RSS Feed for This Post

Ve Halk Konuştu..

 

Dün Türk demokrasisi için çok önemli bir gündü.

Halkımız 4.5 yıldır iktidarda olan AK Parti’ye büyük bir teveccüh gösterek ezici bir çoğunlukla yeniden iktidara taşıdı.

Bu ne anlama geliyor?

Herşeyden önce bu sonuçlarla halkımız siyasetin doğal mecrasında akması gerektiğini, herhangi bir müdahale istemediğini, toplum mühendislerinin çeşitli projeleriyle topluma dayatımlar yapılmasına ve hukukun eğilip bükelerek oligarşik yapılanmanın ömrünün uzatılmasına öfkeli olduğunu açıkça göstermiş oldu.

Sonuçlar sivil muhtıra olarak adlandırabilirse de yalnızca son üç ayda yaşananlara tepki değil ortaya çıkan bu tablo.

Bunların yanında ekonomik ve siyasi istikrarın devamı isteği de bu seçim sonuçlarında çok önemli bir rol oynadı. TBMM’deki temsil oranı da çok yüksek oldu, bu da temsilde adalet ilkesi ve toplumsal barış açısından son derece sevindirici. Kürt kökenli milletvekillerinin de TBMM’ye girmesi bazı sorunlarımızı demokratik temsil ile çözebilmemize ilişkin umutlarımızı güçlendiriyor.

Demokrasimizin daha da ileri noktalara gitmesi için çok çalışmamız gerektiğine inanıyor ve Derin Düşünce Grubu olarak bu sonuçların ülkemiz için hayırlara vesile olmasını diliyoruz.

 

 Derin Düşünce nedir?

Sitemizde siyasetten tarihe, kadın haklarından felsefeye, sanattan bilime kadar bir çok konudan bahsediyoruz. Ama zaman zaman da kendimizden söz ediyoruz. Derin Düşünce nedir?  Sitenin geçmişi, geleceği, ortak projeler, yazar olmak isteyenlere öneriler, okunma istatistikleri… Derin Düşünce’nin bir kimliği, tarihi ve kendine has “yaşam” tarzı var. Eğer aramıza yeni katıldıysanız bu kitap “yöre halkına” kaynaşmanızı kolaylaştıracaktır :)

 Liberalizmin Kara Kitabı

Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirebilirsiniz.

Maymunist imanla nereye kadar?

Evrim ve Big Bang gibi konular genellikle sağlıklı biçimde tartışılmaz. İdeoloji ve inançlar, felsefî tercihler bilim-SELLİK maskesiyle çıkar karşımıza. Özellikle evrim tartışmaları “filanca solucanın bölünmesi” veya falanca Amerikalı biyoloji uzmanının deneyleri etrafında döner ve bir türlü maskeler inmez. Madde ve o Madde’ye yüklenen Mânâ maskelenir… Oysa perde arkasında tartışılan başkadır. İnsan’a, Hayat’a dair temel kavramlardır. Sadece et ve kemikten mi ibaretiz? Yokluktan gelen ve ölümle yokluğa giden, çok zeki de olsa SADECE VE SADECE bir maymun türü müdür insan? BİLİM DIŞINDA bir insanlık yoksa Aşk yoksa, Sanat yoksa, Güzellik yoksa ve Adalet yoksa Hayat‘ın anlamı nedir? Aşık olmak hormonal bir abartıysa, iyilik enayilikse, neden birbirimizin gırtlağına sarılmıyoruz ekmeğini almak için? Neden bir çocuğa tecavüz edilmesi midemizi bulandırıyor ve neden fakir bir insana yardım etmek istiyoruz? Taj Mahal’in, Ayasofya’nın, Notre Dame de Paris’nin değeri bir arı kovanı veya termit yuvasına eşdeğer ise, Mesnevî boşuna yazıldı ise neden Hitler’i lanetliyoruz ve neden Filistin’de can veren bebeklere üzülüyoruz? Maymun olmanın (veya kendini öyle sanmanın) BİLİM DIŞINDA, psikolojik, siyasî, ahlâkî, hukukî öyle ağır sonuçları var ki…  Evrim senaryosunu kabul etmenin etik ve siyasî neticeleri ve evrimciliğin etimolojik değeri … Derin Düşünce’nin yorumcuları tarafından konuşuldu. Biz de bu sebeple söz konusu iki tartışmayı 116 sayfalık bu kitapta topladık. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 26 Yorum

  2. Yazan:Ece Tarih: Tem 23, 2007 | Reply

    Şimdi Baykal’a düşen, yanına İlhan Selçuk’u da alarak Rodos’a kadar yüzmek ve Yunanistan’a iltica etmektir:)

    Vatanımıza milletimize hayırlı uğurlu olması dileğiyle..
    Sizleri Tuncay ÖZKAN büyüğümüzün tarihi yazısı ile başbaşa bırakmak istiyorum..

    Ben bir halk düşmanıyım

    Zamanımız, bilgi kirliliğinin insanlık onurunu ve gerçeği karartmadaki maharetine dudak ısırtacak kadar pirim verdiği bir dönemi gösteriyor.
    Medyası özgür olmayan toplumlar asla karar mekanizmalarını demokratikleştiremiyorlar. Despotizm medya kanalıyla her yerde var olabiliyor. Demokrasiler eriyor.
    Ne söylerseniz söyleyin, ne kadar anlattığınızı varsayarsanız sayın, nereye kadar ulaştığınız ve ulaştığınız yerde fikirlerinizin ne kadar kaldığıyla ilgili bir süreci yaşıyoruz. Sizin önünüzde, sonranızda kirleticiler, karartıcılar hemen yerlerini alıyorlar.
    Para; namus , onur, şeref gibi kavramların içini boşaltmada, bunları karartmada kullanılan etkin bir araç oldu.
    Kendi kasabasının zenginliğinin kaynağı olan hamamları incelemekten dolayı suçlanan Dr. Thomas Stockmann’ın yaptıkları geliyor aklıma. Doktor suyun kirletildiğini ortaya çıkarır. Çocuklar bu yüzden ölmektedir.Rüşvet, baskı, korkutma sonucunda susmayı reddedince, kasabanın güç odakları tarafından halkın düşmanı ilan edilir.
    Henrik Ibsen ‘in yazdığı oyun, 1882’de “En Folkefiende” adıyla basılmış ve ilk kez 1883’te oynanmış: Bir Halk Düşmanı.
    Peki ama yaşamın karşımıza çıkardığı o büyük yol ayrımında nereyi tercih edeceğiz?
    Gerçekleri mi yoksa bireysel çıkarlarımızı ve buna bağlı kabul görmemizi mi?
    Ben kısa zamanda çok büyük zararlara yol açsa da Türkiye’nin “gerçekleri” değil, bireysel çıkarlar ve çokluğun kabulünden yana oy kullandığını görüyorum seçimlerde.
    Partiler halka gerçekleri anlatamadılar. Anlatmakta kendi iç sorunlarının yanı sıra globalizasyonun karşılarına çıkardığı sorunlar da büyük rol oynadı.
    AKP ezici bir çoğunlukla iktidarı elinde tuttu. Türkiye için hayırlı olmasını dilerim.
    Ama olmayacağını da görüyorum. Çünkü sorunlar kör dövüşüne çevrilen seçim dönemi propagandalarının çok daha üstünde.
    Şimdi ben, artık bir “HALK DÜŞMANIYIM”…
    Bana göre AKP sorunları katlayacak, Türkiye çok şey kaybedecek. Bunun için Türkiye’de toplumsal barış ve uzlaşma konusunda her kes elinden geleni yapmak zorunda. Toplumun kutuplar arasında gerilimini yok etmek ve Türkiye’nin çıkarlarını savunacak yeni bir siyaset belirlemek gerekiyor.
    Burada artık iki kişiden birinin oyunu alan AKP ile değil alamayan CHP ile ilgilenmekte ve yeniden yapılandırmakta fayda vardır.
    Türkiye’nin savunulması her alanda yeniden inşa edilmek zorundadır.
    Çoğunluklar çoğunlukla atlar gibi davranır. Uzakta çok uzakta var olan karaltıları görür, ama ayaklarının içine gireceği çukurları fark edemezler.
    Bugün Türkiye’de yapılması gereken Türkiye’nin savunulmasıdır.
    Bunun için AKP’liye de , CHP’liye de MHP’liye de DP’liye de, ÖDP ‘liye de ihtiyaç var.
    Yeni bir Türkiye için çalışacağını vaat edenlerin yorulmaya hakları yoktur. Halkla kavgaya hakları yoktur. Anlatmak ve yeniden inşa olmak zorundayız.
    Her şey yeniden başlıyor.
    23 temmuz’u konu alan yazımın girişinde şöyle demiştim:
    “Umut…
    Korku…
    Risk…
    Belirsizlik…
    Endişe…
    Değişim…
    Seçime giden Türkiye’de herkes bu duyguların karmaşası içinde .
    Hepimiz kimden kurtulmamız gerektiğini biliyoruz, ama kurtulmak için adım attığımızda bize zarar verecekler diye korkuyoruz.
    Oysa bize en büyük zararı sadece korkumuz veriyor.
    Herkes AKP’den kurtulmak gerektiğini söylüyor, ama yaa?
    Ama yaaa, demek ABD ve AB’nin Türkiye’deki işbirlikçi medyayı kullanarak halkın üzerinde yürüttüğü psikolojik savaşın etkileri demek. ”
    Sonuç ortada.
    Türkiye’de her iki kişiden birinin oyunu almayı başaran AKP artık sorun değildir.
    Sorun Türkiye’nin yeni bir alternatif üretebilmesi sorunudur.
    Bunun için CHP de özeleştiri yapılmalı ve sonuçları halkla paylaşılmalıdır. Bunun kavgasız gürültüsüz yapılması çok önemli. CHP Türkiye için önemlidir. Bunu yönetenlerin ve yönetmeye talip olacakların göz ardı etmemesi şarttır.

    saygılarımla

  3. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Tem 23, 2007 | Reply

    Sayın Editör,

    Her seçimde zaten halk konuşuyor, değil mi? 🙂

    42 milyon kişinin 16 milyonu (%38) AKP’yi secmis. 26 milyon kisi (%62) ise AKP’yi secmemis. Reel durum bu. Yani Türkiye halkının cogunluğu henüz AKP tarafinda değil. Zaten bilinen bu durumu vurgulamak istedim.

  4. Yazan:ljl Tarih: Tem 23, 2007 | Reply

    Bakıyorum da hala sayilarla oynama aliskanligi devam ediyor.
    Secim var akli basa getirir, secim var akli bastan alir, ne diyeyim…

    “Türkiye halkının cogunluğu henüz AKP tarafinda değil.” cumlesi tam da kutuplasma zihniyetinin urunudur. (AKP tarafi ve AKP’den olmayan taraf anlayisi) Halkin bu secimde hayir dedigi zihniyet iste bu…

  5. Yazan:Arife Tarih: Tem 23, 2007 | Reply

    42 milyon seçmenin; 23 milyonu CHP’ye “evet” dememiş,
    42 milyon seçmenin; 25 milyonu MHP’ye “evet” dememiş.

    İşte reel bir durum;

    Toplam Sandık : 158950
    Toplam Seçmen : 42527063
    Seçilecek M.vekili: 550
    Açılan Sandık : 158950
    Kullanılan Oy : 35804716
    Geçerli Oy : 34774841
    Katılım Oranı : % 84.19

    PARTİ ADI / ALDIĞI OY / ORANI % / M.vekili
    ———— ——— ——- ——–
    CHP / 7266144 / 20.894 / 112
    MHP / 4966148 / 14.280 / 71
    AK PARTİ / 16167130 / 46.490 / 340
    Bağımsızlar / 1832085 / 5.268 / 27

    Tabi birde oy dağılımları var. Bakın burada da 68 ilde en çok oyu alan Ak Partinin Türkiye haritasındaki dağılımı mevcut. Bu da başka bir reel durum olsa gerek.

    Diğer taraftan, bu toblodan memnun olmayan seçmenin düşündüğü gibi, ülkemizde seçim sisteminin gözden gerilip revize edilmesi gerektiğini ise kesinilikle düşünmekyetim. Ve yeni hükümetten, anayasa değişilikliği yanında bu konuya da el atmasını istemekteyim.

  6. Yazan:blue Tarih: Tem 23, 2007 | Reply

    Seçim sürecine dair olumlu izlenimlerim:

    1. Memlekette ne çok ekonomi bilen adam varmış? Esnafından işçisine “cari açık, kamu iç borç dengesi, makro ekonomik dengeler, sübvansiyon, iç borç/dış borç dengesi, reel faizler ve bilumum kavramlar” ağızlara pelesenk olmuş ve ekonomik jargonumuzun halkça ne kadar geniş olduğu ve aslında Türk insanının ekonomist yönünün ne kadar kuvvetli olduğu ortaya çıkmıştır.
    2. Başbakan ve ailesiyle daha bir yakınlaşma olmuştur. Oğulları ne iş yapar, başbakan ne saat kullanır, başbakanın karnesinde kaç sıfır bulunmaktadır, ebesi kimdir gibi yönetici/ halk kaynaşması oluşturacak bir sürü bilgi bu seçim döneminde tebeyyün etmiştir.
    3. ‘Memleket satılıyor’ sözü tüm zamanların en vurucu sloganı olmuştur. Fakat seçim sonuçlarından sloganın karavana atış yaptığı anlaşılmaktadır.
    4. Çağlayan, Tandoğan mitinglerinindeki milyonlarca insanın ve memleket için Bodrum’u, Marmaris’i boşaltıp sandık başında oy kullananların büyük fedakarlıkları göz yaşartmış ve işte cumhuriyet çocukları… diye göğsümüzü kabarttığı sırada film caart diye kopmuş ve dün olanlara hala bir anlam verme çabası devam etmektedir. Bu duruma Ertuğrul Özkök gibi hızla uyum sağlayanlar yanında, heme hüme önemli olan milletvekili sayısı, oy artmış ama vekil sayısı düşmüş diyen durumu idare etmeye çalışan yetenekli yorumcular da gözlerden kaçmamıştır.
    5. Seçim sonuçlarının CHP seçkinlerince algılanışı Türk halkının ne kadar aptal olduğunun tescillendiği şeklinde olmuştur. Doğuştan seçkin CHP seçmeninin bu derin tahlillerini ve olaya bu şekilde yaklaşımlarının önümüzdeki dönemde halkta bir uyanışa vesile olacağı ve “ben de seçkin ve jakoben olmak istiyorum, beni de laik yapın” diyerek güruhlar halinde CHP’ye koşacağı tahmin edilmektedir. CHP’nin halka Türkiye’nin nasıl laik olup, laik kalacağına dair; rejim tehlikeleri ve çıkış yolları, ulusalcılık ve kısa yoldan ulusalcı çete kurmanın incelikleri, ordu nasıl darbeye çağrılır, bürokratik kurumlar nasıl politize edilir, sihirli rakam 367.. gibi konularda konferanslar vererek cehaleti azaltmaya yönelik çalışmalar içinde olacakları beklenmektedir.

  7. Yazan:Tuba Senai Tarih: Tem 23, 2007 | Reply

    TÜRKİYE’NİN EN SAF SEÇMENİ
    Bugün gerçekten çok ama çok duyguluyum.Yani
    neredeyse gözlerimi yaşartan bu tablo gerçekten çok manidar.
    Hayır duygu yoğunluğumun sebebi oylarını oniki
    puan arttıran AKP değil,beş sene öncesine göre çok
    daha rahat bir yaşam standardı
    yakalayan,sağlık,eğitim,AB ve demokrasi konusunda
    icraatlara dayalı bir güven sahibi AKP seçmeni de
    değil.Benim gözlerimi yaşartan ‘temiz,saf CHP seçmeni…
    Biliyorsunuz,seçmen iyi kötü icraat; o yoksa icraata
    yönelik iyi bir ekonomik program bekler. Ama CHP
    seçmeni öyle mi,HAYIR,CHP seçmeni öyle saf öyle temiz,
    öyle iyi niyetli ki hiç bir ekonomik
    program,çözüm,akılcı bakış,yerinde
    muhalefet,istikrarlı yaklaşım görmemesine ,umuda
    yönelik hiçbir gerçekçi vaat duymamasına rağmen partisine %20 oy
    vermiştir.
    Objektif olarak bakmaya çalışınca görülüyor ki bu
    oylar az değil,hiç az değil bilakis çoktur…
    Çünkü dünyanın hiçbir yerinde böyle ‘saf’seçmen
    bulamazsınız.Böyle koşulsuz seçmenler çok kıymetlidir, öyleki cam fanus
    içinde filan saklamalı bunları.
    Ne ekonomik istikrarda,ne çoluk çocuğunun
    geleceğinde,ne demokraside, ne sosyal güvencesinin
    sağlanmasında,ne daha müreffeh bir ülke olmakta,ne
    ilerlemede ne kalkınmada,ne bireysel hak ve
    özgürlüklerde hatta hatta ne hakiki ‘sol’ olmakta yani
    hiçbir şeyde gözü olmayan,dış borç reel
    faiz,özelleşme,istihdam nedir bilmeyen bu SAF seçmene
    hakikaten çok saygı ve merhamet duyuyorum.
    Hiçbir şey görmeden %20 oy verebilen bu saf,temiz
    seçmen elle tutulur bir vaat görse neler yapardı kimbilir varın siz
    düşünün…

  8. Yazan:Arife Tarih: Tem 23, 2007 | Reply

    Müsaade ederseniz bir ekleme yapmak, daha doğrusu bir konuya dikkat çekmek istiyorum.

    CHP’nin oy oranını %20 olarak değerlendirmek ciddi bir hata olur. Zira, CHP arkasına DSP, SHP’yide alarak seçime gitmiştir. Yani (hadi SHP’yi bir tarafa bırakalım) DSP oyları çıkarıldığında kalan oy sayısı CHP’nin gerçek potansiyelidir. O da nerden baksanız MHP ile başa baş gelir.

    Bu açıdan bakınca bu durum, CHP’nin oylarını arttırmak bir tarafa mevcut yüzdesini korumakta zorlandığına işaret eder ki bu bir başarısızlıktır. Sol cenahın kendine yeni bir kaptan bulması artık bir lüzumdur.

  9. Yazan:Bahar Pınar Tarih: Tem 23, 2007 | Reply

    Merhabalar,
    Sonuçlar hepimiz için hayırlı uğurlu olsun. Bu saatten sonra meclisin temsil sorunu var, herkesi temsil etmiyor demek yersiz olur. %85-90 oranlarında seçmenin kararı meclise yansıdı. İktidar ya da muhalefet olarak tüm fikirler neredeyse meclise girdi.

    Seçim sonuçları ile ilgili dikkatimi çeken yazıları paylaşmak istedim sizlerle:

    Perihan Mağden’in yazisi:

    MHP’nin kazandığı oy oranı CHP’ye kapak olsun

    Ben bir nevi memnunum bu sonuçlar yüzünden. Köşe yazılarımda da defalarca takdir etmeye çalıştığım gibi fanatik laikçi dindarların histerisinden rahatsızdım ve o dönemde medyalamamız öyle bir pompaladı ki o hissiyatlanma krizlerinde kendimi çok yalnız hissettiğim zamanlar oldu.
    Netice itibariyle en kötü demokrasi bile askeri tercihlerin idaresinden iyidir.
    e-muhtıralanmamız üzerine bütün o miting kalabalıkları, bende yalnızca anti-demokratik temayülleri şiar edinmiş insanların korkunç çığlıkları paniği yarattı.
    AK Parti’nin bu seçimlerden oy oranını artırmış olarak çıkması Türk halkının yalnızca sağduyusunu değil aynı zamanda sivil yönetilme arzusunu kanıtlamakta. Baykal’ın ha MHP ha CHP çizgisi MHP’nin Meclis’e girmesiyle sonuçlandı. MHP’nin nerdeyse hiçbir şey yapmadan kazandığı bu oran ‘sosyal demokrat’ CHP’ye kapak olsun. Bağımsızların Meclis’te temsil edildiğini görmek de son derece önemli. Şimdi en büyük ümidim AK Parti’nin daha demokrat, daha özgürlüklerden yana, daha antimilitarist olmaktan korkmaması ve böylece daha hakiki demokrat bir topluma kavuşmamız. Artık milliyetçi hezeyanların (faşist arzuların) ifadelendirilmesini CHP-MHP çizgisine iade edebilirler.”

    Hasan Cemal’in yazisi:

    Bu da milletin muhtırası!

    Evet öyle, bu da milletin muhtırası diyerek başlıyorum yazıma. Ve içimden yaşasın demokrasi demek geçiyor.
    Evet öyle.
    Demokrasilerde siyaseti normal rayında bırakmaktır doğru olan. Seçim sandığından korkmamaktır, halkın sağduyusuna inanmaktır.
    Belki bir başka deyişle:
    Türkiye’de demokrasi korkusundan sıyrılmaktır doğru olan…
    Bir kez daha görüldü:
    Siyasete demokrasi dışı müdahaleler, askerin gece yarısı muhtıraları, hukuku siyasete alet etme çabaları seçim sandığında yine geri tepti. /…/”
    Taha Akyol’un yazisi:

    Sandıktan çıkan mesajlar
    /…/ Eğer Merih’ten, Jüpiter’den bir “millet” ithal etmeyeceksek, işte “milletimiz”in hükmü belli oldu.
    Bu hükmün içinde bütün partiler var.
    Evvela, AKP’nin aldığı oyları iyi anlamak lazım. Sandıktan “karanlık” çıkacağını sayıklayan eski darbecilerin tahrikleri yine tutmadı. Siyasete kurumların “müdahale” etmesi de geri tepti!
    Sandıktan çıkan birinci mesaj, halkın demokrasiye, “seçilmişler”in üstünlüğüne sahip çıkmasıdır; ekonomik büyümeye, siyasi istikrara sahip çıkmasıdır. /…/” Devamı.

  10. Yazan:snowqueen Tarih: Tem 23, 2007 | Reply

    türk demokrasisi için önemli gün?

    demokrasi bir ülkenin kendi kaderini tayin ederken esit veya yeterli (hadi en iyi ifadeyle nispeten yakin) bilinç, egitim veya gelir düzeyine yaklastigi zaman anlamli olabilir. Aksi “cogunlugun diktatörlügü” olabilir ancak.

    Halk demokratik vaatlerden çok dagitilan kömürler günü kurtaran küçük sadakalar yardimiyla konustu. Halka balik verildi, trajik olan halk ‘balik tutmayi ögrenme’ talebi içinde degil. Aydin Dogan ve sanayi, ticaret odalari keyifle bogaza karsi viskilerini, yesil sermaye hortumculari 5 yildizli otellerde hac ziyareti planlari yaparken, vatan topragi peskes cekilirken(dogru degilmi yani???) “secimini yapan halk” sevinç gösterileri yapiyor. Aç tavuk, rüyasinda kendini dari ambarinda buldu olarak yorumluyorum bu seçimi.
    Zaten bu sendrom “televole” kültürü ve röntgenci bir bilinçaltiyla baskalalarinin hayatlarini izlemeye pek merakli türk toplumu için sasilacak bir durum degil. Televizyonda plastik hayatlarin asklarini agizi acik izleyen “ama kizde oglani pek sevdi aslinda” yorumlari yapan, ama is kendi kizina gelince tetigi kafaya dayayan iki yüzlü toplum demokrasi istedigini dillendirdi demek? Demokratik talep, askere karsi olmak bahane. Agizlara çalinan bir parmak balla türk demokrasisi kurtuluyor ne hallere geldik.
    O bir parmak balla Hitler’de iktidara gelmisti Alman demokrasisi için aman ne büyük zafer…

    CHP için birsey söylemeye zaten gerek yok kendini sonunda bu hale getirmeyi basardi. Bu da önemli bir basaridir epey ugrasmis olmalilar.

    Sevinebilinecek tek nokta kürt kökenli vatandaslarimizin da temsil hakkina kavusmasi. Ama garip olan “milliyetciligin her türlüsüne karsi oldugunu” söyleyen Baskin Oran’in “adayimiz illaki kürt olsun” hdefini güten dtp’nin acikca ortaya koydugu “kürt milliyetciliginin” kurbani olmasi.

    Oysa ne demisti Baskin Oran, bir Türk bir Kürt’ü, bir erkek bir kadini, (hatta bir heteroseksüel bir eşcinseli savundugu) zaman özgürlesmeden bahsedebiliriz.

  11. Yazan:Mehmet Yılmaz Tarih: Tem 23, 2007 | Reply

    Tuba Hanim Saygilar, Selamlar,

    Umarim sizi daha çok görürüz 🙂

    Hürmetler.

  12. Yazan:Mehmet Yılmaz Tarih: Tem 23, 2007 | Reply

    Tatli Kardesim Cengiz,

    Her seçimde zaten halk konuşuyor, değil mi? 🙂

    Hayir. Anayasa mahkemesinin bile anayasayi çignedigi bir ülkede bu söylenemez 🙂

    42 milyon kişinin 16 milyonu (%38) AKP’yi secmis. 26 milyon kisi (%62) ise AKP’yi secmemis. Reel durum bu.

    Hayir. Elma ile armut toplanmaz. Ama EN ÇOK iSTENEN degilde EN AZ iSTENMEYEN parti seçilseydi gene AKP (-%62) kazanirdi zira CHP -%80 MHP ise -%85 aldilar.

    Muhabbetle

  13. Yazan:Ç-Z Tarih: Tem 23, 2007 | Reply

    Kararsızları,oy kullanmak isteyip de kullanmayanları ve geçersiz oyları da AKP yi seçmemiş olarak değerlendirmek yanlış değil mi?
    Kullanılan geçerli oy sayısı 34milyon ise oranlama buna göre olursa % 47 lik seçme bilinci taşıyanın oyuna sahip olmak önemli değil midir?
    Bu bana cumhurbaşkanlığı seçimindeki söylemi hatırlattı;çoğunluğu temsil etmeyen parti tüm ülkenin temsilcisini seçemez!

  14. Yazan:Ayşenur Bulut Tarih: Tem 23, 2007 | Reply

    Derin Türkiye’nin cevabı

    Bugünkü manşetlerin ortak bir söylemde bulunması ne güzel ve hayret. Talepler, beklentiler aynı idi de madem neden bunca gerginlik yaşandı.(!) Bu kadar gerginlik ve fay hattı üzerinde bir seçimin her bakımdan zaferle sonuçlanması ve müspet gelişmeleri beraberinde getirmesi, genç biri olarak umudumu daha da yeşertti. Ülkemizin avam kesimi bu toplumun jakoben elitlerine(!) iyi bir ders vermiştir.

    Cengiz Bey iki kişiden biri AKP demiş, bu yeterli bir rakam değil mi ? Bu ülkeyi nasıl bir savaş alanına çevirdiler ve nasıl bir kutuplaşma yaşatmaya çalıştılar. İki kutuptan birini seç diyenler’e en iyi sonuç 2 kişiden birinin AKP’yi seçtiği gerçeği olmuştur.

    Suat Bey gaz sancısı kalp krizlerine döndü, ciddi bir şok yaşıyor olmalı-lar. 🙂

    Türkiye’nin yolu açık olsun, Dünya bu seçimi konuşuyor, bizi konuşuyor. Gerek İslam dünyası gerek Batı ülkelerinin takdiri Anadolu’muzun güzide ve izan sahibi insanlarına aittir.

    Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
    Hedefe varmayan mızrak utansın!

    Hey gidi küheylan, koşmana bak sen!
    Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!

    Eski çınar şimdi noel ağacı;
    Dallarda iğreti yaprak utansın!

    Ustada kalırsa bu öksüz yapı,
    Onu sürdürmeyen çırak utansın!

    Ölümden ilerde varış dediğin,
    Geride ne varsa bırak utansın!

    Ey binbir tanede solmayan tek renk;
    Bayraklaşamıyorsan bayrak utansın!

    Necip Fazıl

  15. Yazan:VolkanS Tarih: Tem 23, 2007 | Reply

    seçime katılım oranı geçen seçime göre %5 daha yüksek.

  16. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Tem 23, 2007 | Reply

    ljl Bey/Hanım,

    AKP tarafında olmak/olmamak neden kutuplaşma olsun? İkisi farklı şeyler.

    Mehmet Yılmaz Bey,

    Ben önermelerimin doğru olduğunu dusunuyorum. Yani ülke seçmeninin %62’si AKP’ye oy vermedi, bu doğru. Bu AKP’nin kazanmadığı anlamına tabi ki gelmez. Ama “halk” soyut bir şey değil. Sayısı belli olan kişiler topluluğu. Ve bence “halk seçti” diyebilmek için %38 yeterli bir rakam değil. “Halkın büyük bir kesimi” demek daha uygun.

    Ayşenur Hanim,

    Hayır, iki kişiden biri AKP’yi seçmedi. %38 üçte bire daha yakın. Bence “halk” demek için yeterli değil. Ben bunun için %60’a ulaşılması gerektiği kanaatindeyim.

  17. Yazan:ljl Tarih: Tem 23, 2007 | Reply

    “AKP tarafında olmak/olmamak neden kutuplaşma olsun?”
    söylediğimden farkli bir anlam cikarmissiniz.
    AKP’li olup olmamak değil; AKP tarafında olanlar olmayanlar şeklinde değerlendirme yapmak kutuplaştırmaktır.
    kutuplaştırmak istemeyen AKP’li olanlar, CHP’li olanlar MHP’li olanlar ayrımına gider.
    kutuplaştırma gayretinde olan (bi-polariteden bahsediyorum) AKP yanlısı – AKP karşıtı ayrımına gider.

    şu yüzde 38 rakamında hala ısrarcıysanız size işin kolayını söyleyeyim:
    Seçmen olmayan nüfusu da işin içine katın. Sonuçta onlar da sizin ayrımınıza göre AKP seçmeni olan gruba katılmadılar. 16/70 küsur daha küçük bir yüzde veriyor. Hatta yurtdışından gelen turistleri de sayarsak tam süper olur.
    son olarak şu işin çaresini de sizden dinlemek isterim… arzu ettiğiniz oranlara bu rakam cambazlıklarıyla kimsenin ulaşması mümkün olmadığından ülke nasıl yönetilecek, c.b. nasıl seçilecek acaba bunu da izah eder misiniz???
    uzlaşma filan demeyin lütfen. bazılarının uzlaşmadan anladığı dayatma olduğu için o lafa karnımız tok. bahsedecekseniz bu tarihe kadar 340 milletvekili olan hangi partiden uzlaşma talep edildiğini yazıverin de ortada bir çifte standart olmadığını anlayalım…

    şu seçim sonuçlarına rağmen aynı tartışmaların yaşandığını görmek ayrıca çok rahatsız edici benim açımdan ama yazmasak da ayrı dert işte…

  18. Yazan:Ayşenur Bulut Tarih: Tem 23, 2007 | Reply

    Cengiz Bey altına yorum yazdığınız başlıktaki rakam %38 değil %46.54 yani %50ye yakın yani Türkiye’nin yarısı demek. Doğu’dan sandıklar açıldıkça oran %60 idi sizin kabul buyurduğunuz gibi ancak Batı’ya doğru yaklaştıkça oran %46’ya kadar düştü. Bu bakımdan haritayı bölersek yani %60 yani sizin deyiminizle halk,AKP’yi seçmiş oluyor.

    ek bilgi :

    AK Parti 38 ilde yüzde 50’den yüksek oy aldı

    Adıyaman . . . . . .65
    Afyon . . . . . . . . . . .53
    Ağrı . . . . . . . . . . . .63
    Bingöl . . . . . . . . . .71
    Bitlis . . . . . . . . . . .58
    Bolu . . . . . . . . . . . .54
    Bursa . . . . . . . . . .51
    Çankırı . . . . . . . . . .60
    Çorum . . . . . . . . .57
    Elazığ . . . . . . . . . . .57
    Erzincan . . . . . . . .54
    Erzurum . . . . . . . . .68
    Gaziantep . . . . . .59
    Giresun . . . . . . . . .51
    G.Hane . . . . . . . . .60
    Kayseri . . . . . . . . . .65
    Konya . . . . . . . . . .65
    Kütahya . . . . . . . . .62
    Malatya . . . . . . . .66
    K.Maraş . . . . . . . . .67
    Nevşehir . . . . . . .55
    Ordu . . . . . . . . . . .55
    Rize . . . . . . . . . . .53
    Sakarya . . . . . . . . .53
    Samsun . . . . . . . .58
    Sivas . . . . . . . . . . .55
    Tokat . . . . . . . . . .52
    Trabzon . . . . . . . . .56
    Ş.Urfa . . . . . . . . . .60
    Van . . . . . . . . . . . . .53
    Yozgat . . . . . . . . .62
    Aksaray . . . . . . . . .63
    Bayburt . . . . . . . .60
    Karaman . . . . . . . .51
    Kırıkkale . . . . . . . .57
    Karabük . . . . . . . . .54
    Kilis . . . . . . . . . . .51
    Düzce . . . . . . . . . .60

  19. Yazan:Mehmet Yılmaz Tarih: Tem 23, 2007 | Reply

    Cengiz Bey Kardesim,

    70 milyon insan 70 milyon fikir demektir. Halkin istedigi liderin/partinin seçilmesi için bir kural konur ve uygulanir. Sonuç “halkin istegi” olur. Elbette düs kirikligina ugrayanlar olacak. Ama TC bin kisilik bir sehir devleti degil ki her konuda REFERANDUM yapalim eski yunanlilar gibi.

    Fransa’nin yeni CB’ni Sarkozy birinci turda sadece %30 almisti.

    M.

  20. Yazan:Talha Can Tarih: Tem 23, 2007 | Reply

    Herkese merhaba,
    yeni meclis ve hükümet herkes içim hayırlı olur inşallah…
    muhabbetle…

  21. Yazan:Doğu Tarih: Tem 23, 2007 | Reply

    Selamun Aleyküm;

    Bu katılım oranıyla CHP: %30 Ak Parti: %15 MHP: %17 oy alsaydı CHP ve MHP süper ultra zaferlerini kutlarlardı. Ve CHP 13 puanlık farkla yani ezici bir çoğunlukla açık ara önde bitirmiş olurdu seçimi. Biz bu durumda yapılanı “Aklını hafife almak” deyimi ile açıklıyoruz.

  22. Yazan:Mustafa Tarih: Tem 24, 2007 | Reply

    Sivilleşme sivil insiyatfile münkün olabilirdi ve öyle oldu. Kendini halkının üzerinde gören ve devlet için millet varlığını öngören düşünce artık tarih olmuştur.Devlet milleti için vardır,onu yüceltmek için vardır ve Türk halkı demokratik devlet anlayışına sahip çıkmıştır.Kürt kardeşlerimizide seçimde sergiledikleri tutum için tebrik ediyorum.Kaderimizin birlikte el ele yaşamak olduğunu onlarda anlamış görünüyor.Taşralı tüccarın ve insanın ekonomik kalkınmasını içine sindiremeyen lümpen beyaz aristokrasi demokrasiyi içine sindirmelidir.Uçak yolculuklarında yanında bir Yörük taşralı yada bir Kürtle ”business class” ta yolculuk etmeye alışmalıdır.Bu taşralı devrimi gerçekleştiren insanlarımızda gösterdikleri ekonomik gelişmeyi eğitim alanında sergileyerek demokratikleşmeyi ülkemiz için kalıcı kılmalıdırlar.Bu ülke şimdi empatiye daha çok muhtaçdır.AKP’nin pragmatik bir şımarıklığa girmeden soğuk kanlı bir şekilde önümüzdeki takvimi göğüslemesi gerekmektedir.Ayağı yere basan demokrasinin kökleri daha sağlam olur.Bu anlayışa işleyen devlet kurumlarının eş güdümü ile nasipse bu güzel ülke insanları inşallah herşeyi başarırı her zorluğun altındanda kalkabilir tıpkı geçmişinde olduğu gibi…

  23. Yazan:Arife Tarih: Tem 24, 2007 | Reply

    Cengiz Bey, “Bence “halk” demek için yeterli değil. Ben bunun için %60′a ulaşılması gerektiği kanaatindeyim.” diyorsunuz.

    Kusura bakmayın ama “halk” olmak için sizin öne sürdüğünüz %60 barajı fazlasıyla zorlama… Bu açıdan bakarsanız yanılgıya düşebilirsiniz.

    Çok partili döneme geçtiğimiz günden bu yana sizin zikrettiğiniz %60 rakamına olaşan bir parti var mıdır acaba. Bundan önce tek başına iktidar olan hükümetlerden hangisi %60 oy aldı, ben gerçekten bilmiyorum. AK Partinin bu oy oranı ile yeniden tek başına iktidar olmasının, Adnan Menderes dönemindeki Demokrat Parti’den bu yana ilk defa gerçekleşen bir durum olduğu söyleniyor. Öyle ise (sizin savınıza göre) şimdiye kadar kurulan hiç bir hükkümeti halk seçmemiştir, halkın dışında bir azınlık seçmiştir.

    Ben siyaset ve politika uzmanı değilim, ancak, yanlış düşünmüyorsam, bahsettiğiniz %60 gibi bir rakamın bir partiyi seçmesi ancak ABD gibi iki partili devletlerde mevcut olur. Orada bile, son senelerde, bu yüzdeyle seçilen bir başkan ABD’nin başına geçmemiştir. Son seçimlerde Cumhuriyetçiler %51, Demokratklar %49 ile oy almışlardır. Hatırlarsanız 2000 seçimlerinde ise Bush ile A.Gore arasındaki oyların birbirine çok yakın olması nedeniyle aylarca seçim sonuçları tartışılmıştı…

  24. Yazan:blue Tarih: Tem 24, 2007 | Reply

    Cengiz bey,

    Kanımca ideal olan oy oranı değil, hükümetin, tüm vatandaşlarına eşit muamele etmesidir. %60’ın üzerinde oy almak demek iktidarı tekelleştirmek anlamına da gelebilir. Bir ülkede muhalefetin de, farklı görüşlerin de olması iyidir ve eşyanın tabiatına uygundur.
    Tarih, bize halkının tamamının memnun olduğu bir iktidardan bahsetmiyor. Ben araştırmadım ama dünyada %60’ın üzerinde oy alıp hükümet olan çok partili demokrasiyle yönetilen bir örnek var mı?

  25. Yazan:Bahar Pınar Tarih: Tem 24, 2007 | Reply

    Merhaba,
    AKP nin aldığı oylar şehir bazında incelendiğinde, çok dengeli bir dağılım olduğu görülüyor. Şu anki verilere göre 8 il hariç hepsinde 1. parti olmayı başarmış AKP. 1. parti çıkamadığı illerde en az %20 oy almış, ortalaması %25 civarında. (Tunceli hariç, Biliyorsunuz AKP nin meclise vekil gönderemediği tek il Tunceli, orada da 2 bağımsız kazandı.) 1. parti çıkamadığı iller de dahil tüm illerde oylarını artırmış.Hiçbir şehirde sandığa gömülmemiş, tulum çıkardığı bir sürü il var. Şehir bazında oylara şöyle bir göz attığınızda, çok az şehirde ülke genelinde altında oy aldığını, bir çoğunda ülke ortalamasının kat be kat aşıldığını görebiliriz. Genel olarak şehirlerin büyük çoğunluğunda ülke ortalaması tutturulmuş diyebiliriz. Bu dengeli dağılım sebebi ile de, şehir, bölge vd. sınıflandırmalara göre mecliste temsil sorunu var demek çok çok zor. Bu sebeplerle AKP ye sadece batının, sadece doğunun, sadece şu görüştekilerin, ya da bu görüştekilerin partisi demek de çok zor. Tüm ülkeyi kucaklamayı, sandıkta birleştirmeyi başarmış. Tebrik etmek gerek.

    Şu sayfadan sonuçları inceleyebilirsiniz. http://www.hurriyet.com.tr/secimsonuc/default.html

    Cengiz Bey, sizin soylediginiz mantığı ileri doğru yürütürsek, %60 oy alan partiye, halkın %40 ı onları istemiyor diyebiliriz. %80 alana halkın %20 si onları istemiyor diyebiliriz. Bu işi %100 e kadar götürebiliriz. Bu son noktaya yani %100 noktasına da tek parti rejimi deniyor galiba. 🙂 Ya da meclisin alacağı kararları referandumla alalım. Herkes her karara katılsın. Biraz kalabalık bir ülkeyiz, biraz zor olabilir ama olsun, herkes kendini temsil etmiş olur böylece. Yalnız o zamanda katılmayanlara haksızlık olur demeyin sakin.

    Saygılarımla,

  26. Yazan:T.Suat Demren Tarih: Tem 24, 2007 | Reply

    Cengiz Bey sanırım salt mantıksal açıdan bakıyor ve bu açıdan bakıldığında söylediği doğru.

    Fakat siyasal sistemler açısından bakıldığında çoğulcu demokrasi böyle işliyor.

    Bu, eğer bir sorun olarak görülürse Başkanlık ya da yarı-başkanlık sistemine geçilip iki turlu seçimler yapılmalı, ilk turda en yüksek oy alan iki parti ikinci tura kalmalı, %50’yi gecen de ülkeyi yönetmeli.

    Rahmetli Özal bunu teklif etti ama bilin bakalım şiddetle karşı çıkanlar kimdi?

    Evet, bildiniz: Bürokratik oligarşinin sivil ve asker uzantıları.

    Böyle bir durumda halkın kimi tercih edeceğini iyi biliyorlar çünkü.

  27. Yazan:Mehmet Yılmaz Tarih: Tem 25, 2007 | Reply

    Elbette, iki turlu seçimler %50’yi geçen bir orani garantiler ama bir parti mesela %70 bile alsa “halkin %30’u sizi istemiyor” diyenler çikabilir 🙂

  1. 1 Trackback(s)

  2. Tem 24, 2007: Düşünceler.. » “Türkiye’nin en saf seçmeni”

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin