdi, çünkü iktidara vuruyor. Kendi safına adam çekiyor. Saf saf yiyorsunuz yutuyorsunuz siz de zokayı. Birand’ın programını izledim. Adam, Erdoğan’a Firavun dedirtmek için iyi uğraştı. Eh başardı da. İlkokul zeka seviyesinden dem vurmuşsunuz ama basit bir senaryoyu dahi görmekten acizsiniz. Bir süredir dikkat ediyorum sosyalist İslam’a bir yönlendirme var. Soner Yalçın’ın “bu dinciler bu müslümanlara benzemiyor” kitabını yazması boşuna değil. Bunlar tetikçi insanlar. Ne yazılması isteniyorsa onu yazıyorlar. Nereye gitsem Kemalistlerde bir “sosyalist islamcılar başka” havası. Çok enteresan !
Bakın güzel kardeşim. Biraz uyanık olun, feraset sahibi olun. Haksızlıklara karşı çıkmak iyi bir şeydir ama eğer bir adalet istiyorsanız bunu el-Adl olanın hükümetinden başka bir yerde aramayın.
Hacı amcalarımıza diş bileyeceğinize sisteme karşı çıkın. Ne istiyorsunuz adamlardan? 3 kuruşluk birikimleriyle kendilerini ve ailelerini güvence altına almak istiyorlar. Paralarını da şampanyayla Porsche almak için harcamıyorlar. Bakın, dindar insanlar köyden kente göç ettiler ve şimdi 2. ve 3.nesiller yetişiyor. Müslümanların cepleri ilk defa para görmeye başladı. Bu sayede dünyanın dört bir yanına yardım gönderen kurumlar, hizmet vakıfları oluşmaya başladı. Para, hangi amaçla kullandığınıza bağlı olarak iyi veya kötü bir şey olabilir. Artık para çarçur edenin elinden, tasarruf edenin, hayır hasenat nedir en azından bilenin eline kayıyor.
Paranın ne kadar önemli olduğunu anlamak için biraz hizmet gayreti içinde olmanız gerekir. Ancak o şekilde anlayabilirsiniz.
Bize romantik aklı havada sosyalistler değil, para kazanan, zengin olan ve son kuruşuna kadar hizmet için harcayan adamlar lazım.
Yazan:simurganka Tarih: May 16, 2012 | Reply
acaba gercekten oyle mi? Allah’in El-Malik olmasi ile insanlarin mülk sahibi olmasini karistirmislar.bence en buyuk sorun bu.yukaridaki makale ve elestiriler de bun gosteriyor.
bir kere mutlak anlamda mal mük dünya mahlukat zaten Allah a aittir.bunun aksi iddia edilebilir mi?bence sorunlar gayyette sol jargonu kullanmaları yüzünden.bir de şu fotoğraf eklenince….
Yazan:simurganka Tarih: May 16, 2012 | Reply
”arkadaşlarını sattılar(?!)” falan…bu tür bir eleştiriye karşı ne diyebilirim ki..sizde bir dogma olmuş bu resim resmen…
Yazan:simurganka Tarih: May 16, 2012 | Reply
ayrıca beni de hemen bu gruba dahil etme çabasınıda anlayamadım.gördüğüm bir haksızlığı gidermek istedim sadece.
Yazan:Ali rebel Tarih: May 16, 2012 | Reply
Alirebel says:
Ne alaka? Müslümanlar cumhuriyetin ilanından beri batıya kültürel olarak şu yada bu yöntemle angaje oldular A’dan Z’ye bütün kutsalları bu topraklarda varolan geçmiş bütün insanların değerlerinden ayrıştı neredeyse ve daha da beteri 50’lili yıllardan beridir amerikan tüfeğiyle cenk ediyor bunca şey olurken rezil olmuyor üstüne kitabına uydurulup vicdanlar rahat ortalıkta geziniliyor da(ee nede olsa kutsal harp; GOMONİST TEHLİKE!) bir ihsan eliaçık ortaya çıkıp;
‘’’kardeşim bu gidiş gidiş değil dün beraber olduğunuz insanlara tepeden bakmaya başladınız onları unuttunuz başka dünyaların insanları oldunuz’’
dedi diye mi müslümanlar rezil rüsvan oldular? Bırakın bu işleri! İslam düşmanları alkış tutuyormuşta ,onlar böyle yaptığına göre bizim durumumuz……falan filan!
‘’Parlamentoda bir konu hakkında kararsız kalırsak İsmet inönüye bakardık ona ne yaparsa tersini yapardık’’
köhnemiş Demokrat Parti mantığıyla asıl müslümanları rezil eden sizlersiniz…
Keriman halis örneğini de ;’’ hem müslüman olurum hem laik hem içki mi içerim hem orucumu tutarım sana ne be adam? ‘’ ’diyen insanların cevaplaması gerektiğinden ve benimle uzaktan yakından alakası olmadığından yorumlama gereği duymuyorum. Zira çıkmaza girdiğinde alakasız örnek vererek konuyu esastan saptırma alışkanlığının ‘’hangi zamanlardan’’ miras kaldığını bir önceki mesajımda yazmıştım.
Yazan:Ali rebel Tarih: May 16, 2012 | Reply
Kusura bakmayın.İnsanların zekalarıyla çaktırmadan alay etmeye,onları aptal yerine koyup üst perdeden döktürmeye alışkın değilim.Daha doğrusu hiç yapmadım.Ama yazılarınıza biraz ağırlık verirsem sizden bir şeyler kapabileceğimi düşünüyorum.Bu kadar dobra yazdığım için kusuruma bakmayın,zamanla öğrenirim bende!
Ya sabır deyip size vakit ayırmaya devam! Oradaki mecazı anlayamadıysanız bu düz mantığınızla;‘’ ihsan bey evlerimize göz dikti oturduğumuz minderi altımızdan çekecek’’ e varır gelir burada feryad edersiniz.Beyefendinin yazılarının hedefinin tamamı TOPLUMSAL üretim ve bölüşüm ilişkilerinin tahlili üzerinden şekillenmektedir.İnsanların standart daha doğrusu yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilmeleri için herkesin üç aşağı beş yukarı mutabık kalacağı şeyler hariç elinde tuttuklarının(para,mal hatta paylaşılmayan bilgi bile) orta ve uzun vadede milyonları mecburen YOKSULLAŞTIRACAĞINI belirtiyor mümkün mertebe gerek infak gerek yeni iş sahası yaratma gerekse diğer (dolaylı/direkt) dağıtım yollarıyla bu birikmişlerin dolaşıma açılarak hem yığılan para ve güç nedeniyle kişilerin FİRAVUNLAŞMASINI hem de ihtiyaç sahibi herkesin bir şekilde ortadaki bu dolaşımdan payını alıp fakirlik/yoksulluk denilen illetin peyderpey azaltılarak nihayetinde sönümlenmesi gerektiğini belirtiyor.Burada ben hiçbir yazısında kendisinin ’’yarın kalkın benim dediğim gibi yapın görürsünüz fakirlik bir gecede biter’’ dediğini okumadım.Yüzyıllara varan yapısal çarpıklığın giderilmesi ve zengin-fakir uçurumun kapanması elbette zaman alacak bir konudur ama bir yerlerden başlanacaksa bu 40da 1 zekatı 40da 5e çıkarmakla olmayacaktır bu böyle biline.
Verdiğiniz alakasız örneğe gelincede eğer Peygamber efendimiz evlenmesini yasakladığı kişiye bakıp kendiside bunun üzerinden evlenmese ve ömrünü bekar tamamlasa idi elbette bizler içinde UYGULAMA ZORUNLULUĞU VE TEŞVİĞİ bulunan bir hal mevcut olmuş olacaktı.Lakin ordaki bu durum ve verilen hüküm kişiye ve duruma özel olduğundan bağlayıcılığı ancak DURUMUN TEKRARI HALİNDE mümkündür,geneli kapsamaz.Ama beş parası olmadan vefat eden ve hanımlarının ziynet eşyaları için ‘’ Ahiret gününde boynunuza ateşten birer halka olacaklar,arının onlardan’’ diyerek hüküm veren bir insanın-ki PEYGAMBERdir– verdiği hüküm de ,hayat pratiği de bizler için UYGULAMA ZORUNLULUĞU olan bir haldir.
Müslüman gençlerin bir kısmının ‘’saf’’lığına vurgular yapıp kandırılmış bunlar diyerek dedikodu yapacağınıza,paranın esiri olmuş ‘’çakal’’ ruhlu sözde müslümanların durumuna ahlayıp vahlasanız daha iyi olur muhterem büyüğümüz!
Burada sorun sizin kelime oyunu dolu çarpıtmalarınızda bence.Siz yukarıda verdiğim örnekleri bir daha okuyun.Sonra o binlerce örneğin dışında kalan MİLYONLAR’ın durumunu bir düşünün.Eğer düşünüp değerlendirme yapabilecek kadar bilginiz-görmüşlüğünüz yoksa sizlere helal-ı hoş olan ciplerinize atlayıp bulunduğunuz kentin yoksullarını birebir gözlemleyin aralarında 1 hafta yaşayın ondan sonra gelin bir daha yazın.
10-15 dairenin parasını cukkalayıp bu hazır çark üzerinden çoluğunu çocuğunu en iyi şekilde okutup-donatan sonrada imkansızlık denizinde hayata 5-0 geride başlamış insanların gözüne sokarcasına yaşayıp üstüne üstlük birde onları hakir gören ama bu arada bol bol umre turlarında taban eskitenleri aynı şekilde savunabilecek misiniz?
Kronik rahatsızlıkları olduğundan her 6 ayda bir yenileyerek kullanması gereken yüksek ücretli(devlete ve o zengin amcalarımıza göre miktarı komedi olan elbette) medikal malzemesini devlet ödemiyor diye hayatı zindan olmuş insanları,okula giderken cebine bir simit parası iliştiremediği çocuğuna mahcup olmamak için sabahın köründe evden ayrılan babaları ,insan fıtratına aykırı bir eforla çalıştığı halde karnını 2. 3. Sınıf malzemelerden yapılmış yiyeceklerle doyurup aynı kalitedeki eşya ve hayatlarla ömrünü geçirenleri bununla beraber daha sayamadığım nicelerini böyle yoksayarak ve küçümseyerek yazabilecek misiniz? (bir parça vicdan sahibi olduğunuzu varsayıyorum.Yoksa cipinizin direksiyonunu her zaman ki gittiğiniz yerlere kırabilirsiniz boşuna zahmet etmeyin dalganıza bakın)
Paranın günah olduğunu hangi yazısında okudunuz bilmiyorum ama bana okuduğunuz yazının bir linkini gönderin bende nasipleneyim.Biz kimseye haşa tapmıyoruz fikirlere de öyle.Ama;’’ elinizdeki parayı yığıp durmayın dolaşıma açın,dağıtın,eğlencede geçirdiğiniz vakitleri etrafınızdaki yoksulların sorunlarına ayırın paranızı oralara sarf edin’’ diyen bir kimsenin böyle abes bir şey dediğini de sanmıyorum.Ayrıca PARA GÜNAHTIR dese zaten otomatikman kendi altındaki zemini kayar, savunduğu model çöker .Para yoksa ve günahsa vatandaş neyi infak edecek?
Aman efendim estağfurullah o sizin külyutmazlığınız,nobranlığınız,kibirliliğiniz,bıkbıklığınız mıkmıklığınız……. Bizden büyük elbette Allah var ama bunu hatırlatacaklarınızın listesinin top3’nde ‘’ Onlar ‘’ kadar iyi giyinip,iyi beslenip,iyi süslenip-püslenip güçlü olmayı istedikleriniz,canhıraş savunduklarınız var! (Belki de direkt sizsiniz)
Yoksulun Allah’ından başka kimsesi yok zaten….(Şimdi de bazı aklı evveller bu lafıda GOMONİSTLERden çalmış demesin sakın.Malum onlarda burjuvanın parası varsa emekçinin PARTİSİ var diyorlardı.Yok vallahi billahi benim bu kızıllarla bir alakam yok yeminle!)
Panayırda olsa piknikte olsa olan oldu gün bitti herkes dağıldı .Bir daha ki 1 mayıs’a kadar herkes dilediğine RİCAT etmekte özgür.Ya ömür boyu kapitalizmin SİRKİ’nde köle olanlara ne demeli? Hem de gönüllü köle! Yahu gönüllü köle olur mu hiç bunlar olsa olsa fedai,abd/batı icazetli imanlı-vicdanlı kapitalist fedai(Akyol öyle bir şey uydurdu ya.Yoksa kapitalistleri de kendi arasında 2ye 3e 5e ayırma gibi bir derdim yok hepsi bir)
Benim de bu tablo karşısında bağırasım geldi şimdi ;ALLAH-U EKBER!!!!
Okuduklarınızı anlamamak ve ısrarla çarpıtmak üzere bir yapınız olduğunu anladığımdan izahıma izah getireceğim gene.Kimse Allah’ın takdirinin dışına da çıkamaz,kaderinden de kaçamaz elbette.Yaşanması gereken güzellikte olsa yaşanacak,felaket olsa da çekilecek bundan hiç şüphem yok.Allah isteseydi MUTLAK ADİL bir yer bırakmazmıydıların ardına saklanarak aynı ALLAH’ın sizlere bizlere bahşettiği ve bu sınavda bizi doğru yola götürecek olan vicdan,merhamet,feraset ve AKIL’ı çöpe atmanızı n mazur görülmesini beklemeyin kimseden.
İlahi mülkiyetle beşeri mülkiyeti karıştıran beşeri mülkiyetin önemine abanıp bunun üzerinden bilerek yada bilmeyerek İLAHLAŞAN kimlerdir bugünlerde (geçmiştede belliydi ama en azından neseplerinden dolayı onlara yakışır! diyorduk zaten) daha bir meydana çıkıyor.
İnsanlık tarihi ve elbette ondan ayrılmayacak onlar din’ler tarihi ortak mülkiyetin,kolektif yardımlaşmanın ,ben saçmalığının yerine biz güzelliğinin varolduğu bir tarihtir.Buna rağmen %100 mükemmel midir ? Elbette hayır.Ama o dönemlerde varolan şer’ler sizin yukarıda ‘’kabullenmek gerekir bu dünya bir sınavdır’’ dediğiniz türden şer’lerdi zaten o kadarı da olmasa imtihanın ne anlamı kaldı derdik ama bugün bireysellikten-benmerkezcilikten kaynaklanan kepazelikleri Allah’ın takdiri deyip devam ederseniz asıl siz zillet ve aymazlık içerisinde yaşayıp hem kendini hemde (savunduğunun şeytani yönü nedeniyle toplum arasında yayılma kolaylığından ötürü) etrafınızı gideceğiniz malum akıbete sürüklersiniz.
Biz en azından şahsım böyle yürümeye devamda ısrar edenlere söyleyecek bir şeyim yok sadece diyorum ki ben sizide sizin zihin dünyanızıda sizin zihin dünyanızda ürettiklerinizi de sizin ürettiklerinizle eğip-büküp kendinize benzettiğiniz DİN’i de reddediyorum.Böyle bir dinİ,böyle bir yaşama şeklini görünür görünmez bütün alemlerin Rabbinin emretmediğini biliyorum.Ben TEFEKKÜR ettiğimde böyle bir sonuç çıkarıyorum.Ve iyiki de öyle olmuş diyorum.
BİZİM MAHALLEDEKİLER parayı bulunca ilkönce evlerini taşıyıp yüksek duvarlı sitelere yerleşmişlerdi.Herşeyin mihenk noktası bu yüksek duvarlarmış meğersem önce evleri çevirdi ayırdı,şimdi gönülleri… Neyse herkes bildiği gibi yaşasın ve yaşadığı üzere ölsün,Allah sonumuzu hayr etsin.
Yazan:Ali rebel Tarih: May 16, 2012 | Reply
İyi de muhterem abim ben kimsenin ’İslamı bıraktık sosyalist olduk yaşasın devrim,Allah’ına kurban proleterya !!’’ dediğini duymadım ki nerden çıktı bu Sosyalizm-İslam melezliği üretme hali?
Dediğim gibi kimsenin ağzından biz sosyalistiz dendiği duymadım ben bugüne kadar.Bu hikayenin aslıda gene bu ‘’VİCDANLI KAPİTALİST’’lerin icadıdır şöyle ki Eliaçık ve ekibi bu fikirler etrafında yayın hayatına başladığında daha ulusal medyada bu kadar gündem değilken İslamcı geçinen(haksöz vb.) internet yayın organlarında epeyce sıkıştırıldı;’’Kardeşim anladık müslümansınızda necisiniz Sosyalist mi Liberalmi Sosyal Demokrat mı?’’ Adam(İ.E) ısrarla yok biz hiç biriyiz dedikçe ısrar edildi tekrar tekrar soruldu o da baktı kurtulamayacak en sonunda ’’ İslam ve onun getirdiği düzen hiçbir beşeri düzenle aynı değildir olamaz.Ama illaki ORTAK NOKTALARINDAN bakacaksak olaya Sosyalist düzenle daha UYUMLU olduğunu görürüz’’ dedi.Siz şimdi bu cümleyi biz GOMONİSTiz kardeşim diye okursanız kusura bakmayın,yazdığınız yazıları ara ara takip eden ben o yazıları yazan derinlikli insan bu mu diye şüpheye düşerim!
Neden mütedeyyin kanalların o kadar abuk sabuk şeyleri,o kadar düzeysiz insanlarla tartıştığı onlarca programından birine de Eliaçığı çağırıp ‘’Kardeşim gel hele sen ne diyorsun bir anlat bakalım’’ dememesini konuşmuyorsunuz da Birand’ın ya da başka bir kartel medyasının programına çıkıp kendi bildiği doğruyu söylemesine içerliyorsunuz? Ki ben birinde bile dediklerinin tersini söylediğini duymadım.
BİZİMKİLER(!) davet etti de gitmedi mi bu adamlar? Yoksa davet edilirse (her konuştuğu elbette hak olacak değil ama) baya zor anlar yaşayacaklarını mı görüp kaçıyor bu kanal sahipleri ve arkasındakiler? Hem sonra birileri Müslümanları bir takım alicengiz oyunlarına alet etmek istiyor da bu benim fikirlerimin nesine halel getiriyor ve nasıl bir bağ kuruyorsunuz anlamadım?
Yahu ABD soğuk savaşta koca bir İslam dünyasını Yeşil Kuşak projesine sokup düşmanına karşı kullandı bu kullanılmışlıktan bir gram nedamet duyan kimse yok hakeza şimdide bir yandan guantanamoda bir yandan ebu gureyb te bir yandan bilmem nerede müslümanların canına okuyor yeni zulümlerde yolda ama bir yandan da ‘’stratejik partnerimiz’’ .Bunun üzerine iki kelime karalayan yok ama kemalistler bu müslümanları çok seviyorlarmış dikkatli olmak lazımmış..İyi desenize bizde bir ‘’Stratejik ortak’’ bulduk!
Allah razı olsun abi sen gene samimiyetinle bizleri hafifçe uyarıyorsun gene iyidir(!) ya gül yağı kokulu kompradorlar gibi azarlasaydın? inan ne yazdıklarını okurdum ne de bundan sonra yazacaklarını.Yukarıda gene belirttim bizim Allah’ımızdan başka bir güvencemiz yok ki onun hükmünden başka hüküm ondan başka adreste derman arayalım.
Zaten çağrımızda bu yönde;Allah’a güvenin,biriktirip yığdıklarınıza değil…
3 kuruşluk birikim? Amerikalılar ya da Fransızlar böyle bir şey e karşı nasıl tepki verir bilmem ama ilk okuduğumda verdiğim reaksiyon ;hı!? oldu, kusura bakma muhterem büyüğüm. Başını sokacak evin haricinde topladığı kiralarla senede 1 ev satın alan Hacı amcalarımıza diş bilemek ne haddimize,sadece örnek vermek istemiştim.Elbette sistemle problemliyiz,sorunluyuz bu kokuşmuşluktan kurtulmak istiyoruz ama kurtuluşumuzunda böyle devam edip HACI AMCALARDAN OLMAYA ÖZENMEK olmadığını da da iyi biliyoruz.
Son kez tekrar ediyorum bugün ben yada İ.E gibi düşünenler sosyalist diye etiketleniyorsa bunun sebebi biz değil bizi öyle görmek isteyenlerdir.Çünkü karşımızdaki akıl kalıbı soğuk savaş mantığıyla şekillenmiş o çarpıklığı devam ettiriyor kendi siyahlığını ifade etmesi için karşısından tam aksi beyaz arıyor,İÇERİDEN gelebilecek eleştirilere karşı tahammülsüz,saygısız en önemlisi ÇARESİZ.
Yazan:P.R.G. Tarih: May 17, 2012 | Reply
“ayrıca beni de hemen bu gruba dahil etme çabasınıda anlayamadım.gördüğüm bir haksızlığı gidermek istedim sadece.” (simurganka)
ne cabasi yahu? kendi kendinize gelip yorum yazdiniz. cevabini aldiniz. davetiye gondermedik ki. bir daha yorum yazmassiniz olur biter. o fotograf konusunda da haksiz oldugunuz ortaya cikti zaten.
Yazan:P.R.G. Tarih: May 17, 2012 | Reply
iki sonuc cikiyor:
1) Ihsan eliacik ne istedigini bilmiyor. aklinda belli bir hedef yok. oylesine itiraz ediyor.
2) Ihsan Eliacik sosyalizmin ne oldugunu da bilmiyor. Kuba, Rusya, Dogu Almanya, Cin, Iskandinav… Hangi model var aklinda? belli degil.
hatta 3) Islam konusundaki bilgisi de sinirli. zira nefse karsi verilen mucadeleyi devlete transfert ediyor. ARTIK ISLAM OLMAYAN totaliter bir rejim pesinde. Buna da islami dekor yapiyor!!!
gerçekten cok yazik. ona ve pesinden gidenlere aciyorum 🙁
Yazan:MY Tarih: May 17, 2012 | Reply
İhsan Eliaçık gayretkeş bir din kardeşimizdir. Birçoklarının rant peşinde koştuğu ya da “bana ne?” diyerek omuz silktiği bir ortamda yaşıyoruz. Oysa Eliaçık kan ter içinde kalarak ordan oraya koşturarak bir şeyleri değiştirmeye çalışıyor. Hakkını verelim evvelâ.
İhsan Bey kardeşimizin ve kendisine “anti-kapitalist Müslüman” adını veren insanların hatalı olduğu bir kaç nokta da var, bunları da söylemek boynumuzun borcu:
I) TEMEL KAVRAMLAR
Dinimiz İslâm anti-kapitalist değildir, anti-şirk dinidir. İlginç olan, bu anti-şirk duruş siyasî zeminde anti-zulümdür. Yani Müslüman şirk koşmaz, şirk ile mücadele eder. Eliyle, fikriyle, kalbiyle, parasıyla hatta canıyla. Bu mücadele iman penceresinden bakılsırsa anti-şirk gibi gözükür, pratikte anti-zulüm olarak izhar eder kendini. Esad’ın laik ve devletçi/sosyalist(?) zulmüne direnir Müslüman. Amerikanın evanjelist(?) ve neocon zulmüne de direnir. İslâm bu çerçevede sosyalizmi reddettiği kadar kapitalizmi de reddeder. Putlaşan paraya, putlaşan özel şirketlere, putlaşan ticarete direnir Müslüman. Ama bu Müslümanı anti-para yapmaz.
İslâm serbest ticarete ve yatırıma düşman değildir. Bunların hukuk üstü tutulmasına düşmandır. Ne ordu, ne piyasa ne basın, ne hükümet, ne imamlar ne de hukukçular hukuk üstü tutulamaz. Tutulursa zulüm olur. Bugün yaşanmakta olan ekonomik krizin temel sebebi finans kuruluşlarının, bankaların hukuk üstü kalmış olmasıdır.
İslâm paraya ve zenginliğe düşman değildir. Paranın helâl yolla kazanılması ve hayırlı kullanılması icab eder. Bunun pratik çerçevesi de zaten dinimizce çizilmiştir.
Kemalistlerin putlaştırdığı devlete ve orduya bakın. Devlet ve ordusu MUTLAK olarak mı kötüdür? Yoksa bu kurumları adeta bir ilâh gibi gören/gösteren kemalizm ideolojisi mi? Devleti ve ordusunu “hata yapmaz, hesap vermez” dereceye yükselten rejim elbette sorgulanmalıdır. Ama bunu yapmak için de devlete muhtacız. Polise, savcıya, mahkemeye, cezaevine, vs.
II) PROJE
İhsan Bey kardeşimizin ve kendisine “anti-kapitalist Müslüman” adını veren insanların (henüz) anlamadığı ikinci bir nokta daha var: Analiz, Hedef ve Güzergâh. Nedir?
Özetle, bir devrim ya da başka bir yolla toplumu ve veya devleti ve/veya rejimi değiştirmek istiyorsanız önce durumun tahlilini yapın. “Olmaz böyle şey”; “Kapitalizme hayır” ya da “ALLAH EKMEK ÖZGÜRLÜK” gibi sloganlarla bir yere varılmaz. “Mülk ALLAH’ındır” diye kapitalizme karşı çıkılmaz. Çünkü 3 yanlışı toplayıp bir doğru yapamazsınız.
Durumu analiz ettikten sonra bir hedef belirleyin. Yani “biz başarıya ulaşırsak şunlar olacak, şöyle üreteceğiz, böyle paylaşacağız” diye bir rejim tarif edin.
Hedefi tarif ettikten sonra bir güzergâh çizin. Bu güzergâhı çizmek yani “kötü” durumdan “istenen” duruma nasıl geçeceğimizi tarif etmek gerekir. Buna projelendirme denir. Kim ne yapacak? Ne zaman bitecek? Kim ödeyecek? Ne zaman ödeyecek? Bu sorulara cevabınız (henüz) yoksa hiç meydanlarda gezip vakit harcamayın. Zira kendinizi ve ne yazık ki Müslümanları rezil etmekten öteye geçemezsiniz.
Yazan:MY Tarih: May 17, 2012 | Reply
“Kapitalizme hayir” demekle olmuyor. çünkü kapikuleden girmeye çalisan, biz “HAYIIIIR” deyince korkup kaçan bir dinozor yok ortada. Tersine bizim nefsimizin oyunlari var. Mal hirsi kadar büyük bir baska sorun da tüketim üzerinden kimlik arayisi içinde olmamiz. Lüks araba, giysi vs birer ihtiyaç degil, birer kimlik. (Bkz en alttaki kitap)
Özetle dünyadaki sefaletin, asiri tüketimin, savaslarin, çevre kirliliginin arkasinda görünen “KAPiTALIST CANAVAR” aslinda biziz!
Bizim gafletimiz, şirkimiz ve para hirsimiz. Bizim günahlarimizdan aldigi enerji ile kapitalizm bizi eziyor. şirk nedir? en başta insanin kendine zulmetmesi degil midir?
Asagidaki kitaplari akil sahiplerine tavsiye ediyorum:
Liberalizm Demokrasiyi Susturunca
Halkın iradesi liberalizm ile çatışırsa ne olur? 2008′de başlayan ekonomik kriz sürmekte. Eğitim, sağlık ve güvenlik hizmetlerine ayrılan bütçeler kırpılırken batan bankaları kurtarmak için yüz milyarlarca dolar harcanıyor. Alın terinin finans kurumlarına peşkeş çekilmesini istemeyenler protesto ediyor. Ama batılı devletler polis copuyla finans sektörünü savunmaktalar. Ne oldu? Bütün nüfusun binde birini bile temsil etmeyen bankacıların çıkarları geri kalan %99.99′un önüne nasıl geçti? Alıp satma, üretip tüketme özgürlüğü nasıl oldu da halkı finans sektörünün kölesi yaptı? Mal, hizmet ve sermayenin serbest dolaşımı uğruna halkın iradesi çiğnenebilir mi? Okuyacağınız kitap demokrasi ile liberalizmin savaşı üzerinedir. Buradan indirebilirsiniz.
Liberalizmin Ak Kitabı
1930 model bir ulus-devletin, bir “devlet babanın” çocuklarıyız. Son derecede “Millî” bir eğitim gördük, öğrenim değil. Hayatta işimize yarayacak meslekî bilgileri ya da eleştirel bir bakışı öğrenmedik “millî” okullarda. “Varlığımızı Türk varlığına armağan etmek” için eğitildik, eğilip büküldük.
Liberallerin dilinden düşmeyen “Bireysel haklar ve özgürlükler” bizim gibi Kemalist çamaşırhanelerde yıkanmış beyinler için çok yeni. Türkiye’de yaşayan insanların ulus-devlet boyunduruğundan kurtulmasında önemli bir rol oynuyor liberaller. Biz de bu kitapta liberalizmin temel tezleriyle uyumlu, bu fikir akımına doğrudan ya da dolaylı destek veren makaleleri birleştirdik. Buradan indirin.
Liberalizmin Kara Kitabı
Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirebilirsiniz.
Ey Kapitalizm! Kara Sevdam! / Charles Allen Scarboro
Ne gariptir ki Türkiye’de hemen her kesimden insanı kolaylıkla birleştirebilen bir slogan var: “Kapitalizme Hayır!”. İslâmcı, komünist, ülkücü, Kemalist… Yürüyüşler yapıyorlar. Seminerler düzenliyorlar. “Küresel sermayeye geçit yok!” . İşçilerin sömürülmesinden Afrika’daki açlığa, ortadoğudaki petrol savaşlarından dünyanın kirlenmesine kadar her taşın altından çıkan bir düşman bu. İyi ile kötü arasında bir çizgi çekmek, kötüleri “öteki tarafta” bırakmak… O kadar kolay mı?
“Ah keşke her şey o kadar basit olsaydı. Bütün kötülükleri içi kararmış birileri yapsaydı ve bütün mesele onları bulup yok etmekten ibaret olsaydı. Ne var ki İyi ile Kötü arasındaki çizgi her insanın kalbinden geçiyor. Kim kendi kalbinin bir parçasını yok etmek ister?” (Soljenitsin)
Okuyacağınız bu kitap insanların para ile, tüketim ile kurdukları ilişkiye ışık tutuyor. Charles Allen Scarboro’nun Karl Marx ve Max Weber’in fikirlerinden de isitifade ederek hazırladığı özgün bir çalışma. Scarboro İstanbul’da yaşayan bir Amerikalı. Akademik birikiminin yanı sıra kapitalizmin anavatanından gelmesi, “içimizde yaşayan bir öteki” olması bu kitaba ayrı bir lezzet katıyor. Buradan indirebilirsiniz.
Yazan:Ekrem Senai Tarih: May 17, 2012 | Reply
Ali Rebel bey,
Eleştirdiğim konulardan biri müslümanların sosyalizm şemsiyesi altına sığınmasıydı. Sağolun bu konuda açıklama yapmışsınız. Fakat tek sağır-anlamaz ben değilim herhalde. Çünkü herkes, bu grubun sosyalist İslam etiketiyle ambalajlandığını söylüyor. Belki bu konu üzerinde grubun tekrar vurgu yapmasına gerek var.
Sosyalist arkadaşlarda da, sizlerde de, hatta başka gruplarda da gözlemlediğim ortak bir şey var. Bu insani bir şey, haksızlığa karşı çıkıyorsunuz. Fakat bu durum kalbimizde şefkat yerine düşmanlığı ve biraz da enaniyeti arttırıyor sanki. Kat kat apartman dairesi alan hacı amcalar, evlerinin duvarları yükselen müslümanlar, ciplerle gezen tesettürlü hanımlar hakettiklerinden çok fazla nefretle karşılanıyor sanki. Bu yaklaşım birçok grupta var. Mesela adam, yanıbaşında 5 vakit namazında adamı beğenmez, gider ayyaş herifi över, göklere çıkartır, “ne var ki bir içkisi var, yoksa çok iyi insan” der. İyi de mehmet abide ne içki var, ne zina, onu neden beğenmiyorsun? Veya yanıbaşındaki Ali’ye değil de, Jack’e tebliğ yapmak nedense daha bir caziptir. Nitekim yurdumun Fadimesi yerine ukraynalı Helga’yı müslüman edip evlenmek daha bir makbuldür. Neyse konu dağılmasın.
İhsan Eliaçık bey’in bu sitede de birçok yazısını yayınladık. Bazı ayetlere getirdiği yorumlar hayranlık vericiydi hakikaten. Fakat sonra şunu farkettim. Bir çıkış noktasından dünyaya bakıyor ve Kur’an’ı da sadece oradan yorumluyor. Bu tehlikeli bir şey. Yani Kur’an’ın kelami tefsirini gördüm, tasavvufi tefsirini gördüm, ama “antikapitalist tefsir”ini ilk defa İhsan bey’de gördüm. Hilal Kaplan’ın sunduğu tartışma programında bu bakış açısı çok net ortaya çıkmıştı bilmem izlediniz mi?.
Her neyse, yaptığınız şey doğru. Haksızlıklara karşı çıkın, ama bunu adil bir şekilde yapın. Yani umreye gidenin düşmanlığını yapana kadar deveyi hamuduyla götüren adamlar var. Müslümana çatmak kolay, “hey gafil elindeki kitap ne diyor bak!” dersin hizaya getirirsin, şeytani bir zevki de var bunun. Biz müslümanlar müslümana din anlatmayı çok severiz hakikaten, camide çoktur gelir namazda nerede yanlış yaptığını anlatır sana. Babo beraber kılmadık mı, sen beni mi gözledin namaz boyu?… Müslümana tebliğ kolay velhasıl. Asıl sermaye sahipleri ise kapsama alanımızın dışında kalıyor. Tabi bu tebliğ biraz zor, çünkü ne hitap edeceğin vicdanı, ne onunla korkutacağın cehennemi, ne de Allah’ı var adamın. Fıkrada dediği gibi ona da Rıfailer baksın, ona da komünist arkadaşlarımız baksın diyoruz galiba.
Bir de şu Amerika düşmanlığı can sıkıcı. Tamam biliyoruz her kötülüğün kaynağı Amerika. Ama yani artık yeter bu kabak tadını da geçti. Bu eleştiriyi el Kaide de yapıyor. Yanlış değil eyvallah ama çözüm yok be kardeşim. Ne yapalım? Obama’yı öldürürsek iş düzelirse gidip birlikte boğazına sarılalım. Kapitalizmin karşısında tek sunabildiğiniz sosyalizm midir? Ya biri, ya diğeri midir?
İslam sadece müslümanların dini değil ki, tüm insanlara gönderilmiş din. Hz.Muhammed’in ümmeti de müslümanlardan ibaret değil. Tüm dünya onun ümmeti, ümmet-i davet de onun değil mi. Biz, bir şey söyleyeceksek tüm dünyaya söylemeliyiz. Hacı amcayla, cipli bacıya tebliğ yapmakla olmaz sanki. Teorisyenlerimiz bunun mücadelesini versin. Onu bunu Karun, Firavun ilan etmekle iş bitecekse kolaymış be kardeşim.
Benim var çevremde cipli hatun ablalar, laz hacıamca da var, dört tane evi var kirada. Ağız burun dağıtalım abi. Kaynanam da dördüncü umresini yaptı geçen. Anne, o kadar parayı Suudilere verene kadar bir fakire versen de odun alsa, karnını doyursa diyorum, sen ne bilirsin ki onun manevi zevkini diyor. Ne diyeyim onun da hayatındaki en büyük zevk. Evde Kabe kanalı açık hep. “Öyle umrede ayak yıpratmakla olmaz bu işler!” diyesim var ama onun gözyaşı da bizde yok be abicim. Biz de parayı kitaba, kebaba harcıyoruz. Bizim zevk daha mı asil? Bilmiyorum vallahi.
Yazan:Ekrem Senai Tarih: May 17, 2012 | Reply
sosyalizm söylemi ile ilgili bir not:
Eliaçık’ın yazılarına göz gezdirdim. Hiç bahsedildiği gibi biz müslümanız başka bir şey değiliz demiyor. Baya sosyalizmi savunduğunu belirtiyor ve arkadaşlarından “yoldaşlar” diye bahsediyor. Ben ne Hz.Peygamberin, ne de Ebu Zer Hz.’nin kimseye yoldaş diye hitap ettiğini duymadım, yanılıyor muyum?
Yazan:simurganka Tarih: May 17, 2012 | Reply
ne cabasi yahu? kendi kendinize gelip yorum yazdiniz. cevabini aldiniz. davetiye gondermedik ki. bir daha yorum yazmassiniz olur biter. o fotograf konusunda da haksiz oldugunuz ortaya cikti zaten.
sizin için yazmamıştım.bana o zaman eliaçığın amacını politikalarını fikirlerini sen anlat diyen arkadaşaydı mesajım.neden üstünüze alındınız anlamadım.haksız olduğum nasıl ortaya çıkmış onu da merak ettim şimdi.
Yazan:simurganka Tarih: May 17, 2012 | Reply
buyrun.eliaçığın ağzından dinleyebilirsiniz.
Yazan:Bu İslâm'ı tahrif etmektir! Tarih: May 17, 2012 | Reply
İhsan Eliaçık bu kayıtta bir hadise takla attırıyor: “ölmeden önce ölünüz”. Gerçekte bu hadis büyük cihadı yani nefs ile mücadeleyi anlatır. Eliaçık ise 3cü dakikada (bence) korkunç bir günah işliyor. Zira peygamberlere söylemedikleri sözleri isnad etmek çok tehlikelidir.
Yazan:Rahmi S. Tarih: May 17, 2012 | Reply
Artik lafi uzatmadan soyleseniz nasil olur? I.E. veya sizin arzuladiginiz duzen nedir?
Yazan:Ekrem Senai Tarih: May 18, 2012 | Reply
Kur’an’ı sosyalizm perspektifinden tefsir etmek nasıl bir cinnettir İhsan Eliaçık’tan birkaç örnek:
– “Şu ağaca yaklaşmayın” diye Hz.Adem’e yaklaşmaması emredilen ağaç mülk, mülkiyetmiş! Delili de şu: Ağaç dediğin şey yaprağı, dalı, kökü toplayan şeymiş. Tabi Allah neden biriktirmeyin yerine sembolizm kullanıp ağaca yaklaşmayın demeyi seçti tam bir muamma.
Devam edelim:
– ““Cennette açlığın, çıplaklığın, susuzluğun ve güneşin sıcağında yanmanın olmaması”, açlığın, yoksulluğun, evsizliğin, çaresizliğin, temel yaşam araçları kıtlığının ve güvensizliğin olmaması, bütün bunların sorun olmaktan çıkarılması, barış, kardeşlik, adalet, esenlik, sevgi, merhamet ve paylaşım yurdunun kurulması demektir. ” demekmiş ! Anlayacağınız cennet bu dünyada. Amaç da yoksulluğun ortadan kalkıp refah içinde yaşamak! Marx da Kur’an’ı tefsir etseydi ancak böyle ederdi herhalde. Devam edelim:
– Salih (AS)’ın devesi ortak mülkiyet, Hz.Musa’nın dört parçaya ayırdığı kuş birleşen proleteryaymış (o mustazaaf demiş, öyle deyince maksat anlaşılmıyor tabi)
– Cinler yapı ustaları, ifrit de ustabaşıymış. Ama “cinleri ve insanları Allah’a ibadet için yarattım demek” ayetindeki cin başkaymış. O, ins ü cin, gece gündüz gibi bir şeymiş. Delil mi? Yerini gösteremeyeceğim ayıp.
– Hz.İsa’nın beşikteyken konuşması “beşikten mezara kadar okuyunuz”daki gibi yani tüm ömrü boyunca anlamındaymış.
Ve daha birçok şey. Yani sanki Allah (CC) Kur’an’ı anlaşılmasın diye indirmiş. Her şey sembol. Her şey bu dünyaya ait, ne cin var, ne melek, ne cennet, ne cehennem. Edip Yüksel, “bir de Allah’ı marslı yapsaymış tam olacakmış” diye tweet’lemiş. Doğru söylemiş.
İhsan Eliaçık derin bir materyalizm batağına batmış. haberi yok diyeceğim ama insanın bunun farkında olmamasına imkan yok.
Kur’an ayetlerinin sembolik anlamları vardır ama tefsirde usuldür, senin verdiğin anlam ayetin görünen anlamını bozmayacak. Yoksa Allah sana doğrudan vereceği mesajı neden şifreleyip seni aldatsın? Kur’an-ı Mübin’dir o, apaçık kitaptır.
Yusuf’u kardeşleri kuyuya attı diyorsa kuyudur bu, “o kuyu değil sıkıntıdır” diye tefsir edemezsin. Dersen ki “o kuyudur, ama bize verdiği mesaj kabz halinde sabr etmek, Allah’ın nusretini ummaktır” dört dörtlük tefsir olur. İhsan Eliaçık bunu yapmıyor. Kafasındaki dünya görüşüyle Kur’an’ı yontup biçiyor. Kur’an oyuna gelmez. “Allah onu değil, bunu demek istemiştir” demek, Allah adına konuşmaktır. Bu ne cür’et yahu!
Yazan:MY Tarih: May 18, 2012 | Reply
Kur’an’daki semboller herkes herşeyi istedigi yöne çeksin diye konmamistir. Metafor / benzetme/ teşbih yoluyla anlatimin sebebini yine Kur’an söyler bize:
ben yine hüsnü niyetle bakayim, Ihsan Eliaçik ve anti-kapitalist ekibin kalbinde egrilik yoktur da… aklinda var bir yamukluk.
semboller zahirden batina intikal etmek için vardir. Meselâ “köpek giren eve melek girmez” hadisinin yorumu konusunda bir zamanlar bunlari demistik :
Sunuş: Alim yetiştiremeyen toplumlar cehaletin boşluğunu bile elde etmiyorlar. O boşluğu alimcikler dolduruyor. Zırvayla, safsatayla, soytarılıkla. Asırlar önce yetişen alimler bu gün neden yetişmiyor?
Alimciklerin sözleri
… Ve bir alimin sözü:
Hz. Musa ayakkabıları çıkar emrinden iki alemi [Dünya ve Ahiret] kalbinden at manasını anladı. Ayakkabılarını çıkararak zahiri emre uydu ve iki alemi terk etmekle de batıni emre uydu. İşte zahirden sırra intikal etmek budur. Rasullah’ın (S.A.V) “içinde köpek bulunan eve melek girmez” hadisini işitip de evinde köpek beslemeye devam eden ve “bu sözden murad zahir değildir, murad kalp evini gazap köpeğinden uzak tutmaktır. Çünkü meleklerin nurlarından hasıl olan marifete engel olur. Çünkü gazap aklı örten şeydir” diyenle; bu emre zahiren uyup kalpteki kötü huyları temizleyen ve “köpek yalnız surette köpek değildir, esas olarak mânâsıyla köpektir. O mânâ da yırtıcılık ve et yiyiciliktir. Şu halde kişinin varlığının ve bedeninin meskeni olan ev köpeğin suretinden uzak tutmak vacip olduğuna göre kalp evini -ki hakiki ve has cevherin meskenidir- de köpeğin şerrinden uzak tutmak daha önemlidir” diyen arasında fark vardır. Kim ki zahir ile batını birleştirir, o kâmildir. “Kâmil odur ki marifetinin nuru vera’ının nurunu söndürmez” sözüyle de bunu kasdetmişlerdir. Bundan dolayı kâmilin, kemâl-i basiret sahibi olmasına rağmen Şeriat’ın her hangi bir emrini terk etme konusunda nefsine müsamaha etmediğini görürsün. Burası öyle bir hataya düşme yeridir ki bazı sâlikler zahirî hükümler sergisini dürerek her şeyin mübah olduğu yanılgısına düşmüşler, öyle ki bazısı sırrının daima namazda olduğunu zannederek namazı terk etmişlerdir. Burası ibâhîlerden bazı ahmakların düştüğü bir hatadır ki bunlar “ALLAH bizim amelimize muhtaç değildir”, “Bâtın pisliklerle doludur, temizlenmesi imkânsızdır” gibi hezeyanlara tutunurlar. […] Bizim anlattığımız ise cins atın sürçmesi kabilinden, şeytanın aldattığı sâlikler hakkındadır. (Mişkatü’l Envar, Gazâlî Hazretleri)
*Müslüm, Tirmizi, Buhari
… Komşu mevzularda kitap okumak için …
Müslüman’ın Zaman’la imtihanı
Sunuş: Müslümanlar dünyanın toplam nüfusunun %20’sini teşkil ediyorlar ama gerçek anlamda bir birlik yok. Askerî tehditler karşısında birleşmek şöyle dursun birbiriyle savaş halinde olan Müslüman ülkeler var. Dünya ekonomisinin sadece %2-%3′lük bir kısmını üretebilen İslâm ülkeleri Avrupa Birliği gibi tek bir devlet olsalardı Gayrı Safi Millî Hasıla bakımından SADECE Almanya kadar bir ekonomik güç oluşturacaklardı. Bu bölünmüşlüğü ve en sonda, en altta kalmayı tevekkülle(!) kabul etmenin bedeli çok ağır: Bosna’da, Filistin’de, Çeçenistan’da, Doğu Türkistan’da ve daha bir çok yerde zulüm kol geziyor. Müslümanlar ağır bir imtihan geçiyorlar. Yaşamlarını şekillendiren şeylerle ilişkilerini gözden geçirmekle başlıyor bu imtihan. Teknolojiyle, lüks tüketimle, savaşla, kapitalizmle, demokrasiyle , “ötekiler” ile ve İslâm ile olan ilişkilerini daha sağlıklı bir zemine oturtabilecekler mi? Müslüman’ın Zaman’la imtihanı adındaki 204 sayfalık bu kitap işte bütün bu konuları sorgulayan ve çözümler öneren makalelerden oluşuyor.
İslâmcılık, Devrim ile Demokrasi Kavşağında
Müslümanca yaşamak için devletin de “Müslüman” olması mı gerekiyor? Bu o kadar net değil. Çünkü İslâm’ın gereği olan “kısıtlamaları” insan en başta kendi nefsine uygulamalı. Aksi takdirde dinî mecburiyet ve yasakların kanun gücüyle dayatılması vatandaşı çocuklaştırıyor ister istemez. İyi-kötü ayrımı yapmak, iyiden yana tercih kullanacak cesareti bulmak gibi insanî güzellikler devletin elinde bürokratik malzeme haline geliyor. 21ci asırda Müslümanca yaşamak kolay değil. Yani İslâm’ın özüne dair olanı, değişmezleri korumak ama son kullanma tarihi geçmiş geleneklerden kurtulmak. AKP’yi iktidara taşıyan fikrî yapıyı, Demokrasi-İslâm ilişkisini, İran’ı ve Milli Görüş’ü sorguladığımız bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.
Yazan:Kırımlı Tarih: May 18, 2012 | Reply
sosyalizme sempati duyan müslümanları Allah’a havale ediyorum. Akıl fikir ve insaf diyorum el insaaaaaf!!!
hiç mi tarih bilmezsiniz? hiç mi kitap okumazsınız? bu cahilliktir ümmetimizi yakıp kül eden. bari biraz gazete okuyun! alin bir gazete haberi
Yazan:S.D. Tarih: May 19, 2012 | Reply
Kapitalizme karşı olmak için böyle en fanatik sosyalist fikirleri benimsemek mi gerekirdi? Gerçekten çok yazık. İhsan Eliaçık’ı çok daha arif bir kişı sanırdım. Tefsir ile nasıl meşgul olur anlamıyorum artık. Kur’an-ı Kerim böyle çekiştirmeye maruz bırakılabilir mi? Ne kadar üzücü. Ekrem Senai Bey’in uyarılarına ve verdiği bilgilere özel olarak teşekkür ediyorum.
Yazan:Ali Rebel Tarih: May 19, 2012 | Reply
Eliaçığın ,ekibinin ve o kortejde yürüyenlerin ‘’ne istemediklerini’’ anlamanız için daha ne kadar yazı yazılmalı,daha ne kadar şey söylenmeli bilemiyorum ama size tavsiyem zihninizdeki peşin hükümlerinizden sıyrılıp yazılan-çizilen her ne varsa bir kez yetmezse (gerektiği halde) yüz kez okumanız.Tekrar etmek iyidir bakarsınız yargısız infazlarınız zamanla yok olur hem de daha insaflı kanaatler edinirsiniz.
Hedeflerinin belirginli meselesine gelince; Eliaçık ve ekibi bir parti kurmadı ki yada bilmem ne ideolojisinin bağrından çıkan x fraksiyon değil ki taktiği,stratejisi,programı ve nihai hedefi olmalı(?).Dost düşman rahat olsun şunun şurasında 2 yıldır o da SÜRELİ (aralıklı,devamlı da değil) olarak yayın yapılıyor + ara ara da aktivitelere katılıyorlar. Kimsenin güdümünde değil bağımsız olarak,düşüncelerini benimsemiş, toplasan 500 kişi bile asla etmeyecek (AKTİF) mevcudu var.Yazılarını okuyup sitesini takip eden,çıktığı tv programını da sonuna kadar izleyen ya da sempozyumlarına vakit ayırıp katılan kaç kişi var bilemiyorum doğrusu.
Hedef,amaç,gizli ajanda…. Siz bunları başka yerde arayın!
Birilerinin bilgisinin düzeyi hakkında ahkam veriyorsanız –hele de böyle herkesin her yazıyı okuyabildiği yerlerde– kendi bilgi düzeyinizi de göstermek zorundasınız.Madem İhsan bey sosyalizm’i bilmiyor siz anlatın bakalım neymiş?
Yukarıda isimlerini verdiğiniz ve en ılımlısının bile ‘’Stalinist’’ olduğu modellerin bir Müslüman evladı tarafından yine bu aziz toprakların insanlarına ve bütün şerefli İslam toplumlarına örnek olarak gösterilebileceğini mi düşünüyorsunuz?
Eğer sosyalizm yalayıp yutmuş olan(!) siz bunların arasından bir tercih yapıyorda bizi de sınama maksatlı bunları sıralamışsanız diyeceğim yok.
Breh Breh Breh! Sosyalizm otoritesi burada İslam bilginliğini de kimseye bırakmamış İhsan bey’i aforoz ediyor. Ne marxistler’e yaranıyor ne ulemalara… Bu tombul abimizin yatacak yeri yok valla!
Biri saf-kandırılmış der öteki ahmak öteki bilmem ne …. Muhterem çok bilen zat da ‘’acıyormuş’’! .Ne diyelim acıma duygularınızı bizde kullanarak harcamayın;;‘’gereken yerlerde,gereken derecede acınacak kişilere’’ karşı sarfedin. Bugün normalde acımanız gerektiği halde arkasına geçtiklerinizin (kişiler,kurumlar,sistemler) gerçek yüzünü görür de rüyalarınızdan uyanırsınız belki bu sayede.
Yazan:Ali Rebel Tarih: May 19, 2012 | Reply
@M.Y.
Üstteki satırlarınız yeterince akılcı ve hakkını haklıya teslim eder halde.Lakin kimseye olduğundan başka türlü eleştirel yaklaşmayınız, İ.E’nin anti-para gibi bir hareket çıkış noktası yoktur.Yazılarında böyle geçen bir ifade olsa bile bu ancak kapitalizm değirmeninde milyarların kanı canı pahasına saltanatına sürdüren ‘’hegomonik düşüncenin’’ simgeselliğini ifade etmek maksatlıdır.
Zenginliği,sürekli yığıp biriktirip başkaların üzerinde tahakküm aracı olarak kullanılma elverişliği olan ‘’para,mal,meta’’ üzerinden tanımlamak zorunluluğu var da biz mi bilmiyoruz? Yoksa böyle okumaları işmize geldiği gibi yapıp buradan aldığımız icazetle ‘’kitapta öyle diyor öyleyse dağılın’’ diyerek kaldığımız yerden devam etmek mi nefislerimizin hoşuna giden?
Alemlere rahmet gelen Peygamberimize indirilmiş ve insanlığın kurtuluşunun manifestosu olan bir kitap ZENGİNLİĞİ tek bir manaya sıkıştıracak kadar kısır mı bu kadar sığ mı? Yoksa bu sığlık bizim acizliğimizde mi ilaveten bu sığlığımızı Kur’an-ı Kerim’i derinlemesine değil kabaca değerlendirerek mi kapatmaya,noksan hallerimizi ve buna paralel giden yaşamlarımızı bu çirkin yolla mı mazur göstermeye çalışıyoruz?
Lütfen devlet dediğimiz ülke sathını aşıp dünyanın her bölgesine kadar kolu uzanan mekanizmayı bu kadar küçümsemeyin ve sanki kişiler değiştiği anda bir bütün olarak sistem kendini tasfiye ediyormuş gibi yazmayın.1.dünya savaşı sonrası her ülkenin payına düşen ’deli gömleklerinden’’ bizim payımıza düşeninde (tıpki diğer –izmler gibi) çıkış noktası tavandan tabana,gerekirse zor ile adam etmektir .Gerek şartlar gerekirse başka nedenlerden ötürü ‘’halk’’ bu çarpıklığa müdahale etmedi ettiyse de (son 10 yılı radikal bir dönüşüm olarak değerlendiriyorsanız eğer) geç kaldı.Çünkü sistem 80 yılda sağ-sol sünni-alevi demeden boyun eğmeyen ne kadar baş varsa bir kısmını kopardı diğer kalanına ise ‘’kendini sevdirdi’’ (yoksa chp gibi arkaik bir parti bu yy.da nereden ve kimlerden %25 üstü oy alabilirdi ki?)
Şayet ‘’bu devlete dokunmayın günü gelir başa geçer sizde kendi bildiğinizi okursunuz’’ diye bunları yazmışsanız,bu kadar devletçi ideolojiye evrilmiş insan varken ve bizatihi devletin devasa kuvvetli mekanizmaları yerli yerinde duruyorken bunun hayal olduğunu size söylemek durumundayım.
Yok bunu kastetmeyip kibarca ’Liberal değilsiniz sosyalist değil öyleyse ANARŞİSTsiniz’’ demek istiyorsanız kendi payıma değilim diyorum.
Durum tahlili yeterince var zaten,Bu yağmanın talanın dün karşısında olup bugün nasıl ve ne hallere gelenlerin değerlendirmesi yapılıyor.İbretlik onlarca yazı,haber var.Meraklısı baksın,araştırsın.
Bu topraklarda tüzük-program-ilkeler üçlüsünden oluşan uzun ve sıkıcı yazıların altına HEDEFLERİMİZ başlığı altında bir sürü saçma sapan olmayacak şeyi sıralayan onlarca parti var.Böyle sonuçsuz şeyleri tekrar edip ‘’Kardeşim programımız bu hedefimiz bu.Aidatını yatırıp zamanını hatta CANINI verebileceksen buyur partimizin kapıları sana açık’’ denmesini mi bekliyorsunuz? Bu kadar bürokrasi hevesli oluşunuza şaşırdım doğrusu.Kimsenin bu ülkede spontane hareketler oluşturup,çok gerekliyse ‘’program ve hedefini’’ zaman içerisinde tecrübe edindikleriyle oluşturmaya hakkı yok mu? (Bir de anayasamız neden bu kadar uzun ve anlaşılmaz,İngiltere gibi 10 madde koyalım olsun bitsin derler hey Yarabbim!)
Hem sonra bırakında insanlar içinden geçenleri,kendi iman ettiğine uygun olarak yazsın.Eğer ortada bir yanlış varsa diyelim ki ALLAH-EKMEK-ÖZGÜRLÜK diyerek Müslüman işçiler’e/ bugüne kadar 1 mayıs nedir bilmeyen kitlelere bir mesaj verilmek isteniyor bunun doğru ve etkili olup olmadığını zaman göstersin hayat göstersin.Orada olan ve olmayan herkes işe yaramayan ve bir çekim merkezi oluşturmaktan uzak gördüğü her türlü söylem’i en azından birebir tekrar etmemecesine bir süre sonra terk edecek dirayettedir zaten meraklanmayın. Oturduğu yerden ‘’hmm şu olmamış şunu şöyle yapsanız belki olur’’ türünden subjektif değerlendirmelerin bir anlamı yok.
Yazan:Ali Rebel Tarih: May 19, 2012 | Reply
@Rahmi S.
Sizin(sırf sözüm size değil elbette şahsınızın temsilinde böyle düşünen herkese) arzuladığınız yönde bir yanıt almadan içinizin yangını gitmeyecek anlaşılan onun için derdinize deva olacak bir cevap vereceğim çünkü İhsan Eliaçık’a yapılan bana da yapılıyor(hadi söyle söyle…onlardansın dimi ?)
Evet canım kardeşim biz nihai olarak <PROLETERYA DİKTATÖRLÜĞÜNÜ hedefliyoruz .Yolumuz Marx’ın diyalektik materyalizm’i,Yoldaş Lenin’in öncü partisinin taktikleriyle şekillendirdiği, aklın ve bilim’in aydınlattığı yoldur. Bu yolda düşen militan neferlerimizden aldığımız bayrağı emekçi halkımızın kurtuluşu adına zafere kadar her ne pahasına olursa olsun taşıyacağız.
YAŞASIN MARKSİZM-LENİNİZM,YAŞASIN DEVRİMİMİZ,ŞAN OLSUN PARTİMİZE!
Nasıl? İyi oldu mu? Ooohh be rahat ettim dünya varmış.
İşine bak şimdi Rahmi S.(ve diğerleri)!!!
Yazan:Ali Rebel Tarih: May 19, 2012 | Reply
@Ekrem Senai
Muhterem abim emin ol içimizde bir düşmanlık yada belirttiğiniz tarzda bir nefret olsaydı tepkilerimizde söylemlerimizde çok farklı olurdu.Bizi benzeştirmeye çalıştırdığınız ideolojilerdeki insanların ister gerçek ister sanal ortamlarında bulunup böyle durumlar hakkında nasıl konumlandıklarına bir de bizim üslubumuzun nasıl olduğuna bakmanız bile inanın sadece bu bile ne kadar AYRI olduğumuzu anlamanız için yeterli olacaktır.
Eliaçık ve diğerlerinin tarzı BİZİMKİLER’in alışmadığı bir tarz. Fakirliğin,yoksulluğun,ezilmişliğin sesi öyle yada böyle bugüne kadar seküler sosla servis edilen sol’dan geliyordu.Düşük asgari ücretten,geçim sıkıntısına,tersanelerde ölen işçilerden,taşeronlaşmaya bilhassa iş,işçi hayatı,emek dünyasını direkt ilgilendiren ne varsa hemen hemen hiç gündeme gelmedi sol haricindeki yerlerde bilhassa İslami kesimlerde. Görmezden gelmek,kadercilik oynamak,geçiştirmek,sineye çekmek… …. bunlar kabuklaşmış refleksler olduğu için ‘’farklı’’ olanın ürkütücü ve korkutucu olmasını doğal karşılıyorum.
Yaşadığım zamanda gördüklerim,yakın tarih için ise okuduklarım,muhtemel ABD karşıtı güçlerin mali-teknolojik-askeri-nüfuz edebilme kapasitesi v.b değerlendirilmeleri sonucunda her alanda tartışmasız bir numara olarak orayı(ABD) gösteriyor sayın senai.Ki özelde ben genelde İ.E ve çevresi,sosyalist sol’daki klasik her taşın altında ABD arama hastalığına da kapılmış değilim/liz.Zaten aşırı eleştiri de içerisinde trajikomiktir ama HAYRANLIK barındırır,ben/biz bu hataya düşmemeye çalışıyoruz.En güçlü,en etkili ve şer odaklarının ardını yasladığı bir yer olduğuna şüphe düşürmemekle beraber dünya ezilenlerin,garibanlarının kanını emenlerin İngiltere,Almanya,Fransa gibi başat kapitalistler olduğunu da söylemekten geri durmuyoruz.
Almanya demişken de özellikle ülkemizde neden hiç kimsenin tek kelime etmediğini,bu ülkenin her türlü bozguncu-şer ittifakının içinde nasılda yer alıp en az ABD kadar günahkar ve kalleş bir ülke olduğunu yazan bunun üzerinde duran olmayışına hayret ediyorum.
Bu BİZİMKİLER in işlettiği haber kanallarının birinde onlarca saçma programın arasında nihayet dediğim 1-2 program ÖMER ÖZKAYA adlı kişi –onunda bildiklerinin çoğu internette bir tıkla okuyabileceğiniz basit bilgilerdi ama olsun– Almanya ve döndürdüğü dolaplar hakkında konuştu,gerisi gelmedi elbette getirtmemişlerdir muhtemelen.
Araştırılırsa Almanyanın bu ülkede özellikle medya ve ticaret alanında ne kadar etkili olduğu ortaya çıkacaktır.
Hareketin- hele ki daha yeni– teorik açıdan elbette eksiklikleri olacaktır gelin bunları kimseleri ‘’münafık’’ ilan etmeden yapıcı olarak katkı vererek düzeltelim/tin. Entelektüel olarak desteklenmeye,daha çok şeylerin yazılıp çizilmesine farklı bakış açılarına,katkılara ihtiyaç var.Eğer ortada haksız yere Karunlaştırılan Firavunlaştırılan varsa o hatalarda düzeltilir,helallik dilenir merak etmeyin.Yalnız hata düzeltmeye gelenlerin ilk önce kendi özeleştirilerini vermeleri,DELİ/MECZUP/MÜNAFIK/SAPIK/BİDATÇI ilan ettiklerinden özür dilemeleri gerekmektedir.Yoksa kimse kimseyi dinlemez sadece DUYAR ve ümmetçe en büyük hastalık olan ‘’1000 parçaya bölünme’’ sürer.
Dediğim gibi her ne şekilde olursa olsun bizi benzetmeye çalıştıklarınızın aksine hiçbir kutsal amaç uğruna vandallığı(devrimci şiddeti)savunmayız/mam. Öyle bir sapmamız ve eylemimiz de olmadı çok şükür. Ha bu arada parayı güzel yere harcıyorsunuz,merak etmeyin İ.E.’de sizi bu konuda eleştiremez önce kendi göbeğine bak derler adama 🙂
Yazan:MY Tarih: May 20, 2012 | Reply
Eliaçık ve çevresindeki gençlerin bir aydın mesuliyeti içinde hareket etmesini isterdik. Sıradan bir insanın şikâyet edip durması, kahvede, otobüste yapılan siyasî dırdır… “N’olcek bu memleketin hayi yaw?” diye söylenip duran milyonlarca vatandaş var.
Halbuki Eliaçık gibi yazıp çizen, “münevver” olması beklenen bir insanın projeleri olmalı. Siyasî parti kurması şart değil. Tefsir yazacak kadar Arapça biliyor. Demek ki Müslüman âlimlerin mirasından yararlanabilir ve çevresini de aydınlatabilir.
Ne yazık ki yanıldığınızı söylemek zorundayım. Eliaçık’ın çok sayıda videosu ve makalesi var. Paranın kendisine karşı düşmanca bir söylem içinde. Aslında Eliaçık bu farkı anlamayacak bir insan değil. Yani cimrilik, müsriflik, gösteriş vs para ile işlenebilecek günahlar ile paranın eşitlenEmeyeceği gerçeğini. Ama bu konular üzerinde yeterince düşünmediği kanaatideyim. Yeterince okumadığı, tefekkür etmediği gibi bir izlenim veriyor. Gerek İslâmcı gerekse liberal aydınlara karşı yaptığı konuşmalarda fikirlerinin, argümanlarının olgunlaşMAdığı ortaya çıkıyor. Zira çok sayıda tutarsızlık var.
Mesele zenginliğin farklı mânâları değil. Mesele İnsan’a has olan ve insan davranışlarıyla izhar olan vasıfların (takva, ihlas, vicdan…) Para gibi bir maddede aranması. Daha önce de söylediğimiz gibi eşya iyi/kötü olAmaz. Bir bıçak … Elinizi de kesersiniz, ekmeği de kesersiniz, kendinizi bir mütecavizden korursunuz ya da haksız yere tecavüz edersiniz. KÖTÜ OLAN BIÇAK MIDIR yoksa insan davranışı mıdır? Eliaçık’in henüz zihninde netleştirmediği mesele budur. Bunun için sağlam argümanlar inşa edemiyor. Ama umutluyum yakın bir gelecekte yapabilir.
Size illa bir –izm yakıştıracak olsaydım bu yazdıklarınızdan sonra “nihilist” derdim. Ama demiyorum. Çözümün zor/uzak olmasından yola çıkarak “çözüm zaten yok, sen daha ne arıyorsun?” demeye getirmişsiniz. İster kemalizmi ya da Esed gibi bir zalim diktatörü devrilişıni, isterseniz ABD’yi zayıflatacak, hatta yok edecek bir devrimi düşünün. O devrimin olduğu/olacağı SIFIR ANINDAN itibaren yeni bir düzen kurmak zorundasınız. Sürekli devrim yapamazsınız. Bir devrimden sonra ise kurumları yerine oturtmak, devrimin kazanımlarını MUHAFAZA etmek gerekir. Bunun içindir ki devrimciler başarıye ulaşır ulaşmaz muhafazakâr olurlar.
Bu demek değildir ki herşey toz pembedir. Hiç bir devlet cici olmaz. Ama Kavram olarak “devlet” kavramını kötü ilân edemezsiniz. Bu cisimlere kalp vermek olur. Ne para, ne borsa ne de bürokrasi iyi veya kötü olamaz. Devrimler de iyi veya kötü olamaz.
Hayır. Ama benim yönelttiğim eleştiriye cevap vermek yerine karşı taarruza geçmenizden anlıyorum ki “kervan yolda düzülür” diyerek atılmışsınız ortalığa. Elle tutulur, ölçülebilir hedefleriniz yok. Şaşırmadım. Bütün solcu/sosyalist tayfa gibi siz de anti-akpcilik dışında bir şey üretmemişsiniz.
Hedef belirlemek neden bürokrasi olsun? Tam tersi. 40 kişilik bir piknik düzenlerken bile insan kaç araba lazım? Diye sormaz mı? Kaç ekmek? Benzin nereden alacağız? Mangal yakma imkânı olan yerler nereler? Bunları cevaplamadan pikniğe gidilir mi?
Siz kapitalizme karşı mücadele etmekten söz ediyorsunuz. Nasıl yapacaksınız? “…zaman içerisinde tecrübe edindikleriyle oluşturmaya…” Ben de tam bunu söylüyorum. Ne istediğini bilMEyen denizciye hiç bir rüzgâr yardım edemez. (fransız ata sözü)
Peki neden yanına “Peygamber – Peynir – Adalet” yazmadınız? Sloganınız yanlış demiyorum ki. Sloganlarla düşünmektir yanlıs olan. ALLAH C.C. akil vermis. Limon satarken bile insanlar daha fazla düsünüyor. Adam “çaya çorbaya limooon, her eve lazim” filan diyor.
Sanirim biz Müslümanlar “ALLAH-EKMEK-ÖZGÜRLÜK” gibi sloganlardan daha iyisine layik ve muhtaciz.
Yazan:MY Tarih: May 20, 2012 | Reply
unutmadan…
mülkiyet iliskilerinin yeniden düzenlenmesi önemli bir konudur. gerek siz gerekse Ihsan Eliaçik su meseleye açiklik getirmeli(siniz):
eger özel mülkiyet ve/veya üretim mallari mülkiyeti (tarla, fabrika, ticari vasita…) yeniden organize edilirse nasil olabilir?
bugünkü durum yani serbest piyasa size uymuyorsa DAHA AZ SEBEST bir piyasa tarif etmelisiniz. Karsi degilim. sadece soruyorum:
Eger tarla, fabrika vs üretim araçlari kismen veya tamamen kamulastirilirsa ne olur? her bir tarlaya ne ekilecegini, ürünlerin nasil hasat edilecegini, mahsulün nerede stoklanacagini, … tarif ve takip etmek gerekir. her bir tarla ve her bir fabrika ve hatta her bir kamyon, otobüs için bu yapilirsa çok büyük bir bürokrasi insa edilir. Komünist Rusya’daki durum buydu. petrol, kamyon ve bugday üretebilmesine ragmen halkina ekmek veremiyordu bu devlet. çogunlukla beceriksizlikten dolayi.
Oysa siz T.C. devletinin halihazirda çok büyük ve asiri güçlü olmasindan yakiniyorsunuz. Hakli oldugunuz bir çok konu var tabi. Bürokrasi yavas isler, politize olur, yani iktidar kilit noktalara bilgili ve çaliskan insanlari degil yandaslari koyar. Rüsvet, adam kayirma… Bunlar bürokrasi güçlendikçe artar.
Hatta kendisine “anti-komünist” diyen rejimlerde dahi bürokrasi böyle isler. Gerek ABD gerekse T.C.’de devletin müdahele ettigi her sahada rüsvet, kadrolasma vs sorunu vardir. Özetle, serbest piyasadaki mesele açgözlülük ise bürokraside yine insan tabiati olarak açgözlülük çikar ortaya. insan nefsi siyassetin bir parçasidir, Eliaçik bile anlayacak bunu bir gün 🙂
ne siz ne de Eliaçik bu konuda ciddi bir alternatif getirmiyor(sunuz) sadece sikayet, sikayet…
bildigim kadariyla piyasa ve bürokrasi disinda bir mülkiyet düzeni yok. Yani 2 yol var:
1) ya insanlari üretme, alma, satma konusunda serbest birakacaksiniz, devlet olarak vergi toplayip kollektif hizmet üreteceksiniz (savunma, egitim, saglik…) isçi haklari, çevre koruma vb konularda devlet olarak denetim yapacaksiniz.
2) Veya üretim, yatirim, ticaret… herseyi devlet yapacak. O zaman bir DEVLET MEMURU ORDUSU kurmak lazim. Islamci bir devlet kursaniz da degisen bir sey olmaz. Bu MEMUR ORDUSU’nu sevk ve idare etmek için ise ayrica bir MÜFETTiS ORDUSU kurmak gerek. Denetçileri de denetleyen, ve onlari da denetleyen devasa bir piramit ve en tepede hepsini denetleyen, ödül ve ceza dagitan, tanri-devlet, basinda da bir führer / Ayetullah / Basbug / ulu önder… her ne ise.
18ci asirdan bu yana bütün modern devletler bu ikisi arasinda gidip geliyor. tabi ikisini karistirip melez çareler bulanlar da var. Ama 3cü bir yol henüz görmedim.
iste Eliaçik’in ve arkadaslarinin kendi kendilerine sorma cesareti bulamadiklari soru bu. Bu konu üzerine düsünmedikçe olduklari yerde dönüp durmaya mahkumlar. vakit israfi. bu israfi da islam adina yaptiklari için Müslümanlari da rezil ediyorlar. ayetleri, hadisleri böyle çekip esnetmeye kimsenin hakki yok.
Evet, piyasa mi yoksa asagidaki resimdekine benzer bir bürokrasi mi? mikrofonu anti-kapitalist müslümanlara uzatiyoruz bir kez daha 🙂
Yazan:Ekrem Senai Tarih: May 21, 2012 | Reply
Ali Rebel bey,
Buna katılıyorum. Müslüman camia haksızlıklara karşı yeterince ses çıkartamıyor. Bu konudaki tavrınızı takdir ediyorum.
Bu güzel bir teşhis.
Benim endişem hareketin kullanılması. Bakın, AKP iktidarıyla birlikte bir şeyler düzelmeye başladı. Çok seslilik oluştu. İnsanlar, gruplar özgüven kazanmaya başladı. Çünkü özgürlük böyle bir şeydir. Ancak özgür ortamda herkesin sesi daha çok duyulur hale gelir. Bu artarak devam edecek. Daha ne fraksiyonlar göreceğiz. 28 şubatın tahribatı yeni yeni tamir ediliyor. Ergenekon süreciyle sabık devlet sahipleri büyük yara aldı. Çaresizlikle AKP’yi vurmak için ellerinden geleni yapıyorlar. İnsi ve cinni şeytanlar boş durmuyor, teorisyenleriçok güçlü, Ergenekonun 1 numarasını açıklıyorum: İblis 🙂 Ancak iblis düşünebilir çünkü rejimin devamı için kendi yazarlarını, askerlerini öldürmeyi, kendi vatandaşını düşman ilan etmeyi, başka ülkeyle savaşa girip bunu kendi vatandaşının üstüne bomba yağdırmak için fırsat bilmeyi, PKK’yla , Neoconlarla, mafyayla işbirliği yapmayı.
Bu “kullanılıyorsunuz” söylemi de hiç hoşuma gitmez. Tepeden bir bakıştır çünkü. Muhataba sen safsın, anlamıyorsun bak ben senden daha ileri görüşlüyüm demek gibi bir şey. Ama tedirginim. Bir şeylerin düzelmeye başladığını görüyorum ve buna engel olunmasına gönlüm razı değil.
Bu süreçte hareketiniz de düşmanca söylemler yerine yön gösterici, akıl verici, yönlendirici, eleştirici bir yaklaşım içinde olması daha isabetli olur diye düşünüyorum. Kimseye alet olmayın kardeşim, derdim bu.
Yazan:işçilere yetki verirsen böyle olur :) Tarih: May 21, 2012 | Reply
Deneyimli sendikacı ve ODTÜ öğretim görevlisi Yıldırım Koç, Epos Yayınları tarafından yayımlanan ve bugün piyasaya çıkacak Sendikada Yolsuzluk Yapmanın El Kitabı adlı çalışmasında yakın geçmişte sendikalarda yaşanan inanılmaz boyutlardaki yolsuzlukları anlattı.
RAKI ROKA DİYE FATURA EDİLDİ
Taraf’tan Ertan Altan’ın haberine göre; Sendikacıların renkli yolsuzluk yöntemlerine yer veren Koç’un yazdığına göre, bilinen bir sendika başkanı lüks bir restoranda eşiyle yediği “mavi ıstakozu”, işverenlerle yapılan bir görüşmede “yenmiş” gibi gösterdi. Pavyonlarda konsomatrislere ısmarlanan “artist şampanyaları” sendikaya fatura edildi. Faturanın üzerindeki “rakı” ibaresi ufak bir değişiklikle “roka”ya dönüştürüldü.
Koç kitabında, sendikaların genel kurullarında yapılan akıl almaz pazarlıklara da yer verdi. 1986 yılında Yol-İş Sendikası genel kurulu öncesi o dönem sendikanın genel başkanı olan Bayram Meral’e tutanaklı, imzalı bağlılık yemini sendikal tarihin en ilginç belgelerinden biri.
BAYRAM MERAL’E BAĞLILIK YEMİNİ
Yıllarca sendikal çalışmalarda yer alan Yıldırım Koç, özellikle görev yaptığı Türk-İş’e bağlı sendikalarda dönen dolapları, Sendikada Yolsuzluk Yapmanın El Kitabı adlı kitapta topladı. Koç’un kitabında yer verdiği “yemin tutanağı” sendikal tarihin en ibretlik belgelerinden biri olmaya aday. Türk-İş’e bağlı Yol-İş Sendikası’nın 19 Ekim 1986’da gerçekleştirilen genel kurulu öncesi yapılan liste pazarlıklarında sendikanın o dönem genel başkanı olan Bayram Meral işini sağlama almak için akıl almaz bir tutanağı imzaya açıyor. 22 şube başkanı tarafından imzalanan tutanakta şu ifadeler yer alıyor: “Yol-İş Genel Merkez Yönetim, Denetim ve Disiplin Kurulu üyeleri ile Üst Kurul üyelerinin tesbitinde Sayın Genel Başkanımız Bayram Meral’in liderliğinde tesbit edilecek sıralamaya göre oy vereceğime, delegelerime de oy verdirmek için ikna etmeye çalışacağıma; Allah’ım, kitabım, şerefim ve namusum üzerine yemin ederim.”
ADAY OLURSA 30 BİN DOLAR
Kitapta yer alan ilginç bir tutanak da genel başkan adaylığıyla ilgili. 1999 yılında Liman-İş Sendikası İskenderun Şube Başkanı Nedim Dişibüyük yeniden aday olmayacağına dair, genel kurulun başkan adayı Hasan Sadi Yüksel’le notere giderek bir tutanak tutuyor. Kitapta yer verilen tutanağa göre, Dişibüyük sözünde durmayıp aday olursa Yüksel’e 30 bin dolar ödemeyi kabul ediyor.
ISTAKOZLAR, ISTAKOZLAR..
Koç’un ismini belirtmediği bir sendikacının İstanbul’da çok lüks bir restoranda eşiyle birlikte yediği mavi ıstakozun sendikaya fatura edilmesi de kitaptaki dikkat çekici bölümlerden biri. Mavi ıstakoz ve çok pahalı bir şaraptan oluşan mönü, “işverenlerle yenen yemek” olarak faturalandırılıp sendika tarafından karşılanıyor.
BÜTÜN ŞEHRE ROKA MI ISMARLAMIŞ?
Bir yemek skandalı da Ankara’da yaşanıyor. Sendikanın muhasebe müdürünün önüne gelen faturada iki kalem yer alıyor: Yemek bedeli 100 TL. Roka bedeli 300 TL. Muhasebe müdürü, soruyor “Bu nedir? Bütün şehre roka mı ısmarlanmış?” Daha sonra fatura dikkatle incelendiğinde faturadaki “rakı” sözcüğünün “roka”ya dönüştürüldüğü fark ediliyor.
MERAL’E ÇİFTE MAAŞ
2002 seçimlerinde CHP listelerinden milletvekili seçilen Bayram Meral’in Yol-İş sendikasından danışmanlık ücreti almaya devam etmek için oğlu Mustafa Meral üzerinden sözleşme yapması da kitapta da yer alan bilgilerden. Sendikal bilirkişi raporlarına da yansıyan bu usulsüz uygulamayla Meral’e beş yılda toplam 434 bin TL ödendi.
ARTİST ŞAMPANYASI
Kitaptaki en dikkat çekici belge, Çimse-İş Sendikası’nın pavyon giderleriyle ilgili olanı. Çimse-İş Sendikası için Ankara Maksim Gazinosu tarafından kesilen faturaların açıklama bölümünde, “Duble rakı, meze ve şarap” yazıyor. Bunların altında da “Artist şampanyası” açıklaması bulunuyor. Artist şampanyası, gazino, bar, pavyon gibi eğlence yerlerinde konsomatris olarak çalışan kadınların erkeklerle sohbet ederken içtikleri içkinin adı. Tabii ki normal bir içkiden daha pahalı. Ankara Maksim Gazinosu’ndan alınan 006862 sayı ve 14.4.2006 tarihli faturayla duble rakı, meze ve artist şampanyası karşılığında 215 YTL ödenmiş. Artist şampanyası, 68 YTL, KDV de dahil.
Yazan:MY Tarih: May 21, 2012 | Reply
bütün isçilerin hirsiz oldugunu iddia etmek haksizlik olur. AMMaa… sendikalarin ahlak(-sizlik) riski gerçek bir risk. Neden bu isçiler ve eski isçiler sinif bilincine sahip degiller?
Marx ve sinif bilinci üzerine yazdigimiz bir makalede söyle demistik:
Devrimci ve anarşist Souvarine Germinal adlı romanda Emile Zola böyle haykırıyor öfkesini. Öfkesini haykırırken İslâmcıların da sıkça düştükleri fikrî bir tuzağa düşüyor:
Proletaryayı ve burjuvayı adeta iki farklı ırk gibi tasavvur etmek,
Fakirleri MUTLAK iyi sanmak, zenginlere ise adeta Şeytan rolü biçmek,
Devrim yoluyla mutluluk üretmeyi ummak.
Roman kahramanı Souvarine işçilerin “hak mücadelesi” dedikleri şeyin özünde adi bir kıskançlık olduğunu idrak ediyor. İşçilere hakaretler yağdırırken aslında gizli gizli kendi aptallığına kızıyormuş gibi geldi bana. Şöyle diyebilirdi meselâ:
Yazan:P.R.G. Tarih: May 21, 2012 | Reply
Sn Ali Rebel,
insan nereye gittigini bilmedigi trene biner mi yahu?
neyse… benim size sosyalizm dersi verecek vaktim yok, hic kusura bakmayin. ama MY’nin yazdigi bir kitap var: “Derin Marx” bu siteden indirip okuyun.
bir daha da Haritasiz yola cikmayin, cikanlarin pesine takilmayin 🙂
iyi okumalar
Yazan:Suna Tarih: May 21, 2012 | Reply
Musluman dirdir etmez, kafasini kullanir, care cozum arar. bulana kadar dua eder. bulunca hamd eder. bulamazsa sabreder.
ihsan eliacik ise “bir yikalim duzeni, bakalim arkasi hayrola” diyor. Allah akil fikir versin. Allah ibret alanlardan eylesin. ibret olanlardan eylemesin. adaleti savunacagim diye dinini bozanlardan hic eylemesin!!!!
Yazan:Ali Rebel Tarih: May 22, 2012 | Reply
@M.Y
Yukarıda bahsettiğim simgeselliğin üzerinde biraz daha durursanız belki İ.E’nin ‘’anti-para’’ görünümlü vurgularının hedefinin neresi olduğunu anlayabilirsiniz.Bireyselleşme çağının başladığı andan itibaren insanlık ahlakının (bizden ben e) radikal dönüşümünün en büyük sembolü(güç,nufuz,aklınıza gelebilecek herşey) ) PARA üzerinden resmedilmiştir. Her yazısında,her konuşmasında uzun uzadıya kapitalizm’in tarihsel sürecini anlatmak zahmeti yerine bilhassa takipçilerinin daha da kolay idrak edebilecekleri bir kısaltmaya yönelip bunun üzerinden yazmasında,kapitalizme ve onun zaman tünelinde hayatımıza getirdiklerine karşı çıkarken bunu iki kelimenin içine sıkıştırarak yazılarına anlatım kolaylığı sağlamasında bir anormallik yok.
Kaldı ki tamamen anti-para söylemi içerisinde olması böyle bir hareket için de manasızdır.Bu hem söyleyen hem hareket içinde olanlar için an itibari ile de çelişki yaratacak bir durumdur.Kimse kapitalist üretim ve dağıtım ilişkilerinden azade değil ki İ.E. kalkıp kalkıp ANTİ-PARACILIK oynasın! Hareketin içindeki insanların kişisel hayatları üzerinden bile onlarca aleyhte durum yaratacak olan şey,sloganlara da zarar verecektir zaten. Söylemlerde ne var? ? İnfak et,paylaş,dağıt. Neyi dağıtalım? ? Malımızı. Mal’a neyle sahip olduk/ona sahip olamayanlarda ne eksik? PARA!
Nasıl ki istediği hemen her konu hakkında,Kur’an-ı Kerimde açık bulduğu yerlerden (kendince elbette.Yoksa haşa öyle bir eksiklik yüce kitabımızda söz konusu olamaz) ayetlere farklı yorumlamalar getirerek adeta farklı dinler yaratmış hocalardan şikayet ediliyorsa aynı zaafı o hocalar kadar bile din bilgisi olmayan sıradan insanlarımızda da görmek mümkündür.Sanırım ‘’tuz bile kokuyor balık hiç durur mu?’’ olayı yaşanıyor toplumlarımızda.Elbette mesele zenginlik kavramının Allah kelamı olan kutsal kitabımızda farklı manalar ile bahsedilmesi meselesi değildir sadece.Asıl mesele insanlarımızın nefsan-i dürtülerinden -alnı secde görsün görmesin – bir türlü kurtulamamış olmasıdır.Kurtulamadığı gibi asıl felaket ayetleri de yapışıp peşinde sürüklemek bedbahtlığına girmesidir .Bu cüretkarlığın kaynağı hiç ölmez denilen ‘’serbest piyasa’’ düzeninden ve o düzenin başındakilerinin küstahlığından mı ileri gelmektedir bilinmez.
Sürekli eşya’nın kötü olamayacağından neden bahsediyorsunuz ki? Bıçak,çatal,testere,süpürge… böyle edilgen nesneleri ;uğrunda savaşlar çıkıp,cinayetler işlenmiş,kan akıtılmış ,varlığı-yokluğu ya da varlığının miktarı etiyle kemiğiyle bir insanın ‘’değerini’’ belirleyen para gibi bir ETKEN ’le nasıl aynı tutarsınız? ?(buradaki değer belirleyicilik elbette kapitalist dünyanın günümüz kokuşmuş-çürümüş değer yargılarının çerçevesi dışına çıkamaz amma hangimiz nasibimizi almıyoruz ki)
Bana ekmek bıçağının üzerinden yapılmış bir ekonomik tahlil, bıçak sahiplerinin oluşturduğu ayrıcalıklı bir sınıf gösterin bende bundan böyle parayı kibrit çöpüyle bir tutacağım söz!
Gerçekten oradan bakılınca nihilistmişim gibi görünmek rahatsızlık verici,böyle etiketlenseydim daha da huzursuz olurdum,Böyle bir şey yapmadığınız için teşekkür ederim sizin istediğiniz ölçütlerde taktik-strateji-program’ı olmayan ama ‘’ne istemediğini’’ net olarak anlatmış bir kimse nasıl nihilist oluyor anlamadım? Sırf kameralara gözükmek için o gün 1 mayıs’a gelen kişi bile kahvede oturup yemeğine-çayına okey döndüren bir kimseden daha manalıdır benim gözümde. Boş boş gezen, ne fiziken ne ruhen hiçbir aktifliği bulunmayan,dünyada ne olursa olsun herşeyi oluruna bırakmış milyonların olduğu bir ülkede bula bula benimi buldunuz HİÇÇİ olarak?
Size devlet denilen sistemli 7/24 faal mekanizmayı bu kadar küçümsememeniz gerektiğini ,sistemin kişilerin değişimiyle değil kuralların değişimiyle kendini yenileyebilirlik üzere kurulu olduğunu,bu kurallarında değişmesi için 80 yıldır yerleşik bürokratik ağırlığın sökülüp atılması gerektiğini ama bunun imkansızlığını yazmıştım.Devlet cicidir içindekiler yaramazlık yapar bu ona halel getirtmez zihniyetine ibretlik bir haber linki veriyorum.Buyrun fırından yeni çıktı;http://www.timeturk.com/tr/2012/05/21/bakan-sahin-light-militandim.html
(haberin ‘’DEVLETÇİYİM’’ başlıklı bölümünü bilhassa okumanızı rica ediyorum.Devlet kafasını koparamadığı insanları kendine benzetti derken ne kadarda haklıymışım.Kimi bakan,kimi doktor,kimi blog yazarı… hepsi üç aşağı beş yukarı aynı tekerlemeyi söylüyor)
Harpte değiliz sayın M.Y. rahat olun taarruz ne ola ki? Ne ‘’kervan yolda düzülür’’ kadar dağınık ne de ‘’İşçi sınıfı partisinin çekirdek profesyonel militanları öncülüğünde kurtuluş’a’’ kadar hiyerarşik ve merkeziyetçiyiz.
Hedeflerimiz deyip kağıt üstünde ülke kurtarmaktansa haber,yorum,eylemlerle nelerden rahatsız olduğumuzu,kimleri uyardığımızı anlatmayı ve bugüne kadar islami hassasiyetleri olup ta bu camianın görünmeyen kimi engelleri yüzünden emek dünyası hakkında tek laf söylemeye çekinen insanları için bir merkez olmayı yeğliyoruz.
Bizleri bir tuttuğunuz kimi sosyalist(hepsi de aynı şeyleri söylemiyor ama ağırlık olarak) kuruluşların darbecilik,cumhuriyet,laiklik,tek parti rejimi,yapılan güzel işleri takdir edip yapıcı davranabilme v.b. onlarca konu başlığındaki tutumlarıyla bizleri aynı kefeye koymanızın adına kısaca VİCDANSIZlık diyorum. Şu ya da bu İslami hassasiyetli (!) sermaye sahiplerine olan yakınlığınız bizleri her seferinde lacivert’e boyamanıza neden olmasın muhterem büyüğüm.Hadi onlar Allah’tan korkmasalar bizleri Moskova’ya kadar kovalayacaklarda…Siz bari beri durun.
Bir örnek vermişsiniz bu örnek bile tek başına sorunuzun cevabı olmuş.Eğer alışılageldik HEDEFLERİMİZ türünden maddeler sıralarsanız hemen peşi sıra;; Nasıl,Neyle,Kimlerle,Hangi metotlarla v.b. onlarca soru yağmur gibi yağmaya başlar ve eğer ciddi hedefler koymuşsanız bu soruların herbirine ayrı ayrı savunduklarınızla örtüşen cevaplar vermeniz gerekecek ki bu maratonuda tamamlamanız halinde ortaya koyacağınız şey legal/illegal partilerin koltuklarının altında taşıdıkları kitapçıkların aynısından farksız olacaktır..(içerik ne kadar farklı olursa olsun etrafınızdaki takipçilerinize ve potansiyellerinize diğerleriyle şekli benzerliği olan kurallar manzumesini gösterip benimsetmeye çalıştığınız an hem düzenin hem de onun getirdiği bıkkınlığın bir parçası oldunuz demektir ki buna kısaca –hele ki karşınızda %58 almış büyük bir potansiyel varken– adios amigos diyebiliriz)
Kuralcı,hedefçi,hiyerarşik örgütlenmeleri bir kenara bırakıp insanlara daha fazla serbestlik vermek yani klasik düzenin dışına çıkmak hem heyecanı kaybettirmez hem de hareketin kendi hatalarını görüp her an güncelleme yapabilmesini hareket esnekliğini sağlar.İnternetten parti kurulma zamanlarını yaşadığımız çağımızda bu serbestliğin –siz başıbozukluk ya da kakafoni de diyebilirsiniz– artık zorunlu olduğunu düşünüyorum.
Bunu ne kadar sürdürmeyi düşünüyorsunuz bilmiyorum ama gene de başlangıç evresindeki bir hareketin ‘’ilk deneyimi’’ olan bu sloganlarla ilgili gerekli düzeltmelerin yapılabileceğini,burada önemli olanın niyet belirtmek olduğunu tekrar etmeliyim.
Okuyunca bir çırpıda işi çözebileceğiniz sloganların yokluğundan çıkıp işi dalga geçmeye kadar vardıracaksanız söz veriyorum bir daha ki 1 mayıs ta bizzat ben ‘’KURU-PİLAV-CACIK’’ yazan bir karton hazırlayıp objektiflere poz vereceğim.Artık hem işi 2 dakikada çözüp olayı kavrarsınız hem de gerçekten dalga geçebileceğiniz bir argümanınız olur.
Halis duygularla yazılmış içinde ALLAH lafzı geçen cümleleri daha fazla dilinize dolamamanızi,eğer müslümanlar bundan daha iyisine layık ise-ki doğrudur-eli kalem tutan bir müslüman olarak elinizden geleni ardınıza koymayıp daha güzelini bize göstermenizi rica ediyorum.
Yazan:Ali Rebel Tarih: May 22, 2012 | Reply
@MY
Öncelikle şunu gözardı etmemek gerekir ki 19 ve 20 yy üretim biçimleri bunlardan kaynaklı dağıtım şekilleri ve en önemlisi toplum ihtiyaçları farklılaşmıştır.Birebir o devirlerde nasıl düşünülüp uygulanmış ise buraya getirip uygulamak hatalı olur. Keskin din karşıtlığından sonra ikinci nedenim de budur zaten, 1970 model sosyalist olmamak için.
Yaşadığımız yüzyılın en önemli farklılığı zihinsel emeğin kol emeğini yarattığı değer bakımından çok geçmiş olduğudur.Bu bir dizi sıkıntılar getirecektir.(herkesin zihinsel emek üretecek kadar eğitim alamaması,oluşacak işsizlik v.s.) Lakin hali hazırda iğneden ipliğe bütün üretim tek başına üretim yapan ileri otomasyon kullanılsa da;
– bu tezgahların bazı üretim süreçlerinde hala daha yetersiz kalmasından dolayı kol gücüne muhtaç olunması
-yine bu tezgahların tamir,bakım gibi ihtiyaçlarını kendi giderilemediğinden bu ihtiyaçtan hasıl olan 2. 3. 5. Ve sonsuz alt kademede üretim’e alan açılması ve bunun içinde yine yarı otomat ama yarı İNSAN gücüne muhtaç kalınması
-Kapitalist ülkelerde günden güne azalmakla beraber gelişmekte olan 3.dünya ülkelerinde kol emekçiliğinin ,teknolojik dönüşümü gerçekleştirmek için gerekli yüksek maliyetten ötürü hala daha önemini koruyor olması
‘ndan ötürü üretim ilişkilerini yine söylediğiniz gibi tarla, fabrika üzerinden değerlendirmek gerekiyor.
Eğer gün gelirde Batı gibi teknoloji-bilişim ağırlıklı üretim’e geçersek bölüşüm yöntemleri değişse de burada dikkat etmemiz gereken şey özünde aynı kalacaktır.O öz de hiçbir zaman çeşitli güçleri ardına alarak sözde serbest bir ekonomiyle kartel oluşturup ister para ister bilgi olsun hiçbir şeyi SAHİPLENMEMEK her zaman istifadeye açık,halk yararına kullanımda tutmaktır.
Her sosyalizm incelemesinde atıfta bulunulan parti ve seçkinler sınıfının yani nomenklatura’nın merkezi sistem masa başı fiyat tespiti ile reel hayatta karşılığı bulunmayan türlü girişimlerde bulunmasına aklı başında hiçbir birey sahip çıkmamaktadır.Deneyimlerde bunu göstermiştir. .Ama burada sizden ayrılabileceğimiz nokta merkezi sistemin üretim hacmi olarakta serbest piyasayla rekabet edemeyeceği yönündeki değerlendirmelerdir.SSCB ve doğu bloğunda 60’lı yıllardan 90 başlarına kadar yapılan üretim dünyanın geri kalan üretiminin neredeyse 2 katıdır.Komunist sistemin iflasından sonra Batı’lı şirketlerce satın alınan onlarca fabrika sadece ufak tefek birkaç değişiklikle üretime devam etmiş teknolojik yenilenme ihtiyacı duyulmamıştır.Demekki merkezi-planlamacı yönetim tarzı üretim kapasitesi/teknolojik rekabet bakımında hiç de verimsiz değilmiş.
Sorun burada paylaşım meselesindedir.Şu yazdıklarım tamamen kendi fikrimdir ‘’sadece sikayet, sikayet…’’ diyerek haklılığınızı biraz da teslim etmek gerek lakin dediğimiz gibi zaman içerisinde olgunlaşacak bir hareket olduğundan dolayı belki de İ.E ve ekibinden ‘’hadi bu sistem yıkıldı ya bundan sonra ne olur’’ a cevap olabilecek bir yazı okumadım ama genel bir çerçeve de çizildiği de muhakkak.
Genel olarak devlet denilen organizasyonda düzeltilmesi/olması acil gerekenler(sadece çalışma hayatı üzerinden yazacağım yoksa Kürt sorunundan tutta Din özgürlüğüne,bireysel haklardan bilmem nerelere kadar onlarca şey var);
-Eğitim,Sağlık gibi temel insani hizmetlerin mümkün mertebe ucuzlaştırılması,her kademeden insanın en iyi kalitedeki hizmete ulaşabilirliğinin sağlanması
-Her insanın insanca yaşama hakkına devlet eliyle ve özel şirketlerin teşvikiyle tecavüz edilmesine son verilerek yine aynı devletin kendi koyduğu fakirlik/yoksulluk sınırına uygun olarak reel ücretlerin en azından o seviyeye yükseltmesi
-Üretim sahalarında işçi sağlığı,can güvenliği ,sosyal hukuku açısından uluslararası kabul görmüş standartların ivedilikle sağlanarak (çalışma saatleri,tatil saatleri,mesailer,sigorta yatırılması,kıdem tazminatlarının düzenlenmesi) tavizsiz bir biçimde uygulanması
-Bürokrasinin tepe kadrolarının girişimleri veya gözyummasıyla artı değer sömürüsü sayesinde verdiğinin kat be kat fazlasını kazanan zengin takımından toplanılamayan vergilerin telafisinin fakir’in sofrasındaki ekmeğin azaltılmasıyla giderilmesi uygulamasına direkt son verilmesi
-Kendini sosyal devlet olarak tanımlamanın bir gereği olarak yardıma muhtaç olan tüm vatandaşlarına el uzatılarak,durumlarının iyileştirilmesi ama bunda da aşırıya kaçıp bireyi hazırcılığa itmeden onun topluma kazandırılması
olabilecekken
Özel mülkiyete sahip (üretim araçlarını kastediyorum.Fabrika,atölye v.s.) zenginlerden de;
-Var olan kazançlarını ister repo,faiz isterse faizsiz bankacılık adı altında arttırma yoluna gitmeden gerek çalıştırdıkları işçilere gerekse çevrelerindeki yoksullara MAKUL MİKTARLARDA İNFAK etmeleri;
a)İfrat-Tefrit ‘e düşmeden ne çalışanlarını artık çalışmalarına ihtiyaç duymayacak kadar imkana boğmak ne de çevrelerinde ki işsizleri hazır yiyiciliğe alıştıracak hale getirmek
b)İfrat-Tefrit’e düşmeden ne çalışanları çalıştığı halde işsizmiş gibi maddi sıkıntıda bırakmak ne de çevrelerindeki yardıma muhtaç insanları unutmak……
–İNFAK yoluyla nakdi yardım yaptığı muhtaç kimselere durum ve kapasiteleri elverdiği ölçüde iş sahası açmaları
Bu dengeyi gözetirken bir yandan ;
-Ülkesinde ve dünyada özellikle islam alemindeki sıkıntılar ortadayken ihtiyacı olmadığı halde ekstra harcamalar yapmaktan kaçınmaları,lüks tüketimi bırakmaları
-Boş zamanlarını dinlenmeye,kendine ayırmak yerine elinin uzanabildiği yere kadar ihtiyaç sahibi insanların derdine koşmaya ayırmaları,zihinsel konforu terketmeleri
–(gerçi bu her bireyden istenendir ama) )menfaatini öncelemeyerek yapılan haksız uygulamalara HER KİM OLURSA OLSUN karşı çıkmak,iştirak etmemek.
İstenebilir.
Bu saydıklarımla belki yana yakıla aradığınız 3.yol ‘u inşaa edemeyebilirsiniz lakin en altta boğulanlara karşı epeyce önemli bir soluk borusu da açılabileceğini düşünüyorum. Hem sonra bunca yıldır uluslar arası sistemde yer alıp ekonomik bütün ilişkilerini buna göre kurmuş bir ülkede hemen bir sihirli değnekle herşeyi değiştirebiliriz demek te saçmalıktır,böyle bir reçete aramakta .Yapılacak ilk iş varolan zulüm sisteminde mümkün olabildiği kadar gedikler açıp insanlara farklı birşeylerin de olabileceğini gösterebilmek daha sonra ortak akılla yeni sistem inşaasına başlamaktır.
Kapsamlı bir birliktelik,her seviyeden insanın katkıları olursa Kapitalizme de Sosyalizme de veya 2’sinin karması rejimlere teşne olmadan nice 3.yolların oluşturulabileceğine inanıyorum.Ama dediğim gibi hareketin burada ulaşabileceği ve fikrini danışabileceği insan sayısı çok önemli ve elbette o insanların ‘’niyetleri’’de…
Yazan:Ali Rebel Tarih: May 22, 2012 | Reply
@M.Y.
Kaç defadır aynı şeyi okuyorum.Neymiş müslümanlar rezil oluyormuş(???) Açığı çok olan rezil olur muhterem M.Y. Oysa bugüne kadar;
-Bir başat kapitalist için bir başka sistemin liderine karşı sınır bekçiliğini yaparken,onun ihtirasları uğruna ölürken (Kore savaşı mesela)
-Müslümanların namusuna,fikrine,izzetine karşı çıkan hükümetleri başa getirirken ya da onlara sesini çıkarmayıp tek yumruk olmazken,pısıp ‘’statükoyu’’ yalamakla onu revize etmeye çalışırken
-Her seferinde Batı’nın zalimliğini diline dolayıp fırsat bulduğunda zulümde de,sömürüde de hatta nankörlükte de onu bile fersah fersah geride bırakırken
-Tarihinde(ÖZELLİKLE SİYASAL) bu ve bunun gibi nice yüz kızartıcı olay var iken ve bir tanesi için bile özeleştiri vermeyip,pişkinlikle yaşamına devam ederek bir de etrafına akıllar dağıtıyorken
Siz kimin rezilliğinden bahsediyorsunuz? Yoksa dolmabahçe’de Türkiye ye ‘’cinsel ihtiyaçlarını karşılamak’’ için gelmiş ABD askerlerini protesto etmek için gelenleri öldürtmek üzere kışkırtan ve şu anda hala daha FAAL olan birileri ve bunların benzerleri ‘’biz bu rezilliklerden utanç duyuyor özür diliyoruz dedi’’ de biz mi pir-u pak cemiyetimiz’e leke getiriyor muşuz? Geçelim bunları Allah aşkına!
Öyle iki ayrı dünyaların insanlarıymış gibi düşünen yok .Aynı ailenin içerisinde bile hem burjuva olan(ister küçük ister büyük farketmez) hem satacak emeğinden başka bir şeyi olmayan İşçi olan niceleri var.Kaldı ki ülkemiz Marx’ın devrim beklediği kapitalist ülkelerdeki üretim şekline ne dün sahipti ne de bugün.Onun için sınıf ayrılıkları TEORİDE gibi keskinleşmediğinden normal sosyalist devrim programına sahip hiçbir Komunist örgüt burada Sosyalist devrim yapama(z)dı.
Amma! Keskin sınıf karşıtlıklarının olmaması aksine girift ilişkilerin yoğun olması demek zengin-fakir ayrımından kaynaklanan ve gün gittikçe artan sosyal-kültürel uçurumun olmaması demek değildir.İyilik-Kötülük terazisini ; fakir-zengin bireylerin kişisel ahlaki referanslarının sorgulanmasına indirgemek yerine yaşam kalitelerinin (Eğitim,Sağlık,hayat standartları,…………. -aklınıza gelebilecek herşeyi koyabilirsiniz buraya-) sorgulanmasında kullanırsanız daha doğru GERÇEKler elde edersiniz. Zenginlerin hepsi kötü değil canım diyerek Fakirliğin altında maddi-manevi ezilenlerin ıstıraplarını hafifletmiş olmuyorsunuz maalesef.
Teori’de boğulup sağını solunu unutan,kağıt üzerindeki formüllerle gerçekleri karıştıran aydınlarımızın hepside ağzında pipo,taksim/cihangir güzeli olacak değil ya.Namazlı-Abdestli düşünürlerimizde aynı hastalığın üyeleri!
Yazan:Ali Rebel Tarih: May 22, 2012 | Reply
@P.R.G
Valla sizin gibi engin sosyalizm bilgimle birinin öbürünün devrimciliğini ölçeceğime meçhule giden bir tren’e binip uzaklaşmayı yeğlerim.Gerçi DERİN MARX’ı indirip okumuştum ve bunun yanında diğerlerini de ama genede tekrar edip okuyacağım.Tavsiyeniz için teşekkür ederim.
@Suna
Vay be başımıza taş yağacak! Bir kadın’dan dırdır etmememiz üzerine uyarı aldık.Desenize roller değişmiş kıyamet yakın.
Kafanızı kullanın yıktırtmayın kardeşim sizde! Bu kadar feryad ettiğinize göre sizde düzenin payandalarından birisiniz demektir.Söz, iktidarı alalım ilk yapacağımız iş sizin gibilerin ev,araba,bağ,bahçe neyi var hepsini kamulaştırmak olacak….
Gördüğünüz gibi aramızda dost olmak için bir neden yok ya bizdensiniz ya kara toprağın ! 🙂
Amin(Ama devrim olsun bu dua işine de bir çeki düzen vereceğiz meraklanmayın 🙂 )
Yazan:Ekrem Senai Tarih: May 22, 2012 | Reply
Bu itham çok yakışıksız olmuş. Burada kimseye yalakalık yapmıyoruz. Sermaye sahiplerinden de şimdiye kadar gram fayda görmedik. Bir kere reklam alalım dedik, adamlar paramızı vermedi. Bu site kendi yağıyla bile kavrulmuyor. Editörümüz, tek kuruş kazanmadan sürekli cebinden harcıyor. Muhtemelen İhsan bey’in ekibi yanımızda “Kârun” gibi kalıyordur:). Sermaye sahibi müslümanların genelde kendi camiaları oluyor, kendi yayın organları, TV’leri, radyoları bulunuyor. Cemaatleşmek güzel ama ne yazık ki bir taraftan da ister istemez kendinden olmayanı dışlayıcı bir hüviyete bürünüyor. Bize çok ithamlarda bulunuldu. Sorosçu, Fethullahçı, Amerikancı, vs. Allah aşkına birileri söylesin ne yapmak, hangi formu doldurmak lazım bunlardan para alabilmek için?
Türkiye’de gelenektir, bam teline dokunduğunuz zaman adamın kesin arkamızda birileri vardır onlar namına konuşuyoruzdur. Yahu şu sitede yıllardır yazdıklarımızdan bir tek SAMİMİ olmayan bir satır bulun çıkartın. Şairin dediği gibi “samimiyeti bir tek hüneri…”.
Eğer şu sanal alemde hiçbir maddi beklenti olmadan, reklam almadan, sponsoru olmadan, sadece Allah rızası için yayın yapan bir site varsa o da Derin Düşünce’dir. El insaf!
Yazan:Ali Rebel Tarih: May 22, 2012 | Reply
Ekrem bey
Oradaki ”yakınlık” tan kasıt hissi yakınlıktır,o insanların zihin dünyasını olumlayıp onun üzerinden bir savunma yapmaktır.Bunu kastetmiştim.Elimde bir belge olmadan kimseye maddi bir ilişki içerisine girdiklerine dair bir isnat yapamam elbette.Böyle anlaşıldıysam özür diliyorum.
Ne sitenin varoluşunda ne içeriğinde ne de yazarların ileri sürdüğü fikirlerde en ufak bir SAMİMİYETSİZLİK görmedim,asla böyle bir şeyde demek istemedim.
Yazan:MY Tarih: May 23, 2012 | Reply
Bu doğru ama hızlı bir kestirme. “güç,nufuz,aklınıza gelebilecek herşey” diye sayarken en mühim konu kimlik. Marlboro sigara içen ve ilk fırsatta köşeyi dönmek isteyen “işçi sınıfında” Eliaçık’ın özlediği bir sınıf şuuru yok. Çünkü para artık (sadece) ekmek almaya yarayan bir araç değil. Birisi olmak, bir kimlik sahibi olmak için para harcıyoruz. Modayı takip etmek, pahalı bir kol saati ya da lüks bir otomobil… Bunlar sadece rahat düşkünü insanların kusurları değil. Kimlik fakiri orta zenginlerin hatta fakirlerin de sorunu bu.
Biraz açayım müsadenizle. Eskiden marangoz Ahmet Efendi vardı. Keresteciye gider en uygun ağacı seçerdi. Günlerce uğraşır bir masa ya da dolap yapardı. Oturduğu semtte önemli biriydi Marangoz Ahmet. Yaptığı mobilyalara bakınca “bunu Ahmet yaptı” derdik. Öyle kaliteli çalışırdı, öyle adam gibi adamdı. Oğlu ona bakınca bir meslek görürdü, ama erdemli bir baba da görürdü. Dürüst, çalışkan…
Marangoz Ahmet’in oğlu Kenan bugün mobilya fabrikasında vida sıkıyor. 5 yıldır. 25 yıl daha kalsa yine yapacağı bu. Tabi yerini robotlar kapmaz ise. Kenan masa yapmıyor. Bazı masa modellerinin bazı vidalarını sıkıyor. Usta başı kontrol etmezse Kenan işten kaytarıyor. Kötü bir insan olduğundan değil. Kendisi ile emeğinin mahsulü arasındaki mesafe FAZLA arttı. Niye / Neye çalıştığını bilmiyor Kenan. Anlamadığı dev bir fabrikanın küçücük bir dişli çarkı o. Üretimine katıldığı modelleri mağazada görse tanımayacak belki. Çin’den ithal edilmiş masalar “bizimkiliere” o kadar benziyor ki. Normal. Aynı firma. Aynı lisans, aynı hammadde, aynı tasarım ve pazarlama…
Demek istediğim, Maragoz Ahmet’in ekmeğini (=parasını) kazanma şekli ona bir kimlik veriyordu. Çırak idi, kalfa oldu, şimdi usta. Marangoz Ahmet hasta olsa bütün mahalle bilirdi. Kahvede, berberde bir ADAM idi bizim Marangoz Ahmet. Ama onun oğlu işçi Kenan anonim. Değil hastalanmak, ölse kimsenin umurunda değil. Öğleden sonra bir başka vida sıkıcı koyacaklar yerine. Kenan AVM’lerde gezerken de anonim. Kimliksiz. Onun için Kenan Rolex veya Cartier saat almak istiyor. Alamazsa çin malı taklidi de olur. Kenan Marlboro içiyor. Bazı günler Türk olduğu için Ermenilerden nefret eder. Bazen de Fenerbahçeli olduğu için Galatasaraylıları dövmeye gider. Kenan otomobil sürerken erkek olur, kadın şöförlere sataşır. Almanya’daki akrabalara özenir. Ama Avrupa’ya, Hristiyanlara söver her gün.
Kenan’ın içi boş. Kimliksiz. Onun için Para ile doldurmaya çalışıyor içini. Kenan yedikçe acıkıyor. Bunun içindir ki maç biletlerine harcanan milyarlar (PARA) ile yetimhanelere yapılan yardımı (PARA) karşılaştırdığımızda %99 Müslüman bir ülkede yaşadığımıza inanamıyoruz. PARA’da sapıklık yok, PARA ile kurulan alakada bir sap-KIN-lık var. İhsan Eliaçık eski bir makalesinde (PARA TANRISI) bunu güzelce anlatıyordu.
Fakat bu kimlik boyutu İhsan Eliaçık ve takipçilerinin (henüz) anlamadıkları şeylerden biri . “Kapitalizme HAYIIIIR!!!” demekle kurtulamayız kapitalizmden. Müslüman gençlere “birisi” olmayı, “adam gibi adam” olmayı sağlayan fikrî ve vicanî bir zemine ihtiyaç var. (Kanaatimce) İslamcılık değil İslâm’a ihtiyaç var. Gönenli Mehmet Efendi Hazretleri’nin buyurduğu gibi İslâm’ın reforma (veya sosyalizme/liberalizme) ihtiyacı yok, Müslümanların kendilerine çeki düzen vermeye ihtiyacı var.
Para – Kimlik -Kapitalizm iliskisi üzerine Müleyke Barutçu tarafindan hazirlanmis güzel bir kitap:
Ey Kapitalizm! Kara Sevdam! / Charles Allen Scarboro
Ne gariptir ki Türkiye’de hemen her kesimden insanı kolaylıkla birleştirebilen bir slogan var: “Kapitalizme Hayır!”. İslâmcı, komünist, ülkücü, Kemalist… Yürüyüşler yapıyorlar. Seminerler düzenliyorlar. “Küresel sermayeye geçit yok!” . İşçilerin sömürülmesinden Afrika’daki açlığa, ortadoğudaki petrol savaşlarından dünyanın kirlenmesine kadar her taşın altından çıkan bir düşman bu. İyi ile kötü arasında bir çizgi çekmek, kötüleri “öteki tarafta” bırakmak… O kadar kolay mı?
“Ah keşke her şey o kadar basit olsaydı. Bütün kötülükleri içi kararmış birileri yapsaydı ve bütün mesele onları bulup yok etmekten ibaret olsaydı. Ne var ki İyi ile Kötü arasındaki çizgi her insanın kalbinden geçiyor. Kim kendi kalbinin bir parçasını yok etmek ister?” (Soljenitsin)
Okuyacağınız bu kitap insanların para ile, tüketim ile kurdukları ilişkiye ışık tutuyor. Charles Allen Scarboro’nun Karl Marx ve Max Weber’in fikirlerinden de isitifade ederek hazırladığı özgün bir çalışma. Scarboro İstanbul’da yaşayan bir Amerikalı. Akademik birikiminin yanı sıra kapitalizmin anavatanından gelmesi, “içimizde yaşayan bir öteki” olması bu kitaba ayrı bir lezzet katıyor. Buradan indirebilirsiniz.
Yazan:MY Tarih: May 23, 2012 | Reply
Bir şeyi hızlı anlatırken (=?anlatım kolaylığı) sloganlaşma tehlikesi hep vardır. Sloganlaşan fikir hareketleri takipçilerini de makineleştirir. Onlar artık birer otomat gibi her habere, her olaya öngörülebilir tepkiler vermeye başlarlar.
Bi iş kazası mı oldu? “Pis kapitalizm, devlet uyuyor mu?”
İyi ama sen daha dün “devlet fazla güçlü” diye yakınıyordun. Müfettişi, polisi, kanunu, mahkemesi ile bir (hukuk) devleti lazım değil mi? İşçilerin haklarını kim koruyacak yoksa?
Yazan:ne şimdi bu Tarih: May 23, 2012 | Reply
yazıyı beğenmedim uyumaya devam edin.
Yazan:Ali Rebel Tarih: May 26, 2012 | Reply
@M.Y.
Kapitalizm eleştirilerinin tamamına yakınında (bu eleştiriler) yüzeysel ele alınırsa kolayca görünecek ‘’ bir bireyin/grubun menfaatini başka bir birey/gruptan her ne pahasına olursa olsun üstün tutması, öncelemesi’’ anlatımlarından daha önemli olanı (eğer biraz derinlik varsa yazıda elbette) kapitalizm’in içine soğurduğu her nesneyi(canlı-cansız) her değeri(eski-yeni) ‘’ŞEY’’leştirme tehlikesine yapılan vurgulardır. Yukarıda verdiğiniz örnekten yola çıkarak geçmiş zamanlarda kişilerin bireysel yetenekleri üzerinden(ağırlıklı) yol alan üretim tarzının yarattığı kendine has sosyo-kültürel durumun kayboluşunun(bireylerin önemsendiği) otomasyon ağırlıklı üretim tarzı’nın gelişimiyle doğrudan alakalı olduğunu ve bu yeni durumunda nev’i şahsına münhasır bir sosyo-kültürel tarz yarattığının da(önemsizleşme) bir gerçek olduğunu söylemeliyiz .
Bencilleşme=Yüksek teknolojili üretim vurgusu benmerkezciliğe eleştiri getirenlerin bu çarpıklığı yaratan neden olan üretim tarzına(Kol gücüne ihtiyaç duyulmayan) karşı çıktığı anlamına gelmesin sakın.. Az kişi ile veya hiç insana ihtiyaç kalmadan yapılabilen üretim modeli belki de Marksistler için Komunizm’in gelebileceği son noktada sayılabilir.Nitekim Marx’ın hayalindeki yeryüzü cenneti de hemen hemen çalışmadan yada çok az çalışarak refahın ve bolluğun her yerden taşacağı ve herkesin ‘’İHTİYACINA GÖRE’’ her şeyden istifade edebileceği bir yer değilmiydi? Eee insanın neredeyse hiç çalışmadan yada bir hobi rahatlığında çalışacağı bir zamanda, onca nimetin varlığı nasıl sağlanacak? Günümüzdeki ve gelecekteki üretim hacminin dünya ihtiyacının 10 misli üretim yapabilecek seviye gelecek olmasının taa o günlerden itibaren birkaç eksik hariç tahmin edilebilmesini ben (Marksistler in Marx’a adeta bir mesih gibi davranmasından farklı olarak) Marx’ın bilgeliğine,ileri görüşlülüğüne bağlıyorum.
Lakin bu öngörü üzerine inşaa edilmiş hareketlerin(20.yy Sosyalist denemeleri-diğer ülkelerde onlardan esinlenen devrimci örgütlerin programları v.b.) ‘’bu yüksek üretim le yaratılacak zenginliğin bölüşümü merhalesinde insanlığa yardımcı olacak; vicdan,merhamet,adalet gibi yüce vasıfların içinde eridiği DİN olgusundan uzak durmaları hatta onu yok etmek üzere mücadele etmeleri nedeniyle’’ hep bir kanat’ı kırıktı/kırıktır. Kırık kanatla ancak 45-50 sene uçabilmiş ve gövdesi/tüyleri ne kadar allı pullu olduysa da 1989 Kasım ayında Berlin semalarında yere çakılmıştır.
Ne geçmişin insanlığa sadece üretim-bölüşüm ilişkileri çerçevesinden bakan,manevi yönü eksik determinist soğuk mantığıyla(Komunizm) bakmalı hayata ne de günümüzün hiçbir şeyi umursamadan onca haksızlığa uğrasada adeta narkozlanmış gibi yaşayarak sadece şekli ibadetlerle birşeyleri halledeceğini zanneden gerçeklerden kopuk bir din anlayışıyla(vicdanlı kapitalist) yaşamalı. Nasıl ki yarın üretilecek çok çok ileri bir teknoloji Pc bile 2 asır önce bulunan elektriğe gene muhtaç olacak ise bizim de daha iyi bir dünya için tasarlayacağımız hiçbir ‘’3.yol’’ %100 anti-kapitalist veya anti-sosyalist olamayacaktır.Gene bu iki ana akımdan etkilenecektir.Onun için keskin söylemlerde(İslam kurallarının reformuna ihtiyaç yok ama getirdiği hükümlerin yorumlanmasında ve pratik uygulamalarında bu 2 ana akımdan etkilenme durumu var) bulunmak yersizdir.
İnsan merkezli hizmeti tek hedefi yapmış ve ona göre yapılanmış organizasyonlarla; hantal,insan hayatlarından daha yüce değerleri ve menfaatleri korumayı amaç edinmiş adına devlet denilen günümüz yapılanmalarını hangi alaka ile kıyasa tutuyorsunuz?
Başınıza kaç defa iş kazası geldi bilemeyeceğim ama diyelim ki bacağı kopan bir işçinin o an itibari ile ‘’ bu devlet kapitalist zaten ondan bir yardım beklemeye gerek yok.Maddi-Manevi zararımı tazmin edebilmem için onun yıkılmasını beklemek en iyisi’’ demesini mi bekliyorsunuz?
Yoksa İ.E ve takipçilerinde eksik olduğunu söylediğiniz sınıf şuuru bu mu? (Allah ta sizi güldürsün emi! 🙂 )
@Ekrem Senai
Bu endişenizde kesinlikle haklısınız.Son 10 yılda özellikle bazı kökleşmiş düşüncelerin ve onun üzerine bina edilmiş karanlık yapılanmaların yıkılması şer odaklarını çok rahatsız etti.Normal halde asla biraraya gelmeyecekleri insanlarla bile Ak Parti karşıtlığında bir araya gelmeye güya onların yanında olmaya başladılar.Aklı başında hiçbir kimsenin geçmişte onlarca kez gösterimde olan bu filmi tekrar izleyeceğini sanmıyorum.CHP’ye oy veren Alevi yurttaşlarımızı eleştiriyoruz Stockholm sendromuna girdiklerinden ötürü,aynı hatayı niye biz yapalım? Bu hareketin içerisinde de sapmalar,yanlış ittifakların parçası olanlar olabilir ama bunun yolu tek tek kişileri gösterip ‘’ bu adam sizi alkışlıyorsa kesin bir bit yeniği var’’ demek değildir. Kendine anti kapitalist’de dese önce müslüman olduklarını akla getirip varsa bir yanlışları iyi niyet göstererek eleştiri,katkılar verip yanlarında olmaktır.Her iki taraf arasında uzlaşmaz karşıtlıklar ve sert düşmanlıklar olursa bu itilafı dışarıdan rahatlıkla görenler tarafından -menfaati icabı- kullanmak maksatlı ‘’sızmalar’’ olacaktır zaten.
Yazan:MY Tarih: May 30, 2012 | Reply
Kapitalizm bir özne değil. Kapıkule’den ya da Çanakkale Boğazından geçip gelecek bir “Kapitalizm canavarı” yok. ABD’de yaşayan, puro içen, şişman ve güneş gözlüklü adamların yönettiği bir makine veya bir şirket, bir ordu değil kapitalizm.
Nedir? Siz pazara gidince 3 domates satıcısı görüyorsunuz. Fiatlar farklı. Bazısı biraz ezik. Siz en lezzetli domatesi en ucuza almak için bir karşılaştırma yapıyorsunuz. Bu sizin hakkınız. Domates satıcısı da elindekileri en yüksek fiattan satma arzusu içinde. Bu da onun hakkı.
Bu neredeyse “doğal” diyebileceğimiz, en azından meşru olan PAZAR nasıl oluyor da bir TANRI-PAZAR / PiYASA oluyor? Roma’da, Atina’da, Madrid’te halkın oylarıyla seçilen meşru hükümetler PiYASA tarafından devrilebiliyor?
Müslümanlar bunu sorgulamadıkları müddetçe TANRI-PiYASA’nın tehdidi altında yaşayacaklardır.
ALLAH insanlara el ve göz vermiş. Zekâ vermiş. Teknoloji 19cu asırda başlamadı. Teknoloji insanın ellerinde başlar. Ben oturduğum yerden kalkıp hergün 1 saat yürürüm, karnımı doyuracak kadar elma yerim. Geri dönerim. Siz bir sepet yaparsınız. Haftada 2 kez elma toplamaya gidersiniz. Geri kalan vaktinizde bir ev yaparsınız. Bir de kayık. Balık tutarsınız. Kayıkla daha uzaklara gidip başka insanlarla temasa geçersiniz. Onlara balık ve elma verip et, deri eşya vs alırsınız.
Teknoloji meşrudur. Kötü / Düşman / vs değildir. “Insansız hava araci” denmiş olsa da o aracı yapan ve yöneten, Afganistan’da çocuk öldürTen de insandır. Demek ki ticaret, mal birikimi ya da teknoloji kendi başına “KÖTÜ” olmaz. Insanların bunlarla kurduğu ilişki ALLAH’ın rızasına uygun olur. Ya da olmaz.
Peki bir elma sepetinden atom bombasına uzanan yolda Adalet’i ne zaman kaybettik? Vicdanlarımızın sesini ne zamandan itibaren duymaz olduk?
Müslümanlar bu konuya kafa yormadıkça TANRI-TEKNOLOJi tarafından eziyet göreceklerdir.
Marx için bir yarı-bilge denebilir. Çoğu batılı düşünür gibi kendi nefsindeki acayiplikler ile dünyanın acayipliklerini ayırd edemez her zaman. Yahudi kökenli babasına yapılan haksızlıklar Marx’ın iç dünyasında büyük yaralar açmıştır. Marx burjuva_proleterya vs analizleri yaparken kendi iç dünyasındaki fırtınaların etkisinde kalmıştır. Soğuk kanlılığını yitirmiştir. Geçelim.
Teknolojinin çok ilerlediği, her şeyin robotlaştığı bir dünyada … evet, bolluk olabilir. Zaten bügün dünyadaki sefaletin temel sebebi yemek azlığı değil ki. Başta güçlülerin aç gözlü olması birinci sebep. Ama Müslümanların içinde bulundukları gaflet daha da acı verici.
Futbol maçlarına, elektronik eşya, altın bilezik, çeyiz, lüks araba vs harcamalarımız Somali”ye yolladığımız 300 milyon doların belki yüz katıdır. Nasıl oluyor da Türkiye gibi %99,99999’u Müslüman olan bir ülke, ekmeğinin yarısını paylaşmıyor? Ekmekten geçtim, saçma sapan işlere vakit ve para döküyor. Eurovizyon, dünya kupası, şarkı yarışmaları, anlamsız diziler… TR insanı günde 4 saat TV seyrediyor.
Yani bolluk içindeyiz. Vakit bol. Yiyecek bol. Aç insan bol. Savaşta ölen çocuk bol. Cahiliyye devrinde bu bolluk var mıydı ?
Bu tespit İslâmcılara yakışan bir akıl yürütmenin sonucu. Müslümanca değil. Çünkü dünyevî kriterlere ESASLIK atfediyor bu tarz akıl(?) yürütme. Müslümanlık ile İslâmcılık arasındaki kırılma noktalarından biri bu. Lafı uzatmayalım. Ârif olan derdimizi çoktan anladı. Zaten dinleyen anlatandan ârif olsa gerek 🙂
Nedir o organizasyonlar? Mazlum-Der midir? Eliaçık’ın evinde toplanan 50 kişi midir? O değerleri paylaşmayan aktörlere (istemeyerek) şiddet kullanmanız gerekirse ne olacak? Meşru(?) şiddet kimin tekelinde?
Eğer bu soruya net bir cevabınız yoksa bir ütopya peşinde olduğunuz da ispatlanmış olur. Evet, gerçekten merak ettim, nedir o “organizasyon”? Meşruluğunu ve kudretini kimden alır? (Lütften “ALLAH’tan alır” demeyin 🙂
bacağı kopan bir işçinin yapacağı şey (hukuk devleti ise) mahkemeye başvurmak, tazminat almak. Ama siz devlete karşı olduğunuz için işçiniz ölmeyi bekleyecek, Ahiret’te patrondan davacı olur. Kapitalizmin yıkılmasını beklemeye gerek yok. … Çok garip. Siz de tıpkı Ihsan Eliaçık gibi düşünüyorsunuz. Dünyevî “kudret” ile ilâhî kudreti birbirine karıştırıyorsunuz. Hani Eliaçık diyor ya: “Mülk ALLAH’ındır”. Eh, vergi ödemeyelim o zaman 🙂
Yazan:Ali Rebel Tarih: Haz 2, 2012 | Reply
Boşuna işi karikatürize edip sulandırmaya çalışmayın.Ben anti-kapitalist müslümanım ya da sosyalistim diyen kimse kapitalizm’den bu şekil bir tarif çıkarmaz.Bütün ihtiyaçlarınızı kendi iç pazarınızda dış dünya tekellerinden bağımsız kendi hammaddenizle üretip,al-sat yaparak karşılıyorda Abd,Almanya ve Japonya temelli orta-yüksek dereceli teknolojik ürünleri kullanmıyorsanız veya sürekli bunlara bağımlı değilseniz o zaman şimdiki rahatlığınızı muhafaza edip ıslık çalmaya devam edebilirsiniz,bizce sorun yok.
Büyük balığın küçük balığı yuttuğu vahşi bir piyasa koşulunda yıllık ciroları yerüyüzündeki onlarca ülkenin GSMH’den fazla olan ,gerektiği zaman savaş çıkartan gerektiği zaman hastalık yayan(ya da yeni yeni virüsler üretip hastalıklar çıkartan) üstüne bir de 20. yy mantığıyla inşaa edilmiş ulus-devletleri arkasına almış devasa şirketleri böyle hafife alarak yazmanızı,utangaç kapitalistliğinize bağlıyorum.Din’le ehlileştirebileceğinizi sandığınız ama sizin gibi düşünüp çarkın içine girdikten sonra ne hallere geldiklerini gördüğümüz muadillerinizi dolaylı yoldan savunmak ve onlar gibi olmak için yanıp tutuşan yeniyetmeleri’de cesaretlendirmek maksatlı verdiğiniz bu çabayı da takdir ediyorum doğrusu!
Bu mantıkla nereye kadar? Teknoloji 19.asırda başlamadı da insanlık kaç asırdan beri beraber yaşıyor beraber yiyip-içip,ortak üretimde bulunup gerekirse birlikte ölüyor?(Savaşlar,afetler,salgın hastalıklar) Kendi karnınızı doyurmak maksatlı yaptığınız bir iş ve ondan aldığınız verimle- diyelim ki dağın başında yaşıyorsunuz– toplumun bundan sağlayabileceği fayda arasında ne gibi bir bağ kurdunuz da kalkmış alakaya maydanoz böyle örnekler veriyorsunuz? İnsanlığın geldiği bu noktada verdiğiniz örnekteki gibi yaşama şansınız var ise yolunuz açık olsun.Gerçi hayvanlar bile avladıklarını tek başlarına yiyemiyorlar(Diyelim ki bir aslan ceylan avlıyor,en lezzetli yerlerini kendisi ve ailesi,kemiklerinde kalan etleri sırtlanlar,çakallar,akbabalar enson kalan kuru kemik ve diğer ufak tefek parçaları böcekler,sinekler yiyor.Belki aslan av esnasında bunları düşünerek avlanmıyor hedef midesini doyurmak ama kurulu düzen ve o düzenin sahibi böyle emretmiş aksini yapmak ne mümkün) Korkarım bu kapitalistlerin bencilleşme-bireyselleşme serüvenleri bilinçsiz hayvanların bile cüret edemeyecekleri bir noktaya varacak.
Bu uyuşmuş,gevşek,bana birşey olmaz tavırlarıda ılımlı-kapitalist zekanın içinde yuva yapmış bir ruh hali olsa gerek. Size önceki yazılarımda uzunca anlattım.Merkezi üretim şekliyle yönetilen hemen hiçbir ülke ;
-Üretim miktarı
-Ürettiğinin niteliği
-Üretim şekli(Teknoloji)
Olarak kapitalist ekonomilerden geri kalmamıştır.Hatta ondan daha verimli olmuştur.Bazı kalemlerdeki bariz üstünlüğünün kaymağı o mirasın üstüne oturan ülkeler tarafından hala daha yenmektedir.Biz burada maddi temelli bir gerçeğin eksik kalmış yönünü belirtip bir tespit yapıyoruz varsa karşıt bir argümanınız yazarsınız.Hiç bir şekilde maddeye ESASLIK atfeden bir durum yok.Ama maddeden iyice kopup mana aleminde yüzerek yaşayan , bu dünyada nefes alıp verdiğini unutan ve o dünyayı birilerinin ne hale getirdiğini önemsemeyip hiç bir şey yapmadan yerinde sayan zavallı MÜSLÜMAN aklını bizde arıyorsanız bulamazsınız.
Birde okuyanların arifliğinden bahsedilmiş hiç güleceğim yoktu.Önünden geçen treni seyrederken birşeyin hızlıca önünden geçtiğini her seferinde kavrayan(bunada şükür) ama yüz yıllarca seyretsede onun tren olduğunu anlayamayacak olanların arifliği olsa gerek bahsedilen ariflik! 🙂 (Mesajları okuyanları kastetmiyorum yanlış anlaşılmasın. Maksadım arifler!)
Başından beridir hedefiniz ne,hedefiniz ne diye tutturmuştunuz.Bahse konu olan organizasyon, olmasını istediğimiz ütopyanın(!) bir parçası olmasın sakın?
Ulus-Devlet zihniyetinin ulus kısmından nefret edip sayfalarca yazı yazmakla devletçi kafadan kurtulmak mümkün olmuyormuş maalesef.Olsaydı her yeni fikrin karşısına ‘’ya sizin gibi düşünmeyenlere ne yapacaksınız asacakmısınız/ besleyecekmisiniz?’’ diye çıkılmazdı.Birde bunu mürekkep yalamış olanlar yapıyor sokaktaki eğitimsiz insanların Kürt-Türk yada başka bir ikileşmeden dolayı birbirlerine silah çekmelerine hiç şaşırmıyorum doğrusu.Yazık!(Tekrar edelim.ne demiştik; ‘devlet kafasını koparamadıklarını kendine benzetti.Onlar etiyle kemiğiyle devleti savunur,onun partisini hala daha %25’lerde tutarlar’. Eksik demişsiz, bir başka benzeştirilen sınıfta kendini sözümona ulus-devletçilikten sıyırır ama devletçi mantığın kralını yürütmeye devam eder.)
Bacağı kopan işçinin olay sonrası nasıl davranması gerektiği,hakkını arama yöntemleri bakımından ayrıştığımız bir yer yok.Biz de mevcut hal itibari ile işçi haklarına,emeğe bu kadar düşman bir sistemi hemen değiştirmenin zor olduğunun bilinciyle hiç olmazsa elde avuçta kalan haklardan max. Yararlanarak zararı en aza indirme derdindeyiz.
Tazminatı verilmeden sebepsiz yere işten atılan emekçiler,yeterli güvenlik önlemi alınmadığından hemen hergün birkaçını kaybettiğimiz tersane işçileri, Sigortası yatırılmadan aylar-yıllar boyunca çalıştırılan merdiven altı köleleri,taşeron firmaların insafına terkedilmiş milyonlar…. Bunların hiçbirini düşünmeden ömrünüzü geçirmeye alışmış olabilirsiniz ama biz bunu reddediyoruz,bundan rahatsızız,böyle yaşamaya devam etmeyeceğiz. ‘’Mülk benimdir/Babamındır ‘’ deyip pişkin pişkin sırıtarak yaşayın isterseniz ama ne sosyal statüsü ne hayat görüşü olarak uyuşmadığınız milyonları bu kadar karşınıza almayın.(Yarın belki ayaklar baş olur.Aman ha!)
Yazan:MY Tarih: Haz 11, 2012 | Reply
Ali Rebel Bey, çok iyi anlatamadim saniyorum. aç gözlülük kapitalizm kadar modern bir kavram degil.
mesela eski zamanlarda insanlar mamut avlarmis. cesaret ve beceri isteyen bir is. giderek mizrak, ok gibi “teknolojik” ilerlemeler kaydetmisler.
Daha sivri mizraklarla, ekip halinde avlanabilmek belli bir zekâ istiyordu muhtemelen.
denilebilir ki bir günde 3 mamut birden avlayip kabilesindeki 100 kisiyi doyurabilen avcilar ciddi bir ilerleme kaydettiler. zira gelecek X gün için gida güvenligini saglayan bir kabile kalici bazi ilerlemeler için vakit kazanmis olur. mesela daha iyi evler vs yapabilirler. gençlere avcilik ögretebilirler,…
ama bölgedeki bütün mamutlari uçurumdan yuvarlayarak öldüren avcilarin “akilli” olduklari söylenemez. yapilan… evet, yenidir, ilktir. Hatta avcilikta bir ilerlemedir. ama sürdürülebilir bir gelisme yolu degildir.
bugün ABD’nin petrol çalmak için Irakli çocuklari öldürmesi de iste bu açgözlü mamut avinin vardigi en son noktadir.
Yazan:emir Tarih: Tem 12, 2012 | Reply
zengin müslüman olmaz diyen akl-ı fukaralar peygamber ne iş yapıyordu.
Yazan:Ali Rebel Tarih: Tem 12, 2012 | Reply
-Ne iş yapıyordu??? Su satıyordu! Tövbe yarabbi tövbe…
Vicdanı fukaralarda Peygamberimiz öldükten sonra ne bırakmış ardından ona baksın. Şimdiki ”mücahitler” gibi mal/para yığınları mı bırakmıştı yoksa?
Yazan:ali duman Tarih: Tem 14, 2012 | Reply
kapitalizm ile islamı bütünleştirenlerin geldikleri nokta, “inandıkları gibi yaşayamayanlar, yaşadıkları gibi inanırlar” bu da en nihayet bugünün İran’ında olduğu gibi “Hasan’a, Hüseyin’e göz yaşı döker, Yezid gibi yaşarız” anlayışına çıkar. (alıntılar : Ali Şeriati)
Yazan:.... Tarih: Eyl 22, 2012 | Reply
Asıl dalalet, asıl gaflet asılsız ve kokuşmuş iftiralarıyla sosyalizmi kirletmeye çalışanlarda gizli… O tünel kazıp kaçanlara delil gösteremezsiniz ama madımak ta diri diri yananlar unutulmayacak.