Gülencilik iman mı yoksa bir ideoloji mi?
By Tahsin K. on Ara 3, 2013 in FETÖ ve Gülenistler, İslam
“… Sultan-ı Muhabbet mülkünde ortak istemez. Cemaat liderlerine duyulan kurbiyet meşru sahanın dışına taşarsa iman sakatlanır. Böyle bir insan liderine toz kondurmaz ama ALLAH’a (C.C.) veya Peygamber’e (S.A.V.) en çirkin hakaretler edilince kılını kıpırdatmaz. Bundan mütevellit deriz ki cemaat mensubiyeti ancak Sahib-ül Mekân’a olan kurbiyeti tahkim ederse meşru olur. Ümmet mensubiyeti zayıf iken cemaat mensubiyeti tahkim edilirse buna iman değil ideoloji denir. Zira uhrevî değil dünyevî tasavvurlar vahiyy ile değil beşerî akılla bina edilmiştir; Sultan-ı Muhabbet’e götürmez. Bu yolu tutanlar için hedef (الهدف), matlub (مطلوب), mahbub (محبوب) ancak dünyevî olabilir. […]
Kardeşlerim,
Bir nazar ediniz bildiğiniz ideolojilere: Yeryüzü cenneti bina etme iddiasında olan komünizm, faşizm ve kemalizm gibi yollar hep şirke varmış, insanlara da zulüm getirmiş. Zulmet’e giden tâli yollar Sırât-ı Müstakîm’den sapmadır. İsmini “aydınlanma” koysanız bile karanlıktır. Rönesans deseniz bile ölümdür, hayatiyet yoktur. İlericilik deseniz bile ideoloji bir gericiliktir. […]
Gülen’e meşru şekilde muhabbet besleyen din kardeşlerimiz hâlâ vardır amma ümmetimizin “Gülenizm” diye bir meselesi de mevcuttur artık; ki bu açık nifaktır. […] Gülenizm ile humeynizm arasında tek bir fark görüyoruz: Birinciler kapitalizmi, ikinciler ise komünizmi örnek aldılar. Her ikisi de modern, her ikisi de pozitivist ideolojiler bunlar. İslâm bu değil. Bugün materyalist, maddeci, hazcı, hedonist dediğimiz insanlar Asr-ı Saadet’te de vardı. Bazen kendilerine “dehriyun” deniliyordu. Paraya taparken Kader’i, Kevniyat’ı, Ahiret’i reddetmeye kadar vardırdılar işi. […] Kimsenin külâhı boş kalmıyor. Müslüman tercihini doğru yapmalı. Hangi külahı başına layık görecek? Müslümanın hürriyeti burada başlar ve biter. Roller dağıtılır. Sahne, kostüm ve senaryo ise insanların değil Sahib-ül Mekân’ın takdirindedir …”
(Ali Parisî Hoca Efendi Hazretleri’nin 02.11.2013 tarihli Kopenhag İslâm İlimleri Akademisi’ndeki hutbesinden)
… Gülen Cemaatiyle ilgili yazılar …
- Fethullah Gülen Cemaati
- Gülen’e ve Türk ögretmenlere dair
- 6cı Türkçe Olimpiyatı
- Nazım Hikmet’e yapılan Fethullah Gülen’e yapılmasın
- Fethullah Gülen ve Türkan Saylan
- Misyonerlik, Hukuk ve Özgürlük
- Haydaaa… Kongolu neden istiklâl marşı söylemiş ki?
- Fethullah Gülen ve Milliyetçilik Videosu
- Fethullah Gülen’in koruyanı…
- Gençliğin ideolojik sancıları üzerine
- Hanefi Avcı’nın Düşündürdükleri
- Cemaat’ten korkanlar klübü
- 100 Soruda Gülen Hareketi
- Haliç’te Yaşayan Simonlar
- Fethullah Gülen’e ve cemaate haksızlık yapılıyor
- Baransu, Şener Ve Mösyö
- Portekizli Türkçe konuşsa ne olur?
- Gülen Cemaati’nde Sayanim (סייענים) Sendromu
- Bizde kırılacak kol kanat da kalmadı Hocam…
… Bu konuda okumak için…
Hamza Yusuf ile İslâm’ı anlamak
Elinizdeki bu kitap Ekrem Senai tarafından yapılan iki tercümeyi içeriyor:
- Zaytuna Institute’den Hamza Yusuf Hanson’ın 2010 yılı Mayıs’ında Oxford üniversitesinde yaptığı İslâm’da reformkonulu konferans,
- Yine Hamza Yusuf Hanson’ın Dr.Murata ve Prof.Chittick’in İslam’ın vizyonu isimli eseri üzerine yaptığı konuşma (Bahsedilen kitap, Türkçe’ye de çevrilmiştir.)
Hamza Yusuf Hanson 1960 yılında Amerika’nın Washington Eyaletinde dünyaya geldi; Kuzey California’da büyüdü. 1977 yılında müslüman olduktan sonra on yıl boyunca İslâm coğrafyasında Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Kuzey ve Batı Afrika gibi bölgeleri gezdi. Farklı ülkelerde iyi büyük alimlerden icazet aldı. Hamza Yusuf bu seyahatten sonra ülkesine dönerek Dinler Tarihi ve Sağlık Hizmetleri alanlarında diploma aldı. Dünyanın dört bir tarafında İslâm hakkında konferanslar veren Zaytuna Enstitüsü’nü kurdu. Batıya İslâm’ı sunan, İslâmî ilimlerin ve geleneksel metodlarla eğitimin yeniden canlanmasını amaçlayan Enstitü, dünya çapında üne sahiptir. Shaykh Hamza Yusuf, Fas’ın en prestijli ve en eski Üniversitelerinden birisi olan Karaouine’de ders veren ilk Amerikalı öğretim görevlisi olmuştur. Bunların yanısıra, klasik haline gelmiş geleneksel bazı Arapça metinleri ve şiirleri modern ingilizceye tercüme etmiştir. Halen eşi ve beş çocuğuyla birlikte Kuzey California’da yaşamakta. Buradan indirebilirsiniz.
Bilim ve teknoloji alanında buluşumuz pek yok ama gün geçmiyor ki din konusunda yeni bir icat çıkmasın. Televizyon karşısında merakla “acaba bugün neler caiz ilan edilecek, neler haram edilecek?” diye merakla bekliyoruz. Bektaşi’ye sormuşlar: “İslam’ın şartı kaçtır?” diye, “Birdir!” demiş. “Hac ve zekatı siz kaldırdınız, oruçla namazı biz kaldırdık, geriye kelime-i şahadet kaldı”. Ben kelime-i şahadetten de emin değilim, her an bir profesör çıkıp “böyle bir şey yoktur, imanın şehadeti mi olur?” diye ortaya çıkabilir. […] İlahiyat profesörlerinin bir büyük zararı da bu oldu. Din’in siyaset gibi, futbol gibi, tartışılacak, insanın bilgisinin olmasa da fikrinin olabileceği bir alan olduğu tevehhümü oluşturdular. Her şeyin kutsallığını bozdular. Artık bacak bacak üstüne atıp çiğ ağzımızla Allah, peygamber ne demek istemiş “muhakeme” yapıyoruz hiç ar duymadan, hepimiz birer küçük şeyhülislam, birer fetva emini… hangi hadis uydurma, hangisi sahih şıp diye gözünden anlayıp ayetleri engin din bilgimizle şerh ediyoruz. Şu muhakemelerin bolluğundan da dini yaşamaya bir türlü sıra gelmiyor. Halbuki bir güzel insanın dediği gibi: “Din öğrenmekle yaşanmaz, yaşandıkça öğrenilir”.
Elinizdeki bu kitap Ekrem Senai’nin kaleme aldığı yazılardan ve tercüme ettiği makalelerden oluşuyor: Hamza Yusuf, Noah Feldman, Charles Townes, Marc Levine ve Karen Armstrong ile İslâm, Hayat ve Bilim üzerine… Buradan indirebilirsiniz.
İslâmcılık, Devrim ile Demokrasi Kavşağında
Müslümanca yaşamak için devletin de “Müslüman” olması mı gerekiyor? Bu o kadar net değil. Çünkü İslâm’ın gereği olan “kısıtlamaları” insan en başta kendi nefsine uygulamalı. Aksi takdirde dinî mecburiyet ve yasakların kanun gücüyle dayatılması vatandaşı çocuklaştırıyor ister istemez. İyi-kötü ayrımı yapmak, iyiden yana tercih kullanacak cesareti bulmak gibi insanî güzellikler devletin elinde bürokratik malzeme haline geliyor. 21ci asırda Müslümanca yaşamak kolay değil. Yani İslâm’ın özüne dair olanı, değişmezleri korumak ama son kullanma tarihi geçmiş geleneklerden kurtulmak. AKP’yi iktidara taşıyan fikrî yapıyı, Demokrasi-İslâm ilişkisini, İran’ı ve Milli Görüş’ü sorguladığımız bu kitabı ilginize sunuyoruz.Buradan indirebilirsiniz.
Sunuş: Müslümanlar dünyanın toplam nüfusunun %20’sini teşkil ediyorlar ama gerçek anlamda bir birlik yok. Askerî tehditler karşısında birleşmek şöyle dursun birbiriyle savaş halinde olan Müslüman ülkeler var. Dünya ekonomisinin sadece %2-%3′lük bir kısmını üretebilen İslâm ülkeleri Avrupa Birliği gibi tek bir devlet olsalardı Gayrı Safi Millî Hasıla bakımından SADECE Almanya kadar bir ekonomik güç oluşturacaklardı. Bu bölünmüşlüğü ve en sonda, en altta kalmayı tevekkülle(!) kabul etmenin bedeli çok ağır: Bosna’da, Filistin’de, Çeçenistan’da, Doğu Türkistan’da ve daha bir çok yerde zulüm kol geziyor. Müslümanlar ağır bir imtihan geçiyorlar. Yaşamlarını şekillendiren şeylerle ilişkilerini gözden geçirmekle başlıyor bu imtihan. Teknolojiyle, lüks tüketimle, savaşla, kapitalizmle, demokrasiyle , “ötekiler” ile ve İslâm ile olan ilişkilerini daha sağlıklı bir zemine oturtabilecekler mi? Müslüman’ın Zaman’la imtihanıadındaki 204 sayfalık bu kitap işte bütün bu konuları sorgulayan ve çözümler öneren makalelerden oluşuyor.
3 Trackback(s)