Liberalizm aforizmaları
By my on Mar 2, 2016 in Aforizmalar, Ekonomi, Kapitalizm, Liberalizm
- Türkiye liberallerinin çoğu eski solcudur. Bu sebeple kitap okumazlar. Solculuğu bilmezlerdi, liberalizmi de bilmezler.
- Liberal düşünürlere göre liberalizm hem demokrasiyle hem de hukuk devletiyle çatışan bir rejimdir. Neden?
- Hayek’in işkenceci diktatör Pinochet’yi desteklerken söylediği şu sözler bile demokrasi ile liberalizmin mutlaka çatışacağını ispat etmeye yetmez mi?:
- “Şahsen liberal bir diktatörü liberal olmayan demokratik bir hükümete tercih ederim” (“Personally I prefer a liberal dictator to democratic government lacking liberalism.”)
- “…Maksadımız asla demokrasiyi fetiş hale getirmek değildir… Demokrasi esas itibariyle, dâhili sulhu ve ferdi hürriyeti korumak için bir vasıta, faydalı bir usuldür. Bir vasıta olarak da, asla hatadan salim değildir. Unutmayalım ki, mutlakıyetçi bir idare altında bazı demokrasilerdekinden daha fazla fikir ve kültür hürriyeti bulunduğu vakidir. ( Hayek, Kölelik Yolu, sf. 114)
- “Piyasa’nın iç dengelerine ve özel mülkiyete saygı bireyi bağlayan yegâne kural olmalıdır. Piyasa’nın vatandaşlarca yapılacak kanunlarla düzenlendiği demokrasi bireysel özgürlükler için bir tehlikedir.“( Hayek, Law, Legistlation and Liberty, 1973)
- Hayek’in “Kölelik Yolu” ve “Law, Legistlation and Liberty” kitaplarında savunduğu « özgürlük » aslında sermayenin serbestliğidir.
- Liberaller dinsel/geleneksel “iyi/kötü” ayrımını reddettiklerinden piyasanın iyilik üreteceğine inanırlar.
- Liberallere göre adaletin, hakların, ahlâkın referansı nedir? Piyasa tabi ki! Avusturya Ekolü’nün ünlü ismi Ludwig Von Mises’ten dinleyelim:
- “Halk yığınları, oy veren, demokrasilerde hakim olan şu milyonlar bilmeliler ki sahte doktrinlere alet oluyorlar. Sadece Piyasa üzerine kurulu bir toplum onlara arzuladıkları refahı verebilir. Ama halkı ikna etmek için önce elitleri, aydınları ve iş adamlarını ikna etmek gerek.” (12 haziran 1943’te Leonard Read’a yazdığı mektuptan)
- Yani liberaller parası olanların istediklerini satın alması yoluyla şiddetin ve kanlı darbelerin önleneceğini sanırlar.
- Liberaller iyi/kötü ayrımının insandan insana değişebilmesine bakarak vicdan ve adaleti para/piyasa ile değiştirirler.
- Liberallere göre suç kötü bir şey değildir, yanlış bir yatırımdır. Çünkü polis, hapis vs riski vardır.
- Özetle liberallerin “özgürlük” algısı tilkinin kümesteki özgürlüğüdür.
- Meselâ ABD’de zenginlerin “plea bargain” ile para ödeyerek cezalarını azaltması liberaller için sorun teşkil etmez.
- Bu cihetten bakıldığında liberalizm insan nefsini yok sayan bir ideolojidir. Dikkat Kitap: Liberalizmin Kara Kitabı
- Liberalizme karşı olmak sermaye birikimine yahut teknik/ticarî ilerlemeye karşı olmak değildir ama liberaller böyle göstermeyi severler.
- “Liberal demokrasi” deyimi bir fikir tuzağıdır. Gerçekte bu ikisi çatışır zira sermayenin çıkarları sokaktaki adamınkine uymaz:
- “…Demokrasi ve liberalizm ikiz olmayıp, büyük ölçüde zıt oldukları unutulmamalıdır. Liberalizm demokrasiye karşı icat edilmiştir. Liberalizmi doğuran sorun, önce merkezde, daha sonra bütün olarak dünya sisteminde tehlikeli sınıfların nasıl zapturapt altında tutulacağıydı. Liberal çözüm, kesintisiz sermaye birikimi sürecini ve onu destekleyen devlet sistemini tehdit etmeyecek düzeylerde kalmak şartıyla, siyasi iktidara sınırlı bir erişimin ekonomik artı değerin sınırlı paylaşımının bu sınıflara bahşedilmesiydi…”(I. Wallerstein)
- Türk liberalleri liberalizmin net bir tarifini yapabilir mi? Pek mümkün görünmüyor. Neden?
- “Liberalizm prensiplerinde, liberalizmin değişmez bir dogma haline gelmesini icap ettirecek hiçbir cihet yoktur; liberalizmin bir defaya mahsus olmak üzere tespit edilmiş sabit kaideleri mevcut değildir.” (Kölelik Yolu, s. 41)
- Ancak günümüzde sermaye birikimi hem mahiyet değiştirdi hem de ulus-devletlere tahakküm edecek noktaya geldi. Çünkü:
- “Krizden önce demokratik Batılı ülkelerde bir hükümetin yeniden seçilme ihtimali %65 idi. Krizden sonra bu ihtimal ikiye bölünerek %30’lara indi. Siyaset ticaret karşısında meşruiyet kaybına uğradı.” (Pascal Lamy, WTO Genel Müdürü)
- Ulus-devletler enflasyondan korunmak için uluslararası piyasalardan borç alıyor ve borç maliyeti kredi notuna göre değişiyor.
- Ulus-devletlere kredi veren, kredi notu veren ve o devlete vergi veren bankalar aynı ortaklara ait. Yani ciğer kediye emanet.
- Daha da acayip olan bazı banka müdürlerinin devlet memuru olması ve finansal suçları denetlemesi. (Bkz. Katil öldürdüğü kişinin malına mirasçı olunca)
- Yani “küresel sermaye” deyince eskisi gibi altını, gümüşü olan kişiyi değil taahhüt yoluyla üretilen sahte parası olanı kastediyoruz.
- Bu sahte parayı üretmek suç sayılmıyor ve bütün sahteliğine rağmen halkların gerçek zenginlikleri üzerine bir ipotek teşkil ediyor.
- Meselâ ABD dolarının emisyon hacmini takip etmeye yarayan FED göstergelerinin 2006’da iptal edilmesi dikkat çekici.
- Kravatlı eşkiyalar sahte taahhütlerle şişirdikleri spekülatif balonları “uygun” zamanda patlatarak dev soygunlar yapıyor. (Bkz. Ekonomik Kriz Aforizmaları)
- Bugün ABD başkanı dahil hiç kimsenin dolar emisyonu konusunda net bir bilgiye sahip olduğu iddia edilemez.
- ABD doları çoktan beri bir para birimi olmaktan çıktı. Petrol ve savaş yoluyla dünya halklarının zenginliği gasp ediliyor. (Bkz. Petro-dolar Aforizmaları)
- Liberalizm geçmişte diktatörlere, faşizme, komünizme karşı bir ideoloji gibi görünüyordu. Bugün liberal totalitarizm tehlikesi var.
- Milyarlarca dolar sermayesi olan bir adamın savcı, vekil, polis, gazeteci satın almak yerine kanunlara uyacağını ummak aptallıktır.
- Hiç bir G20 ülkesi kendi GSMH’sı kadar zenginliği olan adamları kontrol edecek yasalara sahip değildir.
- Bugünkü sermaye birikimi endüstriyel değil finansal. Ekrandaki altın, petrol, buğday, şeker gerçek miktarların yüzlerce katı.
- Chichago emtiya borsasında el değiştiren sanal buğday dünyadaki buğdayın 50 katı. İtalya’nın en büyük bankası mafyanın elinde. Vatikan kara para aklıyor.
- Dünyadaki kanunlar istisnaî durumda olan suçluları tarif eder, yakalar ve cezalandırır. Oysa bugün sistem suçu yasallaştırdı.
- Finansal ekonomi spekülasyon yoluyla endüstriyi de yıkacak duruma geldi. Bu kanun koyucuların öngörmediği bir durum.
- ABD’de kartelleşmeyi ve finansal krizlerin reel ekonomiye sirayet etmesini engelleyen kanunlar vardı. 1980’lerde iptal edildi.
- Liberallerin kesinlikle anlamadığı şeylerden biri de demokrasiyle liberalizmin çatışmasıdır. Liberal düşünürler açıkça demokrasiye karşı tavır almışlardır.
- Liberalizmin sürekli yanlış anlaşılmasının temel sebebi kelimelerin eğip bükülmesidir: Özgürlük, kapitalizm, fayda, mutluluk, tatmin…
- Bu önemli kelimeleri fabrika ayarlarına geri döndürmek için bir çaba harcayalım:
… Liberalizm, demokrasi ve ekonomi üzerine kitap okumak için…
Liberalizm Demokrasiyi Susturunca
Halkın iradesi liberalizm ile çatışırsa ne olur? 2008′de başlayan ekonomik kriz sürmekte. Eğitim, sağlık ve güvenlik hizmetlerine ayrılan bütçeler kırpılırken batan bankaları kurtarmak için yüz milyarlarca dolar harcanıyor. Alın terinin finans kurumlarına peşkeş çekilmesini istemeyenler protesto ediyor. Ama batılı devletler polis copuyla finans sektörünü savunmaktalar. Ne oldu? Bütün nüfusun binde birini bile temsil etmeyen bankacıların çıkarları geri kalan %99.99′un önüne nasıl geçti? Alıp satma, üretip tüketme özgürlüğü nasıl oldu da halkı finans sektörünün kölesi yaptı? Mal, hizmet ve sermayenin serbest dolaşımı uğruna halkın iradesi çiğnenebilir mi? Okuyacağınız kitap demokrasi ile liberalizmin savaşı üzerinedir. Buradan indirebilirsiniz.
Atina’da, Roma’da, Madrid’de ve Washington’da artık halkın değil bankaların dediği oluyor. Batı’da demokrasi geriliyor, yeni bir düzen kuruluyor. Alıp satma özgürlüğü nasıl oldu da halkı bankaların kölesi yaptı?
İnsanî değerlerin değil maddî değerlerin hakim olduğu her toplum kendi arsızlığı altında ezilmeye mahkûm aslında. Thomas Jefferson, George Washington, Max Weber, Hannah Arendt, Karl Marx ve Alexis de Tocqueville’in eserlerinde ısrarla üzerinde durulan bir mesele bu. Zenginleşmeye ve para ile daha çok haz almaya odaklanan insanlar bencilleşiyorlar. Siyasetten, cemiyetin dertlerinden uzak, oy kullanmaya bile üşenen bir güruh çıkıyor meydana.
Tam da bu yüzden Batı’da demokrasinin en büyük düşmanı batılı insan modeli oldu. Kendini özel hayatına hapseden, lüks tüketime, tatile, konfora odaklanan batılı insanlar politikadan uzaklaştılar. Bu refah toplumunun bireyleri diğer insanların dertlerine duyarsızlaştı. Para bu süreçte kutsallaştı. Yine bu yüzden bankalar ve bankacılar ilahlaşarak hukukun üstüne çıkabildiler.
İşte bu fikrî zemindir sermayeyi aşırı büyüten, savcıları, hakimleri bile etkisiz hale getiren. Bankacılarına söz geçiremeyen batı toplumları tıpkı 1980′lerde ordusuna söz geçiremeyen Türkiye’nin durumuna düştüler… Peki 2008 ekonomik kriz süreci nasıl gelişti? Krizi tetikleyen ve büyüten ne oldu?
Bize yansıtılanın aksine, 2008’de Amerikan emlâk sektöründen başlayan kriz öngörülemez bir felaket değildi. Yapılan düpedüz bir piyasa darbesi idi aslında. Tasarlanmış, planlanmış, yürürlüğe konmuş bir operasyon. Bu operasyonu yöneten insanlar daha 1980’lerde Batı adaletinin üzerine çıkmışlardı. Krizi frenleyecek yasal engelleri bir bir kaldırdılar, krizin küreselleşmesini sağlayacak mekanizmaları yine onlar kurdular. Yaklaşık 40-50 kişilik bir ekip. Kriz sürecinden zenginleşerek ve güçlenerek çıktılar. Banka kurtarma operasyonlarıyla halen zenginleşmekteler.
Elinizdeki 60 sayfalık bu e-kitap Batı’da demokrasinin gerileme sürecini sorguluyor:
- Demokrasinin zayıf noktaları nelerdir? Bankalar nasıl oldu da halkın iradesini ayaklar altına alabildiler?
- “Hukuk devleti” diyerek örnek aldığımız demokratik ülkeler neden bu Piyasa Darbesi‘ne engel olamadılar?
- Askerî darbelerden yakasını kurtaran Türkiye’de hükümet Piyasa Darbesi ile devrilebilir mi?
Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur.Buradan indirebilirsiniz.
1930 model bir ulus-devletin, bir “devlet babanın” çocuklarıyız. Son derecede “Millî” bir eğitim gördük, öğrenim değil. Hayatta işimize yarayacak meslekî bilgileri ya da eleştirel bir bakışı öğrenmedik“millî”okullarda. “Varlığımızı Türk varlığına armağan etmek” için eğitildik, eğilip büküldük.
Liberallerin dilinden düşmeyen “Bireysel haklar ve özgürlükler” bizim gibi Kemalist çamaşırhanelerde yıkanmış beyinler için çok yeni. Türkiye’de yaşayan insanların ulus-devlet boyunduruğundan kurtulmasında önemli bir rol oynuyor liberaller. Biz de bu kitapta liberalizmin temel tezleriyle uyumlu, bu fikir akımına doğrudan ya da dolaylı destek veren makaleleri birleştirdik.Buradan indirin.
… Tüketim tutkusu ve kimlik krizleri üzerine kitap okumak için…
Ey Kapitalizm! Kara Sevdam! / Charles Allen Scarboro
Kapitalizm bir kara sevdanın adı. Tutkulu bir aşk hikâyesi… Her gün kalbimizi kıran, bize hakaretler yağdıran, herkesin içinde rezil eden o sevgiliyi(!) terk edemiyoruz bir türlü. Alış-veriş merkezleri dolup taşıyor. Kredi kartı borçlarımız şişiyor. Bütün bu borçları ödemek için daha çok çalışmaya razıyız. Ailemizi, sağlığımızı, tatillerimizi, ibadetlerimizi feda ediyoruz. Hatta iş “arkadaşlarımızın” ayağını kaydırmak için planlar yapıyoruz.
Heyecanla satın alıp eve getirdikten sonra bir kenara attığımız ne çok şey var oysa. Okunmamış kitaplar, seyredilmeyi bekleyen DVDler, modası geçmiş giysiler, eski cep telefonları… Almak gerek ama kullanmak şart değil. Çünkü karnımızı doyurmak için değil“birisi olmak” için tüketiyoruz:
“…Üniversitemdeki kapalı kızların çoğu, eşarplarını markası görünecek şekilde bağlıyor. Öğrenciler kitaplarını Mango çantalarda taşıyor. Bir Coach çanta, etiketi görünmeksizin pek de kıymetli değil. Ralp Lauren sağ tarafa işlenen küçük bir biniciyle bir servet kazandı. Çorapların bile görülebilir yerlerine logolar işlenmiş. Neden marka bu kadar önem arzediyor?…”(C.A. Scarboro)
Ne gariptir ki Türkiye’de hemen her kesimden insanı kolaylıkla birleştirebilen bir slogan var: “Kapitalizme Hayır!”. İslâmcı, komünist, ülkücü, Kemalist… Yürüyüşler yapıyorlar. Seminerler düzenliyorlar. “Küresel sermayeye geçit yok!”diye haykırıyorlar. İşçilerin sömürülmesinden Afrika’daki açlığa, ortadoğudaki petrol savaşlarından dünyanın kirlenmesine kadar her taşın altından çıkan bir düşman bu. Kapitalizm karşıtı İslâmcıların, komünistlerin, ülkücülerin ve Kemalistlerin ekonomi tasavvuru nasıldır? Kapalı kapıların ardında puro içen şişman adamlar mı tahayyül ediyorlar bilmiyorum. Ama bazen kendilerini aldattıklarını düşünüyorum. İyi ile kötü arasında bir çizgi çekmek, kötüleri “öteki tarafta” bırakmak… O kadar da kolay değil:
“Ah keşke her şey o kadar basit olsaydı. Bütün kötülükleri içi kararmış birileri yapsaydı ve bütün mesele onları bulup yok etmekten ibaret olsaydı. Ne var kiİyiileKötü arasındaki çizgi her insanın kalbinden geçiyor. Kim kendi kalbinin bir parçasını yok etmek ister?” (Soljenitsin)
Okuyacağınız bu kitap insanların para ile, tüketim ile kurdukları ilişkiye ışık tutuyor. Charles Allen Scarboro’nun Karl Marx ve Max Weber’in fikirlerinden de isitifade ederek hazırladığı özgün bir çalışma. Scarboro İstanbul’da yaşayan bir Amerikalı. Akademik birikiminin yanı sıra kapitalizmin anavatanından gelmesi, “içimizde yaşayan bir öteki” olması bu kitaba ayrı bir lezzet katmış kanaatimce. Modern yaşamın getirdiği “önemsizleşme” hissi ve bunun yol açtığı kimlik ihtiyacını sorgulayan, klasik ekonomi teorilerini tamamlayan bu çalışmayı Müleyke Barutçu Türkçeye kazandırdı. Kendisinden Chomsky, Klein ekseninde yeni çalışmalar ve özgün makaleler de okumayı umuyoruz. Kitabı buradan indirebilirsiniz.