Wikileaks bizi kesmez…
By İbrahim Becer on Ara 6, 2010 in Amerikan Saldırganlığı, Basın Özgürlüğü, Dış Politika
Bizim millet olarak tuhaf bir tabiatımız var. Şöyle ki, tüm dünyayı ilgilendiren bir çok meseleyi es geçebilirken, belli ülkeleri olağanüstü etkileyebilecek bazı olayları büyütebiliyoruz.
“Hukukun üstünlüğü” ve “serbest piyasa ekonomisi” artık bir seçenek olmaktan öte bir zorunluluk halini almışken, bizdeki statükocu çevreler hala topu taca atmakla meşguller mesela. Tam tersi bir durumsa, wikileaks belgelerinde sözkonusu. İspanya için önemli olabilir; Başbakan, helikopter motoru ihalesi için ingiliz firması yerine Amerikan firmasından yana tavır almış. Ya da Almanya için; kabinede bir bakan köstebeklik yapmış. Sonra istifa etti gerçi de, bizi ilgilendiren bir tarafı yok.
Wikileaks hakkında en doyurucu yazıyı radikal gazetesinden Erdal Güven kaleme almış: Bu cenahın mensupları, çıkışlarını 2008 yılında Kenya’da yargısız infaz sonucu öldürülen yüzlerce insan olduğunu ortaya çıkararak yapıyorlar. Sonra arkası geliyor ve silahlı bir ABD helikopterinin 12 sivili vurma anını yakalıyorlar. Ardından Afganistan’da ABD askerlerinin beş yıl boyunca tuttuğu günlükler sızdırılıyor ve gerisi çorap söküğü gibi geliyor.
Bir merkezleri yok, kaç kişi oldukları bilinmiyor, bir örgüt şemasına dahi sahip değiller. Vitrinde tek bir kişi var, Avustralyalı bilgisayar korsanı Julian Assange. Hakkında rivayet çok; herşeyini bir sırt çantasında taşımasından tutun da, sürekli yer değiştirmesine kadar birçok efsaneye konu olmakta Hazret. Gerçek olan şu ki, aynı zamanda İnterpol tarafından da “taciz” suçuyla aranmakta.
Hani beylik bir laf vardır; “ihanet ilgi çekse de, hain sevilmez” der, bu teşekkül oluşturulurken de bu atasözü düstur alınmış gibi geldi bana. Haber kaynakları genelde çalıştığı birimleri cezalandırmak isteyenlerden müteşekkil. Zaten bombayı da Bradly Manning adında 23 yaşında bir Amerikalı er patlatıyor. İstihbarat analisti olarak görev yapan Manning, 150 ülke diplomatından gelen yaklaşık 251 bin belgeyi okuyup incelemekle görevliydi. Manning şu anda virginia’daki bir deniz üssünde yargılanacağı günü bekliyor.
Uzmanların görüşü, açıklanan belgeler buzdağının görünen kısmı. Asıl bombaların ileride çıkacağı belirtilmekle beraber ilk şokun çok büyük hasara yol açmadığı aşikar. Berlusconi’nin özel hayatının ifşaatı bırakın dünyayı İtalyanları bile ilgilendirmemiş. Güzel Ülkemizin nasibine de, Başbakan ve İsviçre Bankalarındaki sekiz ayrı hesap mevzusu düştü hepsi bu. O meseleyi de halletmek son derece kolay; Hukukçular daha iyi bilecektir, haddim olmayarak söyleyeyim: “ispat külfeti iddia sahibine aittir”. Yani, bir kuruma, kişiye suç isnat ettiğiniz zaman bunu ispat etmekle mükellefsinizdir. Aksi halde, en hafifinden “müfteri” sayılırsınız ki pek hoş bir tabir değildir.
Tüm bu curcuna içinde benim ilgimi çeken tek karakter mekanizmayı harekete geçiren Julian Assange oldu. Adam kelimenin tam anlamıyla Trevanian’ın Nicolai Hel’i ve Jean Christophe Grange’in “ölü ruhlar ormanı” romanındaki jean Korova karakterlerinin dijital karışımı gibi. Trevanian 2005’de öldü ve vasiyeti gereği gizlice gömüldüğü için ondan bize hayır yok ama sadece Fransa’da 450 bin sadık okuru olan Grange için bulunmaz bir nimet Assange.
En çok kripto gönderilen ülkelerden birinin Türkiye çıkması da ayrıca şaşırttı beni. Çünkü bu ülke son birkaç yıldır şok yaşamaya şerbetlendi de ondan. Nasıl ki bizde gizem öğeleriyle süslenmiş bir cinayet olayı pek yaşanmazsa, gizli belgelerin ortaya saçılmasına da gerek görülmez. Bizde herşey alenidir. Adam cinayet işler, oturur ve polisi bekler. Yetkili mercilerde olanlar da telefonda geyik yaparken internete düşer, sen de oturur dinlersin. Biz bu konuda bürokrasiyi sevmeyiz yani. O yüzden Amerikalı Diplomatlar boşuna mesai harcamışlar.
Çünkü, biz Türklerin şok eşiği son yıllarda Dağlıca, Aktütün, Ergenekon, Balyoz falan derken çok yükseldi. Bu saatten sonra adrenalin salgılamamız için Tolkien’in gelip, bize el vermesi gerek. Çünkü biz “şok eşiği” konusunda çıtayı çok yukarılara taşımış bir milletin ahfadıyız.
Wikileaks bizi kesmez…
… Bu konu ilginizi çekiyorsa …
Yahudi oldukları için mi zalimler?
İsrail bir çok bakımdan Türkiye’ye benzeyen bir ülke. Paranoyak bir ulus-devlet. “Yoktan var edilmiş bir millet” dört tarafı “düşmanla çevrili” kutsal bir vatanda yaşıyor. Terör tehlikesine karşı ülkenin güvenliği için(?) haklar ve özgürlükler çiğneniyor. Devlet eliyle düşman üretiliyor!
Gidemeyenlerin ülkesi oluyor İsrail… Kendi zulmü altında ezilen, korku içinde yaşayan, dünyasıyla beraber Ahiret’ini de kaybetmiş olan İsrailli zannederim Filistinliden bile daha zavallı bir durumda bu yüzden. Buradan indirebilirsiniz.
3 Yorum
Yazan:Bigalıoğlu Tarih: Ara 7, 2010 | Reply
“Çünkü, biz Türklerin şok eşiği son yıllarda Dağlıca, Aktütün, Ergenekon, Balyoz falan derken çok yükseldi. Bu saatten sonra adrenalin salgılamamız için Tolkien’in gelip, bize el vermesi gerek. Çünkü biz “şok eşiği” konusunda çıtayı çok yukarılara taşımış bir milletin ahfadıyız.
Wikileaks bizi kesmez…”
hehehe,çok haklısınız.daha neler var,neler.temizlemeye kalksan ordu üst yönetiminin yarısını ordudan atarsınız.off,off…biz maksimun bir ülkeyiz,çok zor bir ülkeyiz.aynı zamanda çok geri bir ülkeyiz.umarım bir gün,birbirimizle uğraşmayı bıkarıp,her şeyi DOĞRU-DÜRÜST yapar hale geliriz.
Yazan:ali duman Tarih: Ara 7, 2010 | Reply
Sn. İbrahim Becer,
en çok kriptonun türkiye’den çıkmasına niçin şaşırdınız ki?
sscb’ye karşı kapitalizmin ileri karakolu haline getirilen, 80 yıl boyunca bu görevi layıkıyla yerine getirebilmesi için bu topraklarda yaşayan halklara deli gömleği giydirilmedi mi? en vahşi ve en sinsi toplum mühendisliği uygulamaları abd’nin gözetiminde ve denetiminde bu ülke topraklarında ve bu ülke halkına karşı uygulanmadı mı? her türlü toplumsal mühendislik uygulamalarının -ilk denendiği- deneme tahtası haline getirilmiş olması da kuvvetle muhtemeldir. Gladyo ve yerel “komünizme karşı mücadele örgütleri” ile takır takır cinayet işleyip adam öldüren “bizim tosuncukların” katilliği durduk yere olmadı, durduk yere bebeklerden katil türemedi, planlı ve programlı bir şekilde türetildi, cinayetlerin katilleri ya bulunmadı, ya da bulunanların da katilleri beraat ettirildi, 80 yıl boyunca deli gömleği giydirilen, abd’ye en uygun ve en toleranslı bir “saha” olarak sunulan bu ülkeden gidecekti en fazla kripto elbette, işte bu yüzden ben hiç şaşırmadım.
asıl şaşırmakta olduğum husus, her şeyin ayan beyan orta yere dökülmüş olmasına rağmen hiç bir yokmuş gibi davranıyor olmamız, bu ülke için “müstemleke” ülke siyasetini yürütenlerin hiç yüzleri kızarmadan aramıza dolaşmaları, hatta ahkam kesiyor ve aynaya bakmadan işbaşındaki hükümeti suçluyor olmalarıdır, suçlamaktan öte o itibarsız günleri geri getirmeye, iktidarlarını geri almaya uğraşıyor olmalarıdır, wikileaks’ı bırakalım da öncelikle bu ülke topraklarında bu ülke halklarına ihanet edenleri ve bu ülke halkına bunları reva görenlere bakalım. çiğerimize kadar delip geçen hançeri görmemek asıl şaşırtıcı olandır.
wikileaks yetmez, aslında her şeyin orta yere dökülmesi gerekir ki, hala soğuk savaş döneminin siyasetini yürütmeye çalışan (bizdeki ulusalcı ucubeler gibi) fikir garabetlerinin oynadığı oyunlar, komplolor, tezgahlar ortaya dökülsün, iplikleri pazara çıksın, çıksın da ülkemizde “adamım” diye dolaşan 5 nci sınıf abd kuklalarının kimler olduğu, imparator mirascısı koca türkiyeyi, bir ürdün kadar dahi dış prejtijden yoksun bırakan bu ucube siyaseti yürüten siyasetçiler, generaller, diplomatlar, bilinsin, bu hakikatları bilme zamanı geldi de geçti bile.
Yazan:ali duman Tarih: Ara 9, 2010 | Reply
wikiLeaks sayesinde, cezayir devlet başkanının abd’ye “bizi türkiye ile karıştırmayın, bizim ordumuz demokrasiye bağlıdır” dediğini öğrenmiş oluyoruz.
işte tamda budur, yukarıda anlatmaya çalıştığım hususun özeti, bu ülkeyi dünya aleme rezil edenler, hala o itibarlı “böyüük” devlet adamı apoletleriyle ortada dolaşıyorlar ve bizler hala hiç birşey yokmuş gibi yapıyoruz.
önü açıldığı halde ne hikmetse kemalistliğine söz söyletmeyen yargımız, darbecileri yargılayamıyor.
anayasa değişişmiş miş..miş… yargıtay başsavcısı -değişikliğe karşı gelecek şekilde- “mücadelemiz sürecek” demedi mi? bu mücadele neye karşı, kime karşı sürecek miş acaba. baş savcı bunu da söylemiş olsa da öğrensek, ne de olsa şuracıkta bir vatandaş isek, hakkımızdır bunu bilmekte.
“darbecileri yargılamamak” bu mücadelenin bir parçası olsa gerek, kemalizmin bir kanadı (zinde güçler kanadı) hem bunu gerçekleştirir, hemde bir başka kanadı (maalesef ki seçimlere katılmak zorunda kalan kanat) yarın öbür gün, seçimlere doğru çıkar hiç utanmadan “hani darbecileri yargılayacaktınız, niye yargılayamadınız” der, hatta -yalancıktan- hesapta sorar. bekleyin ve görün…
ulusalcı hokkabazlar şimdiden wikiLeaks’e bayrak açmaya başladılar, zira biliyorlar ki gerçekler çıktığında kendi yalanları ve uydurdukları komplo teorilerini ortaya çıkacak.
bol bol komplo teorisi üretiyorlar ya, bir teori de wikiLeaks için üretirler olur biter canım, yalan için komplo için ellerini tutun mı var kim ölmüş yalandan (en kutsal düsturları bu olsa gerek)
kim takar wikileaks’i, halkı takmayanların wikileaks’ı takacakalarını sanmıyorum, nasıl olsa yalan herşeyin üstünü örtüyor, wikileaks’i mi örtmeyecek. (yüzyıllık nice cinayetler, katliamlar, tertipler örtülmüş ki)