Mantık Al-Tayr, Feriüddin Attâr
By Aisha Benghazi on Haz 4, 2012 in Hayat, İnsan, Kitap Alıntısı, Ölüm, Zaman Nedir?
Bir mezar kazıcı vardı, pek uzun ömürlüydü. Birisi dedi ki:
- – Bir şey söyle, bir şey anlat bize, bir ömürdür çukurlarda mezar kazar durursun, yer altında şaşılacak ne gördün?
- – sana şaşılacak bir şey söyleyeyim, hâlimi anlatayım, : Bu köpek nefsim tam yetmiş yıldır mezar kazdığımı gördü de bir an bile ölmedi!
Kaynak: Mantık Al-Tayr, Feriüddin Attâr
İranlı mutasavvıf şair Ferîdüddîn-i Attâr 12. yy sonu- 13. yy başında yaşamış, İslam tarihinin en önemli şahsiyetlerinden biridir. İlahînâme ve Tezkiret-ül Evliya gibi eserlerinin yanı sıra, en tanınmış mesnevisi sayılan ve Hz. Mevlana dâhil kendinden sonraki pek çok mutasavvıfta iz bırakan Mantık al-Tayr (Kuşların Dili) da ise Attâr, çeşitli semboller aracılığıyla tasavvufun temellerini, önemli prensiplerini ve tasavvufî inancı anlatmaktadır.
Eserde çok zengin bir sembolik dil kullanılmış ve hakikat yolunun yolcuları kuşlarla simgelenmiştir. Eserdeki kuşların her biri bir insan tipini temsil etmektedir. Hakikate ulaşmak için bir yolculuğa çıkarlar. Hüthüt bu yolculukta kuşların önderi, yani mürşididir. Simurg ise Cenab-ı Hakk’ın zuhurudur.
Bu kitabın dert gözüyle okunması gerektiğini söyleyen Feridüddin-i Attâr’a göre; “Mantık al-Tayr, okundukça daha ziyade hoşlanılacak bir kitaptır; âlem mahvolur da bu kitap gene olduğu gibi kalır.”
… Bu konuda e-kitap okumak için…
Çocuklarımıza Ölüm’den daha çok bahsetsek ne olur? Meselâ evde besledikleri hayvanların, saksıdaki çiçeklerin ölümü üzerine yorum yapmalarını istesek? Mezarlık ziyaretleri yapsak onlarla birlikte ve sonra ne düşündüklerini, ne hissettiklerini sorsak? Çocuklara ölümden bahsetsek belki daha güzel bir dünya kurulur bizden sonra. Çünkü bugün Ölüm’ü TV’den öğrenmek zorunda kalıyor çocuklar. Gerçekten bir “problem” olan ve çözüm bekleyen kazalar, hastalıklar… Çocuklar ölüm sebepleriyle Ölüm’ün hakikatini ayırd edemiyorlar. Küçülen ailelerden uzaklaşan dedeler ve nineler de bizden “uzakta” ölüyor: Kendi evlerinde, hastahane ya da bakımevlerinde. Doğumlarına tanık olamayan çocuklar bir gün ölme “sırasının” onlara da geleceğini anlayamıyor. Ölümü bekleyen modern insan idam mahkûmu değilse eğer, kısa çöpü çekmekten korkan biri gibi. İstenmeyen bir “büyük ikramiye” ölüm… Bu kitap Ölümden bahsediyor. Ölüm denen o “konuşmayan nasihatçıdan”, o karanlık ışıktan. Kendisini göremediğimiz ama sayesinde hayatımızın karanlık yarısını gördüğümüz ölümün ışığı. Buradan indirebilirsiniz.
“…Geçip gitmiş olmasa “geçmiş” zaman olmayacak. Bir şey gelecek olmasa gelecek zaman da olmayacak. Peki nasıl oluyor da geçmiş ve gelecek var olabiliyor? Geçmiş artık yok. Gelecek ise henüz gelmedi. Şimdiki zaman sürekli var ise bu sonsuzluk olmaz mı? ” diyordu Aziz Augustinus. Zira kelimeler yetmiyordu. “Zaman Nedir?” sorusuna cevap verebilmek için kelimelerin ve mantığın gücünün yetmediğı sınırlarda Sanat’tan istifade etmek gerekliydi : Sinema, Resim ve Fotoğraf sanatı imdadımıza koştu. Ama felsefeyi dışlamadık: Kant, Bergson, Heidegger, Hegel, Husserl, Aristoteles… Bilimin Zaman’a bakışına gelince elbette Newton’dan Einstein’a uzandık. Bilimsel zamandan başka, daha insanî ve MUTLAK bir Zaman aradık. Delâilü’l-İ’câz, Mesnevî, Makasıt-ül Felasife , Telhis-u Kitab’in Nefs ve Fütuhat-ı Mekiyye gibi eserler Zaman-İnsan ilişkisine bambaşka perspektifler açtı. Zaman’ın kitabını buradan indirebilirsiniz.
Zaman’ı düşünmek, Zaman’ı yazmak
Zaman insanın hissiyatıyla algılayamadığı, bilimsel, düşünsel, hatta psikolojik boyutları olan bir gerçeklik. Zaman yaşadığımız hayatın kendisi. Ama bu kadar önemli olan Zaman ile aramıza mesafe koymak, Zaman’ın dışına çıkıp onu keşfetmek mümkün mü?
Zaman konusundaki bu ilk kitabımızda Derin Düşünce yazarları zor bir işe girişiyorlar: Zaman’ı düşünmek ve Zaman’ı yazmak. Zaman’ın NE? olduğunu sorgulayacağımız ikinci kitaptan önce NASIL? olduğuna baktık bu ilk makalelerde. NE? ve NASIL? soruları Zaman’a bakışımızda ana ekseni oluşturuyor çünkü bilimsel yolla, deney ve gözlemle ilerleyemediğimiz anlarda düşüncenin yardımına Sanat yetişiyor. Buradan indirebilirsiniz.
1 Yorum
Yazan:Hasretdk Tarih: Haz 13, 2012 | Reply
Zamani yazmak icin ayni zamanda o zaman icinde olmak ve onu yasamak gerek,,insan yasadikca zamani görür ,algilar,yargilar ,,tartar ve bir fikre vararak yorum yapar .
Yasamadan yapilacak pek bir zaman olamaz,,gecmisi (tarih) okuyarak ancak yorum yapilabilirki,,burdada aklima bir söz vardir ”kendi zamanindan bihaber insanin gecmisi bilmesi cok önem arz etmez) Hasretce.