RSS Feed for This Post

Figüratif resim sanat mıdır?

  “…[Eserlerimin] temelindeki fikirler bizi çevreleyen dünyanın ahengi karşısındaki hayretimi ve hayranlığımı yansıtıyor. Hayret edebilen bir mucizeyi idrak eder…” (Ressam Maurits Cornelis Escher)

Geçen bölümde kâmil Sanat’ın görünen değil okunan bir sanat olduğunu tespit ettik. Yani gözle görülen renk ve şekiller göz yoluyla bakan insanların aklında ve kalbinde yankılar uyandırmalıdır. Üstelik bu yankılar reklâm ya da siyasî propagandanın aksine bakanın hürriyetine yani insanlığına hürmet etmelidir. TEK bir mesaj HER insan tarafından AYNI şekilde anlaşılıyorsa ona sanat denilemez. Bu bağlamda bir trafik tabelası, mangalda cozurdayan sucuk ya da dondurma yalayan bir insan fotoğrafı sanat sayılamaz. Bunlar pratik ya da ticarî amaçla kullanılan “faydalı” resimlerdir. Sanat değildirler.

figuratif_sanat_islam

 

 Her resim sanat değildir

Batı sanatı hayranlarını incitecek belki ama… Bu derinlikte bir manâ arayınca Paris’te, Londra’da, New York’taki müzeleri dolduran bir çok yağlı boya tablo Sanat kavramının dışına çıkıyor. Meselâ Venedikli zengin ailelerin ısmarladıkları portreler. “Parası neyse vereyim, gel babamın / karımın yüzünü çiz, hatıra kalsın” kaygısıyla[1] yapılan bir yüz tasviri sanat olamaz, isterse 300 yıllık olsun.Tarihi kıymeti olabilir, o devrin yaşam tarzını yansıtabilir, muhafaza edilmedilir tabi ki. Kıyafetler, tablodaki semboller sanat tarihçilerine çok şey anlatabilir. Ama o tabloya “sanat” denilemez zira bakanın gözündeki bir mânâya işaret etmez bu resimler.  Unutmayalım ki fotoğraf makinesinin icadına kadar imaj Avrupa’da çok zor bulunan, nadir ve kıymetli bir şey. Bir çok insan sadece kiliseye veya zengin insanların evlerine gittiğinde bir imaj görebiliyor. Bir tasvir gördüklerinde hayranlıkla seyrediyorlar. [2] Böyle bir ortamda imaj bir propaganda aracı. Politik veya dinî mesaj vermeye yarıyor. 

 Venedik, Amsterdam ve Viyana gibi büyük sermaye birikimi olan Avrupa şehirlerinde insan tasvirleri önemli roller oynuyorlar. Meselâ Medici gibi güçlü ve entrikacı aileler halka iyi görünmek ve iktidara karşı desteklenmek istiyorlar. Bunun için kilise vs yaptırıyor ve içine kendi resimlerini koyuyorlar. [3] Tabi İncil’den alınmış sahnelerde, Hz. İsa (a.s.) ve havarilerle birlikte yemek yerken! Onun için bir çok tabloda ilk Hristiyanları (ki aslında Yahudi idiler) asıl giysileriyle ile değil Venedik kıyafetleri içinde, kılıçlarla, miğferlerle görüyorsunuz. Bunlar elbette anakronik tasvirler, birer parodi, birer karikatür adeta. Düşünün meselâ İstanbul’a büyük bir cami yapılmış, içinde bir resim: Koç veya Sabancı ailesinin fertleri takım elbiseyle, Mekke’den Medine’ye hicret ediyorlar veya Bedir’de,  bir ellerinde kılıç, ötekinde bir cep telefonu!

 Çok komik ama o devirde Avrupa’nın atmosferi bu. “Biz zenginiz, evet biraz üç kağıtçıyız ama bakın dine hizmet ediyoruz” demenin sanatsal(?) bir yolunu figuratif_sanat_islam_2bulmuşlar. İtalyan rönenasından sıkı bir ressam seçelim şimdi örnek olarak: Sandro Botticelli, tablomuzun adı: Adorazione dei Magi. Hz İsa (a.s.) doğmuş ve Matta İncili’nde[4] adı geçen müneccimler gelmiş, biyat etmekteler. En önde diz çökmüş olan “müneccim” rolünde 5 numara ile Cosimo de’ Medici,  ikinci müneccim rolünde 6 numara ile oğlu Piero, diğer rollerde ikinci oğlu Giovanni ve torunları Giuliano ile Lorenzo[Boticelli’nin üstteki tablosunu ve yandaki kişi endeksini büyütmek için üzerlerine tıklayınız]

Neticede Boticelli mafyalaşmış bir ailenin olmayan şerefini savunmak için İncil’den bir olayı resmetmiş. Böyle bir tablonun evrensel mânâda sanat eseri kabul edilmesi elbette zor. Dini suistimal eden bir İncil karikatürü bu. Bakılabilir ama sanatsal mânâda okunamaz. Bu tablonun değil bir budiste veya Müslümana, Katolik bir İtalyana bile manen hitab etmeyeceği aşikâr. Dediğimiz gibi tarihî, sosyolojik vb kıymeti olabilir ama o kadar.

 Bunun yanında yine sanat değil zanaat olarak süregelen bir resimcilik var: Soylu olmayan yeni zengin tüccarlar evlerini resimlerle donatıp zenginliklerini misafirlerine ilân ediyorlar. Bu yüksek sosyeteye katılmanın bir yolu. Zengin olmak yetmiyor, birisi olmak, adam olmak gerek. Yeni zenginler bu yolla “evet babam çobandı ama ben sanattan anlarım, ince zevklerim var” mesajını veriyorlar. Zira Rönesans devrinde ticaret gelişiyor ve burjuva sınıfı oluşmaya başlıyor. [5] 

Son olarak erotik resim koleksiyonlarından bahsetmek gerek. Yine o devirde zengin tüccarlar kadar kardinal rütbesine gelmiş bazı Katolik din adamları da erotik resim koleksiyonu yapıyorlar. Unutmayın, 1400’lerdeyiz: Porno film yok, internet yok, Playboy vb dergi yok. İmaj nadir ve pahalı. Haliyle zenginlere has bir “hobiden” bahsediyoruz. Fakat sipariş imkânı var: “Kızıl saçlı olsun, balık eti olsun, mizansen mitolojideki filan olaydan esinlensin, vs”. Özetle bugün müzelerde hayranlıkla seyredilen çıplak hatunların önemli bir kısmı o devirde “özel” odalarda saklanan, gizli gizli bakılan imajlar. [6] Ne ressam ne de sipariş eden adamın sanatsal bir beklentisi yok. 21ci asır insanı kendi kendine gelin güvey oluyor, eskiden boyanmış herşeye “sanat” diyor. Kızlar çıplak diye dil uzatma sakın, YOBAZ damgasını yersin!

  Özetle eskiden sadece krallara ve Vatikan’a çalışan ressamlar için burjuva sayesinde yeni ekmek kapıları açılmış oluyor. Oluyor da… boyanan tabloların sanat ile alakası yok. Çünkü her boya resim değil, her resim de sanat değil: 

“… sanatçı ve sanat teknisyeni diye bir ayrım yapmak gerek öncelikle. Yani sanat yapan ile bazı boyama/oyma teknikerini uygulayabilen. Bence bir sanatçı ile bir boyacı aynı şey değil. Söz konusu teknikleri bilen ve uygulayanların bir tür estetizasyon yaptığını söyleyebiliriz. Yani sanat tekniği ile çekici hale getirme. Neden? […] 

 Bir trafik kazası düşünün. İçindeyseniz ne olduğunu bile anlamadan oradan oraya savruluyorsunuz. Ama başkasının yaptığı bir kaza (ya da gazetedeki fotoğrafı) gözünüzü çekiyor. Görsel zekânız buna aç. Bu kazadan zevk almak değil, kazayı anlamaktan zevk almak söz konusu. Bizzat yaşadığınız bir kazada herşey yarım saniyede olup biterken gazetedeki fotoğrafın ayrıntılarında gözlerinizi dakikalarca gezdirebilirsiniz. Yine bu sebeple romanlarda en ince ayrıntılarına kadar anlatılan bir kır gezintisi o olayın zihninizde gerçekten VAR olabilmesini sağlar. Kırlardaki çiçeklerin kokusu, güneşin ışıltısı, rüzgârın serinliği… Gerçekten yaptığınız bir piknik öyle değildir oysa. Çocuklarınızdan birini arı sokar, hanım dolma tenceresini evde untmuştur, güneşten ısınan araba koltukları kötü kokuyordur, giderken yolunuzu kaybetmiş, dönüşte trafiğe takılmışsınızdır… 

Sanat teknisyeni bize gerçek hayattan daha çekici hayat dilimleri sunar. Bunun için biz onun ürünlerine bakarız, dinleriz, okuruz… Bu sayede gerçek hayatı daha iyi anlamayı umarız. Ama böyle çekici hale getirilmiş her ürün bir sanat eseri sayılabilir mi? Bu ayrı bir konu … (Ayıp sanat olur mu?)

 Sonuç

Gelecek bölümlerde soyut resimden bahsederken bazı figüratif resimlerin bile eşya-ötesi/aşkın/transandantal veçhesi olduğunu savunacağız. (Hopper, Turner, Escher, Cézanne, József Rippl-Róna, Lucien Lévy-Dhurmer, Léon Spilliaert, William Degouve de Nuncques) Ancak şu geldiğimiz noktada teslim edelim ki figüratif sanatın kâmil Sanat olarak kabul edilmesi oldukça güç. Zira bu tür eserlerin görünen dünya ile, eşya ile bağlantısı güçlü. Eşyayı resmeden sanat ise fayda-tehdit kanalıyla nefse hitab ediyor. Ruhanî açlıkları gidermiyor. Her figuratif sanat eseri böyle olmasa da risk çok büyük. Figuratif sanat eserlerinin Sanat’a ihanet etme ihtimali göz ardı edilemez.

Ressam ve filozof Wassily Kandinsky  “Resim Sanatında Maneviyat” adlı eserinde tam da bu konuyu işliyor; insanlığın çirkinleşen sanatı ile çirkinleşen ahlâkındaki paralelliğe dikkat çekiyor:

 “… Alçak bir takım ihtiyaçların tatmini için kullanılan yetenek güya artistik bir şekil verir kirli bir muhtevaya. Sanatçı zayıflık ve kötülükle insanları aldatır ve kendilerini aldatmalarını kolaylaştırır. Sahtekârdır çünkü manevî susuzluklarını temiz bir kaynaktan doyurduklarına ikna eder onları. […] Sanat’ın nimetinden mahrum kalınan böyle zamanlar manevî hayatın kokuştuğu dönemlerdir. Bu kör ve sağır dönemlerde insanlar şekilci olurlar ve sadece teknik ilerlemelere önem verirler. Bedene faydası olan şeyler ön plana çıkar. Maneviyat aşağılanır hatta yok sayılır. Bu körlük döneminde bile görmeye devam edenler alay konusu olur. Ama onlar bu kaba saba iştahlar korosuna rağmen manevî hayatı, ilimi ve terakkiyi inleye inleye aramaya devam ederler.[…] Sanat sadece maddî amaçla kullanılır bu zamanlarda. Nesnelerin tasviri bu sanatın tek endişesidir. Artık “NE?” sorusu kaybolmuş, “NASIL?” sorusundan başka bir şeyle ilgilenmeyen sanat RUHSUZ olmuştur.

Sanatçılardan başka hiç kimsenin anlayamadığı bu sanat halktan uzaktır, sanatçılar halkın ilgisizliğinden yakınmaktadır. NASIL?’a her gün yeni cevaplar bulunur. Dar bir uzman, himayeci, yatırımcı halkası içinde “para-sanatsal” aktivite sürer gider. Amacı da konusu gibi maddîleşen bu sanat parayı bastıranın hakim olduğu, fethedilmesi kolay bir sanattır …”

Neden böyle oluyor? Neden figüratif sanat böyle bir felaketin kapısını aralıyor? Çünkü görsel sanat eserleri sanatçıların iç dünyalarını şekil ve renk lisanıyla dışa vurması, bir mânânın cisme bürünmesidir. Korku, hasret ya da hüzün… Soyut halden somut hale geçer, tuvale, boyaya akseder. O andan itibaren Sanat eseri kuru toprağa atılmış bir tohum gibidir, yağmur bekler. Bilkuvve haldeki bu “boya” tıpkı sanatçı gibi insan olan bir bakanın gelişiyle hayat bulur yeniden. Resmedilmiş, cisme bürünmüş olan mânâ bakanın gözünden kalbine, aklına akıverir. Bilkuvve halden bilfiil hale geçmiştir, aktiftir, etkindir. Yeniden filizlenmek üzeredir Sanat.

Bunun için sanatçının Japon, Zenci ya da Hristiyan, erkek-kadın olması bir engel teşkil etmez. Göz (=akıl) sahibi her insan Sanat’ın muhatabıdır. Gazalî Hazretleri’nin Mişkatü’l Envar (Nur Metafiziği) adlı eserindeki göz-akıl ilişkisini nazarlara veren şu sözleri hadiseyi çok güzel açıklar (sf. 75-77)

“…Göz kendini göremez, akıl ise kendinden başkasını da, kendine ait özellikleri de idrak eder. […] ayrıca kendisinin bilgi sahibi olduğunu idrak ettiği gibi kendinin bilgi sahibi olduğunu bildiğini, kendisinin bilgi sahibi olduğunu bilişini bildiğini… sonsuza dek idrak eder. Bu özellik cisimler vasıtasıyla idrak eden göz için tasavvur edilemez…”

Bu çerçevede biz Müslümanlar et-gözlere hitab eden resimleri Sanat olarak kabul edemeyiz. Her insana aynı mesajı vermeyi amaçlayan amblem, tabelâ, reklâm vs faydalı olabilir ama sanatsal olamaz. Bunun yanında nefsi tahrik etmek maksadıyla yapılmış, meselâ şiddet ya da cinsellik içeren imajlar da Sanat sayılamaz. Yaşantısı, zevkleri, tahsili, inançları ne olursa olsun HER insanda AYNI duyguları uyandıran (korku/arzu/iştah…) bu resimler İslâm Sanat’ına aykırı olduğu kadar İnsan Sanat’ına aykırıdır.

Ne varki İnsan’ı bir para kazanma makinesi, bir ekonmik hayvan, bir homoeconomicus gibi görenlerin bu iki tür sanatın farkını idrak etmesi imkânsızdır.

Dipnotlar

The Renaissance Portrait: From Donatello to Bellini (Keith Christiansen, Stefan Weppelmann)

Renaissance Faces: Van Eyck to Titian (L. Campbell, M. Falomir J. Fletcher, L. Syson

Bu konuda detaylı bilgi almak isteyenler şu üç kitaptan birini okuyabilirler:

  • The House of Medici: Its Rise and Fall (Christopher Hibbert)
  • Medici Money: Banking, Metaphysics, and Art in Fifteenth-Century Florence (Tim Parks)
  • Magnifico: The Brilliant Life and Violent Times of Lorenzo de’ Medici (Miles J. Unger)

Matta, IIci bölüm, Müneccimler bahsi:

İsa’nın Kral Hirodes devrinde Yahudiye’nin Beytlehem Kenti’nde doğmasından sonra bazı müneccimler doğudan Yeruşalim’e gelip şöyle dediler: ‘Yahudiler’in Kralı olarak doğan çocuk nerede? Doğuda O’nun yıldızını gördük ve O’na tapınmaya geldik’

The Economy of Early Renaissance Europe, 1300-1460 by Harry A. Miskimin

Evet, inanması güç ama gerçek, batı resmindeki bir çok “nü” yani çıplak kadın ve erkek resmi sanat maksadıyla çizilmemişti. Makalede saydıklarımızın dışında Greklerin sanat felsefesinden miras kalan fikrî bir şaşılık var: Ahlâkî kusursuzluk ile fizikî kusursuzluk arasında kurulan paralellik. Avrupa resmindeki çıplaklık hakkında bilgi toplamak isteyen okurlara şu kitapları tavsiye ediyoruz:

  • The Meanings of Nudity in Medieval Art (Sherry C. M. Lindquist)
  • Icons of Erotic Art (Pippa Hurd)
  • Representing Medieval Genders and Sexualities in Europe (Elizabeth L’Estrange, Alison More)
  • Visualizing Women in the Middle Ages: Sight, Spectacle, and Scopic Economy (Madeline H. Caviness)

 

 
… Bu konuda okumak için…

 

Sanat Yoluyla Hakikat Bulunur mu?

İnanmak belki zor ama … eğer sınırsız görme kabiliyetine sahip olsaydık hiç bir şey göremezdik!güneşe dürbünle bakan biri gibi kör olurduk.Gözlerimizin sınırlı oluşu sayesinde görüyoruz dünyayı. Immanuel Kant’ın meşhur bir güvercini vardır, havayı iterek uçar ama havanın direncinden yakınır durur. “Hava olmasaydı daha hızlı uçabilirdim” der. Hakikat’i görmekte zorluk çekmemizin sebebi O’nun gizli olması değil tersine aşikar olmasıdır. Aksi takdirde Hakikat’i içeren, kapsayan ve perdeleyen daha hakikî bir Hakikat olması gerekirdi. İşte bu sebeple Hakikat’i görmek için Bilim’e değil Sanat’a ihtiyacımız var, bilmek için değil bulmak söz konusu olduğu için. Derin Düşünce yazarları Sanat-Hakikat ilişkisi üzerine yazdılar. Buradan indirebilirsiniz.

 

Derin Göz

İnsan gözü daha verimli kullanılabilir mi? Aş, eş ve düşmanı gören Et-Göz’ün yanı sıra Hakikat’i görebilecek bir Derin-Göz açılabilir mi? Sanatçı olmayan insanlar için kestirme bir yol belki de Sanat. Çukurların dibinden dağların zirvesine, Yeryüzü’nden Gökyüzü’ne…Sanat’a bakmak için çeşitli yapıtlardan, ressamlardan istifade ettik: Cézanne, Degas, Morisot, Monet, Pissarro, Sisley, Renoir, Guillaumin, Manet, Caillebotte, Edward Hopper, William Turner,Francisco Goya, Paul Delaroche, Rogier van der Weyden, Andrea Mantegna , Cornelis Escher , William Degouve de Nuncques.

Peki ya baktığımızı görmek, gördüğümüzü anlamak? Güzel’i sorgulamak için çağ ve coğrafya ayırmadık, aklımızı uyaracak hikmetli sözlere açtık kapımızı: Mevlânâ Hazretleri, Gazalî Hazretleri, Lao-Tzû, Albert Camus, Guy de Maupassant, Seneca, Kant, Hegel, Eflatun, Plotinus, Bergson, Maslow, …Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 3 Yorum

  2. Yazan:Derin Düşünce (@DDGrubu) Tarih: Ara 17, 2012 | Reply

    Figüratif resim sanat mıdır?: http://t.co/G15ZKNFD

  3. Yazan:Güncel Haberler (@guncelhaberler) Tarih: Ara 17, 2012 | Reply

    Figüratif resim sanat mıdır?: http://t.co/XxyMJfXl

  4. Yazan:@ykp_s Tarih: Ara 17, 2012 | Reply

    RT @DDGrubu: Figüratif resim sanat mıdır?: http://t.co/G15ZKNFD

  1. 9 Trackback(s)

  2. Ara 19, 2012: YAKINDA : İslâm sanatı ve matematik
  3. Şub 21, 2013: Bilim neden Kâinat’ı anlayamadı?
  4. May 8, 2013: YAKINDA: Susarak anlatmak
  5. May 20, 2013: Soyut görme: Teori ve Pratik(1) – Picasso
  6. Haz 21, 2013: Güzel eşya ve güzel ahlâk
  7. Eyl 4, 2013: Soyut görme: Teori ve Pratik(5) – Paul Klee
  8. Eyl 17, 2013: İslâm’da Mimarî ve Şehircilik(3): Sinan gibi cami yapmak veya Sinan gibi adam olmak?
  9. Eki 5, 2013: Osmanlı Minyatüründe Perspektif Yok mu?
  10. Eki 6, 2013: Çirkin Resim Yapan Toplumlar Adil Olamazlar…

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin