İstikrar “İslamcılık” mı?
By M. Ikbal TUNA on Ağu 9, 2007 in Makale
Türkiye’de sürekli olarak birtakım kişilerin, ülkenin kuyusunu kazmaya çalıştığından, istikrar perdesini delmeye diş bilediğinden, kısacası kendi menfaatleri için vatana ihaneti dahi göze alanların pervasızlığından bahsedilir durur. Bırakın Türkiye’dekileri, dünyanın gözü dahi Türkiye’deki yükselen demokrasi ve istikrar üzerine odaklanmış durumdadır. Genç ve dinamik nüfusu, muhteşem teşebbüs gücü, başarıya aç enerjisiyle örneği az bulunan ve nüfusunun neredeyse tamamı Müslüman ve demokrasiyi içine sindirmiş bir ülke olmamız nedense batıda bazı kişiler için rahatsızlık uyandırmaktadır.
Kendisini dünyada demokrasinin ve özgürlüklerin merkezi olarak gösteren batı, Türkiye’nin temel hak ve özgürlükler alanında elde ettiği başarının sadece İslam dünyasında değil dünyaca takdir edilmesinden ve örnek alınmasından elbetteki rahatsızlık duyacaktır. Çünkü onlara göre Türkiye’nin istikrarı İslam’ın zaferi olup, Hıristiyanlığın sonunun gelmesi olacaktır. Türkiye’deki huzurdan huzursuz olan Batı istikrardan canı yandığı için her türlü kozu kullanmaktadır.
Seçim sonuçlarına ilişkin Batı basınında bazı siyasi çevrelerden aktarılan yorumlar da “Demokrasi kazandı, seçmenin tercihine saygı duymak gerekir.” türü ağırbaşlı yorumlar dile getirilirken bunu içine sindiremeyen bazı çevreler ise iç çatışma senaryoları üzerinden politika yapmışlardır. Örneğin AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Franco Frattini’nin “Türkiye’de laik azınlığın hakları korunmalı” şeklindeki açıklaması bunun basit bir göstergesi olup son derece tehlikeli ve tahrik edicidir. Yine ABD Ankara Büyükelçisi Mark Parris’in seçimi Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kaybettiğini söylemesi, varolan sıkıntıyı provoke edici sözlerdir. AK Parti’nin Türkiye’yi irticaya hapsettiğini ve şeriat rejimine sürüklediğini söyleyen ABD’deki bazı çevreler seçim sonucunu “İslamcı tehdit” olarak tescil etmişlerdir.
Batı medyası ve AB’nin vurdumduymaz ve asılsız mesnetlerine ek olarak İran medyası bile dar kalıplı düşünceleriyle Türkiye’deki istikrarı tehdit eder durumdadır.
23 Temmuz 2007 İran’daki yüksek tirajlı gazetelerden birisi olan İtimad-ı Milli gazetesinde başyazı olarak yayınlanan bir yazıda, bırakın yazının içeriğini, yazının başlığı bile Türkiye’de istikrar, refah ve güven isteyen bir kitlenin belirli çerçeveler etrafında etiketlenmesine sebep olmaktadır. Yazıdaki birkaç bölüme bakılırsa:
Türk İslamcıların Verdiği Ders
“Türk İslamcıların erken seçim kararı alması her ne kadar birçokları tarafından tehlikeli bir kumar olarak değerlendirildiyse de, seçimlerin ardından elde edilen büyük başarı, içinde önemli mesajlar barındırıyor. Seçim sonuçları, Türk İslamcılarının kendilerine güvenlerinin ne kadar yüksek olduğunu ve geniş toplumsal desteklerini şüpheye yer bırakmayacak şekilde gözler önüne serdi.”
İlk olarak burada bahsedeceğim şey AKP’nin 4-5 yıllık iktidarı boyunca, “İslamcı” olarak tanımlanmasına sebep olacak bir şey yapmadığıdır. Bütün bu isnatların sebebi ise Türkiye de dahil olmak üzere Batıda sembollerle siyaset yapılıyor olması. Siyasetin Başbakan ve bazı bakanların eşinin üzerinden yapılıyor olmasıdır. İran basını belki de verdiği haberle kendisinde bir suç bulmayabilir hatta bu başlığın atılması onlar için çok doğal, sıradan bir şey gibidir. Çünkü İran’da var olan rejim bunu gerektirmektedir. Fakat bu tip ifadeler Türkiye’de bazlarını hortlatmak ve horoz altında yumurta aramak için kafi gelecektir.
Bütün bu iddiaları göz önüne aldığımızda gözümüzün önüne şöyle bir manzara çıkmaktadır:
Türkiye’de eğer bir ilerleme varsa, demokratik ve hukuksal alanda adımlar atılmışsa yada ekonomik birtakım gelişmelere imza atılmışsa büyük bir tehdit vücuda gelmektedir. Bu ise: “İSLAMİ TEHDİTTİR.” Eğer Türkiye AB standartlarında bir ülke olmaya çalışacak birtakım faaliyetlere girişmişse orada mutlaka “LAİKLİK” tehdit altında ve “CUMHURİYET” elden gitmektedir. Türkiye eğer terörle mücadele planında önlemler almışsa “İSLAMİ TERÖR” büyümekte ve Kürtlerin hakkı gasp edilmektedir.
Bütün bu gri tehditlere rağmen Türkiye seçmeni hukuk dışılığına sebep olacak, demokrasiyi sekteye uğratacak, kardeşi kardeşe düşürecek kısacası Türkiye’yi karıştıracak tüm senaryo ve iddialara karşı dik durmasını bilecektir.
Sitemizde siyasetten tarihe, kadın haklarından felsefeye, sanattan bilime kadar bir çok konudan bahsediyoruz. Ama zaman zaman da kendimizden söz ediyoruz. Derin Düşünce nedir? Sitenin geçmişi, geleceği, ortak projeler, yazar olmak isteyenlere öneriler, okunma istatistikleri… Derin Düşünce’nin bir kimliği, tarihi ve kendine has “yaşam” tarzı var. Eğer aramıza yeni katıldıysanız bu kitap “yöre halkına” kaynaşmanızı kolaylaştıracaktır
Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirebilirsiniz.
Maymunist imanla nereye kadar?
Evrim ve Big Bang gibi konular genellikle sağlıklı biçimde tartışılmaz. İdeoloji ve inançlar, felsefî tercihler bilim-SELLİK maskesiyle çıkar karşımıza. Özellikle evrim tartışmaları “filanca solucanın bölünmesi” veya falanca Amerikalı biyoloji uzmanının deneyleri etrafında döner ve bir türlü maskeler inmez. Madde ve o Madde’ye yüklenen Mânâ maskelenir… Oysa perde arkasında tartışılan başkadır. İnsan’a, Hayat’a dair temel kavramlardır. Sadece et ve kemikten mi ibaretiz? Yokluktan gelen ve ölümle yokluğa giden, çok zeki de olsa SADECE VE SADECE bir maymun türü müdür insan? BİLİM DIŞINDA bir insanlık yoksa Aşk yoksa, Sanat yoksa, Güzellik yoksa ve Adalet yoksa Hayat‘ın anlamı nedir? Aşık olmak hormonal bir abartıysa, iyilik enayilikse, neden birbirimizin gırtlağına sarılmıyoruz ekmeğini almak için? Neden bir çocuğa tecavüz edilmesi midemizi bulandırıyor ve neden fakir bir insana yardım etmek istiyoruz? Taj Mahal’in, Ayasofya’nın, Notre Dame de Paris’nin değeri bir arı kovanı veya termit yuvasına eşdeğer ise, Mesnevî boşuna yazıldı ise neden Hitler’i lanetliyoruz ve neden Filistin’de can veren bebeklere üzülüyoruz? Maymun olmanın (veya kendini öyle sanmanın) BİLİM DIŞINDA, psikolojik, siyasî, ahlâkî, hukukî öyle ağır sonuçları var ki… Evrim senaryosunu kabul etmenin etik ve siyasî neticeleri ve evrimciliğin etimolojik değeri … Derin Düşünce’nin yorumcuları tarafından konuşuldu. Biz de bu sebeple söz konusu iki tartışmayı 116 sayfalık bu kitapta topladık. Buradan indirebilirsiniz.
40 Yorum
Yazan:MY Tarih: Ağu 9, 2007 | Reply
Güzel noktalara temas etmissiniz.
Biraz M.AKYOLvari bir cevap vermek gerekirse bir kaç tane Bati oldugunu hatirlamak yerinde olur. Mesela AB ve ABD kendi aralarinda zaten ekonomik savas halindeler.
AB içindeyse Ingiltere’nin ve yandaslarinin AB projesiyle FR ve ALM’nin AB projeleri arasinda ciddi farklar ve dolayisiyla çatismalar var.
Güya Türkiye’yi AB’de istemeyen Sarkozy önümüzdeki en büyük engeli (referandum sartini) kaldiracak girisimlerde bulundu. Zira Taze cumhurbaskaninin arkasinda is dünyasi var.
Yani degil Fransa, her bir fransiz siyasi partisi bile kendi içinde Türkiye konusunda bölünmüs vaziyette. En azindan onlara bunu yaptik degil mi? :))
Özetle söylemekistedigim Bati’da çikarlari bizimle uyumlu ve uyumsuz güç odaklari var ve bunlarin Bati basini üzerine etkileri büyük.
Bunun yaninda Batili gazetecileri de bir parça savunmak isterim : CHP’nin “laik, demokratik, sol” zannedilmesinde en büyük sorumluluk bizim gazetecilerimizde. Kimi saf kimiyse kötü niyetli uyanik gazetecilerimiz kendi çarpik algilarini haber ajanslari yoluyla dünyaya da yayiyorlar. Sadece seçimlerde degil her konuda Türkiye’nin berbat bir imaji veriliyorsa inanin suçun yarisi Türk gazetecilerine ait.
Tabi her zaman türk düsmani odaklar olacaktir ABD düsmanlari oldugu gibi. Ama bizimkiler içerden altimiz öyle bir oyuyorlar ki hangi lobi nasil mücadle edecek bilemiyorum.
Bu arada bu güzel yazinin ister istemez düsündürdügü bir konu ilse Islam ve Demokrasi uyumlulugu.
bu konuda da son verilere dayanarak bir yazi yazarsiniz belki? Zira bütün müslümanlarin demokrasiye sempatiyle baktiklarindan emin degilim.
Tesekkürler bu güzel yazi için
Yazan:Haydar Tarih: Ağu 9, 2007 | Reply
Bu yazinin ulastirdigi mesaja kesinlikle katilmadigimi saygilarimla birlikte ifade etmek isterim.
Galile nin topragi bol olsun.
Yazan:arif Tarih: Ağu 9, 2007 | Reply
İslam-demokrasi, doğu-batı, modernleşme-seküler
leşme sorunları çok çetrefilli ve içinden bir çırpıda geçilemeyecek konular. Atatürk sonrası
modernleşme anlayışı evrilerek bugüne geldi dayandı. Sivil bir anayasa yapılabilme aşamasın
dayız artık. Doğudan başka tepkiler, batıdan başka tepkiler alacağız. Önemli olan bizim yolu
muzda doğru ilerleyebilmemiz. İran’ın yakıştırması ile Neo-conların yakıştırması ile
kendimizi tarif etmemeliyiz derim. Önümüzdeki
dönemde çokça sorgulanacak,
gündemi belirleyecek konulara değinmeye devam
etmeliyiz. Teşebbüs, düşünme, din ve vicdan özgür
lüğü zemininden ayrılmaz isek daha güzel şeyler
bekliyor bizleri. Bu öncelikler İslam ilede demokrasi ilede çelişmiyor. İnsan hak ve hürri
yetleri ortak bir insanlık vasatı sağlamak için
yeter. Ötesi herkesin çabasına kalmıştır.
AK Partinin başarısını İslamcı olmasında değil,
başta din olmak üzere milletinin değerlerine
saygılı olmasında aramalıyız.
Yazan:Talha Can Tarih: Ağu 9, 2007 | Reply
İkbal Bey,
“Çünkü onlara göre Türkiye’nin istikrarı İslam’ın zaferi olup, Hıristiyanlığın sonunun gelmesi olacaktır.” ifadenize ve bunu destekler ifadelerinize katılmıyorum. Masonlardan, yahudilerden bahsetseydiniz daha bir inandırıcı olurdu komplovari açıklamalarınız! İçi dışı olan bir siyaset bu! Söylenen bu söylemlerde tabiki artniyet bulunabilir. Öyle olduğuna da katılıyorum, ama bahsedilen mevzunun bunu destekler ve ilişkili olan bir tarafını göremedim. Belki ben anlayamadım veya yanlış anladım veya şimdiye kadar böyle bir şey görmedim. AB’nin kendi ağzından çıkan bir “Hristiyan Klübü” söylemlerine Türkiye’ye olan bakış açılarını bununla şekillendirdiklerine pek inanmıyorum, bu biraz bizim bakış açımız. Dünyada siyaset adına her şey ama her şey ekonomiden geçiyor, kültür, din vb. kimilerine göre para etmiyor artık. Kendimizden çok onların bakış açısı üzerinde durduğumuza göre yazıdaki oyunlara alet olabilecek söylemlerin varlığına katılıyorum ama oyunların iskelesinde bu görüşün ahkim olduğuna katılmıyorum. Kehanetler tutar mı tutar ama bu batıyı düşündürmüyor!
Muhabbetle…
Yazan:Ayşenur Bulut Tarih: Ağu 9, 2007 | Reply
İkbal Bey’in değindiği konuya seçimin hemen arkasından Yusuf Kaplan değinmişti. Onun yazısını okuyunca, bir entelektüel olduğunu göz ardı etmeden okudum ve yazısında yer alan bazı tespitleri abarttığını düşüne/yazdım.Öyle ki Yusuf Kaplan Hoca’ya göre Batı’nın tek derdi,İkbal Bey’in de yazısında örneklendirdiği Batı medyasında yer alan söylemler gibi laik aktörleri destekleyip,bu yolu kullanarak Türkiye’nin yeniden medeniyet sahnesinde yükselmesinden endişe etmesidir.
Buna ne kadar katılırız? Ya da seçimlerin “Türkiye” açısından memnun edici sonuçlarını kim,Batı gibi yorumlayıp, uzantıyı medeniyet iddiasına kadar getirebilir?
“İki tane Batı var seçim sonuçlarını değerlendiren ve farklılık arzeden iki yorum var” söylemini ise destekliyorum. Evet, rahatsız olanlar kadar memnun olanlar da oldu.Bunu çeşitli gazetelerin yorum sayfalarındaki yazılarda gördük. “Yiğidi öldür hakkını yeme” deyimi…İran bi yana alkış tutan Doğu’ya ev sahipliği yapan entelektüellerin tebrikleri de kayda değerdi.
Seçimden birkaç gün sonra İsrail’den de aynı tahrik edici ve kulak tırmalayan sesler duyduk. Haaretz’de çıkan yorumları unutmamak gerek !
Haaa “istikrar İslamcılık mıdır?”sorusuna dönersek,garip bir çelişkinin de altını çizmek gerek. Çünkü ülkemizde çoğu dindar,muhafazakar ve İslamcı kesimin AKP’yi hiç de “tehdit unsuru” olarak görmediklerini, aksine, tabiri caizse ihanet ettiğini bile düşündüklerini biliyoruz. “Bizi kurtaracak nedir” sorusuna cevap aranıldığı Tanzimat dönemlerini çoktan geçtik,şimdi gözler, “sivil” olanın söz hakkını kullandığı tek yerin sandık olmadığını gösterme çabası güden sivil anayasa çalışmalarında.
Yusuf Kaplan’nın yazısını buradan okuyabilirsiniz:
http://yenisafak.com.tr/yazarlar/?i=6170&y=YusufKaplan
Yazan:Ayşenur Bulut Tarih: Ağu 9, 2007 | Reply
Bu tevafuğu sevdim :]
Yorumumu gönderince okudum Talha Bey’in yorumunu. Hak veriyorum size, biraz kehanet kokan, biraz komplo teorisi kokan,biraz paranoya kokan bir perspektif;ancak tarihe dönüp baktığımızda neden olmasın ki dedirtiyor.Bunun “çıkarım”ını bulmak kolay gibime geliyor?
Dünyada siyaset adına her şey ama her şey ekonomiden geçiyor, kültür, din vb. kimilerine göre para etmiyor artık.
Her hegemonyanın tükendiğini/tükenmeye mahkum olduğunu ve sırtını savaşa,silaha ve para’ya dayandırdığnı söyleyebileceğimiz bu gücün kan kaybettiğini söylemek ve Weber’in tezini hatırlamak neden komplovari olsun ki?
*
“Batı’nın düşünmeyi bıraktığı” an zaten kıyamet kopmuştur !
Yazan:MY Tarih: Ağu 9, 2007 | Reply
Türkiye’yi frenleyen güçlerin Bati, Dogu, hristiyanlar, yahudiler oldugunu sanmiyorum.
Yapay sorunlari kenara birakip gerçek olanlarla ilgilensek bu saydiklarim zaten kapimiza gelip ittifak yapmak isteyecekler.
Ekrem Dumanli da bu konuda fena duman attirmis, hislerimize tercüman olmus 🙂
mutlaka okuyun.
http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/yazar.do?yazino=573895
Yazan:bercenay Tarih: Ağu 9, 2007 | Reply
islamcılık nasıl bir seydir diye sorasım geldi.
yapılan seyleri bir takım kalıplara sokmayı cok seviyoruz nedense.ustune ustluk her yapılan seyin altında bir şeylerde ararız.
mevcut iktidar her konuda gelismis ulkeler duzeyinin ustune cıkmayı hedeflerken bizler islamcılık gibi acayip tabirler ortaya cıkarıyoruz.
istikrar,islamcılık degildir.istikrar;guvendir,beklentidir,umuttur.
Yazan:arif Tarih: Ağu 10, 2007 | Reply
Derin hafıza kaybı yaşamış bir millet uyanıyor.
Popüler kültür odaklarınca önemsizleştirilmiş
konular canlanıyor. müslüman bir millet Batının
kodladığı değerlerin dışındada değerler olduğu
nu hatırlıyor. Birzamanlar bizde milletmişik
diyen Akif merhumun dizeleri duyuluyor. Dine dair, ahirete dair konularda gündeme daha sık
girecek. İkbal Beyin yaklaşımına katılmasamda
tamda önümüzdeki dönemde entellektüel gündemi
oluşturacak konular değindiği. Bir endişem bu
hafıza canlanmasını söndürmek isteyenlerin katı
tekfirci bir söylemle sureti haktan görünüp yol
kesme çabasına kalkışması. Neo-con tanımı azgın
İslam düşmanlığı formülasyonunun açılımı ise,
bunda latin hristiyan-yahudi aşırılığın izdüşümü var diyebiliriz. Vahabi aşırılığın bu
yapıya eklemlendiği tezi sıkça dile geliyor.
Bu heyulanın ise son tahlilde aşırı dinci gibi
görünsede sekülerleşmenin hizmetinde olması.
Taliban-El kaide işbirliğinin kuşkuyla karşılanan eylemlerinin bu yapının saldırganlı
ğının meşruiyeti için kullanıldığı iddiası var.
Aşırılıklardan uzak olmalı, ancak fikri ve irfanı hür olmanın gereğinden kaçmamalıyız.
Batıda gelişen bazı değerleri külliyen silmek
yanlışlığına düşemeyiz. Sıkıntı Neo-con tayfa
sının tezleriyla yola çıkan ABD nin düştüğü
batakta ne yapacağını şaşırması. Bu yakıcı zor
durum zihin dünyamızıda ipotek altına alabilir
kaygısındayım.
Yazan:emito Tarih: Ağu 10, 2007 | Reply
Hangi islam?
Melih Gökçek’in sergilediği İslam mı?
Yazan:M. İkbal TUNA Tarih: Ağu 10, 2007 | Reply
sevgili Talha gerçekten yanlış anlamışsın ama şunu söyleyeyim ki yazı senin anladığın haliyle bile komplo niteliği taşımamaktadır.
“Çünkü onlara göre Türkiye’nin istikrarı İslam’ın zaferi olup, Hıristiyanlığın sonunun gelmesi olacaktır.” sözleriyle asıl anlatmak istediğim şey şudur.
Dünyada müslümanların bazı kesimler tarafından terörist ilan edildiğini kim inkar edebilir?
Yada İngiltere, Fransa ve aBd çoğu zaman Türkiye’ye belirli kalıplar ve sembollerle ele almıyorlar mı? Türkiye’yi kendi dar muhakemelerine hapsetmiyorlar mı? Bütün bunlara ek olarak müslüman olan ülkeleri hep çağdışı- geri kalmış olarak ilan ediyorlar. Evet, haklılık payları var çünkü dünyadaki müslüman ülkelere baktığımızda çoğunluk sefalet ve yoksulluk içerisindedir. İşte Avrupa’da müslüman ülkeler hakkında hep belirli ön yargılar meydana gelmiştir. mesela bir zaman lar Fransa tarafından ülkemize isnat edilen “demokrasi yoksunu” tabiri gibi.
Türkiye halkı bu seçimle onlara, dini islam olan bir ülkede demokrasinin de varolabileceğini göstermiştir. İslam devletlerinin de devletler muvazenesinde söz söyleyebileceğini kanıtlamıştır.
Belki yukarıda bahsettiğim “Hristiyanlığın sonunun gelmesi” tabirine takılmış olabilirsiniz. İlk önce şunu sorayım bir hristiyan az çok islamın son din olduğunu bildiği halde neden müslümanlığı kabul etmiyor? Bakın bu soruyu Lui adında Fransız bir arkadaşım vardı ona da sormuştum ve çok garip bir cevap vermişti. ” dünyadaki bir müslümanların haline bak bir de hristiyanların. Acaba hangisi sefalet ve yoksulluk içinde(ekonomik yönden)?” sözlerini ise tahmin edebileceğiniz gibi bitirmişti. “müslüman olup neden mağdur olayım ki?” bakınız bu mağdur lafı pekçok şeyi kapsamaktadır. Demokrasi mağdurluğunu, insan hakları mağdurluğunu, ekonomi mağdurluğunu…
Belki şu anda dünyada fevc fevc hristiyanlıktan müslümanlığa geçiş yaşanmaktadır. Ama bu yönetici kesimin elbetteki hoşuna gitmeycektir. Çünkü onlar bizim gibi ülkeri ellerine geçirebilmek için dini istismar haline getirmektedirler.
muhabbetle…
Yazan:M. İkbal TUNA Tarih: Ağu 10, 2007 | Reply
Talhacım
Dünyada siyaset adına her şey ama her şey ekonomiden geçiyor, kültür, din vb. kimilerine göre para etmiyor artık.
bence bu konu hakkında bu kadar kesin konuşmamak gerekir. Çünkü türkiyede AKP’ye giden oyların önemli bir kısmında halk, AKPyi kendi yaşayış tarzı ve inancıyla aynı çizgide gördüğü için tercih etmiştir. Tabiki ekonomik refahın etkisini kimse reddemez ama ülkemizde kişiler üzerinde din eksenli siyaset yapmak çok daha kolaydır. Mesela MHPnin oylarında da yine ekonominin pek bir etkisini göremiyoruz. Oyların daha çok milliyetçilik kültürü üzerinden alındığını düşünüyorum.
Neyse kardeşim muhabbetle…
Yazan:bercenay Tarih: Ağu 10, 2007 | Reply
sayın TUNA;
secimlerden 3 ay once teror yeniden hortlamamıs olsaydı,mhp barajın altında kalmıs bir partiydi.mhp terorle beslenen bir partidir.bu ulkede teroru bitirin mhp’de biter.o yuzden su an Devlet Bahceli merkeze kaymanın yolllarını arıyor,uzlasmacı ve yapıcı tutumlarından bunu anlayabilirsiniz.
Talha bey;
ben Abdullah Gul’e 10 puan verdim,secimlerde.
%47-%10=%37 reel degerdi akp icin.
Yazan:Talha Can Tarih: Ağu 10, 2007 | Reply
İkbal Bey,
önce başlığınıza cevap vermekle başlayalım; İstikrar “İslamcılık” mı? Yazıya bakarak sizinkini çıkartamıyorum ama benim cevabım hayır. Ve diyorum ki en nihayetinde bahsedilen dünya politikası benim kadar hayli hayli Türkiye’yi okuyabiliyorlar ve analiz edebiliyorlar. Bu sebeple de diyorumki, (ilk yorumumda da bunu söyledim) ağızdan çıkan yorumlar siyasi oyun taşıyabilir, hatta ben de öyle olduğunu düşünüyorum. Ama konunun tabanını bunun oluşturduğuna inanmıyorum, çünkü Türkiye için böyle bir durum yok, eğer Türkiye için istikrar İslamlaşmak diyorsanız o zaman herşey bir anda tersine dönüverir benim yorumlarım için. Peki, Batı böyle bir durum okuyorsa cemaatler için ne gibi bir uygulamaya gidiyorlar? (Türkiye için düşünceleri böyleyse eğer ilk olaral buradan başlamalılar değil mi?)
Şuna da değinmek istiyorum, Fransız arkadaşınızıla diyalogda geçen durum daha dünden ibarettir. 200 veya daha fazlası belki! İslam’ın dünyada asırlar boyunca iki dünya içinde saadet bahşedebileceğini duyurdu. Eğer herşey denildiği gibi açılanabilseydi Endülüs’ten kaçan Yahudiler’in hepsi gemiden inmeden müslüman olurdu ve bunun gibi binlerce örnek… Yani bu kadar çetrefili olan konularda analizler ucuz olamaz. Dediklerinizin kesinlikle haklılık payı vardır ama kesdirip atamayız.
Batı’nın İslam dünyası üzerindeki eziyetine gelince, bakın gerçek sebepler en çok neyin altında yatıyor; ekonomi mi, din mi? Batı “din” unsurunu bir araç olarak kullanabilir bu ayrı bir mesele!
Yazan:Talha Can Tarih: Ağu 10, 2007 | Reply
“Dünyada siyaset” derken “dünya siyasetinde” kasdetmiştim.
Yazan:Talha Can Tarih: Ağu 10, 2007 | Reply
Çok uzatmaya bile gerek yok;
“Batı medyası ve AB’nin vurdumduymaz ve asılsız mesnetlerine ek olarak İran medyası bile dar kalıplı düşünceleriyle Türkiye’deki istikrarı tehdit eder durumdadır.” sözleriniz söylemek istediklerimi hayli hayli anlatmış.
Yazan:Haydar Tarih: Ağu 11, 2007 | Reply
Mahallenizde esini, cocuklarini doven, cezalandiran, yasakci, komsulariyla gecimsiz, hatta tehdit eden birisini dusunun.
Kendinizi mahalleli yerine koyun…
Mahalleli bu kimseyi severmi?
Dunya artik bir mahalle kadar kucuk. Turkiye de o mahallenin bir ferdi.
***
Ne dinin nede osmanliligin alakasi var.
Yazan:MY Tarih: Ağu 11, 2007 | Reply
Sayin Bercenay’in MHP ile ilgili görüslerine %100 katiliyorum.
22 Temmuz’da bu anlamda bütün Türkiye kazandi çünkü bütün liderler (AKPliler de dahil) daha barisçi, agirbasli söylemlerle karsimiza çikiyor. ümid ediyorum ki AKPliler de bir daha ucuz milliyetçilik yapmazlar.
Kanimca Terör gibi gerçek ve “irtica tehlikesi” gibi sanal risklere ragmen halk sagduyulu insanlara yaklasiyor.
Mehmet Agar’in da konusma tarzi degisti. ALLAH Baykal’a da akil fikir versin diyelim 🙂
Yazan:Metin G. Tarih: Ağu 11, 2007 | Reply
Baykal, artık köşesine çekilip, anılarını yazmalıdır.
Yazan:arif Tarih: Ağu 11, 2007 | Reply
Derin analiz gerektiren bir noktaya değindi
İkbal bey. Vesayet sisteminin üzerimizdeki baskısı azaldıkça entellektüel zemini bu neviden tartışmalar kaplayacak çok tabii olarak. Türkiye’nin medeniyetler ittifakı
diyerek doğu-batı, yada islam ile karşıtları
olan cephe arasındaki çatışmanın yatışması için
harcadığı çabanın nedenleri saklı bu tespitde.
İslam evet, papa’nında gıpta edeceği tarzda,
dünyevileşmeye direnen yegane olgu. Ne başka
bir ideoloji nede başka bir din var buna karşı
durabilen. Allahın indinde din İslamdır kesin
liğide belirmiş oluyor böylece. peki Batıda
dünyevileşmenin sınır tanımaz azgınlığına karşı
çıkan hiçbir kimse yada yapı yokmu? Elbetde var. Peki bunlarda İslam dinindenmi oluyor.
Evet buradaki inceliği kavrayabilirsek, neden
Doğuda ve Batıda kardeşlerimiz olduğunu kavrayabiliriz. İslam adına şiddete başvuranlar
mı daha yakın Allah indindeki dine; yoksa barış
adına çabalayan batıdaki kimi kişi ve çevreler
mi? Bu şiddete başvuruş hangi dünyevi amaçları hedefliyor. Karşı kamptaki muadilleri için nasıl bir tamamlayıcı cüz haline geliyor? Bu yakıcı sorulara cevap arayacağımız günler önümüzde. Batının insan hak ve hürriyet
lerini samimi olarak isteyenler ile dostluk
yapmayı; kendisini ne olarak adlandırırsa adlan
dırsın, aşırı gidenlerle yapılan dostluktan öne
alabilmeliyiz.Ancak böylelikle batıdaki muttakiler içinde gerçek bir umut ışığı olabiliriz. AB ile yürütülecek müzakereler bu
temasın en kapsamlı pratiği olacak dünya için.
Yani AB ile Türkiye ilişkisi sonucu ne olursa
olsun sıradan bir olay değil vesselam.
Yazan:bercenay Tarih: Ağu 12, 2007 | Reply
“ALLAH Baykal’a da akil fikir versin diyelim 🙂 ”
“Baykal, artık köşesine çekilip, anılarını yazmalıdır.”
Baykal’ın adını duydugumda artık tuylerim diken diken oluyor.aklıma Ecevit’in son zamanları geliyor.yolda yurumekten aciz,asansorle meclise gelen.acaba Baykal’da bu duruma gelene kadar siyaseti bırakmayacak mı?
bırakmayacak gibi gorunuyor.en kotusu solda, gelecekte ciddi ciddi lider problemi yasanacak ama bunu pek dusunen yok kanımca.Sarıgul ile bu is olmaz.sola saglam lider profili olan biri lazım.su an icin Baykal’ın yerini doldurabilecek tek isim Kemal Dervis,o da gelirse.gelmezse Baykal giderken sol diye bir sey kalmayacak.
Yazan:server samed Tarih: Ağu 13, 2007 | Reply
İkbal TUNA benim bu yazıdan anladığım kadarıyla Türkiye’de muhafakazar liberal(AKP) olarak adlandırılan bir kitlenin dünyaya her yönden(demokrasi, insan hakları, piyasa ekonomisi vb.) “bende varım” demesi. Fakat yinede bu icraatları dış ve iç basında sığlaştırılarak belirli kalıplara sokulması. Evet AKP halk ve dünya gözünde ılımlı, hoş görülü ve “dindar” bir parti olarak gözükmetedir.
Bence siz dış ve iç basının bu sağduyu ve ılımlılık politikası üzerinden bir takım faaliyetlere girdiklerini anlatmışsınız. Sizin de dediğiniz gibi “islami terör” yada “müslümanlar hiç bir şey yapamaz” anlayışı yıkılmaya başlanmıştır.
hatta çok güzel bir şekilde anlatmışsınız.
Fakat farklı farklı yorumlar var. Acaba onlar mı anlamamış yoksa ben mi yanlış anlamışım anlamadım.
Yazan:M. İkbal TUNA Tarih: Ağu 13, 2007 | Reply
sayın server samed,
sizinle mutabıkız
muhabbetle…
Yazan:Talha Can Tarih: Ağu 18, 2007 | Reply
Ha hah, valla ben buradan şunu anladım, kimsenin kimseyi yanlış anladığı yok, ben anlatamıyorum… Konu o hal aldı ki benim arkasında durduğum tezler bana karşı savunuluyor:) İyisimi ben bu konuyu iki boyutta kaleme alayım, tez zamanda:)
Bu arada konuyla ilgili Abdülhamit Bilici’nin bir yazısını tavsiye ederim:
http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/yazar.do?yazino=577465
Abdilhamit Bey’in son paragrafta “Birkaç haftada ne oldu da yabancı medya gerilim üretmede bizim medyanın bile önüne geçti? Yoksa kaliteli gazeteciler tatile çıktı da işler acemilere mi kaldı?” sorusuna cevap “Çünkü onlara göre Türkiye’nin istikrarı İslam’ın zaferi olup, Hıristiyanlığın sonunun gelmesi olacaktır.” olmaz herhalde değil mi? İşte benim demek istediğim bu kadar açık arkadaşlar:) Ama kararımı verdim bir yazı hazırlayacağım:)
Bu arada Sayın server:)
güldüğüme bakmayın, bu cevap asıl size:)Yani öyle şeylerle bana itiraz etmişsinizki neredeyse benim ağzımla konuşmuşsunuz. Ama benim değindiğim nokta bu değil, şu: liberal-muhafazkar orta sınıf Türkiye’de büyük bir hızla yayılmakta ve gelişmektedir. Bu kesimin özelliklerinden biri de AB üyeliği tarafı olmalarıdır. Eeee, Hristiyan Avrupa bizim için düşman ise nereye ya hu!
Son olarak dini siyasete karıştırmayın:)
Bir de alacağım yazıda iki bouy kullanacağım demiştim, ikinci husus olarak ön bilgi maksadıyla:
http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/yazar.do?yazino=550202
muhabbetle…
Yazan:özkan Tarih: Eki 23, 2007 | Reply
baykal kendini bu durumda öldürmeli.baykalın CHPye bir faydası yok.baykal biraz liberal düşün.baykal amca egoist olma.partine yararlı insan ol.ayrıcada DTP bircümlem var .işte bu :şehitler ölmez vatan bölünmez…kahrolsun PKK.
Yazan:ÖZKAN Tarih: Eki 23, 2007 | Reply
türkiyenin malezyaya benzemesini istemiyoruz.bu benzemenin sorumlusu Erdogan ve baykal ikilisidir.soracaksanız neden malezyaya dönüşünce sorunun cevabını gazetelerden okursunuz…
neyse bu arada şehitler ölmez vatan bölünmez.
PKKya lanet şehitlere rahmet.
özkan ZENGİN
devamı…
Yazan:öznur Tarih: Eki 23, 2007 | Reply
selam ben öznur pkkyalanet olsun onların topunu ateşe vuralım.verın benim elime tabanca ben topunu ateşe vurayım.yüregimde şehitlerin ölmesiyle üzgünüm.ben bu yürekle topunu ateşliyeyim ..sizide beklerim haydi türkiye.
Yazan:haydar Tarih: Kas 1, 2007 | Reply
“Müslüman ve demokrasiyi içine sindirmiş bir ülke olmamız nedense batıda bazı kişiler için rahatsızlık uyandırmaktadır.”diyorsunuz.
Bence batı, demokratikleşmeden rahatsız değil,bilakis memnun olmaktadır. Demokratikleşme adı altında müslümanları gerçek islami algılardan uzaklaştırdıkları için bilakis memnunuyet duyuyorlar.İslamın gücünün ancak pratik hayatta canlı bir şekilde tatbik edilmesine bağlı bulunduğunun çok iyi farkında bu adamlar.Bu hususta çok çalıştılar ve başarılı oldular.O’nu hayattan ve devletten uzaklaştırdıktan sonra onun boşluğunu -demokrasi,özgürlükler-gibi kendi imalatları olan fikirlerle ve bu fikre dayalı yönetim biçimleri ile doldurmayı başardılar.Öyle başarılı oldular ki,artık kendilerinin yerine uşakları,uşaklarının yerinede sıradan insanlara bu fikirleri koruma ve yaymayı benimsetebildiler.Tek hedef,tek kurtuluş reçetesi olarak batının dayattığı bu fikirler,maalesef islam toplumunu bir virüs gibi sardı ve kendi reçetesini, bu fikirler etrafında evirip çevirerek tahrif etmesine yol açtı.Bunun devamlılığı için islam toplumuna demokrasinin deşifre edilmemesi,islam ile çelişir olduğu sezdirilmemeliydi.Gerçekten çok iyi çalıştılar ve başardılar..
Allah, hayata ve olaylara aydın bir fikirle bakabilmeyi tüm müslümanlara nasip etsin.
Yazan:haydar Tarih: Kas 1, 2007 | Reply
“Müslüman ve demokrasiyi içine sindirmiş bir ülke olmamız nedense batıda bazı kişiler için rahatsızlık uyandırmaktadır.”diyorsunuz.
Bence batı, demokratikleşmeden rahatsız değil,bilakis memnun olmaktadır. Demokratikleşme adı altında müslümanları gerçek islami algılardan uzaklaştırdıkları için bilakis memnunuyet duyuyorlar.İslamın gücünün ancak pratik hayatta canlı bir şekilde tatbik edilmesine bağlı bulunduğunun çok iyi farkında bu adamlar.Bu hususta çok çalıştılar ve başarılı oldular.O’nu hayattan ve devletten uzaklaştırdıktan sonra onun boşluğunu -demokrasi,özgürlükler-gibi kendi imalatları olan fikirlerle ve bu fikre dayalı yönetim biçimleri ile doldurmayı başardılar.Öyle başarılı oldular ki,artık kendilerinin yerine uşakları,uşaklarının yerinede sıradan insanlara bu fikirleri koruma ve yaymayı benimsetebildiler.Tek hedef,tek kurtuluş reçetesi olarak batının dayattığı bu fikirler,maalesef islam toplumunu bir virüs gibi sardı ve kendi reçetesini, bu fikirler etrafında evirip çevirerek tahrif etmesine yol açtı.Bunun devamlılığı için islam toplumuna demokrasinin deşifre edilmemesi,islam ile çelişir olduğu sezdirilmemeliydi.Gerçekten çok iyi çalıştılar ve başardılar..
Allah, hayata ve olaylara aydın bir fikirle bakabilmeyi tüm müslümanlara nasip etsin.
Yazan:fuatogl Tarih: Kas 4, 2007 | Reply
Hmmm… söz sahipleri,politikacılar vs.vs Bunları bilmem ama, onun dışındaki insanlar Türkiyenin nispeten diğer müslüman ülkelere nazaran daha iyi bir seviyede olmasını “daha az müslüman” olmasına bağlar. Daha doğrusu köktenci olmamasına bağlar. Türkiye hakkındaki ikili sohbetlerde genelde “Türklerin dinler ile ilişkisi biraz bizimkisi gibi” şeklinde olduğu yorumlanır. Bunun genel kanı olduğunu iddia edebilirim. Kimseciklerin “müslümanlar demokratik patlama yapıyor” diye korktuğu filan yoktur. Hristiyanlık-müslümanlık şeklinde çok alakasız bir pencereden bakmıyorlar. Avrupa için konuşursak, hristiyanlığı ciddiye aldıkları da yoktur. Kuzeyden güneye, gün geçtikçe etkisi azalmaktadır. Noel eğlencesidir, paskalya dır vesairedir, confirmation olduk, hadi partiye dir. Ha birde gerizekalilari temsil eden marjinal sağ milliyetçi falan filan partileri vardır, aman müslümandır tukakadır şeklinde bakan. Sergilediğiniz bakış açısı dünyayı kapsamıyor, ancak bu geri zekalı sürülerini kapsıyor.
Kendisini dünyada demokrasinin ve özgürlüklerin merkezi olarak gösteren batı, Türkiye’nin temel hak ve özgürlükler alanında elde ettiği başarının sadece İslam dünyasında değil dünyaca takdir edilmesinden ve örnek alınmasından elbetteki rahatsızlık duyacaktır. Çünkü onlara göre Türkiye’nin istikrarı İslam’ın zaferi olup, Hıristiyanlığın sonunun gelmesi olacaktır. Türkiye’deki huzurdan huzursuz olan Batı istikrardan canı yandığı için her türlü kozu kullanmaktadır.
Bunlara gerçekten inanıyormusunuz? İstikrardan canı yanan batı!? Hristiyanlık-müslümanlık ikileminin bu dünyayı resmettiğine inanıyormusunuz cidden? Dediğim gibi, kimsenin islami bir zafer görüp korktuğu filan yoktur. Vallahi billahi yoktur 🙂
Dünyayı “Türkiyedeki huzurdan huzursuz olan” olarak algılamak gerçekci de değil, sağlıklı hiç değil. Hem ne huzuru varmış bizde?
Ayrıca Türkiyede pek şahlanmış göz kamaştırıcı bir demokrasi görülmemektedir. Var olan gelişmelerin hangi dinamiklerle ilerlediği açıktır. Kendimizi kandırmayalım. Genç nüfus? Eğitimsiz, eğitim alanın da doğru düzgün eğitim alamadığı, işsiz, her türlü neo-crappy akıma malzeme olmaya yatkın gençlik mi? Sokaklarda başı boş dolaşan genç yığınlar bizim plansızlığımızdan başka birşey değildir. Büyük bir dinamik de söz konusu değildir.
Türkiye’de eğer bir ilerleme varsa, demokratik ve hukuksal alanda adımlar atılmışsa yada ekonomik birtakım gelişmelere imza atılmışsa büyük bir tehdit vücuda gelmektedir. Bu ise: “İSLAMİ TEHDİTTİR.”
Kimsenin böyle bir tehdit gördüğü yoktur. Tam tersine Türkiyenin daha demokratik bir ülke olması ezici bir çoğunluk tarafından memnuniyetle karşılanacaktır. Türkiyedeki sınırlı demokratik gelişmeleri AB ye girme taktikleri olarak görüp Türkiyeye negatif bakan insanların “İslami Tehdit” gördüklerini zannetmeyin. Onlar islamı değil, ceplerinden çıkan vergi paralarını düşünmektedir. Polonya vs. gibi ülkelerden dilleri yandığı için yoğurdu üfleyerek yemek istiyorlar, islami bir şahlanışdan korktukları için değil. Kültür mültür demelerine bakmayın. Yabancı işçi akını,kaçak çalışma, sokak çeteleri, organize suç vs. den korkuyorlar (polonya,romanya vs. çok ciddi anlamda suç istatistiklerini arttırmıştır). Yoksa Türkiye kişi başı gelirde kabul edilebilir noktada olsa üç beş geri zekalı sürüsünü temsil eden politikacı dışında kimse din den dolayı karşı çıkmaz. Avrupanın içersindeki “islam” ise islam bağlamında değil, köktencilik olarak tehditir. Topluluk önüne çıkıp karınızı dövün diyen zihniyetten başka hangi biçimde tehdit hissedecek? Youtube a bir bakın yabancılar İslamı ne olarak görüyorlar. Nasıl arama yapmanız gerektiğini kendiniz tahmin edebilirsiniz.
Ki Türkiyede, sermayenin terbiyesi altına giren oligarşik iktidar ilişkilerini herhangi bir şekilde islamla bağdaştırmak da pek gerçekci değil. Biz iliklerimize kadar tecrübe ettiğimiz şeyi bile anlayamıyorsak… Neyse, bizim sorunumuz bizdedir…sorun heryerde apaçık kendini gösteriyor, haberlerde gazetelerde ,eğitim sistemimizde, iki kelam etmeye çalışan gençlerimizde, askerin politikacının ettiği lafta… O kadar çok ki, tüm bunların içinde yaşadığımızdan göremiyoruz ayırt edemiyoruz. Ayırt etmeye yarayacak referanslar kaybolmuş bu kadar çarpıklık içinde, herşey normal geliyor, alışmışız.
Dünyada müslümanların bazı kesimler tarafından terörist ilan edildiğini kim inkar edebilir?
Dünyayı “tüm müslümanları” terörist görenler ,faşist ırkçı aşırı-sağcı vs demeye gerek yok, geri-zekalılardır. Bunlar her konuda heryerde maalesef var. Birde daha büyük bir kesim varki müslümanlığın, yada koyu müslümanlığın şiddete eğilimli olduğunu, ilkel olduğunu düşünüyor. Yukarıda “Bizim gibi inanan müslüman” demiştim, bu ayrımı yapabilen çok sayıda insan var, ve kendi dinlerini de ilkel görürler zaten.
Şimdi bunun içinde pek sızlanıp ağlamaya hakkımız yok. Pıtır pıtır avrupanın birçok yerinde bomba hevesli gençler çıkıyor, topluma açık konuşmalarda açıkca cihat vs. sloganları atılıyor. Adamlar açık açık söylerken, kitlesel olarak cihat çağrısı yaparken bu şekilde şikayet etmenin anlamı var mı?
Bildiğim için danimarkadan örnek vereyim, kadın sığınma evlerinin 90%ı şiddetten kaçan yabancı kadınlardır, zoraki evlilikler vs.vs ve maarifetmiş gibi bu tarz şeyleri toplum önünde açık açık destekleyen imamlar gibi sözde temsilciler. Bunlar o kadar geri zekalı ki ellerini ovuşturarak bekleyen aşırı sağ medyalara açıklama yapabilmektedir (bilerek yapıyorlar). Hapishanelerin neredeyse 60-70% yabancılar tarafından işgal edilir, çoğunluğuda müslümanlardır. Aşağı yukarı her yıl bir kadın ölür akıl almaz bir nedenden dolayı. Sokak ortasında kurşuna dizilir istediği kişi ile evlendiği için, yada babası tarafından limanda boğularak öldürülür yabancı sevgilisi olduğu için vs.vs. Ve oralarda sizin gibi arada yakınan insanlardan pek ses çıkmaz, herhangi birşey yapılmaz 3-5 göstermelik şey dışında. Bizim Diyanet gibileri ise oralarda “kültürünüzü koruyun, islam ahlakı” vs.vs broşürler kitapçıklar dağıtmaktadır verglerimizle. Herhangi bir soruna değinmek yok, aynı tas aynı hamam. Bu şeylere ciddi anlamda kafa yorulmuyor, o yüzden şikayet etmenin hiçbir anlamı yok. Bunları görmek lazım ağlayıp sızlamadan önce.
Yazan:fuatogl Tarih: Kas 4, 2007 | Reply
Haydar bey, ironi mi yapıyorsunuz, ciddimisiniz anlayamadım 🙂 Normalde yazdıklarınızla hiç uyumlu bir mantık değil. Herhalde biraz yorgunluk filan vardı yazarken 🙂
Yazan:A.haydar Tarih: Kas 8, 2007 | Reply
Çok ciddiyim Fuat bey…Demokrasinin Batılı emperyalistlerce İslami bir uyanışın engellenmesi için islami beldelere ithal edilmesinden bahsediyorum aslında.Tamamen bize yabancı ve akidemizle çelişen bir yönetim şekli olduğunu beyan etmeye çalışıyorum.
“Bu, demokrasiye inanan gayri müslimlere değil,demokrasiye bağlanan müslümanlara bir uyarıdır.”Zira demokrasi islam ile çelişmekte ve müslümanların O’na bağlanması, iman ettikleri Rablerince yasaklanmaktadır.
“Ey iman edenler ! Allah’a itaat edin. Resule ve sizden olan emir (yönetim) sahiplerine de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz, onu Allah’a ve Resul’e götürün. Allah’a ve Ahiret’e iman ediyorsanız, bu hem hayırlı hem de netice bakımından daha iyidir. Sana indirilene ve senden önce indirilene inandıklarını ileri sürenleri görmedin mi? Zira tağutla (Allah’ın şeriatı dışındaki hükümlerle) muhakeme olmak istiyorlar. Halbuki onu inkâr etmeleriyle emr olunmuşlardı. şeytan ise onları büsbütün saptırmak istiyor. Onlara; Allah’ın indirdiğine ve Resul’e (yani İslâm şeriatı’na) gelin, denildiği zaman münafıkların senden iyice uzaklaştıklarını görürsün. (Nisa : 59,60,61)
Mâide 50
(Medenî 112) Yoksa cahiliyye hükmünü mü arıyorlar? kesinlikle bilen bir toplum için Allah’tan daha güzel hüküm veren kim olabilir?
En’âm 116
(Mekkî 55) ” Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan, seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Onlar zandan başka bir şeye tabi olmaz, yalandan başka söz de söylemezler. ”
Bu ve bunun gibi onlarca ayet müslümanlara ancak Allah’ın hükümlerine tabi olmayı emretmektedir.Bazı kardeşlerimizin anladığı gibi demokrasi salt seçimden ibaret değil,kapitalist ideolojinin benimsediği bir yönetim biçimidir.Kapitalist ideolojinin üzerine kurulduğu fikir ise dini hayattan ve devletten ayırma akidesine(laiklik) dayanır.
Bu nedenle demokrasiyi almak veya uygulamak veya ona çağırmak, müslümanlara kesinlikle haramdır.
Yazan:fuatogl Tarih: Kas 8, 2007 | Reply
Sanırım diğer Haydar beyle karıştırmışım sizi.
Hmm.. kapitalizmin böyle bir tanımını görmemiştim daha önce 🙂 Kapitalizm sanırım asıl karakterini özel mülkiyetten – üretim ilişkilerinden alıyor. Neyse, sonuçta kapitalizme karşısınız.
Sizin örnerdiğiniz ekonomik model nedir peki? Ülkücülerde kapitalizme küfür eder ama hepside ağdalı gerdanlı kapitalisttir. Öyle birşey mi, yoksa alternatifiniz var mı?
Yazan:A.haydar Tarih: Kas 9, 2007 | Reply
Fuat bey,bu kapitalizmin kapsamlı bir tanımı değil aslında.İfadedende anlaşılacağı gibi kapitalist ideolojinin hangi köklü fikre dayandığını beyan ettim.Zira her ideoloji köklü bir düşünceye dayanmalıdır ki ideoloji vasfını kazanabilsin.
Kapitalizm,Ortaçağ avrupasında kralların din adamları ile birlikte (sözde)Allah adına insanları sömürmelerine karşı, zamanın düşünürlerinin, toplumsal bir patlamayla neticelenecek fikri mücadelelerinin doğurduğu bir yönetim bicimidir.Bu düşünürler iki fikir etrafında toplanıyorlardı.Bunlardan bir grup dini zımnen(Tanrı vardır,ama devlette ve hayatta yasalar tanrının emirlerinden alınamaz) kabul ederken,diğer bir grup ta hem dini hemde hayattaki varlığını inkar etmişlerdir.İşte bu birinci fikir (laiklik) bu fikirle tanzim edilen yönetim şeklini(kapitalizm) beslerken,diğer fikir de sosyalist ideolojinin dayanağı olmuştur.
Bu konuyla ilgili ayrıntılı bilgi edinmek isterseniz yardımcı olmaya çalışırım.
Alternatifiniz nedir diyorsunuz.Fıtrata uygun, kalbe güven veren,aklı tatmin eden İslami nizamdan başka alternatifim yok.
saygılar.
Yazan:fuatogl Tarih: Kas 9, 2007 | Reply
Buda sanırım yine kapitalizm. Laiklik olmadan da kapitalist olunabilir.
Yazan:A.haydar Tarih: Kas 12, 2007 | Reply
Yanlış…
Kapitalizm,ferdi yüceltirken toplumu ezer;kominizm,toplumu(kamuyu-devleti) yüceltirken ferdi ezer.
İslam,ferde bakarken toplumu,topluma bakarken ferdi koruyan,biri için diğerini ezmeyen mükemmel bir denge nizamıdır.Hem kapitalizmden hem de sosyalizmden tamamen farklı,kendine özgü bir düzendir.
İslamda,kapitalizmdeki gibi sınırsız mülk edinme özgürlüğü olmadığı gibi,kominizmdeki gibi mülkiyet içgüdüsünü bastıran bir yönetim anlayışı da yoktur.İslamda,ferdin mülkiyetinde olabilecek ve asla ferdin mülkiyetine verilmeyip devlet mülkiyetinde olması gereken konular bellidir.Kapitalizmde, üretimin azami ölçüde artırılması temel alınırken,İslam servetlerin dağıtımını esas alır.Neyin nereye dağıtılacağıda Şari tarafından net bir şekilde ortaya konmuştur.
Müslümanlar;gerçektende ellerinin altında büyük bir servet olduğu halde,hergün kitaplarını huşu ile okuyupdurdukları halde maalesef bunun farkına varamayıp,başka kapılarda hal çareleri aramaktadırlar.
İslam,komple ve mükemmel bir hayat nizamıdır.Kıyamete kadar da öyle kalacaktır.Pratik hayatta tatbik edilmediği sürecede duvarlarda asılı kalacak,O’nu ezberleyip,tekrar edip durmanın bu ümmete kalkınma yolunda hiç bir faydası dokunamayacaktır.
İslam,tek doğru hayat nizamdır.Ondan başka bir yol arayan,hem bu dünyada hemde ahirette asla zilletten kurtulamayacaktır.
Yazan:A.haydar Tarih: Kas 12, 2007 | Reply
-Laiklik olmadan da kapitalist olunabilir.-diyorsunuz
Doğru olabilir,Ama hem Laik-kapitalist hemde müslüman asla olunamaz…
Yazan:fuatogl Tarih: Kas 12, 2007 | Reply
Haydar bey, çok uzatmak istemiyorum. Ama bence sıradan bir sözlüğe başvurun kapitalizm için. Toplumu ezer bireyi yükseltir gibi bir tanım olmaz kapitalizm için. Yüzyılı aşkın bir süredir incelenmiş birşeyi bu kadar basit ingirgemeniz ilginç doğrusu. Kapitalizmin özü bellidir, söyledikleriniz de buna alternatif değil. Adını değiştirmek sadece.
komünizm tanımınızda aynı şekilde pek doğru değil. REEL-sosyalizm devlet/bürokrasi karşısında bireyi ezmiştir. Fakat komünist teorinin orjinal çıkış noktası tamda bunun zıddı idi.
Olunuyor yahu, ben gördüm şahsen, demokratı da var.. hatta politikleşmiş-askeri-savaş-stratejisi diyen Mahir Çayancı müslüman bile var, “delikanlı adamdı, tek kusuru allahsız olmasıydı” filan denirdi 😀
Yazan:A.haydar Tarih: Kas 13, 2007 | Reply
Kapitalizm,içerisinde yaşadığınız dünyada-şu an için- tek hakim ideolojidir Fuat bey.Kanlı canlı bu sistem içinde yaşadığınız halde çoğunluğu mahrum bırakıp,bir avuç elitin akıl almaz bolluk içerisinde olduğunu görememişseniz başka söze gerek yok bence.Hakimiyetin sermayede olduğu,tek değer ölçüsünün menfaat olduğu bu sistemi anlamak için sözlükleri karıştırmamıza gerek yok,zira bir kelimenin kapsadığı şeyi, ıstılahi anlamını es geçerek sadece kelime anlamından öğrenmeye kalkarsak hata ederiz diye düşünüyorum.Yinede öneriniz için teşekkür ederim.Bence herkes inandığı gibi yaşamalı,inancı ile yaşam biçimi ve mefhumları biribiriyle çelişmemelidir.Burada kısaca değinmeye çalıştığım konu,müslüman olduğu iddiasında olan kardeşlerimize inandıkları dini ıskalayarak,belki görmezden gelerek bir takım yabancı menşeili fikirlere balıklamasına atlamamaları,enine boyuna düşünmeleri ve ondan sonra savunacaklarsa varmış oldukları fikri savunmalarını tavsiye babındadır.Yoksa bu islamın dışındaki hayat görüşlerini gerçekten benimsemiş,bu görüşler çerçevesinde mefhumlara sahip ve bu mefhumların, eyilimlerini belirlediği insanlara bir diyeceğim yok.Doğal olanıda bu.Doğal olmayanı,müslümanların iman ettik demelerine rağmen dinlerine taban tabana zıt fikirlere sarılmalarıdır.Eğer islamın dışında olduğunu hatırlatmaya çalıştığım bu fikirlere yürekten inanan biri iseniz beni ciddiye almanızı beklemem zaten.Yukarıda sözünü ettiğiniz demokrat müslümanlaradır tavsiyelerim,başkası üstüne almasın…
Saygılar
Yazan:barış Tarih: Mar 5, 2008 | Reply
EDITOR: BARIS BEY, YORUMUNUZUN ICERIGI BIZE ULASMADI.