Sosyetenin İslâmîsi Olur mu!
By Ece Ari on Ağu 6, 2007 in Lüks Tüketim, Toplum
İslâmî müzik, İslâmî gazete, İslâmî radyo, İslamî website, İslâmî sermaye, İslâmî gelinlik, derken, türkçemize nurtopu gibi bir niteleme sıfatı daha kazandırmış olduk: İslâmî..
Evet bu sıfatı, eğer kılıfına uydurabilirseniz, çoğu şeyin önüne eklemeniz mümkün görünüyor..
Çünkü, hızla gelişen ve değişen modern çağın getirilerini tamamen dışlamak yerine; bir şekilde helal daireye çekerek, İslâmî usüllere uygun hale sokup sahiplenmek, hatta İslâmî trendler oluşturmak artık hiç de zor değil!
Nitekim, Cat Stevens’ın ülkemize getirdiği, tv’lere çıkıp, konserler veren
Native Deen grubunun tanıtımları yapılırken, İslâmî Hip-Hop grubu ifadesi kullanılmıştı..[Hip-hop un da İslâmisî olur muymuş, demeyin, demek ki oluyormuş !]
Yine çokça tartışılan, İslâmî Defile kavramı da hemen akla geliverenlerden sadece bir tanesi..
Anlam itibariyle, herhangi birşeyin, İslâm dininin çizdiği sınırlara uygun olduğunu imâ eden bu sıfatı, zamanla, malum medyamız da pek bir sevdi ve eksik olmasınlar(!) gidip öyle bir kelimenin önüne koydular ki, “oksimoron” denilebilecek, kulağa bile itici gelen, bir durum ve anlam çıktı ortaya: İslâmi Sosyete..
Bu iki uzak kelimenin yanyana gelmesine neden olan, özne güruha değinmeden önce, aynı medyada yer almış,–doğru yada yanlış– bazı haberlerden yola çıkarak,”sosyete” adı altında yaşayan insanların vasıflarına kısaca değinmekte yarar var.
Sosyete denildiğinde, çoğumuzun aklına, pek de hoş şeyler gelmediği malum..
Hatta ülkemiz için konuşacak olursak, bu insanlar, öğle yemeği için Paris’e bile uçabilen, balayına Maldiv adalarına giden, plaj yerine özel yatlarını, teknelerini kullanan, karılarına 24 milyarlık çantalar hediye eden, köpeklerinin kuaför masrafı , asgari ücretlilerin aylık kazancına eşdeğer olan, ultra lüks arabalara binen, taktıkları saatlerin değeri, bizlerin araba fiyatlarına denk olan, kale gibi korunan ve genelde şehir dışında inşa edilmiş, içinde her türlü hizmetkarın çalıştığı villa tipi konutlarda yaşayan, çocuklarını mutlaka yurtdışında okutan, dünyaca ünlü markaları yada modacı dediğimiz özel terzilerin tasarımlarını giyen, halktan kopuk cemiyet hayatı yaşayan insanlar olduklarını görüyoruz..
Esasen “görüyoruz” demek bile hata olabilir, zira pek göremiyoruz. Sadece basından okuyabildiğimiz kadarını biliyoruz.. Dışa kapalı bir hayat sürdükleri için, onların da, mensubu oldukları ülkenin diğer insanlarını, yani bizleri, markette, pazarda, okulda değil, sadece tv’lerde izlediklerini tahmin etmek hiç de zor değil!
Peki, sosyete, [diğer adıyla, cemiyet=şanslı DNA’lar], böyle bir tarzda yaşamaya devam ederken,“İslâmî sosyete” olarak anılan ve Özal dönemiyle birlikte oluşmaya başladığı iddia edilen, sosyetik bir dindar(!) tabakanın varlığı gerçekten sözkonusu mu, yada varolduğu iddia edilen bu insanların yaşantısının “İslâmî” olarak nitelendirilmesi ne derece doğrudur, en önemlisi bu iki kavram gerçekten yanyana gelebilir mi, işte bu sorular henüz tam olarak açıklığa kavuşmuş değil..
Medya tarafından, sosyete olarak nitelenlendirilen müslümanların, kendilerine yakıştırılan bu tanımlamadan hoşnut olup olmadıkları hakkında herhangi bir fikrimiz yok, çünkü bu konudaki rahatsızlıklarını kavlen dile getiren, herhangi birine henüz rastlamadık.
Fakat, şu bir gerçek ki, kendilerine atfedilen “Sosyete” mührünü taşımayı reddetmedikleri müddetçe, bilindik sosyetik hayatın, zihinlerde uyandırdığı negatif çağrışımları da, kendileri adına kabullenmek ve sineye çekmek durumundalar..
Müslümanların sahip oldukları malk mülk, zenginlik elbette kınanacak bir durum olamaz, yani herkes “bir lokma bir hırka ” felsefesi ile yaşamak zorunda değil.. [Hatta keşke dünya üzerindeki tüm müslüman ülkeler, ellerindeki maddi imkanları, doğru kanallara kullansalar da, şu andaki içler acısı haller yaşanmasa…]
Fakat, insan ister istemez merak ediyor: “Komşusu açken, tok yatan bizden değildir” diyebilecek kadar duyarlı ve hasırda uyuyacak kadar mütevazi bir peygamberi olan bu insanların, israfın tavan yaptığı şaşaalı iftarlarda, Burj El Arab otelinde tatillerde, Rolex marka saatler kollarında iken ya da bir italyan restaurantına bin ytl hesap öderken, sorumsuzca har vurup harman savururken, ‘Somali’de, Irak’ta, Filistin’de, Lübnan‘da, hatta çok uzağa gitmeye gerek yok, Hakkari‘de , Şırnak’ta, aç yatan, acılar çeken, insanların, vebalinin üzerlerinde olduğu hatırlarına geliyor mudur, dünyaca ünlü modacıların tasarım kıyafetleriyle boy gösterisi yaparken, Irak ta tecavüze uğrayıp kendini yakan kefensiz kadınların haberleri vicdanlarına sızı veriyor mudur?
Hasılı kelam, medyanın ağzına “İSLAMİ SOSYETE” diye sakız olan bu insanlar, taşıdıkları Müslüman sıfatına layık olmak adına, hayatlarına çeki düzen vermelidirler.. Çünkü müslümanlar, sosyal sorumluluk sahibi olmak, yaşadığı topluma ve dünyaya karşı duyarlı olmak, zorundadırlar..Aksini iddia ediyorlarsa da, özde değil, sözde müslümanlardan olduğunu kabul etmek durumunda kalırlar..
Bu konudaki son cümleyi ise Ali Bulaç söylesin:
“Bir müslüman büyük servete sahip olsa dahi servetini dilediği gibi harcama hakkına sahip değildir. Çünkü Kuran açısından baktığınız zaman ferdin veya bir kurumun elinde olsa da zenginlik, aslında topluma aittir”
Sitemizde siyasetten tarihe, kadın haklarından felsefeye, sanattan bilime kadar bir çok konudan bahsediyoruz. Ama zaman zaman da kendimizden söz ediyoruz. Derin Düşünce nedir? Sitenin geçmişi, geleceği, ortak projeler, yazar olmak isteyenlere öneriler, okunma istatistikleri… Derin Düşünce’nin bir kimliği, tarihi ve kendine has “yaşam” tarzı var. Eğer aramıza yeni katıldıysanız bu kitap “yöre halkına” kaynaşmanızı kolaylaştıracaktır
Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirebilirsiniz.
Maymunist imanla nereye kadar?
Evrim ve Big Bang gibi konular genellikle sağlıklı biçimde tartışılmaz. İdeoloji ve inançlar, felsefî tercihler bilim-SELLİK maskesiyle çıkar karşımıza. Özellikle evrim tartışmaları “filanca solucanın bölünmesi” veya falanca Amerikalı biyoloji uzmanının deneyleri etrafında döner ve bir türlü maskeler inmez. Madde ve o Madde’ye yüklenen Mânâ maskelenir… Oysa perde arkasında tartışılan başkadır. İnsan’a, Hayat’a dair temel kavramlardır. Sadece et ve kemikten mi ibaretiz? Yokluktan gelen ve ölümle yokluğa giden, çok zeki de olsa SADECE VE SADECE bir maymun türü müdür insan? BİLİM DIŞINDA bir insanlık yoksa Aşk yoksa, Sanat yoksa, Güzellik yoksa ve Adalet yoksa Hayat‘ın anlamı nedir? Aşık olmak hormonal bir abartıysa, iyilik enayilikse, neden birbirimizin gırtlağına sarılmıyoruz ekmeğini almak için? Neden bir çocuğa tecavüz edilmesi midemizi bulandırıyor ve neden fakir bir insana yardım etmek istiyoruz? Taj Mahal’in, Ayasofya’nın, Notre Dame de Paris’nin değeri bir arı kovanı veya termit yuvasına eşdeğer ise, Mesnevî boşuna yazıldı ise neden Hitler’i lanetliyoruz ve neden Filistin’de can veren bebeklere üzülüyoruz? Maymun olmanın (veya kendini öyle sanmanın) BİLİM DIŞINDA, psikolojik, siyasî, ahlâkî, hukukî öyle ağır sonuçları var ki… Evrim senaryosunu kabul etmenin etik ve siyasî neticeleri ve evrimciliğin etimolojik değeri … Derin Düşünce’nin yorumcuları tarafından konuşuldu. Biz de bu sebeple söz konusu iki tartışmayı 116 sayfalık bu kitapta topladık. Buradan indirebilirsiniz.
89 Yorum
Yazan:blue Tarih: Ağu 6, 2007 | Reply
Şimdi onları gümüş yüzükleri ve afilli başörtüleri de olmasa ayırt etmek imkansız. Hanımları örtülü, sekreterleri mini etekli. Kişisel tarihlerinde annelerinden ve kız kardeşlerinden başka bir kadın görmeyerek başları bağlandığı için kadın meselesinde ciddi sıkıntıları var. Marka giyiniyorlar, parayı harcayacak yer bulamıyorlar, yüzlerine bakan yüz binlerce aç adamın karşısında kapılarında ‘dikkat köpek var’ yazılı villalarında yemekler, partiler veriyorlar.
Yazının tamamını buradan okuyabilirsiniz…
Yazan:MY Tarih: Ağu 6, 2007 | Reply
Ibret almak, hamd etmek, O’ndan bizi korumasini niyaz etmek ve bu zavalli din kardeslerimizin de kurtulusu için dua etmek icab ediyor.
Ece Hanim’a tesekkürler bu güzel yazisi için. Önyargi deyince hep olumsuz sekli geliyor akla ama olumlu sekli de ayni derecede akli dumura ugratabilir. Basörtüsü yüzünden egitimi yarida kalmis bir kizin bütün basörtüsü kullananlara karsi bir yakinlik, dayanisma hissi duymasi dogal, insanî… Oysa dindar müslümanlar da dahil herkes nefs sahibi. Nefs ise insani her zaman en beklemedigi yerden vuruyor: Güzeli güzellikten, Alimi akildan…
Hayatimizin ilk 20 veya 30 yilinda ona “genellikle” galip gelebildiysek bazi sorulari da kendimize sormamizda fayda var :
1) Bu bizden gelen bir güç/kudret midir?
2) O’nun bir lütfu mudur?
3) Elimize bu türlü “günah isleme firsati” geçmemis midir?
“Kötü haber” ise su : Gelecek yillar için bizi neyin bekledigini bilmiyoruz. Sinirda nöbet tutan bir asker gibi nefse karsi uyanik olmak gerekiyor.
Belli bir zenginlik seviyesinden sonra sapmayacagimiza dair bir garanti belgesi yok elimzde ne yazik ki.
Ne diyelim? Gazaniz mübarek olsun.
Muhabbetle
Yazan:BetüL Tarih: Ağu 6, 2007 | Reply
Farkli bir acidan da bakacak olursak, “sosyete” hakkinda konusmak elestirmek dogrulugunu yanlisligini olmasi gerekeni tartismak bir yana -malum zenginin mali zuurdun cenesini yorarmis- kendimize donup bakmamiz gerektigini dusunuyorum. Olmasi gerekenler olmamasi gerekenle “islami” cizgilerde belli. Mesela israf haram, sosyetemiz israfa giriyorsa haram. Mesela komsumuz acken tok yatamiyoruz sosyetemiz bunu yapabiliyorsa ne ala. “Islami” sosyetede vicdan sahibi ikisiler bunlari hatirlayacaktir zaten, uzaklasmis olanalara ise biz sadece cenemizi yorariz tabi bu bloga sosyeteden takilan yoksa : )
Asil ve guzel ders cikarilacak kisim bence, ogle yemegine parise gitmek marka kiyafetlere buyuk paralar dokmek, ac olan komsumuzu unutmak, zulum tecavuz her turlu zorluga katlanmaya calisan komsularimizi unutmak bunlar sosyeteye mahsus mu? Insan bazen bir baskasini elestirirken kendi eksigini de goruveriyor. Bence en guzel tarafi da bu. Mesel ben sosyete aksam yemegini evinde yesin harcmadigi paralarlada hayir isi yapsin desem de kimse beni dinlemeyecek. Ya ozelestiri yaparsam / yaparsak?
Aramizda hayati boyunca hic bir marka giyim esyasina para vermemis olanlar var mi acaba? Tabi bu maddi durumla ilgili biraz da, bunu fazlasiyla yapabilecegi halde blincli olarak hic bir markaya para vermemis olan varsa tebrik etmek gerekir.
Ya da cok pahali oyuncaklara para vermeyen var mi? Bu hanimlarda ust bas canta ayakkabi, erkeklerde cep telefonu laptop PC araba vs
Isam hepimize haram, zulme magruz kalanlar hepimizin kardesi. Biz sosyeteye ornek olabilecek bir davranis sergiliyebiliyor muyuz?
Ama o aldiklarimiz gerekli kullanisli cok SHIK diii.. Hanimlar indirimden almislardi hem dee, beyler icinse asgari gelire yakin fiyata yeni bir cep telefonu almak gerekliydi, eski telefonu elbette bozulmamisti elbette hala asil gorevi olan telefon gorusmelerini yapilabiliyordu ama bu telefonun yeni ozellikleri vardi.
Benim aklima bu soru takiliyor, ne kadari lux neresi ihtiyac? Lutfedilmis zenginligin biraz tadini cikartmak bu kadar kotu mu?
Igneyi kendi nefsine batirinca aciyor.
Yazan:Takva Tarih: Ağu 7, 2007 | Reply
Ece hanım siz, “Allah nimetini kulunun üzerinde görmek ister” sözünü es geçiyorsunuz. Müslüman neden zengin olmayacak, neden villada oturmayacak, neden cipe binmeyecekmiş anlamadım. Bunlar Allah’ın nimetleri, bunlara yüz çevirmek nimeti küçümsemek değil mi? Hem insan gücü nispetinde harcıyor. Parası olmayanın tuzu kuru tabi, ama zengin olunca bunu bir şekilde yansıtmak durumunda kalıyorsunuz.
Yazan:Ece Tarih: Ağu 7, 2007 | Reply
Takva bey/hanım,[ve kendi nefsime]
saygılar
Yazan:Ece Tarih: Ağu 7, 2007 | Reply
Bunun için illa gidip, 300 dolarlık eşarp almak mı gerekir?
“Allah ım bak, sen bana servet verdin ben de bunu İtalyan Restaurantlarında çatır çatır yiyorum, sırf üzerimdeki nimeti sana göstermek için”
filan mı denir?
Aydınlatırsanız sevinirim..
sayg.
Yazan:Takva Tarih: Ağu 7, 2007 | Reply
Ece hanım,
Lüksten bahsetmiyorum. Eğer bir mal kaliteliyse, ücretinin karşılığını veriyorsa o lükse değildir. Bir cip sizin güvenliğinizi sağlıyorsa, tofaş alıp da kelle koltukta gitmek bence daha “lüks”tür. Veya 30 dolarlık bir eşarp alıp ilk ütüde atacağıma 300 dolarlık eşarp alıp ömür boyu kullanırım. Ben buna israf demiyorum. Ne dersiniz?
Yazan:Takva Tarih: Ağu 7, 2007 | Reply
İtalyan restoranları konusunu anlayamadım. İtalyan yemekleri lüks müdür? eğer öyleyse bütün İtalyanlar sosyetik !
Yazan:Hatice Tarih: Ağu 7, 2007 | Reply
Sevgili Ece 🙂
Can yakıcı yazın hakkında teknik olarak bir şeyler demiştim, onları tekrar etmeyeceğim. Ama “islami” kavramı üzerinde biraz düşünmek ve düşünürken de ortaya çıkanları seninle [ve ilgilileriyle] paylaşmak istiyorum.
TDK sözlüğü islami sözcüğüne şu anlamı veriyor:
“İslam diniyle ilgili olan.”
Arapça’da “y” harfiyle elde edilen bu ses “ilgili olma” anlamı taşır.
Bu durumda islami sıfatını yüklediğimiz her bir işin gerçekten islamın kıstasları dahilinde yer alması gerekir. Fıkhın belirlediği ölçülere uygun olarak yapılan bir müziğe islami denebilir, yine aynı ölçülere uygun giyim şekline de islami denebilir, radyoya da denebilir vs. Biz müslümanlar bunu müslümanca bir yaşama uygun olan iş şeklinde algılarız ve bu bakımdan güzel bir ayraçtır. Ayrıca bilinçli ve bilgili müslümanlar kendilerine islami olarak sunulanı tetkik ederek ürünlerin ya da işlerin islamiliğini kendileri de belirleyebilirler.
Mesela yazının en altında yer verdiğin resimdeki hanımın kıyafetine birileri çıkıp islami diyorsa müslümanların buna tepki göstermesi gerekir. Çünkü hanımın taşıdığı kıyafet hiçbir açıdan islamın müslüman kadınlar için belirlediği ev dışındaki giyim ölçülerine uymuyor.
Fakat müslümanlar bu kıyafeti ya da islamın ölçüleriyle çelişen bazı uygulamaları islami bulabiliyorsa bu onların islamilik anlayışlarının dejenere olduğunun bir göstergesidir ve acilen tamir edilmesi lazımdır.
Defile ile sosyete ilk bakışta islamisi olmayacak kavramlar kategorisine elele giriyor gibi. Fakat ben böyle olduğunu düşünmüyorum. Radyo gibi, giyim gibi, müzik gibi defile de pekala islami olabilir. Burada gösterişli kıyafetlerin içindeki hanım mankenlerin erkek izleyicilerin önüne çıkmasından bahsetmediğimi insaf sahibi herkes anlar herhalde. Detaylandırmıyorum o yüzden.
[Ama şu var ki moda olgusunun sac ayağı olan defile gibi bir şeyi islamileştirme gereği duyuyor olmamız yine bizim müslümanlık anlayışımızdaki arızanın habercisidir.
Benim islami ya da değil derken ayırdığım tamamen helal-haram kavramları. Müslümanca yaşamanın özüne inecek olursak hepsini silip, başka açıdan bakmak gerekecek. Başka zaman inşallah.]
Devamla, sosyetenin ise islamisi olmaz. Bunu hiçbir şekilde islami kalıba sokmak mümkün değil. İslam’da sınıf ayrımı yoktur ve sosyete/ya da burjuva gibi insanların bir kısmını elitleştiren kavramlar islami literatürde de uygulamada da kendine yer bulamaz. Bu islamın en temel prensiplerinden biri olan “Allah katında hepiniz eşitsiniz” düsturuna taban tabana zıttır.
Evet yaşam tarzlarını sorgulamaları gereken müslümanlardan bahsedebiliriz. Fakat burada da ışığımız fıkhın ölçüleri olmalı. Kimilerinin yaşam şartlarında yetmiş milyonluk başörtü de lüks. Bizim yaşam şartlarımız iki yüz dolarlık başörtüleri lüks karşılıyor diye başkalarını topa tutamayız. Bu eleştiri mantığı aynı zamanda evlerimize de sıçrayabilir. Genelde insanların yaşam şekillerini, özelde müslümanları tekdüzeleştirmekten kaçınmalıyız. Bu fıtrata aykırı, sovyetler örneğini görüyoruz.
Burada tek ölçü: israftır. Ve israf sadece çok zengin insanları ilgilendiren bir kavram değildir. Orta gelir düzeyine sahip insanlar da pekala israf edebilirler. Üç milyar kazanırken üç milyara göre israf eden biri, yirmi milyar kazanırken de ona göre israf eder hiç kuşkunuz olmasın. Kaç takım elbisemiz, ayakkabımız, çantamız, başörtümüz, gömleğimiz var? Yani fazladan her bir eşyamızın fiyatı mı onun israf olup olmadığını belirliyor? Param yüz milyonluk israfa yetmiş onu yapmışım, diğerininki beş yüz milyonluğa yetmiş onu yapmış. Sonuçta ikimizinde on çantası var, misal..
Ben niye gitmiyorum italyan restoranına? Birincisi içkilidir, ikincisi o kadar çok param yok. Ama paramın yettiği restorana gidip, benim kadar kazanmayanlara göre yine israf sayılabilecek bir hesap ödeyebiliyorum. İsrafı herkes kadar yaparsak sorun yok yani 🙂
Bu kadar laftan sonra özetlemek gerekirse,
sosyetenin islamisi olmaz, zaten bu kavramı ortaya çıkaranlar da haddi zatında islamla pek alakası olmayan kimselerdir. Çok harcayan ya da israf eden müslümanların eleştirisinden önce kendi harcamalarımızın israf çizgisinin ne kadar yukarısında olduğuna bakıp, ileride çok paramız olursa bu oranın ne kadar vahimleşeceğini mütalaa etmek daha doğru bir iş olur. Herkes kendinden daha az kazanana göre israf ediyor çünkü. İsrafın ölçüsü bu olmamalı.
Yazı için teşekkürler. İlk adımda yüzeysel bir düşünceyle aklıma bunlar geldi. Besleyenlere şimdiden teşekkürler..
Selamlar,
Yazan:Ece Tarih: Ağu 7, 2007 | Reply
Takva bey/hanım,
Sanırım farklı şeylerden bahsediyoruz..
Ayrıca 300 dolarlık eşarp alıp, ömür boyu kullanmayı düşünüyorsanız, size hanım hitabı kullanmakla hata etmiş olmalıyım, çünkü hiçbir kadın, 300 dolarlık TEK bir eşarp alayım, ömür boyu onu kullanayım diyecek kadar, basiretsiz değildir..
Yada TEK bir tane 24 milyarlık timsah derisi çantam olsun, ömür boyu sadece onu kullanayım, eskimesin demez, diyemez..
Onun yerine gider, pazardan renk renk 10 ytlik çantaları, kıyafetlerine uydurmayı tercih eder..
Sizin örneklediğiniz tarzda bir sosyete olması mümkün değil!
Yada siz türünüzün son örneği bir sosyetesiniz:))
[Bu arada ilk kez bir sosyete ile müşerref oluyorum, heyecan yaptım, kusura bakmayın :p]
Yazan:Ece Tarih: Ağu 7, 2007 | Reply
Sevgili Hati-ece:)
İşte asıl meseleyi çok güzel özetleyen cümleler bunlar..
Sınıf ayrımı, kibir, imtiyazlı zümre hissiyle yaşayıp, kendini MÜSLÜMAN olarak tanımlamak..
Ali Şeriati öğrencilerine,
“Müslüman olamıyorsanız, bari Marksist olun” derken, zannediyorum buna işaret ediyordu..
Değerli katkılarının devamı dileğiyle,
sevgiler..
Yazan:zihni örer Tarih: Ağu 7, 2007 | Reply
Sn. Ece Arı Hanım,
Sosyetenin İslamisi bal gibi olur diyorum.
Joker kelimemizi baltayla hecelere bölelim bakalım karşımıza ne çıkacak?
SOS-YE-te
SOS:en çok makarna ve patates kızartması üzerine dökülen, bazen domates bazen de kırmızı biberden yapılmış, tatlı ve acı olabilen, çeşitli çeşitleri olan sıvı madde.
SOS: “Save Our Souls” (Ruhlarımızı kurtarın)
Görüldüğü gibi sos, ye-mek içindir. Avam tabakası makarnayı çiğ de yiyeceğine göre bu iş, sos yiyenlerin işidir.
Yani zengin işi. Buna bir de “ruh kurtarmayı” eklediğimizde, alın size İSLAM SOSYETESİ, Yalan mı:)
Şakavari de olsa, bu analizlerin yabana atılacak fazla da bir tarafı da yok.
Sosyeteliğin, kapitalist zihniyetle eşdeğer bir anlamı olduğu kesindir.
İslamı işine geldiği yerlerde Liberalizm ile eşleştirenler haksız da değildir kanımca. Bunu İslamcı ( ya da kendini Müslüman olarak tanımlayan) bazı yazarların olduğunu biliyoruz.
Günümüzde, siyasal İslam, çağdaş düzenlerle rekabet edebilmek, belki de iktidarın nimetlerinden birinci elden yararlanmak için, çağımızda moda olan liberalizm ile barışık yaşadığını görüyoruz.
Özel mülk biriktirmenin olduğu yerde, onu dilediği gibi harcama yetkisini sistemin ana fikri vermektedir.
Ali Bulaç’ın şu sözündeki çelişkiyi fark edebilmeliyiz:
“Bir müslüman büyük servete sahip olsa dahi servetini dilediği gibi harcama hakkına sahip değildir. Çünkü Kuran açısından baktığınız zaman ferdin veya bir kurumun elinde olsa da zenginlik, aslında topluma aittir”
“Aslında” topluma ait olan bir zenginlik neden özel ellere verilsin? Verilmişse eğer, neden onun “büyük servete sahip olması” diye tanımlansın? Kimi kandırıyorlar!. Bir mülk kiminse onundur, Ya kamunundur, ya da bireyin.
Elindeki bir mülkü dilediği gibi kullanma hakkına sahip değilse, neden hamal gibi onu sırtında taşısın?
İşte bu çelişkileri çıktığımızda, Bir İslam kapitalizminin uygulamada var olduğunu görüyoruz. Kapitalizmin de elbette sosyetesi (ayrıcalıklıları) vardır.
Birçok yerde söyleri(m)z, ülkemizdelki laik-türban çekişmesinin görünmeyen yüzü, gri sosyete-yeşil sosyete yönetme rekabetinden başka bir şey değildir. İkisi de kapitalizmi temsil etmektedir. Temsilicleri arasında sadece giysi farkı olması, harcama davranışlarındaki temel serbestliği değiştirmiyor.
Yazan:Takva Tarih: Ağu 7, 2007 | Reply
Ece hanım,
Tek bir eşarp almaktan bahsetmiyorum. Kadın, elbette kendine yakışanı giyecektir. Varlıklıysa tutup da güllü, goncalı, zevksiz şeylere mahkum olmak zorunda mıdır?
Ayrıca ben müslümanın İtalyan restoranlarına neden gitmemesi gerektiğini anlamadım. İçki içmiyor ki, para tutan içkidir, italyan yemekleri hiç de öyle astronomik değildir. Ama özel günlerde insanın kendini özel hissetmesi için bir değişiklik yapıp lüks yerlerde yemesi de o kadar feci bir şey değildir.
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Ağu 7, 2007 | Reply
İslam’ın mal’a yaklaşımı ali Bulaç’ın bahsettiği gibi değildir. Mülk toplumun malı filan değildir, mülk Allah’ındır. Bu sadece para, yat, kat değil, insanın sahip olduğu her şeyi kapsayan geniş bir tanımdır. Bakara Suresinde bahsedildiği gibi rızk “verilmiş”tir, dolayısıyla harcayan “veren”e karşı sorumludur. Kimin malını nasıl harcıyorsun? “Benim malım, istediğim gibi harcarım !” demek insanı şirke götürür. İnsanı her gün bilmemkaç defa okuduğu “mülk onundur, onun mülkünde ortağı yoktur” ayetine başkaldırıdır.
Yazan:Takva Tarih: Ağu 7, 2007 | Reply
Bence helal dairesi içinde meşru zevkler konusunda insan kendini kısıtlamamalı. İslam, sosyalizm değil, nefse eziyet etme dini de değil.
Yazan:M. İkbal TUNA Tarih: Ağu 7, 2007 | Reply
iyi günler arkadaşlar uzun bir zaman sonra tekrar berbarber olmak güzel.
Ece hanım gerçekten güzel bir konuya değinmişsiniz. Elinize sağlık.
Medya tarafından, sosyete olarak nitelenlendirilen müslümanların, kendilerine yakıştırılan bu tanımlamadan hoşnut olup olmadıkları hakkında herhangi bir fikrimiz yok
Bu konunun ya da soru olarak düşünürsek bu sorunun cevabı için islami sosyolojiye değinmek gerekir, şöyle ki:
Şöyleki mesela bizim ülkemizde sosyal ve dini hayatında islami kimliği ön plana çıkanlar sosyal hayatta hep geri plana itilmiş, horlanmış, hakir görülmüştür. Mesela başörtüsü takanların her tarafta gündem maddesi yapılması, yobaz, çağdışı olarak görülmesi gibi… bu da halkımız üzerinde(dini kimliği öne çıkan) bir ezilmişlik duygusunu öne çıkarmaktadır. Dini hayatı yaşayan halkımıza hep tepeden bakılmış ve onların normal olarak yaptıkları bazı hareketler bile bir modernleşme hareti olarak görülmüş ve bu kişiler sosyete olarak görülmüştür.
Mesela geçen yaz bir süreliğine ayvalıkta bulunmuştum. Orada bir kısım kişilerin ” denize giren tesettür mayoluları ve ya ayvalıkta bulunan baş örtülü hanımları” sosyete olarak nitelendirmelerine şahit olmuştum. Denizi sadece sosyetenin hakkı olarak düşünmek ne kadar zavallıca bir düşünce…
Şimdi asıl gelmek istediğim nokta ise şundan emin olabiliriz ki, müslümanların “sosyete” olarak nitelendirilmesi hoşa gidecektir. Çünkü hayatın her safhasında geri plana itilmeye çalışan muhafazakar kesim, kendisine tepeden bakanlar arasında böylelikle söz sahibi olabilmektedir. Çünkü onlar sosyete olmayı adam olmakla denk görmektedirler.
Yazan:blue Tarih: Ağu 7, 2007 | Reply
Özel mülk biriktirmenin siyasal islamla ilgisini kuramadım. Sanayici, tüccar para kazanmak için çalışıyor, İslam da ahlakın ön planda olduğu bir serbest piyasa ekonomisini destekliyor. Bunu moda olduğu veya bahsettiğiniz diğer sebepler için yapmıyor, para kazanmak için yapıyor. Müslüman tüccar 1400 sene önce hangi sistemde çalışıyorsa bugün de aynı sistemde çalışıyor. Liberal ekonomi moda olduysa ne mutlu, bizlere de müslüman olarak “günaydııın” demek düşüyor. Özel mülk biriktirmenin olduğu yerde sınırsız harcama yetkisi de var şeklindeki bağlantıyı nasıl kurduğunuzu da anlayamadım. Tutup da bazı insanlar nefislerine esir oluyorsa bunun içinde başka sebepler aramak bana pek doğru gelmiyor. Jaguar’ım olmasın, boğazda yalı da istemem, italyan restoranı yerine kapuskayı tercih ederim diyen babayiğit var mı? İslam tasavvuf geleneği takipçileri ve Budist öğretilerin takipçileri dışında her şeyi elinin tersiyle iten örnek pek yok. O yüzden bu konuda ahkam kesmek kolay. En basitinden, yılbaşında piyango bileti alıyorsanız siz zaten böyle bir hayata namzetsiniz demektir.
Yazan:Ece Tarih: Ağu 8, 2007 | Reply
Takva bey,
Peki, size afiyet olsun:)
Ramazan ayına az bir zaman kaldı, İtalyan restaurantlarında iftar yaparsınız artık:)
Dubai ye selamlar…
300 dolarlık eşarpların 50 ytl liklerden malzeme olarak hiçbir farkı yoktur, [tekstilciyim..]yiyeceğiniz helal kazık da afiyet olsun..
Jaguarınıza dikkat edin, gelip çizebilirim:)
Dikkat Ece var!
Yazan:Takva Tarih: Ağu 8, 2007 | Reply
Ece hanım
islam ile marksizm arasındaki ilişki kurmanızı ilginç buldum. Bu durumda Das Kapital ile Kuran arasında da bir benzerlik olduğu söylenebilir mi? Ateist bir devlet doktrinini bir dinle (yani kul-yaratıcı ilişkilerini tanzim eden bir sistemle) karşılaştırmanız biraz ilginç geldi bana.
50 YTL’lik bir eşarpla 300 YTL’liğin malzemesi aynı olabilir ama kalite sadece malzeme değildir. Estetik, renklerdeki canlılık, kombinasyon, dizayn, çerçevesi, marka güvencesi, … Bütün bunlar bir bütün. Ürün=Malzeme+Hizmet’tir bunu unutmayın sayın tekstilci Ece hanım.
Jaguarım olursa hangi düşünceyle çizeceğinizi anlamadım… Kıskançlık mı? Eğer öyleyse bu ikimizi eşitliyor.
Yazan:blue Tarih: Ağu 8, 2007 | Reply
Sayın takva,
Sizce insanın yaşam amacı nedir? Para sahibi olmak bu amacın neresine yerleşmektedir? Bir de Yunus’un şu dizeleri size hangi duyguları çağrıştırıyor?
Mal da yalan, mülk de yalan,
Gel biraz da sen oyalan…
Yazan:Ece Tarih: Ağu 8, 2007 | Reply
Tiki bey, Ah pardon, Takva bey
Kalite talepkârı insanları, eleştirmiyoruz burada!
Aynı kalitedeki 50 ytl lik Bursa ipeği eşarp, dururken; 10 misli para ödeyip, VAKKO eşarp alıp, VAKKO yazısını özellikle uç kısma getirip, “Hey, Millet! Bakın ben VAKKO alabiliyorum” diye havalara giren ve bunu statü sembolü olarak kullanan, giderek daha da BEYAZLAŞAN, medyanın ağzına sakız olmaya aday, MÜSLÜMAN(!)lardan bahsediyoruz..
Herkes her öğün makarna yemeli, kapuskaya talim etmeli gibi bir dayatmayı, kimse kimseye uygulayamaz..
Ama, CAPRİCE otele gittiğinizde,açık büfeden doldur doldurabildiğin kadar, birer çatal at, gerisi çöpe gitsin, şeklinde bir manzara sözkonusu ise, işte o zaman ben de burada çekinmeden yazarım..
Çünkü aynı insanlar, Dubai dönüşü oturup, deniz fenerine , kimse yok mu derneğine parayı bastırıp, nefis tatmini yaparak, bunun vebalinden kurtulamazlar..
Şu anda tükettiğimiz SU dan bile sorumluyuz..
Su israfı yapıyorsak, bunun bile vebali boynumuzda..
O yüzden, beyaz müslümanlar olarak, anılmaya razı iseniz sizin bileceğiniz iş derim, ve burada yazdığım her cümleyi, önce kendi nefsim için yazdığımı da belirtmek isterim..
saygılar
Yazan:Takva Tarih: Ağu 8, 2007 | Reply
Ece hanım
Bu kınadığınız şeyleri (marka giyinmek, açık büfeden yemek vs.) yapmayan var mı? Eğer siz yapmıyorsanız tebrik ederim, Türkiye’de yaşamıyorsunuz herhalde.
Bakın eğer hayalinizde Dubai’de tatil yapma, seçkin mekanlarda yemek yeme, en iyi markaları giyme gibi şeyler yoksa tebrik ederim. Ama bunlar insani zaaflardır. Herkes evliya olacak, bir lokma-bir hırka felsefesiyle hayat sürecek diye bir şey yok. Evet, Dubai’ye gidip dönüşte Deniz Feneri derneğine bağışta bulunuluyorsa bence önemli nokta budur. İnsanların Dubai’ye gitme sebebi ucuz elektronik eşya almak, çölden ortaya çıkartılan bir şehir efsanesini daha yakından görmek gibi daha masum sebepler olamaz mı? Hem yurt dışı seyahatleri artık eskisi kadar fahiş değil, çok uygun fiyatlara uçabiliyorsunuz.
Kendinizi dünyanın nimetlerinden mahrum bırakmayın. Umarım bir gün zengin olursunuz, biz de ne kadar mütevazi bir hayat yaşadığınızı görürüz alçakgönüllü Ece hanım.
Yazan:ljl Tarih: Ağu 8, 2007 | Reply
Islam ile sosyalizm arasinda bag kurmak? Onceleri sadece komikti ama artik kabak tadi vermeye baslayan bir dusunce. Size tavsiyem Adam Smith’in, David Ricardo’nun goruslerini okuyun, sonra “Rizkin onda dokuzu ticarettedir” sozunun ve Peygamberimizin tuccar olup insanlari ticaret yapmaya tesvik etmesinin hikmetleri uzerine biraz dusunun. Sonra acik ekonomi, kapali ekonomi uzerine de dusunun…
Sonra marksizm’in temelleri uzerine de dusunun biraz. En onemlisi; biraz da Islam hakkinda bilginizi de genisletin… Islami bir duzende bugun bildigimiz sekliyle bir “sosyal guvenlik sistemi”ne dahi yer yoktur.
Köle ile efendiyi eşitleyen,
bu tamamen hukuki bir durum ve degil kapitalizmin, tum sistemlerin ihtiyac duydugu adalete isaret eder ki kapitalizmle hicbir celiskisi yoktur. Islam’in acik kapi biraktigi kolelik ve efendilik olayini sosyalizmle nasil telif edebiliyorsunuz onu da merak ettim. Sunu da ifade edeyim ki, “kole ile efendinin esitlenmesi” bir kelime oyunu icermekle beraber, sosyalizmin talepleriyle uyumlu degildir. Komunist Manifesto isci sinifinin tahakkumunu ongorur mesela.
işçinin alın teri kurumadan ücretini verin diyen,
akilli bir kapitalistin yapacagi is budur. iscinin hukukuna riayet etmezsen calistiracak adam bulamazsin.
zekat sistemi ile sosyal dayanışmayı mecbur kılan
Kapitalist bir duzende, duzenin devami icin “filling the blanks” turunden, underclass denen sinif alti insanlarin olusmamasi icin bu tur uygulamalar gereklidir bence. Ama bunu soylerken Islam’in bu duzeni ongordugunu soylemis olmuyorum. Ayrica Islam’da bunun ekonomiden cok sosyal boyutu onemlidir. Halbuki sosyalizm ekonomik boyutuyla ilgili bunun.
Neyse, bu konu cok genis. Ama yukarida yazdiklarimla Islam’in bildigimiz kapitalist duzeni ongordugunu soylemiyorum. Eklemis olayim.
…
Takva Bey/Hanim’in yazdiklarina katiliyorum. Kendisine tek itirazim: Fazla harcama yapmakla sosyete mensubu olmak arasinda fark vardir…
…
Hatice Hanim’a:
“Allah karsisinda hepiniz esitsiniz” cumlesinin de bu kadar sig yorumlandigina ilk kez sahit oldum acikcasi. Birakin hepimizin esit olmasini, birbirine esit iki insan bile yoktur. Olmasi da gerekmiyor. Allah hepimizin esit duzeyde yasamasini murad etseydi sakat dogan kimse olmazdi.
Sosyal duzeyde de boyledir. Insanlar zaten sinif siniftir. Islam’da bu siniflara taninan ayricalik yoktur ama bu siniflarin olmadigi ya da olmamasi gerektigi anlamina gelmez. Insanlarin sinif sinif olmasinin da farkli hikmetleri vardir. (hucurat ilk 15 ayetten birinde buna isaret var. ama bu ayetin ifadesi degil benim yorumum)
Kavramlar insanlari elitlestirmez, aksine insanlar zaten siniflara ayrildigi icin onlari tanimlayacak kavramlar olusturulur. Bu bakimdan kelimelerin bir sucu yoktur.
Allah diledigine fazla verir diledigine az verir. Insanlar gelir dagilimini ya da harcamalarini diger insanlarla esitlemeye calismakla da mukellef degillerdir.
Allah’in yargilamasi karsisinda ise elbette hepimiz esitiz. Daha varlikli olan daha iyi muamele gormez.
Yazan:ljl Tarih: Ağu 8, 2007 | Reply
Yazdigim yazinin uzerinde oynadim birkac kez. Dikkatsizlikten bazi tekrarlara ve gramer hatalarina dusmusum. Affola.
Yazan:Ece Tarih: Ağu 8, 2007 | Reply
Sizinle aynı dinden değiliz demek ki!
sayg.
Yazan:Ece Tarih: Ağu 8, 2007 | Reply
Tiki bey,
Ben açıkbüfeden yemeyi kınamıyorum..
Siz hala anlamaMAKta ısrar ediyorsunuz..
Ben bzi müslümanların görgüsüzce yaptığı, israfı kınıyorum..
Sizin gibi artist müslümanlar olduğu sürece, İran dışındaki müslüman ülkeler, emperyalizmin pençesinden zor kurtulur!
Siz sadece yiyin, gezin tozun!
Uçak yapmayın, boya yapmayın, ilaç yapmayın!
Süsünüzden taviz vermeyin!
Dubai ye şadırvanlar oteller dikin, ama teknolojiyi dışarıdan alın…
Fatih Erbakan, lüks tekne/yat fiyatlarını incelerken görüntülensin, sonra utanmadan gelip ADİL DÜZEN edebiyatı yapsın!
NEDİR ADİL DÜZEN?
Sosyetesi olan ADİL DÜZEN mi olur?
peh!
İnsanlar işte bu yüzden dinden soğuyorlar..
TASAVVUF FELSEFESİ de sadece hobi olarak, ağzımızda sakız gibi geziyor işte !
Maksat YEŞİLLİK(!!) olsun…
Yazan:VolkanS Tarih: Ağu 8, 2007 | Reply
Siz sadece yiyin, gezin tozun!
Uçak yapmayın, boya yapmayın, ilaç yapmayın!
Süsünüzden taviz vermeyin!
Dubai ye şadırvanlar oteller dikin, ama teknolojiyi dışarıdan alın…
Allah Allah!
Ne alakası var çözemedim. Adam zengin olmak için uçak yapar, boya yapar, ilaç yapar. Sonra da kazandığı parayı harcar. Zengin ülkelerde bu böyle oluyor. Amerika’da Avrupa’da insanlar yemeden içmeden durmadan çalışıyor mu sanki. Ya da yeterince parası olduğu için çalışmayanlar yok mu? Bu nasıl bir mantıktır?
Ayrıca herşey teknoloji demek değil, hizmet sektörünü de küçümsemeyin bence. Dubai kaynaklarını teknoloji yatırımlarına harcasa aynı geri dönüşü almayabilirdi.
Takva bey/hanım’a katılıyorum.
israf etmemek kaydıyla herkes zenginliği ölçüsünde para harcayabilir. Dubai’ye de gider 300 ytl ye eşarp da alır. islami sosyete’nin oluşması da kötü değil, iyi bir haber.
Yazan:Talha Can Tarih: Ağu 9, 2007 | Reply
Tartışmayı başından beri izliyorum, almış başını bir anlaşmazlık gidiyor! Bunun sebebbi çok açık, kendinizden, kendinizle ilgili olan birşey üzerine tartışmıyorsunuz! Sürekli birilerinin hayat tarları hakkında tanımlamalara gidiyorsunuz. Neyseki tartışma içerisinde bulunan bütün arkadaşların niyeti anlatmak istedikleriyle halisane. Yani kimseye de tam olarak yanlış söylüyor diyemiyorum.
Öncelikle başlık hakkında bir yorumda bulunacağım! Başlığı ilk gördüğümde istemeden de olsa bir önyargıya kapıldım. Çünkü birilerinin hayat tarzına tanımlamalar ve eleştiriler getireceği açıktı. Haklılık payı var mıdır derseniz yani İslam ile sosyete yan yana gelir mi diye sorarsanız bir anektodumu anlatayım. Yatılı iken sürekli bir arkadaşlarımın eşyası kullanılırdı(çalınırdı demiyorum), mesela kurutulmak üzere asılmış çorabı birileri araklayıp kullandıktan sonra aynı yerine koyuyorlardı. Aynı şekilde dolaplardan diş macunu, esans gibi kişisel eşyaları kullanıyorlardı. Arkadaşlar arasında buna bir isim takımıştık. Failin kendini savunma düşüncesi olarak buna “İslami Komünizm” ismini takmıştık:) Güya adam şöyle diyordu: “Ya kardeşim senin macunun, benim çorabım var mı, özel eşya yok, mülk Allah’ındır” İşte birbirine temelden zıt nesnelerin izdivacı böyle oluyor! İslam sosyeteyi destekler mi? YAzarın tanımladığı anlamda hayır! Çünkü İslam jakobenizme meyl verecek bir din değildir! Bu sebeple “İslami Sosyete” caiz değildir:) Amma, Ece Hanım yazıda diyor ki “Fakat, şu bir gerçek ki, kendilerine atfedilen “Sosyete” mührünü taşımayı reddetmedikleri müddetçe, bilindik sosyetik hayatın, zihinlerde uyandırdığı negatif çağrışımları da, kendileri adına kabullenmek ve sineye çekmek durumundalar..” Şimdi Ece Hanım yazıda neyi eleştiriyor; İslami Sosyete tabirinin kullanılmasını mı, varlığını mı? Yorumlarda varlığına ilişkin, yazıda hemvarlığına hem de bu tabirin kullanılmasına ilişkin eleştiricelirini görüyoruz. Burada teknik bir yanılgı var! Sonuç olarak Ece Hanım’ın eleştirdiği hayat tarzında bir kesim olduğuna göre böyle bir tabir kullanılabilir! Ama ne ifade ettiğine gelince İslami Komünizm tadında bir şey olduğu ifşa olur herhalde!
Yorumlardaki tartışmaya gelince, sosyal birşeyden ve farklılıklar üzerine kurulmuş bir bloglarladan bahsettiğimize göre durumun göreceli olduğu ortadadır. Ama ortada net birşey var ki o da helal dairede bir müslümana herşeyin meşru olmasıdır. Bu tartışmaya destekleyici tasavvuf örneklari sunmak yapay kalır. Çünkü israf ile meşruiyet arasındaki bir çizgiden bahsediyoruz lütfen. Ece Hanım’ın hassasiyeti ise oratda; başını alıp giden israftan bahsediyor. Ama bunun için yaptığı sınırlı toplum kesiti, savunmasını eksik bırakıyor. Aynı ölçüde (ayarda) farklı kesimlerden insanlar ayını israfın eşiğindenler bence! Günde bir paket sigara içen, son model telefonla gezen yoksul birini düşünün(bu örnekte İkbal Bey’in yaptığı sosyolojik tespiti de göz önünde bulundurmak gerek.) Fakar hayat tarzları farklı olduğu için harcamalarda göreceli olacaktır. Kişilerin meslek gurupları, içinde bulundukları sosyal tabaka bazı harcamalar doğurabilir. Kendimden örnek vereyim; bir orta sınıf üyesiyim, ama yeri geldi Caprice’de tatil yaptım, İtalayn, çin lokantalarında yemek yedim, maaşım bile yokken yurt dışı seyahatlerim söz konusu oldu, bunlar israf mı diye sorulacak olursa benim vicdanım rahat, çünkü bunlar olması gerekenlerdi. Üstelik ben ne sosyeteyim, ne de zengin… Daha fazla da olsa harcama yapan zenginlere haksızlık yapamayız.
Dünyadaki yoksul ve muhtaç Müslümanların durumlarına karşı topyekün hassas olmalıyız. Bu bir jip almakla ayrı bir konudur bence. Fakir sigarasından keser zengin kendi bütçesine göre yardımda bulunur. Ama bir zenginin ucuz bir arabayla jip arasında yapacağı tercih güvenlik şartları göze alındığında sonucu ortadadır, hızlı bir hayat şartı daha fazlasını gerektirebilir.
Biraz teneffüsten sonra devam edeceğim:)
Yazan:Takva Tarih: Ağu 9, 2007 | Reply
Sizinle aynı dinden değiliz demek ki!
Nedir bu? Afaroz mu?
Yazan:blue Tarih: Ağu 9, 2007 | Reply
Sayın takva,
Bir inanç sistemini kabul etmeniz onu yaşam tarzı olarak seçmenizi gerektirir. İslam’ın formatı bellidir. Kur’an’da da, peygamberin (S) sünnetinde de en çok vurgulanan konulardan birisi de israftır. Bu sadece kazandığın parayı çarçur etmek değildir. Hz. Muhammed’in (S), akan bir nehirdeki suyu dahi israf etmeyin nehyi israfın “tüketmekle” değil “kullanmakla” ilgili olduğunu gösteriyor. Bu dünyanın alış-verişi sebep-sonuç ilişkilerinden bağımsızdır. Öyle olmasaydı kıyamet koparken ağaç dikiniz emri saçma sapan bir söz olurdu. Yani bu dünyada harcanan ve kazanılan aslında para, mal, mülk değildir. İyilik ve kötülük alıp verirsiniz. Bol servet sahibi olmak, bu serveti iyiliğe çevirmek için büyük bir fırsattır. Lüks restoranlarda, yatlarda, villalarda geçirilen bir hayat da kişinin tercihidir. Ama kefenin cebi yoktur ve orada “her” “verilen”den hesap sorulacaktır. Bu bilinçle hareket etmek dindarlığın gereğidir, eğer böyle bir kaygınız varsa…
Yazan:Takva Tarih: Ağu 9, 2007 | Reply
sayın blue
Herkes kendi nefsine baksın. Herkesin zaafları ve imtihanları farklıdır. İslami sosyete dediğiniz insanlar da sabah akşam havyar yiyip, tabak-çanak kırarak eğlenen, dansöze para sıkıştırıp, Hawai’de yerli kızlara masaj yaptıran, bir resme milyon dolar verip, bir gecede 2 milyar parayı içki masasında bırakan insanlar değil… Jiple geziyor, teknesi var, elbiseleri pahalı marka diye “sosyete” ismini takmak, israf konusunda tamamen duyarsız, çiğ insanlar gibi bakmak, tiki vs. diye isimlendirmek haksızlık değil de nedir?
Biraz insaf ya.
Yazan:Metin G. Tarih: Ağu 9, 2007 | Reply
Bir ara islami sol yada islamcı sol gibi bir kavramdan bahsedilir olmuştu.Türk müslümanlarının nefsi, solcu olmayı kaldıramayacak kadar azgın iken, bu kavramın içi zaten doldurulamazdı.Ayrıca, görünen o ki, şeriat geliyor diye suni korkulara kapılmaya hiç gerek yok, bu en başta mevcut müslümanların işine gelmez.Çünkü müslümanların zevkü sefalarından taviz verip, şeriat kurallarını tercih etmek yerine, kapitalizmin sonsuz nimetlerindan sonuna kadar faydalanmaya devam edeceklerdir.
Bir kaç idealist müslüman entellektüel de, düzenin çarkına çomak sokup, işte böyle tepki alacaktır.
Dinler öldü Ece hanım, artık sadece din tüccarları var.
muhabbetle
Yazan:snowqueen Tarih: Ağu 10, 2007 | Reply
Radikal yazarı Gökhan Özgün’ün cumhurbaskanligi “kaos”uyla ilgili bir yazisi vardi. Yazida, Türkan Saylan, piyano çalan, bati terbiyesi almis bir eli yagda bir eli balda, hayat kaygisi olmayan zengin “prenses”, Hayrünnisa Gül ise “halktan gelmis” külkedisiydi adeta.
Oysa yazarin gözden kaçirdigi “küçücük” bir nokta vardı; Külkedisi hiçte paspal, üstü basi dökülen küçücük kap yemekle karnini doyuran bir kadin degildi.
Kendimizi kandirmayalim, islami burjuvazi ve ‘elitler’ çoktan olustu.
Zencilik edebiyati yapmaya gerek yok. Sadece ‘pencerelerinin’ formlari farkli.
Anadolu Burjuvazisi ve istanbul-izmir(eski tip kentsoylu ne denirse artik) burjuvazinin kapismasi bence bu. Postmodern Anadolu kaplani vs. Modern İstanbul kusu.
Bir kesim Bodrum Göltürkbükü’nde tatile gidiyor bir kesim Caprice otel tarzi mekanlara ya da lüks kaplicalara…Bir kesim bogaz’daki içkili restoranlara gidiyor(bu da nasil bir ayrimsa) bir kisim hemen
yanindaki baska ‘konsept’li olanlara.( İran’in cafelerinde bar ambiyansi yakalayip birbirine kur yapan ‘ahlaksiz’ gençlik geldi nedense aklima öyle alakasizca. )
-Bende evime altindan Artemis ve Apollon heykelleri koymak istiyorum ama bu dekorasyon bir yerden tanidik sanki. Fazla Roma dönemi. Nedense her tasin altindan din-iktidar-para cikiyor arada da
gerçekten güzel insanlar aci bir tebessümle seyretmis olmali-
Hac ziyaretini 5 yildizli otellerde yapan Müslümanlar’i açikçasi samimiyetsiz buluyorum ya da bu işi bir turizm kapisi haline dönüstüren dini imani para olmus araplari.
Neden cemaatlerin, tarikatlarin para akislari konusulmuyor?
Neden kendi halinde bir esnafken çesitli cemaatlerde sohbetlere katilanlarin zenginlesmeye baslanmasi yadirganmiyor?
Yazan:Çağatay Aktürk Tarih: Ağu 10, 2007 | Reply
Konuyu “sosyete” kelimesi ile popüler kültür ögesi haline getiren gözde basınımız yerine diğecğim şudur; sorun bir sınıf sorunudur. İslam’da denildiği gibi bir sınıf ayrımı yok yok olmasına ama, insandan söz ediyoruz. İnsandan söz ettiğimiz noktada da işin içine para-sermaye-tüketim vb. gibi etmenler girmekte.
Kabul edelim, belirli dönemlerde belirli çevreler, belirli sınıflar oluşturmuştur bu ülkede. Mevzu bahis “sosyete”, bir burjuva sınıfıdır. Sosyolojik-ekonomik yönden bakarsanız bu budur. Bu bilim dalları kimsenin ne giyindiğine bakar ne de yaşam tarzına. Üretim-tüketim ilişkisine bakar kısaca.
Şimdi gelelim islam ile bu yaşam tarzının uyuşup uyuşmadığına. “Para ile imanın kimde olduğu bilinmez” derler. Geçerli örneğimizde paranın kimde olduğunu sanırım görebiliyoruz. İmanın 6, Müslümanlığın da 5 şartını yerine getiriyorsa bu insanlar Kuran-ı Kerim’e göre de bir sorun yok gözükmekte.
Eleştirilere maruz kalan yaşam standartı için de, kimseler kafasını yormasın kendi içinde tutarlı bir dolu açıklama getirilir eminim.
Beni ilgilendiren ise şu asıl. Eleştirilen bu sınıf genelde hizmet sektörüne hakim kesim. Dolayısıyla bir çok insana ekmek kapısı oluşturuyorlar. Peki çalıştırdıkları bu insanların sosyal güvenceleri tam mı? Sigortaları aksamadan yatıyor mu? Hakettikleri ücretleri bu kişilerden alıyorlar mı? Sendikal hakları var mı?…
Yoksa bizim Ahmet Ustanın sigorta primi birilerinin çocuğuna playstation olarak mı geri döndü?
Saygılar.
Yazan:zihni örer Tarih: Ağu 10, 2007 | Reply
Metin.G,
Snowqueen,
Çağlayan Aktürk,
tartışmaya son noktayı koymuşlar. Ard arda üç nokta:)
Üçüne de katılıyorum. Eklenecekler var tabi, ama…
daha sonraya erteliyorum.
Yazan:atakci Tarih: Ağu 11, 2007 | Reply
çok sığ ve dar görüşlü bir yazı olmuş. Etrafınıza bakarsanız dünya da herşey değişiyor. Müslümanlar bu değişime ayak uydurmak zorundadır.
Neyse ben bu konuyu uzatmak istemiyorum ama
Bir istirham:
bu yazıdaki sayın takva’nın yorumlarından bir yazı oluşturursanız çok daha güzel olur Derin düşünce ekibi.
Yazan:P-ece-min Gölaşan Tarih: Ağu 11, 2007 | Reply
Sn Atakçı çok haklısınız.
Herşey değişiyor, müslümanlar da değişmeli.
Biz, bu gerikafalı, sonradan olma yobaz Ece ye bi türlü anlatamadık…
Ama içiniz rahat olsun, çünkü son duyumlarımıza göre, burada mübarek takva zatlara dil uzattığı için, çarpılmış…
Ne haddine onun bunun yediğini içtiğini sorguluyor değil mi ama..
Ona ne!
Ferrariye Cem Yılmaz binecek de, Fatih Erbakan binemeyecek mi..
O insan değil mi!
Bize ne Irak tan, Somali den, Tasavvuftan, ıvırdan zıvırdan..
Dünyaya bir kez geliyoruz, tadını çıkartmalıyız..
Site editörüne sesleniyorum, bu kıza bir daha böyle haddini aşan yazılar yazdırmayınız lütfen..
Kol kırılır yen içinde kalır diye bişi var dimi ama..
hürmetler..:))
Yazan:VolkanS Tarih: Ağu 12, 2007 | Reply
P-ece-min Gölaşan,
Karıştırıyorsunuz, yazıda Erbakan’ın zenginliğinin kökeni vs. değil, islami sosyete eleştirilmiş. yorumcular da müslümanların da lüks yaşama hakkı olduğundan bahsetmiş.
Yazan:ljl Tarih: Ağu 13, 2007 | Reply
zengin olmakla sosyetik olmak arasindaki fark anlasilirsa bu konuda daha cok fikir birligi olur saniyorum.
Yazan:nihayetsiz Tarih: Ağu 13, 2007 | Reply
tartışmaları başından sonuna okudum. özellikle ece hanım ile takva bey/hanım arasında geçenler dikkatimi çekti. Ece hanım yazıyı yazarken sanırım sosyeteye baya bı sinirlenmiş olacak ki, sosyete diye etiketi yapıştırdığı takva’ya habire yüklendi. e şimi soruyorum, sonuç nedir. bunu tartışınca imanımız mı tazelendi, bilincimiz mi arttı. takva’ya tamamıyla olmasa da en azından kişisel hak ve özgürlükler çerçevesinde katılıyorum. ece hanım’a da içindeki sosyete nefretini başka bir duyduya çevirmesini salık veriyorum. hadi hoşçakalın
Yazan:Ece Tarih: Ağu 13, 2007 | Reply
hay, başınıza ece kadar rahmet yağsın emi! :))
Yazan:ceren Tarih: Ağu 14, 2007 | Reply
“Bir müslüman büyük servete sahip olsa dahi servetini dilediği gibi harcama hakkına sahip değildir. Çünkü Kuran açısından baktığınız zaman ferdin veya bir kurumun elinde olsa da zenginlik, aslında topluma aittir” ALİ BULAÇ
Sevgili Ececiğim,
Ali Bulaç’ın yukarıdaki tespiti ile ilgili birşeyler söylemek istiyorum.
Bakara Suresi 219.Ayet-i Kerime de şu ifadeler yer alır”…Sana neyi infak edeceklerini sorarlar.De ki:(İhtiyaçtan) artanı”
İşte tam bu noktada İHTİYAÇ nedir,bunu belirleyen kriterler nelerdir,herkes için ihtiyacın tanımı aynı mıdır gibi sorular arka arkaya sıralanıyor.
Belki de tüm yukarıda tartışmaların,farklı görüşlerin temelinde , ihtiyacın kişiden kişiye değişiklik göstermesi yatıyor.
Bir başkasının nereye ve nasıl harcama yapması gerektiğini ,kendi bakış açımızla belirlemeye kalktığımızda ya da şöyle demek belki daha doğru olur.Bir başkasının harcama kültürün ya da yaşam standartlarındaki düzenlemeyi kendi İHTİYAÇ kriterlerimizle değerlendirdiğimizde ortaya çok farklı tablolar çıkıyor.
Birimize göre “helalinden kazandıysam ,zekatımı veriyor ve bunun dışında da infak ediyorsam ,diğer harcamaları kimseyi ilgilendirmez” derken,bir diğerimize göre” Helalinden kazanılsa bile ,bir müslümanın örneğin bir başörtüye harcadığı para bir ailenin aylık giderine karşılık geliyorsa,onlarca ayette belirtilen infak ayetlerini okumak, sadece sırtında taşıyacağı kadar mal sahibi olan bir Peygambere inandığımızı söylemek çelişki olarak değerlendirilebilinir.
Aslında yazıda ve yorumlarda verilen örnekler belki çok marjinal örneklermiş gibi algılanabilir.Bir bakıma doğrudur da.
Ama ben,sanki bu tür ve benzeri karşılaştırmaların,kişilerin kendi yaptıklarını bir bakıma meşru gösterme gibi bir eğilime,bir rahatlığa neden olacağına inanıyorum.Örneğin,belki isim yapmış markalı bir başörtüsü takanı eleştiriyoruz ama her kıyafetimize uygun ,”ama ucuz “diye kendimizi yatıştırdığımız onlarca başörtüyü nasıl izah edeceğiz?
Eğer halkın en azından ortalama yaşantısı gibi bir hayat sürmüyorsak ,örneğin,maddi durumu iyi olmayan dostlarımızın gıpta ettiği bir evde oturuyorsak,söylediklerimizin ne kıymeti kalacak?
Buna benzer bir olay çok kısa zaman önce yaşanmıştı.Çevresinde sözü dinlenen,saygın,İslami yaşantısı olan bir şahsiyet,yaptığı bir ders esnasında ,dünya malının önemsizliğinden,Cennet nimetlerinden bahsediyordu.Ama tüm o ortamda bulanan kişiler içinde yarısının kendi ait evi yokken,o şahıs evi olanların içinde bile en lüks evde kendisi oturuyordu.
Yani hepimizin zihni öylesine karışabiliyor,sahip olduğumuz imkanlara göre söylemlerimiz ve yaşantımız öylesine çelişebiliyor ki…
Aslında farklı bir yönden ele aldığımızda,bizler birilerini eleştirirken,aslında bir başkası da biz de ,sorgulamamaız gereken o kadar çok hatamızı görebilir ki…
Elbette yanlış gördüğümüzde bunu dile getirmeliyiz ,ama tüm bunlar kendimizi,içinde bulunduğumuz halimizi meşru göstermemeli.
İnandıklarımızla ve söylemlerimizle,yaşantımızın, doğru orantılı olması gerektiği bilincini kaybetmediğimiz oranda hem kulların nazarında,hem de hesap gününde o kadar alnımız ak olur diye düşünüyorum.
Bir de kısaca şuna değinmek istiyorum.Zekat herkesin vermesi gereken minimum miktardır.Ama infak,sadaka,hibe…Bunların sınırı olabilir mi?Kaldı ki verince eksildiği sanılan malın karşılığı sadece bu dünya hayatıyla sınırlı mıdır?Gerçekte o verilen mal eksilmiş midir?
Ve….En başa dönüp,Ali Bulaç’ın tespitini yinelersem.Bir müslüman ,büyük servete sahip olsa bile bunu etrafındaki aç,ihtiyaç sahibi ,minumum yaşam kalitesine bile sahip olamayan insanların gözünün içine baka baka harcama hakkına sahip değildir.
En içten sevgi ve dularımla…CEREN
Yazan:Bahar Pınar Tarih: Ağu 16, 2007 | Reply
Merhabalar,
Oldukça netameli bir konu. Yazinin ardindan yorumları da okudum ama yorum bazında birşeyler soylemek, yorum sayısı yuzunden zor olacak, denemiyorum o yuzden. Ece Hanım’in israf etmemeliyiz, fakiri, yoksulu gözetmeliyiz, etrafımızdaki, dunyadaki acılara, yoksulluklara duyarsız olmamalıyız uyarılarını haksız bulmak imkansız. Helal yollardan kazanan, zekatını veren, kendi anlayışına göre israf da etmediğini düşünen kişinin yaptığı harcamalar hakkında, doğru-yanlış diye hüküm vermek de bir noktaya kadar olanaksız. En fazla kendi fikrimizi söyleyebiliriz.
Bu konudaki tartışmalar, dini konuları danıştığım bir büyüğüm ile zekatın nasıl hesaplanacağı konusunda yaptığımız konuşmaları hatırlattı bana. Konuşmalarımız şu sorular etrafında dönmüştü: Oturulan ev ve binek arabası olarak kullanılan araba zekat hesabına katılmıyor normalde. Ama 50 milyarlık araba var, 20 milyarlık araba var. Şimdi asgari güvenlik ve konforu düşünürsek, 20 milyarlık araba makul dersek (bu belirleme işini de biri yapmalı!), 50 milyarlık araba sahibinin, 30 milyarın zekatını vermesi mi gerekir? Vermesi pratikte mümkün mü? Ya da oturulan ev, İstanbul için konuşursak 70 milyar da olabilir, 300 milyar da. 3 kişilik 2 aileden biri birinde diğeri birinde oturuyor olsun. 300 milyarlık evde oturan aradaki farkın zekatını vermeli mi? 300 milyarlık ev alınırken borca girdiğimizi, kredi aldığımızı, eşimizden dostumuzdan borç aldığımızı düşünelim. 100 milyarlık ev alacak olsak borca girmeyecektik diyelim. Bu durumda, borcum var deyip zekat vermemek mi doğru, yoksa şartlarımı zorladım aslında param var deyip zekat vermeye calismak mi? Nakit paranın zekatı var, sahip olunan 2., 3. evlerin zekatı yok diyenler var. O evlerden gelecek kiraların zekatı varmış galiba. Bu durumda ev alacak param varsa, sırf nakitte durmasin, zekata düşmesin diye ev almaya çalışmak nasıl yorumlanmalı? Zekat hesabı nasıl yapılmalı? Evin ederinden mi, kira gelirinden mi? Tatile para ayırırken zekatın miktarını azaltıyor olmak, kurbandan feragat etmek doğru mu? Tatile, dinlenmeye ayrılacak para hangi noktadan sonra makul sınırları aşar? (Açıkcası düzenli çalışan biri olarak, tatilin, dinlenmenin lüks olduğunu kesinlikle düşünemiyorum, tatile ayrılan paranın tamamı lüks değil benim fikrimce.) Bu soralara istediğimiz yönde cevaplar verecek bir hoca, imam, dini konularda bilgili biri bulabiliyoruz işin enterasan tarafı. Açıkcası ben, bu soruların cevaplarının bir noktadan sonra kişilerin vicdanına kaldığı sonucuna vardım. İnsan vicdanına kulak vermeli.
5 yıldızlı otellerde kalarak hacı olmak konusu da enteresan bir konu. Ben oylesini tercih etmem sanirim ama soyle bir hikayeyi duyunca bu seceneği tamamen reddetmenin anlamli olmadigina karar verdim. Hac olayinin manevi tarafini değil de sadece hactaki ölüm olaylarını, haccın zorluklarını bilen, gören bir arkadaşın annesi hacca gitmek isteyince, arkadaşım ve babası tehlikeler yüzünden bu isteğe karşı çıkmışlar. Sadece 5 yıldızlı otelde kalarak hacı olmasına rıza gostermişler. Bu kadının hacca gitmesi ancak boyle mumkun olabiliyorsa, belki de boyle bir secenek olmasi iyi bir şey. Bu durum Allah katinda nasil değerlendirilir orasını Allah bilir. Biz niyetin halisane olduğunu görmüş, hissetmişsek söylenecek birşey yok sanırım. Ki niyetlerin tam olarak ne olduğunu da bilme şansımız yok aslında. Öncelikle insanların iyi niyetli olduklarını düşünmemiz gerektiği fikrindeyim.
Ece Hanım, konuyu tartışmaya açmış olmanız iyi olmuş, kaleminize sağlık.
Selamlar,
Yazan:rft Tarih: Ağu 18, 2007 | Reply
Ben Bahar hanımefendiye bir soru sormak isterim;
Bahar Hanım,
zekat konusunda yeterli bilgiye sahip değilim, tek bildiğim, malımın kırkda birini zekat olarak, dağıtmam gerektiği.
Hanımın altınları için zekat verdiğimiz oldu. Fakat ev araba gibi mülkler için zekat hesabı yapmak, hiç aklımıza gelmemişti. Bunun gibi, taşınmaz malların, zekatının verilmesi gerektiğine emin misiniz?
Günümüzde, zekat verilecek kişiler konusu da , ayrı bir muamma. Ben öğrencilere vermeyi uygun buluyorum, fakat, öğrencilerin çoğu, mevcut fakirlerden daha iyi durumda, bu da ayrı bir problem.
Zekat müessesesi aktif olarak devrede olsa, vicdan sahibi insanlar, üzerlerindeki malları, mezara götüremeyeceklerini idrak edip, Allahın emaneti olarak görseler, Koç, Sabancı gibi zenginler, mallarının kırkda birini, her yıl zekat olarak verseler, toplumda, zengin düşmanlığının biteceği, sınıfsal tabakalar arasındaki uçurumun da kısmen azalacağı muhakkaktır.
Yazan:Bahar Pıbar Tarih: Ağu 18, 2007 | Reply
Rft Bey,
Ben de bu konuda fetva verecek konum ve bilgide değilim. Sadece aklıma takılan soruları sıraladım. Sizin de bildiğiniz 40 da 1 kuralını aşan sorularım fetvaya değil takvaya girer fikrindeyim aslına bakarsanız. Aklıma takılan sorulardan biri olan evin, arabanın farklı ederleri olması konusunda, Hayrettin Karaman fazladan eder için zekat verilmesine gerek yok demiş. Kiradaki ev için, yani kira geliri için zekat gerekirmiş. Anladığım mecburi ihtiyaçlar dışında kalan mal ve birikimler için, gelir getiren mallar için zekat gerekiyor.
Daha ayrıntılı bilgiyi H. Karaman’ın sayfasında bulabilirsiniz:
hayrettinkaraman.net/yazi/hayat2/0059.htm
hayrettinkaraman.net/kitap/meseleler/0116.htm
H.Karaman’ın sitesinde ‘zekat’ diye arayınca çıkan maddeler:
http://search.freefind.com/find.html?pageid=r&id=16569563&
mode=ALL&query=zekat&lang=tr&ics=1&fr=0
Öğrenciye zekat, sadaka vermek düşünceniz bence de doğru ve güzel. Zekat konusunda konuştuğum kişi bu konuda da şöyle demişti: Öğrenciye verilen zekat, sadakanın, kesilen kurbanın bağışlanmasının sevabı o an ve hareketle sınırlı kalmıyormuş. O öğrencinin her iyi davranışında ve onun etkilediği diğer kişilerin davranışlarında, yardım edenin de hakkı olduğu düşünülüyormuş. Bu durum sevap kapısının açık olması diye isimlendirilmiş. Zincirleme bir reaksiyondan bahsediliyor kısacası. Bir kişi bir öğrenciye yardım etti diyelim. o kişi vefat etse bile, öğrencinin iyi davranışlarından dolayı sevap kazanabilirmiş. Bu durumu, sevap kazanma arzusundan ziyade, Allah’ın rızası ve sevgisini kazanma isteği ve toplumsal etkileri açısından düşününce çok manidar. Bu açıdan bakında öğrenciye yardım etmek daha anlamlı ve etkisi daha büyük gerçekten. Uygulamada zorluklar var tabii ki. İhtiyacı olan öğrenci bulmak gerek. Ama denemeye değer.
Son paragrafiniza ise yurekten katiliyorum. Zekat müessesesi ciddi ve düzgün uygulansa bir çok sorun kendiliğinden hallolacak gibi görünüyor. Bu konuda bir yazı vardı ama bulamadim şu an. 🙁 Bulabilirsen buraya ekleyeceğim.
Saygılarımla,
Yazan:elvish Tarih: Ağu 21, 2007 | Reply
Türkiyede islami sosyete vardir. Yok diyen kendini kandirir.bu kadar acik söylüyorum. neden mi bu kadar acik söylüyorum, cunku ben bu insanlarin icinde yillarca calistim. Italyan restorani, Dubai seyahatleri, 5 yildizli otelde tatil..vs vs. bunlar sembolik örnekler. asil amac birbirine hava atmak, zenginliginin derecesini göstermek. yani kalite malite degil olay, birbirine nispet. gercekten ibret verici. madem en kutsal ibadet yapmaya hacca gidiyorsun, ki sana Allah gucun varsa bir defalik sart kosmus,e be adam bir ongunde Allah rizasi icin bir tek goz odada uyu, bir nefsinden luksunden kisitli bir sure icin fedakarlik et. Yok bunlara gelince, basliyorlar lafa yok Hz. Muhammed de tüccarmis, yok Islamiyet ticareti tavsiye edermis, yok helalden kazanilmismis..Valla bana bu masallari kimse anlatmasin, bu devirde kimse helalden milyarden trilyoner olamaz. Cok soz yalansiz, cok kar haramsiz olmaz diye bosuna dememisler. Saadet zincirleri, kar paylari ne o zaman? Bunlara din rötusu yapilmis ya, tadindan yenmez! bas örtüsü Türkiye’nin gundemi oldu, neden oldu? AKP tek basina iktidar da niye cozemiyor bu meseleyi? cözmek istemiyor da ondan. Tüm basörtülü bayanlar yada aileleri bir cephe oldu simdi. Eger bu mesele cözülürse bu cephenin bir ortak hedefi kalmayacak.sonra bu insanlar baslayacaklar birbirlerini elestirmeye. Belki de soracaklar sonra “ya bi dakka benim basörtüm niye 50 YTl de, bir baskasinin ki 1000 USD diye.” Demek istedigim insanlari laik, anti laik, basi acik bas ortulu diye cephelestiriyorlarki, asil mesele unutulsun.Ben hayret ediyorum insanlarin gozlerinin onunde oynanan su tiyatroyu görememelerine. Bunun icin prof. mu olmak lazim yaw? Basortusu uzerinden siyaset yapip oy topla, ondan sonra gelsin ihaleler, gitsin kadrolasma…Milyonlarca insanin aclik sinirinda yasadigi bir ulkenin basbakanin oglu gemi aliyor,kimseye dokunmuyor bu!
Evet Turkiye’de yeni bir “islami” sermaye var. Sermaye olduklari acik, ne kadar islami olduklari tartisilir. Bence var olan sermayenin rengi gunun modasini yakalayip yesile dondu. kendi halinde bir esnafin tarikata girip palazlanmasi örnegi de en guzel ornektir buna.
Yazan:blue Tarih: Ağu 21, 2007 | Reply
Erdoğan’ın oğlunun gemisi, Savarona gibi gezinti amaçlı bir gemi mi, yoksa ticaret amaçlı bir gemi mi? Bence önemli bir ayrıntı. Ticaret amaçlı bir gemi almakla, bir fabrika açmanın çok farkı yok.
Bir de acaba karşı çıktığımız haksız yere kazanç sağlanması mı, yoksa zengin olarak görmek istemediğimiz insanların ortaya çıkmaya başlaması mı? Çünkü ortalıkta bir sürü avantadan zengin olan adam var, hiç medar-ı münakaşa edilmiyor.
Yazan:bordo Tarih: Ağu 21, 2007 | Reply
herkes kendi durumunu mesrulastırıyor sanki:)
Yazan:elvish Tarih: Ağu 22, 2007 | Reply
Hey Allahim ben size ne diyeyim?!. Hersey bitti Savarona kalmisti gözünüze batmayan. Siz Erdogan’nin oglunun “ticari amacli” gemisine bir Cv yollayin bakalim, is verecekler mi? (Anani da al git demezse biri sanslisiniz!) Bence daha önemli bir ayrinti, bu ülkenin basbakanin oglunun nasil gemi alabildigidir. aileden gelen varlik desen yok, ee basbakanlik maasi da belli, adamcagiz yazik cocuklarini Amerika’da okutacak parayi bile bulamamisti da malum sirket cocuklarina burs vermisti(!). Eee simdi bu gemi nerden cikti? (Ops!! Simdi bana der biri “Ne soruyon gardesim! Begenmiyossan cik vatandasliktan!!”)
Ayrica Savarona Atatürk’ün özel mülkü mu de bununla karsilastiriyorsunuz, kamu mali. Duyan da Atatürk sadece yemis icmis, devletin malini sacmis savurmus, kendi zimmetine gecirmis zanneder. Atatürk diyemezmiydi bundan sonra Osmanli tahtinin sahibi de benim, su sarayin da bu konaginda diye? “10 kol düğmesi, 3 saat, 3 saat zinciri, 4 adet köstek” bu sahsi esyalar dahil Atatürk tüm malvarligini devlete bagislamistir. Erdogan’in oglu gemisini bagislar mi size bize?
Bir de simdi bu cikti, zengin olarak görmek istemediginiz kisiler… Malum Anadolulular beyaz Türklere karsi senaryosu. Ben bu senaryoyu yutmuyorum kusura bakmayin. Zengin zengindir bunun beyazi siyahi laciverti olmaz. Benim sinirime dokunan hem bu zenginligin tadini doyasiya cikaran, gösterisinden sasasindan, nefsinden imtina etmeyenlerin cikipda dinden, nefis terbiyesinden, kul hakkindan bahsetmeleri. Dinimizda israftan kacinin diyor, ihtiyaciniz olan kadar harcayin kullanin diyor. Ayrica nispet yapmak, gösteris yapmak Islam ahlakina aykiri. Budur mesele.
Yazan:bremen Tarih: Ağu 22, 2007 | Reply
“Ne soruyon gardesim! Begenmiyossan cik vatandasliktan.”
Ustelik de kendisi Sezer’i defalarca sikayet etti, bir kere bile cumhurbaskanim demedi. Durdurun tranvayi, Tayyip Bey inecek. Halbuki ne umut vericiydi secim gecesi gonul almasi basbakanimizin.
Yazan:blue Tarih: Ağu 23, 2007 | Reply
Sayin elvish’
Neden hemen savunmaya gectiniz anlayamadim. Ben savaronayi ornek olarak vermistim halbuki.
Atamiza feda olsun tabi. Ancak olayi fazla duygusallastismissiniz. Duyan da Ataturku Gandi gibi yasamis filan zannedecek. Kol dugmesi filan…
Yazan:elvish Tarih: Ağu 23, 2007 | Reply
Bremen’e katiliyorum. Secim gecesi danismalarin yazdigi metni ezbere okumak kolaydi. Aradan daha bir ay gecmedi ki Basbakan kendisinden olmayani vatandasliktan cikarmaya kalkiyor. Yüzde 47yle iktidar oldular, ama kendilerini halife-padisah görmeye basladilar. Biz burada Türkiye Cumhuriyetinde yasiyoruz, Birlesik AKP Emirliginde degil! %47 oyla Türkiye’nin tapusunu almadi kimse. Iste bu nedenle bende savunmaya geciyorum, cunku artik birseyler soylemenin, ses yükseltmenin zamani geldi. Tutturmuslar Atatürk dinimizi elimizden aldi diye. Bunu diyenler önce burunlarinin dibinde isgal altindaki Irak’a bir baksinlar. Iskence fotograflarini gördük, tecavuzleri duyuyoruz, Irakli kadinlar fuhusa baslamis cocuklarini doyurabilmek icin. Ki bunlar ancak suyun yuzune cikanlar. Zamaninda küfrettikleri Atatürk olmasaydi,bir ulusu birlestirip “ya istiklal ya ölüm” demeseydi, bugun Türkiye’nin yuzde kaci musluman kalirdi acaba? baska bir ülkenin kontrolü altinda olan topraklarda hangimiz dinimizi yasayabilirdik? Kac cami, kac kilise olurdu?! Ondan sonra cikip da gezinti amacli savarona diye nukteli konusulursa, biri cikip bunlari söylemeli. Ben Atatürk Gandi gibi yasadi demiyorum, ama sultanlik da yapmadi. Dolmabahce Sarayi’ni cariyelerle doldurup bundan sonra böyle isine gelmeyen ciksin gitsin de demedi. Ayrica kol saati filan.. dediginiz olayin duygusallikla alakasi yok, gercek bu. Kol dugmesine kadar bagislamis devlete. Ha bunun karsisinda ben TC vatandasi olarak gurur duydum evet. Bir yanda “ben bu millete herseyi ögrettim, usaklik yapmayi ögretemedim” diyen Atam, öbür taraf da “Anani da al git” diyen basbakan. Seviye, uslup,bilgi, birikim kiyaslanamaz!!!
Aslinda konu sosyetenin islamisi olurmuydu? Biraz dagilmis gibi gözüksede bunlar hep birbiriyle baglantili konular. Türkiye’de böyle bir zumre var, özellikle tarikatlar ve cemaatlerle icice.Zaten öyle kendi halinde bir “muslumanin” trilyoner olmasi mumkun degil, malum haram korkusu, kul hakki, faizden sakinma, dunya mülküne tamah etmeme..bunlar samimi inananlar icin gönülden baglanilan ilkeler. E böyle yasayan birinin babadan kalani yoksa, zengin olmasina zaten ömrü vakfetmez. Ha bir hoca, abi eliden tutar da “saadet zincirine” katarsa o ayri. Herkes bilirki Türkiye’de iktidar partisi kendisinden olanlari görür kollar, bu sag da olsa sol da olsa ne yazikki böyledir. Simdi de kimlerin görünüp kollandigini hepimiz biliyoruz. Demirel, Kenan Evren & Co. da sagolsun temellerini saglam attilar zamaninda. Daha önce yazdigim gibi ben calistim bu cevreden insanlarla..diger sosyetiklerden farklari herseyin bir guzel din kilifina sokulmasi. Haremlik selamlik dugunler guya ama ne havai fisegi eksik, ne bes yildizli oteli. Hawaili kizlarla masaj yok ama, imam nikahli hayat caiz. Calisanina zam vermeye gelince Allah bana ben sana edebiyati..ama heryil hac ziyareti 5 yildizli otelden asagisi da kurtarmaz..su katilmamis kapitalizm! Biri bana lütfen anlatsin bunlar Islam dininin neresiyla bagdasiyor?
Yazan:blue Tarih: Ağu 23, 2007 | Reply
sayın elvish,
Irak, bildiğiniz gibi 100 sene önce Osmanlıydı. İngiliz eliyle kuruldu ve bağımsızlığı “verilene” kadar İngiliz dominyonuydu. Saddam da bildiğiniz gibi laik bir Baas üyesiydi. İran da Atatürk’e özentisiyle bilinen Şah tarafından yönetiliyordu. Suud krallığı da şimdi laikçilerimizin dediği gibi kapalı bir rejim isteyen Kral Abdülaziz tarafından yönetiliyordu. İran devriminin niteliğini ve sonradan aldığı hali anlatmak ise bu başlık için çok uzun çeker. Kısacası, çevremizdeki islam ülkelerinin geri kalmasının sebebi sanıldığının aksine din devleti olmaları değil, talihsizlikleri kolay manüple edilebilen Rıza Şah, Saddam gibi laik insanlar tarafından yönetilmeleri olmuştur.Atatürk’ün, Fevzi Çakmak ve Kazım Karabekir’in hürriyet mücadelesini ateşlemeleri ve kurtuluş mücadelesinden başarıyla çıkmaları elbette fevkalade bir başarıdır. Ne var ki sonuç olarak 1915’lerde 6.3 milyon metrekare olan topraklarımız 780 bin metrekare kaldı. Yani mutlak bir zaferden çok, hepsini kaptırmadık çok şükür diye sevinebiliriz belki. Bunun yanında yanıbaşımızdaki Irak’ta olup bitenlerin bizde de olmaması için hiçbir garantimiz yok. Bunlar çıkar meselesidir. Bugün Irak karışır, yarın İran, sonra Türkiye’ye sıra gelir. Şu özgür özgür namaz kılıp ezan okuyorsunuz saçmalığını da anlamıyorum. Dünyada özgürce namaz kılınmayan ve ezan okunmayan bir müslüman ülkesi mi var? Nerede cami yerine kiliseler yükseliyor? Olmayan şeyler uydurup kıyaslar yapıp “şükredin oturun” demenin mantığını anlayamıyorum.
Sizin Türkiye’yle karşılaştırma yaptığınız İslam ülkelerinin hepsi eski Osmanlı topraklarıdır. Türkiye’nin İslam dünyası içinde en sağlam demokrasiye ve kurumlara sahip olmasının sebebi herşeyi yakıp sıfırdan başlaması değil, Osmanlı gibi bir imparatorluğun devamı olmasındandır. Örnek verdiğiniz müslüman ülkeler ise 1.dünya savaşından sonra Osmanlı’dan ayrılmış, kendi kurumları ve altyapıları olmayan devletlerdir. Neden hep bu ülkelerle karşılaştırma yapıyorsunuz da mesela Malezya’yla bir karşılaştırmaya girmiyorsunuz? Ya da neden cumhuriyetin ilanından çok sonra iki savaştan perişan bir halde çıkan Almanya ve Japonya ile bir kıyasa girmekten kaçınıyorsunuz?
Hani hedefimiz muasır medeniyet seviyesiydi? Neden islam ligindeki liderliğimizle övünüp duruyoruz sahi? Beğenmediğiniz Erdoğan olmasa dünyada bir itibarımız da olmayacaktı vallahi. Adam en azından reformlara girişti, Türkiye biraz daha eli yüzü düzgün bir demokrasiye kavuştu. Mesela sizin laik Sezer’inizi öven bir köşe yazarı var mı sahi batıda? Hani bir Allahın kulu da yazmaz mı köşkte yaptığı tasarrufları, yılın adamı bence 🙂
Yazan:snowqueen Tarih: Ağu 23, 2007 | Reply
Birincisi Atatürk’ün yasal olarak varisi CHP ve dolasiyila Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu’dur. Erdogan gibi mal varliginin hesabini
veremeyenlerle karsilastirmazsiniz. (Savarona vs. Gemi-cik)
Atatürk’ün yurt disina okumasi için gönderdigi çocuklar Ekrem Akurgal vb. ülkemizin ileride alanlarinda basarilariyla kendini gösterecekleri degerleridir (mal varliginin bir kismida Afet İnan, Sabiha Gökcen vb. manevi çocuklarina gitmistir) Erdogan’in yurtdisinda sagolsun Ramsey destekli(!) okuttugu çocuklari ise Bilal Erdogan ve kardesleri.Hatta bu kardeslerden biri trafik kazasinda bir ölüme sebebiyet vermis nasil olduysa yoldaki lastik izleri bile hemen hiç varolmamiscasina uçup gitmistir. Yani kiyaslanacak pek çok sey var ama kiyaslamanin bir lüzumu varmi? Bence yok.
Öyle saniyorum ki Elvish’in Irak’tan bahsetmesi Türkiye’nin Kurtulus Savasi’nda emperyalizme karsi verdigi mücadele neticesindedir.
‘islam ülkelerinin geri kalmalarinin nedeni İslam ülkeleri degil, laik insanlar tarafindan yönetilmeleri’bakis açisini pek kavrayamadim, amaci nedir?
Irak’la Iran’ın benzer yani nedir acaba, sadece baslarinda ‘laik’ insanlar bulunmasinin kolay manipüle edilen yönü nereye nasil baglandi? Iran’da bir halk devrimi oldu Irak’ta olan emperyalizmin
çirkin yönü. Baslarinda ‘laik’ yöneticiler olmasinin bunlarla ne alakasi var?
//Türkiye’nin demokrasi anlayisi daha saglam çünkü ‘Osmanli’nin devami. ///
1.Dünya savasindan sonra nedense Türkiye ve diger osmanli topraklari arasindaki demokrasi ayrimi derinlesiyor. Nedense…
Atatürk ve cumhuriyetin ilk dönemlerinin etkisi yoksa çekirdek Osmanli Türkiye’si ‘saglam demokrasiye’ kavustaracak formülünü diger topraklara ulastiramamis olmali:) Osmanli’yi basariz buluyorsunuz yani.
Diger durum ise Osmanli topraklari olarak bahsedilen bugünki Türkiye ise ‘topraklarimizin hepsini kaptirmadik aman’ diye pekala
sevinebiliriz çünkü diger topraklar bu bakis açisiyla zaten bizden
olmamislar.
Almanya’ya gelirsek, o bahsettiginiz bitap dönemlerde Almanya
savas sirasinda kullandigi teknolojilerin nimetlerini sonrasinda yedi.
çünkü bilimsel arastirmalara tonla para dökülmüstü. Ayrica bu ülkeler
savasa girmeden önce sanayilesme süreclerini tamamlamislardi.
Osmanli neden sanayi devrimini kacirdi onu sorgulamak lazim.
Laik Sezer’imizi niye övsünler bu arada batida, Avrupa ve ABD’nin
arkasindan kemik bekleyerek kuyruk sallayan bir Erdogan ve tayfasi varken.
Yazan:blue Tarih: Ağu 23, 2007 | Reply
snowqueen,
İş Bankası’nı CHP’ye bağlamayı da (ki İş Bankası Pakistanlıların Kurtuluş Savaşı için gönderdiği altınlarla kurulmuştur) Atatürk’ün mirası olarak görüyor musunuz?
Tabi dünya çapında bir “Hititolog” yetiştirmek de başarı. Bir de Bahçet hastalığını bulmuştuk, yeter bize.
Kol düğmeleriyle köstekler mi?
Irak, emperyalistler tarafından kurulan bir devlet zaten. Irak Osmanlı’nın bir parçasıydı, bizimdi. Kim kimi, neyden kurtarıyor. Kim emperyalizmle mücadele edecek? İngilizlerin kurdurduğu ve başına geçirdikleri devlet başkanları mı? Evet, Cezayir’de, Libya’da aynı mücadele verildi ama onların Osmanlı Askeriyesinde yetişmiş subayları ve düzenli orduları yoktu. Bizim gibi yüzyıllardır savaşan asker bir milletleri de yoktu. Kimi neyle kıyas ediyorsunuz?
Yani karşılaştırma yaptığımız ülkelerin başkanlarının Atatürk’ün görüşlerinden çok büyük farkları yoktu. Ama onlar, bu vizyonu yakalayamadıkları için kaybeden oldular izlenimi veriliyor, alakası yok. Bu ülkelerde Arap milliyetçiliğinin artması bizim dezavantajımız oldu. Milliyetçilik cereyanının önüne geçilebilseydi onları tekrar kazanma imkanımız olabilirdi. Türkiye ile Irak’ın karşılaştırılması eski tabirle kıyas-ı maalfarıktır (elma ile armut karşılaştırmasıdır)
Osmanlı bunun için çok uğraştı. Ama Lawrence örneğinde olduğu gibi anti-propoganda galip geldi, emperyalistler çok iyi çalıştı. Abdülhamid tüm Arap eyaletlerine Mehmet Akif gibi kişileri göndererek propoganda ile bu ülkelerle bağlarını sıkı tutmaya çalıştı ama başaramadı. Çanakkale’de bile Osmanlı’ya karşı savaşan Araplar vardı, bunlar kendilerini halifeliği yıkmaya çalışanlarla savaşmaya geldik zannediyorlardı. Emperyalist bir dünyada bir birlik kurmak çok zordu. 2.Abdülhamid tahttan indirilmeseydi bunu başarabilirdi sanıyorum.
Bu mantıkla doğuyu da gözden pekala çıkartabilirsiniz. Fazla kasmanın alemi yok.
1840’larda toplam bütçenin sekizde biri sanayiye, fabrikalara ayrılmıştı. Sonraki 10 yıl içinde bu oran 1/6’ya çıktı. Bu yıllarda en son teknoloji Avrupa’dan getirtiliyor. Bu dönemde devlet eliyle 160 fabrika açılıyor. Yani gayret yok değil. Osmanlı neden sanayi devrimini kaçırdı sorgusunda devleti suçlamak pek adil değil. Pasteur’ü ve Edison’u İstanbul’a davet etmiş bir Osmanlı’dan sözediyoruz. Daha ne yapsındılar? İyi de niye Almanya olamadık sorusunun cevabı da, iyi de niye hala Almanya değiliz sorusunun cevabıyla aynı olacaktır.
İşin ilginci bu ülkenin insanlarının %46’sının da Erdoğan’ı başarılı bulması. Bütün dünyanın yanılması size de fazla ilginç geliyor mu?
Yazan:MY Tarih: Ağu 24, 2007 | Reply
Elvish ve Bremen adli arkadaslarin dedikleri gibi RTE lüzumsuz bir sertlikle cevap vermis. Zaten koskoca bir basbakanin böyle seylerle vakit kaybetmesi gereksiz. Bütün köse yazarlarina bir bir cevap verecek olursa ülkeyi kim yönetecek?
Ayrica “VATANDASLIKTAN ÇIK” vb laflara ne gerek var? CB veya BB seviyesindeki insanlarin sinirlenme gibi bir lüksleri yok. Sabirlari tasinca gidip bir kum çuvalina filan yumruk atabilirler, kimsenin haberi olmaz 🙂
Dostlukla
Yazan:snowqueen Tarih: Ağu 24, 2007 | Reply
@blue,
Hititoloji, Sümeroloji küçümsenebilecek alanlar degiller, gerçekten ‘dinler tarihi’ arastirmak isterseniz bol bol okumak zorunda kalacaksiniz:)
Atatürk’ün vizyonunu Saddam ve Sahla bir tutma egilimi ilginç. Buna cevap bile yazmiyorum tarih zaten vizyon farkini üçünün sonlariyla beraber gösterdi.
Osmanli ‘saglam demokrasiye ulastircak formülü göndermek için’ çok ugrasti. Tabi. Ne denilmez. Enterasan olan baska bir konu da
Osmanli’nin Avrupa kökenli ordu mensuplari ve yakasinda sallanan
emperyalist ülkelerin nisanlariyla Arap ülkelerini ‘cihat’ a cagirmasi.
Mustafa Kemal daha sonra ordu içerisinde baska ülkelerden generallar, subaylar olmasini yasakladi. (Tarihin cilvesi Kenan Evren darbe yapinca ABD’den ‘our boys’ yaklasimi gelecekti).
Osmanli neden sanayi devrimini kacirdi derken direkt olarak devleti suçlamadim. Sonuçta degisen bir dünya düzeni vardi. Degisen ticaret yollari vb. Osmanlinin müslüman olmasi da kaçirmasini sagladi demek yeterli degil. Gerçi matbaayi bile ne kadar geç kabullendi Osmanli zihniyetin de etkisi yok degil, ne rönesans ne reform yasandi.
%46’nin Erdogan’i basarili bulmasi?
%44’te Hitler’i basarili bulmustu, so what?
Yazan:blue Tarih: Ağu 24, 2007 | Reply
snowqueen,
Doğrusu çok önem vermediğimi itiraf etmeliyim. Hititoloji ve Sümeroloji okumayan bir kişinin de ilgi duyabileceği bir alan değil. Yazılı belgeler sınırlı olduğu için Hititologların kurguları üzerine bina edilen flu bir alan. Cumhuriyet tarihi bile bu kadar puslu dururken Hititoloji ve Sümerolojiye merak salacağımı pek düşünmüyorum. Ama belli mi olur…
Şah Pehlevi Atatürk hayranıydı. İran’ı yönetirken Atatürk’ü kendine model olarak aldı. Vizyonlarında fark yoktu. Atatürk, başarılı oldu…
Yani Osmanlı’daki sistemin daha demokratik olduğunu ama akıllıca olanın Atatürk’ün yaptığı olduğunu söylüyorsunuz. Ben de bunu söylüyorum. Osmanlı’ya fazla demokratlık zarar verdi. 2.Abdülhamid de bunun önüne geçmek istedi, bu yüzden harcandı, adı da bu yüzden kızıl sultan’a çıktı.
Bu konuda Suat bey’in güzel bir yazısı vardı.
Hitler başarısız değildi. Vikipedi’de şöyle diyor:
Hitler’in başarısızlığı askeri olmuştur. Faşist olmasaydı çok saygıdeğer bir yönetici olabilirdi.
Bottomline: Faşizm kötüdür. En iyi liderle bile kötüdür.
Yazan:snowqueen Tarih: Ağu 24, 2007 | Reply
@Pek sayin Blue,
Sumeroloji önemlidir çünkü İncil, Tevrat ve Kuran’in köklerini isaret eder. Özellikle Muazzes İlmiye Çig ile ilgilenmenizi tavsiye ederim.
Sah Pehlevi Atatürk hayrani olabilir. Ama sapla samani karistirmaktir bu.
Atatürk ne monarsi ne de diktatörlük kurdu. Türkiye Cumhuriyeti ne olursa olsun laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletidir, Anayasa da böyle belirtilmistir. Saddam Hüseyin veya Sah Pehlevi’nin vizyonuyla kiyaslayamazsiniz.
Suat Bey’in yazisini müsait bir zamanimda okurum.
Hitler’in ekonomide iyi olup olmamasi degil mesele, yüzde bilmemkaçla iktidara gelmenin her zaman ‘aklanamayacagi’.
AKP benim için bir gecis dönemi hükümetidir. Demokrasiyi sindirmemize yardimci olacagini umuyorum ama daha fazlasini söylememi beklemeyin. Çünkü AKP tayfasi demokrasiyi sindirmis insanlar degiller. Amaç degil araç zihniyetindeler. Bunu zaten Erdogan’in son gafinda daha net gördük. AKP’yi böyle ‘mezara kadar’ taraftar savunmasi psikolojisinden çikmazsaniz Hitler aslinda iyiydi de azicik fasistti demeye bile geliyorsunuz. Yapmayin bunu.
Yazan:ceren Tarih: Eyl 9, 2007 | Reply
“Yeni derviş abdest alırken kolunu dalgınlıkla dört defa yıkar. Yanındaki arkadaşı ikaz eder: “İsraf ettin!” Taze derviş şaşırır. Ummanın bitip tükenmez suyunun başında israf etmek ne ki! “Senin israfın” der arkadaşı, “senin bir şeyi gereğinden fazla kullanmandır. Bir şeyin çokluğu ve bolluğu senin onu çok ve bol kullanmanı gerektirmez.”
Kapitalist zihniyetin asla anlayamayacağı ilke!!!”
Yukarıdaki alıntı ,Fatma Karabıyık Barbarosoğlu’nun 14.08.2007 Tarihli Yeni Şafak Gazetesinde yayınlanan yazısına ait.
Yazarın bir süredir takip edemediğim yazılarını ,az önce kaldığım yerden okuyorken, bu bölümü okuduğumda hemen bu başlık aklıma geldi ve paylaşmak istedim.
Selam ve dualarımla…CEREN
Yazan:Melih Andırınlı Tarih: Eyl 10, 2007 | Reply
http://www.milligazete.com.tr/index.php?action=show&type=writersnews&id=14416
Yazan:takva Tarih: Eyl 13, 2007 | Reply
Ece hanım, ramazan geldi, şeytanlar bağlandı,
tövbe ettim ve artık sizin gibi düşünüyorum. Öyle lüks restaurantlarda verilen iftarlara katılmama kararı aldım.
Onun yerine, fakir müslüman kardeşlerime yardım edeceğim.
Yazan:Ece Tarih: Eyl 13, 2007 | Reply
Tiki bey,
sizin adınıza sevindim..
Mahzuru yoksa, şeytanların nasıl bağlandığını izah edebilir misiniz??
Tahmin edeceğiniz üzre, ben de bağlamak istiyorum da:))
saygılarımla
Yazan:Rıdvan Tarih: Eki 6, 2007 | Reply
Ece hanım’ın yazısını tek boyutlu bir bakış açısı ile yaılmış buluyorum. Takva ve dini sorumluluk açıısndan bakış, bu da bana göre dar bir bakış açısıdr.Şüphesiz ilami takısı ile nefse hoş gelen ve hem nefsi azdıran,insan egosunu şişiren ve kalbi bir yaşam bişimi haline gelmiş bir islami ön takılı yaşam biçimin tasvip etmek mümkün değildir.
Ancak, inana insanlar da en kalitesinden giyinmek, en iyi saatleri takmak , en iyi arabaalra binmek, hatta gerekirse sabah kahvaltısına parise öğle yemeğine kanada’ ya uçmak (ki herhalde ertsi günün öğle yemeğine yetişilebilir) durununda olabilirler. Bence bu eğer o insanların yaşam biçimi haline gelmedi ise,bu eylemler yada araç gereç kullanımı kalbi değil de, sadece fiili olarak yapılıyorsa bu eleştirilmemelidir.
Çünkü günümüzde insanlar kılık kıyafetleri ile karşılanıp, fikirleri ile uğurlanmaktadır. Öz den önce ambalaja prim verilmektedir.
Hem inana insanalra en kalitelisi çok görülmemelidri. Şüphesiz dünya ülkelerinde aç insanlar vardır. Bu demek değildir ki aç insanalra yardım edilmesin. O insanlara yardım edilmelidir. Ancak islami ön takııs ile yaşayan insanların bu yardımları yapmadığını söyleyebilir miyiz.
Yazan:Rıdvan Tarih: Eki 6, 2007 | Reply
Hasılı dindar insanlar yşamlarını sunarken şunu hiç unutmamalı.
Şeriatta şu senindir bu benim
Tasavvufta hem senindir hem benim
Hakikatte ne senindir ne benim
Güzelliğine güvenme bir sivilce, zenginliğine güvenme bir kıvılcım yeter.
Mal sahibi mülk sahibi
Hani bunun ilk sahibi
Mal da yalan mülk te yalan
Gel birazda sen oyalan.
Yazan:Ece Tarih: Eki 6, 2007 | Reply
Sevgili Rıdvan bey,
Sizi burada görmek büyük mutluluk benim için:)
Umarım, konuk yazar köşemize de, psikolojiyle ilgili, güzel yazılarınızla iştirak edersiniz..
En iyi=en pahalı
demek değildir!
30 milyarlık bir saatin, maliyet değeri ve kalite değeri, bilirkişilere sorulduğunda, en fazla 50ytl filan tutacaktır..
Biz inananlar, kaliteli giyinmesin, en iyi arabaya binmesin demiyoruz..
İsraf noktasında, savundukları değerlere ters düşecek şekilde , gösterişçi ve buna bağlı olarak, kibirli bir zümre oluşturmasınlar diyoruz..
Oldu olacak, Sabah kahvaltısına umreye gitsek nasıl olur:))))
Bir de KANADA da yaşayan Sevgili Betül hanıma soralım, öğle yemeğine KANADA ya gidip gelmek mümkün müdür acaba:))))
selamlar
Yazan:BetüL Tarih: Eki 6, 2007 | Reply
Ogle yemegine buraya yetismeniz mumkundur, cunku sabah kahvaltisindan sonra cikarsaniz 10 saat yol gelirsiniz ama vardiginizda tam ogle yemegi vakti olur saat farkindan dolayi.
Boyle durumlarda oruca niyetlenilmesi pek akillica olmaz : )
Ridvan bey size cocuk psikolojisi ile ilgili bir sorum olabilir mi?
Mumkun ise ozelden sormak isterim, Degilse Eceye gonderebilirim o size ulastirir.
Yazan:Rıdvan Tarih: Eki 6, 2007 | Reply
Betül Hanım benim uzmanlık ve ilgi alanım, psikolojı, rehberlik ve kişisel gelişimdir.Çocuk psikolojısi ile ilgili sorularınıza cevap vermek ve bu konuda size yardımcı olmak beni mutlu eder. Bu sitede yeniyim ve doğrusu insanların birbirleri ile bu site üzerinden nasıl iletişim kurduklarını bilmiyorum. Ama benim e-mail adresi ridvan1970@gmail.com sorularınızı bekliyorum. Saygılarımla
Yazan:BetüL Tarih: Eki 7, 2007 | Reply
Ridvan bey yardimlariniz icin cok tesekkurler.
Yazan:beddavi Tarih: Mar 29, 2008 | Reply
olabilir , niye olmasın ki…
Yazan:ahmet hakan Tarih: Nis 25, 2008 | Reply
MANKENLER… Bizim mankenlerimiz…
Tesettür defilesinde, korkunç ve mübarek performanslarıyla podyumun tozunu attıran mankenlerimiz…
Mevláná’nın kemiklerini sızlatırcasına “İslami kapital” uğruna derviş olmuş sema dönen mankenlerimiz…
“Ceddin deden / Neslin baban” diyerek mehteran bölüğü eşliğinde sallanarak podyum yürüyüşü yapan mankenlerimiz…
“Yeni zengin İslamcı müteahhit karısı” havasında, mahremin dibini bulan modernlik gösterileri çeken mankenlerimiz…
Aldıkları parayı hak etme uğruna podyumda diz çöküp ellerini havaya kaldırarak “Allah’a dua eden tövbekár kadın” rolünü canlandıran mankenlerimiz…
Mankenler… Bizim mankenlerimiz…
Hacı… Bizim hacımız…
Her türban tartışmasında gayrete gelen, dini dibine kadar yaptığı ticarete alet eden, cebine girecek paracıkların Kuran’daki ayetlerden güç alacağına sonuna kadar iman eden açıkgöz hacımız…
Yatsı namazını eda ettikten sonra mankenlerin karşısına geçen ve sıvazlayıp sakalını “muhafazakar salınışlar” gösterisine kendini kaptıran hacımız…
“Ulan parayı bastırıp en namlı mankenlere bile İslami bir hava verdik ya… Helal olsun bize” diyerek gururlanan ve bu kıytırık alışverişten inanılmaz bir tatmin duygusu çıkaran hacımız…
Tuhaf, maskara ve görgüsüz sentezlerle hem kendini, hem de İslam dünyasını aleme rezil eden, ancak yarattığı rezaletin zerre kadar farkında olmayan hacımız…
Gördüğü ilgiyi yarattığı acayipliğe değil de yarattığı sentezin kusursuzluğuna yoracak denli avanaklaşmış hacımız…
Göstermemeye dayalı bir giyim tarzını, göstermeye dayalı bir yöntemle tanıtarak şizofren bir dünyanın kapılarını aralayan hacımız…
Hacı… Bizim hacımız…
* * *
Sosyete… Yeşil sosyetemiz…
Başını örten ama frikik vermekten de geri durmayan sosyetemiz…
“Frikik veren tesettürlü” olma durumunun çıldırtıcı çelişkisiyle hepimize saç baş yolduran sosyetemiz…
Eskiden kendi halinde mücahit iken AKP döneminde müteahhit olmuş kocalarının kazandıkları paralarla takıp takıştıran, sürüp sürüştüren ve fakir Müslümanlara hava basan sosyetemiz…
“Dikkat çekmemek” hikmetine uymak adına başını örten, ancak giyim tarzıyla başı açıktan bin kat daha fazla dikkat çeken sosyetemiz…
Bir bakana bir daha baktıran sosyetemiz…
Sosyete… Yeşil sosyetemiz…
Yazan:ahmet terzi Tarih: Haz 7, 2008 | Reply
türkiyede islami sosyete varmı evet var artık bunu hiç kimse inkar edemez.ama bunu işte şu basın söylüyor şunun ağzına sakız oluyor tarafından bakmak yanlış allahın bildiğini kuldanmı saklayacağız o basın söylemese biz kendi gözümüzle görmüyormuyuz.işadamı beyefendi 5 yıldızlı otelde iftar yemeği veriyor o salondaki yemeklerle abartısız söylüyorum küçük bir kasaba doyar.takva arkadaş diyorki 1 ütü ile kullanamayacağıma bir ömür kullanırım bu da doğru ama burada söylenen bir eşarba 1000-2000 ytl verenler var ve bu parayıda sırf marka olduğu için veriyorlar kalite olduğu için değil mesela vakko eşarbı kullanmak için vakkonun sahibini söylememize gerek yok sanırım.ve dikkat çekilmesi gereken bir konuda paranın kazanılma yolu buda çok önemli son günlerdeki ihale yolsuzlukları ayyuka çıktı artık saklanır tarafı kalmadı ankara belediyesindeki örnek gibi iptaş müdürü sekreterine 1.000.000 ytl veriyor sonra onuda bırakıyor ve üstelik evli bu para nerede kazanıldı meçhul bunun gibi örnekler fazlalaştı allah herkese helal kazanç ve helal harcama nasip etsin ama halk arasında bu tür yaşam standartlarını görünce paranın kaynağını da sorgulamaya başladıkları kesin
Yazan:Mustafa Tarih: Eyl 23, 2008 | Reply
Islami “sosyete” daima olmustu…ta ilk müslümanlardan Osmanlinin sonuna kadar. Cumhuriyetin ilk devresinde dindar zenginler görmek pek mümkün degildi. Sebebleri coktur. Ne zaman ekonomi acilir serbestilik gelir o zaman zamanla tabii olarak dindar zenginlerde cikar zamanla. Ve bu zenginlerin hayat bicimi olur ve bunu toplum görür izler ve farkina varir. Bunlar tabii gelismelerdir. Yukarida Ali Seriatinin sözü Islamda yoktur. Seriati sosyalizmin etkisinde idi. Dinimizde zenginlik suc degildir. Zenginligin kendisi kötü degildir. Kötü olan kötülüklere götüren zenginliktir. Buda insanin kararina, karekterine, ilmine ve tavrina bagli. Nicin zengin müslüman kitlesinden rahatsiz olan kitle var ? Sebebi bence siyasidir. Cumhuriyetimiz kurulunca yukaridan baski ile gelen batililasma var idi. Geri tepdi. Ne batili olduk nede kendi benligimizi koruyabildik. Zengin islami kitle Islamin güclenmesini veya en azindan kendini koruyabilmesi icin sartdir. Kendini ifade edebilmesi icinde maddi imkanlar lazim. Eski zamanlarin halifesi artik dindar holding patronudur. Fakir insanlar hem is imkani verir hem gariban ve kimsesizlere ve fakirlere bakar. Böyle seyler Istanbul medyasina pek yansimaz. Zenginligi göstermekde dinen suc degildir. Israfta degildir.zenginlik düsmanligi birde bedevi kültürden gelir. Sehir/Kasaba/köy kültürü icinde yasayan müslüman kitle ile bedevi veya göcebe yasayan müslüman kitlesi var idi eskiden. Arablarda cok hizli sehire akin oldugu icin ve tam sehir kültürünü benimseyemeyen kitleler zenginliklere karsi alerjileri olur. Israf veya suc gözü ile bakarlar. Mesele sosyolojiktir. Dinimizde ahir zamanda (yani bu zamanlar) zenginlik müslüman icin sedaet olacakmis. Peygamber sözü var bu hususta. Cünkü insan kendi serefini ailesini sihhatini mal ile koruyabilmekte. Eskiden toplum insai korurdu sahib cikardi. Evlenmekte, is bulmada, ev yapmada kisaca herseyde beraberlik ile yapilirdi dayanisma icinde yapilirdi. O emniyet bagi kalmiyor artik. Modern insan bos vaktini para ile kazanmak mecburiyetinde kaliyor. Insanca yasayabilmek icin mal sart oluyor.
Yazan:ahmet Tarih: Eyl 27, 2008 | Reply
bence vardır inanmayanlar inanmasın:D
Yazan:Levent Cetin Tarih: Eki 2, 2008 | Reply
Birseyin o fikrin yapisina uymamasi olmamasini gerektirmez. Yani yuksek sosyete islam dusuncesine aykiridir dediginiz zaman “Islam’da yuksek sosyete yoktur” demis olmazsiniz. Islam’i yasayanlar insanlar olduklarina gore onlari cevresinde toplandiklari fikirden cok sosyoloji ile aciklamamiz beklenir. Ne yazik ki sosyoloji de, bir toplumda burjuva sinifinin olmasi gerektigini soyluyor yanilmiyorsam.
Bireysel anlamda Islam’i irdeleyip, mutevaziligi secenlerin duruslari tutarlidir. Islam’in sosyal yapidaki etkisini, burjuvanin daha ilimli bir gosterise sahip olmasini inceleyerek gormek mumkun olabilir diye dusunuyorum.
Yazan:SOSYAL DEMOKRAT Tarih: Eki 5, 2008 | Reply
İslami sosyeteye inanmıyorum. İslamcılar burjuva değil ki, İslami sosyete olsun.
İslamcılar hala Ortaçağ zihniyeti taşımakta olup, 1500 yıllık gerici adetleri sürdürmektedirler.
Halbuki burjuva dediğin, dünyaya uyum sağlayandır. Örnek: KOÇ Ailesi.
Sınıfsal açıdan bakıldığında burjuva şehir kültürü dayatır.Burada kent kurumları ön plana çıkar.
Halbuki İslami kesim feodal artığı cemaatleşmeyi dayatır.Bunun sonucu, sınıfsal gelişimin önünü bir göz bağıyla kapatmaktır.
Şeriatçılar ne istiyor? Cumhuriyet düzenini, laik düzeni yıkmak ve yerine İslam devleti getirmek. Şimdi bu mümkün mü? Yani 21. yüzyılda din devleti ne ölçüde gerçekçi? Çünkü din devletleri Orta Çağ’ın feodal toplumlarına özgü. Din devletiyle kapitalizm yürümez. Zaten laiklik tüm dünyada sanayi devrimi ve kapitalizme geçişin sonucu.
Yazan:saim çiftaslan Tarih: Eki 12, 2008 | Reply
Osmanlı haremi tam bir sosyeteydi. Osmanlıya özlem duyanlar o devirde sade halkla İstanbul halkı arasındaki yaşam tarzı farkını bilmiyorlar. OSMANLI HALİFESİ ve ŞEYHÜLİSLAM dahil herkes sosyete tarzı yaşıyordu. Teferruata girmeye lüzum yok, zencilerin hepsi zenci gibi yaşamıyor. Adları zenci.
Yazan:mustafa saim Tarih: Ara 12, 2008 | Reply
“Ahiretin baki elmaslarına, Faniyat’ın kırılacak şişe parçalarını; ahirete dünyayı -hem de bilerek- tercih eden, dünyanın elemli bir tek lokmasına razı bu asır hastalığına, ‘Dünyevileşme humması’na yakalanmaktan,
….Gayri meşru heveslerin yalancı lezzetlerinin cazibesine kapılmış bocalayan ‘yeni moda İslami hayat tarzı’ndan.”
korkumu söylüyor, kapılmaktan Yaradan’a sığınıyorum kendi hayatım namına…
Bu iki husustan ilki; asrımızda milletleri, milletimizi ve özellikle bu milletin ‘muhafazakar kesim’ tabir edilen ekserisini etkisi altına alan ‘dünyevileşme’ hastalığını,
İkincisi İslami hayat tarzının memleketimiz açısından özellikle dış dünyaya entegrasyonun ve dış dünyadan etkileşimin arttığı son yirmi-yirmibeş senede iyiden iyiye hissedilen, ‘İslami kesimin sınıf atlamasının’ da tesir ettiği bir bocalama.
Dünyevileşme hastalığının (Bu isimlendirme hangi zaviyeden baktığınıza bağlı. At gözlüklerini dünya lezzetlerine kilitlemişler için bu hastalık değil, ilacın ta kendisi.) ve asırlardan tevarüs etmiş gelenekleri yırtarak parçalayan, dededen nineden taklid din ve iman muhayyilesini iyice yıpratarak isme ve resme hapsediveren ‘din-iman-kültür mirasına yönelmiş bir dehşetli bombardımanın altında kalan ‘Muhafazakar Kesim’ muhafaza etmeleri gerektiğini düşündükleri olguları muhafaza edemiyorlar.
Hatta neyi, niçin muhafaza etmeleri gerektiğinin kararsızlığı içindeler. En fenası da bu.
* * *
Televizyon kanallarından evlerimizin tam ortasına dökülen kültür-din-gelenek yıkıcı melanetler, sokak ortasında görüp de latifelerimizi, imanımızın köklerini zedeleyen maalesef eskisi kadar garipsemediğimiz rezaletler topyekun bir modernleşme sürecinin habercisi. Bu süreç baş tacı edilesi bir medenileşme, teknoloji üretme-istifade etme, demokratikleşme, insan haklarına saygı mesafesi kat etme, kalkınma, refah ve huzura yol almayı ifade eden modernleşmeyle alakasız.
Bu milletin muharrik gücünün ‘iman’ı olduğu ve İslamiyet’e merbutiyetinin kavileşmesi nispetinde terakki edebildiği gerçeğinin zıddı farz edilerek oluşturulan bir gelişme sistematiği veya sistemsizlik, boşvermişlik, bir kendini akıntıya salıvermişlik.
‘Siyaset’e indirgediğimiz ‘İslam’ın türlü güzelliklerinden mahrum kalışımız, geniş dairelerde İslam’ın muzafferiyetini düşünmenin hazzını kendi alemimizi, ailemizi çevremizi dar daireyi düşünmenin ıstırabına tercih edişimiz ve hizmeti bugünkü siyasette birilerine galebe çalmak olarak idrak etmemiz ve bu suretle batı hayranı ‘modernité’ sürecine yardımcı olmaklığımız. Menfaat üstüne dönen siyasetin canavar olduğunu ve bugünkü siyasetin bir İspanyol hastalığından başka bir şey olmadığını bilmemize rağmen…
* * *
Bu noktada kendine Avrupalı gibi yaşamayı uygun gören; geleneğinden, örfünden adeta ar eden; ‘Ben saadetimi ve hürriyetimi ölümü ve ötesini düşünmemekte görüyorum’ noktasına gelmiş, dünya hayatını nazarına almış yürüyen, ‘dinini ceketinin astarı içinde kaybetmiş marka Müslümanları’na lafım yok. Zira onların dünyevileşme diye bir problemi yok. Belki onlarda ‘Uhrevileşmek İhtiyacı’ söz konusu.
Ve ‘Muhafazakarlar’ın, dindarlar’ın veya İslami kesimin her nasıl ifade ederseniz kendilerine has bir hayat tarzı geliştirmeleri mecburiyeti…
Yukarıda anlattığım içerikteki ‘Modernite’nin kucağına kendini bırakmanın dayanılmaz hafifliği yadsınamaz. Bu bir çaba gerektirmiyor, kendinizi serbest bırakmanız ‘zaman’ın ahiri’nin hevesatının sizi kendine çekmesi için kafi. Zor olanı: Modernizm’e birey, aile ve cemiyet ölçeğinde kendinize has yaşayışınızla direnmeniz. Bu ise bir birikim ve sürekli beslenilebilecek kendi içinde ve hayatın tüm sahalarıyla tutarlı bir kaynak gereksinimi demek.
İslami kesimin ‘Lahmacun- kırmızı şarap’ menüsüne talim etmekten daha komik bir çelişki ve bocalama içine girmemesinin yolu kendine özgü istikametine tavizsiz devam etmek belki de. Zira tavizler tavizleri getiriyor ve sonunda ‘başkaları’ndan çok farklı olmadığınızın farkına varıyorsunuz. Farkınız: başınıza alelusül ve alelacele örtüverdiğiniz ‘türban’larınızın ve -halen kesilmemişse- muntazam düzeltilmiş ‘bıyık’larınız.
* * *
Mesele: Ahireti gaye, dünyayı vasıta bilmek; ona göre vakti tanzim, nakti taksim, kuvveti teksif etmek.
Diğer yandan dünya yüzünde zillete düşmemek, Müslüman’ın zenginini, kuvvetlisini sevene tam ümmet olabilmek.
Mesele; iman gözlükleriyle, Ahiret fikri kalpteyken dünyayı değerlendirmek, ahireti görmeyen at gözlükleriyle dünyada koşturan çoğunluğun inadına…
Yazan:SAHRA Tarih: Oca 8, 2009 | Reply
Birincisi İslam dininde kadınların fazla dikkat çekmesi uygun olarak görülen birşey değildir.Ayrıca zengin olmak günah değildir.Yalnızca dinimizde Allahü Tealanın buyurduğu şeyler arasında zenginlerin fakirlere yardım etmesi gerektiği,büyüklenmemek gerektiği ve bununla ilgili daha bir sürü buyurduğu hadisler vardır.Eğer bir kadın adam gibi kapanmak istiyorsa birincisi o sosyeteyi aradan çıkartacak.Madem çıkartamıyor bari kapalıları lekelemesin.Bu çarşıflılara,tam tesettürlü olanlara ve DİNİMİZE AYKIRIDIR.Ayrıca bunu ben söylemiyorum kuranı kerim söylüyor.
Yazan:gunes Tarih: Oca 11, 2009 | Reply
hayret ediyorum neden biliyormusunuz. müspet bilimler hakkında yazılara hiç ilgi yok ama böyle konularda herkesin bir fikri var. ben çözemedim.
Yazan:Fikret Kavuncu Tarih: Şub 22, 2009 | Reply
Başkasına çok görmem ne yapsalar yeridir
Sosyete dedikleri bu toplumun kiridir
İslam’da debdebe yok gösterişten beridir
Kuldan utanmazsanız Allah’tan korkun biraz.
Yanlışta yarışılmaz iyilikte yarışın
Özentiyi bırakıp İslam ile barışın
Sıradan vatandaşın arasına karışın
Kuldan utanmazsanız Allah’tan korkun biraz.
Sizi diğerlerinden yaşantınız ayırır
Bir günlük masrafınız elli fakir doyurur
İsraf etmek haramdır Allah böyle buyurur
Kuldan utanmazsanız Allah’tan korkun biraz.
Binlerce aç yatan var sizin karnınız tok mu?
Birazını doyurmak omuzunuza yük mü?
Bu kadar yoksul varken bu yaptığınız hak mı?
Kuldan utanmazsanız Allah’tan korkun biraz.
Servetinden kırkta bir zekatı verir misin?
Sokak çocuklarını fark eder görür müsün?
Yüzün hiç kızarır mı utanır erir misin?
Kuldan utanmazsanız Allah’tan korkun biraz.
Altınızda mersedes kimseye bakmazsınız
Kristian Dior’dan Gucci’den çıkmazsınız
Kalbiniz mühürlenmiş gözyaşı dökmezsiniz
Kuldan utanmazsanız Allah’tan korkun biraz.
Beymen’den elbiseniz Vakko’dan başörtünüz
Deri cüzdanınızda çeşit çeşit kartınız
Öbür dünyada elbet alınacak tartınız
Kuldan utanmazsanız Allah’tan korkun biraz.
Sanmayınız ki size torpil yapar seçerim
Aleme rezil eder suçunuzu açarım
Sizin gibilerine tükürür de geçerim
Kuldan utanmazsanız Allah’tan korkun biraz.
Şahin Yılmaz
Yazan:Hasan Hüseyin Yüreğir Tarih: Mar 20, 2009 | Reply
HELAL OLSUN. SÜPER BİR YAZI OKUMUŞ OLDUM BUGÜN.
Yazan:Leyla Tarih: Nis 15, 2009 | Reply
Universitede bir arkadasim vardi. Hergun ayni basortusu, pardesu, ayakkabiyla, cantayla gelen biri. Uzerindeki hicbir esya cok kaliteli yada marka degildi. Yanlis anlasilmasin hicbiri abes duran seyler de degildi. Ama, o kizin giyimine baksaniz Ankaranin en zengin ailelerinden birinin kizi oldugunu asla anlayamazdiniz. Bu kiz okula arabasiyla gelir giderdi. Cogumuzun ogrenciyken arabamiz yoktu ama onun arabasi da Tofas bir arabaydi. Arabasina bakarak da kizin ailesi hakkinda fikir yurutemezdiniz. Benim babam memurdu, universitenin son yillarinda bana da araba almislardi. Bu arkadasimin arabasindan daha pahali bir araba… Yani bir memur cocugu bile oyle bir araba kullanabiliyor.
Neyse, bir gun bu arkadasim beni evine cagirdi. O gun anladim aslinda hallerinin vakitlerinin ne kadar yerinde oldugunu. Evleri Ankaranin en iyi semtlerinden birindeydi, mustakil villaydi, o gunlerde kimselerde olmayan her turlu teknolojiyle donanmisti. Cok luks dosenmis bir ev degildi, ama konforluydu. Bu arkadasim evlendi, hala kiyafetinden asla anlayamazsiniz ne kadar zengin bir ailenin kizi oldugunu. Cocuklarini cok iyi ve pahali bir ozel okula gonderiyor. Ama o cocuklarin efendiliklerine, olgunluklarina, pirlantaliklarina sasarsiniz. Cocuk demeye bin sahit ister. Cogu yetiskinden cok daha bilincliler. Evi rahat, konforlu, ama asla ihtisamli, luks, marka degil. Hala turk mali bir araba kullaniyor. Bu arkadasim benim gozumde bir ornektir. Allah ecrini versin.
Herkes ne olmamasi gerektigini yazmis. Ben de ne olmasi gerektigini bir ornekle yazmak istedim.
Yazan:Hülya Tarih: Haz 4, 2009 | Reply
Ben yazıya bir yorum yapmıcam zira çok fazla yorum yapılmış ama beni etkileyen ve mutlu eden bu kadar çok bilinçli ve paylaşmayı seven din kardeşimin olması.Dinimle ve kardeşlerimle gurur duyuyorum.ve bizim için dünya için bir umut olduğunu anlıyorum.teşekkür ederim hepinize.
Yazan:Mücahid AYDEMİR Tarih: Haz 5, 2009 | Reply
Kuran-ı Kerim de ‘Akrabaya hakkını ver, yoksula ve yolda kalmışa da. İsraf ederek saçıp-savurma. Çünkü saçıp-savuranlar, şeytanın kardeşleri olmuşlardır; şeytan ise Rabbine karşı nankördür. (17/26-27) ayeti sırrınca israf edenler ‘şeytanın kardeşleri’ olarak betimlenmiştir.Bu çok ciddi ve ağır bir kavramdır.Ve Kuran-ı Kerimde de fazla geçmez.Bu noktada dinimizin israf konusundaki tavrı açık ve nettir.Şimdi bugünün bizim o ‘islami sosyete’ dediğimiz insanların davranışlarının başına ‘islami’ kelimesini getirenler bir yanlış içindedirler.Ali Bulaç hocamız çok güzel bir şekilde ifade etmiş İslamda adeta bir ‘toplumsal sermaye ‘ anlayışı vardır.’Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir’ hadisi şerifide yorumlanınca bir ‘toplumsal sermaye’ ye işaret eder.Fakat bütün bunlar müslümanları fakirleğe mode etmek için değildir.Çünkü ‘rızık kazanmak için çalışmak kavramı’ da islamiyet’in insanlara dünya-ahiret hayatı dengesi çok iyi bir şekilde anlatır.Bu noktada Protestanlığın o ‘kapitalizim’ temelli anlayaşı ve Katolikliğin tam tersi fakirlik anlayışı arası dünya nimeti ve ahiret dengesini çok iyi belirlenmiş bir dine sahibiz.(elhamdülillah)Bu noktada dinimizin bu açıdanda kusursuz olduğunu görebiliriz.Efendimizin(s.a.s) in tasarruf noktasında sözleri bile dünyanın bir çok sorununa çözüm olabilir.
Yazan:noralya Tarih: Ağu 19, 2009 | Reply
Mülk Allah’ındır. Önemli olan malı kalbe koymamaktır. Bahsettiğinizin daha üstünde de lüks içinde yaşanabilir. Ama kişi “Bu mal benimdir, ben çalıştım, sahip oldum” diyorsa, kaybettiğinde Allah’a isyan ediyorsa orada problem vardır. Kişi malı yüzünden üç günlük dünya hayatını sonsuz zannediyor, zamanını boşa harcıyorsa kendi bileceği iştir. Esas olanın dünya değil ahiret hayatı olduğunu unutarak kendine yazık etmiş olur.
Yorumlarda “İslami sosyeteye” kızgınlık duyulduğunu algılıyorum. Mal sahibi olmak, olmamaktan çok daha ağır bir sorumluluktur. Bu bir bahane değil, bunu bir bahane olarak kullanan da o sorumluluğun ne olduğunu görür zaten. İslami sosyeteyi eleştirirken gıybete kaçıldığını düşünüyorum. Kınamak yerine ibret almalı, Allah’a sığınmalıyız bence.
Yazan:Selman Ahmedoğlu Tarih: Ağu 20, 2009 | Reply
Ey Allah’ın Resulü!
Ey Hz.Ebubekir,Ömer,Osman,Ali!
“Sosyetenin islamisi olurmu?”
Yazan:selim Tarih: Eyl 27, 2010 | Reply
çok güldüm
Yazan:Mustafa Akbaş Tarih: Eyl 28, 2010 | Reply
Neye olmasin. Var. Hemde cok var. Daha dün gördün. Basi Turbanli(basiörtülü degil) ablam dükkana alisverise gelmis. Dudaklarini ve gözlerini yüzüne yakisir sekilde boyamis. Üstünke uzun Montasu uygun degildi. Ayayindaki ayakbaklarini fiyati 299.- Eurocuk.Kullandigi BMW nin liste fiyati 70 bin Euro. Ablama Allah daha cok versin . Önemli olan Gida Alisverisini benim calistigim Dükkandan yapmasi.