Dağlara, Ormanlara, Doğaya Doğru Yol Aldık…
By Bahar Pinar on Ağu 18, 2007 in Makale
Sıcaklardan bunaldınız, üşümeyi özlediniz. Şehir kalabalığı ve uğultusu da üzerinize üzerinize gelmeye başladı. Biraz doğaya yaklaşmak, şehirden uzaklaşmak belki sizi sakinleştirebilir. Peki seçenekler neler derseniz, buyurun: Profesyonel yardım almadan, serbest çağrışım ve doğaçlama olarak yaptığımız Batı Karadeniz gezimizden kısa notlarım. Biz sakileştik, kendimize geldik. Darısı başınıza…
1- Sünnet Gölü (Bolu-Göynük)
Sıcak şehirden yola çıkarak rotamızı Sünnet Gölü’ne doğru çevirdiğimizde, bizi önce serin bir rüzgâr, sonra da iri taneli yağmur karşıladı. O anda Bolu’nun dağ gölüne yaklaştığımızı ve 1000 küsür metre yükseklikte olduğumuz anladık. Açıkçası üşümeyi özlediğimiz için hiç şikâyetçi olmadık. 2 aydır oraya bile hiç yağmur yağmadığı için yağmura sevindik hatta. Yağmur yarım saat sonra dindi. Ardından gelen tertemiz bir toprak kokusu ve dingin bir serinlikti. Yemeklerimizi yedikten sonra yürüyüşe çıktık. Gölün etrafında 4,5 km lik bir yürüyüş parkuru var. Yürürken bizim ayak sesimizden başka ses olmadığını fark ettik birden. Evet sonunda şehrin uğultusundan uzak bir yer bulmuştuk.
Sünnet Gölü İstanbul’a 290, Ankara’ya 280, Abant’a 55, Bolu’ya 85, Mudurnu’ya 28, Göynük’e ise sadece 20 km uzaklıkta. Burada konaklanacak tek bir yer var: Mudurnu Doğal Yaşam Oteli. Eskiden Orman Bakanlığı’nın dinlenme tesisi imiş. Şimdi otel olarak işletiliyor. 125 kişilk bir otel. Yemek kalitesi iyi, odaların konforunda sorun yok. Ama tabii ki 5 yıldızlık açık büfe tatil köylerindeki konforun abartıldığı ortamları, müsrifliği teşvik eden sofraları beklemeyin. Beklentiniz makul şartlar ve sofralara ek olarak sessizlik içinde doğanın sesini dinlemek, yürüyüş yapmak, gölün yanındaki piknik masalarında kitabınızı okumak ya da sohbet etmek ise Sünnet Gölü doğru adres.
İrtibat : http://www.sunnetgolu.com/Irtibat.asp
Ulaşım: http://www.sunnetgolu.com/Ulasim.asp
Ayrıca Tem Otoyolu Akyazı sapağından ulaşılabiliyor, Abant Gölü üzerinden Abant Gölü ve Mudurnu takip edilerek de ulaşım mümkün.
İpuçları: Tesiste Turkcell dışında cep telefonu çekmiyor ve ADLS hattı bulunmuyor. Rezervasyondaki hattı kullanarak kısa süreli kullanımlara otel görevlileri izin veriyor. Mudurnu ve Göynük Sünnet Gölü’ne çok yakın. Giderken ya da ayrılırken kısa süreli uğranılabilir. Sivil mimari açısından Mudurnu ve Göynük’ün Safranbolu gibi havası var. Henüz o derece açık hava müzesine dönüşmemişler ama kesinlikle gidip görmeye değer. Fatih Sultan Mehmet’in hocası Akşemseddin’in türbesi de Göynük’te. Göynük’e Türbeler Diyarı da denirmiş. Yani ziyaret edilebilecek başka türbeler de mevcut. Mudurnu’nun eski camileri de ilgiyi hak ediyor.
2- Bolu – Seben Yaylaları – Karacasu – Gölcük Piknik Alanı
Bolu şehrini küçük bir şehir diye düşünürdüm ama gez gez bitiremedik. Allah bu şehire karşı eli açık davranmış. Sünnet Gölü sonrası Seben Yaylarına yol aldık. Yaylanı havası, evleri, Türkiye’nin İsviçre görüntülü Köroğlu Dağları’ndan Bolu’ya iniş insana nerede olduğunu unutturuyor. Dışarısı bayağı serin, hava tertemiz. Bolu’ya inerken ağaçlar göğe alabildiğine uzanmış. Allah bu ormanları insanların gazabından korusun diye dua etmemek elde değil. Bolu şehir merkezine yaklaşırken Karacasu diye bir ilçe var. Merkeze 7 km uzaklıkta. Eğer bir yerin adında su kelimesi geçiyorsa orada kaplıca olması muhtemel. Burada da var tabii ki. Şehir merkezine çok uzak olmamasına rağmen, Karacasu’da dağ havası alma imkanı var. Oteller kaplıcadan yararlanma imkanı da sunuyorlar. Yine şehirlerin uğultusundan uzaktasınız, yine sessizlik, yine huzur…
Bolu Merkez’den 15 km uzaklıkta, asfalt yoldan ulaşılan Gölcük Piknik Alanı’nı görmeden Bolu’dan ayrılmak kesinlikle kayıp olur. Burada göl yapay olarak yapılmış. Gölün çevresi sık çam ormanı ile kaplı. Denizden yükseklik 950 metre. Muhteşem bir görüntüsü var. Nereden baksanız kartpostal gibi. Konaklama imkanı yok, piknik yapabilirsiniz. Piknik masaları yeterli sayıda. Piknik yapmak istemezseniz, kır gazinosunda yemek de yiyebilirsiniz. Gölün etrafında düzgün yürüyüş parkuru var. Yürüyüş gerçekten keyifli.
Kalınabilecek yerler:
www.bolutermalotel.com
Mekan Pansiyon 0 374 262 83 04
Yıldız Otel 0 374 262 96 40
Küçük Kaplıca 0 374 262 85 78
Ulaşım: Bolu şehir merkezinden Gölcük, Karacasu tabelalarını takip ederek ulaşılabilir.
İpuçları: Gölcük Gölü için tırmanmaya başlamadan evvel kaplıcalar mevcut. Otelde kalınıp bir bütün gün piknik alanında vakit geçirebilirsiniz. Piknik alanında kullanma suyu tuvalet mevcut.
3- Ilgaz
Ilgaz dendiğinde hepimizin aklına aynı şarkı geliyor değil mi? 🙂 “Ilgaz Anadolu’nun sen yüce bir dağısın…” Cahilliğimi bağışlayın, bu şarkı yüzünden Ilgaz’ı yekpare bir dağ olarak düşünüyordum. 🙁 Halbuki Ilgaz sıradağmış. Bir sıra dağı ve tepeyi kapsıyormuş Ilgaz ismi. Yalnız yücelik sıfatı yine de çok yerinde. Ilgaz Milli Parkı’nda çıkabildiğimiz en yüksek yerine çıktık. İnsan uçsuz bucaksız bir orman denizini seyrediyor gibi hissediyor kendini. Yumuşak, yeşil tepeler sanki orman denizinin dalgalandığı hissini veriyor. Yüzünüze tertemiz çam kokulu bir rüzgar çarpıyor. Her çiçeğin üzerinde bir arı. Kuşlar sesleri de cabası. Ve muhteşem bir sessizlik.
Ilgaz’ın karaçam, sarıçam, köknar hakim ağaç türlerinden meydana gelen bitki örtüsü var. Kışın kayak imkanı da var ama biz sıcaklardan kaçmak için yaz günü Ilgaz’a gittiğimiz için pistlerde kaymak yerine yürüdük. 🙂 Tabii ki pistler dışında yürüyüş yapacak, bisiklet sürecek yollar var. Ilgaz, Batı Karedeniz Bölgesinde, Çankırı ve Kastamonu İl sınırları içerisinde yer almakta. Ankara’ya 210, İstanbul’a 460, Kastamonu’ya 40 km uzaklıkta.
Kalınabilecek yerler:
http://www.dagbasi.com/
http://www.ilgaz.com.tr/
http://www.ilgazmountainresort.com/
Örsem (0366 239 10 61 / 0366 239 10 21)
Tarım bakanlığı tesisleri (0366 239 10 55 / 0505 295 50 51)
Ulaşım: İstanbul-Ankara TEM otoyolundan Gerede sapağında çıkıp Çerkeş, Samsun istikametine doğru yol almak gerekiyor. Yaklaşık 100 km sonra Ilgaz sapağından saptıktan sonra yarım saatlik bir yolculukla Ilgaz Dağları Milli Parkı’na ulaşabilirsiniz.
Ankara yönünden gelecekler için Gerede’ye gelip Çerkeş yönüne sapılabilir. Ankara yönünden gelenler için diğer bir alternatif ise Akyurt Çankırı üzerinden gitmek. İki alternatif yol da güzel sürüş keyifli.
İpuçları: Ilgaz Milli Parkı içerisinde yemek yenecek yer yok. Ilgaz Dağları’na tırmanırken sol taraftaki tesis son yemek yenecek yer. Tek seçenek oteller var. Tesislerde hafta sonu yer sıkıntısı olacağı için rezervasyon şart. Hafta içi olursa pazarlık yapmanızı tavsiye ederim. Etrafta çok sayıda arı var. Dolayısıyla uzun kollu giysiler ya da hanımlar için şal vb. koruyucular işe yarayacaktır.
4- Kastamonu-Pınarbaşı
Kastamonu ve Küre Dağları Milli Parkı içindeki Kastamonu’nun Pınarbaşı ilçesi için “vahşi batı” diyorlar ki hiç de haksız sayılmazlar. Dünyanın 2. büyük kanyonu olan Valla Kanyonu burada. Sadece bu kanyon için bile olsa, bu adı hak ediyor Pınarbaşı. Sakinlik ve huzur hissi veren Sünnet Gölü ve Ilgaz sonrası, burası enerji ve hareket anlamına geliyor. Kanyon’un tepesine gitmek için yarım saatten fazla yürüyüş gerekiyor. Neredeyse balta girmemiş orman içinde yarım saat yürüyorsunuz. Bazen ağaçlardan gökyüzü görünmüyor. Oradan nehir kenarına inmek ise biraz daha maceraperest olmayı gerektiriyor. Valla Kanyonu dışında görülmesi gereken yerler ise Ilıca Şelalesi, Ilgarını Mağarası, Horma ve Çatak Kanyonu. Daha hareketli bir doğa tatili isteyenler için uygun bir seçim. Bozulmamış doğası, eski tip köy evleri ve yöresel kıyafetlerle dolaşan yöre kadınlarının giysileri görülmeye değer. Kıyafetler yemyeşil doğanın içinde capcanlı renkleri ile çok güzel ve değişik görünüyorlar.
Kalınacak yerler:
http://www.pinarbasim.com
www.parkilica.com
Pınarbaşı içindeki Belediye Tesisleri
Ulaşım:
İstanbul Ankara TEM Otoyolu’ndan Gerede sapağında ayrılıp Çerkeş Samsun yoluna giriyorsunuz. Sonra Karabük yol ayrımında Karabük tarafına devam edilip Kastamonu istikametine sapmadan Bartın yoluna devam edilerek Pınarbaşı sapağına ulaşıyor, oradan da Eflani üzerinden Pınarbaşı’na ulaşıyorsunuz..Ana yollar güzel, sürüş keyifli. Pınarbaşı sapağından sonra yol dikkat istiyor.
İpuçları:
Pınarbaşı bölgesi ve Küre dağları Milli Parkı çaba ve güç isteyen gezi alanları. Havanın kararmasına yakın doğada kalınmamalı. Rehber edinilmesi gezinin selameti açısından iyi olacaktır. Sıcak ve samimi sohbeti ile bize yöre hakkında bilgi veren yerel rehber Erol Bey’in telefonu:0544 8057226. Kalınacak yerler dolu olabiliyor, rezervasyon yapmadan gitmemeniz tavsiye edilir.
5- Amasra
Dağlar, orman, ağaç, yeşil güzel ama denizden de fazla uzaklaşmayalım derseniz, o zaman Amasra’ya çevirelim yönümüzü. Dönemeçli yollardan kıvrıla kıvrıla Amasra’ya yaklaştık. Buraya Karadeniz’in incisi denirmiş. Tabii bir de Fatih Sultan Mehmet’in Amasra için söylediği ve tahminim herkesin bildiği söz var: “Lala, Lala, Çeşm-i Cihan bu mu ola?” Çeşm-i cihan dünyanın gözbebeği demek imiş. Açıkçası Amasra bu övgüleri hak edecek kadar etkileyici, büyüleyici. İlk karşılaşmada insanı yakalıyor, sarıyor. Yemyeşil tepelerle çevrili. Deniz deseniz puslu, sisli dans ediyor. Karadeniz’in ismine hiç uymamacasına tatlı bir mavilikten gözünüzü alamıyorsunuz. Gün batımının seyrine de doyum olmuyor. Kah güneşte ısınmak, kah denizi izlerken ürpermek mümkün. Öylesine tatlı, hoş bir havası var ki Amasra’nın, itiraf ediyorum oradan ayrılırken zorlandım. Üstelik onca sessiz, insansız ortamdan sonra bana biraz kalabalık ve gürültülü gelmesine rağmen.
Burada denize girmek, şehir merkezinde dolaşmak, yürüyüş yapmak mümkün. Aslında tarihi, tarihi eserleri, doğal güzelliklerinin hepsini anlatmaya başlasak yazı iyice uzar. Klasik olacak ama ne kadar anlatsam da tam olarak anlatmış olamam. En iyisi siz vakit ayırıp gidin. Bu arada Amasra’nın 5000 yıllık tarihi olduğunu da söylemiş olayım.
Kalınacak yerler:
http://www.kirazlarotel.net
Kuşkayası Pansiyon:0378 315 25 76
Ulaşım:
İstanbul Ankara TEM otoyoludan Gerede sapağında ayrılıp Çerkeş Samsun yoluna saptıktan sonra Karabük yol ayrımında Karabük tarafına devam edilip Karabük-Bartın-Amasra yolu ile ulaşılabilir.
İpuçları:
Kalınacak çok sayıda tesis mevcut. Sahildeki çay bahçelerinde günbatımı inanılmaz. Halk plajında denize girilebilir. Yakın çevrede İnkumu ve Çakraz gibi denize girilebilecek alternatif yerler de mevcut.
6- Safranbolu
Amasra’ya giderken ya da oradan dönerken Safranbolu’ya uğramadan olmaz. Safranbolu doğa tatili olarak değil de kültür turu olarak düşünülmeli. Göynük ve Mudurnu gibi. Eski zamandan bugüne kadar bozulmadan gelmiş bulunan Safranbolu görüntüsü gerçekten etkileyici. Kent müzesini dikkatlice gezerseniz zamanda yolculuğa çıkmış gibi oluyorsunuz. Bölgenin hem dünden bugüne yaşantısı hakkında, hem de geçim kaynakları olan safran, yemeni, bakır, ahşap ve demircilik hakkında bilgiler ediniyorsunuz. Aynı şekilde restore edilmiş, müze haline getirilmiş evleri gezerken de eski zamandaki insanların yaşantısına dahil oluyorsunuz. Geleneksel evlerde, gayet insani, herkesin özel hayatına ve haklarına riayet edilmiş kalabalık aile yaşantısının, ev planının izlerini sürmek ilginç ve düşündürücü. Bu insanı, sıcak ve samimi yaşantıyı nasıl kurabilmişler, koruyabilmişler diye düşünüyor insan. Açıkçası bu sorunun cevabının Safranbolu’nun canlı ve hareketli ekonomik yaşantısında gizli olduğunu düşündüm. Yazlık ve kışlık evlerin varlığı, kalabalık aileyi barındıracak geniş evler, ailenin beraber zaman geçireceği geniş avlular, geçim kaynaklarının çeşitliliği, Safranbolu’nun geçiş noktası olması bu düşüncemi destekler nitelikte. Safranbolu’da geçmişe yolculuk yaparken bugünü düşünemeden edemiyor insan. Bugün, bir çok sosyal ve toplumsal sorunumuzun altında ekonomik sebepler olmalı diye bir sonuca varmadan da edemiyor. Bu toplumsal çıkarımları bir yana bırakıp, tatilin uçarı ruh haline geri dönersek, her yeri göreyim derseniz, bir gün gezmek için yeterli değil.
Kalınacak yer:Bölgede kalınabilecek çok sayıda pansiyon ve otel mevcut.
Ulaşım: İstanbul Ankara TEM otoyoludan Gerede sapağında ayrılıp Çerkeş Samsun yoluna saptıktan sonra Karabük yol ayrımında Karabük tarafına devam edilip Karabük geçildikten sonra Safranbolu’ya ulaşılıyor.
İpuçları: Bölgede çok sayıda hoş kafe mevcut. Özellikle öğle saatleri güneş saatli kafede bir şeyler okuyarak geçirilebilir. Burada bölgede üretilen Bağlar gazozu tadabilirsiniz. Laf boğazdan açılmışken tarihi simit fırınından simit alabilir, Safranbolu lokumunu deneyebilirsiniz.
Cennet vatandan manzaralar işte böyle. Gideceklere şimdiden iyi yolculuklar ve iyi gezmeler diliyorum. Akşamları serin oluyor. Yaz tatili diye düşünerek bir şort, bir tişörtle ya da bir elbise ile günü geçiremeyebilirsiniz. Yanınıza hırka, sıcak tutacak bir kaç kıyafet, kapalı ayakkabı almayı unutmayın. İyi eğlenceler… 🙂
Sitemizde siyasetten tarihe, kadın haklarından felsefeye, sanattan bilime kadar bir çok konudan bahsediyoruz. Ama zaman zaman da kendimizden söz ediyoruz. Derin Düşünce nedir? Sitenin geçmişi, geleceği, ortak projeler, yazar olmak isteyenlere öneriler, okunma istatistikleri… Derin Düşünce’nin bir kimliği, tarihi ve kendine has “yaşam” tarzı var. Eğer aramıza yeni katıldıysanız bu kitap “yöre halkına” kaynaşmanızı kolaylaştıracaktır
Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirebilirsiniz.
Maymunist imanla nereye kadar?
Evrim ve Big Bang gibi konular genellikle sağlıklı biçimde tartışılmaz. İdeoloji ve inançlar, felsefî tercihler bilim-SELLİK maskesiyle çıkar karşımıza. Özellikle evrim tartışmaları “filanca solucanın bölünmesi” veya falanca Amerikalı biyoloji uzmanının deneyleri etrafında döner ve bir türlü maskeler inmez. Madde ve o Madde’ye yüklenen Mânâ maskelenir… Oysa perde arkasında tartışılan başkadır. İnsan’a, Hayat’a dair temel kavramlardır. Sadece et ve kemikten mi ibaretiz? Yokluktan gelen ve ölümle yokluğa giden, çok zeki de olsa SADECE VE SADECE bir maymun türü müdür insan? BİLİM DIŞINDA bir insanlık yoksa Aşk yoksa, Sanat yoksa, Güzellik yoksa ve Adalet yoksa Hayat‘ın anlamı nedir? Aşık olmak hormonal bir abartıysa, iyilik enayilikse, neden birbirimizin gırtlağına sarılmıyoruz ekmeğini almak için? Neden bir çocuğa tecavüz edilmesi midemizi bulandırıyor ve neden fakir bir insana yardım etmek istiyoruz? Taj Mahal’in, Ayasofya’nın, Notre Dame de Paris’nin değeri bir arı kovanı veya termit yuvasına eşdeğer ise, Mesnevî boşuna yazıldı ise neden Hitler’i lanetliyoruz ve neden Filistin’de can veren bebeklere üzülüyoruz? Maymun olmanın (veya kendini öyle sanmanın) BİLİM DIŞINDA, psikolojik, siyasî, ahlâkî, hukukî öyle ağır sonuçları var ki… Evrim senaryosunu kabul etmenin etik ve siyasî neticeleri ve evrimciliğin etimolojik değeri … Derin Düşünce’nin yorumcuları tarafından konuşuldu. Biz de bu sebeple söz konusu iki tartışmayı 116 sayfalık bu kitapta topladık. Buradan indirebilirsiniz.
11 Yorum
Yazan:blue Tarih: Ağu 18, 2007 | Reply
Yoğun siyaset gündeminde zihinlerimizi bol oksijenli yerlere götürdüğünüz için teşekkürler. 30 Ağustos Perşembe gününe geliyor. Cumayla birleştirip 4 günlük bir kaçamak yapmak lazım. Bolu üzerinden Safranbolu-Amasra iyi bir rota. Ilgaz şelalesi de müthiş görünüyor, mutlaka uğramak lazım.
Yazan:emre Tarih: Ağu 18, 2007 | Reply
hep siyaset konuşulcak değil ya ,resimleri görünce içim ferahladı teşekürler.
Yazan:H.Basri Tarih: Ağu 18, 2007 | Reply
Sünnet gölüne 4 yıl önce gitmiştim.. Sıradışı bir amaçla.. ÖSS Hazılık.. 🙂
Çemberlitaş Fem Deshanesi olarak tüm oteli 15 günlüğüne kapatmıştık.. Sessiz, sakin ve stresten uzak bir ortamda, doğayla iç içe iki haftalık; hocalarıyla, danışmanlarıyla, grup çalışma arkadaşlarıyla çok ilginç bir deneyim olmuştu doğrusu.. Toplantı salonunu, etüd sınıflarına çevirmiştik.. :))
Karadenize gitmek kısmet olmadı.. İlk fırsatta bir karadeniz macerası istiyorum doğrusu.
Bu yararlı ve ferahlatıcı deneyimler için teşekkürler.
Yazan:Bahar Pınar Tarih: Ağu 19, 2007 | Reply
Merhabalar, Yorumlar için teşekkür ederim.
Ufak bir düzeltme yapmak istiyorum. Yaziya resimleri yerleştiriliş sırası yüzünden yanlış bir anlama olmuş. Şelale resmi Pınarbaşı Ilıca Şelalesi’ne ait. Ilgaz’a değil. 🙂 Şimdi Ilgaz’a gidip bu şelaleyi arar bulamazsınız, hayal kırıklığı olmasın diye söylemek istedim. Resimleri daha anlaşılır yerleştirdik. Hangi resim nereye ait daha kolay anlaşılıyor. 🙂
Saygılarımla,
Yazan:Mehmet Yılmaz Tarih: Ağu 19, 2007 | Reply
Sagolun Bahar Hanim,
bu CB trafigini bize unutturan bu güzel yazi için. Bir daha ki tatilim için de yeni adresler bulmus oldum.
Muhabbetle
Yazan:Ece Tarih: Ağu 20, 2007 | Reply
Bahar hanım,
çok teşekkürler..
Hepimizi kışkırttınız:))
Özellikle Sünnet Gölü nasıl da çağırıyor insanı:)
sevgiler..
Yazan:e-mine Tarih: Ağu 25, 2007 | Reply
Bahar Hanım Sünnet Gölü’ne geçen yaz gitmiştik. Yalnız yemekler çok kötüydü ki ben evde de iyi yemek yapıp yiyemiyorum zaten o nedenle de parayı bayılmaya Abant’a geçmiştik. Yalnız doğa muhteşem. Tesisin bahçesinde çay keyfi falan harikaydı. En güzeli de cep telefonlarımızın kapsama dışı kalmasıydı. Abant muhteşem siz bahsetmemişsiniz sanırım. BU kadar güzel olabileceğini düşünmemiştim. Ilgaz’a da bir yaz gitmiştik. Ilgaz mountain resort o zaman zor zamanlarını yaşıyordu. Şimdi iyimiş ama bilemiyorum ama yine Ilgaz dağı muhteşem tabiki. Temmuz ayında üşümek de güzel.
Amasra’nın Fatih’in iltifatını yüksek bir yerden baktığınızda hak ettiğini görebiliyorsunuz. Yalnız otel pansiyon fiyatları ege tarafına göre pahalı kaçıyor biraz. Uygulama oteli fiyat açısından iyi ve Amasra’nın özel bir salatasını yapıyorlar ek güzeldi. Her sene gitmeyeceğim artık deyip sonra da gidiyorum.
Ee safranbolu memleketimin ilçesi zaten. Safranbolu’nun yaşlı hanımefendilerine bayılırım. Ne harikadırlar. Bir teyzeyi ziyaret etmiştim bağ evinde. Kendisi 80 yaşlarında ama sedirlerin üzerindeki yastıklarda anneannesinden kalmış beyaz işler tertemiz bir şeklde seriliydi. Harikaydı yani.
Gezi yazınızın tek eksiği bence geçerken görmüş olmanız gereken o muhteşem fabrika ve dumanı 🙂
Şimdi sizden çok görmek istediğim Kazdağı yöresine ait bilgiler bekliyorum. Teşekkürler.
Yazan:Bahar Pınar Tarih: Ağu 25, 2007 | Reply
Merhabalar,
Ece Hanım,
Ben de Sunnet Golu’ne tam doyamadim. Belki karşılaşırız sizinle orada. 🙂
MY Bey,
Sizinle de karşılaşma ihtimalimiz var anlaşılan. 🙂
E-mine Hanım,
Yararlı bilgiler içeren yorumunuza teşekkür ederim.
Sünnet Gölü’nde yemekler konusunda bir rahatsızlık yaşamadık biz. Bu yaz geçen yaza göre düzelttiler belki. Tabii beklentilerle de ilgili olabilir yemek konusundaki fikirlerimiz. Tesisle ilgili buyuk beklentilerim yoktu. Artı şehirden uzak olmak, sessizlik, doğa oyle iyi gelmisti ki bana, hiç birşey moralimi bozamamis olabilir. 🙂 Telefonların çekmemesi bence de cok guzeldi.
Abant’a gezimizin sonunda cok kisa sureli ugradik, kalmadık. O yuzden yaziya eklemedim. Abant’la yakindan ilgilenip yazisini oyle yazmak daha iyi olur diye dusundum. Orasinin da cok guzel oldugu malum tabii ki.
Safranbolu’daki yaşlı hanımefendi ile ilgili yazdıklarınıza bakarak, siz oradaki müze evlerin canlısını görmüşsünüz diyebiliriz sanırım. 🙂 Ben de görmüş olmak isterdim.
Karabük’teki fabrikadan bahsediyorsanız, evet gördük. Ama nedense yazarken aklima gelmemiş. 🙂
Kazdağı ile ilgili beklentinizi söyleyerek, bizim bir sonraki rotamizi belirlemiş oldunuz. 🙂 İnsallah diyelim.
Sevgiler,
Yazan:gülcan Tarih: May 13, 2008 | Reply
ben karabükte oturmaktayım karabük hem doğal güzellik bakımın hemde ticaret bakımından çok güzel bir şehir
Yazan:gülcan Tarih: May 13, 2008 | Reply
karabük ün güzelliklerini bence say say bitmez karabükte yaşamak isteyen biri için çok doğru seçim derim çünkü karabük te iş bulabilme imkanı var anadolu liseleri var aynı zamanda karabükün eflani ilçisi tatil için en güzel yer çünkü ormanları dagları ovaları insanı büyülüyor
Yazan:rasim Tarih: Eki 19, 2008 | Reply
sitedeki yazılar cok güzellllll