Başörtümle nereye kadar girebilirim?
By Sinem Kozan on Eyl 6, 2007 in Makale
1 Eylül Cumartesi günü Akder’in düzenlediği Kamusal Alan programına katıldım. 13:30-18:00 arasındaki programda, kimler yoktu ki? Her konuk, kamusal alan ve başörtüsü konusunda birbirinden değerli konuşmalar yaptı. Konuşmalardan kendimce bazı alıntılar yaptım. Güzel bir programdı. Özellikle İkna Odası şeklindeki küçük stand iyi bir gönderme idi. Gerçi bana hiçi iyi şeyler çağrıştırmadığı için olsa gerek, o oda biçimli yerden uzaklaşabileceğim kadar uzaklaştım. Anı olur diye, yanımdaki arkadaşım orada fotoğraf çektirmeyi önerdi lakin ben bu öneriyi unutturmayı başardım.
Bir ara dinleyiciler arasında Abdurrahman Dilipak’ı görünce hemen yanına koştum. Halini hatırını sorup, onu dinleyici koltuğunda bulmanın şaşırtıcılığını dile getirdim.
İkinci oturuma dek, hep bilinen şeyler söylenmişti. Ben de Leyla İpekçi’yi çıtı-pıtı haliyle görüp yanına vardım. Birkaç kelam ettim. Sağ olsun konuşmasında beni referans göstererek bir takım gözden kaçmış konuları dile getirdi.
Kurulan standlarda bir dernek dikkatimi çekti. Güzel işler yaptıklarına o dakika ikna oldum. www.ilkder.org.tr adresinden sizler de bu derneğe göz atabilirsiniz.
İşte onca değerli konuşmadan yaptığım üç-beş alıntı. (Ben neler düşünüyorum, bunu yazmayacağım. Çünkü sadece yaşadıklarım ve düşüncelerim var. Adam gibi bir çözüm önerim yok. Bu nedenle susmak en efdali diyorum.)
Alev Erkilet
Bir zamanlar İslamın kadının özgürlüğünü kısıtladığını iddia edenler, şimdi başörtülü kadının eğitim ve istihdam hakkının elinden alınmasına tepkisiz kalarak, kendi ile ciddi olarak çelişmektedir.
Sibel Eraslan
İlk defa 1968’de baş gösteren başörtüsü probleminde aslolan ve sorulması gereken soru şudur;
Bu kadınların suçu ne? 28 Şubat sürecinde, İHL önlerine tanklar ve keskin nişancılar, evet keskin nişancılar, yerleştiren zihniyet, bu çocuk yaştaki kızlara hangi suçtan ötürü bu uygulamayı uygun görüyordu? Bu kızlar nasıl bir tehdit unsuru idi? İkna odalarında neye ikna edilmeye çalışılıyorlardı? Bunlar ciddi sorular…
Başörtüsü probleminin 1968’lerden evvel ortaya çıkmamasını nasıl açıklarız? Çünkü, bu tarihe dek başörtülü kadın, eğitim ve istihdam talebinde bulunmamıştı!
Çiğdem Mater
İdeolojik olarak başörtüsünü benimsemiyorum ama yasakların her zaman karşısında olmuş bir bireyim. Bugünde bunun için buradayım. Eğer bir gün zina yasağı diye bir yasak gelirse, işte o zamanda ben karşıda olacağım.
Dikkat edilirse, ülkemizde erkeklerden alınan bir hak yok. Hep kadınlardan alınan haklar var!
Cumhurbaşkanı seçilirken, en fazla mağdur olan Hayrunnisa Hanım’dı. İsterdim ki, cumhurbaşkanı o olsun. Bir kadın olsun.
Yıldız Önen
Müslüman bir kadın olan, Selma Yakup, “Yaşasın Chavez!” derken, Chavez’e değil, Irak’a destek veriyordu. Ben Yakup’la tanıştım ve mücadelesini gördüm. Mücadeleler ortaktır.
Modernizmin beşiği sayılabilecek Fransa’da bile başörtüsü yasak. Unutmayalım ki, hareketler birbirinden beslenir.
Yıldız Ramazanoğlu
Başörtüsü problemi diye adlandırılan sorunun, ilk çıkış noktası olarak, Cumhuriyet Üniversitesi, Hemşirelik Bölümünün mezuniyet töreninde, birinci olan öğrencinin, konuşmasını yaparken, ağzının kapatılarak, kürsüden indirilmesini sayabiliriz. Kürsüde birinciliği yakıştırılamayan ve susturulmak istenen bir kız!
Türkiye’de kadının modernleşme süreci ile ilgili bir sergideydim. Sergiyi gezenler arasında, fark ettim ki tek başörtülü benim. Ben resimlerde modernliği temsil eden resimlere bakıyorum, sergiyi gezenlerde bana bakıyor. O an şunu düşündüm; eğer o resimler gerçekse, ben bu gerçeğin neresindeyim? Oradaki herkes gibi ben de bu hakikatin neresinde olduğumu merak ettim. Çünkü, resimlerde bir tek başörtülü yoktu!
İlginç bir şey daha; yıllar evvel, Evita için Beyoğlu Müftüsü mevlit okutturmuş ve bu nedenle kendisine çok yüklenilmiş. Hıristiyan birine mevlit mi okunur diye? Müftü, o kadının yaptıkları takdire ve anılmaya şayandır diye cevap vermiştir.
Cihan Aktaş
Hükümet şu anda başörtülülerin lehine bir modelde gibi dursa da, kadınları ve başörtülüleri daha edilgen alanlara iteceğini sezinliyorum. Yasakların kalkmasını, üretimimizin artması için istiyorum.
Leyla İpekçi
Bir insan bir mekanı sahiplenir, sonra da o alana kendi gibi düşünenlerin dışındakileri almamazlık ederse, bunun adı her dilde faşizm olur.
Şu anda korkuları olan insanlar var. Bu insanlar bilmediklerinden korkuyorlar. İyi bir korku yönetimi gerekiyor. Bir de buna iyi bir algı yönetimi eklenmeli.
Bir düşünsenize, biz bize benzemeyenlerle nerede buluşacağız?
Müge İplikçi
Bize sunulmasını istediğimiz şey zaten bizim hakkımız olan şey!
Türkiye’de kadın olmak zor ama kabule etmeliyiz ki erkek olmakta zor!
Benim başörtüm yok ama her şeye rağmen hepinizi koşulsuz sevmeye hazırım ve sevmek istiyorum!
Aliye Öztürk
Malum hem Türk, hem Kürt, hem Alevi, biraz da Ermeni yani bizden biri, 11. Cumhurbaşkanı aday adayı Aliye Öztürk. Kendisi Sayın Abdullah Gül ile bir görüşmede olduğu için yerine Turgay Oğur Bey, bir takım açıklamalarda bulundu. Açıklamaların geniş özetine www.aliyeozturk.com sitesinde ulaşılabilir.
Program Aliye Öztürk Hanımefendinin önerisiyle çağdaş kadın olmakla ilgili bir sanat müziği eserinin dinletilmesi ve ufak bir kokteyl ile sona erdi.
***
Yazarın kişisel sitesi: http://www.pazar-lamaca.blogspot.com/
“Düşümde bir kelebektim. Artık bilmiyorum ne olduğumu. Kelebek düşü görmüş olan bir insan mıyım yoksa insan olduğunu düşleyen bir kelebek mi?” (Zhuangzi, M.Ö. 4.yy)
“Ben” kimdir? İnsan nedir? Hakikat’in ne tarafındayız? Hiç bir şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde nasıl bilebiliriz bunu? Zekâ, mantık ve bilim… Bunlar Hakikat ile aramıza bir duvar örmüş olabilir mi? Freud, Camus, Heidegger, Kierkegaard, Pascal, Bergson, Kant, Nietzsche, Sartre ve Russel’ın yanında Mesnevî’den, Mişkat-ül Envar’dan, Makasıt-ül Felasife’den, Füsus’tan ilham alındı. Hiç bir öğretiye sırt çevrilmedi. Aşık Veysel, Alfred Hitchcock, Maupassant, Hesse, Shyamalan, Arendth, Hume, Dastour, Cyrulnik, Sibony, Zarifian ve daha niceleri parmak izlerini bıraktılar kitabımıza. Buradan indirebilirsiniz.
Kadınlar… Günümüzün Don Kişotları
Suzan Başarslan’ın dediği gibi “kadına dair söylenmesi gereken ne kadar söz varsa erkeğin söylediği” bir dünya bu. Sadece söz mü? Yaşama hakkı bile. Bugün Çin’de ve Hindistan’da yüzbinlerce kız bebek daha doğmadan ultrason ile ana karnında görülüp yok ediliyor. Erkeklerin güç mücadelesinde kadınlar eziliyor. Cumartesi anası oluyor, cezaevlerinin önünde sıra bekleyen, şehit tabutlarının üzerinde ağlayan oluyor. Şampuan veya otomobil satarken bedenini kullandıran, arka planda, silik, soyunan, tüketen, “figüran”… Kadınlara özne olma hakkını vermeyen erkekler mi yoksa bu hakkı alamayan kadınlar mı? Kadınlıklarını kaybetmeden, erkekleşmeden var olabilecek mi birgün kadınlar? 96 sayfalık bu kitapta Kadın’a ait kavgaları ve Kadın’ın kimlik arayışını sorguluyoruz. Buradan indirebilirsiniz.
Türkiye’nin Ulus-Devlet Sorunu
Devlet gibi soğuk ve katı bir yapı bizimle olan ilişkisini hukuk yerine ırkımıza ya da inançlarımıza göre düzenleyebilir mi? GERÇEK hayatı son derecede dinamik ve renkli biz “insanların”. Birden fazla şehre, mahalleye, gruba, klübe, cemaate, etnik köke, şirkete, mesleğe, gelir grubuna ait olabiliriz ve bu aidiyet hayatımız boyunca değişebilir. Oysa devletimiz hâlâ başörtüsüyle uğraşıyor, kimi devlet memurları “ne mutlu Türk’üm” demeyenleri iç düşman ilân ediyor, Sünnî İslâm derslerini zorla herkese okutuyor… Bizim paramızla, bizim iyiliğimiz için(!) bize rağmen… Kürt sorunu, başörtüsü sorunu, Hıristiyan azınlıklar sorunu… Bizleri sadece “insan” olarak göremeyen devletimizin halkıyla bir sorunu var. Türkiye’nin “sorunlarının” kaynağı sakın ulus-devlet modeli olmasın? 80 sayfalık bu kitap Kurtuluş savaşı’ndan sonra Türkiye’ye giydirilmiş olan deli gömleğine işaret ediyor. Ne mutlu “insanım” diyene! Kitabı buradan indirin.
Müslüman’ın Zaman’la imtihanı
Sunuş: Müslümanlar dünyanın toplam nüfusunun %20’sini teşkil ediyorlar ama gerçek anlamda bir birlik yok. Askerî tehditler karşısında birleşmek şöyle dursun birbiriyle savaş halinde olan Müslüman ülkeler var. Dünya ekonomisinin sadece %2-%3′lük bir kısmını üretebilen İslâm ülkeleri Avrupa Birliği gibi tek bir devlet olsalardı Gayrı Safi Millî Hasıla bakımından SADECE Almanya kadar bir ekonomik güç oluşturacaklardı. Bu bölünmüşlüğü ve en sonda, en altta kalmayı tevekkülle(!) kabul etmenin bedeli çok ağır: Bosna’da, Filistin’de, Çeçenistan’da, Doğu Türkistan’da ve daha bir çok yerde zulüm kol geziyor. Müslümanlar ağır bir imtihan geçiyorlar. Yaşamlarını şekillendiren şeylerle ilişkilerini gözden geçirmekle başlıyor bu imtihan. Teknolojiyle, lüks tüketimle, savaşla, kapitalizmle, demokrasiyle , “ötekiler” ile ve İslâm ile olan ilişkilerini daha sağlıklı bir zemine oturtabilecekler mi? Müslüman’ın Zaman’la imtihanı adındaki 204 sayfalık bu kitap işte bütün bu konuları sorgulayan ve çözümler öneren makalelerden oluşuyor.
Hayatta en kötü mürşit ilim ve fen olmasın sakın? Eğer Atatürk bir kaç yıl daha yaşasaydı o meşhur sözünü geri alır mıydı acaba?… Ateşi keşfetmeden önceki insanlık ile bugünkü “uygarlığımızı” karşılaştırdığımızda hiç yol almadığımız söylenebilir. Bundan 200 bin yıl önce komşusunun yiyeceğini çalmak için başına taşla vuran neandertal insani ile 2003 yılında Irak in petrolünü çalmak için bir milyon ıraklı sivili öldüren (veya buna seyirci kalan) homo economicus ayni uygarlık seviyesinde. Aralarındaki tek fark kullandıkları silahların teknolojik üstünlüğü. Teknoloji ve bu teknolojinin uygulanmasını mümkün kılan bilimsel buluşlar sıradan insanlar kadar bilim adamlarının da gözlerini kamaştırdı. Bugün karşımıza kâh bilimci (scientist), kâh deneyci (ampirist) olarak çıkan ahlâkî-felsefî bir duruş var. Bu duruş eğitim sistemimize ve resmî ideolojimize öyle derinden işlemiş ki sorgulanması dahi çok sayıda insanı öfkelendirebiliyor, rejimin savunma mekanizmalarını harekete geçirebiliyor. Bilim ve teknolojinin insanlığa otomatik olarak barış getireceğinden şüphe etmek neredeyse bir suç. Buna cüret edenler gericilikle, bağnazlıkla suçlanabiliyor. Pozitivizm ve “modern” yaşam üzerine yazılmış makalelerimizin bir derlemesini 75 sayfalık bir kitap halinde sunuyoruz. PDF formatındaki bu kitabı buradan indirebilirsiniz.
80 Yorum
Yazan:Ç-Z Tarih: Eyl 8, 2007 | Reply
Mücadeleler ortaktır.
Modernizmin beşiği sayılabilecek Fransa’da bile başörtüsü yasak. Unutmayalım ki, hareketler birbirinden beslenir.(Yıldız Önen)
Baş örtülü bir kadının hak mücadelesi ile,başı açık bir kadının hak mücadelesi çok farklı ve maalesef birbirini engeller nitelikte görünüyor.
Ortak olan şey,mücadelenin varlığı,konusunun da kadın olması.
Farklı zihniyetlerdeki kadınlar engel olarak gördükleri unsurlara karşı doğal olarak tanımları farklı”haklar”için mücadele veriyorlar.
Kendini çağdaş,modern Cumhuriyet’in aydın kadını diye tanımlayan ve kadın haklarını gasp edenin İslamiyet olduğuna inanan bir kadın, bir başka kadının baş örtüsü nedeniyle eğitim hakkından mahrum kalmasına kendini kör eden ideolojisi adına kayıtsız kalabiliyor yada çözüm için başka bir şart öne sürebiliyor.Bu şartı öne sürdüğünde o baş örtülü kadına destek(!) olduğuna ve ondan bir adım önde olduğuna inanıyor.Bu şartlı desteklerinin muhteviyatının zorlamacı diye itham ettikleri İslam ile aynı olduğunun ya farkında değiller yada farkına varamayacak kadar ideolojik körler.
Cinsdaşı ,baş örtüsü takan kadını kazanılmış haklarından feragat eden, cumhuriyet için potansiyel irticai tehlike olarak görüyorsa onun için hak peşinde olduğunu nasıl iddia edebilir ki!Baş örtüsü kullanan cinsdaşı ile kendini eşit kabul etmeyen,baş örtülü birine sıkmabaş diyecek kadar yıkanmış beyinli,düşünme özürlü gibi tanımlarda bulunabilecek kadar cinsdaşını aşağılayan biri nasıl olur da cinslerin hak eşitliği için gayret gösterdiğini iddia edebilir.(*)
Hak,bir elden diğerine geçen iktidar değildir ki teslimiyeti için şart gereksin.Hak, sahip olunan donanımların istenilen istikamette arzu edildiği kadarının kullanılabilme özgürlüğüdür.
Toplumda henüz bireyler sahip oldukları hakların bile farkında değilken ve bu açık bir çukur gibi hayatımızın tam ortasında duruyorken kadın için pozitif cinsiyet ayrımcılığına kalkışmak o çukurun üzerini kamufle etmekten öteye gidemez.Toplum hayatı zamanla o çukura düşer ve bir yerlerini kırar sonrada o sakatlıkları (aile içi şiddet,ensest,cehalet,sapıklık vs) düzeltmek adına özgürlükleri kısıtlayıcı sansür,yasak yada benzeri dış baskılar artmaya başlar ve otokontrol bireyin kendisine bırakılmaz.
(*) “Kadın Siyaseti Programı’nın en acil programatik hedefleri 6 ana başlık altında sıralanıyor:
1-Toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı devlet politikaları ve bunlara yaşama geçirecek kurumsal yapılar oluşturulmalıdır.
2-Kadınların seçim ve atamayla belirlenen karar organlarında eşit temsili ve katılımı sağlanmalıdır.
3-Kadın ve kız çocuklarının eğitim ve öğrenimde fırsat eşitliğine kavuşmaları sağlanmalıdır.
4-Kadın istihdamı artırılmalı, çalışma yaşamında fırsat eşitliği sağlanmalı ve kadın yoksulluğuyla mücadele edilmelidir.
5-Sağlık hizmetlerinden yararlanmada kadınların yaşadıkları mağduriyete son verilmelidir.
6-Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik yaygın şiddet önlenmelidir. (KA-DER)”
“Kadın ve kız çocuklarının eğitim ve öğrenimde fırsat eşitliğine kavuşmaları sağlanmalıdır. “diye bir maddeye yer veren bir derneğin başörtülü kızlar da eğitimden yaralanabilmeliler dediğine hiç rastlamadım aksine kadınların eğitim alabilmeleri,bazı alanlarda kariyer yapabilmeleri için “kıyafet yönetmeliğine(!)uymak zorunda olduklarını belirterek kendi yayınladıkları 4.maddeye aykırı hareket ettiklerinin farkında bile değiller.
Ak-der’in web sayfasında iletişim içinde oldukları uluslararası kuruluşların bilgisi verilmiş ,yurt içi benzer faaliyet alanlarında bulunan derneklerle ortak yürüttüğü projeleri var mı belirtilmemiş,sizin bu konuda bilginiz var mı?”Hak” için “mücadele”yürüten derneklerin birbirleri ile omuz teması olmadan faaliyet içinde olması amaçtan ziyade siyasi bir amaca hizmet ediyor izlenimi uyandırmaz mı?
Ak-der yada Ka-der in amaçlarını okuduğunuzda bahsedilen “kadın hakkı” ama birbirlerinin faaliyetleri içinde bulunmamaları bu konunun daha ziyade(yani kadının)siyasi malzeme gibi kullanıldığı izlenimini uyandırıyor ve maalesef inandırıcılığını yitiriyor.
Bu durumda “mücadeleler ortaktır ve birbirinden beslenir” cümlesi havada asılı kalıyor.
Yazan:Rumi Tarih: Eyl 9, 2007 | Reply
Başörtüsü sorun olmaktan çıkarılmalıdır bu fiyasko yeterince uzadı..
ben senelerce okulumda açık olarak üstelik birinci olarak derslerime griebiliyorken tamamen kendi seçimimle ailemin karşı koymasına rağmen başımı örttüm ve bundan gurur duyuyorum ancak okuluma alınmıyorum!!
bune biçim bi dayatma!!
insanlık bumudur!!
ben hala aynı insanım millet o istiklala caddesinde sarı saçlarıyla fink atan kız ene bendim!!
Yazan:Ece Tarih: Eyl 11, 2007 | Reply
Selam,
Panelde bulunabilmeyi çok isterdim..
Katılımcılardan, Sibel Eraslan ın ,
cümleleri, meselenin kilit noktasıdır..
Başörtülü kadın, pamuk tarlasında işçi iken, İş bankasında çaycı yada temizlikçi iken, konfeksiyon işçisi iken sorun değildi!
Ne zaman ki, iş bankasına müdür olabilecek akrediteye sahip oldu, ne zamanki tekstil mühendisi oldu, ne zaman ki ziraat mühendisi oldu, işte o zaman “Dur orada!” denildi..
Başörtüsü ile nereye kadar gidilebileceğine, dair sınırlar çizildi..
Üniversite kampüsü dahilindeki mezuniyet törenine yada orduevinde yapılan düğüne , hatta GATA da tedavi olan hasta ziyaretine bile alınmaz oldular..
Devlet kendini bu şekilde karantinaya(!!) alırken, diğer yanda muhafazakar patronlar bile, başörtülü eleman çalıştırmaktan kaçınır oldular..
Kasiyer olmalarında sakınca yoktu ama, müdür, mühendis olarak çalışmaları zaten islama da aykırıydı(!!)
Gitsinler ev hanımı olsunlardı..
Çocuk yetiştirsinlerdi..falan filan…
***
Başörtüsü ile nereye kadar gidilebilir kestirmek çok zor fakat, başörtüsünü kullanarak, hem medyanın, hem politikacıların nerelere kadar gidebileceği ortada..
Bu problem kalksa, millet ne yazacak, ne konuşacak ki!!
Kriz çıkartmak için en güzel malzemeyi kim kaybetmek ister!
selamlar
Yazan:Arzu Tarih: Eyl 12, 2007 | Reply
Başörtümle gidebildiğim tek yer, gidemediğim için benim olamyan yerlerin kapısı. Ötesini ben bilmem. Hep başkaları bilir…
Yazan:Zafer Tarih: Eyl 14, 2007 | Reply
Kalabalıkta özellikle o dikkat çekiyor. Yakası açık bırakılmış, kolları kısa tutulmuş, eteğinin ucu hayli yukarıdan kesilmiş, beli iyice daraltılmış elbisesi değil dikkat çeken. Elbiseden taşan beden parçaları.. O elbiseyi özenerek seçmiş olmalı. “Üzerinde güzel duracak” demiş olmalılar. “Bana yakışacak” diye umutlanmış olmalı. Ama hoyrat bakışlar, elbiseyi değil, elbiseden arta kalan kısımları süzüyor. Öylesine yok gibi ki elbise hepten çıplak kalmak istediğini haykıran bedenin üzerinde “engel” gibi duruyor. Bedenin tamamlayıcı parçası değil, “fazlalık” gibi görünüyor.
Bakılsın diye oradaydı bedeniyle. Bakıldıkça varolacağına inandırılmıştı. Bir tür bakılma açlığı ile donanmış olmalıydı. Farkında olmadan, diğer gözlerin “nesne”si haline getirilmişti. Öyle bir nesne ki, üzerine bakış düşmediğinde karanlıkta kalıyordu. Gözler üzerinde olmadığında kıymetini kaybettiğini sanıyordu.
Gözlerin kayması için açıkta bırakılmış bir bedene, teşhir etme niyeti de eşlik ederse,-bu niyetle bakılanın gözleri de sizin bakan gözlerinize kilitlenmişse- kendi içinde tutarlı bir sahne seyredersiniz. Seyredilmek isteyen bir ruh ve seyredilen bir beden, birbiriyle yan yana, kardeşçe oturuveriyorlardır: Sorun yok gibidir. Ama çıplak bırakılmış bedene, içindeki ruh başka telaşlar peşinde koştururken gözünüz kaydığında, mağdur edilmiş bir beden buluyorsunuz karşınızda. Uçağa yetişme telaşının sardığı, tatilden dönme hüznünün hükmettiği bir ruhun ardı sıra yürüyen, hâlâ daha plaj kıyafetine takılmış bir beden, gözünüzün önünde, birden bire çıplaklaşıyor, topraklaşıyor, et ve kemik soğukluğuna düşüyor. “Açılmış” değil “açıkta bırakılmış” oluyor.
Onu o çıplaklığa özendiren tüketim mekanizmalarıyla paketlenmiş, onu açıklık içinde utanmaktan alıkoyan ısrarlı teşviklere sarılmış bir cesedi sürüklüyor ardı sıra. Kadın bedeninin özellikle sivriltilmiş bir kaç detayına indirgenmiş bir kişilik sergisine icbar edilmiş, zorlanmış, itilmiş oluyor. Özel bir insan olarak yaratılmış, yüzü özel, duyguları biricik, kalbi bi’tane, varlığı müstesna bir kadını, “her kadın gibi” eyleyen, “herhangi bir kadın” gibi “den den”leştiren, sıradan bir serinin modüler parçası kılan sürecin ucuna yerleşiyor: Kalça hareketleri kadar var olan bir kadın. Göğüs dekoltesi kadar öne çıkan bir kadın. Yüzünden çok belden aşağısı muhatap alınan bir kadın. Kişiliği dişiliğine kilitlenmiş bir kadın.
Mağlup, mağdur, mazlum o. Kendi rızasının şimdi ve burada olması bir şeyi değiştirmiyor. Kendi rızasını iptal eden, kendi iradesini unutturan, utanma duygusunu uykuya yatıran hayli uzunca, karşı konulmaz ve sistemli bir ikna sürecinin kurbanı.. Ara sıra, varlığını hatırlatan o kadınsı irade, o utanç duygusu hiç uzamayacak eteğini refleksif bir hareketle çekiştirtiyorsa da ona; nafile. Bedeni üzerine yapışmış gözleri kabullenen, yaban bakışları evcilleştiren bir çaresizlikle oturduğu yerde oturtuyor onu görünmez bir iktidar. Alnına boncuk boncuk dizilmeye hazırlanan utancını müşfik bir el hareketiyle siliveriyor. Bir anda çıplak olarak yakalandığını hissettiği o nadir şaşkınlık anlarında gözlerini kurnazca kapatıveriyor. Sakinleştiriyor onu, uysallaştırıyor, hırçınlığını gideriyor.
Kendinden uzağa düşürüyor kadını çıplaklık. “Kendine özel”, “sahici” ve “sahih” bakışlar arıyor boşuna. Baştan ilan edilmiş bir sadakatsizlik vardır çıplak bedende.. “Bakan sadece sen değilsin ki bana!” “Ben bütün bakışlara açı(ğı)m.” “Bunca bakanım var benim.” “Sen de kim oluyorsun?” Galip gibi duruyor ama mağlup. Zulmediyor görünüyor ama mazlum. Kadir kıymet bilmiyor ama kadir kıymeti de bilinmiyor. Mağdur ediyorken mağdur ediliyor.
“Açık”ta bırakılmış kadın, sırf şehvet üzerinden tanımlanıyor. “İnsan”da olan ama tümüyle “insan” olmayan bir şehvet üzerinde dikelmeye zorlanıyor. Böylece, “dişi” yanı “kişi” yanına galip getiriliyor. Olan “kişi”ye oluyor. Önce ve hep “insan” olan kadın, bedeninin kıvrımlarına sürgün ediliyor, teninin sığlıklarında hapis tutuluyor. Kadın ruhu, kadın bedeninin altında eziliyor.
Örtünmek, kişiliğini dişiliğinin üstüne koymaktır. Kendini sonsuza saklamaktır. Kadınsı merhameti, kadınsı inceliği, kadınsı zerafeti ipekten tüller ardına saklayıp inci gibi büyütmektir örtünmek. “Tesettürsüzlük nedir?” diye sorsaydınız bana, “Kadının dişiliğini kişiliğinin önüne geçiren her haldir” derdim… Bir “kişilik tutulması”… Bir “kadınlık eklipsi”… Ay tutulur ya hani dünyanın gölgesi üzerine düştü diye. Dişiliğin kişiliği gölgede bırakıp kadın ruhunu gözden kaçırdığı bir tür eklips hali bu.. Saçları kapatmaktan fazlası: Kadın ruhunun bedenle kapatılması…
Yazan:knz Tarih: Eyl 17, 2007 | Reply
selamlar,
BuRADA “yasak” kelimesi üzerindeki muğlaklığı ve flu görüntüyü kaldırmak lazım.
Bizim kendi kendimize koyacağımız bazı sınırlılıklar var mıdır ?
biraz geçmişi unutalım. Bu ülkede mağduriyetlerle, haksızlıklarla geçen 10 yıllar çok oldu,. Bir bakıyorsunuz ömür geçiyor.,
onun için şu andan bahsediyorum . perspektifim de farklı.
siz yukardaki yazılarda hep üniversite kapısından girmekten bahsediyorsunuz.
ben hemen ilişik bir soru daha sormak isitiyorum.
peki stajlar hakkındaki düşünceniz nedir ?
Bu soruyu AİHM kararları ile bağlantılı olarak soruyorum. Ayrıca Din ve vicdan özgürlüğü bağlamında soruyorum.
izlenimlerde bunu daha detaylı okuyabilirsiniz( umarım şu anki bağlantı sorunu çabuk halledeilir)
Yoğurdu üfleyerek sayfanıza giriyorum.
uzun uzun yazmaktan yoruluyorum çünkü.
Fakat gerekirse “din ve vicdan özgülüğü” nedeniyle neden bazı sınırlamalar konulması gerektiğini uzun uzun yazabilirim.
eğer varlığım yönetim tarafından “saldırgan ve düzeysiz” yorumcu ketogorisine girecekse baştan söylenmesini rica ediyorum., çünkü harcadığım zamandır , emektir., başka yerde bana bir oruç yazısı dahi yazdırmadılar. yazılarım kayboldu. ben emeğimi boşa harcamak istemiyorum. dediğim gibi artık yoğurdu üflemek gibi alışkanlığım oldu.
zorla insanlara birşey anlatmak gibi dadılığımın olmadığının da bilinmesini isterim. Yaşam zaten öğretir.
Yazan:knz Tarih: Eyl 17, 2007 | Reply
Yoğurdu üflerken farklı persfektif dedim ya;
hanginiz zafer beyin yazısının saldırgan olduğunu düşündü ?
Yazan:knz Tarih: Eyl 18, 2007 | Reply
pekala o halde devam edelim.
önce zafer beyin yazısında saldırganlığı fark edelim. Sanırım kasıtlı birşey yapmıyor Zafer Bey., sorun fark etmekte. Merak etmeyin öbürleri de öyle., onlara da dokunacağız.
1-Fakat ilk önce zafer beyin yazısına eleştiri
getireceğim.
2-cihan hanım değindiğ, yıllar önce hemişerelik okulundan başlayan tarihsel süreci
değerlendireceğim.
3-Sonra Ç-Z nin yakındığı neden yoklar sorusuna(diğer tarafa eleştiri yazısı olacak bu ) değineceğim.
4- ve En sonra arzu hanıma çözüm önerisi sunacağım.
hadi bakalım, hepimize kolay gelsin.
Yazan:Selahattin Tarih: Eyl 18, 2007 | Reply
Türban serbest iken, o tehlike yaşandı mı hiç?
Mustafa Bumin’in sözlerini ciddiye alalım. 26 yıl boyunca, türbanla ilgili kararların çıktığı Danıştay’da, Anayasa Mahkemesi’nde görev yapmış birisi…
Ciddiye alıp düşünelim, “Türbanlılar üniversiteye alınırlarsa, başı açık öğrencilere ‘siz müslüman değil misiniz?’ diyebilirler mi? Bu gerekçe ile başı açıkları üniversiteye almamazlık edebilirler mi?”
Kel kafaya şimşir tarak!
Bunun neresinde ciddiyet var ki, biz de ciddi ciddi düşünelim.. Hiç uzun uzun müzakereye gerek yok..
Mustafa Bumin’e tek soru sorup, “Senin 26 yılın boşa geçmiş” hatırlatmasını yapalım: “Zaten bugün birileri (başı açıklar), birilerini (türbanlıları) üniversiteye almıyor. Eğer birilerinin birilerini üniversiteye almaması tehlike ise, işte şu an yaşadığımız olay, tehlikenin bizzat kendisi değil mi?”
Yarın türbanlıları üniversiteye aldığımızda, türbanlılar başı açıkları üniversiteye almayacaksa ve bu bir tehlike ise, bugün zaten o tehlikenin, ters versiyonunu yaşıyor değil miyiz???? Ne dersiniz sayınBumin????
“Benim eşimin ve kızlarımın başı açık. Bana ne türbanlıların üniversiteye girememelerinden” diyebilirsiniz.
Ama, iftira etmemelisiniz sayın Bumin!
Okurlarımız mutlaka hatırlayacaktır, Yaşar Sütbeyaz isimli bir rektör vardı, Atatürk Üniversitesi’nde.. Diyordu ki, “Öğrencilerin başlarını örtmesi için, erkek öğrenciler tarafından tehdit edildikleri ve yüzlerine kezzap atılması tehdidi altında tutulduklarını tesbit ettik.”
Kendisini iddiasını isbata davet etmiş, yoksa müfteri ilan edeceğimizi söylemiştik. Ne iddiasını isbat edebildi, ne de bir daha ağzını açabildi.. Çünkü yalan söylüyordu. İftira ediyordu. Yaşına başına bakmadan!
Şimdi de, 70’ine merdiven dayamış Mustafa Bumin tekrarlıyor, benzer hayali suçlamaları. Ama göremiyor beyefendi, bugünkü fiili durumda, “Başı açıkların, türbanlıları üniversiteye almadığı tablo”yu..
Demek ki beyefendiye göre, başı açıkların, türbanlıları üniversiteye almadıkları tablo güzel..
Ama türbanlıların başı açıkları üniversiteye almamaları ihtimali bile kabul edilemez!
Başı açıkların bu üstünlükleri nereden geliyor acaba?
Siz şunu mu demek istiyorsunuz, “Türbanlılar zencidir.İkinci sınıf vatandaştır. Başı açıklar ise birinci sınıf vatandaştır ve beyazdır”..
Anayasa Mahkemesi başkanlığı yapmış bir insan, nasıl bu kadar önyargılı, dar görüşlü olabilir? Bir ihtimalin tersini düşünmeden, (hem de o ihtimalin tersi; fiilen yaşanan bir vakıa iken) nasıl konuşabilir?
Bize, “Türbanlıların, başı açıkları üniversiteye almamaları gibi bir tehlikenin varlığından söz ediyoruz. Bu ihtimali ortadan kaldıracak tedbirler neler olabilir” diyebilirsiniz.
Biz de böyle bir tehlikenin ciddi olmasa da, sizin tarafınızdan sorulması üzerine, nasıl etkisizleştirileceği konusunda tahminlerimizi yapar, destekte bulunuruz..
Ama “Erkekleri üniversiteye alırsak, kızların girişini engelleyebilirler. O halde erkeklerin üniversiteye girişini yasaklayalım” tezi kadar saçma bir düşünceyi, en yüksek mahkemede başkanlık yapan bir insan nasıl savunabilir?
Sanki türbanlılara okula girme hakkı vermiyoruz da, üniversitelerin girişinde kimin girip, kimin giremeyeceğini belirleyecek güvenlik elemanı yapıyoruz!
Başı açık olan öğrenciye, “Sen giremezsin” diyen kim ise, belirlersin, cezayı verirsin olur biter. Böyle hayali endişeler sebebi ile, tüm başörtülülerin en temel haklarını, siz nasıl engellersiniz?
Hem söyler misiniz sayın Bumin, Türkiye’de türbanlılar, 1997 yılına kadar ufak tefek sıkıntılar dışında yine üniversiteye gidebiliyorlarken, o sizin bahsini ettiğiniz tehlikeden ufacık bir işaret var mıydı?
26 yıl boyunca incelediğin dosyaların bir tanesinde, tek bir başı açık öğrencinin, “Sen müslüman değilsin” denilerek okula alınmadığının delilini gösterebilir misin bize?
Gösteremezsin..
Çünkü fikri iflas edenlerin her zaman başvurduğu gibi, yalan ve iftiraya başvuruyorsunuz.. Türbanlılar başı açıklarla el ele sokaklarda dolaşır, okullarına giderlerken, siz içinizdeki nefreti kusuyorsunuz yine.. Ne diyelim, Allah ıslah etsin!
Ali İhsan KARAHASANOĞLU 18.9.2007
Yazan:BetuL Tarih: Eyl 18, 2007 | Reply
@knz
sana gore ben tesetturluyum demek de saldirganlik.
Yazan:knz Tarih: Eyl 18, 2007 | Reply
1- numaralı yaklaşımıda ben zafer beyin yazısını örnek verdim. Bunu anladınız değil mi betül hanım.
zafer beyin yazısını okuduuktan sonra burada saldırganlık yok mu diyorsunuz ?
Yazan:knz Tarih: Eyl 19, 2007 | Reply
Selamlar,
dikkat ettiyseniz, iki soruya cevap gelmedi. biri üniversiteye girdikten sonra “staj”lar hakkında ne düşünüyorsunuz ? diğeri de zafer beyin yazısı hakkında düşüncelerinizin ne olduğu ?
zafer bey’in yazısından ben başlıyorum.
Bakış açısında bir sibel can gibiler var, bir de “kapalılar” diye kendi kendilerine oluşturdukları bir grup var. Halbuki yaşam iki kutuplu skala değil.,
sibel can kapanmanın büyük sorumluluk olduğunu söylüyor ve sözleriyle ve bakışlarıyla kapalılığı ululuyor.
tabi burda “kapalı” kelimesinin, başı sıkı sıkya bağlamak olduğunu hepimiz biliyoruz.
Diğerinden başını örtmeyenler ya sibel can’dır, ya da sibel can.
yani onlar da sibel can gibi örtünmeyi çok istemelidirler ama bir türlü buna ceseret edemedikleri için Allah’tan hidayet beklemekten başka çareleri yoktur.
ben yapamıyorum, Allah affeder, türban takmak büyük sorumluluk dediği müddetçe bir kadına kendi aralarında yer veriyorlar.
hatta onların varlığı ululamayı daha da geçerli kılıyor.
ama aranızdan biri kendini öyle değil de,şöyle ifade ederse ; yani nuray mert gibi beni ilgilendirmez demez de,
bu ne saçma bir şeydir. Hiç Kuran’da kadınla erkek arasında böyle eşitsizlik olur mu ? Kuran’da nerde kulak, burun , boğaz yazıyor. kulak cinsel organ değildir.
boynumuz 180 derece rahat birşekilde dönmek üzere tasarlanmadı mı ? ben bu şekilde 15 dolaşmaya tahamül edemem dediğİ anda aforoza maruz kalmıyor mu ? hayır diyebilir misiniz ?
yani siz ısrarla örtülü olmak kelimesini belli bir kesime mal edeceksiniz, örtü üzerinde her türlü kutsanmış ifadeleri ve övgüleri üzerine alacaksınız ama sizin örtü anlayışınıza bir eleştiri geldiğ zaman “tabu” oluşturacaksınız.
Fakat bu nasreddin hocanın kazan hikayesi gibi.
şimdi zafer beyin yazısına bakalım mı ?
sad-ece de yazdım zaten. dişilik, kişilik yazısı yazmıştım.
zafer bey yazdıklarınız bu flu ifadeli sözleriniz cümleleri tek tek çıkarmayacğım yazıyı okuyan görüyor, kelimelere bakarsak utanç- şehvetli bakışlar, nesne,..son cümlede ise saçları kapalı olmaya olan övgü.
ne dendiğini anlamayacak kadar saf değiliz valla.,
Burada herkes bu yazının adresini biliyor.
cihan hanımın yukardaki alıntı da söz ettiğ o hemşirelik okulunda başlayan süreç bu işte. o zamanlardan beri bu yazıları okuduk biz. Bir pankart hatırlıyorum, başörtüsü “müslüman kadının namusudur” diye yazıyor. erkek konuşmacı tv de kadının boynun şehvet aracı olduğunu söylüyor.
Ben tv de kadının boynu, saçı şehvet yeridir diyen dergi yönetmeni gördüm.
Erkek karekteridir bakar efendim diyen erkekler gördüm. Erkekler nereye bakar nereye bakmaz diye kadınlar lime lime ediliyor. internette nelerle karşılaşmadım. şu kadın sitelerini şu dakka dolaşsak, zafer beyin yazısının oralardan alıntı olduğunu görürüz.
o halde en ufak nefs-i müdafaya neden tahamül edemiyorsunuz ?
karşılarına onların tabiriile örtüsüz, ilaki bülnet ersoy gibi, sibel can gibi mi olunsun.,
türkiyede kadınların özgür tercihinden söz edebilmek için, diyanetin sessiz kalmaması gerekiyor. Halka gerçekleri ulaştırmayı devlet eliyle tıkarsanız, insanlar neden bilecek ?
olan şu, tek bir görüşü al, devlet eliyle bunu sahiplenin, sonra da bir kız için o evinde özgür tercihini kullandı deyin.,
bu herkes için geçerli. Kadınlar dinin kabul edilmiş resmi bir tek görüşüne göre özgür tercih kullandılar., çünkü diğerleri olabileceği onlara sunulmadı.
Diyanet yorumlardaki çeşitliğin güvencesi olmadıktan sonra özgür tercih diye bişey olmaz.Kimseyi kandırmaktan öte kendimizi kandırmayalım. netice biz torunlarımız için yaşıyoruz.
görüntü kurtarmak şöyle oluyor, sorumluluk alanlarla( kutsanmak mertebesine kadar yolu var), sorumluluk alamaynalardan güzel bir görüntü oluyor.
Sonra da sibel can kızımız sahneye çıkıyor ama biz onu bu haliyle aramıza alıyoruz derler.
Alamyada bir tv programında şöyle birşey vardı.
Program ailelerle çocuklar arasındaki çatışmaları veriyor. Anne ile kız bir etekliğin başında tartışıyorlar. anne diyor ki, bu eteği giyemezsin çok kısa, hem de üsten açılıyor., kız da annesine, ama satın aldım, diğer arkadaşlarım da böyle giyiniyor ne sakıncası var falan diyor. Biraz sonra deri ceket giymiş genç bir delikanlı ile ailesi diline falan yaptırdığı piercing konusunda bir tartışma yapıyorlar.
bu doğal olandır. ama zafer bey gibilerin yazıları doğal olanı da bozuyor. dünyada saflığın yaygınlaşmasına değil, saflığın ayrışıp kaybolmasına hizmet ediyor.
yani şunu demek istiyorum; saflık sırf benim olsun şeklindeki saflığı sahiplenme hırsı doğal olanı da bozar.
şimdilik bu kadar.Ortaya çıkan pürüzler düzeltldikçe neden kamuda uzlaşma olmasın ki,.
devam edeceğim.
Yazan:Birdost Tarih: Eyl 19, 2007 | Reply
arkadaslar Knz nece konusuyor bir fikri olan var mi?
Ayrica cihan’a cevap vermekten falan bahsetmis, cihan kim? yorumcular arasına cihan yok, yazıda da Cihan Aktaş geçiyor, o da alinti falan yapmamis, hemsirelikten de bahsetmemis.
Neler oluyor?
Yazan:knz Tarih: Eyl 19, 2007 | Reply
selam birdost, haklısın. bir daha bakınca, yıldız ramazanoğlununun hemşirelik örneğini verdiğini gördüm. konuşmasında hemişe bir kızın mezuniyet törenindeki olaydan bahsetmiş.
o yıllar refah partisinin olduğu yıllar olmalıydı., tam yılını hatırlamıyorum.
googledan o gün neler olduğunu aramak mümkün ama hepimiz o olayları az çok biliyoruz.,
Şimdi sadece o olaya tek bir olay bakarsak mağduriyet var, ama öte yandan arka palnda “başörtüsü müslümam kadının namusudur” sloganı baskın bir şekilde ortada. kimse de ses etmiyor. BU Psikolojik boyut. Diğer bir boyutu ise stajlar,. Ben her iksinie de değiniyorum.
Eğer yıldız ramazanoğlu hanımım örnek verdiği noktadan, biz nerde kalmıştık diye başlarsanız hep aynı taşın etrafında dolanırsınız.,
Düzetme için teşekkürler. Fakat Ana fikirden uzaklaşmayın.
Yazan:knz Tarih: Eyl 20, 2007 | Reply
Yıldız hanımım bahsettiği olay bir mezuniyet töreni., okul birincisi bir kız öğrenci ama onu başörtüsü ile konuşma programına çağırmıyorlar. o da kürsüye fırlıyor. Kürsüde görevli diğer kızda
ona engel olmaya çalışıyor. Fotoğrafla bu olay basına yansımıştı.
ben de sizler gibi düşünmüştüm. Mezuniyet törenleri mutluluk anlarıdır, ne olur, herkesi kucaklasa ? Fakat yıllar sadece bana değil, hepinize aklı selimi öğretti( öğretmelidir)
ben mağdurum diye kürsüye saldır, orya tekme, buraya avukat al.,
Unutmayın, şu insanlığın altın kuralıdır ki, sen yaparsan başkası da yapar. Başkasını bir hayal edin.
Diğer bir yönüde,
Olay hemişerlik okuludur. orda staj vardır.
staj kıyafet yönetmeliği sizin bir çırpıda nalayamayacağınız etik kurallara dayanmaktadır. BU değiştirilemez değildir ama
bu hukuki bir süreçtir.
Bu yanlıştı, yıldız hanım. insanları proveke etmeğe, duygusal tuzaklar için öğrencileri kullanmaya yönelik birşeydi.
Ben dahi hemşirelik okulunda kıyafet yönetmeliğini etik arka planını göremiyorum şu anda.
ama tahmini yazabiliyorum. Dinleyin.
bir deprem oldu 30 bin vatandaşımızı kaybettik.
insanların psikolojisi afete dönüştü. Ahlaklı kurtarıcılar kendi adlarını bile kurtardıkları insanlardan gizlediler. Çünkü afet altında insan, psikolojisi değişir ve minnet duygusu ile kurtarıca bağlanır. KURTARICI bunu kullanmak istemiyor. Ama kendilei bu felaketleri kullanan da oluyor. Misyonerler iki gün sonra oralara dağıldığı vakit, hükümet el koydu.
Bir hemşienin kişiliği ile değil, dişiliği ile de değil sadece yaptığı işle orda olması gerekiyor., bir işte kurtarıcı damgasını kullanmaması gerekiyor.
Dediğimi anlayabildiniz mi ?
Siz bu mesleki etik kuralı değiştirmek isteyebilirsiniz. AMA unutma sen yaparsan başkası da yapar. Ve onların imkanları senden daha çok olablir. Senin giremediğin enkazlara girebilirler. Sen kişiliksiz, kimliksiz ve cinsiyetsizsin o işi yaparken. Kimliğin de, kişiliğine aidetinde, herşeyin yağtığın işin yüceliğidir. Ve yaptığın iş isnaların minnet duygusunu kullanmamanı gerektiriyor.
başörtüsü islamın aolmazsa olmaz şartı değildir. islamın Şartı da olduğu ilmi olarak çok tartışmalı bir konudur. Yani
ama konu bu değil şimdi. BU MESLEK BÖYLE İCRA EDİLEN BİR MESLEKTİR.
Ama etik kuralları oluşturmak insanlara kalmıştır., fAKAT UNUTMAYIN SİZ YAPARSANIZ BAŞKASI DA YAPAR.
Sen duygusal tuzak kurmazsın ama başlası bunu yapar. O zaman o başkasına nasıl engel olacaksın. Karşında psikolojisi kurtarıya karşı savunmasız hasta insanlar var.
ben kimliksiz, kişiliksiz, cinsiyetsiz sırf kendimi bir işe adamak istemiyorum diyen tıbbi yardım mesleğini seçmesin. Kamuya ilgli bir iş seçmesin.
cinsiyetsizliği anlamadınız mı ? nasıl oluyor diye ? sad-ece de yazdım ama bir daha diyim.
hastaya göstereceğin yakınlığı dahi kitaptan okuyarak yapacaksın. sen o işi yaparken kadın veya erkek olduğun zırnık farketmez.
hastanın manevi boşluğu mu var ?
ona din adamını bulacaksın., o zaman haddimize düşer bizim. hastanın ruh dünyasına damdan düşer gibi giremezsiniz.
dinin yeri başkadır. ama damdan düşer gibi , o insanın yoksun halinde insanın hayatına giremezsiniz.
Bu durumdan yararlanmak olur.
okul bu, fakülte. hasta psikolojisi okuyarak yapacaksın. keyfi yakınlık bile gösteremezsin.
Niye enkaza herkesi sokmuyor devlet ?
tusunami felaketinde de tayland hükümeti sokmamıştı.
kızlhaç işreti misyonerlik zamanından kalmıştı,
günümüzde anlam değişti, artık onlarda insan felaketlerinde pay kapmamayı öğrendiler.
yeniden eski sömürge yardımı günlerine dönmeyelim. Dünya bu değişme gelene kadar ne acılar çekildi.
Biraz düşünün.
Yazan:MY Tarih: Eyl 20, 2007 | Reply
Yazan:knz Tarih: Eyl 21, 2007 | Reply
Bir kez başkalarını düşünmek zorunda kalmak bir kesime çok zor gelecek anlaşılan.
yukardaki karikatürden belli. Neden MY ? Neden üstelik benim o kadar farklı bakış getien yazımın üzerine bu zavallı (poor) figür?
Bakın burada biz kafa patlatlıyoruz ? şunu unutmayın ki, 11 yaşındaki çocuğu o konfrenası düzenleyeler koruyamadı ?
sözlerine bakın ? 10 yılda söylenmemiş ne söylemişler ? ya ululanma veya zavallı kızacağız figürü?
bir fikir yok ? insanlar size bu yaptığınızın şu sakıncası var dediğinde, hiçbir itirazı dinlemeyen kişiler o zavallı kızcağız figürüne hiç uyuyorlar mu ?
zafer beyin yazısına cevap verdim.
yıldız hanımın dediklerini size hatırlattım.,
gerçek zavallı kızcağız figürü gibi değildi.
eğer içinizde yıldız hanımı tanıyan varsa bu sayfayı iletebilirler mi ?
“mesleki etik” sizlerin, bizlerin duygularından çok önemlidir.
stajlar hakkında neden sessiz kalıyorsunuz ?
umarım sessiz düşüncelerdir. içinizden düşünün ama ölü kalmayın.
şimDi sıra Ç-Z nin yazdıklarına geldi.
en son bu sayfa sahibine hitaben yazacağım.
az kaldı.
Yazan:S Tarih: Eyl 21, 2007 | Reply
AKLI ETKİLEYEN ETKENLER: Akıl sağlığının korunması çok önemli olup bunu etkileyen bazı etkenleri saydıktan sonra bunlardan sadece sefihlik konusunu işleyeceğiz. Sarhoşluk, Nefsi Emmare, Heva, Heves, Şehvet Kuvveti, Gazap Kuvveti, Öfke, Korku, Zühul, Hırs, İnad, Cünün, Delilik, Cinnet, Bunaklık, Sefihlik .
Aklın işlevsel halini etkisiz hale getiren durumu, ruh beden fıtrat islam bütünlüğünü bozan durumu ifade etmede kullanılan kavramlar arasında “sefihlik” de girer. Sözlükte, “sefih” , sefh veya sefeh fiilinin fail ismi olup; görüş ve gidişatta hafiflik ve gevşeklik demektir ki, akıl noksanlığında meydana gelir yani din noksanlığında meydana gelir. Her türlü işte aklın hafifliği, imtihanı anlamamak, düşüncesizlik, önem vermemek, akla ve dine aykırı hareket etmek demektir. Bir ucu budalalığa varan hafiflik, fikirsizlik,temkinsizlik ve aklı kullanmamaktır, dini anlamamaktır. Sefihlik, akıl ve dinin gereklerine aykırı hareket etmekdir ki, bunun karşıtı, ağır başlılık, tam akıllılık, yani reşidliktir.
Sefh ve sefeh sahibi kimselere “sefih” denilmektedir. Kur’an a göre sefihliğin hem dünyevi ve hem de uhrevi boyutları vardır. Dünyevi konularda sefihliğe gelince , aklı olmasına rağmen dinin ve aklın gereklerine aykırı şekilde hareket etmek ve malını gereği gibi tasarruf etmekten uzak kalmaktır. Kur’an da bu anlam örgüsü dahilinde, malları ve mirası üzerinde gerektiği gibi tasarrufta bulunamayacak düzeydeki çocuklara ve aklı yeterince gelişmemiş ve noksan olan kimselere dünyevi anlamda sefih denmektedir ki, bu kimselerin görülüp gözetilmesi gerektiği tavsiye edilmektedir. Bu ayette geçen sefihlerden maksat, düşüncede inançsız olan değil, yaratılışta ilişkili olan , henüz mümeyyizlik çağına ulaşmadığından, dini tam anlayamadığından dolayı kendi malını (bedenini ruhunu aklını) tasarruf etmekten aciz olan kimselerdir.
Kur’an a göre uhrevi anlamda sefih olan kimselerde vardır. İnanç bakımından kafir, münafık ve müşrik kimseler bu gruba girerler. Bu kimseler kendilerini çok akıllı sanırlar; halbuki akıllarını gereği gibi hidayet yolunda kullanmaktan çekinirler. Örneğin, münafıklara “müslümanların inandığı gibi sizde inanın” denilince kendilerini çok akıllı sanarak, müslümanları suçlama yoluna giderler ve kendilerini akıllılıkla nitelendirerek sahte dindarlık gösterisinde bulunurlar. Dinin gerektirdiği inançların ve hareketlerin aksini yapmalarından dolayı Kur’an onları “asıl beyinsizler” olarak suçlar (Bakara 13). Yine Kur’ana göre aklını kullanmayan, hafif karakterli ve ciddi tefekkürden yoksun olan kimseler Allah’ın yolundan yüz çevirirler (Bakara:130). Aşağıda daha detaylı değineceğiz.
Tevhidin tarihinde inkara şartlanmış olan bazı kimseler, kendilerini insanların en zeki ve en akl-ı evvelleri saymışlar, sonuçta kendilerine gönderilen peygamberleri “sefih”likle suçlama yanlışlığına düşmüşlerdir. Halbuki, tevhid tarihi göstermektedir ki, peygamberler içinde çıktıkları toplumların en akıllısı olmalarından ötürü “fetanet” sahibi; gündelik yaşamlarında sağlam karakterli olmalarından dolayıda güvenilir kimseler olarak tanınmışlardır. Fıtnat; kapalı bulunan ifadelerdeki mananın yakalanmasıdır. İleri bir zeka düzeyine sahip olan peygamberler Allah tarafından toplumların içinden seçilmişlerdir (Araf 66-67).
Kur an, sefih kimseyi şöyle tanımlar: “Doğrusu aranızdaki beyinsiz (İblis veya cinlerin kafirleri) Allah’a karşı yalanlar uyduruyordu” Cin 4. Görüldüğü gibi bu ayette “sefih” terimi İblis ve onun yolunu izleyen kimselere bir sıfat olarak verilmiştir.Aklını negatif yolda kullanan bu beyinsizlerin bütün arzu ve istekleri , Allah yolundan insanları alı koymak için engeller icat etmek olduğunu anlarız. Çünkü bunlar, insanların imanlarını yok edebilmek için sürekli “Allah yeniden kimseyi diriltmeyecek” (Cin 7) şeklinde telkinde bulunurlar. Böylece İblis ve avânesi, insanlara ve kendi türlerinden olan yaratıklara, ahireti yalanlamada yardımcı olurlar. Demek ki yerine göre sefih, önyargılı hareket ederek aklı iyi kullanmayı bilmemek manasına da gelmektedir. Bundan dolayı Kur’an sathi düşünce sahibi olan insanları “sefih” olarak adlandırır. Sefih kimse zarar ve menfaatını,imtihanı, doğru ve yanlışı, dost ve düşmanı, haklı ve haksızı bilmeyecek kadar bilgisi kıt, ileriyi göremeyecek kadar dar görüşlü, cahil kimselerdir. Mü’minler, onların düştüğü sefihliğe düşmemek için çaba gösterirler. Allah’ın verdiği aklı, iyi kullanarak; dünyevi ve uhrevi açıdan tehlike ve zarar doğuracak inanç, düşünce ve davranışlardan olabildiğince uzak kalırlar. Yaşadıkları çağda, beyinsizlerin yol açacağı akıl-dışı hareketlerden de Allah’a sığınırlar (Araf 155), çünkü bu senin imtihanından başka bir şey değildir derler Hz Musa gibi dua ederler.
Buraya kadar anlatmaya çalıştığım hususlar, mükellefin ehliyetine arız olan olan bir takım durumlardır ki, bunlardan bir kısmı hitabın aslını ve ehliyetini tamamen kaldırmakta, bir kısmı da kaldırmamaktadır. Fakat, dini sorumlulukları yerine getirmede olumsuz tesirler yapmaktadır. Bunların bir kısmı semavi olan arızalar, bir kısmı semavi olmayan arızalardır. Kulun özgür bir şekilde zatıyla ilgili olan arızalarda akıl sağlığı bakımından mümkün olduğu sürece aklı etkileyen doğru ve nesnel karar vermesini engelleyen psikolojik ve patolojik durumlardan uzak durması gerekmektedir. Zira, insanda düşünme ve akıl yürütme faaliyetinin mükemmel bir tarzda gerçekleşe bilmesi için aklın her türlü hastalıklardan salim ve sıhhatli olması zorunlu bir durumdur.
(BAKARA130) İbrahim’in dininden ancak kendini bilmeyen yüz çevirir. Andolsun biz Onu dünyada seçtik ve Ahirette de salihlerdendir.
İbrahim’in dininden ancak sefih insanlar yüz çevirir. Yani geri zekâlılar. Sefih insan İslâm Hukukunda kârını zararından ayırd edemeyen, malını çar çur eden kimseye denir. Bu tür insanlar sefih muamelesi görürler İslâm Hukukuna göre. Devlet başkanı sefihin mallarını yönlendirmek üzere bir vasi tayin eder onun mallarını o yönetir veya devlet yönetir. Devletin de tayin ettiği zaten bir vasidir. O yönetir. Taki aklı başına gelinceye kadar. Ancak bu tür kârını zararından ayırd edemeyen kişiler ibrahim’in dininden yüz çevirirler diyor Allah (c.c.) Ama şu hatıra gelebilir. “Ben bazı insanlar tanıyorum. Adamlar cin gibi. Dünyanın parasını da toplamışlar, onlara geri zekâlı demek mümkün değil ama Allah’a da iman etmiyor.” gazetenin bir tanesinde Türkiye’nin büyük diye kabul edilen şirketlerinden,f.iki ortaktan birisi, ben Allah’a inanmıyorum, Kitaba inanmıyorum gibi laflar etti. Parasına bakıyorsun, bankalar onun parasıyla dopdolu. Müesseseler onun, her tarafta reklâmlarını görüp duruyoruz. Bu adam geri zekâlı mı acaba?
Kur’ân-ı Kerîm’den bazı örneklerle bunu açıklayalım. Bir adama denilse ki, bak şurada bir bahçe var veya çiçekler var. Bu çiçekler şu anda sana verilecektir. Ama bu çiçeklerin ömrü altmış veya yetmiş günlüktür. Bu çiçekler yetmiş gün kokarlar, yetmiş gün sonra solarlar ve bir daha açmazlar. Ancak, bu çiçeğin sahibi diyor ki, o çiçeği kabul etmez de bana yönelirse, benim dediklerimi tutarsa, ona ben bir başka bahçe vereceğim. O bahçenin çiçekleri solmaz. Gölgeleri dondurmaz, güneşi yandırmaz. Oraya ihtiyarlık uğramaz. Dert, gam, kasavet denen bir şey de yoktur. Köşkler vardır. Altından, gümüştendir. Altından da ırmaklar akmaktadır. Burayı mı istersiniz, orayı mı istersiniz dese? Bu adam da tutsa altmış gün kokan çiçeklerin bulunduğu bahçeyi alsa, bu adama ne deriz biz. Vay geri zekâlı vay. Oğlum altmış gün sabrediver bakalım işte. Öbür dünyada veya ilerde ebedisi var denilir. Aynı şekilde bu adamlar da bazı şeyleri elde etmişler ama ebedi hayatı terketmişler. Onlar bu dünyada da bizimle beraber aynı zilletin içerisindeler. Madem ki, İslâm’dan dönmüştür. Hıristiyan, Yahudi de olamamıştır. Sen o geri kalmış ülkenin insanlarından değil misin? Avrupalı; benim dediğimi biraz fazla tutan uşaklardansın diye muamele ediyor. Yani onlar da rahatsız. Batı’ya gittiklerinde insanca muamele görmüyorlar. Hem dünyada zillet hem de öbür tarafta Cehennem! Bunlar geri zekâlıdır.
Biz onları dünyada iken seçtik. Yani İbrahim (a.s.)’ı, İsmail (a.s.)’ı. O ahireîte sahillerdendir, salihlerle beraberdir. Ve Cennete salihlerle beraber gidecektir.
Peki İbrahim (a.s.)’ın özelliği nedir?
(BAKARA 131) Rabb’i ona “teslim ol” dediğinde O: “Âlemlerin Rabbi’ne teslim oldum” demişti. Rabb’i ona teslim ol, İslâm’a gir dediğinde, Ben âlemlerin Rabbi’ne teslim oldum ve İslâm’a girdim demişti. Allah (c.c.) Müslüman ol demekle, O da Müslüman olmuş ve Rabbim’e teslim olmuştu. Müslüman olmayan, Rabbim’e teslim olmayan kişi, mutlak surette bir başkasına teslim oluyor.
İnsanların fıtratında teslim olmak var. Rabbim’e teslim olmayan, Rabbim’in yarattıklarına teslim oluyor. O’nun dediklerine uymayan, Rabbim’in yarattığı bir insanın dediğine uyuyor. Teslimiyet bu oluyor zaten.
/
Hz Ömer’e sefih diyen Ebu Cehil bugün ancak lanetle anılıyor.
…
EDİTÖR NOTU: Yahudilerle ilgili ifadeleriniz sitemiz yorum kurallarında bulunan Madde 4 “Şiddete övgü, ırkçılık, dinler ve mezhepler arası kini teşvik, hakaret, ahlakdışı yorumlar vb. ifade özgürlügünün dışına çikar. Bunları içeren yorumlar ve saldırgan, düzeysiz veya konuyla ilgisiz yorumlar reddedilecektir.” maddesi uyarınca yorumunuzdan çıkartılmıştır.
Yazan:knz Tarih: Eyl 22, 2007 | Reply
Bu sayfada yazımın üzerine yazı yazan s. nin yazısı sadece bir yerden alıntı. Alıntının kaynağı da yok, buna çalıntı da denebiliyor.
Eğer s yazıyı ben yazdım diyorsa, bu doğru olsaydı burda konu ile ilgili birşey diyebilirdi,.s nin bizlere söyleyebileceği birşey de yok.
1970 lerdek ağlayan çocuk posterinden başka söylenenecek yeni birşey yok mu ? unutmayın ki o günden beri O ağlayan çocuklar bugün tinerciye dönüştü. Akşamları sokağa çıkamaz olduk çocuk korkusundan. Ve O Posterler asanalrı tatmin etmekten başka bir işe yaramadı.( serdar turguta kinaye)
onun için ben devam ediyorum. Yukardaki sözü edilen konferenasta 10 yıldır aynı şeylerin söylenmesinden başka bir yenilik , bir açılım olmadığını gördüm.
umarım derin düşüncülerdeki dava sahipleri sayfalarına emek veren biri küçümseyi bırakıp,
bakın başka kimse yok. Bir dahaki toplantıyı sorun çözmek yolunda kullanırlar. İNTERNET VAR, BU SAYFANIN ADRESİNİ O PROGRAMI YAPANLARA İLETİN. haklarındaki eleştiriyi dinlerler ve cevaplarını oluşturmak için kafa yorarlar.
ülkeyi yöneten yönetim erkeklerden oluşuyor ve eşleri kapalı, ve onların kadınlara karşı boynu bükük. Onları rahatlatacak olan kadınlardır. 1970 lerde göremediğiniz bir perde arkası olduğunu gördünüz. Bu perde arkasının sadece faşist olmasını çok arzulardınız ama bir de baktık ki “din ve vicdan hürriyeti” çıktı.
yine yazıyorum, günlük terminolojide milliyet ve vicdan özgülüğü diye bir kavram yok ama din ve vicdan özgürlüğü var.
bu yüzden kamuda uzlaşmak zorunlu oluyor.
defalarca yazdım. Yine de yazarım.
evet, başörtüsü karşıtları arasında faşist kısmını ben inkar etmiyorum.
ama burda ayrıştırmayı yapmak size düşüyor.
yoksa flu gözyaşları ile o ağlayan çocuğa ettiğiniz edersiniz., Boşuna hüzün yaratmanın bir faydası yoktur., düşamnlığın ise kimseye hiç bir faydası yoktur.
Yukardaki karikatürde kızın boynunu bir yandan mahalleli çekiyor., bir yandan tek taraflı despot din eğitimin savunucuları çekiyor, bir yandan da kadını güçsüz ceylan yapan yazılar çekiyor., bir yandan da “başörtüsü namustur” pankartını hazırlayanlar çekiyor.
o kızcağız onlara karşı koyabildi mi ? faşistlere karşı koyabilsin.
şimdi artık Yıldız hanımın hatırlattığı o hemişrelik okulundaki günlerdeki gibi değiliz.
sıra 3 maddedeki yazıma geldi. Neden yoklar diye sormuştu yukardaki yazar arkadaşımız.
Aslında büyük oranda bu cevap ortaya çıktı ya,
ben yine de ip ucu vereyim; anlatmadınız. Şimdi politikacıların açıklamalara bir çark etme var, o dini simge değil denmeye başlandı ama bu şimdi de bu artık inandırıcı olmuyor.
valla ben 10 sene önce keşke bunu dini simge diye savunmasalar diyordum, ama sakalım yoktu laf anlatayım. Gittiler AIHM dava açtılar,din ve vicdan özgürlüğünü ile karşılaştılar, ironi tabi. Ama hala görmezden geliniyor.
birşey görmezden gelinince yok olmaz ki ?
Bütün size çelişkiye giden yanlışları yazacağım.
Yazan:S Tarih: Eyl 22, 2007 | Reply
Niye, bu yazıların patenti mi var?
Sefihlik konusunun içeriğini anladınız mı? Anlamadıysanız başka şekilde de anlatılabilir, yazılabilir.
Eğer sefihliği anladıysanız örtülülüğü değil, örtüsüzlüğü tartışmanızı salık veririm.
/
İmdi,
Hz Muhammed (SAV) hicap ayetlerinin emrini topluma uygulattığı sıralarda ayetler inmeye devam ediyordu,
Yani Abese suresinde olduğu gibi Allah’u Teala (CC) Hz Muhammed’e (SAV) hicab ayetlerinden sonra yapılan uygulamalara (internetten bulabilirsin Medineli kadınların nasıl hemen kapandığını ve nerelerini kapattığını vs…) uyarı yapabilirdi ; “Ey Muhammed bu kadar da kapanın demedim diye”, niye başka bir ayetle uyarmadı.
Yani Allah’u Teala unutmadıysa (tövbe-haşa) , Medine de ki toplumu görmezden gelmediyse (tövbe-haşa), demekki Hz Muhammed’in uygulamalarını sünnetini kabul etmiştir ve kendisini örnek göstermiştir, uyun diye de farz kılmıştır.
Şimdi Anladınız mı Knz hanım; sizin bu konuyla ilgili yazdığınız sitelerde alimlerden daha akıllıymışsınız gibi, daha dindar mışsınız gibi, bu konularda din hakkında belagat sahibiymişsiniz gibi ahkam kesmenizin yanlışlığını. (Biraz tevazu ve ciddiyet)
Allah’a emanet olun.
Yazan:MY Tarih: Eyl 22, 2007 | Reply
Öğretmen-Sen yöneticileri, Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç ve Rektörler Komitesi üyeleri ile eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin hakkında, ”Şapka Giyilmesi Hakkındaki Kanuna muhalefetten” Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu.
Suç duyurusu dilekçesinde, ”28.11.1925 tarihli 671 Sayılı Şapka Giyilmesi HAkkında Kanunu’na göre TBMM üyeleri, tüm kamu görevlileri, memur ve müstahdemlerin şapka giyme mecburiyeti bulunduğu” kaydedildi.
Dilekçede, Teziç ve Rektörler Komitesi üyeleri ile Bumin’in, ”671 Sayılı Kanun hükümlerine muhalefet ederek, resmi görevleri sırasında şapka giymedikleri” iddiasına yer verilerek, 2 aydan 6 aya kadar hapisle cezalandırılmaları istendi.
Öğretmen-Sen Genel Başkanı Yusuf Tanrıverdi, Genel Sekreter Behçet Canöz ve bazı sendika üyeleri, suç duyurusu dilekçesini sunmalarının ardından, Ankara Adalet Sarayı önünde basın açıklaması yaptı.
Şapka giyerek konuşma yapan Canöz, ”hiçbir inanç, ideoloji ve umdenin, insan hak ve hürriyetlerinden üstün olmadığını” belirterek, ”Yeni bir Anayasa bu kriterlere göre düzenlenmeli, bireyin inanç, düşünce ve duygu dünyasına saygı esas alınmalı, şiddete dönüşmediği, genel ahlaka aykırı olmadığı sürece her söylem, her eylem serbest olmalıdır” şeklinde konuştu.
”Başörtüsü yasağı keyfiliğe en açık örnektir” iddiasında bulunan Canöz, ”Kadınların kılık ve kıyafetleriyle ilgili hiçbir şekilde yasal bir düzenleme yapılmamıştır. Anayasa Mahkemesinin yorumuna dayanılarak yasak sürdürülmek isteniyor” dedi. Canöz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) bu konudaki kararını da eleştirerek, ”AİHM de hukukun üstünde olamaz, kararları tartışılmaz değildir” dedi.
Sendika başkanı Yusuf Tanrıverdi ise ”özgürlükçü ve insan haklarını temel alan yeni bir Anayasa yapılmasını” istedi.
Yazan:Ç-Z Tarih: Eyl 23, 2007 | Reply
‘’AİHM de hukukun üstünde olamaz, kararları tartışılmaz değildir’’
bu kararların bir tarafından tutup görüş savunanlar,yolda kaybolmamak için annesinin eteğine yapışan çocuklara benziyorlar.Siz bu cümleyi büyük harflerle yazmış olsaydınız belki onlar artık rüştlerini ispat edebileceklerinin farkına varabililirlerdi!Bir ihtimal tabii.
Yazan:Ç-Z Tarih: Eyl 23, 2007 | Reply
Zafer hanım(bey olabileceğinize ihtimal veremiyorum) ve eğer siz bir er kişi iseniz her başını örtmemiş hanıma da bu şekilde et yığını gibi bakıyorsanız önce size,sizin cinsinizden birkaç er kişinin çıkıp “heyy efendi kendine gel,sen ne yazdığının farkında mısın?”diye sorması gerek diye düşünüyorum.
Bakış şekliniz ile siz, baş örtüsüne siyasi simge diye bakan,irtica çığırtkanlığı yapanlardan hiç de farklı değilsiniz,toptancı bakış!
“bakılsın diye oradaydı bedeniyle” Seyredilmek isteyen bir ruh ve seyredilen bir beden, birbiriyle yan yana, kardeşçe oturuveriyorlardır:”
Kadının tenine,saçının teline namusunu,ahlakını hapsedenler;kadını seyreden kendi cinsi mi?
Siz eğer seyreden güruhtaysanız kendinizin seyretmeyen olduğunu nasıl ispat edecekseniz,deliliniz ne?Ki yazdıklarınızla,seyirci ruhunuzun teşviki ile hiçbir detayı atlamayan bedeninizin izleyici organlarına sahip olduğunuz çok belli.,aksini iddia etseniz de pek inandırıcı olamayacaksınız bu kadar alenilikten sonra sizin seyirci olmadığınıza kim inanır ki!
“Baştan ilan edilmiş bir sadakatsizlik vardır çıplak bedende.. “Bakan sadece sen değilsin ki bana!” “Ben bütün bakışlara açı(ğı)m.” “Bunca bakanım var benim.” “Sen de kim oluyorsun?” Galip gibi duruyor ama mağlup.”
Siz mi mağlup ettiniz?Nasıl bu kadar eminsiniz o çıplak bedendeki ihanetten,ihanetin diğer suç ortağı olarak orada mıydınız?
Bunca iftira altında sizin ruhunuzun taşıdığı ağırlık yok mu diye merak ettim.El insaf!
“Örtünmek, kişiliğini dişiliğinin üstüne koymaktır. Kendini sonsuza saklamaktır.”
Eğer bir kadınsanız,örtünüzü çıkardığınız anlarda kişiliksiz mi kalıyorsunuz?Örtünmek aksine dişiliğin altını çizmek kadın olduğunun farkına varmaktır.kadın,kadın olmanın bilinci ile örtünür,dişiliğini yok etmek için değil!
Bu mantıkla en erkek giyinen kadın en kişilikli kadın demek mi oluyor?
Ne büyük yanılgı,kadın er kişi gibi yaptıklarının suali ile karşılaşmayacak,dişi kişiliği ile sonsuzluk diye kastettiğiniz ahıret hayatına hazırlanacak.
Kişilik,örtünmeye ihtiyaç duymaz,örtüyü araç kılabilir.
“ Kadınsı merhameti, kadınsı inceliği, kadınsı zerafeti ipekten tüller ardına saklayıp inci gibi büyütmektir örtünmek.”
Örtünmüşler için böyle düşünüyorsanız hayal dünyanız pek tekin değil derim.saklı olana iltifat,açık olana hakaret!Sizce bu yaklaşımınız kabul edilebilir mi?
“Tesettürsüzlük nedir?” diye sorsaydınız bana, “Kadının dişiliğini kişiliğinin önüne geçiren her haldir” derdim…
Siz dersiniz.Focuslandığınız göğüs,bel,ve etek seviyesine göre but ise eğer.
“Bir “kişilik tutulması”… Bir “kadınlık eklipsi”… Ay tutulur ya hani dünyanın gölgesi üzerine düştü diye. Dişiliğin kişiliği gölgede bırakıp kadın ruhunu gözden kaçırdığı bir tür eklips hali bu.. Saçları kapatmaktan fazlası: Kadın ruhunun bedenle kapatılması…”
Tüm yukarıdakileri yazacağınıza sadece bu paragrafı yazsaydınız yeterdi.Birini yüceltmek için diğerini batırmak niye?Kadın ruhundan pek anlamadığınız(kadın iseniz kendi cinsinize karşı çok acımasız ve saygısız olduğunuz)o kadar belli iken bir ruhu kaplayan bedeni bunca aşağıladıktan sonra o bedenin doğurganlığına nasıl saygı duyabileceksiniz?kendi saygınızı hak etmeyen bu bedene karşınızdaki insanların saygı duymasını sağlayacak kişiliği nasıl geliştirebileceksiniz?
Keşke tesettür diye tarif ettiğiniz örtünme şeklini seçmeyenler için bu kadar toptancı bir yaklaşımla aşağılayıcı yazmamış olsaydınız.Bu şekilde acıyıp aşağıladığınız insanlara ne faydanız olacak,size yakınlaşıp sizden feyz almalarını,özenmelerini nasıl sağlayacaksınız?
Dilerim bunları okurken bir yerlerde bir “ah” hissetmişsinizdir,olabildiğince sivri olanını kullandım zira.
Yazan:Haydar Tarih: Eyl 23, 2007 | Reply
Torontoda oturdugum mahallede taksicilik yapan Hindistandan gelme bir Sih aile vardi. Bir iki selamdan bildigim kadariyla adam cok kibar biriydi. Firsat olupta bir sohbet edemedim kendisiyle. Ama bazen kah taksi yikarken, kah cim bicerken uzun uzun seyrederdim o alileyi.
35-40 yaslarindaki adam sakalli, siyah turbanli, ustu basi temiz ve hic jean giymezdi.
Karisi guleryuzlu, alnin ortasinda bir kina noktasi vardi, belden asagisi kapali etek+salvar (?), yukarida bir sutyen seffaf bir sal ile sarmalanmis omuzundan sarkiyor, saci duzgun tarali ve atkuyrugu, koca ciplak gobek ise tamamen ortada idi.
Belliki cok dindar bir aileydi.
***
Yukardaki yorumlari okuyunca acaba onlarinda boyle blog siteleri mesela “Derin Brahmanputra” varmidir diye aklima geldi. Kimbilir onlardada “erkekler saclarini bir inci gibi kapamalidir” filan diyenler, tartisanlar vardir.
Yada kimi erkekler isyan ediyordur “yav o sicakta turbanla gezmeye mecbur olmak adaletsizlik, bakin kadinlara pufur pufur ince elbiselerle vede yari ciplak geziyorlar…” falan diyorlarmidir diye dusundum.
Oyle ya kimileride cok sofistike dini aciklamalarda bulunup “tabiiki! bak bundan vede bundan dolayi oyle olmali” filan da diyordur heralde.
Pencap eyaletindeki devlet dairelerinde basi acik erkekler calismali-calismaMali tartismasi varmi acaba?
Acaba onlardada bizdeki gibi jilet atan yada yasaklayanlar varmi kimbilir.
***
Insan oglu bu iste… inaniyor.
Birak inansin.
Ne diyecen!
Yazan:Ç-Z Tarih: Eyl 23, 2007 | Reply
Haydar bey,
“Ama bazen kah taksi yikarken, kah cim bicerken uzun uzun seyrederdim o alileyi.”
Ne yani şimdi siz sözlü iletişime fırsat bulamadınız için Hintli aileyi mi seyrettiniz?
Ama tabii sadece siz seyrettiğiniz için bu soruya muhatap olmamalısınız,o Hintli bey ve hanım da tüm bu eylemleri siz seyredip,hanımın göbeği,beyin baş örtüsü ile ilgili yorum yapın diye bir çeşit “bana,bize bakın”duygusu ile özellikle yapmışlardır.Tüh esef ettim şimdi diz onların kişiliklerinin kıyafetlerinin gölgesinde kaldığını da ima etmiş oldunuz bu tanımlarınızla.(bir iki selamlaşma yüzünden beyin kibar olacağını düşündünüz yoksa kıyafetleri size o beyin kibar bir kişiliğe sahip olduğunu söylemiş olamaz dimi?)
Eee işte Haydar bey,birileri seyredilmek için eylemde bulunur birileri de yorumlamak için seyreder :-)Her şey bir diğerimiz içindir zaten .-)
Örtülü yada açık varlığımız bile seyreden şahitler için,o seyredenler olmasa kimin kişilikli kimin değil olduğunun hükmüne kimler varacak ve bizler kimler için var olmuş olacağız.
Çık çık çık.!!
Yazan:knz Tarih: Eyl 23, 2007 | Reply
önce ç-z ve haydar için cevap yzacağım.
s size daha daha sonra ayrıntılı yazacağım.
ç-z, siz benim AİHM kararları tartışılmzdır dediğimi nerde duydunuz ?
bir tek satırım mı var ? akine ben o kararları tek tek önünüze serdim. Problem budur dedim, sizin bu probleme çözümünüz yo ki ? sizin tartışma açma potansiyeliniz oluşmadı.
AİHM katolik italya okullardan haç indirmek kararında müslüman veliye hak verince iyi,
ama aynı mahkeme almanyada alman veliye hak verince kötü mü oluyor ? Kusura bakmayın ama bu Nasrettin hoca kazan hikayesine döndü.
Aıhm kararlarını tarışmalı yapacak sizsiniz, ama sıkıyı görünce davaYI geri çekme ile olmaz bu. O kararların haklı gerekçeleri vardır.
Aynı şeyleri defalarca dönüp dönüp yazmaktan cennetlik olacağım .
şimdi ben haydar beye cevap verirken sizler de takip edin.( sih örneği vermişti ya)
haydar bey siz sokakta karşıdan karşıya geçen insanların örneğini vermişsiniz. Bu ülkede de insanlar sokaktan karşıdan karşıya geçerken hatta cüppe ve sarıkla dahi geçebilmektedir.
Bence de geçmelerinde sakınca yoktur.
sultan ahmette ağzı burnu kapalı peçeli kadınları da görüyoruz, sihleri de görüyoruz.
ülke bu açıdan serbesttir.
sorun kamuda ve özellikler otoriteyi temsili
görevlerde dini simgelerin temsili ile ilgilidir. Örnek verdiğiniz sih ne ingliz mahkemesinde yargıç olablir, ne de ingliz çocuklarına öğretmenlik yapabilir.
şu anda yapan örnekler olsa bile, bir şikayet durumda mahkemeler din ve vicdan hürriyeti nedeniyle şikayetçiye hak vermek zorundadır.
İnançlar kutsal değildir. insanlar taşa, puta da taparlar., mahkemeler inançlar ararsında iyi inanç kötü innaç ayrımı yapamazlar.
Gerçek sosyal problemleri çözmeye çalışan mahkemeler için DEVRİM YASALARI diye bir kavram da yok. Türkiyede bu da kafa karıştırıcı neden oldu. Siz başörtüsüne izin verdiğiniz anda cüppeye vermezseniz, çarşafa izin vermezseniz bu yaptığınız din ve vicdan hürriyetine aykırı olur.
Avrupadakiler çok kültürlü toplum olarak bunu fiziki olarak çözemiyorlar. Hani biz de bir söz vardı, şeriatin kesitiğ parmak acımaz.
Ama yok bunu görmez gelip, kenan evren uslü kanun yapacaklarsa buna adalet denmez, adalet gerçek yaşamın problerini görmezden gelerek inşa edilmez.
yukarda nedenlerini saydım.
hemşirelik ile ilgili yazı yazdım.
onu görmeyin, bir dolu örneği görmeyin sonra
AIHM kararları tartışılmaz değil deyin.
bu insafsızlık., AIHM karararı sadece ünv kapısından giriş için yoruma açıktır.
ben ünv kapısı açılmasın diye bir görüş de yazmadım zaten.,
yukarda yazılarım aarsında “staj” kelimesini fark eden olmuştur herhalde ???
yani otoriteyi temsil eden işlerde,
zorladığınız kapının içinden kimlerin gireceğini bilemezsiniz., o adalet günün biirnde size de lazım olur.
AHIM hemşirelerin türban takmasına izin verse bile, bu karar tartışılmadır. Çünkü yanlış olur. meslek etiğine uymaz. gördüğünüz gibi eğer ben AIHM eteğine sarılı olsaydım, bu kadar yazı yazma potansiyelim olmazdı.
bizler doğrunun ne olduğunu konuşalım.
ç-z, zafer beyin yazısı gibi yazıların internetteki yoğunluğuna bakılırsa işiniz çok .
S ye de cevap vereceğim.,
Yazan:BetuL Tarih: Eyl 23, 2007 | Reply
@ knz ortmenim..!
ben simdi sizi Haydar beye cevap verirken takip ediyodum… Sonra aklima bazi soru isaretleri takildi..
1- Haydar bey Torontoda turbanli gezen sikhlerin karsidan karsiya gecebildigini soylememis kiiiii…..
Ay cok guldum ortmenim bu ulkede de insanlar sariklariyla carsaflariyla ozgurce karsidan karsiya geciyorlar demenize.. kih kih kih..
: )
2- dakka iki gol iki ortmenim. Haydar beyin ornek verdigi turbanli amca taksiciymis ve fakat, kamuda ozellikle otoriteyi temsil eden gorevlerde ister turbanli amcalar ister basortulu teyzeler ve ister diger geleneksel veya inanctan kaynaklanan kiyafetler giyenler hem ingiliz cocuklarina ogretmen olurlar, hem de KANADA mahkemelerinde yargiclik yapabilirler.
ortmene not; Toronto da ingiliz mahkemesi yok.
3- Su anda yapanlar vardir, ve sikayet olmasi durumda, yaniiii; bir turbanli amca beni ise turbanimdan dolayi almadilar der ve kanitlarsa ise almayanin canina okunur. Hic de sandigin gibi degil ortmenim.
4- Sanamadigin bir sey daha var, burda kamu hizmetinde zaten ayrim olmadigi gibi bir de “farkli” insanlari korumak icin yasa cikartmislar. Bir isyeri sadece ‘beyaz’ calistiramaz mesela. Devlet yasalri ile isyerlerine “gozle gorulur farklari olan” yani ortusu turbani yoresel kiyafeti ten rengi farli olan kisileri belli bir oranda calistirmak ZORUNDADIR!
Boylece devlet eli ile ayrim yapilmadigi gibi kisilerin yapmasinin da onune gecilir.
Yaa ortmenim, ogren de gel..!
Yazan:Ç-Z Tarih: Eyl 23, 2007 | Reply
“ç-z, zafer beyin yazısı gibi yazıların internetteki yoğunluğuna bakılırsa işiniz çok .(knz)”
Benim işim avcılık değil,öyle kendime sizin gibi “geleceği kurtaracağım” diye bir görev de biçmedim.Denk geldiğimde,söyleyecek sözüm ve o sözleri dışarı aktarabilecek enerjim ve isteğim de varsa bir şeyler yazarım.Kim nerde ne yazıyor diye iz takibinde değilim.
Bu arada Zafer isimli kişi beymiymiş!!Ben onun bayan olduğundan neredeyse emindim Kelimeleri ile fikirlerini teşhir ettiğinde çıkardığım sonuç buydu.
“ç-z, siz benim AİHM kararları tartışılmazdır dediğimi nerde duydunuz ?”(knz)
Siz her AİHM lafı duyunca niye kulak kesiliyorsunuz ki?
Benim yorumumun hangi açık yada üstü kapalı tarafında adınız geçti ki AİHMMMM diye feryat ederek ortaya atıldınız gene!
“şimdi ben haydar beye cevap verirken sizler de takip edin.( sih örneği vermişti ya)”(knz)
Elbette,başka arzunuz var mı?
Siz bunları yazarken aynaya falan mı bakıyorsunuz?
“ben ünv kapısı açılmasın diye bir görüş de yazmadım zaten.”(knz) Bu saçma olmaz mıydı zaten,baş örtüsünü yanlış dinin yanlış uygulaması diye ortadan kaldırmayı düşünen biri kapı ile neden uğraşsın ki??
Bu arada hitaba gerek duymadan sizden bahsedildiğini anladığınız(!) için yorum başlangıcında hitap için isminizi kullanmadım .-)
Yazan:naturin Tarih: Eyl 23, 2007 | Reply
Knz hanımı gökte ararken yerde buldum.
Knz hanım, görmeyeli nasılsınız? Bana bir cevap borcunuz vardı, Suat beyin mekanında sormuştum, hatırladınız mı kardeşim?
Ayrıyeten, Knz hanım için, ikna odası kurulmasını talep ediyorum:) Gözyaşları içerisinde, başını kapatsın, o açsın, polisler kapattırsın.
Yazan:knz Tarih: Eyl 23, 2007 | Reply
ben yazı dizimin son halkasına gelmek üzereyim.
Biliyorsunuz önceden 4 ayrı başlık saptamıştım.
gelelim “3 numaralı” başlığa yazacağım yazıya:
neden yoklar ?
evet, ç-y “neden yoklar” diye soruyordu.
Aslında bu sorunun cevabı burda olanlarda gizli.,
NATURİN beni arıyormuş, neden cevap vermemişim ? o siteden kovulduğum( nazik kelimelere ihtiyacımız yok) ve iki başlıkta yazımın engellendiğini( silindiğini) size açıklamadılar mı ? hatta ben oruçla ilgili yazı yazacaktım, ramazan geçti yazamadım .
Genelde aynı anda 2 sitede birden yazmam zaten., hatta aynı anda 2 başlık tüketmem. suat bey’e sitemim dahi yok. En azından nezaketle bunu bana bildirdiği için teşeşkür edecek durumdayım., Yani halimiz darma duman.
Eveet , ç-Y sormuş, neden yoklar diye ?
Bir iletişim bu kadar başarızsa, neden olsunlar ki ? Ben üzerime düşeni yaptım. Geldim dert anlatıyorum. siz bana şu cümlen hakaret deyin. Bakın farklı yerde aynı çapraza geçtiniz,.Bu bir defa olursa kazadır, olablir, iki defa olursa, 3 defa olursa aynı şey artık potre ortaya çıkmıştır.
Ç-Y ben size zafer (hanım/ bey’nin) yazılarındaki yoğunluğu size haber verdim.
Mahalle baskısı yok diye buralarda konuşmala bilimsel veri olmazsınız. Adam gelir sitelerde yazılanalra bakar, yazılanların sıklığına bakar ve yorumunu öyle yapar. BU durum sizn için önemliyse tabi ki çalışmanız lazım.,
anlamıyorum kimsenin aldırmadığı bir duurm için neden bu kadar uğraşılıyor ki ? siz bile aldırmıyorsanız, ben mi uğraşacağım.,
Üstelik beni yanlış aktarıyorsunuz.Ben geleceği kurtarmak için yazmıyorum. Ben henüz doğmamış torunlar için yazıyorum dedim.
Ben burda, bu sayfada olmasaydım zaferin yazısına eleşri mi gelecekti ? benim sayemde bu sayfada zaferin yazısına bir eleştiri geldi. bu bir kazançtır. geleceğe bir kazançtır.
benim sayemde çok kültürlü toplumların karşılaştığ sorunlardan örnekler tanıdınız. benden önce yazan mı vardı ?
herşey flu hale gelince neyi çözekler *
ÖZET ŞU;
dini simgelere dünyanın heryerinde din ve vicdan özgürlüğü nedeniye kısıtlama var.
çarşaf girmesin, ama başörtüsü girsin dediğin anda sen bunu tümden yok ediyorsun..
kendi sınırını kendin koyarken din ve vicdan hürriyeti seni bağlıyor. Çünkü sınırı bir yere koyduğun anda din ve vicdan özgürlüğü olmuyor bu.
Hukukçular dini simglere sınırsız özgürlük verme sorununu açacak bir hukuki cümle kuramadılar henüz.
yine yazıyorum, bir ülke vatandaşı ben milli marşı beğenmiyorum o halde ayağa kalkmıyorum diyemez., (Milliyet ve vicdan özgürlüğü yok)
ama din öyle değildir. kimseye hesap vermden din değiştirisin. onun için din ve vicdan özgürlüğü vardır.
türkiye’de bir sih turist gelse sultan ahmette dolaşamıyor mu?
neden bulanık bakıyoruz., örnek verirken çarpıtmasınlar diye dedim ben. Haydar beye verdiğim cevabın neresi komik ?
AIHM kararları üniversiteye giriş için bağlayıcı birşey demiyor ama meslek uygulmasına diyor., realite bu.
Ben başa dönersek, “neden yoklar” sorusuna cevap veririken ötekileri eleştirecektim Neden yoklar diye eleştirecektim.
Yani neden anıtkabire gitmek yerine yukarda bahsedilen toplantıya gelmediler diye soruyordum ?
Fakat ben bile olamıyorsam onlar nasıl olsunlar ? sanalda olamıyorsak, reel’dekiler nasıl olsunlar?
Yazan:Ç-Z Tarih: Eyl 23, 2007 | Reply
“Ç-Y ben size zafer (hanım/ bey’nin) yazılarındaki yoğunluğu size haber verdim.Ben burda, bu sayfada olmasaydım zaferin yazısına eleşri mi gelecekti ? benim sayemde bu sayfada zaferin yazısına bir eleştiri geldi. bu bir kazançtır. geleceğe bir kazançtır. “knz
knz hanım,siz bunu düşündüğünüzde mutlu oluyorsanız ben de sizi benim gerçeğim ile bilgilendirerek üzmek istemem ama acı gerçek şu ki göz sinirlerim vasıtası ile beyin hücrelerime yaptığınız baskı sonucu oksijensiz kalan hücrelerim iflasın eşiğine geldiğinden artık size özel bir anlamama sendromu yaşamaya başladım ama endişe etmeyin ölümcül değil ağzımı açıp sık sık “AA aa!!!”dediğimde bu sendromun etkisi hafifliyor.
hadi size iyi günlerrr 🙂
Yazan:knz Tarih: Eyl 24, 2007 | Reply
Ben ortamın sağduyusuna bakıyorum.
son yazıyı yazmam giderek güçleşiyor.
yine de betül hanıma cevap verecğim.
1- Haydar bey Torontoda turbanli gezen sikhlerin karsidan karsiya gecebildigini soylememis kiiiii…..
evet aynen böyle yazmış, onları sokakta görmüş acaba pencepte nasıl diye kendi kendine sormuş.,
Ay cok guldum ortmenim bu ulkede de insanlar sariklariyla carsaflariyla ozgurce karsidan karsiya geciyorlar demenize.. kih kih kih..
: )
ama bu gerçek . ben sultan ahmette tamemen yüzü kapalı kadın görmüştüm. isterse Haydar bey kompozisyon yazabilir 🙂
2- dakka iki gol iki ortmenim. Haydar beyin ornek verdigi turbanli amca taksiciymis ve fakat, kamuda ozellikle otoriteyi temsil eden gorevlerde ister turbanli amcalar ister basortulu teyzeler ve ister diger geleneksel veya inanctan kaynaklanan kiyafetler giyenler hem ingiliz cocuklarina ogretmen olurlar, hem de KANADA mahkemelerinde yargiclik yapabilirler.
ortmene not; Toronto da ingiliz mahkemesi yok.
ilahi betül ,kanada da yaşadığını biliyorum ya,
Ben buna cevap vermiştim. demiştim ki, bu almanyada böyleydi. 10 sene önce senin gibi arkadaşlar bakın türkiyede karışıyorlar ama almanya serbest diyordu.
Sen bilmezsin belki ama bir ara türkiyede bir hayli serbestti.
şimdi uygulamda bir sorun çıktığı zaman,
bu sorun hukuki olarak benim verdiğim örneklerdeki gibi çözüldü.
eğer sorun çıkmasaydı heryer kanada olurdu.
şimdi senin düşünce sorun şu; neden avrupada veya türkiyede sorun çıktı?
sen bunu bir düşün.
ben üşenmeyip sebeplerini yazmıştım ( katılmıyorsanız yazın)
aslında ç-znin zafer (bey/ hanıma) verdiği cevabı güzel ama ben yinede dedim ki ona, internette bu tip yazıların yoğunluğu çok fazla. O da ben hepsi ile uğraşamam dedi., sonra yazdığıan göre devresi yandı ve izin istedi.
başörtüsünün kadın namusu ile ilşkilendirilemesi, namus ile kadın cinayetleri arasında ilişki kuruluyor olması,
kamuda temsili bir sorun yaratır. Böyle bir ilişki kanada kuruluyor mu ? ben şimdi sana sorayım ? kanada da internette başörtü takmanın kadın namusu ile ilşkilendirildiği sitelerin diğer sitelere oranı ne ?
türkiyede bu görüntüyü değiştirmek için çabalayın diyorum, hani kendi çabam için teşekkür de beklemiyorum hani,ama ortamın sağduyusu yerine aforozlama belirtileri nüksediyor.
3- Su anda yapanlar vardir, ve sikayet olmasi durumda, yaniiii; bir turbanli amca beni ise turbanimdan dolayi almadilar der ve kanitlarsa ise almayanin canina okunur. Hic de sandigin gibi degil ortmenim.
kanada özel sektörde şöyle birşey de varmış. işe alacağınız kişinin Yaşını sormak kanunen yasakmış. hani bize de, 40 yaşın altında genel müdür aranıyor türünde ilanlar orada çok yasakmış ? bir insana yaşını soramamzmışın ? Buna sosyal yasa diyorlsr sanırım.
4- Sanamadigin bir sey daha var, burda kamu hizmetinde zaten ayrim olmadigi gibi bir de “farkli” insanlari korumak icin yasa cikartmislar. Bir isyeri sadece ‘beyaz’ calistiramaz mesela. Devlet yasalri ile isyerlerine “gozle gorulur farklari olan” yani ortusu turbani yoresel kiyafeti ten rengi farli olan kisileri belli bir oranda calistirmak ZORUNDADIR!
Boylece devlet eli ile ayrim yapilmadigi gibi kisilerin yapmasinin da onune gecilir.
Yaa ortmenim, ogren de gel..! .
ilahi betül hanım. siz hatta şunu demiştiniz kanada yargıç var mı bilmiyorum.,
şimdi biraz daha detaylı bir bilgi vermişsinzi.
karşılaştırmayı da ben yapayım bari,
avrupada bir işe 300 kişi başvurduğunda, eğer haka dansı yapmak işe alınma şansını artırsaydı, insalar haka dansı bile yaprdı.
ne güzel de mi, trabzonda mutlu bir budist hayel etmek.
100 sene sonra olur belki, belki 50.
her yıl bodrum açıklarında denize düşen ilticacı sayısını biliyor muusnuz ? çoğu boğulanları basın bile yazmıyor artık.
denizden ordan oaraya atılıyorlar. yunanistan avrupa birliği ülkesi nerdeyse boğulanlara ateş açacaklar
ben kanadayı hernekadar bilmesem de,
onlarında içeri girerken milimetrik cetvel kullandığından haberim var. bir tene denize düşen adam toplamazlar.
Bence otur cennetinde rahat et, buralarda çıkan veya çıkabilecek problemler hakkında hafif doz bile olsa fikir jimnastiği yapsan onun bile bir faydası olurdu,.
Yazan:BetuL Tarih: Eyl 24, 2007 | Reply
@knz
1- Keske “evet aynen oyle yazmis” demeden once acip bi okusaydin!
Madem aynen oyle yazmis ben goremiyorum, rica etsem Haydar bey nerede sikhlerin turbanlariyla sokakta karsidan karsiya gectiklerini soyledigini alintilar misin?
Unutma ihtimaline binaen senin Haydar beye cevabini buraya alayim:
“haydar bey siz sokakta karşıdan karşıya geçen insanların örneğini vermişsiniz. Bu ülkede de insanlar sokaktan karşıdan karşıya geçerken hatta cüppe ve sarıkla dahi geçebilmektedir.
Bence de geçmelerinde sakınca yoktur.
sultan ahmette ağzı burnu kapalı peçeli kadınları da görüyoruz, sihleri de görüyoruz.
ülke bu açıdan serbesttir.
Ben zaten sokakta peceli ya da turbanli (sihk) birilerinin karsidan karsiya gecmesine gulmedim, gercektir de.. senin Haydar beyin soylediklerinden nasil olup bunu cikarttigina ve sonra bu ulke ozgur burda da insanlar sokakta ozgurce turbanlariyla pecekeriyle karsidan karsiya geciyor demene guldum.
-ozgurlukler ulkesi Turkiye-
2- Yok canim, sen ona cevap vermemissin Almanya falan yok lafinda. Aynen bunu diyorsun:
“sorun kamuda ve özellikler otoriteyi temsili
görevlerde dini simgelerin temsili ile ilgilidir. Örnek verdiğiniz sih ne ingliz mahkemesinde yargıç olablir, ne de ingliz çocuklarına öğretmenlik yapabilir.
şu anda yapan örnekler olsa bile, bir şikayet durumda mahkemeler din ve vicdan hürriyeti nedeniyle şikayetçiye hak vermek zorundadır.” -kivirmayalim olmuyo!-
Ben de sana soyluyorum o sikh isterse ogretmenlik de yapar yargic da olur kimse de sen turbanlisin demez diyemez, diyenin anlini karislar devlet.
2-a)- bu cumlenin ne mana ifade ettigini anlayamadim;
“ilahi betül ,kanada da yaşadığını biliyorum ya,”
Ben nerde yasadigimdan bahsetmiyorum, Torontodan bahsederken Ingiliz mahkemelerinde demeni duzeltiyorum. Toronto Kanadada Ingilterede degil. Yani Torontoda yasayan turbanli sikh tabiki Ingiliz mahkemesinden yargic olamaz cunku Torontoda Ingiliz mahkemesi yok. Bunu anlatmaya calistim.
eğer sorun çıkmasaydı heryer kanada olurdu.
Kanadada sorun cikmadigi icin degil, Kanada devleti adam gibi bir devlet oldugu icin, vatandasalrini potansiyel suclu olarak gormedigi icin, tek varolus amaci vatandasinin rahati oldugu icin Kanada.
Sorunun cevabi iste bu.
knz, cinayeti engellemek, engelleyemedi ise sucluyu cezalandirmaktir devletin gorevi. Namusla basortusuyle ugrasmaz. Bunlari yasakciligina bahane etmez.
Bunlarin degismesi icin cabalamak ayri birseydir, yasaklarin kalkmasi icin cabalamak ayri birseydir. Birini birak oburunu yap diyemezsin kimseye.
3-Evet soramazsin, dinini soramazsin vs.. seni ilgilendirmeyen hic bir sey soramazsin. Turbanini ya da basortusunu bahane gosterip, dinini bahane gosterip ise almamazlik yapamazsin, isten cikaramazsin, dedigim gibi anlini karislarlar.
4- Neyden bahsettigini anlamakta iyice zorlandim burda.
Haka dansi ve benim sozlerim arasindaki baglantiyi aciklarsaniz sevirim. Burda is bollugu var, isverenler sokaktan kolunuzu tutarak sizi ceviyiryor ve onun yaninda calismaniz icin yalvariyor mu saniyorsunuz?
Burda adam gibi birdevlet var, isverenin haddine dusmeyen seylere karismasini engelliyor. Vatandasini koruyor. Ise alinma krierleri o isle ilgili ne kadar egitiminiz ve ne kadar tecrubeniz olduguyla ilgili basinizdaki veya ayaginizdaki bezle ten renginizle dininizle irkinizla ilgili degil.
Bodrum aciklarinda denize dusen ilticaci ile benim 4. madde deyip yazdiklarim arasinda nasil bir bag kurduuz bunu da anlamadim. Yazdiklarimdan Kanadanin cennet oldugunu cikarttiniz sonra da cennet olsaydi iceri girenlere milimetrik hesaplar yapmazdi mi dediniz?
Ulkesine kimi alip almayacagi konusunda evet milimetrik hesaplar ypiyor Kanada. Ama;
1- Bunun konustugumuz konuyla ilgisi yok.
2- Ulkesine girmeye calisanlar Kanada vatandasi degil, onlara karsi bir sorumlulugu olmadigi gibi vatandasini girme ihtimali olan “kotu”lerden korumak zorunda.
Oturup cennetimde rahat edip etmemek benim bilecegim is, sizi ilgilendirmiyor knz hanim! Vatanimin da cennete donmesini istemek de benim arzum bu da elbette sizi ilgilendirmiyor.
buralarda çıkan veya çıkabilecek problemler hakkında hafif doz bile olsa fikir jimnastiği yapsan onun bile bir faydası olurdu.
Oralarda cikabilecek ve hali hazirda var olan problemler konusunda fikir cimlastigi yapmasam burda sizinle yazisiyor olmazdam. Ve knz hanim, yapip yapmayacagim da sizi ilgilendirmiyor! Bana ne otur cennetinde rahat et ne de fikir cimlastigi yapsan daha iyi olurdu ukela tarzinda bir sey soylemeye hakkiniz var.
Hatirliyorum bunu kendi sitenizde de yapmistiniz. Olamaz orda ogretmen olarak calismaz demistiniz, calisir dedigimde o zaman yargic olamaz demistiniz. Olur dedigimde de ayni bu ukela usluba benze bir uslub ordada kullanmistiniz.
Nedir sizi rahatsiz eden ?
Kanadada turbanlilar ve ortululerin ogretmen ve yargic olmasi mi?
Olmaz, olmaz, olamaz diye soylenedurdugunuz seylerin olurlugunu gormus olmaniz mi?
Benim cennet gibi bi ulkede yasiyor olmam mi?
Yazan:Ç-Z Tarih: Eyl 24, 2007 | Reply
N’apalım Knz hanım,anahtar noktada bulunabilecek uygun bir iletken değilsiniz,devrelere ziyansınız 🙂
Yazan:knz Tarih: Eyl 25, 2007 | Reply
o zaman kanada aklında bir düşünce jimnastiği yapalım.
Kanada
Avrupa
Türkiye
3 farklı ülke var değil mi ? hatta buna ilerde malezyaı dahil edebiliriz.
kanada hakkında iki farklı iddiada bulunduk değil mi ?
sih kanada ‘da yargıç olur dediniz( bunu araştırmaya gerek görmüyorum şimdilik ?, bize emin olduğunuz bilgiyi verin.
Ben de eğer kanada bu oluyorsa, orda sorun çıkmamıştır dedim.
sorun çıktığı anda bu sorun dini simgilerden kaynaklandığı için adaleti sarsmamak için otoriteyi temsil edenlerin tarafsızlığını sağlamak meslek ilkesi olarak benimseniyor.
bunu böyle dedim, çünkü avrupa ülkeleri ve kanda da dini simgelerin göstere göstere sergilenmesi meslek niteliklerini bozucu etki yaptı ve bu problemi AHIM kararlarına kadar götürdü.
ve Allahın garip bir tesadüfü bu yönde ilk sorun çıkaranlar müslümanlar oldular.(italya örneği)
bu yaşandı ve oldu.
yani dini simgelerin alabildiğine gösterişine yönelik mesleki eylemler avrupa halkların kardeşliğine değil, aksine içine kapanmasına ve düşmanlığa neden oldu. Avrupada insanlar hızla sağa kaydılar.
ingiltere gibi ülkelerde müslümanlar diğe SÖÜMÜRGE HALKLARI ile izole edilmiş, birinci sınıf ingilizlere bulaştırılmadan yaşadıkları için, onların okulları ayrı( biraz daha ikinci sınıf) öğretmenleri ayrı olabiliyordu.
onun için kız çoğunun atla gezmesine izin vermeyen velilerde uğrşamak zorunda kalmıyorlardı.
ALAMNYA MÜSLÜMANLAR SÖMÜRGE VATANDAŞI olmadıkları için türkler mesela, onları ayrı okullara bölgelere değil kendi içlerine aldılar. Nasılsa kendi eğitimleri de laik olduğu için, mesela duvarlarında haç olmadığı için rahibeler eğitim vermediği için müslümanların çıkarabileceği sorunlar önden tahmin edilemedi. Müslümanlar ne istese karşılama yoluna gidildi., Milli görüş din kitabı hazırlansın dendi yapıldı. cemmalletin kaplanın oğlu halife devleti kuracam dedi, bunun adı dini özgürlük oldu. Sonra müsülam tüccarlar halkı soydu, dini özgürlük diye aval aval bakıldı.,
Bunun sonu gelmedi, taaa ki en son ana okula giden çocuğunun karşısına türbanlı öğretmen bulan bir alman veli isyan etti., AİHM başvurdu. bundan sonra da gelişmeleri ben yazdım zaten.
Siz bu AHİM kararını beğenmiyorsunuz, trobzonda bir rahip öldürüldükten bir sene sonra aynı kişiler ermeni bir yazarı öldürdüler. Burada Alman veliye her türlü savgüyü yaparken bunu düşünün.
senin ülken nasıl bir cennet ki, sih yargıç bu
davayı yürütecek ve onun verdiği karar toplumca adaletli sayılacak ??
o sömürge ingiltereede hint müslüman çatışması
gerginliği her iki halkta ayrı bölgelerde yaşayarak gideriyorlar. okulları ayrı öğğretmenleri ayrı. Onun için bir tane başörtülü polis varsa onu hint mahallesinde göreve getiremezler. ingliz asilzadeleri de zaten onları folklorik gariplik olarak bakarlar, aralarında öyle görmek isterler. larwence nin peçe merakı da böyle bişeydir.
ingiltere birlikte yaşamayı becermedi. EN SON AYŞA AZMİ DAVASI İLE O DA MAHKEMELİK OLDU.
şimdi gelelim Kanada’ya. Kanada da müslümanlar
veya budistler vaya scince tecnology dini sömürge halk değil, kızılderiler zaten hiçbir zaman sömürge olmadılar. çoğunluk da bağnaz dindar hristiyan değil.
yani bu yönü ile Kanada almanya’ya benziyor.
ALMANYA ‘ya benzediği için de, gidişat almanya yönünde olabilir veya bu orası sorun olmadan yaşabilir.
biraz daha analiz edelim.Bunun için almanyada neden sorun çıktığını iyi düşünmeniz lazım.
ve tabi Türkiye’de de neden sorun çıktığını da unutmayın.
siz diyorsunuz ki kanada da iyi yönetim olduğu için sorun çıkmıyor.
ben diyorum ki, kanada mühendislik bir ülke gerçek bir ülke değil. Göç alırken onlar viyolonel çalanı , ressamı, heykeltraşı nüfüs oranına dengelerek alıyorlar. Kanada da heykeltraş oranının türkiye’ dekine oranı ne ?
Matematik hesaplarla vize formlarını hazırlıyorlar. o ülkeye cemmalettin kaplan giremiyor., Orada başörtüsü daima kritik seviyenin altında kalacak ., Toplum mühend
sliğinin iyi bir örneği.herşey görüntüde., bunu kızlderileri korumuş bir kibiri yansıtmak için yapıyorlar. onlar o kadar iyi bir hallk ki, kızlderileri için canları feda., bir nevi vicdan boşaltması.
buna neden ihtiyaçları var.
çünkü zenginlik içinde yaşayan bir halk dünyaya duvar çekmiş ve nasıl bunu vicdani olarak sindirecek ?
Görüntüyü kullanıyorlar. vaktim yok şimdi.
size o yollarda boğunlan insanları da anlatacağım., ege denize dökülen ve ülke bulamayan göçmenleri.
vicdanları başörtüsü ile örtmesinler o uzak diyarlarda..
madem sorun yok, sen bunun keyfini çıkart sevgili betül.
sorun çıkan yerler de cememlelletin kaplan var
Yazan:BetuL Tarih: Eyl 25, 2007 | Reply
knz
1-Sorularima cevap vermemessin.
2- Ikinci kez soyleyeyim, burasi gocmen ulkesi burda bi Islam bi Hristiyanlik yok, binbir cesit din ve inanc var. Sorun cikmadigi icin simdilik boyle kalmis sorun cikiginda Avrupa gibi olacaktir demen makul degil.
Sorun cikti, gecen x-mas da bir yargic girise yerlerstirilmis xmas agacini arka tarafa aldirtti, sonra bu agaclar resmi yerlerden kalksin mi tartismasi cikti. Pek cok hristiyan olmayan kisi agaclardan rahatsiz olmadiklarini soylediler.
Gecenlerde bir veli cocugunun ogretmeninin peceli olmasindan rahatsiz oldu, istemedigini soyledi, simdi boyle bir tartisma var. Insanlar basortusune ve peceye ayni gozle bakmiyor. Ortu farkli ama pece istemiyoruz diyenler var. Sonuclandi mi bilmiyorum.
Almanyadan Ingiltereden ornekler vermissin.
Bence bu sorun cikmasindan ziyade sorunun nasil cozuldugu ile ilgili.
not: Yargic meselesini daha once de soyledigim gibi %100 bilmiyorum. Cunku ben burda uzun yillardir yasamiyorum. Birkacyildir burdayim ve bir yargicla tanismam gerekmedi. Ve yine daha onceden soyledigim gibi, ortusuyle ogretmenlik yapan Turk ve Kanadali tanidiklarim var. Otobus soforunden memura kadar hizmet veren turbanli ortulu vs pekcok kisi gordum. Bildigim, bir yasak yok. Kanadanin din ayrimi degil ama gocmen ve kanadali ayrimi yaptigi tek yer yuksek rutbeli askerler.
3- Siz bu AHİM kararını beğenmiyorsunuz, trobzonda bir rahip öldürüldükten bir sene sonra aynı kişiler ermeni bir yazarı öldürdüler. Burada Alman veliye her türlü savgüyü yaparken bunu düşünün.
AIHM kararirini begenip begenmedigime dair bi sey soylemedim, “siz” kim?
“savgüyü” ne demek?
4- ben diyorum ki, kanada mühendislik bir ülke gerçek bir ülke değil. Göç alırken onlar viyolonel çalanı , ressamı, heykeltraşı nüfüs oranına dengelerek alıyorlar. Kanada da heykeltraş oranının türkiye’ dekine oranı ne ?
a)Kanada gercek bir ulke.
b)Kanadaki heykeltras oraninin TR dekinin oraninin konumuzla ne alakasi var?
5- Orada başörtüsü daima kritik seviyenin altında kalacak ., Toplum mühend
sliğinin iyi bir örneği.herşey görüntüde
Neye dayanarak bunu soyluyorsun? Yanlis.
– çünkü zenginlik içinde yaşayan bir halk dünyaya duvar çekmiş ve nasıl bunu vicdani olarak sindirecek ?
Bunu neye dayanarak soyluyorsun? Halk dunyaya duvar cekmis? Nasil bunu vicdani olarak sindirecek?
Ikisi de yanlis!
Sorun her yerde olabilir. Sorunun nasil cozuldugu onemli olan.
Knz, bu yorumumda da onceki yorumda da sorudugum sorulara tek tek, numaralariyla cevap vermezsen artik ben de sana cevap vermeyecegim. Cunku konuyu saptiriyor, sorduklarimi gormezden geliyor, isine geldigi gibi konusuyorsun.
Yazan:Haydar Tarih: Eyl 25, 2007 | Reply
Kanadali Sikh Yargic
http://www.google.com/search?sourceid=navclient&ie=UTF-8&rls=RNWE,RNWE:2004-24,RNWE:en&q=%22Raminder+Gill%2c+first+Sikh+appointed+citizenship+Judge+in+Canada%22
===============
Kanadali Sikh Eyalet Valisi… sonra Saglik Bakani
http://en.wikipedia.org/wiki/Ujjal_Dosanjh
===============
Kanadali Sikh Asker ve Federal Polis
http://www.sikhs.org/100th/
===============
Kanadali Afrikali Devlet Baskani (Governor General)
http://www.gg.ca/gg/index_e.asp
===============
Kanadali Cinli Eski Devlet Baskani (Governor General)
http://www.gg.ca/gg/fgg/bios/03/index_e.asp
===============
Yazan:knz Tarih: Eyl 26, 2007 | Reply
betül hanım önce şunda anlaşalım. cevap verip vermeniz sizi ilgilendiren bir şey, ben internette sevgi dilenciliği yapan takımdan değilim.
şimdi isterseniz yazımı okuyun., yoksa gidin.
isterse site yönetimi yazılarımı kimseye haber vermeden kesebilir. Ben burda yazılarım kesiliyor diye haber verince,( kendimi sansürledim ) mahhalle baskısından belki, içiniden birtek kişi geçmiş olsun demesin., ( bu kinaye de naturin’e, yani o birtek kişi naturin’ dir, üzerinize alınmayın), nezekate de gerek yok, işimize bakalım.
immdi yazıma geçiyorum.
BURADA Haydar beyle ilgili POLEĞİME GİRMEDİM. Çünkü ben kendime değil, konuya odaklı biriyim. konun bütüne bakarım., Ç-Z nin de tepkisi vardı orada, arabasına binen aileyi seyrediyor falan., kafa bile yormam., cevap vermediğimi sandığınız durum budur.,kasti değildir. ben bilgiyi kaptım ve yola devam ettim. benim zamanım kıymetli.,
KANADA Sih yargıç olduğunu öğrenmeyi bile beklemdim, yukarda yazmıştım, bu bilgiyi araştırmadan doğru olduğunu ben zaten varsaydım. VE bunun kanada’nın hangi özelliğinde dolayı olab
ileceğini zaten yazdım. Yani sizin verdiğiniz bilgiyi yorumumda kullandım.
Ben kanada sih yargıç yoktur diye dirensem haklısınız., Ama ben bu bilgiyi alır yutarım.
ben interneti bilgi edinmek için kullanıyorum,
Kanada mühendislik ülke dedim. kanada sih yargıç olduğunu öğrendiğim(Varsayım yerine bilmek daha iyi oldu)., haydar beye linkller için teşekkür ediyorum. yinede linlklere kontrol için bakmadım. güven.
imdii alıntıları bold şeklinde yazıyorum daha iyi görünüyor.
Sorun cikti, gecen x-mas da bir yargic girise yerlerstirilmis xmas agacini arka tarafa aldirtti, sonra bu agaclar resmi yerlerden kalksin mi tartismasi cikti. Pek cok hristiyan olmayan kisi agaclardan rahatsiz olmadiklarini soylediler.
Gecenlerde bir veli cocugunun ogretmeninin peceli olmasindan rahatsiz oldu, istemedigini soyledi, simdi boyle bir tartisma var. Insanlar basortusune ve peceye ayni gozle bakmiyor. Ortu farkli ama pece istemiyoruz diyenler var. Sonuclandi mi bilmiyorum
iyi ya işte, o zaman iki Kanada senaryosundan ötekine doğru bir delil getirmiş oldunuz. KANADA almanyalaşmaya mı doğru gidiyor ?
yoksa hep böyle mi kalacak?
ben zaten, kendi sorduğum bu soruya hep böyle kalır demiştim ama verdiğiniz bilgi almanyalaşma sendromunu da olduğunu gösteriyor.
peçeli bir kadına engel koyduğunuz anda “din ve vicdan” hürriyetinden bahsetmek mümkün değil.
Bundan sonra o kelimeyi alıp çöpe atsınlar.
“kendin için istediğini birşeyi eğer başkası için istemiyorsanız,” insanlığın altın kuralın da çöpe atın.
usama bin ladin peygamber gibi giyiniyorsa, kanada bir erkek müslümana nasıl peygambber sünnetini yasaklarlar ?
önce başörtüsünü halledelim sıra o güne de gelecek diye düşünenler varsa, 19 yy marksistlerinin sınıfsız toplum hayali gibi gerçek dışı.
yani betül hanım din ve vicdan hürriyetini yok varsaymak zaten ordan başlayacak bu.,
peçeden başlayacak.
türkiye malezyalışıyıor derken, önce almanya sonra Kanada türkiyeleşecek., şimdi yazımın devamında biraz daha açacağım sabredin.
Kanadanin din ayrimi degil ama gocmen ve kanadali ayrimi yaptigi tek yer yuksek rutbeli askerler.
bilgi olarak not edelim.
3- numaralı görüş.
AIHM hakkında yazmadım demişsinzi, görüşleri merak ediyorum.,
çünkü bu insanlar problem çözmeye çalışıyor.
ama başaramıyor ve avrupa faşiştleşme gibi bir tehlike altına girdi.
yani dini özgürlükler diye, insanların iç dünyasına tepeden inme girmek insanlara iyi gelmedi., stres yaptı. medeniyetler çatışmasına yem olduk. Alman veliye sövecek misiniz ? onun hukuki hakkı yok mu ?
ben diyorum ki, ben “scietechology” diye bir dine önyargım var. evet var. Ama din ve vicdan hürriyeti varsa, benim buna hakkım olmalı., Onlarla bİR OTORİTE İLİŞKİSİ İÇİNE GİRMEK İSTEMİYORUM.
Bana gelip ALEV ALATLI (muzmin anonim blogta alev alatlını yazısı üzerine bir tartışma var) falan sövecek mi ?
dar kafalı mı diyecek ? neden sciencetecnology ile muahtap olmadığımın hesabını mı vereceğim ?
şimdi ben bir dine karşı önyargılı olma hakkımı kullanıyorsam, o zaman başaksının benim dinim hakkında önyargılı olma hakkına
nasıl ve hangi hakla engel olabilirim?
böyle hak cümlesi varsa eğer, gidin AHIME siz deyin. bende bilmiyorum.
siz onla beni zorla özgürlük diye otortite ilişkişsine sokarsanız o zamn herşey geri tepiyor., avrupa faşistleşmeye başlıyor.
hani amacımız hoşgörüydü ? Tam tersine hoşgörü çimenlenirken ezildi.
Çünkü açtığınız kapıdan herkers giriyor.
4-5 almanya’da ve ingiltrede ki semptomlar bu yönde bir düşünceye neden oluyor. ingiltere sömürge ilişkisi olduğu için fazla ön plana almadım. Almanya göçmen ülke., akıl yürütürken
benzerlikler ve farklılar bize ipuçları veririyor.
Kanada azınlık göçmen dini seçme temzi folkorik bir oranda tutmaya niyetli gibi gözüküyor. Göçmen bürosunun bilgisayar programı olduğuna eminim. onlar insan seçmiyor, mesleki özellikleri seçiyorlar.
Almanya göç aldığı gibi iş gücünün daha önemli olduğu bir zamanda değiller., teknolojik çağ olduğu için beyim göçünü dahi belli kriterlere göre yapıyorlar.
yani yaşadıkları toplumda ne kadar marjinal olacak ve nasıl olacak ? ne kadar heykeltraş olacak ? ne kadar saksofoncu olacak ? birkaç büyücü ve aborjin koysak fena olmaz diyecekler.,kızılderili olmadan hiç olmaz.Biraz düğüm pastası gibi birşey.
kremanın ne olduğu hep belli.
5 numaralı görüş
dünyaya duvar çektiklerini söylemişim. ege denizinde boğulan göçmen teknelerinde gizli. BELKİ bASIN HABER BİLE VERMİYORDUR ORADA. ben hızlı yazdığım için geçen yazımda atlladım. iki defadır örnek verdiğim olay şuydu,
ucuz , tehlikeli ve hastalığın olduğu teknelere bir yığın kaçak insan tıkıştırılıyor. kadın ve çocuk ve ıraklı ve safetler içinde., bunlar bu tehlikeli yolculukla sanki bir bela gemisi gibi dolaşıyor. italyanlar , yunasinstan teyakkuz halinde.
kimse bu sefillik sahillerine vursun istemiyor.
gemi denizde batarsa herkes içten içe seviniyor sanki.. yok kimse bişey demiyor, konuşmuyorlar sadec, oraya bakmıyorlar.
Artık haber bile yapmıyorlar. dünya ise din eksikliği değil, din fazlasından bayılmak üzere,. din örgütleri birkaç numune yoksul bulup onlar üzerinde vicdan söümürüsü yapıyor . yoksullar sirk maymunu gibi rekam aracı iken ege denizinde kaçak gemiler kayboluyor.
acaba o insanlar kanada göçmen bürosuna başvursa şansları ne olurdu ? krema olamayacaklarına bahse girerim., avrupa da çoktan havlu attı.
onun için kendi sorunumuzu kendimiz halletmek diyorum ya.., ve önce din bozuldu diyorum, “görünür olmak” önce dini bozuyor.
5 numarı cevabım dramatik oldu, ama dünya böyle. bağlantıyı kurayım bari. yani böyle bir dünyada bilgisayar programı gibi çalışan bir göçmenlik bürosu ile demografik yapısı oluşturulan çok engin bir ülkenin sorunsuz olmasını yadırgamıyorum. Ama verdiğiniz örneğe bakılınca o bile sorunlu olmaya aday gibi gözüküyor.,
Yazan:BetüL Tarih: Eyl 26, 2007 | Reply
knz
sorularima cevap vermemissin.
once cennetinde otur dedin.
demek orda sorun cikmamis ciksaydi olurdu dedin.
cikan sorunlari ve nasil cozuldugunu anlattigimda ise bak iste almanyalasiyor dedin.
bilgisayarlari olduguna ve gelen basortulu gocmenleri belli bi seviyede tuttuklarini soyledin. neye dayanarak bunu soyluyorsun dedigimde cevap yok. cunku bir cevabi yok.
esitligi baz almis bir ulke, isverenine calisaninin dinini sordurtmayan bir ulke bilgisayarla gelecek basortulu gocmenleri belli bir oranda tutacak oyle mi?
burasi tr degil, boyle seyler olsa kiyamet kopar burda.
dunyaya duvar ormus bir halk bunu nasil vicdanen sindirecekmis.. ???
masallah bol keseden atiyorsun.
(pc programi olduguna) eminsin (kanadanin almayalastigini) cikartiyorsun, dusunuyosun.
yanlis dusunuyosun!
seninle konusma iki kulaklari duymayan yaslinin konusmasina benziyo
-bizim oglan bayramda geliyormus haci
-aa demek Bayram senin essegi calmis!
sorularimi cevaplamayacaksan, sozlerimdan kendi kendine gercekle ilgisi olmayan manalar cikartacasan
boyle iletisim olmaz.
Yazan:knz Tarih: Eyl 27, 2007 | Reply
Şimdi konuya dönersem, burda biz akıl yürütüyoruz,. kendimi ispat yarışım yok.Eğer “şu durum şöyle olsaydı, bu nasıl olurdu “şeklide çıkarımlar yapıyoruz.
Ben şunu biliyorum ki, kanadaya göçmen müraacatlarında meslekler önemli yer tutuyor.didik didk dikleniyor. Ben sizin kontrolunuzde bir kukla değilim ki, gidip kendimi ispat için kanada göçmen araştırması yapayım.
Ben müraacatlar da form doldurulduğu ve mülakaat yapıldığını biliyorum.
Eğer Kanada her ihtiyacı olan kişiyi ülkeye kabul ediyorsa, bunu duyurusunu yapın.
Ege denizinde denize dökülen insanlara( Kaçak deniyor bu pasaportsuzlara) kanada pasaportu dağıtalaım.
1- Şu anda bilgisyara girmmeiş ve programlanmamış kim hangi ciddi kuruluş var ki,.Yürtüğüm çıkarım şu; Kanada elçilikleri neden istatistikleri kullanmasın ? Biri sizi form doldurmaya zorluyorsa orda istatistik vardır. Bu formda kişinin dini doğrudan sormaz ama , kişinin yaşını sormaz ama, onlar sordukları sorulrla, mülakatla içeriye kimi soktuklarını bilirler.
Nüfüsün demografik oranlarını kontrol etmek için yine ellerinde güç ve kontrol mekanizması var., Sorun bir marjinal grubun, (onların literatüründe malesef türbanlı kadın da, sih gibi marnjinaldır; artık haydar bey sihleri nasıl seyrediyorsa, başkalArı da sizi seyrediyordur ) mutlaka bir de tüylü kızlderili olmalı ki, toplum ırak katlimanı unutsun eski nostalji ile oyalansın. ( BU DA KİNAYE)
ben o cenneti sahte diyorum, çünkü dünyanın öte yarısı ölüyor.
Onların marjinalliği denge de tutacak kontrolleri vardır, o kontrolü kaçırdıkları anda senden benden çok faşistleşirler. ( bu tahmindir ama Almanya örneğine dayanarak söylüyorum.)
Yukarda dediğim gibi, kanada’da göçmene yaş sorulmadığını, iş müraccatlarında din ve evlilik durumu sorulmadığını biliyorum.
ama siz bellisiniz zaten. mrjinaller belli olur,. ONLARIN kendini belli etmek ihtiyacı vardır. size din sorulmaması Kanda’nın size bir ayrıcalığı olmuyor yani. Bana sorul-ma-ması bir ayrıcalığı oluyor.
gelecek 10 yılda kanada mahkemlerinin sihlerin denetime girme potansiyelini oluştur-ma-ycaklarını şiddetle tahmin ediyorum.
Kanada yanlış bir imaj oluştuğunu sanıyorum. müslüman kadın sih gibi bağnaz değildi, en azından 10 yıl önce öyleydik. Öyle kalmayı beceremedik. Bir kadın 40 yaşına kadar başını kapar sonra açardı, veya tersi de olurdu.
Git gide sihleşiyoruz ! başörtüsü savunucu olarak önce sihleşmeyi durdurun.
sih ise bağnazdır, sanki kavukla doğmuş gibidir. Bireyin tercihi diye birşey yoktur. bir sihle tartışamamzsın ama başörtüsünü en azından 10 yıl önce bizde boğazlıkla ilgisi yoktu. korkarım kanada ‘da yanlış bir imaja sebep oluyor ? bütün dünya da biz de olduğu gibi sih lerle aynı duruma düşüyoruz.
Birşey daha ;işe başvurularda yaş sorul-ma-sı ile ilgili burda bir tek işveren kabul ettirin, , müsiat’a falan gidin işverenlerin en liberalinin örgütünü bulun, ..
Neden demokratikleşme ve kanadalallaşma önce işverenlerden başlamıyor ?
bakın bundan 10 yıl önce bilgisayrlarda sizin gibi yazanlar almanya şöyle, böyle diye yazarlardı. Almanyanın geri adım atması bir düşünce sorusudur., daha geçen seneler de yine ziyaret ettiğiniz bu bloglarda bakın ABD bile nekadar özgür diye örnek verilen warren jeffson ARMİSH topluluğu bu sene dağıtıldı. FBI liderlerini pek de demoratik olmayan şekilde tutukladı. O kadınlar da mahkemelerde ağlıyor şimdi.
şimdi size gelirsek,
yüzü peçeli kadın öğretmenin hakkını savunmamıyorsan, o din ve vicdan özgürlüğü kavramını çöpe at demiştim. sanırım o kavramı çöpe attınız ki sessiniz çıkmıyor. hep bana , hep bana bir de sihller.
ben ise sizden farklı o sözü çöpe atmıyorum. ben adaleti arıyorum. Eğer ben ona sen yapma diyorsam, o halde ben de yapmamlıyım diyorum. vasıf kendinden vazgeçiştir.
insanlığın altın kuralıdır, duymak için kulağa ihtiyacınız yok.,
Betül Hanım sizinle aynı tarzda basitleşmeyi sürdürecek olsaydım ,size erkelerin ikişer üçer yetim kızlar arasından neyi aldığını sorardım.
bu size bu soruyu sorduğum zaman bana islamiyeten çıkın dediniz., gelin knz de
yazın. dinden çıkmak dışında bir sözünüz var mı ? kanada elçiliğinden göçmen alırken seçilme kriterlerininiz nedir ? diye sormak gibi zahmetli birşey değil yani.
Yazan:snowqueen Tarih: Eyl 27, 2007 | Reply
bu postmodernizm kavrami hepimizi öyle silkeliyorki.
postmodern özgürlük.
negatif özgürlügün savunulmasi.
Nedir en büyük problem?
Üniversitelerde basörtüsü yasagi
(gerçi yukaridaki ankette %42 devlet memurlarinin da basörtüsü yasaginin kaldirilmasini istemis, bu %42’ler, %47’ler baydi artik)
Üniversitelere basörtülü girince kadinlar, basörtüsü mevzusuna dair
sorunlar çözülecek mi?
“Başörtümle gidebildiğim tek yer, gidemediğim için benim olamyan yerlerin kapısı. Ötesini ben bilmem. Hep başkaları bilir…”
bunu demis birisi, peki bedenin gerçekten sana ait mi?
zaten hep baskalari bilmedi mi?
kimden neyi sakinip koruma telasi, kimin iktidari, kimin çikari için?
bos laflar.
örtünmek kisiligini disiligin üzerine koymakmis.
ya o, ya o mu? Nasil birseyi içsellestirdiler bize.
Kadina kandi bedeninden, disiliginden korkmasi ögretildi.
Disiligiliyle barisik olan kadinlar cadi avlarinda yakildi, deli diye
timarhanelere tikildi.
Disilginizi erkeginize, tanriniza teslim edin karsiliginda ‘kutsallik’
kazanin. Masum, zarif, kirilgan bir genç kadin ya da adeta ‘bakire/anne’ye dönüsün.
Basörtüsünün kendisi cinsiyet ayrimcilginin flamasidir.
Kimse postmodern çözümlemelerle muhafazarligi ‘özgürlük’ gibi göstermesin.
Neden kendini sakinan kadin, neden erkek de bu sakinmaya dahil degil? Erkek ‘özne’ kadin ‘nesne’ çünkü’.
Neden hersey ‘sehvet’ kapsaminda ele aliniyor?
ataterkil bakis açisinin hastaligi bu.
Hem cinselligi yapay bir algiyla sisirirler(üretmeden tüketmenin o agizdaki madensi tadi gibi) hemde ondan öyle korkarlarki
anca yasaklar koyarlar.
Bir kadin neden basörtüsü takar?
cevabinda içsellesmis bir ataerkillik saklidir.
Bir kadin neden güzellik yarismalarina katilir, hürriyette arka sayfa
güzeli olmakla statü elde eder?
cevabinda içsellesmis bir ataerkillik saklidir.
Yazan:BetüL Tarih: Eyl 27, 2007 | Reply
Betül Hanım sizinle aynı tarzda basitleşmeyi sürdürecek olsaydım ,size erkelerin ikişer üçer yetim kızlar arasından neyi aldığını sorardım.
bu size bu soruyu sorduğum zaman bana islamiyeten çıkın dediniz.,
Bukadar kivirmalarina ragmen, lafin isine gelmeyen taraflarini gormemene isine gelmeyince hemen baska seyler one surmene, yazilanlari anlamamana Haydar beyin yazdiklarindan “karsidan karsiya gecme ” anlamana otur cennetinde ve kafa yorsaydin gibi hic hoslanmadigim arzina ragmen ben “basitlesmek” sozunu kullanmadim senin icin. Iade ediyorum.
Yazan:Haydar Tarih: Eyl 27, 2007 | Reply
Acik, kapali, yari ciplak gezen yada cuvala girmis olan her kadin ve onunla hayatini paylasan her erkek…
Snowqueen’in yukardaki yorumunu dikkatle okumanizi tavsiye ederim.
O yazidaki her bir satir bir kitap konusu. Buraya kitap kadar detayli yazilamayacagi icin kendi hayalgucunuzu ve bilginizi kullanarak konu uzerinde uzun uzun dusunmenizi salik veririm.
Kadin ne umuma ait bir et parcasidir nede bir erkegin mutemmim cuz (exclusive) oyuncagidir.
——
Umarim Snowqueen bunlari Konuk Yazar olarak bir kac konu basliginda acar.
Yazan:knz Tarih: Eyl 27, 2007 | Reply
Ben de okurum snowqueen’İ konuk yazar olarak.
Bu syfanında genel bir özetini yapacağım.
Yazan:knz Tarih: Eyl 28, 2007 | Reply
iyi bir tartışmaydı., Betül Hanıma kanada bilgileri için teşekkür ediyorum.
artık neyi eleştirdiğimi daha net söyleyebileceğim.
başörtüsünü bir giyim şekli olarak bir sih’in kavuğunu savunduğu gibi savunmak geçmiş dönmede yepılan en büyük hataydı.
artık önyargı oluştu ve yapacak az birşey kaldı.
en azından din ve vicdan özgürlüğünü savunmak zorundayız ve bunu yapabilmek boş vadlerle olmuyor. önümüze zor sosyal problemlerin çıkacağını kabul etmek yararlı olur., bu durumda din ve vicdan özgürlüğünden vazgeç-me-mek için kamuda uzlaşmak( nerde ve hangi koşullarda bu bir süreçtir) zorunlu oluyor.
Almanyada sürecin geriye gitmesi elimzde bir veri diyorum ,. Bu konuda düşünce üretecek kişilerden ben daha açılımlı fikirler bekliyorum.
sayfa sahibinden yazılanları konferans konuşmacılarına heber vermesini özellikle rica ediyorum.
Yazan:naturin Tarih: Eyl 29, 2007 | Reply
Knz hanım,
1)Bir yanda, Haydi Kızlar Okula kampanyası yapılırken, diğer yanda, kızlara okul kapısı kapatmak, sizce akla, mantığa , adalete uygun mudur?
2)Dini sembolleri, okul kapısından içeri sokmadığınız andan itibaren, devleti korumuş kollamış mı olduğunuzu sanıyorsunuz?
3)Sizin bir hanım kardeşimiz olarak, bu kadar yanlı düşünmenize, başından beri hayretle izliyorum. Başörtülü bir hanım kardeşimiz, dindar bir ailede yetişmiş ve dini bir terbiye almışsa, siz onun başını kapıda açtırdığınız zaman, en az 10 kişilik bir aileyi modernleştirmiş olduğunuzu mu sanıyorsunuz, yoksa, o 10 kişinin gönlünü kırıp, devletine karşı kinle doldurmuş mu oluyorsunuz?
Bu uzlaşmak değildir, kardeşim. Bu, kendini imtiyazlı sınıf olarak görüp, kendisi gibi düşünmeyenler üzerine tahakküm kurmaktır.
Türkiye’nin modern bir görünümü olmalı derdinde iseniz, sokaklara da müdahale etmelisiniz. Devletin TCDDD yolları trenlerine de , başörtülüleri bindirmemelisiniz.THY uçaklarına da başörtülü yolcu almamalısınız.
Yazan:Ç-Z Tarih: Eyl 29, 2007 | Reply
Sn.Naturin,
…yoksa, o 10 kişinin gönlünü kırıp, devletine karşı kinle doldurmuş mu oluyorsunuz?
Bu uzlaşmak değildir, kardeşim. Bu, kendini imtiyazlı sınıf olarak görüp, kendisi gibi düşünmeyenler üzerine tahakküm kurmaktır.
işte bu sebeple o kapıları açıp potansiyel “kin”dolu yürekleri kamuda görevli kılmak istemiyorlar ve aksinin gerçekleştiğine inandıkları her durumu da kuşatılmış yada ele geçirilmiş,kendilerince de kaybedilmiş kale gibi görüyorlar.
Mahalle baskısı benzetmesi ile karşı koymaya çalışılan da halehazırda var olan bu”tahakküm”ün kendilerinin başına geleceğine duydukları bir endişenin ifadesi değil mi?
Yazan:knz Tarih: Eyl 29, 2007 | Reply
NATURİN,
SANA br insanlık suçundan bahsedeceğim.
Her insan, her birey , her vatandaş sırf dünyaya geldiği dünyanın an için sahip olduğu bilgi birikiminde yarlanma ve edinme hakkına sahiptir.
bu en basit vatandaşlık hakkıdır ve bu temel eğitimdir.
hiç bir ailenin, sırf bir ocuğu dünyaya getirdkleri için onu bilgilendirme hakkından mahrum etmek hakkı yoktur.
nasıl kızını diri diri gömmek hakkın yok, onun bilgilendirlme hakkından mahrum etmye de hakkın yoktur.
sen bana tıpkı şöyle yazmışsın.
bir gecekondu inşşatının yıkılması önlemek için çocuğunu damdan başaşağı sarkıtıp, eğer bulzoderi göndeririseniz bu çocuğu aşağıya atarım diyen babaya hak mı veririsiniz ?
kızım başını örtmezse okula göndermem diyen baba da tıpkı öyledir.
küçük çocukları cehenemle korkutup zorla başını örtmek zülümdür.
kızım başını örtmezse göndermem demem bir başka suçtur.
sen burada suç sayılan bir fiili övüyor musun ?
evet/ veya hayır de.
2- Teml eğitimi savunmak herkesin vazifesidir. temel eğitim insanlığın mirasıdır.
Osmanlı da bile beş yaşında kız çocuklara bu zulüm yapılmazdı. Ünv kapısında giriş serbest olablir ama defalarca yazdım stajlarda bunu savuncak duurmda değilsiniz., burda acınacak cümlelerle bunu yapmak mümkün değil. problem çözeceksiniz. içinizden en bir kişi bunu anlamıştır., siz hep aynı yerde takılıyorsunuz.
Son ZAMANLARDA detaylı düşünenlerin SAYESİNDE HİZMET ALAN VE VEREN AYRIMI YAPILMAYA BAşlandı. o yazıları okumanıız tavsiye ederim.
Demir yollarında yüzü peçeli kadın da seyahaet edebiliyor.
Fakat yüzü peçeli öğretmen olamıyor. bu neden böyle biraz düşünmeniz gerekiyor. Bana artık soru sormayın. Sayfa sahibi artık bu duruma müdahale etsin. Sayfa sahibi yazılanları anladıysa sürekli başa döner durumlara müdahale etsin lütfen. Karşımda duvar diye yazarsam bunu hakaret kabul etmeyin yoksa..
tÜRKİYENİN MODERN GÖRÜNÜMÜ OLMALIDIR DİYE HİÇBİR YERDE Yazmadım ben. naturin uyduruyor.
BAKIN NE YAZMIŞIM BEN;
yüzü peçeli kadın öğretmenin hakkını savunmamıyorsan, o din ve vicdan özgürlüğü kavramını çöpe at demiştim. sanırım o kavramı çöpe attınız ki sessiniz çıkmıyor. hep bana , hep bana bir de sihller.
ben ise sizden farklı o sözü çöpe atmıyorum. ben adaleti arıyorum. Eğer ben ona sen yapma diyorsam, o halde ben de yapmamlıyım diyorum. vasıf kendinden vazgeçiştir.
insanlığın altın kuralıdır, duymak için kulağa ihtiyacınız yok.,
ç-zSİZDE de naturin ile BOŞLUĞA KONUŞUR GİBİ konuşuyorsunuz,.burada OLMAYAN BİRİLERİ İLE Mİ YAZIŞIYORSUNUZ, OLAN BİRİ HAKKINDA MI YORUM YAPIYORSUNUZ ??
ben 10 yıl daha peçe takarım diye yukarda bir yerde yazmıştım., kadınlar 100 yıllardır peçe takıyorlardı, onların canı can değil miyidi ?
benim daha çok endişem, belki kendi başıma bir endişedir, ben kendi başıma kalmaktan hiç korkmam, islamiyetin bozulmasıdır., dinin bozulmasıdır.
yoksa insanlar devletle barışır, darılır ,. bunlar gelir geçer.,
Yazan:Ç-Z Tarih: Eyl 29, 2007 | Reply
knz,yazdığımda ne demek istediğimi anlayabilmek için lütfen bir kez daha oku.
Yazan:naturin Tarih: Eyl 29, 2007 | Reply
Çuvaldız Hanım kardeşim,
zekanızı tebrik etmek istiyorum. Tesbitiniz tam onikiden olmuş.
Yazan:naturin Tarih: Eyl 29, 2007 | Reply
Knz kardeş,
Ben diyorum: Knz hanım domates sever misiniz, sizden gelen cevap:Hayır, ben fasulye sevmem.
Boşluğa konuşuyoruz haklısınız, çünkü siz kulaklarınızı, türbanla bile değil, tıkaçla örtmüşsünüz, ne bizim demek istediklerimizi anlamaya ne bir gayretiniz var, ne de, sorularımıza cevap veriyorsunuz.
Sizi takip etmeye başladığımdan beridir, aynı cümlelere rastlıyorum. Evde ders gibi ezberleyip, kurulmuş saat gibi, belli periyotlarla aynı cümleleri, artık kime rastlarsa, hangi soru olduğu önemli de değil, cevap diye yazıyorsunuz.
Ne okuyan birşey anlıyor, ne de sizinle diyalog çabasındaki bizler birşey anlıyoruz.
Ben size peçeli öğretmen olsun diyor muyum?
Siz niye makul değilsiniz?
İşletme okumak isteyen bir genç kız, başını niye açmak zorundadır?
Ayrıca, niyet okuması yapıyorsunuz ve türbanlı kızların, edilgen olduğunu, baba baskısı ile örtündüklerini ima ediyorsunuz.
Kardeşim, 18 yaşını geçmiş olan bu kızlar, açmamak için, niye gözyaşı dökmekteler? Niye onca eyleme katıldılar? Niye okullarını bırakanlar oldu? Babalarına rağmen, örtünenler biliyoruz biz. Siz hala baba baskısı ile örtüyorlar diyorsunuz. Kızları, baba baskısından kurtarmak görevini üstlendiniz, açtırıp kapattırıp oyuncak ediyorsunuz, öyle mi?
Yoksa, yıldırıp, bezdirip, kapıdan döndürüp, mesleksiz, dayanaksız mı bırakıyorsunuz?
Yani,o kadar ezberci konuşuyorsunuz ki, Necla Arat yada Nur Sertel olduğunuzu filan sanmaya başladım.
Temel eğitim haktır diyorsunuz. İş üniversite eğitimine gelince, çark ediyorsunuz.
Niye?
Suat beyin sitesinde alamadığım, yığınla cevap var sizde, defalrca yazmkatan vazgeçip, dayanamayıp, sabırla yazıyorum yine. Bir ümit.
Yazan:Ç-Z Tarih: Eyl 29, 2007 | Reply
Sn.naturin beni değil de KNZ hanımı bunu anladığında tebrik edin,işte o zaman bunca harf ve zaman sarfiyatı bir işe yaramış olur.
Yazan:knz Tarih: Eyl 30, 2007 | Reply
Ben size peçeli öğretmen olsun diyor muyum?
Eğer din ve vicdan özgürlüğünü savunyorsanız, demek zorundasınız. AKSİ HALDE O KELİMEYİ ÇÖPE ATIN DİYE DAHA ÖNCE YAZI YAZMIŞTIM.
Ayrıca, niyet okuması yapıyorsunuz ve türbanlı kızların, edilgen olduğunu, baba baskısı ile örtündüklerini ima ediyorsunuz
İma etmiyorum. bir ülkede siyasi lider başörtüsünün allah emri olduğu söylerse, ki bunu söylediler. o ülkede hiç bir kadının özgür tercihinden söz edilemez diyorum.
çünkü vicdanlar baskı altına alınmıştır. BİR OTORİTER KURUM ADINA, bir kimse kadınların islamiyette başörtüsünü seçmeleri zorunludur diyorsa kadınların özgür tercihinden söz edilemz.
önce baskıcı din eğitimi değiştirmek yolunda demokratik adımlarınızı atmalısınız. Ben tek tek bireyler adına konuşmuyorum , bu genel bir ilkedir. Kadınlar uyuma zorlanıyor.
defalarca üniversite kapısı için bir yasaktan yana olmadığımı yazdım ama staj için yukarda son derece sağlam çekinceler yazdım.
Betül hanım hariç cevap alamadım. Kanada örneği üserinde konuştuk.
Suat beyin sitesinde alamadığım, yığınla cevap var sizde, defalrca yazmkatan vazgeçip, dayanamayıp, sabırla yazıyorum yine. Bir ümit.
Yazılarımı anlamak için kulağa ihtiyacınız yok. Yürek yeterdi.
SUAT BEYİN SİTESİNDEN YAZILARIM NEDENİYLE KOVULDUĞUMU DEFALARCA YAZDIM. size orada yazdığım yazılar silindi ve onca emeğim yok edildi. DEFALRCA KENDİSİNE HABER ETTİM, BİR DUYURU YAPIN DEDİM.
MECBUR DEĞİLİM DEDİ. burda haber verdim. DİĞER TANIDIK SİTELER DE BEN HABER VERDİM. bu sayfada bile en az 3 kere yazdım. Bana geçmiş olsun, demeyecek misniz naturin dedim ?
naturin size kulak değil, yürek lazım.
ben bu grubu tanıdım artık, ben küfretme. benim düşünce özgürlüğüm bu grupların arasudan 3 defa ihlal edildi. Yazımın ortadan kalktığı ilk olayda ,tam 20 GÜN DEFAMLI YAZIM NE ZAMAN ÇIKACAK diye sordumn( mustafa akyol ‘da)hergün yazımı wprdtan kopylarak siteye astım. yazı yoktu. en sonunda metin the poorun sitesinde duyuru yapmak zorunda kaldım. Bu olayların olalı epey zaman geçti. O Dönemde yazım ben bu kadar üzüldükten sonra o sitede de çıktı .AMA kimse üüzntüsünü belli eden bir cümle yazmadı.
Ben de yıldığım için bir daha yazmadım.
SUAT beyin sitesinde ise dediğim gibi kilitlendim., bunun adı kovylmaktır. şimdi elleri kolları bağlı birine size defalarca yazdığım halde bunu yapıyorsunuz.
Ç-Z özellikle size hiç yakışmıyor. Burda size de yazdım. O sitede yazım çıkmadı diye haber verdim. Ben kelimleri suat bey incinmesin diye belki nazikçe seçtim, siz hala kovulduğumu anlayamadınız., Çünkü o da insandır, o anda duygusal bir karar vermiş olablir. benim kinim yok. Onun hatası üzerinden kendime çıkar sağlamak istemedim. Bu kulakla duyurulacak birşey değil. sansürü anlamayamadınız. kendiniz anlayamadınız.
betül hanıma, dostça ç-z ye haber verin, ona yazdığım yazı düşüncelerde yayınlanmadı, knz bloga astım okusun demiştim. Hakkımda ece hanımdan duyduğunuz sözlerle dedikodoku yapacağınız bunları konuşsaydınız ya.,
Burada da kendimi bıçak sırtında hissediyorum.
not: bu cevabımı worde kopyaladım. eğer bu yazı çıkmazsa, mutkala ama mutlaka duyurusunu yaparım. azim.
Yazan:T.Suat Demren Tarih: Eyl 30, 2007 | Reply
@Knz,
Kimseyi kovduğum yok, yorum kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Dolaylı ya da dolaysız hakaretler de bu ihlale dahildir.
Her yayınlanmayan yorumun “bundan dolayı yayınlanmadı” diye duyurusunu mu yapacağım? Azimin yanında biraz da mantık.
Ajitasyona gerek yok.
Yazan:knz Tarih: Eyl 30, 2007 | Reply
Ç-Z ve Naturin kardeşlere birşey demediniz yani. O halde ben kendi hakkımı kendim korurum.
Ç-Z ye düşüncelrde verdiğim cevap, o ilmeğin ilk yazısınydı, yazı kısa bir an yayınlanmış gözüktükten sonra ortadan kalktı. o yazıyı daha sonra knz de yayınladım . yayınladım sayfanın adını da ; kendi sorunlarımızı kendimiz çözmek koydum.
ben duyuru yaptım ki, arkamdan knz kaçtı demesinler diye., ama bakın sitenizde hala arkamdan laf söyleniyor.
ben giderim ama arkamdan laf söyletmem.
burda zornlu olarak açıklıyorum ki, yazdığım yazılarda ne dolaylı , ne de dolaysız hakaret vardır.
ben kimsenin saçı ne ? yaşı ne ? özel yazışmalarla öğrenip, fikir platformunda ortaya dökmem., başkası bana yapsa bile aldırmam.
konuyla ilgisi yoktur çünkü.
şimdi soruyorum, bir kız, evinizde yetişmekte olan bir kız, bu örtü benim boynumu sıkıyor, ben bundan sıkıyorum dediğinde onun dedikleri ebeynler tarafından hakaret mi kabul edilecek ?
Yazan:naturin Tarih: Eyl 30, 2007 | Reply
Knz kardeşim,
Suat bey size kovulmanın, kapıdan çevrilmenin empatisini yaptırmış. Siz de hak arama derdine düşmüşsünüz. Tıpkı, kapıdan çevrilen kızlarımız gibi. Bu bağlamda, geçmiş olsun yerine, bu size ders olsun, demek istiyorum.
Yazı yazma stiliniz berbat denecek kadar dağınık. Anlaşılmak istediğinizden şüphe duyuyorum. Ortaya, bir kelime yığını savurup, sonra güzel birşeyler söylediğinizi sanıyorsunuz, ama bize yansıyan inanın faşist bir düşünce salatası.Derli toplu bir mesaj vermiyorsunuz. Ne dediğiniz, ne istediğiniz bile anlaşılmıyor.
Örtünmek ALLAH emri değildir diyebilmeniz için, bunu ispat etmeniz gerekir. Bunun için de, 1400 yıl öncesine ışınlanıp, o zaman ki mevcut duruma şahitlik edip geri dönmeniz şart. Bu mümkün mi, değil. Aynı şekilde, benim de size, örtü ALLAH emridir diyerek bir ispat yapmam mümkün değil. Fakat,benim bir müslüman olarak, sizden daha çok dayanağım olduğu da bir gerçek. En azından elimde, yazılı kitabım ve o zamandan beridir süregelen bir örtünme geleneği var.
Siz şimdi bana klasik cümlelerinizle, sıcaktan örtünüyorlardı filan demeyin. Kuranda saç örtüsünden bahsetmiyor da demeyin.
Beni örtünmenin ALLAH emri olmadığına ikna edin yeterli.
Kızları başörtüden daha çok ,sütyenin sıktığını size daha önce sormuştum değil mi?
O yüzden, başörtüsünü sıkmayacak şekilde bağlayan kadınlar olduğuna göre, sıktığını söyleyen kızımıza, örtünme metodu da pekala öğretilebilir. Sıkıyorsa, acemidir, ayarını becerememiştir.
Yazan:BetüL Tarih: Eyl 30, 2007 | Reply
Kimden bahsediyorsunuz??????????
Yazan:Ece Tarih: Eyl 30, 2007 | Reply
Knz,
Bu cümlen o kadar sakat ki..
Okuyan da zanneder ki, millet senin hakkında dedikodu yapıyor, Ece de bunu sana aktarıyor..
Gerek Siyahi sitesinde, gerek izlenimler de senin adına, sokakta dayak yiyen çocuğunu savunan anne konumuna girdiğimi, seni anlamayıp hakaretle karşılık verenlere, senin ne tür bir inanç sistemine sahip olduğunu defalarca izah etmeye çalıştığımı sen de biliyorsun..
Seni genç bir kız sandıklarını da biliyorsun.
Özelden ASLA VE KAT A kimse senin dedikodunu yapmış değil!
Ben senin adına sadece SUAT ABİ ile mail diyaloğuna girdim..
O da yine seni koruyucu kollayıcı yada açıklama, izah isteyici nitelikte olmuştur..
Lütfen bu dedikodu lafı için bir özür rica ediyorum..
Çünkü beni resmen ZAN ALTINDA BIRAKMIŞSIN..
iNANILMAZ KIRILDIM..
Yazan:Ece Tarih: Eyl 30, 2007 | Reply
Konuya fransız kalacaklar için:
http://siyahi.wordpress.com/2006/08/29/ernesto-2/
Sonuna kadar okunması , açıklayıcı olacaktır..
Yazan:knz Tarih: Eyl 30, 2007 | Reply
ece kişilik mücadelesinien girme şimdi.,
görmüyor musun nasıl kuşatıldığımı?
siz hepiniz beni dayanıklı zannediyorsunuz. evet dayanıklıyım ama dayanıklı bir insanım.
dayanıklı bir demir değilim.
ben atılma olayını büyütmemiştim. sadece duyuru yaptım ki arkamdan kaçtı demsinler.
ece ben siyahi sitesinden bana yazdıklarını aylar önce okumuştum, senin heberin bile yoktu,
siz bilmiyorsunuz ama detaycı biriyim.
gözlerim doldu ama bunun için sana övgü yazmadım, fakat bir jestte bulundum., sana bir hediye gönderdim. sen de karşılık verdin.
hoşluk aramızda kalsın.
burada ben hakarette bulunduğum için yazımın engellendiğini yazdı suat bey./ yazmak zorunda kaldı naturin bana kaçtın kaçtın dedikçe konu açıldı .
ben hakarette bulunmadım. ben başörtüsü takmanın boynumu sıkacağını düşündüğümü söyledim. BU HAKARET DEĞİLDİR.
ve buranın ahalisine soruyorum.
ben sizin ailede bir kız çocuğu olsaydım,
o kumaş boynumu sıkıyor, kulağımı neden kapatmam gerekiyor diye itiraz ettiğinde; burda karşılaştığım gibi, sen de esmersin , sen de yaşlısın mı diyecekler ?
Aforz ececekler. bu ne saçmalıktır.
ve BU SAYFADA, Bir fikir mücadelesi yaparken,
betül hanım ve Ç-z hanımlar kulağın yaştan dolayı duymuyor derlerse, onlar bana hakaret etmiş olur., üstelik saçma sapan yazmış olurlar., burada bir fikir yazıyorlar, o yazıyı engelmedikten sonra artık benim yazacğım tek satırı engelleme hakkı yoktur buranın.
düzgün yazdım olmadı, acele yazdım olmadı.
kişiliğimle ilgi sataştılar aldırmadım. en sonunda 30 defa sorduğu soruya cevap verince kaçtın derlerse ondan sonra da suat bey sen hakarette bulundun derse,
ben
yukarda yazılanı görmediniz değil mi?
el insaf.
ece sen benim iki gözüm ve nurusun. Ama şimdi ben zor durumdayım. ÇÜnkü bir sayfadan haksız atıldım ve tek başına mücadele verdim.
yine de sana kin yapmam dedim. arkadaşlarının alayhinde sana söz etmedim., bana yaşlısın duymuyorsun dediğinde bir cevap dahi vermedim.
yönetici bu hakareti görmüyor ama bana herkesin içinde sen düşüncelerde hakarette bulunmuştun diyor.
insaf. hem de ramazan insafı olsun ya.
hala daha yapmazdım ama bunu herkes bilsin ki ben ardımdan laf söyletmem.,
şimdi çıkıyorum, hava alacağım.,
kimseye inadına kırgın değilim., sen de olma ececim. bir şiir var onu gönderceğim.,
not : word kopyam var.
Yazan:Ç-Z Tarih: Eyl 30, 2007 | Reply
kimin ne ve kaç yaşında olduğu nasıl bir hayat sürdüğü özel konular.
Knz’ın bir cümlesine cevap yazmayı düşünüyordum”asla dolaylı yada dolaysız hakaret etmem”.Ben aksini düşünüyorum zira hakaret ettiğinin farkında bile değil artık laf anlatmaktan vaz geçtim zira karşımdaki orta okul öğrencisi çocuk gibi davranıyor.Fikir savunmuyor resmen inad edip ayak diriyor.
okul etksinden kurulamamış,tipik ezberci eğitim sistemimize uygun davranıyor.Öğrendiği bir şey yok ezber var ve bu nedenle hangi soru ile karşılaşırsa karşılaşsın cevabı hep aynı.
Çünkü isyan edip,kahramanlığa savunduğunu iddia ederek yazan biri uzlaşmak,anlamak için yazışmıyor tek bir derdi var o da “yenmek ve tek doğru olduğunu iddia ettiklerini herkese kabul ettirmek”
Keşke biraz daha sakin ve uzlaşmacı YAZABİLSEYDİN öyle bir karektere sahip olmasan bile.
Yaşadığımız tecrübeler bizim kişisel doğrularımız olur ve seçimlerimizi yönlendirir ama bunu başkalarının hayatına dayatamayız.Sen zorla başı kapatılmak istenen bir kız evlat oldun/tanıdın diye herkesin de böyle olduğunu düşünemezsin.
Sana ufak bir örnek;bir süre öncesine kadar 10 yaşında kızı olan bir beyle çalışıyordum.Eşi de aynı sektörde başı örtülü genç kızların da çalıştığı ir firmada çalışıyordu.Anne,baba oldukça modern/sekülerist/esnek/hoşgörülü/ölçülü muhafazakar(ya bu iş çok sıkıcı oldu kimin için ne kullanacağını bilememek korkunç)ve inançlı.Kızlarını yaz tatilinde kuran kursuna göndermeyi de düşünüyorlardı ve yaptılar.
Neyse bu kurstan önce bir gün bu kız çocuk babasını ziyarete geldi ve ben başımı kapatacağım dedi.
Kapatamazsın ama neden istiyorsun diye sordu babası?(ki daha önceden bu konu hakkında benimle konuşmuş ve eşi ile tamamıyla buna karşı olduklarını söylemişti)
Kızın cevabı”eşarp bana yakışıyor”oldu.Bir gün başını örterek geldi bir süre sonra ise yine başı açık geldi.
Sonucun ne olduğunu bilmiyorum ama o kızın da kendi isteğini babasının izni olmadan yapamadığını gördüm.Söylermisin bir kız çocuğu başını kapatmayı ve Allah yolunda olmayı istiyorum dediğinde hangi ahıret inancı olan baba “yok kapatamazsın”der.
Benim tanıdığım bey kızının yaşayacağı zorlukları da düşünerek başını kapatmasını istememiş de olabilir ama o kesinlik kızı başını kapatırsa Cumhuriyet için potansiyel tehlike olur diye düşünerek baş örtüsüne karşı çıkmadı.
Ne yani şimdi kışta kar soğunda bile başını örtmeyenlerin de baba zoru ile başlarını açtıklarını mı düşünmeliyim?
Yazan:knz Tarih: Eki 1, 2007 | Reply
Burada temel iki konuya değindim.
1-Birincicisi başörtüsüe bir inancın temsili olarak, kimse selam durmak zorunda değil. Bir inanç olmasydı buna zorunlu olurduk ama sırf inanç olduğu için selam durmak zorunda değil. Çünkü bir inanca karşı çıkmak da din ve vicdan hürriyetinekapsamına girer.,
siizn algılamakta zorlandığınız düşünce bu.
ben bundan 5 sene önce de başörtüsünün bir inanç olarak savunulmasına karşı çıkmıştım. Çünkü bir inaç olarak savulduğunda insanları zedeleyecek bu noktaya gelmesi kaçınılmazdı.
nETİCE DE burda başörtüsüne anlam olarak, bir kesimin yüklediği özel ve ulvi anlamları, bu anlam sırf bir inanç olduğu için tabu veya dokulmaz kabul edemeyiz.
Başörtüsü ile nereye kadar gidebilir adlı bu başlıkta başörtüsü hakkında olumlu düşüncler olduğu kadar, bunu takmanın saçma olduğunu ileri süren bir düşüncenin yer alması da normaldir. Eğer bu başlık yaşlı insanların algılma sorun olsaydı yaşlılığı tartışırdık. ve yaşlılık hakkında olumsuz fikir
yazmamak zorundaydık.
burada sanki bir kutsanma ihtiyacı seziyorum ki, bu sizin için tehlikeli bir gidiştir.
2- kanada konusunda verimli birkaç yazışma oldu. BU SAYEDE Aıhm kararlarını bir kez daha yorumlayablidim. Müslüman kadın ile sih innacı arasında fark vardır. sih bir çocuğun
tercih hakkı yoktur, ama müslüman bir kadının
tercih hakkı olmalıdır. ŞİMDİ ben size geçmişte yanlış yapıldı, bir müslümanı uluslar arası mahkemede sih gibi savundular dediğimde
düşmanlık mı yapmış oluyorum. fakat
Akılsız dostlarınız olacağına akıllı düşmanınız olsun.
dün kanada ile ilgi bir filme gittim.
ABD vatandaşı iki gay amerikada ortaklık anlaşması yapabiliyor ama evlenemiyorlar. Bunun için onlara kanadaya gitmeleri öneriliyor. onlar da kanada da gidiyorlar.
orda görevli dini nikah mı, resmi nikah mı istersnz diyorlar. onlar da dini nikah diyor, dini nikah daha pahhallı çünkü bir de din adamı için ayrıca ücret vereceksiniz diyor.
Bu benim hoşuma gitti., ben suat bey gibi bakmadım bu olaya. Buna rağmen burada hırpalanan kişi ben oluyorum. Olaya bütün bakan kişi hırplanaıyor. İnsanlar didişmek zorunda değil, ama siz o noktada değilseniz,
kamuda uzlaşmak için kafa yormak zorundasınız.
daha önce defalarca din ve vicdan özgürlüğü yüzü peçeli biri için savunmıyorsanız çöpe atın demiştim. insanlar din gibi konuda hassas oluyor. gayliğie karşı olmak da bir inancı temsil etiği için, kamuda insanların birbirini incitmemesi için kendi özdeğerlerini sakınmaları gerekiyor. Dışardaki özgürlüğü sorunsuz yaşayabilmek için kamuda insanların birbirini zorlamamsı gerekir.
ben yukarda defalarca yazdım ki, siz yaparsanız başkaları da yapar.,üniversiteye girişte herkes serbest olmalıdır. İnsanların arayış içinde oldukları çağdır, belki başörtüsü takar beş sene sonra çıkarır,. veya punk gibi giyinmek ister.
Bu bir anlaşmadır. MÜSLÜMAN KADIN İÇİN başörtüsü takmamak bir sih KADAR ZOR DA DEĞİLDİR. bU BENİM DÜŞÜNCEM ama bazı mesleklerden fedakarlık zor geliyorsa, bazı özel meslekleri seçmemelilier diye yazdım.Ve stajla ilgili sınırlamlarıanayasa yazıcıları artık ortaya ortaya atmalı., Kaydını yaptıran öğrenci hangi staja gidemeyeceğini önceden bilmeli, yeter artık insanlarla oynamasınlar. siz başörtüsü paneli düzenleyicleri de siyasete zorluk çıkartmamalısınız.
( naçizane)
Yukardaki toplantıyı yapan grup, artık hayali sınırlkarı belli olmayan duygu sömürüsüne yöenlik yaklaşımlarla masaya oturmasınlar diye özel bir eleştiri gönderdim.
3- yine ç-z nin son örneğine cevap vermek zorundayım ki, defalarca yazmıştım daha önce.
kış günü başı açık gezen birine baskı sonucumu açık geziyor diyeceğiz demişsin. eğer bir din olsaydı ve kadınlara kış günü başlarını örterlerse ceheneme gideceklerini devlet gücü, devleti elinde bulunduruan siyasiler gücü ile söyleseydi, ve buna karşı çıkan birine de, 15 yaşında sen ne bileceksinz daha cümle kuramıyorsun diye püskürtselerdi, oku da öğren gel deselerdi, 1000 yıldır bu böyle deselerdi onlara da karşı çıkardım.
şimdi beni ne ilgilendirir diyorum., isterse kutuplara gitsin başını başlık takmasın ?
peki sizler nasıl isyan etmezsiniz ? alev alatlı keşke malezya olsak diyor, bir yazar bunu derse, türkiyede insanlar bu durumda mı ? duyarlılık sıfıra mı vurdu ? ve beş yaşında başı kapalı kızlar okulu gösteriliyor orda ??
ben sizin bir kısım laik dediğiniz kesime hiç uğramamıştım. Sürekli bir yerlerle ilişkili gibi uydurmaya çalışıyorsunuz. Dışarıyı sizlerle tanıdım.
Bana yapmaya çalıştığınız şey şu: bu sayfada naturini uyarmadınız. Halbuki Ben düşüncelerde yazamadığımı bu sayfada bile defalarca yazmıştım., nazikçe yazdım ki, çatışma olmasın diye. Ama okurunuz anlamıyor.,bu sefer donk diye yazınca, sonra da nasıl ajite ediyorsun diye bana yazı yazabildiniz ? Hakkaniyeti de görünür kılma çabaınız olsaydı ? EVET, 15 yaşında başörtüsü takmak istemeyen biri olsaydım , o evde ne yapacağınız bana kimse anlatmayacak. BEN KENDİM ANLADIM.
üzüldüm tabi. Umarim değişirsiniz., değişmeniz lazım. yeni kuşak geliyor.
Yazan:BetüL Tarih: Eki 1, 2007 | Reply
@ knz
Ece butun iyiniyetiyle arkanda durmaya calisiyor ama yaptigina bir bak.
Burda yazilanlari baska yerlere kopyaliyorsun, kendi sitence cevaplar veriyor ismimlerimizi kullaniyorsun, soylenenleri hic olmadigi haliyle ISINE GELDIGI GIBI anliyorsun!
Verilen linkte “cok tatlisiniz” yazmissin, burda “dedikodumu yapacaginiza” diyorsun.
Gercekten seninle muhatab oldugum icin cok uzgunum ve pismanim.
“Yasli” gondermesini bana yaptin saniyorum, yazdiklarimi tekrar okursan sana yasli demedigimi, seninle konusmak iki yaslinin konusmasina benziyor dedigimi gorebilirsin eminim. Yasini basini bilmem umurumda da degil.
Yazan:Ç-Z Tarih: Eki 1, 2007 | Reply
EVET, 15 yaşında başörtüsü takmak istemeyen biri olsaydım , o evde ne yapacağınız bana kimse anlatmayacak. BEN KENDİM ANLADIM.
üzüldüm tabi.
Hdefe ulaşmak için her yol mübah değil,duyguları kullanmak da dahil!!
Yeğenim daha 3 yaşındayken neyi giyip neyi giymeyeceğini kendi belirliyordu.Eğer istediğini giymezse bırakın evden çıkmayı odadan yatağın üzerinden aşağı inmiyordu.Üç yaşında kolsuz atletleri,sandalet tipi ayakkabıları hayatta sevmezdi.Annesi yaz sıcağında pişmesin diye bunları giydirmeye çalışıyordu.O da eğer ben ordaysam yalvaran gözlerle bana bakıyordu.Birden bana onu anımsattınız 🙂
Sağdan soldan onun ağlamalarını,yalvarmalarını duyanlar,annesinin ona işkence ettiğini sanıyorlardı kesin.onlardan biri kapıya polisle dikilse ve“hanım sen çocuğa ne yapıyorsun”diye sormadan”hakkınızda şikayet var deyip,karakola davet etse kızkardeşim bir anne olarak ne ne hissederdi acaba, onun o andaki durumunu düşünebiliyor musunuz?
15 yaşında ve baş örtmenin saçma olduğuna araştırıp,bilgi sahibi olarak kani oldun diyelim.
Buna göre senin inancınla örtünmeden inanmak kabil.Ailen ise benim kızkardeşim gibi senin için en iyi olan şeyin başını örtmek olduğuna inanıyor ve ebeveynin olma yetki ve haklarını kullanarak aile içi birlikteliği sağlamak adına seni buna zorluyor.
Bu zorlama tanımı 15 yaşında red hakkını kullananın tanımı,aile için ortada zorlama değil sorumluluk,kollama ve koruma adına gereğinin yapılması durumu söz konusu.
Cevabım kısaca anlayabilmen için YÖK üniversiteler benim evim ve sen burada başını açmak zorundasın diyorsa ve sen bundan 15 yaşında geleceği düşünerek çokkk mantıklı gerekeçeler çıkarabiliyorsan,evde de sana bakan,besleyen,koruyan,kollayan ailenin “ört” dediğine uyacaksın. Ve onların senin kötülüğün için değil çookk daha uzak ahıret hayatın için yatırım yaptıklarını düşünerek haklılık paylarını arayacaksın.
Birinciyi yapabiliyorsan ikinciyi haydi haydi yaparsın,hele ki sen doğru olduğuna kendini inandır (AİHM kararları ile birinci maddenin oluruna nasıl ikna olduysan,henüz AİHM i olmayan din konusunda da artık iş senin inancına kalmış)
Bu çözüm olmazsa şu da olabilir;ailelerin ellerinden çocukları alınsın,yok daha uygun bir yol var onlar evden kaçıp köprü altında yatsınlar,istedikleri kadar özgür olabilirler.
Acaba o evden kaçanların aileleri de neleri yapmalarına izin vermiyorlardı,yada neleri yapmaları için onları zorluyorlardı.
Kızına/karısına başını ört diye değil ama asla pantolon giyemezsin diye baskı yapan aileleri/eşleri biliyorum.
15-16 yaşında resmen kahır çekiyor gibi anlatıyorlar,ailelerine düşman,aman Allah’ım sanırsınız o pantolon uğrunda ölünecek bir sevgili 🙂
15 yaşında ve aileniz örtünmenizi istiyorsa ve bunun için siz onları ikna edemiyorsanız öylece kabul etmek zorundasınız.
Eğer 15 yaşındayım ve ailem bana karşı şiddet kullanıyor diyorsanız bunun için başvurulacak yerleri de bilecek kadar bilgi donanımınız var.
Hiçbir devlet kurumu bir ailenin çocuğunu elinden alamaz,almaya hakkı olmadığı gibi neyi nasıl öğreteceğine de müdahil olamaz.Ailenin çocuğun canına kastı,şiddet vs gibi suç teşkil eden davranışları yok ise.Aile çocuklarını yetiştirirken devlet gibi “laik” olmak zorunda değil.
Çocuk terbiyesi ile din eğitimini karıştırmışsınız.Ne dersiniz anneniz baş örtüsü ile üniversiteye gitseydi size şimdi davrandığı gibi davranır mıydı?Ya da siz bu isyankar tepkileri verirmiydiniz?
Yazan:knz Tarih: Eki 1, 2007 | Reply
Verilen linkte “cok tatlisiniz” yazmissin, burda “dedikodumu yapacaginiza” diyorsun.
betül hanım çelişki yok. Sorun sizin buradaki tartışma ortamı ile oradaki konuşma ortamını birbirinden ayıra-ma-manız oldu.
siz demek ki konuşma ortamlarını kötü amaçlı kullanıyormuşsunuz. yani sizin burada, bir tartışmanın gidişatında yaptığınız bu aktarım iyi amaçlı bir kullanma mı ? siz evet diyorsanız, içinizden biri sizin kötü amaçlı bir kullanma yap-ma- dığınızı söyleyebiliyorsa,
o halde ben sizle tuzlu su ve tatlı su nasıl karışmıyorsa ben de sizin aranıza karışamam. O sohbet ortamınıda bulunmam., siz burda o yaptığınızla değil ama o yaptığınız savunmala kötü örnek oldunuz. Ama biz insanız hata yapabiliriz. Önemli olan hatayı kabul etmektir., bunu kabul ediyorsanz, o çok tatlısınız sözüm geçerli kalır. AKSİ HALDE geçerli değildir. Selam verir bana yapılanı unuturum., sizin yaptığınızda yaptığınız burada kalır. Ece de sohbet ortamında buluncağı insanları tanımasını söylerim. Bilgi iyi kötü kullandık demeyecek misiniz ?
ben size bunu zorla söyletmiş gibi olmak istemezdim ama bari bir de üste çıkmasydınız.
yendien söylüyorum; bu sayfada konuştuğumuz konu “yaşlılığın algılama sorunları” değilken, hakkımdaki bir bilgiyi kötü amaçlı kullanmanız
nasıl birşey ? kendiniz değerlendirin.
bana karşı çıknalra veya sessiz kalanlarınız varsa ,o halde şunu diyin; o sohbet ortamından bildiğiniz bir özelliği bu tartışma ortamına taşımanız iyi birşeyedir.
kim evet diyorsa sesli duymak isterim.
not1: suat beyin sitesinde kişiliğime yaptığınız göndermeye hiç değinmiyorum.
not2: kanada ile yazdığım örneği yine de düşünün.
ç-z hanım : yazdıklarınız hakkında görüş ayrılığımız
var. ebeyn baskısı hakkında ,insanlığın geldiği en son bilgi birikimini terk ederseniz, berdel ile evlenmeye de karşı çıkmazsınız, kız çocuklarını diri diiri gömen aileye de karşı çıkmazsınız. Bu konuda temel eğitimin uzmanlaşmış bilgisinin görüşlerine güvenmek zorundasınız. bu halkla insanlığın bilgi mirasının çelişmeyeceği en optimal uzlaşma noktalarını arar zaten.
Yazan:Ç-Z Tarih: Eki 1, 2007 | Reply
@ knz
ç-z hanım : yazdıklarınız hakkında görüş ayrılığımız
var. ebeyn baskısı hakkında ,insanlığın geldiği en son bilgi birikimini terk ederseniz, berdel ile evlenmeye de karşı çıkmazsınız, kız çocuklarını diri diiri gömen aileye de karşı çıkmazsınız. Bu konuda temel eğitimin uzmanlaşmış bilgisinin görüşlerine güvenmek zorundasınız. bu halkla insanlığın bilgi mirasının çelişmeyeceği en optimal uzlaşma noktalarını arar zaten.
Siz bu kısmı başka bir yerden kes-yapıştır mı yaptınız?Benim yazdıklarımın içinde aşağıdaki anlamlarla gelebilecek hiçbir şey yoktu ve olamazdı da zaten.
Bir ebeveynin 15 yaşındaki kızının başını zorla örtmesine karşı değilsem…..berdele de karşı değilimdir öyle mi?
Yine dediğiniz şeye karşı değilsem kızını diri diri gömen aileye de karşı değilimdir öyle mi?
Siz bunlara sadece görüş ve bunlar üzerinde anlaşamayana da ayrı fikirlerde mi dersiniz.
Çocuğunu diri diri gömen ve bunu benimseyen genel bir görüş yok ve böyle bir eyleme kalkışan da dini açıdan da, hukuksal açıdan da suçludur.Bunları görüş diye tanımlamanız ilginç olmuş.
Yazan:knz Tarih: Eki 1, 2007 | Reply
Çocuğunu diri diri gömen ve bunu benimseyen genel bir görüş yok ve böyle bir eyleme kalkışan da dini açıdan da, hukuksal açıdan da suçludur.Bunları görüş diye tanımlamanız ilginç olmuş.
yaşam değişmeseydi böyle bir genel görüş hala var olurdu., Kanada da çocuk cinsiyet belirleme testleri bu yüzden yasaklanmış( kanadada yaşayan bir arkadaşım demişti.) çünkü çinliler kız çocuklarını kürtaj yapıyormuş.
böyle genel görüşler bizim gibi insanlar sayesinde değişti. peygamberler de çok uğraşmıştır zamanında. isa peygamber recm cezasını önlemek için topluluğa duygu sömürüsü bile yaptığı söylenir.inatçı olmak lazım.Bence çok haiffie almayın bunu. 19.yy başlarında kızının matemetik okumasını istemeyen ebeynler vardı. Kızın kısmeti kapanır diyorlarmış. lord byron gibi soylu bile böyle düşünüyormuş.
Yazan:Ç-Z Tarih: Eki 1, 2007 | Reply
@ KNZ,
“yaşam değişmeseydi böyle bir genel görüş hala var olurdu.,”
Knz,kızların diri diri gömülmesini yaşam mı tek başına değiştirdi?Şu derin ve doğru din bilgine başvurup hatırlamaya çalışsan;İslamiyet böyle bir görüşe karşı nasıl bir tavır sergilemiş bakalım!
“Kanada da çocuk cinsiyet belirleme testleri bu yüzden yasaklanmış( kanadada yaşayan bir arkadaşım demişti.) çünkü çinliler kız çocuklarını kürtaj yapıyormuş.”
Dur konuyu toparlayalım..15 yaşında hala hayatta kalabilmeyi başarabilmiş bir kız çocuğunun aile baskısı ile başını örtmesinden bahsediyorduk.Senin belirlediğin konu, İslam ve aile baskısı ile baş örtme’ydi!
“böyle genel görüşler bizim gibi insanlar sayesinde değişti. peygamberler de çok uğraşmıştır zamanında. isa peygamber recm cezasını önlemek için topluluğa duygu sömürüsü bile yaptığı söylenir. inatçı olmak lazım.”
Yani dinler ve elçileri insanlık için pek kötü şeyler üzerinde inat etmemişler diyebiliriz.
Bir babanın kızının başını örtmesinde inat etmesinin kız için kötü tarafı nedir?Eğer baba kızının başını örtmesinde ısrarcı olursa dolaylı olarak sisteme hizmet etmiş olur,zira sistem baş örtülü kızın eğitim hakkından mahrum bırakılması üzerine inşa edilmiştir.
Bu mantıkla şunu söyleyebiliriz;sistem kızına baskı yapan babaya müdahale etmediğine göre demek ki toplumda baş örtülü ve eğitimsiz kızların bulunmasından memnundur,bu işine geliyordur!
Siz de diyorsunuz ki,bir baskı bizi sindiremez devlet eli ile başka baskılar istiyoruz,lütfennn..babama karış devlet baba…sistemi bireylere hizmet etmesi üzere değiştireceğimize,bieyleri,ebeveynleri sisteme kanunlarla,yasaklamalarla uyduralım,bu daha kolay.
“Bence çok haiffie almayın bunu. 19.yy başlarında kızının matemetik okumasını istemeyen ebeynler vardı. Kızın kısmeti kapanır diyorlarmış. lord byron gibi soylu bile böyle düşünüyormuş.”
Niye o kadar geçmişe ve uzağa gittiniz ki!Daha geçen gün bir tv haberinde Şanlı Urfa yada Diyarbakır’da kız çocuklarını okula gitmesin diye ahıra saklayan aileler vardı.Ailelerin,neden sorusuna verdikleri yanıt;Kızların okuması ayıp(!) oldu,dinen günah,caiz değil,haram falan da demediler.Hoş o kızların başları açıktı ve saçları görünüyordu amma olsun kesin bu kararın ucu dine dayanıyordur,değil mi?
Soylu yada köylü ortak nokta sizce ne?
Yazan:knz Tarih: Eki 2, 2007 | Reply
Bir babanın kızının başını örtmesinde inat etmesinin kız için kötü tarafı nedir?Eğer baba kızının başını örtmesinde ısrarcı olursa dolaylı olarak sisteme hizmet etmiş olur,zira sistem baş örtülü kızın eğitim hakkından mahrum bırakılması üzerine inşa edilmiştir.
Bu şuna benziyor yukarda aynı şeyi yazmıştım . tekrar yazıyorum.
gecekondu yapan vatandaş gecekondu yıkım ekibi gelince küçük çoğunu tepetaklak camdan atarak sarkıtıyor., gelirseniz atarım diyor.
Çocuğumun başını açtırırsanız okula göndermem demekte farklı birşey değil.
baba kanunen suçludur zaten. babaların kanunen suçlu olduğu durumlar tarihte de oldu, hala olmakta.. Temel eğtimide annenin babanın değil, insanlığın eriştiği en son bilgi birikiminin sözü değerlidir. Çünkü bu geçmiş insanlardan mirastır. ve bize haktır.
eğer annenin babanın bilgisi veya vahiy yorumu olsun , onların bilgisi insanlığın bilgi mirası ile çatışıyorsa, miras haktır. bu hakı annem babam bile alamaz.
mesela güneşin kütlesinin ansıl bulunduğu bir mirastır. 6 yaşında bir çocuğun soyut algılma düzeyi bilgisi bir mirastır.
Bu mantıkla şunu söyleyebiliriz;sistem kızına baskı yapan babaya müdahale etmediğine göre demek ki toplumda baş örtülü ve eğitimsiz kızların bulunmasından memnundur,bu işine geliyordur!
evet. üzücü ama kızlara aldıran yok. muhafazakar kesim en başta geliyor. Bu durumda kızların kendi hakkını kendisi savunması gerekiyor. Ama onlara bunu yapacakları alanı aslında devlet dini engelliyor.,
batı da kadınların yaptığı mücdale hep ayıplandı bize. Onlar halbuki matemetik okumak için, hukuk fakültesine girmek için, oy kullanmak için çok mücadele etiler. Müslüman kadının ise tarihte hiç bir mücdalesi olmadı.
Ben ne zaman şahitlik lafını ağızma alsam, buralarda bile beğenmiyorsan başka din seç diye erkek davranışı gösteriyorsunuz.
Batılı kadınlar sayesinde hukuk okuyoruz ama burda sadece başörtüsü tartışıyoruz. ilginç değil mi ? Cumhuriyeti kuranlar, onlar batıda kadınlarn matematik okuduğunu, bir kadının bilim akedemisi ödülü aldığı vs.. gördüler.,
Bize bu haklar tepeden inme geldi.,
Müslüman kadın uyuma zorlanmıştır, 1000 yıllık erkek egemenliği olan din kurumlarına karşı cılız ve savunmasızdır. Aciz rolü benimsemek zorunda kalmıştır. Bunu dengelemek için ceylan, korunmaya değer çok değerli eşya gibi doğal olmayan rolleri benimsemek zorunda kalmıştır.
yani aslında kadınlar bile kendilerine sahip çıkmazken, toplumdan ne bekleyebiliriz ki ?
Siz de diyorsunuz ki,bir baskı bizi sindiremez devlet eli ile başka baskılar istiyoruz,lütfennn..babama karış devlet baba…sistemi bireylere hizmet etmesi üzere değiştireceğimize,bieyleri,ebeveynleri sisteme kanunlarla,yasaklamalarla uyduralım,bu daha kolay.“
Bunun için işbirliği yapmamız şart ama daha onu bile yapamdık. Burada biz yapamıyorsak nasıl olur bu ? ilk okula giden çocuğun başının örtülmesine sen karşı çıkmalısın ki, ben seni üniversitede destekleyim.
bir kadının özgür tercihini savunmadan başörtüsü özgürlüğü diye yola çıkılmaz.
Baba bin yıllık derin kurumsallaşmış bir din baskısı altında. Bu kurumsallaşmış dinin gerçek müslümanllık iddası zorla kabul ettiriliyor.
19.yy başlarında kızının matemetik okumasını istemeyen ebeynler vardı. Kızın kısmeti kapanır diyorlarmış. lord byron gibi soylu bile böyle düşünüyormuş.”
Niye o kadar geçmişe ve uzağa gittiniz ki!Daha geçen gün bir tv haberinde Şanlı Urfa yada Diyarbakır’da kız çocuklarını okula gitmesin diye ahıra saklayan aileler vardı.Ailelerin,neden sorusuna verdikleri yanıt;Kızların okuması ayıp(!) oldu,dinen günah,caiz değil,haram falan da demediler.Hoş o kızların başları açıktı ve saçları görünüyordu amma olsun kesin bu kararın ucu dine dayanıyordur,değil mi?
Soylu yada köylü ortak nokta sizce ne?
Kızını gömen aileye bile sorsanız çocuğunu düşünür., lord byrona köylü demek mümkün olmadığına göre, önce lord byron için yazayım.
Erkek egemen bir toplumda kız çocuğu babası olmak yaman bir çelişki.
kızlar hakkında kafasında bir şoblon var. süs içinde yaşasın, erkeklerin üretiğini tüketsin, ona sadık bir kocası olsun bunları istiyor.
kızı hakkında kötü birşey düşünmüyor.
kızı takma isimle algoritme kitabı yazmış. Babası bunu yapabileceğine inanmıyor.
bir çok kız o yıllarda aileri tarafından bir role uyuma zorlandı.
sonra da kaç kadın matemeikçi çıkmış, kadınlar buna yeteneksizdir diye erkekler hüküm veriyorlar 🙂
urfalı adamı daha masum göresem de, temelde aynı., insanları yargılmak zordur. o da kız çocuğu özküze baksa aileye daha çok yarar diye düşünüyor. dediğim gibi bilgi edinme mirası haktır, gerekirse babaya kanun zoru konacaktır.
ama bunun da eğitim yoluyla yapılması için elbirliği çalışmak lazım.
Yazan:BetüL Tarih: Eki 2, 2007 | Reply
@ knz
“Bana yasli dediii!” diye aglamak da bir cesit savunma tabii, konuyu degistirir asil sorulanlarin uzerine yatar ve en iyi savunma saldiridir deyip baslarsin aglamaya. Bu da bir yontem.
siz demek ki konuşma ortamlarını kötü amaçlı kullanıyormuşsunuz. yani sizin burada, bir tartışmanın gidişatında yaptığınız bu aktarım iyi amaçlı bir kullanma mı ?
Hangi aktarim.. ? Hangi aktarim?????
siz burda o yaptığınızla değil ama o yaptığınız savunmala kötü örnek oldunuz. Ama biz insanız hata yapabiliriz. Önemli olan hatayı kabul etmektir
Hangi hata, soylersen ben de biyeyim hatami.
Bilgi iyi kötü kullandık demeyecek misiniz ?
?????
yendien söylüyorum; bu sayfada konuştuğumuz konu “yaşlılığın algılama sorunları” değilken, hakkımdaki bir bilgiyi kötü amaçlı kullanmanız
nasıl birşey ? kendiniz değerlendirin.
knz bak bir onceki yorumumda ne yazmisim:
“Yasli” gondermesini bana yaptin saniyorum, yazdiklarimi tekrar okursan sana yasli demedigimi, seninle konusmak iki yaslinin konusmasina benziyor dedigimi gorebilirsin eminim. Yasini basini bilmem umurumda da degil.
O bahsi gecen konusma ortamini burda Ece link verdikten sonra gordum, daha onceden haberim bile yoktu, kac yasindasin 15 mi 55 mi bilmem, daha once de yazdigim gibi umursamam da, yasli oldugunu bilseydim bile ( bu kadar yargara cikarttigina gore yaslisin herhalde ?? ) sana yaslisin demezdim, o sadece bir ornek bir durum benzetmesi idi. BENZETME BENZETME BENZETME……
Yukarda bir kez burda 4-5 kez yazdim. Umarim artik anladin ne oldugunu. Forum forum, blog blog gezip basortu taraftarlariyla cengaverler gibi laf yetistiren sayfalar dolusu yazi yazan bir insan o ornegn sadece bir benzetme oldugunu bir kez soylendiginde anlayamaz mi? Anlayamadigina inanmiyorum, bunu kasitli yapiyorsun!!!
(not: cengaverde de hic bi kasit yok)
Yasli oldugunu bilsem (ve bu soze alinacagini tahmin etsem) o ornegi farkli verir, iki yaslinin konusmasina benziyor yerine hacivat ve karagozun konusmasina benziyor derdim. Yani (anlamayanlar icin bir daha) biri nasilsin karagozum diyince digeri gozum mu ciksin senin gozun ciksin hacivat diye cevaplar. Bak tipki seninle iletisim kurmaya calisan insanlarla girdigin dialoglara benzedi.
‘Seninle konusmak iki yaslinin konusmasina benziyor” sozunu bu kadar uzattin ya…
Bu kadar kompleksli olma.
Yazan:Ç-Z Tarih: Eki 2, 2007 | Reply
@knz,
bir kadının özgür tercihini savunmadan başörtüsü özgürlüğü diye yola çıkılmaz.
Knz,yazdığını bir daha oku lütfen!
Baş örtsü kadının özgür tercihi içinde olduğu için savunuluyor zaten!!!!!!!!!!!!!
De bazı kadın hakları savunucuları da aynı senin düşündüğün gibi bunu “nesne’lere” özgürlük gibi algıladığından ve toplum genelinde de öyle algılanması için uğraştıklarından,bazıları herşeyin 90×90 yada 100×100 başı örten bez parçası için yapıldığını sanıyor,sanki bayrakmış gibi!!!
Aile,çocuğu adına karar verendir.Çocuk rüştünü ispat edene kadar hakkında alınacak kararlarda “ebeveyn”söz sahibidir.Çocuğuna,kendi ahlak ve din anlayışını DNA’larını aktarmış olduğu doğalllıkta aktarması çok normal ve hakkıdır da zaten.Böyle çekirdek aile olunuyor!Konuyu saptırmak için olmadık örneklemeler yapma lütfen!!
Veee yine bu ailenin çocuğunu istediği dinin mensubu gibi yetiştirme özgürlüğü vardır.Ve elbette ebeveyn her kararında çocuğunun onayını almaz alması da beklenemez.
İlkokula başlarken “hangi okula gideceksin” diye sorması makul ve mantıklı değilse.Ya çocuk orta okul zamanında da ben özel okula gideceğim derse baba da evladı istemediği halde onu devlet okulan gönderirse bu çocuk “babam bana baskı yapıp devlet okuluna gönderiyor “mu diyecek?
İnançların en basit uygulaması sayılabilecek bireyin sadece kendisini ilgilendiren kılık kıyafet seçiminde,devlet bireye kendi isteği doğrultusunda baskı yapamaz.Devlet hizmet etmek için başı açık olanı vatandaşını,başı örtülü olana TERCİH edemez!!!
Ve bu mazeretin adı “din” hiç olamaz.
Yazan:Ç-Z Tarih: Eki 2, 2007 | Reply
@knz,
Erkek egemen bir toplumda kız çocuğu babası olmak yaman bir çelişki.
Böyle bir toplum oluşturmak için tüm enstrümanlar kullanılmış.Hatta kadının doğurganlığı,hamilelik süresi,fizyolojik yapısı,biyolojik-hormonal algılama farklılığı vs vs.
Ama bunu yapan erkekler DİNDAR MÜSLÜMAN ERKEKLER değil.Kadını istediği gibi kullanabileceği bir nesne olarak düşünen ve Kuran’a da sanki o nesneyi nasıl ve ne şekilde inancı ile bir yerlere hapsederim diye bir çeşit taktik kitabı gibi bakan cinsi ve cibiliyeti belli olmayan insanlar.Sen her baba ve kocayı bu adamlardan biri sanıp baş örtüsü ile eşleştiremezsin.Bu tedbir maksatlı genellemelrin altından kalkılamaz ve en sonunda kişiye hareket edeceği alan kalmaz.
Yazan:knz Tarih: Eki 2, 2007 | Reply
<strong>Baş örtsü kadının özgür tercihi içinde olduğu için savunuluyor zaten!!!!!!!!!!!!!</strong>
Kadının özgür tercihi olabilmesi için uzun zaman gerekecek. 1000 yıllık kesinleşmiş gibi görünen kurmusallaşmış bir dinin ezici baskısı var. Bu mezhep görüşüdür. İnsanlar dini bilmeden aracılar yolu ile öğreniyorlar. Bu aracılar da sanki kutsanmış gibi., Allah ve birey arasında ruhban var., bin yıllardır bu var ama, cumhuriyetle bu kurumsalmış dinin baskısı daha fazla arttı. öte yandan pusuda sulandırılmış başka bir din ar ki, bunun yüzünden insanlar daha fazla kendilerini baskıya sokuyor. Ya dinimiz tamamen bozulursa korkusu özgür tercihi gölgeliyor. Haksız korku değil ama korkunun da ecele faydası yok. korku dinin içni daha çok boşaltır.
Yani dedikleri gibi Mahalle baskısı yok, mahalleye kurmusallaşmış dinin bir de siysasilerle eklenen baskısı var. Kadınların özgür tercihi olabilmesi için dinde farklı görüşlerin eşit değerde tutulduğu bir ortam; yani özgür bir ortam olması gerekiyor.
Devlet dinini temsil eden bir görüşün mahalleye
dayatılması var, mahalleli kendi dini bilmeyeceği varsayımı ile bu aracılığı hiç sorgulamadan kkabulleniyor.
ben çok eski siyah beyaz bir fotoğrafta, bundan 70 yıl önce çekilmiş bir fotoğrafta, kadınların neden piknikte başka erkeler de varken yemenilerini tepeden bağladıklarını merak ediyorum. Bu çok insani birşeydir. Yani orası piknik erkekler asla kravat bağlamazlar mesela.
kadınların bir kabullenişi var.
ünkü en kaba şekliyle tercih, başörtüsü ile cehennem arasındadır.
ne kadar adaletli bir seçim !
diğerleri de allah affetsin diye bir yola saparlar.
yani seçim size en çok, kabul edileblir günkarlığı sunar.
siz buna özgür tercih mi diyorsunuz ?
neden demokratikleşmeye doğrudan imam okulları müfredatından başlamıyorsunuz?
ki o zaman özgür tercihten bahsedelim ?
Bundan 70 yıl önce çekilen bir fotoğrafTA bir osmanlı müslüman mahallesinde yaşayan bir ailede bu nasıl oluyor ?
Bunun cevabını yarın yazacağım. siz de düşünün biraz. Konun diğer boyutlarına kısmet olursa yarın deam etmeye çalışacağım.
<em>Sevgili betül birbirimize uzun müddet konu harici hiçbir göndermede bulunmayalım. böylesi daha iyi olacak.,</em>
EDITORDEN : Tartismalarin ve elestirilerin kisilere degil konulara dönük olmasina özen göstermenizi rica ediyoruz.
Yazan:BetüL Tarih: Eki 3, 2007 | Reply
@knz
Benden ozur taleb eden kisiden, dusuncelerden ‘kovuldugu’ icin herkesden gecmis olsun bekleyen kisiden, ‘iki yaslinin konusmasina benziyor’ sozunden derin manalar cikaran kisiden;
bir kucuk “yanlis anlamisim, kusura bakma” sozu gorup gormeyecegimi merak ettim.
Ama ozru baskasindan istemek kolay degil mi?
Geri adim atip atmayacagini cidden merak ettim, bu benim icin ‘ozur dileyecek misiniz Betul hanim’ ve ‘gecmis olsun diyecek misiniz’ sozlerindeki samimiyeti gosterecekti.
Gosterdi de. Sadece duygu somurusu yapiyorsun bu sozlerinle!
Oyle arkamdan dedikodumu yapacaginiza deyip, dedikoducukla suclayip, sonra sana hakaret etmisim gibi “yasli” kelimesine takilip sonra aa en iyisi konu harici hic bir gondermede bulunmayalim deyip kacmak yok!
Efendi gibi ya ozur dile, ya sozlerinin arkasinda dur.
Birbirimize konu disi ici hic bir gondermede bulunmamak seninle ilgili en buyuk istegim inan. Dusuncelerden gordugum kadari ile mumkun oldukca muhatab olmam gerektigi anlamistim. Kanada ornegi isin icine girip, senin yazilanlari ‘karsidan karsiya gecmek’ gibi komik bir bicimde anlamanla bir hata ettim ve sana yazdim. Ilk iki yorumumdan sonrakilerin hepsi son olmasi dilegi ile yazildi. Malesef olamadi.
Sozlerinden geri adim atmayacagini, ya sessiz kalacagini ya “hacivat karagoz gibi” konuyu baska tarafa cekecegini biliyorum.
Yaptigin ithamlarin benim icin yenilir yutulur cinsden degil.
Sahibine guzel yakisir diye dusunuyorum.
Iade ediyorum!
EDITORDEN : Tartismalarin ve elestirilerin kisilere degil konulara dönük olmasina özen göstermenizi rica ediyoruz.
Yazan:Mehmet Yılmaz Tarih: Eki 3, 2007 | Reply
Ismet Berkan’dan hâlâ anlayamayan YOBAZ LAiK TAYFA için açiklamalar (basitlestirilmis bir Türkçe ile):
….
Mahalle muhtarını, belediye meclis üyesini, belediye başkanını, milletvekilini ve gelecekte de cumhurbaşkanını seçme hakkı olan üniversite öğrencisine kıyafetini seçme özgürlüğünü tanımamak komik bence.
….
Başı örtülü kadının yerinin evi olduğunu söylemek, nüfusun yarısını oluşturan kadınların yüzde 60’ının ekonomik hayata katılmasını büyük
ölçüde engellemek demektir.
Nüfusunun üçte bire yakınının ekonomik hayata katılmadığı, meslek sahibi olamadığı, dolayısıyla kendi çabasıyla sınıf atlama beklentisine giremediği bir ülkede ‘kadın özgürlüğü’nden söz edilebilir mi?
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=234633
“Anlayana sivri sinek saz, anlamayana DAVUL bile az”. (Kemal Atatürk, 1929, Kütahya Davul Fabrikasi’nin açilisi – Behçet Kemal Türköven, Biz bu devrimi nasil yaptik? [Remzi Kitabevi], Sayfa 92)
Yazan:BetüL Tarih: Eki 3, 2007 | Reply
Rahatsizlik icin ozur diliyorum editor hanim.
Yazan:Ç-Z Tarih: Eki 4, 2007 | Reply
MY bey,
Kendiliğinden başını açan, ‘modern’ Cumhuriyet’in arzu ettiği hayat tarzına ve kılık kıyafete sahip kadınlara bakmak bile, başörtüsü ‘sorunu’nun nasıl çözülebileceği konusunda bize bir şey öğretiyor olmalı: Hepsi de, ya kendisi ya da anne-babası meslek sahibi, şehirli, eğitimli, en azından orta sınıf mensubu kadınlar onlar.
Nüfusunun üçte bire yakınının ekonomik hayata katılmadığı, meslek sahibi olamadığı, dolayısıyla kendi çabasıyla sınıf atlama beklentisine giremediği bir ülkede ‘kadın özgürlüğü’nden söz edilebilir mi?”
İsmet Berkan
Bu yazıyı okuyunca aklıma bir atasözümüz geldi,”keçinin olmadığı yerde tekeye çelebi” denirmiş!
“bu toplumun kadınları nerede görmek istediğiyle ilgili.
Soru şu: Başı örtülü kadınlar nerede dursunlar?”İ.B
Bu cümleye espri gözü ile baksam vereceğim cevap aynı nitelikte olurdu;alet çantasında tornavidanın yanında,vitrindeki gümüşlerin yanında,kapı arkasındaki portmantoda şemsiyenin yanında,gazete arka sayfasında,yok yok en iyisi oğlanın oyuncak sepetinde,…..
Pardon ama bu nasıl bir soru;Toplum kadını nerde görmek istiyor.Özne, kadın.Kadının kendi için karar verme hakkına ne oldu?Kadın kendini nerde görmek,nerede bulunmak istiyor???Cevap çoktan verilmişti de pek hazmedilememiş anlaşılan.
Mehmet bey bu da tuhaf bir yaklaşım değil mi?
Modern Cumhuriyetin arzu ettiği kadının hayat tarzı!
Modern Cumhuriyetin arzu ettiği kılık kıyafete sahip kadınlar!
Baş örtüsünden vaz geçerek sınıf atlayan kadın!
Haydaaa.. kaş yapayım derken göz çıkartmak bu olsa gerek.
Niye bu kadar uğraşılıyor ki;bir “Cumhuriyet Vatandaşı El Kitabı” hazırlansın,herkes her şey için ona müracaat etsin,olsun bitsin.
Yazan:Mehmet Yılmaz Tarih: Eki 4, 2007 | Reply
Sayin C-Z,
su sözlerinizde son derecede haklisiniz :
Pardon ama bu nasıl bir soru;Toplum kadını nerde görmek istiyor.Özne, kadın.Kadının kendi için karar verme hakkına ne oldu?Kadın kendini nerde görmek,nerede bulunmak istiyor???Cevap çoktan verilmişti de pek hazmedilememiş anlaşılan.
Ne yapalim? RADIKAL’de daha iyisi yok 🙂 IB’nin bu yazisinda bütün söylediklerine katilmiyorum ama alintiladigim kisim yobaz laiklerin bile bazi seyleri anlayabilecegini gösteriyor.
Yazinin bir kisminda söyle diyor iB : (mealen) Basörtülü kadinlari üniversiteye alalim ki akillanip kendiliklerinden açsinlar baslarini!!!
“Kadini nereye koyalim?” konusunda ise isyaninizda gene haklisiniz … KAdinlara neden bu kadar kötülük yapiliyor anlamak zor. Cahil kesimlerde BERDEL ile mal gibi alinip satiliyor, “modern” kesimlerde saksi çiçegi gibi televizyon programlarini süslüyor.
Kimse kadinlara sormuyor “hanimefendi siz nerede durmak istersiniz?” diye.
Düsündürücü… Belki sizin bir açiklamaniz vardir?
Muhabbetle
Yazan:Ç-Z Tarih: Eki 4, 2007 | Reply
Mehmet bey,aşağıdaki soruya iki açıdan iki kez cevap vereceğim.
Ve lütfen cevaplarımı kişisel algılamayın,bu bir genel erkek bakışına karşı yapılan bir eleştiri ve cevap olacak.
1-Kimse kadinlara sormuyor “hanimefendi siz nerede durmak istersiniz?” diye.
Restorantın kapısında beliren kadına garson yaklaşır ve olanca kibarlığı ile sorar;
Nerde oturmak istersiniz,cam kenarı,şömine karşısı yada bahçe?
Kadın cevaplar;
-Bahçede lütfen !
Garson;
-Beni izleyin !!!
Kadın menüye göz atar;kanunda iyi pişmiş hayatın her alanında kadın –erkek eşitliği.
Kadın garsona işaret eder,seçimini söyler;
-siyasi parti bünyesinde sotelenmiş meclis vekilliği,
Garson;
-Kusura bakmayın hanımefendi,nadir bulunan bir ürün olduğu için sınırlı sayıda hazırlıyoruz,günün bu saatine kalmadı,başka ne alırdınız?
-…….
Soruyu okuduğumda aklımdan geçen mizansenden biri bu oldu 😉
2- Kimse kadinlara sormuyor “hanimefendi siz nerede durmak istersiniz?” diye.
Detay:Seçimlerden önce bir gazete haberi vardı,1500 kişilik bir aşiret reisi seçimlerde falanca partiyi destekleyeceğini açıkladı.
Soru-Amca kızını gönlünün istemediği ile nasıl evlendirirsin.
Cevap-Kızım bana itaat edecek ben nasıl falanca bey’e itaat ediyorsam!
Soru-Amca kızının öldürülmesine nasıl onay verirsin?
Cevap-Aşiretimizin kanunları böyle der,yoksa ben burada yaşayamam,milletin yüzüne bakamam!
Vikipedi’den bir iki basit açıklama;
Berdel:Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da başlık parası denkleştiremeyenlerin başvurdukları bir yöntem.
Aşiret, dil ve kültür yönünden büyük bir türdeşlik gösteren, birçok sülaleden oluşan, yapısındaki aileler arasında köken, ekonomi, din, kan veya evlilik bağları bulunan göçebe veya yerleşik nitelikteki topluluk, oymaktır. Türkiye’nin özellikle doğu ve güneydogu bölgelerinde, gün geçtikçe azalan bir eğilim göstersede halen aşiret sistemi bazı ailelerde varlığını sürdürmektedir.
Buralarda kadınlara soru sormadan evvel aşiret reisine soruluyor”bu seçimlerde kimi destekliyorsun?”
Evet,iktidara borçlu olmak kişilerin eylemlerini belirler,ya iktidar için birilerine borçlanmak!
Buralardan göçüp gelen vahşi toprak çiçeklerini saksı çiçekleri olarak yetiştiremezsiniz!!!
Berdel,töre,yada saksı çiçekleri bölgesel sorunlar Türkiye’nin genel kadın problemi değil.
Din ise bu ülkenin kadın sorunlarını ortaya çıkaran çözülmesi,iyileştirilmesi gereken bir problem ise hiç değil.
Şimdi şahsım adına bu soruya cevap verecek olursam;ben istediğimi söylemek üzere ev sahibi karşısında olmadığımı biliyorum.Ben de en az herkes kadar bu evin sahibiyim.Ve yemek için de genellikle garson izlemek/beklemek zorunda olmadığım self servis yerleri tercih ediyorum.
Her ne için olursa olsun,hangi yazılı kanunu getirirseniz getirin uygulayacak zihniyetlerde düzelme olmadığı sürece mücadele etmek zorundasınız.
Daha da uzatabilirdim ama gecenin bu vakti ancak bu kadar olabildi,umarım anlaşılabilir olmuşumdur.Çok laf boş laf olmamaıştır umarım elimden geldiği kadar cevaplamaya çelıştım.
Yazan:knz Tarih: Eki 4, 2007 | Reply
yüzyıllarca icmalara kadın sokulmayan icmalarda oluşturulan tek ve sabitleştirilmiş erkek egemen din yorumunun kadınlara dayaıtılması ve kadınların bunu toplumsal huzur adına, aile adına kabullenilleşleri var.
daha kadınlardan birtek tanesi dahi, erkeğin evde müfettiş gibi şiddet uygulayabilceği bir duurmu sorgulamadı. erkek bunu islami bir hak olarak uyguladığında hangi hukukun geçerli olması gerektiğini kimse tartışmıyor. yüzleşmiyor.
başörtülü aydın kadın, sadece başını sıkıca örtmesi gerektiğini konuşuyor.,başka konuşamıyor.
hidayet hanım en son, erkeğin o eski arap toplumda şiiddet uygulmasının normal sayıldığı için bunun kuran’da olduğunu savundu. şimdi böyle uygulama olmaz dedi., tabi bu cesur bir reformist yaklaşım ama kuran’ı küçümsemek oluyor. ben radikllere katılıyorum yani. bence de bu kuranı hafife almaktır.
Bu gidişle iki nesi sonra kadınlar şiddeti de savunur hale gelecekler. hidayet hanımların bir emniyet subabı yok.
zaten erkekler tarafından fikri olarak değil, ama tv programında bacak bacak üstüne atması yüüznden bir hayli eleştiri almıştı. Genelde fikri eleştiri yerine bu tür kişisel sataşmalara başörtülü kadınlar da maruz kaldılar.
başörtünü gevşetip kulağını açmak tabi kuranı bu kadar hafife almayı gerektirmiyor.,ama bugün için şideti günümüzde ret etmek zorunda kalan bir anlayışa sahipler. sadece bu çelişkiyi içinlerinde topluma izah edecek sorgulama süreci henüz başlamadı.
Bu çelişki başörtlü kadının laik sistemle çelişkisinden daha derindir.
laikler bu sorgulamayı perdlemekten başka işe yaramadı. kol kırılır yen içinde kalır misali kadınlar susutular. Haklarını ararken onları görmnedik
başörtülü kadın diye tek ve bütün tabu oluşturmak kimseye fayda sağlamaz. Onlar
içlerinde birçok çelişkiyi barındırıyor. bu da doğaldır.
onun için temel eğitimi savunmadan dini tercihlerin özgürlüğünü savunmayız. O da sorgulamalı eğitimden geçer.
ç-z nin savundığu görüşü onun için eleştiriyorum; ailenin bildiği gibi çocuğunu yetiştirmesi aşiret eğitimine de imkan tanır.
önce temel eğitimi savunmak, temel eğitimin tarafsızlığını sağlamak önemli.
Ailenin yaklaşımının temel eğitimle çeliştiği durumlarda ( sadece bu duurm), çocuğun hakkı olan temel eğitimdir, aileye rağmen temel çocuğun temel eğitimi alması çocuk haklarına girer.
din dikensiz gül bahçesi değil,
hristiyan fanatikler arasında allaha karşı gelmek olur diy,e hasta çocuğunu doktora görürmeyen ebeynler oldu. çocuk hakları ailenin önüne geçiyor bu durmda.