RSS Feed for This Post

Dinler arası diyalog yerine önce müminler arası diyalog!

08.11.2013 tarihinde Londra İlim Yayma Cemiyeti’nde düzenlenen Gülen Cemaati mensuplarına özel istişare meclisinde Ali Parisî Hoca Efendi Hazretleri’nin yaptığı konuşmadan: 

“… Dinler arası diyalog yerine keşke önce müminler arası diyalog hareketi başlatabilsek. Sure-i Feth’de Cenab-ı Hak müminlerin vasfını ‘kendi aralarında merhametli, kafirlere karşı şedittirler’ diye irad ve ilan buyuruyor. Ümmetin hastalıklarındandır, biz Avrupa’da yaşayan müslümanlarda da çok görüyoruz: Bir toplulukta gayr-i müslim biri bulunsa el üstünde tutuluyor, hataları, kusurları görmezlikten geliniyor, tolerans gösteriliyor, riyakarca tavırlar içine giriliyor. Fakat yanıbaşında bir mümin kardeşin küçücük bir hata yapsa denilmedik şey bırakılmıyor, buğz ediliyor, neredeyse kafir muamelesi yapılıyor. Ayetteki müminlerin vasfı değil bu. Müslüman cemaatlerin durumu da içler acısı. Bu cemaat taassubu nereden geldi bulaştı bu müminlere anlamak mümkün değil, cehalet adeti bunlar. Irkçılık yok diye kendimizi kandırmayalım. Kabilecilik bu yapılanlar. Kendi içine kapalı, diğer müslümanlarla temas kurmayan, hatta tepeden ve düşman bakan tuhaf haller.

… Bir süredir dinler arasında diyalog diye faaliyetlerde bulunuluyor. Bir kere dinler arası diyalog temelden yanlış bir tanım, diyalog insanlar arasında olur çünkü. Dinin sahibi ise Allah’tır. Biz kullar Allah’ın dini üzerinde tasarruf hakkına sahip değiliz. İkinci olarak, ortada diyaloğa girilecek ikinci bir din yok. Allah katında din İslam’dır. Hz.Meryem’e bühtan eden, kendinden başkasını hayvan olarak niteleyen Yahudilikle; mitraizmle iç içe geçmiş, Allah’a babalık, peygamberine ilahlık atfeden putperest Hristiyanlık nasıl hak din olarak vasıflandırılabilir? Bir de İbrahimi din diyorlar, güya üç dinin ortak özelliği İbrahimi olmasıymış. Haydi bunu söyleyen Hristiyan olsa, Yahudi olsa anlarım. Kur’an-ı Kerim’de İbrahim (AS) için açıkca ‘ne nasraniydi, ne de Yahudiydi’ diye buyrulmuyor mu? Bir müslüman hangi selahiyetle günümüz batıl dinlerini İbrahim (AS)’a atfedebilir, böyle bir aymazlık olabilir mi? Bediüzzaman hazretleri de sarahatle “la ilahe illallah” kelime-i tayyibesinin “Muhammeden Resulullah” ile tamam olduğunu, Resul-i Ekrem’i tasdik etmeyenin ehl-i necat olamayacağını söylemiştir. İslam’ın hiçbir devrinde de binbir türlü itikadi sapıklıklar görüldüğü halde Hz.Muhammed’i kabul etmeden de kurtulunacağını iddia eden bir fırkayla karşılaşılmamış olması dikkate şayandır. 
… Başörtüsü füruattandır, doğrudur. Yani usul-i dine dahil değildir. Başını örtmeyen bir mümin kadın kafir olmaz, dinden çıkmaz ama günahkar olur. Bu zaten hemen herkesin bildiği bir hükümdür. Hükmü aynen namaz, oruç, içki veya zina gibidir. İnsan namaz kılmayınca da kafir olmaz. Oruç tutmayınca dinden çıkmaz. İçki içince veya zina edince küfrüne hükmedilmez. İmanın yanında bunlar fürudur demek, bunları yapmasanız da olur demek değildir. Böyle bir içtihad metodu yoktur. Dinde bir hüküm diğer hükümlere göre önem sırasına sokulup, az önemli olanlar terke davet edilemez. Kaldı ki böyle bir içtihad, sadece bir sünnet olan sarığı çıkartmaya zorlandığında mahkemede zalimlere karşı “bu sarık kefendimdir, bu baş bu sarıkla birlikte çıkar” diye savunan Bediüzzaman’ın meşrebine hiç uygun değildir. 28 Şubat gibi zalimin zulümünden inleyen müminlerin ahının arş-ı Rahman’ı titrettiği bir hengamede muktedirlerin gazetelerinde röportajı yapan kişiye komplimanlarla hitap ederek böyle bir orta yol bulma telaşı üniversite kapılarında panzerlerin önünde, ikna odalarında sıkıntılar yaşayan, bu uğurda okullarını terketmeyi göze alan kardeşlerimizde bir burukluk yaşatmıştır …”

.

… Gülen Cemaatiyle ilgili yazılar …

  1. Fethullah Gülen Cemaati
  2. Gülen’e ve Türk ögretmenlere dair
  3. 6cı Türkçe Olimpiyatı 
  4. Nazım Hikmet’e yapılan Fethullah Gülen’e yapılmasın
  5. Fethullah Gülen ve Türkan Saylan
  6. Misyonerlik, Hukuk ve Özgürlük
  7. Haydaaa… Kongolu neden istiklâl marşı söylemiş ki?
  8. Fethullah Gülen ve Milliyetçilik Videosu
  9. Fethullah Gülen’in koruyanı…
  10. Gençliğin ideolojik sancıları üzerine
  11. Hanefi Avcı’nın Düşündürdükleri
  12. Cemaat’ten korkanlar klübü
  13. 100 Soruda Gülen Hareketi
  14. Haliç’te Yaşayan Simonlar
  15. Fethullah Gülen’e ve cemaate haksızlık yapılıyor
  16. Baransu, Şener Ve Mösyö
  17. Portekizli Türkçe konuşsa ne olur?
  18. Gülen Cemaati’nde Sayanim (סייענים) Sendromu
  19. Bizde kırılacak kol kanat da kalmadı Hocam…
  20.  As-salatu hayrun mine’n dershane – الصلاة خير من درسخانه 
  21.  F.Gülen’i kumar masasına yatırdınız ve kaybettiniz. Hepsi bu.
  22.  Ekrem Dumanlı’nın müsade ettiği kadar nurcu olmak…
  23.  Gülencilik iman mı yoksa bir ideoloji mi?
  24.  Dershanelerin para alması caiz mi?
  25.  Gülen ve saz arkadaşları çıldırmış olmalı
  26.  Gülen Cemaati ile köprüleri atalım mı?
  27.  Bizim cemaatimiz eskiden böyle miydi?
  28. Gülen Cemaati’nde bir irfan eksikliği var, bir gevşeklik var
  29. Derin Cemaat, Şantaj ve Keskin Viraj #BasınÖzgürDeğilse her pislik itina ile örtülür

… Bu konuda okumak için…

 

hamza_yusuf Hamza Yusuf ile İslâm’ı anlamak

Elinizdeki bu kitap Ekrem Senai tarafından yapılan iki tercümeyi içeriyor:

  • Zaytuna Institute’den Hamza Yusuf Hanson’ın 2010 yılı Mayıs’ında Oxford üniversitesinde yaptığı İslâm’da reformkonulu konferans,
  • Yine  Hamza Yusuf Hanson’ın Dr.Murata ve Prof.Chittick’in İslam’ın vizyonu isimli eseri üzerine yaptığı konuşma (Bahsedilen kitap, Türkçe’ye de çevrilmiştir.)

Hamza Yusuf Hanson 1960 yılında Amerika’nın Washington Eyaletinde dünyaya geldi; Kuzey California’da büyüdü. 1977 yılında müslüman olduktan sonra on yıl boyunca İslâm coğrafyasında Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Kuzey ve Batı Afrika gibi bölgeleri gezdi. Farklı ülkelerde iyi büyük alimlerden icazet aldı. Hamza Yusuf bu seyahatten sonra ülkesine dönerek Dinler Tarihi ve Sağlık Hizmetleri alanlarında diploma aldı. Dünyanın dört bir tarafında İslâm hakkında konferanslar veren Zaytuna Enstitüsü’nü kurdu. Batıya İslâm’ı sunan, İslâmî ilimlerin ve geleneksel metodlarla eğitimin yeniden canlanmasını amaçlayan Enstitü, dünya çapında üne sahiptir. Shaykh Hamza Yusuf, Fas’ın en prestijli ve en eski Üniversitelerinden birisi olan Karaouine’de ders veren ilk Amerikalı öğretim görevlisi olmuştur. Bunların yanısıra, klasik haline gelmiş geleneksel bazı Arapça metinleri ve şiirleri modern ingilizceye tercüme etmiştir. Halen eşi ve beş çocuğuyla birlikte Kuzey California’da yaşamakta. Buradan indirebilirsiniz.

Organik dinimi geri istiyorum 

organik_dinimi_geri_istiyorum - kcBilim ve teknoloji alanında buluşumuz pek yok ama gün geçmiyor ki din konusunda yeni bir icat çıkmasın. Televizyon karşısında merakla “acaba bugün neler caiz ilan edilecek, neler haram edilecek?” diye merakla bekliyoruz. Bektaşi’ye sormuşlar: “İslam’ın şartı kaçtır?” diye, “Birdir!” demiş. “Hac ve zekatı siz kaldırdınız, oruçla namazı biz kaldırdık, geriye kelime-i şahadet kaldı”. Ben kelime-i şahadetten de emin değilim, her an bir profesör çıkıp “böyle bir şey yoktur, imanın şehadeti mi olur?” diye ortaya çıkabilir. […] İlahiyat profesörlerinin bir büyük zararı da bu oldu. Din’in siyaset gibi, futbol gibi, tartışılacak, insanın bilgisinin olmasa da fikrinin olabileceği bir alan olduğu tevehhümü oluşturdular. Her şeyin kutsallığını bozdular. Artık bacak bacak üstüne atıp çiğ ağzımızla Allah, peygamber ne demek istemiş “muhakeme” yapıyoruz hiç ar duymadan, hepimiz birer küçük şeyhülislam, birer fetva emini… hangi hadis uydurma, hangisi sahih şıp diye gözünden anlayıp ayetleri engin din bilgimizle şerh ediyoruz. Şu muhakemelerin bolluğundan da dini yaşamaya bir türlü sıra gelmiyor. Halbuki bir güzel insanın dediği gibi: “Din öğrenmekle yaşanmaz, yaşandıkça öğrenilir”.

Elinizdeki bu kitap Ekrem Senai’nin kaleme aldığı yazılardan ve tercüme ettiği makalelerden oluşuyor: Hamza Yusuf, Noah Feldman, Charles Townes, Marc Levine ve Karen Armstrong ile İslâm, Hayat ve Bilim üzerine… Buradan indirebilirsiniz.

 

İslâmcılık, Devrim ile Demokrasi Kavşağında

Müslümanca yaşamak için devletin de “Müslüman” olması mı gerekiyor? Bu o kadar net değil. Çünkü İslâm’ın gereği olan “kısıtlamaları” insan en başta kendi nefsine uygulamalı. Aksi takdirde dinî mecburiyet ve yasakların kanun gücüyle dayatılması vatandaşı çocuklaştırıyor ister istemez. İyi-kötü ayrımı yapmak, iyiden yana tercih kullanacak cesareti bulmak gibi insanî güzellikler devletin elinde bürokratik malzeme haline geliyor. 21ci asırda Müslümanca yaşamak kolay değil. Yani İslâm’ın özüne dair olanı, değişmezleri korumak ama son kullanma tarihi geçmiş geleneklerden kurtulmak. AKP’yi iktidara taşıyan fikrî yapıyı, Demokrasi-İslâm ilişkisini, İran’ı ve Milli Görüş’ü sorguladığımız bu kitabı ilginize sunuyoruz.Buradan indirebilirsiniz. 

 

Müslüman’ın Zaman’la imtihanı

Sunuş: Müslümanlar dünyanın toplam nüfusunun %20’sini teşkil ediyorlar ama gerçek anlamda bir birlik yok. Askerî tehditler karşısında birleşmek şöyle dursun birbiriyle savaş halinde olan Müslüman ülkeler var. Dünya ekonomisinin sadece %2-%3′lük bir kısmını üretebilen İslâm ülkeleri Avrupa Birliği gibi tek bir devlet olsalardı Gayrı Safi Millî Hasıla bakımından SADECE Almanya kadar bir ekonomik güç oluşturacaklardı. Bu bölünmüşlüğü ve en sonda, en altta kalmayı tevekkülle(!) kabul etmenin bedeli çok ağır: Bosna’da, Filistin’de, Çeçenistan’da, Doğu Türkistan’da ve daha bir çok yerde zulüm kol geziyor. Müslümanlar ağır bir imtihan geçiyorlar. Yaşamlarını şekillendiren şeylerle ilişkilerini gözden geçirmekle başlıyor bu imtihan. Teknolojiyle, lüks tüketimle, savaşla, kapitalizmle, demokrasiyle , “ötekiler” ile ve İslâm ile olan ilişkilerini daha sağlıklı bir zemine oturtabilecekler mi? Müslüman’ın Zaman’la imtihanıadındaki 204 sayfalık bu kitap işte bütün bu konuları sorgulayan ve çözümler öneren makalelerden oluşuyor.

 

Trackback URL

  1. 1 Trackback(s)

  2. Oca 10, 2014: Aradaki Fanileri Kaldırın, Kucaklaşalım…

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin