Türklere Karşı Haçlı Seferleri / Râşid Erer
By Şivan Taşkıran on Tem 24, 2015 in Kitap Alıntısı, Resmî Tarih, Tarih
“… Ord. Prof.Dr. Fritz Neumark (1900-1991) 1933-1952 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Hukuk ve İktisat Fakültelerinde hocalık eden, Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi kānûnlarımızda önemli katkısı olan bilim adamı. “Talebelerden biri Prof. Neumark’a şu soruyu sorar:
– Avrupa bizi neden sevmez hocam?
Prof. Neumark şu cevabı verir:
– Çok samimî olarak itirâf edeyim ki, Avrupalı Türkler’i sevmez ve sevmesi de mümkün değildir. Asırlardır Kilise’nin Türk ve İslâm düşmanlığı Hıristiyanlar’ın hücrelerine sinmistir. Sebeblerine gelince:
- Müslüman olduğunuz için sevmez. Ama farazâ lâik şöyle dursun, hıristiyan olsanız da size düşman olarak bakmaya devam eder.
- Sizler farkında değilsiniz ama onlar şu gerçeğin farkındadırlar: Târihten Türk çıkarılırsa ortada târih kalmaz. Osmanlı arşivi tam olarak ortaya çıkarsa, bugünkü târihlerin yeniden yazılması gerekir.
- Avrupa’nın pazarı idiniz. Şimdi Avrupa’yı pazar yapmaya başladınız.
- En az 400 yıl Avrupa’da sırtımızda ve ensemizde at koşturdunuz.
- Selçuklular Anadolu’yu, Osmanlılar ise Orta Avrupa ve Balkanlar’ı Haçlı ordularına mezar ettiler.
- Sizi silâh ile yenemeyenler, sizleri kendilerine benzeterek hâkimiyet sağladılar. Önce ahlâkî değerlerinizi yıpratmaya başladırlar, giyiminizden hayat tarzınıza kadar; sonra da kendi içinizde sizi bölmeye başladırlar.
- Selçuklu ve bilhassa Osmanlı, İslâmiyet uğruna her seyini fedâ etmeseydiler, İslâmiyet bugün belki sâdece Hicaz’da varlığını devam ettirirdi. Kaldı ki Vehhabîliği kuranlar da, İngiliz Dominyon bakanlığı’nın adamlarıdır. Batı her yerde İslâmiyet’i, sapık inançlara kanalize etti. Ama Osmanlı, Asr-ı Saadet’i devam ettirdi.
- Kilise size kin kusmaktadır. Ve sebepleri de ifâde ettiğim gibidir.
- Ben Türkiye’ye geldiğimde 2 üniversiteniz vardı, şimdi 19 üniversite var. Osmanlı zamanınde ise her yerde bir mederese vardı. Târihinize bakın! Her medresede ilim tedrîsatı vardı. İlk denizaltıyı Osmanlı’nın yaptığını çoğunuz bilmiyorsunuzdur belki de ama Avrupa bunu biliyor.
- Sizler, gerçek hüviyetinize döndüğünüz an Avrupa’nın refâhı ve medeniyeti yıkılır. Ama sizde bunun olması bu şartlarda çok zor.
- Yine sizler, Avrupa’nın tarihî düşmanısınız ve daima düşman olarak kalacaksınız …”
… E-kitap okumak için…
Polisiye filmlerde suçlular parmak izlerini silerler. Böylece polisin ve savcıların “tarihi okuması” engellenmiş olur. Gerçek saklanarak yerine “resmî bir yanılgı” yerleştirilir.
Devletler de resmî tarih yazdıkları zaman daha önce yazılmış olanlar gayrı resmî, hatta yasa dışı olur. Parmak izi silmek gibidir devlet eliyle tarih yazmak … Bir düşünün: Padişahların bütün yazışmalarını, Saray’ın arşivlerini, bütün Osmanlıca kitapları toplayıp yakmak, Osmanlı’dan ve Selçuklu’dan kalma bütün çeşmeleri, camileri, han ve hamamları yıkmaktansa “sadece” resmî bir tarih yazıyorsunuz ve bir çırpıda bin yıllık hakikî tarihiniz çöpe. Yeni kuşakların geçmişi anlama şanslarını ortadan kaldırıyorsunuz.
Hele bir de “oradan geçerken” lisanı devirip alfabeyi değiştirdiyseniz, temizlik tamam!
Biz de kendi yaşadığımız topraklara yeni gelmiş sığınmacılar gibi etrafa bakıyoruz.“Devlet nedir? Millet nedir? Osmanlı mıyız yoksa Türk mü?” diye sorguluyoruz kendimizi, tarihimizi. Çünkü boş beyaz bir kâğıttan başlamaya mahkûm edildik. Resmî tarih ve dil devrimi ile dilimiz ve kültürümüz devirildi, bizler de altında kaldık. Tarihimizi bilmediğimiz için bugünü anlamıyoruz. Yarın ise bir korku filmi gibi. Cahillikten her yerde komplo teorileri görüyoruz. Adeta ıssız bir adaya düşmüş yabancılar gibi gölgemizden bile korkuyoruz, komşu ülkelerden, iç ve dış düşmanlardan hatta birbirimizden bile…
Sitemizin Laiklik, Tarih ve Osmanlı dosyalarına katkısıyla yakından tanıdığınız Mehmet Bahadır Republic of Turkey – Hindi Cumhuriyeti isimli yazısında şöyle özetliyordu bu durumu:
“Aslında, küçük ve mutlu azgın bir azınlığın amentüsü haline gelmiş dogmatik bir zihniyetti karşımdaki. Sorgulanamazdı, zira devletin temel kurumlarını sorgulamaya ya da dünyadaki benzerleri ile mukayese etmeye başladığınız zaman, malum zihniyet hemen bir savunma ve saldırma pozisyonu alıyordu. “Kutsalıma dokundurmam” refleksi ile hareket ediyor ve hatta sizi, yobaz olarak yaftalayıp dışlayabiliyor ve sonuçta kendine sürekli iç düşmanlar üretebiliyordu. Geçen onca sancılı ve acılı yıllar ve hatta tecrübelerimiz “Cumhuriyet Kazanımları” hakkında bize yeterince bilgi veriyordu zaten.”
Evet… Tarih şaşırmaktır. Atatürk’e şaşırmak, Kürtlere şaşırmak, Lozan’a şaşırmaktır. Geçmişe hayret edip bugüne eleştirel bakabilmek, yarını hazırlamaktır Tarih. Geçmişe değil geleceğe dönüktür amacı. Özetle siyasî bir propaganda aygıtı değildir. Gaz vermek, “Asker millet” üretmek, atalarımızla gurur duymak için tarih araştırılmaz.
Eğer resmî tarihin beyin yıkamasından bıktıysanız bu kitap ilginizi çekecektir…