RSS Feed for This Post

ATAMIN ÖĞRETMENLERİ

ata-741-atamin-ogretmenleri.jpgHani, 28 şubat 1997 çıkarmasıyla kamusal alanlarımız, zararlı örümceklerden temizlenmişti ya! 

Hani, o, temiz ve nezih okullarımız, görüntü kirliliğinden arındırılmış, mürteciler denize dökülmüştü! 

Hah işte! 

O günden bugüne , her bir yanı demir ağlarla örülmüş, on yılda onbeş milyon genç yarattığımız, Atamızın öğretmenleriyle kadrolanmış olan, güzide okullarımızda, ne gibi gelişmeler sağlandı, bu temizliğin ve imajinasyonun , çocuklarımızın eğitim hayatına, ne derecede katkısı oldu, hep birlikte, şöyle bir mercek altına alalım istiyorum.. 

Sakın ola ki, maksadımın , devlet okullarını yerip, özel okul teşvikçiliği yapmak olduğu sanılmasın! 

Ben sadece , bizler, başımızdan çıkıp, ayağımıza dolanan türban lakırdıları ile boğuşurken, pırıl pırıl dimağları yedi yaşında alıp, onyedi yaşında moronlar haline getirmeyi başaran, Ogün Samast’ lar yaratan, ÖSS de sıfır çeken yığınlar bırakan, Mısır piramitlerinin Türkiye de olduğunu sanan, şaka gibi insanlar üreten okullarımızın; dünya klasiklerinden henüz bir kitap bile okumamış, okul formasıyla elinde sigara, yaka bağır açık, küfürler savurarak konuşan, cep telefonu ile sınıftaki kızların etek altı görüntülerini gizlice çekip youtube a aktaran, futbol kültürü tavan yapmış, ama her şeye rağmen, “ÖLÜMÜNE LAİK ve ULUSALCI” bir Atatürk neslini(!) hangi tür eğitim kadrolarının emekleri ile, ve nasıl bir mucizevi proses sonunda elde ettiğini merak ediyorum..  

Çünkü, görünümlerini ve imajını düzelttiğimizi sandığımız –özellikle yeni nesil öğretim kadrolarımızın, dış görünümlerinin tüm modernliğineve çağdaşlığına rağmen, içi çürük karpuzlar gibi koflaşmaya başladığını, birikimsiz ve donanımsız bu çürük karpuzların yetiştirdiği çocukların/gençlerin de , kendilerinden daha beter çürüdüğünü, büyük çoğunluğunun, gelişen dünyanın rekabet koşullarına hazırlıksız olduğunu, ve aldıkları arınmış laik sistem eğitimlerine rağmen, karanlık bir girdaba kapılmış, yavaş yavaş batmakta olduklarını , üzülerek gözlüyorum..   

İşte bu yüzden, herkesin ekonomik koşulları aynı seviyede olamayacağına ve herkes çocuğunu özel okulda okutamayacağına göre, sosyal devletin, en önemli görevlerinden olan, eğitim-öğretim hizmetini, bu okullarla eş seviyeye çıkartmak için, gerek bütçe desteğinde, gerekse öğretim kadrolarının yetiştirilmesinde, yoğun çaba sarfetmesi gerektiğini düşünüyorum..   

Geçenlerde TV8 de rastladığım, bir özel fen lisesinin tanıtımını yapan okul müdiresi, kendilerine başvuran öğretmen adaylarını nasıl seçtiklerini, hangi kriterleri baz aldıklarını anlatıyordu.. Branşı ne olursa olsun, aday öğretmenlerde aradıkları kriterlerden bazıları şunlardı:   

Aylık kitap okuma performansı nedir? Abone olduğu, akademik yada kültürel yayınlar nelerdir? Çalabildiği müzik enstrümanları var mıdır? Kaç yabancı dile hakimdir? Sinema, tiyatro, konser akitivite peryotları nedir? Türkçe konuşması ve diksiyonu düzgün müdür? Mütebessim midir?   

Ve bunun gibi daha pek çok soru ..   

Düşünebiliyor musunuz, devlet okulunda çalışan bir öğretmenin, ülkenin herhangi bir şehrinde, herhangi bir liseye ataması yapılırken, devletin aradığı kriter, sadece KPSS sınav soruları.. Ve bu sorular da , maalesef, yıllarca aldığı test eğitiminin devamı olarak, en son da, öğretmen olabilmek için gittiği, özel bir dersanenin KPSS hazırlık kursunda, kendisine ezberletilen sorular..   

atamin-ogretmenleri-1001.JPG

Yani benim çocuğumu “eğitsinler” diye vereceğim “Atamın öğretmenleri” , bu konuda yeterli midirler, yetersiz mi tam bir muamma!   

Son yıllarda devlet, öğretmenlerini bu konuda –sözde teşvik maksatlı, “uzman öğretmenlik”, “başöğretmenlik” gibi , yine kıytırık KBYS sınavları ile derecelendirdiğini sandı. Halbuki, bu derecelendirmenin de , imajinasyon ve formalite olduğunu, dağdaki Abdurrahman Çelebi bile biliyordu.   

Okulları, 8 00 -17 00 mesaisini doldurup, özel ders için müşteri kapısı olarak gören, masadan kalkmadan, kendini yormadan, bağırarak ve notla korkutarak, ders süresini boşa geçiren, 6. sınıftan itibaren, körpe beyinleri özel dersanelere mahkum eden, kitap, gazete, dergi okumayan, dünya meselelerinden bihaber olan, gençleri ve çocukları sevmeyen, kültürsüz, birikimsiz öğretmenlerin elinde yetişecek çocuklardan, bu ülkeye hayır gelmeyeceğine göre, devlet artık, ciddi adımlar atmağa başlamalıdır.. .   

Bir öğretmenin, eğitimcilik için yeterli olup olmadığını ölçmenin , illa ki , daha farklı yolları vardır, olmalıdır. Eğitimci olmağı hak eden, yeterli kapasiteye sahip öğretmene de , hak ettiği maaş fazlasıyla verilmelidir.   

Denetim mekanizması diye yıllardır, komedi teftişler yaşadığımız müfettişlik sistemi de, baştan aşağı yenilenmeli, hatta en doğrusu, bu denetleme görevi, isimsiz anketler yoluyla, veli ve öğrencilere bırakılmalıdır.   

Ve tabi ki en önemlisi, en kutsal meslek olarak tanımladığımız, “Tanrı yere inseydi, öğretmenlik mesleğini seçerdi” diye 24 Kasımlarda ahkâmlar kestiğimiz, bu güzel mesleğe, kimse iş olsun diye talip olMamalı, karın doyurmak için yapMamalıdır!   

Atamız, boşuna dememiş:  

 “ÖĞRETMENLER , YENİ NESİL SİZİN ESERİNİZ OLACAKTIR”

 

 Derin İnsan 

 “Düşümde bir kelebektim. Artık bilmiyorum ne olduğumu. Kelebek  düşü görmüş olan bir insan mıyım yoksa insan olduğunu düşleyen bir kelebek mi?” (Zhuangzi, M.Ö. 4.yy)

“Ben” kimdir? İnsan nedir? Hakikat’in ne tarafındayız? Hiç bir şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde nasıl bilebiliriz bunu? Zekâ, mantık ve bilim… Bunlar Hakikat ile aramıza bir duvar örmüş olabilir mi? Freud, Camus, Heidegger, Kierkegaard, Pascal, Bergson, Kant, Nietzsche, Sartre ve Russel’ın yanında Mesnevî’den, Mişkat-ül Envar’dan,  Makasıt-ül Felasife’den, Füsus’tan ilham alındı. Hiç bir öğretiye sırt çevrilmedi. Aşık Veysel, Alfred Hitchcock, Maupassant, Hesse, Shyamalan, Arendth, Hume, Dastour, Cyrulnik, Sibony, Zarifian ve daha niceleri parmak izlerini bıraktılar kitabımıza. Buradan indirebilirsiniz. 

   Kadınlar… Günümüzün Don Kişotları

Suzan Başarslan’ın dediği gibi “kadına dair söylenmesi gereken ne  kadar söz varsa erkeğin söylediği” bir dünya bu. Sadece söz mü? Yaşama hakkı bile. Bugün Çin’de ve Hindistan’da yüzbinlerce kız bebek daha doğmadan ultrason ile ana karnında görülüp yok ediliyor. Erkeklerin güç mücadelesinde kadınlar eziliyor. Cumartesi anası oluyor, cezaevlerinin önünde sıra bekleyen, şehit tabutlarının üzerinde ağlayan oluyor.  Şampuan veya otomobil satarken bedenini kullandıran, arka planda, silik, soyunan, tüketen, “figüran”… Kadınlara özne olma hakkını vermeyen erkekler mi yoksa bu hakkı alamayan kadınlar mı? Kadınlıklarını kaybetmeden, erkekleşmeden var olabilecek mi birgün kadınlar? 96 sayfalık bu kitapta Kadın’a ait kavgaları ve Kadın’ın kimlik arayışını sorguluyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

 Türkiye’nin Ulus-Devlet Sorunu

Devlet gibi soğuk ve katı bir yapı bizimle olan ilişkisini hukuk yerine ırkımıza ya da inançlarımıza göre düzenleyebilir mi? GERÇEK hayatı son derecede dinamik ve renkli biz “insanların”. Birden fazla şehre, mahalleye, gruba, klübe, cemaate, etnik köke, şirkete, mesleğe, gelir grubuna ait olabiliriz ve bu aidiyet hayatımız boyunca değişebilir. Oysa devletimiz hâlâ başörtüsüyle uğraşıyor, kimi devlet memurları “ne mutlu Türk’üm” demeyenleri iç düşman ilân ediyor, Sünnî İslâm derslerini zorla herkese okutuyor… Bizim paramızla, bizim iyiliğimiz için(!) bize rağmen… Kürt sorunu, başörtüsü sorunu, Hıristiyan azınlıklar sorunu… Bizleri sadece “insan” olarak göremeyen devletimizin halkıyla bir sorunu var. Türkiye’nin “sorunlarının” kaynağı sakın ulus-devlet modeli olmasın? 80 sayfalık bu kitap Kurtuluş savaşı’ndan sonra Türkiye’ye giydirilmiş olan deli gömleğine işaret ediyor.  Ne mutlu “insanım” diyene! Kitabı buradan indirin.

Amerika Tedavi Edilebilir mi?

 Amerikalılar neden bu kadar gaddar? Dünyanın geri kalan kısmında yaşayan insanlara karşı niçin bu denli acımasız?
 Bayrak yakmanın ve Amerikan/İsrail mallarını protesto etmenin dışında bir şeyler yapmak gerektiğini düşünenler için yapılmış bu çalışmayı ilginize sunuyoruz. ABD desteği son bulmadan Ortadoğu’nun psikopatı İsrail’in saldırganlığı bitmeyecek ve Ortadoğu’ya huzur gelmeyecek gibi görünüyor. Vietnam’da ve Latin Amerika’da yaşanan katliamlar Ortadoğu’da devam ediyor.

 Müslüman’ın Zaman’la imtihanı

Sunuş: Müslümanlar dünyanın toplam nüfusunun %20’sini teşkil ediyorlar ama gerçek anlamda bir birlik yok. Askerî  tehditler karşısında birleşmek şöyle dursun birbiriyle savaş halinde olan Müslüman ülkeler var. Dünya ekonomisinin sadece %2-%3′lük bir kısmını üretebilen İslâm ülkeleri Avrupa Birliği gibi tek bir devlet olsalardı Gayrı Safi Millî Hasıla bakımından SADECE Almanya kadar bir ekonomik güç oluşturacaklardı. Bu bölünmüşlüğü ve en sonda, en altta kalmayı tevekkülle(!) kabul etmenin bedeli çok ağır: Bosna’da, Filistin’de, Çeçenistan’da, Doğu Türkistan’da ve daha bir çok yerde zulüm kol geziyor. Müslümanlar ağır bir imtihan geçiyorlar. Yaşamlarını şekillendiren şeylerle ilişkilerini gözden geçirmekle başlıyor bu imtihan. Teknolojiyle, lüks tüketimle, savaşla, kapitalizmle, demokrasiyle , “ötekiler” ile ve İslâm ile olan ilişkilerini daha sağlıklı bir zemine oturtabilecekler mi? Müslüman’ın Zaman’la imtihanı adındaki 204 sayfalık bu kitap işte bütün bu konuları sorgulayan ve çözümler öneren makalelerden oluşuyor.

 Bir pozitivizm eleştirisi

Hayatta en kötü mürşit ilim ve fen olmasın sakın? Eğer Atatürk bir kaç yıl daha yaşasaydı o meşhur sözünü geri alır mıydı acaba?… Ateşi keşfetmeden önceki insanlık ile bugünkü “uygarlığımızı”  karşılaştırdığımızda hiç  yol almadığımız söylenebilir. Bundan 200 bin yıl önce komşusunun yiyeceğini çalmak için başına taşla vuran neandertal insani ile 2003 yılında Irak in petrolünü çalmak için bir milyon ıraklı sivili öldüren (veya buna seyirci kalan) homo economicus ayni uygarlık seviyesinde. Aralarındaki tek fark kullandıkları silahların teknolojik üstünlüğü.  Teknoloji ve bu teknolojinin uygulanmasını mümkün kılan bilimsel buluşlar sıradan insanlar kadar bilim adamlarının da gözlerini kamaştırdı. Bugün karşımıza kâh bilimci (scientist), kâh deneyci (ampirist) olarak  çıkan ahlâkî-felsefî bir duruş var. Bu duruş eğitim sistemimize ve resmî ideolojimize öyle derinden işlemiş ki sorgulanması dahi çok sayıda insanı öfkelendirebiliyor, rejimin savunma mekanizmalarını harekete geçirebiliyor.  Bilim ve teknolojinin insanlığa otomatik olarak barış getireceğinden şüphe etmek neredeyse bir suç. Buna cüret edenler gericilikle, bağnazlıkla suçlanabiliyor.  Pozitivizm ve “modern” yaşam üzerine yazılmış makalelerimizin bir derlemesini 75 sayfalık bir kitap halinde sunuyoruz. PDF formatındaki bu kitabı buradan indirebilirsiniz.  

Trackback URL

  1. 116 Yorum

  2. Yazan:Mehmet Cokal Tarih: Eki 3, 2007 | Reply

    Ilk yorumu yazan ben olayım istedim. Ece Hanım tesbitlerinize katılmakla beraber, suçu yalnızca öğretmenlerde bulmamakda fayda var diye düşünüyorum. Zaman zaman Türk ve Amerikan Eğitim sistemini kaşılaştırıyorum. Özellikle ilköğretim düzeyinde hiç de yabana atılmayacak derecede kaliteli eğitim veriyoruz ancak bunun devamını getiremiyoruz. Amerika’da ünivesite eğitiminin kalitesini getiren en birinci etken belki de eğitimin özelleştirilmesi olmuştur. Türkiye, belli kalıpları aşabildiği zaman özel eğitimin tek kurtuluş olduğunu anlayacaktır ve o zaman rekabetçi ve yenilikçi eğitim anlayışından söz etmek mümkün olacaktır. Saygılarımla

  3. Yazan:snowqueen Tarih: Eki 3, 2007 | Reply

    Ece hanim,
    Köy Enstitülerini çok çabuk harcamissiniz.

    Ben güzel sanatlar lisesi mezunuyum, bu ülke bir ‘sanat lisesi’ açan
    Avni Akyol gibi politikacilar, oldukça idealist ögretmenler de gördü.
    Dünya Klasikleri ne zaman çevrildi, ders kitabi oldu?

    Egitim sisteminin en iyi isledigi yerlere bakarsak eski Sovyet cumhuriyetlerini, demir pençe ülkelerini görürüz.
    Köy çocuklari bile bir müzik enstrümani çalabilmekte, klasikleri okumaktadir.
    Bunlarda sizin pek hosunuza gitmeyecektir sanirim, hem komünizm hem ‘dinsizlik’ açisindan:))

    80 sonrasi yasadigimiz toplumsal yozlasmayi, toplumun ‘küçük Amerika’ olunca egitiminde de cahil ‘küçük Amerika’ya’ dönüsmesini
    elestiriyorsunuz ama çözümünüz pek açikta degil.
    Bakis açiniz de pek açik degil.

    80 sonrasi zorunlu din dersleri ve imam hatipler konusunda patlama oldu bunlar da ayni dejenere tavri görüyormusunuz mesela?

  4. Yazan:Levent T. Tarih: Eki 3, 2007 | Reply

    Selamlar,
    Fethullah Gülen gibi cemaat önderlerinin, kaliteli öğretmen adaylarımızı, misyoner olarak görevlendirip, dünyanın bir ucuna göndermesi hakkında ne söylersiniz?
    Boğaziçi veya Bilkent, ODTÜ mezunu pek çok öğretmen, ülkemizde kalmak yerine, bu cemaat aracılığı ile yurtdışına yerleşti. Ve kalanlar da yine, bu cemaatin kolejlerinde yada dersanelerinde görev yapmaktalar.

    Devlet liselerine de , elek altı K.P.S.S sınavına ve memurluğa mahkum , genç öğretmenler kaldı.

    Yine, Amerikan Robert Kolej veyahut Avusturya Lisesi, Alman Lisesi gibi, bir ayağı dışarıda olan özel okulların pek çok olumsuz etkileri sözkonusu iken, tüm özel okullar mükemmelmiş gibi bir imada bulunulmuş.

    Devlet, eğitim fakültelerini 5 yıla çıkartarak, ve fen edebiyat mezunlarını almayarak, aslında olumlu bir adım atmış oldu.
    Fakat, Mehmet Sağlam zamanında alınan bir kararla, veteriner hekimin, işletme mezununun, ziraat mühendisinin ilkokul öğretmeni tayin edilmesi, kelimenin tam anlamıyla fiyaskoydu, ve Ece hanımın gözlediği donanımsız öğretmenler, bilhassa bu gruptandır diye zannediyorum.

    Güneydoğudaki, öğretmen sorununa da değinilebilirdi. Memur çocukları şahit olmuşlardır. İngilizce dersinize, yarım yamalak ingilizce konuşabildiğini sanan, herhangi bir hoca, ders ücreti karşılığı girer.
    Matematik yada fen bilgisi dersiniz, yıl boyu boş geçebilir. Tüm öğretmenler, mutlaka bir yolunu bulup, bir an önce, bölgeden kurtulma derdindedir. Heryıl öğretmen değişir.

    Daha yazacak çok şey var ama, şimdilik bu kadar yeterli .
    Konuyu gündeme taşıdığınız için, teşekkürler Ece hanım.

  5. Yazan:blue Tarih: Eki 3, 2007 | Reply

    Okulları özelleştirmek ilk planda olumlu görünüyor yalnız bunun sonucunda zenginler başarılı okulları tercih etmeye başlıyor. Başarılı okullar da namlarını sürdürmek için çocukları sadece sınavlar için hazırlıyor (Fethullah hoca cemaatinin okulları da böyle). Sınav sistemi de kösüp kıç üstü saatlerce çalışmak üzerine kurulduğu için sadece matematik zekası ve ezberi kuvvetli tipler yetişiyor. Halbuki Atatürk de medreseleri bu yüzden kapatmıştı. Ama köy enstitüleri kadar olmasa da devlet endoktrinasyonu iyi beceriyor. Eğer milli eğitim hasbelkader araştırma zevkinizi yok edememişse zihninizi esaretten kurtarabiliyorsunuz. Yoksa bir sürü devlet gibi düşünen ve devleti kutsayan insan sürüleri ortaya çıkıyor.
    Fikri hür, vicdanı hür bireyler yetiştirmenin yolu;
    1. Sınav sistemini;
    2. Ezberci müfredatı
    3. Öğretmenleri
    komple revize etmektir.
    Çocukları sıkmayacak, kendilerine bolca vakit ayırabilecekleri bir ortamı sağlamak lazım. Çünkü artık iş çığırından çıkıyor. Millet artık anaokulundan başlıyor özel derse, dersaneye, İngilizce kursuna. Oyuncakçılarda 3 yaşındaki çocuğuna İngilizce konuşan tipler görüyorum. Evet ben de kızıma 10’a kadar saymayı öğretiyorum ama abartmamak lazım:)

  6. Yazan:herackles Tarih: Eki 3, 2007 | Reply

    Selam Ece,

    Yazını okudum ve benim “sitem yüklü” yazılarımdan bir farkı olmadığını gördüm. Hatta senin yazı kabiliyetin bir hayli de iyi, bana kıyasla.

    Yalnız “Atamın Öğretmenleri” meselesi ile değil de “Türkiye’deki öğretmenler” meselesi ile ilgilenseydin daha gerçekçi olmaz mıydı? Eğer bir kelime kullandıysan onunla da bağlantılı açıklamalar getirmeliydin. Ben bu yazında Cumhuriyet dönemi eğitim politikaları ile ilgili bir eleştiri görmedim. Daha çok yeni dönemle (yani 80 sonrası) ilgili sıkıntıları görüyorum.

    Belki yaşın gençliği olsa gerek ama hatırlatalım ki bu ülke Erzurum Lisesi’nin da şanını duyup geçirmişti…

  7. Yazan:Ece Tarih: Eki 3, 2007 | Reply

    Herackles Hoşgeldin:)

    “Atamın öğretmenleri” diyerek , özellikle vurgu yapmamın nedeni, bir tür ironi yapmaktı aslında..Ve dikkat ettiyseniz, YENİ NESİL öğretmenlere dikkat çekmeğe çalıştım, zira babamdan dinlediğim kadarıyla, onca imkansızlığa rağmen, eski öğretmenlerin idealizmi, fedakarlığı, mesleklerine olan aşkları, yeni jenerasyonda yok!
    Parlak ve çağdaş dış görünümlerine rağmen,[bu konuda otoritel bir çaba var malum..] branş bilgilerinde yeterli olabilseler bile, EĞİTİCİ yönlerini besleyecek olan damarlarının kuruduğunu, kültürel birikimlerinin olMamasına karşın, malesef bu konuda çoğunun herhangi bir çabasının da olmadığına, üzülerek şahit olmaktayız..
    [İstisna örnekler mutlaka çıkabilir..]

    Hasılı, dış görünüm olarak, Atamızın istediği gibi olabilirler ama, içleri boş olduktan sonra, hiçbir kıymeti yok biliyorsun ki..

    katkılarının devamı dileğiyle, selamlar:)

  8. Yazan:Ece Tarih: Eki 3, 2007 | Reply

    Blue bey,
    Sistemin çarpıklığı zaten apayrı bir sorun!
    Yani, [bu yıl başlayan] ortaokulda her yıl sonu bir sınav yapılacak olması, bitmeyip, ünivers,te sınavına lise 1 den itibaren hazırlanmak zorunda olmaları, çocukları YARIŞ ATLARINDAN beter bir tempoya sürüklüyor..
    Çatlamadan, üniversiteye kapak atsalar bile, ondan sonra daha farklı sorunlar bekliyor..

    Ama,
    tüm bu çarpık düzene, herkes mahkum iken, parası olan şanslı çocukların aldığı eğitim-öğretimle, herhangi bir anadolu kasabasındaki memur çocuğunun aynı kulvarda yarışacak olması, bizlerin yazılarımızda üstüne basa basa vurguladığımız, BEYAZ TÜRKLER, ESMER TÜRKLER ayrımının, taaa o zamandan başlamasına, parası olanların kaderinin, kültürlü ELİTLER, olmayanların LÜMPENLER olarak yetişmesine, göz yummak oluyor..

    Devlet,
    biz nebze de olsa, öğretmenlerini fişeklerse, [maaş, imkan vs..] onların kültürel ve mesleki donanımları, sonuç olarak da moral motivasyonları yerinden olursa, parası olmayan çocukların da, [eskiden olduğu gibi..] sistemin öğütücü çarkından kurtulabilmesi mümkün olacaktır..

    Sizin de değindiğiniz gibi, devlet okullarında, psikopatlaşmak üzere olan çocuklara, özel okullardaki, ihtimam, ilgi ,sıcaklık tatlı dil vs ile yaklaşılsa, mutlaka farkedecektir..

  9. Yazan:Ece Tarih: Eki 3, 2007 | Reply

    Mehmet bey,
    dediğim gibi sistem çarpıklığı ayrı bir konu..
    Hepimizin yaşadığımız, ezberci öğretim sisteminin ne derece faydalı olduğu, yada bizleri birer test manyağı haline getiren sınav sisteminin, hepimizi çatlamak üzere olan yarış atları haline getirdiği bir gerçek iken;

    Bu yarışta, parası olan çocuklar ile, olmayanlar arasında, her açıdan bariz uçurumlar oluşmaya başlamasında, fiziksel imkanlar kadar, ÖĞRETMEN FAKTÖRÜnün de çok çok önemli olduğunu kabul etmek gerek..

    Devlet okullarından kaliteli diyebileceğimiz, FEN LİSESİ, ANADOLU ÖĞRETMEN LİSESİ benzeri okullara da yine dersane parası olan başarılı çocuklar gidebiliyorlar..

    VASAT çocuklar, ortadirek çocukları, köhnemiş liselerde, kader kurbanı gibi, LÜMPEN olmaya mahkum ediliyorlar..

    Benim dikkat çekmeye çalıştığım, son seçimlerde sık sık gündeme gelen, HALK için kullanılan, “aptal, bidon kafalı, göbeğini kaşıyan vb..” denilerek aşağılanan kesimin, 10 yıl öncesinde, bu sıralarda öğrenci olmaları..

    Kendilerini ELİT olarak görenler, HALK ile aralarındaki mesafeyi, taaa, 6 yaşından itibaren, o çok pahalı okullara çocuklarını vererek, yani çocuklarını HALKın çocuklarından ayrı şekilde yetiştirerek başlatıyorlar..
    Bu ayrım niye olsun ki!

    Devletimiz güçlü ise, bu konuda niye çaba göstermesin!

    selamlar..

  10. Yazan:MY Tarih: Eki 3, 2007 | Reply

    Ece Hanim’in piramitler için önerdigi videoda daha da aci olan insanlarin Türkçe konusamaycak durumda olmalari. Bir çogunun yüzünden sorulan soruyu bile anlamadiklari anlasiliyor. YouTube’da videoyu seyredince ayni TV programinin baska bölümleri beliriyor sitede. Mesela DiNOZORLARIN koruma altina alinmasi. Ne yazik ki insanlar basladiklari cümlelerin sonunu bile getiremiyorlar. Cümleler düsük, kelimeleri gerçek anlamlarinin disinda kullaniyorlar.

    Atatürk hakli çikti ”yeni nesil sizin eseriniz olacaktir” derken. Evet, Atatürk’ün kendisi Osmanli okullarinda okumustu Kurtulus Savasi’nin diger komutanlari gibi. Görünen o ki yikilmak üzere iken bile Osmanli imparatorlugu okullari ”ölümüne laik, çagdas, genç bomba gibi” bir Türkiye Cumhuriyeti’nden daha iyi adam yetistiriyordu.

    Ögretmen yetistirme misyonu olan üniversitelerden biri sanirim Gazi üniversitesi, Egitim Fakültesi(?).

    üniversitelerimizin içler acisi halini “içerden” bir gözle anlatan Fethi Bey’in yazisi da mutlaka okunmali :

    http://www.derindusunce.org/2007/06/03/yeni-universiteler-hayirli-olsun/

    Basörtülü kiz kovalamaktan adam yetistirmeye ve adam yetistirecek ögretmen yetistirmeye vakit bulamayan YÖK ortadan kalkarsa belki birseyler degisir yavas yavas.

    Umutla

  11. Yazan:knz Tarih: Eki 3, 2007 | Reply

    My bu kadınların matematiğe yeteneği yok diye bir iddia ortaya atıp, kanıt olarak da, eee kadın matemetikçi kaç tane var ki zaten, demeye benziyor.

    bakın yök vekili isa eşme yazar erdal şafaka söylemiş. (Son 5 yıl)

    Biyoloji……….993.
    Fizik……………230.
    Kimya…………231.
    Din dersi…..7.758.

    İşte başka bir tablo:2007 yılında mesleki ve teknik eğitimin 30 dalına toplam 948 öğretmen atanırken, din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni sayısı 1.852 oldu. 1 milyon işsiz öğretmenden söz etmiyorum.

    MY gönlünden geçeni söylüyorsun ama ece hanımın yazısı bence de daha çok 80 sonrasına dokunuyor.

    ece kendilerini elit görenler çocuklarını ingiltere de devlet okuluna veriyor ? acaba neden ? veya 1940 yılında da bizde de özel okul ayrımı yoktu ama şimdi oldu neden ?

    Hani halkan kopuk dediğiniz elit sezer de devlet lisesi(afyon), şimdiki cumhurbaşkanı da devlet lisesi mezunu kayseri.,şimdi o devlet liselerin de piramit bilmeyen öğrenci yetişiyorsa bu çocukların doğum tarihine bakın., ırak işgal edildiğinde öldürülen prof sayısına bakın,.. Bağdat ünv ne oldu bakın.

    bir ülke elitlerine savaş açarsa ölür., sizin eskiniz başkasının yenisinden iyidir. toplum elitine sahip çıkmazsa yok olur. Bir yolunu bulmak lazım., Bu tür sitelerin en kötü tarafı dolduruluşa gelmeye hazır insanların üretilmesine hizmet etmek olmasın.

    ben bu sayfada yazmayabilirim. çünkü aranızda farklı düşünce olarak varolmam zorluklarla dolu. fakat sizler sağduyuya sahip çıkmalısınız. kendiniz bunu yapın.

  12. Yazan:Ece Tarih: Eki 3, 2007 | Reply

    Sevgili Snowqeen;

    Ece hanim,
    Köy Enstitülerini çok çabuk harcamissiniz.

    Yazımda köy enstitülerine değindiğimi, yada ima ettiğimi hatırlamıyorum:)
    Ben, çok değil, son 15-20 yılda, devlet okullarında görünen , bariz kokuşmaya dikkat çekmeğe çalıştım…

    Ben güzel sanatlar lisesi mezunuyum, bu ülke bir ’sanat lisesi’ açan
    Avni Akyol gibi politikacilar, oldukça idealist ögretmenler de gördü.
    Dünya Klasikleri ne zaman çevrildi, ders kitabi oldu?

    Çok hoşsunuz:))
    Ben dünya klasikleri ders kitabı olsun mu demişim?
    Çocukları kitap okumaya teşvik etmeyen, kendisi de zaten okumamış/okumayan, KPSS şampiyonu öğretmenlerden bahsettim..

    Dünya klasiklerinin çevirileri bende var..
    Siz de edinebilirsiniz isterseniz..

    Egitim sisteminin en iyi isledigi yerlere bakarsak eski Sovyet cumhuriyetlerini, demir pençe ülkelerini görürüz.
    Köy çocuklari bile bir müzik enstrümani çalabilmekte, klasikleri okumaktadir.

    Çok haklısınız..
    DA..
    Ben de zaten devletimizin bunu yapmasını diliyorum, istiyorum..
    ÖZEL SEKTÖR yapabiliyorsa, devlet de çaba göstermeli..
    SALDIM ÇAYIRA, MEVLAM KAYIRA halinde şu anda..

    Bunlarda sizin pek hosunuza gitmeyecektir sanirim, hem komünizm hem ‘dinsizlik’ açisindan:))

    yanılıyorsunuz..
    Din bazlı bir eğitimi savunduğumu da nereden çıkarttınız anlamadım?
    Ben devlet, öğretmenlerin, saçı başıyla kılık kıyafetiyle, gümüş yüzüğüyle uğraşacağına, şu anda sapır sapır dökülen, hallerine çare bulsun diyorum..
    Çocuklarımız deney faresi değiller!

    80 sonrasi yasadigimiz toplumsal yozlasmayi, toplumun ‘küçük Amerika’ olunca egitiminde de cahil ‘küçük Amerika’ya’ dönüsmesini
    elestiriyorsunuz ama çözümünüz pek açikta degil.
    Bakis açiniz de pek açik degil.

    Eğitimin tamamen özelleştirilemeyeceği –özellikle, yakın zamanda malum..
    Tamamen özelleştirilse, burs sistemini oturtması gerekecektir..O ayrı bir yazı konusu..
    Sizin çözüm önerilerinizi okumayı çok isterim..
    Ben nazicaze, şu an ki öğretmen seçim ve hizmet içi eğitim politikalarını yetersiz bulduğumu, özellikle, teftiş sisteminin saçma ve formalite olduğunu, bunun yerine özel okullarda uygulanan, isimsiz anket yoluyla, veli yada öğrencilerin görüşlerinin baz alınmasını, öğretmenlerin KPSS sınavı yerine, daha farklı bir seçim sistemi ile alınmasını,
    vs vs vs kısaca değinmeye çalıştım..

    80 sonrasi zorunlu din dersleri ve imam hatipler konusunda patlama oldu bunlar da ayni dejenere tavri görüyormusunuz mesela?

    80 sonrası, solculuğa panzehir olması için, bizzat askeri yönetim tarafından, zorunlu din dersi konulmuş olması ilginç değil mi!
    Yazı konum, sistemden ziyade ÖĞRETMENLER olduğu için, imamhatiplerin açılma nedenleri ve sonuçlarını başka bir yazıda ele alabiliriz..
    Çok samimi bir teklif size, vaktiniz varsa, lütfe, konuk yazar köşemize, bu konuda bir yazı ile misafir olun..
    Keyifle okuyacağımıza emin olabilirsiniz..

    sevgiler..

  13. Yazan:zihni Tarih: Eki 3, 2007 | Reply

    Ece Hanım,

    Eğitimin sorunlarını tartışıyoruz. Yani, sistemin kendi kurgusu ve ayarı olan bir yapıyı… Yine düzen sahiplerinin art niyetlerini görmezden gelerek yapıyoruz bu işi!.

    Ülkemizdeki eğitim politikası, rejimin yapısı gereği, egemen sınıfın makinelerini ve bürolarındaki işleri yürütecek kadar kurgulanır.

    Yine, ilk olarak N. Erbakan’dan duyduğum bir deyişe yönelteyim sizi:”bataklığı kurutmak yerine, bataklıkta sinek avlamak”. İşte eğitim politikasını kendi mantığı içinde sorgularsak, bu özdeyişi yaşamış oluruz.

    Özellikle 1980 lerden sonra, kamu mülklerinde yapıldığı gibi, eğitimin de hızla özel-LEŞ-tirilmesiyle, sermaye sınıfının karını artırmaktan başka hangi amaca hizmet etmiş olunur?

    Şekilde görüldüğü gibi, sermaye kendi ihtiyacına yetecek kadar eğitimli insana yatırım yapar.
    Devlet de liberal gidişatta sermaye dümenine girince, dolayısıyla kendi sistemini de sermaye taleplerine uyarlamak zorundadır.
    Dünya Bankası ve İMF’nin eğitim kredisi adı altında verdiği paralar, sistemin beslenmesinden başka bir şeye yaramaz.
    Ülkemizde bir sürü özel okul, dershane ve üniversiteler açılarak, eğitim yatırımlarının kimler için yapıldığını anlarız.
    Bilim insanlarımız, bu düzen içerisinde sadece şirketlerin karlarını artırmak için bilim yaparlarsa, bu egemenliğin pekişmesinden başka işe yaramaz.

    Oysa,
    Bilim denince, doğa ve toplumun gelişim, ilerleme yasalarını anlamak, buradan elde edilen bilgiyi toplumun hizmetine sunmak; insanın ve doğanın zenginliğini, yine insan ve doğanın ihtiyaçları doğrultusunda kullanılabilir hale getirmek; insanlığın bolluk içerisinde, sağlıklı, mutlu, eşit ve özgür yaşamasının olanaklarını ilerletmek, bu uğurdaki çalışmaları sistemli bir hale getirmek akla gelir. Eğer bilimin amacı ve işlevine dair bir tanım yapılacaksa, namuslu, onurlu her bilim insanının üzerinde birleşebileceği genel tanım budur. DEMİŞLER

    Örnekte verdiğiniz özel okul tanıtımındaki mantıkta ve diğer özel dershane ve okullarda da görüldüğü gibi, özünde başarılı olacağı belli (hazır) olan insanları evinden alıp, birazcık katkıyla kendi etiketlerini yapıştırarak piyasada fiyaka satıyorlar.
    Bunun canlı örneklerinin tanığı olarak (hikayesi uzun olduğundan yazamıyorum), özel okulların amaçlarının (doğal olarak) para kazanmak olduğundan, eğitim işinde tamamen hileye dayalı bir sistem kurmuşlardır. İtirazı olan olursa ayrıntılara girebilirim.

    Atatürk’ünün Öğretmenlerine gelince, yukarıda snowqueen nin dediği gibi,
    Ece hanim,
    KÖY ENSTİTÜLERİni çok çabuk harcamissiniz.
    :))
    Özetle bu sistem, “azgelişmişlik ya da gelişmekte olan kapitalist ülke” kriterine göre, kaliteli eğitime ihtiyacı kadar yatırım yapar. Devletler şirketlerin güdümüne sokulduğundan ve “cahili yönetmek-sömürmek daha kolay ve ucuz olduğundan”, bizler de oy verirken ve yorum yaparken bunun sonuçlarını kestiremediğimizden, yapacak fazla bir şey göremiyorum!
    İşte o zaman, mısır pramitlerinin Türkiyeden çalınmasına ağıt yakan bir tarih öğretmeniyle karşı karşıya kalırız:)
    Sevgiylekal.

  14. Yazan:BetüL Tarih: Eki 3, 2007 | Reply

    Okullarin hali icler acisi.. Ne kadar cok duyulmaktan bayagilasmis bi soz.. Ne kadar hakli bir soz.

    Oglum ilkokula baslayacagi yil evimin hemen karsisindaki okula gondersem mi diye aklimdan gecirdim. Her an gozumun onunde olacak olmasi gondermeyi planladigimiz okula gidebilmek icin her gun uzunca yol katedecek olmasi bi an dusundurdu. Ama balkonda okulun bahcesindeki 8 -10 yaslarindaki cocuklardan duymadigim kufurler ogrendigimde buyuk bir oh cektim o okula gondermedigim icin. Alt kattaki komsumun oglu o okulda baslamisti birinci sinifa. Ogretmeni cetvelle dovuyormus 1. sinif cocuklarini.

    Malesef Turkiyede ozel okula mecbursunuz. Gerektiginde kisitli yasayip cocugunuzu ozel okula gondermek zorunda kaliyorsunuz. Cocugunuz dayak yemesine, azarlanmasina horlanmasina tahammul edemeyecekseniz, ozel okulu karsilama gucunuz de varsa ozel okula mecbursunuz.

    Simdi TR ye donmeyi dusundugumuzde benim icin en buyuk sorunlardan biri hangi okul sorusu. Ozel okula gondermek istemiyorum, devlet okuluna gondermeye korkuyorum. Bunlari kara kara dusundukce burdaki egitim sisteminin ve ogretmenlerin kiymetini daha iyi anladim.

    Burda ahlaksizlik uyusturucu korkusu, orda karakterinin bozulmasi kisilinde derin yaralar acilmasi korkusu.

    Mehmet Cokal bey neye dayanarak ilkokulda cok kaliteli egitim verildigini soyluyorsunuz?

    Yazarlar ve yorumcular arasinda egitimci ve/ya psikiyatrist olan var ise bir sorum olacak.

  15. Yazan:MY Tarih: Eki 3, 2007 | Reply

    @SnowQueen,
    Sovyet Rusya’da kütür seviyesi yüksek ama ekmek seviyesi alçakti. Dünya’nin en fazla petrol, dogalgaz, bugday ve kamyon üreten ülkelerinden biri olan SSCB o petrolü o kamyona koyup o bugdayi tarlalardan sehirlere tasiyamiyordu. Bugün bile bunun mirasina katlanmak zorundalar.

    Ne demisler “önce ekmek soona müzik aleti” 😀

    KÖY ENSTiTÜLERi HAKKINDA

    Bu kurum (KE) iyi niyetlerle yola çikildigi halde yürümedi. Dayim KE mezunudur, hep gururla anlatir, “duvar örmeyi, tarla sürmeyi, hayatta gerekli olabilecek ne varsa tatbik ederek ögrendik” diye.

    Ne var ki halka ragmen halki yönetenler “cahil köylüyü egitme” fantazisiyle yola çiktilar.

    özel sirketlerde çalisanlar iyi bilirler, ufacik bir projeye bile is arkadaslarinizin destegini saglayamazsaniz yürümez patron baskisiyla. ERP (SAP, vs) türü projelerde çalisanlar daha da iyi bilirler.

    Halktan ne alabiliriz? Ne ögrenebiliriz diye sormadilar kendi kendilerine. “Halki yönetime daha fazla dahil edelim, Batida ne bulursak almayalim,
    1) faydali olanlari,
    2) halkin vicdani ile uyumlu olanlari,
    3) Kültür mirasimiza sirt çevirmeden,

    alalim” demediler.

    Bütün tepeden inme projeler gibi KE de çöktü. Ecevit’in bir zamanlar Köy-Kent projesi vardi ne oldu?

    Bu çöküsler ve kaybolan yillarin temel sebebi ANKARA’da fildisi kulelerde yasayan ve 1930lardaki komünistler gibi planlama yaparak egitimi, ekonomiyi ve halki yönlendirebilegine inanan oligarsinin körlügü degil midir?

    Tecahül-ü ârif ile 😉

  16. Yazan:Ece Tarih: Eki 3, 2007 | Reply

    Levent bey,

    Fethullah Gülen gibi cemaat önderlerinin, kaliteli öğretmen adaylarımızı, misyoner olarak görevlendirip, dünyanın bir ucuna göndermesi hakkında ne söylersiniz?

    Şimdi burada söylemek istediğiniz şey net değil ve birkaç farklı yorum getirmek mümkün bence..
    *Devletin kaliteli öğretmen sıkıntısı çekmesinin nedeni , Fethullah Gülendir?
    *Devlet güneydoğuya bile nazla niyazla yollayabildiği halde, Fethullah Gülen Allah ın, Burma sına, Kenya sına nasıl öğretmen göndermektedir?
    *Türkiye de kaliteli öğretmen yetiştiren, fakültelerini Fethullah Gülen in öğretmen kadrolarının adayları doldurmaktadır?

    Bunlardan hangisini sormak istemiştiniz:)

    Boğaziçi veya Bilkent, ODTÜ mezunu pek çok öğretmen, ülkemizde kalmak yerine, bu cemaat aracılığı ile yurtdışına yerleşti. Ve kalanlar da yine, bu cemaatin kolejlerinde yada dersanelerinde görev yapmaktalar.

    Candan Erçetin de Galatasaray lisesinde müzik öğretmenliği yapmağı tercih ediyor..
    Ama ben Avcılar Lisesinde çalışsın istiyorum:(
    Bunun için ne yapılabilir sizce??

    Devlet liselerine de , elek altı K.P.S.S sınavına ve memurluğa mahkum , genç öğretmenler kaldı.

    Fethullah Gülen e yakın olan öğretmen adaylarını, sırf kaliteli diye devlet okullarına kabul edecekseniz, bence koşa koşa gelirler:)
    Ne dersiniz, çağıralım mı buradan?
    Bir 28 şubat daha yaşar mıyız acaba:)

    Yine, Amerikan Robert Kolej veyahut Avusturya Lisesi, Alman Lisesi gibi, bir ayağı dışarıda olan özel okulların pek çok olumsuz etkileri sözkonusu iken, tüm özel okullar mükemmelmiş gibi bir imada bulunulmuş.

    Tüm devlet liseleri, ve devletin tüm öğretmenleri berbat olmadığı gibi, özel okullarında hakkını vermeyenleri mutlaka vardır..
    Ben genel manzaradan bahsetmeye çalıştım..
    Devlet, ciddi adımlar atmalı çünkü artık, alarm çalıyor..
    Çocuğunuz sözde devlet okuluna gittiği halde, yıllık dersane masrafınız, yine özel okul parasına yaklaşıyor..
    Okulda gördüğü dersler yeterli gelmiyor, bazen aynı öğretmenden, saat ücreti karşılığı, hatta döviz ödeyerek, özel ders almak zorunda kalıyor..

    Devlet, eğitim fakültelerini 5 yıla çıkartarak, ve fen edebiyat mezunlarını almayarak, aslında olumlu bir adım atmış oldu.

    Kusura bakmayın ama, devletin bir halt ettiği yok!
    Hepsi göz boyamaca ve denemeler..
    Kökten bir eğitim inkılabı gerekiyor..
    Yamalarla olacak gibi değil ..

    Fakat, Mehmet Sağlam zamanında alınan bir kararla, veteriner hekimin, işletme mezununun, ziraat mühendisinin ilkokul öğretmeni tayin edilmesi, kelimenin tam anlamıyla fiyaskoydu, ve Ece hanımın gözlediği donanımsız öğretmenler, bilhassa bu gruptandır diye zannediyorum.

    Bu dediğinizi biliyorum..
    Ziraat mühendisi bir ilkokul öğretmeni, yada işletme mezunu , işsizlikten dolayı EĞİTİMCİ(!) olmayı tercih etmiş olmalı..
    Başarılı olanlar mutlaka olmuştur..
    Ama ülke adına çok büyük risk alınmış doğrusu..

    Güneydoğudaki, öğretmen sorununa da değinilebilirdi. Memur çocukları şahit olmuşlardır. İngilizce dersinize, yarım yamalak ingilizce konuşabildiğini sanan, herhangi bir hoca, ders ücreti karşılığı girer.
    Matematik yada fen bilgisi dersiniz, yıl boyu boş geçebilir. Tüm öğretmenler, mutlaka bir yolunu bulup, bir an önce, bölgeden kurtulma derdindedir. Heryıl öğretmen değişir.

    Güneydoğuya Fethullah Gülen in öğretmenleri, hiç yüksünmeden gidiyorlar..
    Ve bildiğim kadarıyla, tıpkı cumhuriyetin ilk yıllarındaki, azimli öğretmenler gibi, idealistler..
    Bunu cüzi bir maaş karşılığında onlara yaptıran, idealdir, azimdir.

    Devlet işte bu noktada eksik kalıyor..
    Köy enstitüleri zamanında yaşayan öğretmenlerde de sanırım, bu türden bir azim ve idealist ruh vardı..

    Daha yazacak çok şey var ama, şimdilik bu kadar yeterli .
    Konuyu gündeme taşıdığınız için, teşekkürler Ece hanım.

    Asıl biz teşekkür ederiz..
    katkılarınızın devamı dileğiyle..
    saygılar

  17. Yazan:snowqueen Tarih: Eki 3, 2007 | Reply

    28 subat 1919’dan,80 sonrasi döneme atlanmis o yüzden köy enstitülerini ne çabuk harcamissiniz dedim.
    Ama köy enstitüleri bugün tepeden inmeci ve kemalist projenin
    propaganda aleti olarak görülüyor sanirim, sanki daha iyisi yapilabilmis gibi.

    dünya klasikleri de asagi yukari o dönemde çevrilmis oldugu için
    atlayinca gözden kaçiyor, bende ziyadesiyle var kalanlar sizde durabilir:))

    simdi devletin egitimdeki rolünü tartisiyorsak bu ülkede kaç senedir
    ‘beyaz, elit olmayan, esmer’ bir AKP hükümeti var ve tepeden inmeci degil, asagidan yukari bir hareket(?)lerse onlarin egitim bakanlari hakkinda ne düsünülüyor acaba??
    kadrolasma aglari da mükemmel ne diye iyi is cikaramiyorlar
    Hertürlü cemaat ve tarikattan ögretmenimiz mevcut haksizlik yapmayin.
    YÖK mü tikiyor hep önlerini yoksa sanki biraz ‘kof’lar mi?

    Fethullah Gülen’e yakin egitim mensubundan ne hayir gelir Allah askina?
    Gelseydi simdiye gelirdi, Orta Asya ve Rusya da okullari kapanmaya baslamazdi. Nerde güneydoguya yüksünmeden gidiyorlar, kimin kuklasi olmuslar da kimin çikarina hürmeten gidiyorlar?
    Ne idealist ruhu yapmayin :))
    Idealleri bir Amerikan rüyasi olabilir sadece

    Kendisi bir dönemde komünizmle mücaadele dernegi baskaniydi,
    simdi mi akliniza geldi egitimde firsat esitlligi, fakir cocuklarla zengin aile çocuklarinin egitimde farklari?
    Zamaninda bunlari söyleyenleri bir temiz hallediyorlardi.
    Necmettin Erbakan nerdeymis o zaman?
    Ya Abdullah Gül, Tayyip Erdogan? Kimin etegini öpüyorlardi insanlar
    ölürken?

    Özellestirmenin krali AKP hükümetinin ‘biz %47 ile geldik’ diyerek
    aleminde krali oldugu Türkiye’de ise gelince sosyalist söylemler kullanmak pek moda oldu.

  18. Yazan:knz Tarih: Eki 4, 2007 | Reply

    piramit örneğinden aklıma geldi. Mısır Osmanlı yönetimindeyken atanan valilerin hiç biri buralarda yazılanlar ne anlama geliyor diye sormamıştı. Mısır fransanın egemenliğine geçtiğinde oraya ünlü bir matematikçiyi vali atadaılar. Ve o vali atanır atanmaz mısır mezarlarının şifresini çözmek için kolları sıvadı. Ece Hanım bugün biz orda anlamlı ve değerli piramitler olduğunu biliyorsak bunu osmanlıya değil, fransızlara borçluyuyuz.

    Tarih araştırın, fransız vali atandığı gün yazıtları çözme işini başlatmış. Tabi ki çözdüklerini mezar mezar fransaya taşımışlar. yani ben bugün fransya turistlik gezi yapsam daha çok mısır arkeolojisi hakkında bilgi edinceğim. keopsu taşımak mümkün olsaydı, onu da götürülerdi ( bu da fransızların illeti)

    ama ne olursa olsun, kendi illetini görmezden gelemeyiz. Biz bu piramitleri de ne yazıyor diye merak etmeyen bir neslin devamıyız.

    fransızların hırsızlığına da bir söz edemeyeceğim, çünkü onlar taşları fransaya götürmekle aslında mezar yağmacılarından
    korumuş oldular. Taşlar kamu oldu ve hala o sayede korunuyor.

    ece cumhuryet kurucuları bunları biliyordu ve acı çektiler. bu aşağılık duygusu demek değildir. Ben de acı çekiyorum, müslüman kültür neden böyleydi diye.

    madam curie evin mutfağında radon elentini bulduğu için onların bugün dış borcu yok.
    biz o sırada kadının tek gözünü tarışıyorduk. şimdi iki kulağını tartışıyoruz.

    ben özel okullarda öğretmen kalitesini daha iyi bulmuyorum.

    hatta şaşkınlığım çok. nasıl biyoloji bilmeyen insanlar yetiştiriyorlar. evrimi savunan da , savunmayan da inanç gibi savunuyor.

    BEN SİZE ŞUNU SÖYLEYİM, TÜRKİYE CUMHURİYETİNE EN BÜYÜK TEHDİT KUŞ GRİBİDİR. bugün yarın veya siizn yaşam sürenizde bubu görmeyebilirsiniz.
    Biz gelecekten bahsediyoruz.
    yani genel kurmay internet sitesinde manisa kuş enstütüsü kapatılduğı zaman gece yarısı muhturası olsa yadırgamazdım.

    yukarda bir tablo göndermiştim ece hanım, baktınız mı ? din dersleri bol öğretmen atanınca ne işe yarıyor ? Bütün okulları imam okulu yapsak, hala yetim kızlarla evlenmek ne oluyor diye sormaya çalışan bir birey yok ?

    siz bunun suçunu hala 1940 larda mı arıyorsunuz ? annem dahi zor hatırlıyor, onun üzerine okullarımıza süt tozu dağıtıldığı günler bile geride kaldı.

    bakın son iki cumhurbaşkanı devlet lisesinden çıkmış. hem de anadoludan . biraz bunu düşünün.

  19. Yazan:Ece Tarih: Eki 4, 2007 | Reply

    Snowqeen ve Knz,
    sanırım benim dikkat çekmeğe çalıştığım, 28 şubat 1997 tarihini yanlış anladınız..
    Orada kullandığım 1919 gerçek 1919 a işaret etmiyor!

    28 şubat 1997 tarihine işaret ediyor..
    Yanlış anlaşılmalara neden oluyorsa şimdi editleyeyim…

    Benim eleştirdiğim dönem öğretmenleri, cumhuriyet dönemine kadar gitmiyor..
    Ben kendi şahit olduğum döneme dair eleştiri getirdim..

    Şimdi vaktim dar..
    Sonra uzun yazarım..

    sevgiler…

  20. Yazan:Ece Tarih: Eki 4, 2007 | Reply

    Düzelttim..
    Sanırım, şimdi ne demek istediğim daha anlaşılır oldu..

  21. Yazan:knz Tarih: Eki 5, 2007 | Reply

    Türkiyede konuşması gerekenler ne zaman konuştu ki ece..

    ifrattan tefride toslayıp duruyoruz.
    28 şubattan önce ve sonra ben bir değişiklik olmadığını idda ediyorum.

    Nasıl bir değişiklik olduğunu izah et, 28 şubat 1997 de. 12 eylül ve özaldan beri değişen ne olduğunu söyle.

    Didişme veya yagaranın iktidar kavgasından başka birşey olmadığını görüyorum. O halde beni ne ilgilendiriyor ?

    yani 11 yaşında kızın devlet eliyle oukda kapatılması bunun formasının birey hakları açısından kimi ilgilendirdiğini söyler misin ?

    hangi yazar ? kim ?

    Kışla ve cami arasında iteklenmek zorunda mıyız ?

    biz ne zaman birey olacağız ? ( cemaat demedim)

  22. Yazan:Ece Tarih: Eki 5, 2007 | Reply

    Sevgili Knz,
    Türkiye bir 28 şubat 1919 kuvayı milliye harekatı yaşadı..
    Bunun trajikomik bir kitabı da var:
    EN UZUN ŞUBAT-TUNCER ÇETİNKAYA

    Daha önce de syf 35 ten aktarmıştım..
    Bir milli eğitim müfettişinin, peruklu öğretmen avına çıktığı sırada, öğretmenin saçını çekip, peruk mu değil mi diye, kontrole yeltenmesi üzerine, öğretmenin öğrencilerinin gözü önünde canının yanması ve gözyaşlarına boğulması, müfettişi gerçek saçı olduğuna ikna etmiş olsa dahi, bozulan psikolijisi nedeniyle, işinden ayrılmak zorunda kalmış olmasıydı syf 35 in konusu..
    Bu kitap roman filan değil, belgeleriyle yayınlanmış bir tarih yaprağı..

    Nasılsınız sorusuna,
    -İyiyim hamdolsun veya Elhamdülillah iyiyim
    diyenlerin fişlendiği,
    Gümüş yüzüklülerin terfilerinin engellendiği, bir dönemdi 28 Şubat..

    Tutup da kimsenin o dönemi savunabileceğini sanmıyorum..
    Zira, faşist yada mazoşist değilse!

    Peki, 8 yıllık eğitim getirildi, imamhatiplerin kökü kurutuldu, başörtülü öğretmenler temizlendi, kısacası, milli eğitim kurumlarımıza “imaj ve makyaj operasyonu” yapıldı da, herşey düzeldi mi?

    Kim bana devlet okullarının ve yetersiz öğretmenlerinin içler acısı halinin aksini ispatlayabilir?

  23. Yazan:Ece Tarih: Eki 5, 2007 | Reply

    Sevgili Snowqueen,

    28 subat 1919′dan,80 sonrasi döneme atlanmis o yüzden köy enstitülerini ne çabuk harcamissiniz dedim.
    Ama köy enstitüleri bugün tepeden inmeci ve kemalist projenin
    propaganda aleti olarak görülüyor sanirim, sanki daha iyisi yapilabilmis gibi.

    Benim 1919 tarihine değil, 28 şubat sürecine dikkat çekmeğe çalıştığımı, umarım artık anlamışsınızdır’

    dünya klasikleri de asagi yukari o dönemde çevrilmis oldugu için
    atlayinca gözden kaçiyor, bende ziyadesiyle var kalanlar sizde durabilir:))

    Bundan sonraki yazılarda, dipnot koyalım:))
    *28 Şubat 1919 bir ironidir, vb.

    devletin egitimdeki rolünü tartisiyorsak bu ülkede kaç senedir
    ‘beyaz, elit olmayan, esmer’ bir AKP hükümeti var ve tepeden inmeci degil, asagidan yukari bir hareket(?)lerse onlarin egitim bakanlari hakkinda ne düsünülüyor acaba??

    Siz neyi savunuyorsunuz?
    Devletin öğretmenlerinin yeterli olduğunu mu?
    Yoksa AKP nin mükemmel bir sistemi devarlıp, 4-5 yılda harabe haline getirdiğini mi?
    Bizim oralarda bir laf vardır,
    “altında yaş bulsan, AKP yaptı diyeceksin” diye..

    kadrolasma aglari da mükemmel ne diye iyi is cikaramiyorlar
    Hertürlü cemaat ve tarikattan ögretmenimiz mevcut haksizlik yapmayin.
    YÖK mü tikiyor hep önlerini yoksa sanki biraz ‘kof’lar mi?

    Demek ki, cemaat yada tarikatli öğretmenler bile bu köhne sistemi kurtaramayacak kadar yetersizler:)
    O halde devletin artık, acil önlem paketi uygulamğa başlaması farz oldu..

    ;Fethullah Gülen’e yakin egitim mensubundan ne hayir gelir Allah askina?

    Valla, Fethullah Gülen okulları, aldı başını gidiyor..
    Kolejlerinin mezunlarının çoğu[Yamanlar, Samanyolu, Fatih koleji vb..] Bilkent i, Boğaziçini, Sabancı yı kazanıyor..

    Devletin eli armut topluyor!
    İşte ben de diyorum ki, devlet de artık birşeyleri değiştirsin!
    Öğretmenlerinin koşullarını iyileştirsin, motive etsin, onları eğitici haline getirsin!
    Yani sizinle aynı şeyi söylüyoruz ama, sizin önyargılarınız, beni anlamanızı engelliyor..

    Gelseydi simdiye gelirdi, Orta Asya ve Rusya da okullari kapanmaya baslamazdi. Nerde güneydoguya yüksünmeden gidiyorlar, kimin kuklasi olmuslar da kimin çikarina hürmeten gidiyorlar?
    Ne idealist ruhu yapmayin :))

    Bu konuya bu başlıkta girmek konuyu çok dağıtır..
    Ben teklifimi yineliyorum..
    Yazılarınızı bekliyoruz:)

    Idealleri bir Amerikan rüyasi olabilir sadece

    Belki de Malezyadır:)))
    Kimbilir!!!

    Ama devletin bu gidişle, eğitim sistemimizi,
    ancak Ruanda ile rekabet edebilir hale getireceği kesin!

    Kendisi bir dönemde komünizmle mücaadele dernegi baskaniydi,
    simdi mi akliniza geldi egitimde firsat esitlligi, fakir cocuklarla zengin aile çocuklarinin egitimde farklari?

    Komunizm sizce güzel bir utopya olmaktan öteye gidebildi mi?
    SSCB gerçek komunizmi uygulayabildi mi?
    Peki, niçin yıkıldı? Niçin insanları mutlu edemedi..
    Kağıt üzerinde çok çok hoş bir sistem gibi görünüyor ama, pratiğe dökülmesi mümkün mü ?
    Bizim ODTÜ lü OnurT miz, kadınları bile paylaşmaktan bahseden, aile kurumunu reddeden bir komünizmden bahsederdi..
    Bu ne kadar mümkün olur?

    Aynı islam gibi, komünistlerin de bin türlü, tarikatı var..
    [dipnot:tarikat ironidir:P]
    Yani, herkes farklı farklı komünizm hayali peşinde koşuyor..

    Zamaninda bunlari söyleyenleri bir temiz hallediyorlardi.
    Necmettin Erbakan nerdeymis o zaman?
    Ya Abdullah Gül, Tayyip Erdogan? Kimin etegini öpüyorlardi insanlar
    ölürken?

    Oy oy oy!
    Konu taaa nerelere gitti..

    Yahu ben, bu insanları mı savunuyorum bu yazıda:))
    relax pls!

    Özellestirmenin krali AKP hükümetinin ‘biz %47 ile geldik’ diyerek
    aleminde krali oldugu Türkiye’de ise gelince sosyalist söylemler kullanmak pek moda oldu.

    Hımmm!
    Moda deyince aklıma, che quevara tişörtlü genç arkadaşlarım geldi şimdi:)
    Sol söylemler dediğiniz söylemler, kimsenin tekelinde değildir!
    Biz burada yeri gelince, müslümanlığın özüne ters hareket eden, islami sosyeteyi de eleştiriyoruz..
    Bunu moda olduğu için filan da yapmıyoruz..
    AKP de Allah emri değil!
    Ödünç verdiğim oyumu değiştirmek de kendi irademe bağlı!
    O yüzden, yanlış yerden vuruyorsunuz, bilesiniz…

    sevgiler..

  24. Yazan:snowqueen Tarih: Eki 5, 2007 | Reply

    @Ece hanim,

    Ogün Samastlar yaratan (ayrica yaka bagir açik sigara içmek gibi haytaliklarda) egitim sistemini ’28 subat’a baglamissiniz, oysa hepimiz biliyoruz ki 80 dönemi yaritmlaridir bunlar ve o dönemde bahsettiginiz
    zehirli örümcekler henüz denize dökülmemisti.

    Tarihleme de bir hedef sapmasi mi var?

    sizinle komünizm tartismasina girmeyecegim,
    rusya ise beni hiç ilgilendirmiyor.
    beni ilgilendiren zamaninda ‘egitim firsat esitligi’ diye kendini yirtanlarin susturulmasi. savunduklari degerlere ‘zaten bu esitlik mesitlik yalan karinizi bile paylasirsiniz valla sonunda’ diyerek
    ters gidilmesi.

    simdi siz olabilecek en piyasaci, uçan kusu özellestirmeyi savunacak,
    en Amerikanci partiyi ‘esmer halklarin kahramani’ diyerek pohpohlayip sisereceksiniz sonra ‘sosyal devlet’ diye aglanacaksaniz
    evet bu ülkede sol birilerinin tekeline geçmeli.
    Gerçek bir muhalefet olusturabilmeli.
    ödünç verdiginiz oydan sorumlusunuz çünkü.

  25. Yazan:snowqueen Tarih: Eki 5, 2007 | Reply

    biraz da Hüseyin Çelik’e bakalim:

    Neo-liberalizm: Çelik’in “herkese eşit eğitim” için önerdiği çözüm bakanlık kaynaklarını özel okullara aktarmak oldu. Başbakan Tayyip Erdoğan da “Devlet çekilsin eğitim özelde kalsın” dedi. Bu tasarı veto edildi.

    İslami etkiler: Çelik, 2005’te Açık öğretim lisesinde bir dönem okuyanların lise mezunu sayılması için yönetmelik değişikliği önerdi. Eğitim-Sen’e göre bu İmam Hatip mezunlarının kendi alanları dışında üniversiteye girmesinin önünü açmayı hedefliyordu. Bu konuda birçok “çözüm önerisi” icat edildi. Darwin teorisine karşı dini bir açıklama getirmeye çalışan “Yaradılış Atlası” liselerde öğretmenlere ücretsiz dağıtıldı…

    sadece eklemek istedim.

  26. Yazan:Rıdvan Tarih: Eki 5, 2007 | Reply

    Başarının formulü
    Babanın kesesi, hocanın nefesi, öğrencinin hvesidir. hal böyle olunca sadece öğretmenleri sorumlu tutmak tabiki onlara haksızlık olur. Öğretmenler hakkında tesbitler pek çok öğretmen için geçerli olmakla birlikte genç ve, idealist bir öğretmen nesli yetişmektedri. Veliler de taşın altına elini sokmalı. Güçleri oranında okullarımıza destek olmalıdır.Herşeyi devlet yapsın mantığı ile ancak o kadar eğitim verilebilir. Evet yeni nesil öğretmenlerin eseri olacaktır. Ancak o nesli inşa edecek ynei idealist öğretmenleri yetiştirecek bir nesil bulunabilirse, az da olsa o öğretmen tipi vardır.

  27. Yazan:Ç-Z Tarih: Eki 5, 2007 | Reply

    “Veliler de taşın altına elini sokmalı. Güçleri oranında okullarımıza destek olmalıdır.Herşeyi devlet yapsın mantığı ile ancak o kadar eğitim verilebilir.”Rıdvan

    Rıdvan bey,bu siteyi takip edebildiğiniz kadarı ile sizin de dikkatinizi çekmiştir belki;her şeyi devletten bekleyen zihniyet,o çocuklarının öğretmen olabilmesi için taşın altına ellerini koymasını beklediğiniz veliler değil.O veliler,kendilerine verileni, şükrederek minnetle kabul edip ve ellerinden geleni yapmaya zaten çalışıyorlar.Hoş göbeklerini kaşıyıp,bağdaş kurup oturuyorlar ama olsun,askere,sandık başına ve bu tip fedakarlığa çağrıldıklarında ne önemi var değil mi?

    O her şeyi devletten bekleyen zihniyet,tek tipleştirmeci devlet kanunları,yasaklamaları ve hatta dayatmaları ile o velilerin çocuklarını nasıl eğitip,yönlendireceklerine bile devlet eli ile müdahale edilmesini bekliyor.

    Bu tip bir zihniyetle çocuğunuz ile sizin aranıza girip sözüm ona çocuğunuzu sizin baskınızdan korumayı amaç edinen devlet zihniyeti için elinizi taşın altına koyup “ben zaten bu çocuğu senin için dünyaya getirmiştim,ebeveyn olarak beni ve benim inançlarımı ret edecek nesil yetiştirin”der misiniz,diyebilir misiniz?

  28. Yazan:Talha Can Tarih: Eki 5, 2007 | Reply

    Yazı çok güzel bir tespit sunmuş, elinize sağlık Ece Hanım…
    Yazıda bahsedilenleri çok açık görüyorum ve bu konuda tartışmaya bile girmem…
    Fakat yorumlar hakkında bir şeye değinmek istiyorum…
    Tamam tartışmak güzel de niye aslı astarı olmayan hatta arkadaşların tartıştığı konuda derin bir bilgi ve hatta bir taşı taş üstüne koymuşluğu yokken sağa sola laf atmak zorunluluğunda hissediyorlar kendilerini? Çok afederseniz ama benim sabrım tükenmek üzere, şuraya bir şeyler yazıyorsanız, birilerini, birşeyleri eleştiryorsanız sizin de eleştirilecek bir şey yapmış olmanız gerekmez mi? Başarıyı körü körüne başarısızlıkla suçlamak, birilerini Amerikancı yapmak (Rusya ve Orta Asya mevzusunu açan bir arkadaş olmuş, arkadaşa bilgi vereyim; Orta Asya’daki durum 57. hükümette başbakan yrd.lığı yapan köpekçinin köpekliği, Rusya’daki mevzu ise askeri bir alış-verişe dünyaca tebrik gören eğitimimizi ilişkilendirip şantaj yapan ne idüğü belirsiz apoletli bir sebatayın ibneliği), zengin zümreciliğiyle suçlamak (madem öyle bu zümre zank diye mi yumurtladı? Esnafından, işçisine toplanan bursların hakkı verildi de okutuldu çocuklar, hem zengin çocuğu yetiştir hem de Güney Doğu’ya, Burma’ya yolla sen zengin adamı, öyle mi…) Hiç tartışılası şey değil sizinle… Hele Ece Hanım’ın cevaplarına bakınca artık bunu üzerine bir şey demem…
    Ece Hanım, size de rica ederim, boş verin, tartışmayın, heee diyiverin bir kerecik… Anlayacak kafa, anlayacak gönül olmadıktan sonra çok zorlamaya gerek yok insaları… Tarih boyunca elinden birşey gelmeyip de ağzı ishal gibi hiç kapanmayan milyonlarca insan geldi geçti bu dünyadan… Ama bir dönüp bakalım tarihe, ne yapmışlar, b.k kadarcık değerle anılıyorlar mı?
    Bırakın tarih yazmaya devam etsin…
    (yorumcu arkadaşların hiç birisinin şahsına, fikirlerine dil uzatmak gibi bir maksadım yok, yalnızca biraz daha anlayışlı, geniş vizyonlu ve bende olmadığı gibi saygılı takılmlarını ricaen yazdım bunları, daha fazlasına girmeyeceğim…)

  29. Yazan:Mehmet Yılmaz Tarih: Eki 5, 2007 | Reply

    Yahu en çok “şaka gibi insanlar üreten okullarımız” lafini sevdim, bravo Ece Hanim 😀

  30. Yazan:ucanbalik Tarih: Eki 6, 2007 | Reply

    Bu ülkede her meseleye ideolojik pencereden baktığımız için bir çözüm de üretemiyoruz. Şu konunun altında eğitim sorunu gibi, toplumun her kesimini ilgilendiren bir konu tartışılması gerekirken, laiklikten girilip, fethullah gülen’in okullarından çıkılmış. İdeolojik farklılıklarımızı işe katarsak, bu sorunların çözüm bulacağını sanmıyorum.

    Üniversitelerimizi, öğretim üyelerimizin yetersizliğini konuşamıyorken türban gündemimizin ilk sırasını alıyor. Tıpkı yazının ve yorumların asıl meseleyi göz ardı edip, ideolojik bir eksende devam etmesi gibi.

  31. Yazan:snowqueen Tarih: Eki 6, 2007 | Reply

    @ucakbalik,

    her konuya ideolojik pencereden baktigimiz için çözüm üretemiyoruz diyorsaniz, ayni yoruma yukaridaki ‘atamin ögretmenleri’ adli yaziya da yaptiginizi anliyorum.
    Ayrica Fethullah Gülen egitim alaninda bu ülkenin kanserli yapilanmalarindan biridir, elbette bahsedilicek.

    Egitim tartisilirken mevcut hükümete ve iktidara deginmemek nerede görülmüs acaba? Dünyanin hangi demokratik ülkesinde hele?
    Hani hükmetin egitim bakani, hani egitim politikasi?

    Tayyip Erdogan”in kendisi bile devlet çekilsin, egitim özelde kalsin’ demisken…

    Yukarida iki tane Atatürk resmi olacagina bir tane de Hüseyin Çelik olabilirdi mesela!

  32. Yazan:Rıdvan Tarih: Eki 6, 2007 | Reply

    Sayın Ç-Z öncelikle yazınızı doğru anlayabildim mi onu test etmek istiyorum. Veliler kendilerine verilen hizmetle yetiniyor, devlet tek tip insan yetiştirme gayreti içerisinde çalışırken veliler buna tahammül edemez mi? diyorusnuz. Eğer 28 şubat süeecini kast ederek bunları söylüyorsanız, hiç umutsuz olmayın. Hani demişler ya ferman padişahın ise dağlar bizimdir.
    Yönetmelikler sözüm ona milletini red eden bürokratların ise sınıflar öğretmenlerindir. Ve öğretmenlerin hepsi tek tip insan yetiştieme gayreti içerisinde değildir. Veliler okul aile birliği vasıtasıyla öğretmenler ve okulun sosyo kültürel etkinlikleri üzerinde etkili olup,daha özgürlükçü, bireyi ve toplumun değerlerini ön plana alan çalışmalar yapabilir.
    Öenmli olan öğrenciye neyi seçmesini değil “seçmesini” , neye karar vereceğini değil “nasıl karar vereceğini” öğretmektir. Siz çocuğu doğru yolda tutarsanız o gideceği yeri bulacaktır. Ve milli eğitim okulları sanıldığı gibi tek tip insan yetiştirme konusunda hiçte başarılı değildir.

  33. Yazan:amarat Tarih: Eki 7, 2007 | Reply

    Öncelikle Ece Hanım bu konuya değindiğiniz için teşekkür ederim ve yazınızı çok beğendiğimi lakin eleştiri konusunda çok daha fazla eleştirmenizi beklerdim.

    Öncelikle yazınızda belirttiğiniz üzere Özel fen lisesindeki seçimin ne akdar farklı olduğunu gördüğünüz halde neden

    ” Sakın ola ki, maksadımın , devlet okullarını yerip, özel okul teşvikçiliği yapmak olduğu sanılmasın! “

    dediğinizi anlamadım zira iyi olan , güzel olan ne avrsa eğitim aşamasındaki kişilere uygulanması gerekemz mi ? Özel eğitim daha iyi ise neden hala devletin ücretsiz eğitimleriniz savunuyoruz ? Bence insanlar devlet okulları kaldırılsın yerine özel okullar gelsin sözünü söylemekten çekiniyorlar ya da olayın özündeki gerçekleri tam olarak benimsememiş ya da göremeyen kişiler olarak görüyorum.

    Eğitim sistemi insanları 17 yaşındaki dimagları evet moronlaştırıyor, bunu yapmak esas gayesi , zira hiç sorgulamadan 7 yaşında okula başlayan bir çocuk +5 sene ile 12 yaşına kadar andımızı okuyor ve ,

    Ne mutlu Türküm diyene!

    diyor ve bunu Türk olmayan Kürt vatandaşlarımızın çocuklarıda söylüyor , bu hiç sorgulanmıyor bu andımız , seksenlerde çocuk olanların okuduğu anddan biraz daha değişmiş olsada özü ile aynı, okunuyor ve neye göre Atatürk sadece bunu söylemiş, Türkiye Cumhuriyetini kuran kişilere Türk denir , bu tandansta bir sözü vardı, ben Kürtsem neden bunu Atatürk’ün sadece kendi bir sözüne bakarak bizleri bağlayabiliyor anlayabilmiş değilim, bu ilk aşama insanları sorgulatmadan her söylenileni yapma ilkokulda başlıyor ve daha sonra gelişiyor.

    Düşünce sistematiği gelişmemiş kişilerin daha yeni yeşeren genç beyinlerin beyinlerini bu tarz düşünceler yerine havuz problemleri ile doldurarak lise öncesi oks, üniversite öncesi öss, hayat öncesi kpss sınavları ile doldurarak bir anda 25 yaiına gelmiş bir kişi hala birey olamamış ve kendisi adına karar veren bu mekanizma içerisinde sistemi daha da güçlendiren bir çark oluyor ve kendisi bu mantıkla yetiştirildiği için bu kişilerin evlatlarıda aynı bu sistem içerisinde sistemi güçlendirmek için çalışacaklar, esasında sistemi güçlendirmek için hiç bir şey yapmayacaklar işte orada zaten sistemi güçlendirmiş olacaklar.

    Özel okullar konusuna gelince şahsi kanaatime göre özel okulların kuurlması , yerleştirilmesi gayet faidelidir bundaki temel sebepte insanların çocuklarını iyi bir eğitim almak için daha farklı bir sistemle eğitim veren kurumlara göndermesi için bir çeşitlilik oluyor. Tamam şimdi özel okullar , üniversiteler açılabiliyor fakat bunun ilk anını düşünün , nasıl yani ? paralı ile parasızın çocukları farklı mı eğitim alacak diye çok çığlık atılmıştır.

    Eğitim sistemindeki esas çarpıklık herkesin üniversite bitirmesi gerekiyor gibi bir düşünce.Youtube videosunda da gözüktüğü üzere kendisine tarih öğretmeni denilen bir kişi en basit bir konu hakkında bile yanlış fikirlerini söylerken nasıl ahkam keser bir havada konuşuyor.İşte zorla okutulmuş bir mezun olduğunu düşünüyorum bu vatandaşın.Zira hakiki manada mesleğini seven kişi en temel kuralları bilir ve ona göre kendisini şekillendirir.Bizim ülkemzide ise oğlum okusun , doktor olsun , avukat olsun, mühendis bey olsun gibi bir düşünce hakim.Hal böyle olunca herkes üniversite mezunu oluyor , kimi kişiler doktor olamasa dahi üniversitelerin herkese yönelik bölümleri mevcut ve iyi, kötü şekilde bir üniversite bitiriliyor.Peki ya sonrası ? Kpss sınavlarında cebelleşenler, 4 senelik eğitim sistemine güvenmeyen bir devletin tekrar sizi sınavdan geçireceğiz mantıgı ile mezunlara hafiften hafife hakaret etmesi, o okulu hakkıyla bitiren kişilerin kpss için fazladan çalışacakları 1 saatin vebalini bile birileri vermeli.

    Herkesin okuması gibi bir zorunluluğun olması olan ülkemizde herkes açıköğretime gidiyor , bu açıköğretim sayesinde insanalr bir şekilde ders kitabıda olsa okur diye düşünenlerdendim ilk başlarda sonraları açıköğretim okuyanların deneyim , murat, ilkumut gibi çeşitli dersanelerin sınav kitaplarını alıp tamamen test mantıgı ile çalıştıklarını görünce açık öğretimin mantıgından ne kadar uzaklaştıgını gördüm.
    Ayrıca şöyle bir durum var ki herkesin üniveriste mezunu olması nedeniyle 70 ve 80 lerde banka memurlarının neredeyse hepsi lise mezunu iken şimdi kalite yükselmiş ve banka memurları üniversiteli olmuşlardır.Bu aşamada ne olmuş oluyor? Sadece insanların emek piyasasına girmesi 18-19 lu yaşlardan 24-25 li yaşalra geçmesi ile 5-6 senelik bir gecikme söz konusu oluyor.Acı bir gerçekte şurada yatmaktadır, bir polis memuru çeşitli ödeneklerle birlikte 1.350 YTL ( yeni memur ) maaşla iş bulurken öğretmenler daha az kazanıyor , elbette öğretmenler ile polisleirn çalışma şartları bir değil lakin maksat çok para kazanmak ise insanlar neden öğretmen oluyur anlamak zor, zati geçen gün Levent’te , Antalya’da askerlik yapan 303. kısa dönemden birisini görüp kendisi ile kısa hasbihalimizde öğrendim ki öğretmenliği bırakıp polis olmuş.En mantıklısını yapmış , maaşı daha iyi.

    Ayrı bir sorunda evlerimizi boyayacak olan badanacıların boyama ücreti olarak fahiş fiyatlar istemesi.Devletin herkesin eğitimli bireyler olması düşüncesi yüzünden boyacılık mesleğine giren kişi sayısının az olmasından dolayı badana ücretleri gün be gün artmakta ve devletin bu piyasaya dolaylı olarak nasıl müdahale ettiğini görmekteyiz.

    Devletin insanları moronlaştırma süreci sadece okulla sınırlı olmadığını size söylemek isterim Ece Hanım, zira askerlik yapan kişilere sorarsanız göreceksiniz ki askerlik ikinci bir eğitim sistemidir ve okul sisteminde moronlaştırılamamış kişiler askeriyede 1,5 sene zarfında tamamen “ideal vatandaş” haline getiriliyor.

    Ben de bir zamanlar buna benzer bir konu yazmıştım , okumak isterseniz ;

    http://www.entelektuel.com/egitim/

  34. Yazan:naturin Tarih: Eki 7, 2007 | Reply

    KNZ HANIM KARDEŞİMİZ YİNE DÖKTÜRMÜŞ MAŞALLAH, BAREKALLAH:))

    piramit örneğinden aklıma geldi. Mısır Osmanlı yönetimindeyken atanan valilerin hiç biri buralarda yazılanlar ne anlama geliyor diye sormamıştı. Mısır fransanın egemenliğine geçtiğinde oraya ünlü bir matematikçiyi vali atadaılar. Ve o vali atanır atanmaz mısır mezarlarının şifresini çözmek için kolları sıvadı. Ece Hanım bugün biz orda anlamlı ve değerli piramitler olduğunu biliyorsak bunu osmanlıya değil, fransızlara borçluyuyuz.

    KNZ HANIM KARDEŞİM,
    İzninizle, size bundan sonra, Jöntürk Knz diyebilir miyim acaba? Geçmişinden bu kadar utanan, koskoca Osmanlı devleti Aliyemizi bu kadar hor görüp, aşağılayan, buna mukabil, ayranı yok içmeye, ……. olan bir devlette yaşamakta olan birine, çok yakışacak çünkü.

    Tarih araştırın, fransız vali atandığı gün yazıtları çözme işini başlatmış. Tabi ki çözdüklerini mezar mezar fransaya taşımışlar. yani ben bugün fransya turistlik gezi yapsam daha çok mısır arkeolojisi hakkında bilgi edinceğim. keopsu taşımak mümkün olsaydı, onu da götürülerdi ( bu da fransızların illeti)

    Övmeye çalıştığınız Fransa’nın Kuzey Afrikayı nasıl sömürdüğünü, Cezayir’de onca masum insanı nasıl katlettiğini, googledan bari okuyun olur mu kardeşim.
    Osmanlı piramitleri sahiplerinin elinde bırakmış, korumuş. Diğeri hırsızlık edip, götürmüş. Siz utanmadan, hırsızı övüyorsunuz.

    ama ne olursa olsun, kendi illetini görmezden gelemeyiz. Biz bu piramitleri de ne yazıyor diye merak etmeyen bir neslin devamıyız.

    Biz bir gecede, harf inkılabıyla, cahil ilan edilen, geçmişiyle tüm bağları kopartılan, bir nesiliz. Biz cumhuriyet nesliyiz. Biraz derinlik lütfen.

    fransızların hırsızlığına da bir söz edemeyeceğim, çünkü onlar taşları fransaya götürmekle aslında mezar yağmacılarından
    korumuş oldular. Taşlar kamu oldu ve hala o sayede korunuyor.

    İşte siz busunuz. Aşağılık kompleksli, Fransız hayranı bir jöntürk. Dininden utanan, örtüsünden utanan, onlara, güzel resim vermek adına, kadınının kıçını başını açan, yamalı bir bohçasınız. Adamların hırsızlığına bile övgü ile bakacak kadar, yalaka bir nesil. Atatürk okusa, yüzünüze tükürürdü.

    ece cumhuryet kurucuları bunları biliyordu ve acı çektiler. bu aşağılık duygusu demek değildir. Ben de acı çekiyorum, müslüman kültür neden böyleydi diye.

    Ece hanım, ne der bilemem, fakat, siz bu aşağılık kompleksinden acilen kurtulmalısınız kardeşim. Modern batı dediğiniz medeniyetsizlere özenmekten artık vazgeçmelisiniz. Kültürümüzle, dinimizle, kılık kıyafetimizle, ezanımızla, camilerimizle, kabul etsek de etmesekte, osmanlı torunuyuz.

    madam curie evin mutfağında radon elentini bulduğu için onların bugün dış borcu yok.
    biz o sırada kadının tek gözünü tarışıyorduk. şimdi iki kulağını tartışıyoruz.

    Tartışmaya neden olan faşistler utansınlar.Kızları kapıya koyanlar utansınlar. Madam Curie uzun elbise mi giyerdi, inancı neydi, önemli midir sanki. Önemli olan ülkesine verdiği hizmettir.Sen başörtülü diye, okumak isteyen kızlarına laboratuar kapını kapatırsan, işte bu tartışmalar da sürer gider.

    ben özel okullarda öğretmen kalitesini daha iyi bulmuyorum.

    hatta şaşkınlığım çok. nasıl biyoloji bilmeyen insanlar yetiştiriyorlar. evrimi savunan da , savunmayan da inanç gibi savunuyor.

    Ben benim oğlana, maymundan geldik dedim, güldü. Biyoloji dersinde de, söylense, güleceğine eminim.

    BEN SİZE ŞUNU SÖYLEYİM, TÜRKİYE CUMHURİYETİNE EN BÜYÜK TEHDİT KUŞ GRİBİDİR.

    Sn ediötrler, mümkünse, KNZ KARDEŞİMİN bu cümlesini, siteye başlık yapın. Yılın esprisidir çünkü.Sağolsun, gülmekten kırıldık ekran karşısında. Kendisine olan sempatim geri döndü.
    :):):)

    bugün yarın veya siizn yaşam sürenizde bubu görmeyebilirsiniz.
    Biz gelecekten bahsediyoruz.

    Eksik olmayın.

    yani genel kurmay internet sitesinde manisa kuş enstütüsü kapatılduğı zaman gece yarısı muhturası olsa yadırgamazdım.

    Çok haklısınız, Genel Kurmay bu siteyi mutlaka takip ediyordur. Bundan sonraki muhtıra metni, eskilerine nazaran, daha mantıklı ve akılcı olacak sayenizde. Grib muhtırası. Tam da sümük gibi, yakışır yani.

    yukarda bir tablo göndermiştim ece hanım, baktınız mı ? din dersleri bol öğretmen atanınca ne işe yarıyor ? Bütün okulları imam okulu yapsak, hala yetim kızlarla evlenmek ne oluyor diye sormaya çalışan bir birey yok ?

    Zorunlu din dersini koyan, sizin KENAN PAŞANIZDIR netekim. İmam hatipleri açan da odur. Sorunuzu, paşalarınıza sorun kardeş.

    siz bunun suçunu hala 1940 larda mı arıyorsunuz ? annem dahi zor hatırlıyor, onun üzerine okullarımıza süt tozu dağıtıldığı günler bile geride kaldı.

    Biz 80 eylüllerinde, 97 şubatlarında arıyoruz.Siz osmanlıda. Hangimizin tarihi daha yakın:):):)

    bakın son iki cumhurbaşkanı devlet lisesinden çıkmış. hem de anadoludan . biraz bunu düşünün.

    Çıkmaz olsunlar.

    selametle kardeşim

  35. Yazan:naturin Tarih: Eki 7, 2007 | Reply

    @Amarat, helal olsun size, harika yazmışsınız, altına tereddütsüz imzamı atıyorum kardeşim.

  36. Yazan:knz Tarih: Eki 7, 2007 | Reply

    şimdi burda çıkmayan bir yazım var.- birkaç gündür çıkmasını bekliyorum. <strong>o yazıyı yeniden yazacağım</strong> fakat onu yazmadan önce- neden mısır örneğini verdim ?

    Burada sizler başarılı, yabacı dil bilen genç bir nesli temsil ediyorusunuz ?

    ben belki yarım saattir mısır yazıtlarını çözen fransız valinin adını arıyorum- bulmadım ve vaktim yok.-Belki siz bulabilrsiniz.

    Tabi FRANSIZLAR ŞİFRE ÇÖZME İŞİNİ sömürgeci amaçlarla yapıyorlardı ama sonuç değişmiyor.

    Mısıra ayak balan fransızlar piramitlerin şifresi çözdü, onlar sömürgeci amaçlarla bu yazıları merak etmiş olabilirler, -biz iyi amaçlarla çözseydik- ama belli ki bir yüzyıl daha oraya biz vali gönderseydik yine çözmeyecektik. Çünkü o yazıyı okumak için bir merak ,bir ilgi yoktu. Kişi illetini bilmek kadar irfan olmaz. Bu naturinin dediği gibi aşağılık duygusu değildir ? sorgulamktır ? neden diye sormaktır ? Ve teşhisi koymak çabasıdır.

    Dediğinize göre o günlerden 1997 ye kadar ne yaptıysak başarılı olmadık ve piramitleri hep üstün körü öğrendik. kuş gribi ile dalga geçen bir ülkenin neferleri olduk. Manisa kuş enstüsünün kapanmasına ne bir vatandaş, ne bir paşa , ne de bir ünv öğrencisi ilgilenmedik, Hiç merak etmeyin kürdüyle bölünmez bir bütünüz yani.

    Yine de türkiye’de anadolu fay hattını bulan kişinin bir türk jeolog olmasından dolayı cumhuriyet ile ilgili kötümser değilim.
    cumhuriyet başlangıçta çok büyük bir ivmedir.

    o jeologu şimdi yetiştirebildik mi ? Anadolu fay hattının marmara bağlantısını fransız gemisi araştırıyor.-fakat neyseki bilimadamalrımız bu işin başında hala.

    ecenin uyarıısndan sonra 97 ye geldik. sonrası ne oldu ?

    <strong>şimdi Ç-Z 5 ekimde şöyle demişti:
    ben zaten bu çocuğu senin için dünyaya getirmiştim,ebeveyn olarak beni ve benim inançlarımı ret edecek nesil yetiştirin”der misiniz,diyebilir misiniz?</strong>

    milli eğitim inaçlara ters bir yer midir ?
    cumhuriyet boyunca herhangi bir zamanda inançlara ters bir yer mi oldu ?

    o terslik nedir ?

    kız öğrencilere ve öğretmnelerine başörtüsü takılmasının engellenmesi mi ?

    o zaman demiştim bir önceki yazımda-
    bir erkek insan, sırf pagmabberin sunetine uygun giyindi diye engelenebilir mi ?

    sarık ve şalvarlı gelebilir mi ?

    eğer din ve vicdan hürriyeti söz konusu ile gelebilir ?

    o halde amacınız pakitan mederselerini milli eğitime sokmak mı ?

    sadece milli eğitimin inaçsızlığınıbaşörtüsü için bunu ima ediyorsanız.

    sizin inancınızı başkasından üstün kılan sebep ne ?

    bakın soru net.

    hukuk bize düşünce disiplini sağlar. soru nettir.

    kürt vatandaş için birşey diyemeceğim- o siyasi mücadele olablir. yani miiliyet ve vicdan özgürlüğümüz siyasi söylemdir.

    fakat innaçlar din ve vicdan özgürlüğü nedeniyle siyasi alana taşınmaz.

    gece yatarım sabah bir vahiy ile ortaya çıkarım. kimse bana senin innacın kötü diyemez. 1 milyar kişinin innacı ile tek kişinin innacı aynı değerdedir. O yüzden milli eğitim bana yer vermek fiziki imkanına sahip değildir.

    Kişiler bunu anlarlar.
    Milli eğitimin amamcı geomtriyi doğru dürüst öğretmek, bilimcilerin mısır piramitlerinin neden okumaya çalıştıklarını, kalabalıkta sıraya girmenin uslünü ve kuş gribinin neden insanlığın tehdidi olabilceğini bilimel bilgiye sadık kalarak veririr.

    kişi bilgiyi kendi inancı neyese onunla yapılandırır.

    bir tek öğretmenin bu sözleşmeye aykırı davranmaya hakkı yoktur.

    fetullah gülen okulları hakkında çok bilgim yok. Ama kapalı bir sistem? Sabanci okullarından farkı ne ? gizli ajandası olması mı ? böyle bişey yoksa koç lisesi – ışık lisesi gibi birşey olmalı.

  37. Yazan:Ç-Z Tarih: Eki 7, 2007 | Reply

    Rıdvan bey,
    Başarının formulü
    Babanın kesesi, hocanın nefesi, öğrencinin hvesidir. hal böyle olunca sadece öğretmenleri sorumlu tutmak tabiki onlara haksızlık olur.
    demiştiniz.
    Bu şekilde sanki,un,şeker,yağ gibi farklı niteliklere sahip şeylerden bahsediyormuşsunuz gibi söylenince “neden helva yok o halde? “sorusuna cevap verilmiş gibi oluyor.Babanın kesesi!!

    Babasının kesesi,öğrencinin hevesini destekliyor ve sonuçta o heves sahibi öğrenci,nefes sahibi hoca olabiliyor.Ve tabii ki dediğiniz başarı da elde edilebiliyor.

    Öğretmenler hakkında tesbitler pek çok öğretmen için geçerli olmakla birlikte genç ve, idealist bir öğretmen nesli yetişmektedri.
    Nasıl yetişiyorlar?
    Veliler de taşın altına elini sokmalı.
    O idealist öğretmenlerin velileri,olmayan maddi varlıkları ile güç de olsa eğitimleri için fedakarlık edip taşın altına halehazırda ellerini koymuş değiller mi?
    Güçleri oranında okullarımıza destek olmalıdır.Herşeyi devlet yapsın mantığı ile ancak o kadar eğitim verilebilir. Evet yeni nesil öğretmenlerin eseri olacaktır. Ancak o nesli inşa edecek ynei idealist öğretmenleri yetiştirecek bir nesil bulunabilirse, az da olsa o öğretmen tipi vardır.
    Sayısal oranını tam bilmemekle beraber öğretmenlik mesleğini seçenler genellikle babalarının kesesi boş olan hevesli öğrenciler.Babaları, okuyup adam olsunlar deyip dişinden tırnağından arttırdığını kullanarak,çocuklarının tarladaki iş gücünden feragat ederek,adam olacağı eğitimi alması için onları okula gönderenler değil mi?

    Bu zar zor eğitim alabilmiş olan nefesli öğretmen eğitim ve gelir seviyesindeki uçurumu ve hala öğretmen olabilmek için kendisinin fedakarlık etmesi gerekliliğini fark ettikten sonra daha ne kadar süre “idealist” kalabilir?

    Sizce bu öğretmen çocuğunun,kendi sahip olduğu bu şartlar altında “yeni nesilleri inşa edecek idealist öğretmen”olması için bir veli olarak taşın altına elini koyar mı?

    Bulunduğu yerde”okulun sosyo kültürel etkinlikleri üzerinde etkili olup,daha özgürlükçü, bireyi ve toplumun değerlerini ön plana alan çalışmalar yapabilir”düşüncesinin ne anlama geldiğini bilmeyen veliler,bu tavsiyenizi gerçekleştirebilir mi?

    Veliler kendilerine verilen hizmetle yetiniyor, devlet tek tip insan yetiştirme gayreti içerisinde çalışırken veliler buna tahammül edemez mi?”diyorusunuz,diyerek yazdıklarımdan anladığınızı sorgulamışsınız.

    “Veliler zaten taşın altına elini sokup ebeveyn ve vatandaş olma sorumluluğunu yerine getiriyor”diyorum ve bunu düşünen bir veliden daha ne istiyorsunuz diyorum yada siz hangi şartlara sahip Türkiye’nin neresinde bulunan velilerden istiyorsunuz diyorum.

    Kastettiğiniz maddi durumu iyi,okul aile birliğine katılarak bazı şeyleri değiştirebileceğine inanmış zihniyete sahip velilerden mi bahsediyorsunuz?İşaret ettiğiniz bu keseli velilerse,onlar da o zaman da şunu sormazlar mı;un,yağ,şeker benimse neden devlet okuluna helva yapsın diye vereyim,kendi helvamı kendim yapar ve yerim,neden bana daha iyisini vermek için daha çok ver diyorsun?

    Günümüzde,taşın altına elini koy(a)mayacak zihniyette”hiçbir meslek sahibi olamazsam devlet memuru öğretmen olurum,hayatım garantilenir” kolaycılığana kaçan belki de bu kesesiz babaya sahip olmaktan doğan çaresizlikten kaynaklanan bir anlayış var.Bu anlayışa kimse kendi kendine sahip olmadı!

    Hatırlarsınız bir ara rehber,vekil öğretmen adı altında eğitimi meçhul kişilere daha ilk okula yeni başlamış çocukların eğitimi teslim edildi.Boş oturup,işsiz kalacağıma öğretmen olurum diyenler!

    Bir öğretmenin mesleğinin sorumluluğunu gerektiği gibi yerine getirmesi için ön koşul kişinin “idealist”olması değildir ki bu eğitimde sakıncalıdır ve kişileri dediğiniz “Yönetmelikler sözüm ona milletini red eden bürokratların ise sınıflar öğretmenlerindir. Ve öğretmenlerin hepsi tek tip insan yetiştireme gayreti içerisinde değildir “düşüncesine taşır.

    Devlet eğitimden çekilerek özel eğitimi desteklemeli.Rekabetçi ve ailelerin seçimine bırakılmış okulların eğitimdeki kaliteyi arttıracağı gibi her şeyi devletten bekleme zihniyetini de ortadan kaldıracaktır.
    Bu okulların sağlayacağı burs olanakları öğrenciyi baba kesesi ile heveslenmek durumundan kurtaracaktır.Baba bu sefer nefesi ile çocuğu heveslendirecektir zira.

    Devlet ancak eğitimden çekilmişse özel okullara vergi indirimi yaparak maddi destek verebilir.Hani şu pırlanta kaçakçılığını önlemek ve yasallığını temin ederek kendi vergi gelirini büyütebilmek için uyguladığı vergi indirimi gibi.

    Şimdi anlaşılır mı?

  38. Yazan:Ç-Z Tarih: Eki 7, 2007 | Reply

    @ KNZ,

    milli eğitim inaçlara ters bir yer midir ?
    cumhuriyet boyunca herhangi bir zamanda inançlara ters bir yer mi oldu

    ;knz

    Emekli öğretmen olan ADD’li Yıldırım

    ” Bana ispatlasınlar, Allah onlar doğarken onlarla birlikte başörtüsü mü gönderdi? Bu kepazeliktir…. Biz Atamıza verdiğimiz sözü yerine getirmek zorundayız. Bu ülkenin bekçileri bizleriz”

    Cumhurbaşkanı seçimi konusunda

    “Biz Cumhuriyetin başına asla bir İmam Hatipliyi getirmeyiz”

    diyen delege Yıldırım, başörtüsüne de dil uzatarak

    “Allah başörtülüleri doğururken yanlarında yarım metre bez mi gönderdi? Bezi de Allah’ı da yaratan biziz”

    ifadelerini kullanmıştı.
    Sözlerinin arkasında olduğunu da söyleyen Yıldırım,

    “Beni yanlış anladınız. Ben Allah’ı biz yarattık demek istemedim. Sadece başörtülüler ile bizim Allah’ımız farklı demek istedim. Bizim inandığımız Allah sadece sevgidir. Ancak başlarını örtenlerinki ise sadece türbandır. Kendilerine göre yarattıkları Allah modelini kabul etmiyorum demek istedim”

    ifadelerini kullandı.
    http://www.arkasokak.net/guncel-konular/40641-seher-yildirim-ve-igrenc-hakaretleri/
    Bu cevap yeterli mi?
    Bu bir genelleme değil,ama çok iyi bildiğin gibi ADD ismini taşıyan bir blogda üniversiteli öğrenciler,baş örtülü ise ananızı bile red edin,alış veriş için dükkanınıza bile sokmayın ve hatta gördüğünüz yerde tükürün” diye bir şeyler karalamıştı.
    Bu gençler mantar gibi yerden bitmediler.O gençlerin öğretmeni bu emekli hanım olabilir mi?Öğretmenler sadece bilginin bekçileridir sistemlerin,ideolojilerinin değil.
    Ben baş örtülü bir anne olsaydım çocuğumun daha sonradan başımın örtüsü için suratımı tükürmesini nasıl hazmedebilirdim?????

    Benim iddiam için ispatım canlı ve dokunulabilir yakınlıkta beni kuşatıyor,sen ise kafanın içinde yarattığın korkularına tedbirler(!) arıyorsun!

  39. Yazan:Rıdvan Tarih: Eki 7, 2007 | Reply

    Sayın Ç-Z bey yada hanım?
    Sizinle bazı hatta çoğu noktalarda aynı düşündüğümüzü zannediyorum. Ben çok ayrıntılı yazmadığım için zannedersem kese nefes heves eksik anlaşıldı.
    Zira ben bir eğitimciyim,psikoljı eğitimi aldım, ve özel okul ve dershane işletmecisiyim.
    Özellikle sizden şunu öğrenmek istiyorum. Helva yok diyorsunuz. Sizce helva ne demek?
    Okullardan ve öğretmenlerden ne bekliyoruz?
    Başarı kriterimiz nedir? Sınav kazanmak mıdır?
    Davranış değişikliği kazanmak mıdır?
    Maalesef okullarımızda eğitim sınavlara kurban edilmektedir.
    Ayrıca hengi kuşaksınız bilmiyorum ama 1985 yılları öncesindeki hiç birşey olamıyorsan öğretmen ol mantığı bitmiştir. Şu an eğitim fakülteleri yüksek puanlarla öğrenci almaktadır.Her isteyen buralara girememektedir.
    Bizim sorunumuz “öğrencinin öğretmenini” yetiştirememektir.
    Öğretmenlik bir i,bir meslek değil bir sanattır. Bir insan sadece bedeni ile çalışıyorsa “işçi”,hem aklı hem bedeni ile çalışıyorsa “usta”, hem beden, hem aklı hem ruhu ile çalıişıyorsa “sanatçı”dır.
    Günümüzde müfredatlar, birey yetiştirmeye özen göstermekte öncelik vermektedir.
    Ayrıca milli eğitimin olmazsa olmazları vardır. Bugun Atattürkçü bir nesil yetiştirme amaçtır. Ama Atatürkçülüğün dozu, derecesi, ne kadar Atatürkçü bunu ölşmek imkansızdır.
    Şeklen tek tip insan yetişiyor gibi görünse de
    aslen öğle midir? Bu tartışılır.
    Şu an eğitim sistemimizin en büyük sorunu özellikle liselerimizden, amaçsız, sorumsuz ve doyumsuz bir neslin yetişmesidir.
    Sınav sonucu endeksli bir başarı ölçümü vardır. Meb kendi eliyle oks ile öğrencileri sınıflamaktadır.
    1- fen liseleri 2- Anadolu öğretmen Lis-sosyal bilimler lisesi 3- Anadolu liseleri 4-düz liseler ve meslek liseleri
    Öss sonuçlarına bakarsanız başarı oranları sıralaması da bu şekilde sıralanır.
    Bu sıralamayı değiştiren bazı özel liselerdir. Özel liselerde, özellikle Anadolu’da ekonomik sorunlar yaşamakta, parası olan ama sorumsuz, çalışmayan dolayısı ile başarılı olamayan bir kitle ile de çalışmakta ve istenilen başarıyı yakalayamamaktadır.
    Meslek liseleri özendirlmelidir. Öss ye giren her 10 kişiden 1 i örgün lisans programına yerleşmektedir. Şimdi bu 1 kiş başarılı diğer 9 kişi başarısız mıdır?
    Sonuç olarak, öğretmenlerden beklentilerim iz nelerdir? Veliler mutlaka sadece kese olarak değil ilgi ve takip olarak işe girmelidr.
    Özetle “Eğitgim sadece okullara ve öğretmenlere bırakılacak kadar basit bir olgu değildir”
    Özelleşme ile ilgili düşüncelerinize katılıyorum. Öğretmenler sözleşmeli olmalı, okullar okul aile birliklerine satılmaıdır. BU yapılırsa OKS yerine getirilen SBS de kaldırılmış olur. Bunun önunde 2 engel vardır insaların kafasında bu da bizim insanımızın birbirine güvensizliğinin eseridir. Doğuda okullar terör örgütlerinin cirit attığı yer olur mu? Tüm ülkede irtica hortlar mı? Zannedersem bu yersiz korkuları bu ülkede kısa sürede yok etmek mümkün olmayacaktır.

  40. Yazan:naturin Tarih: Eki 8, 2007 | Reply

    Knz hanım kardeşim,
    Siz de devlet okullarının üretimi olan, ana yazıda Ece hanımın kullandığı, şaka gibi insanlardan sadece bir tanesisiniz:):):)

    Devlet din dersi öğretmen sayısını fazla tutmuş da, ne yapmış bir deyiverin hele?
    Haftada 8 saat din dersi mi koymuş müfredata? Çocuklar yatıp kalkıp din dersi mi çalışır olmuşlar? Bütün sorun bu mudur sizin gözünüzde? Din ile kafayı yemişsiniz haberiniz yok:):):) Biyoloji dersinde, mikroskop görmeden mezun olmalarını dert etmeyen KNZ kardeşimiz, evrimi öğretmiyorlar diye sızlanıyor. O çocuğa araştırmacı ruhunu aşıla, o zaten gider evrim neymiş mutlaka araştırıp, öğrenir. Sen ona ezberci sistemi dayatırsan, o da sınavdan sınava , kitabı ezberler, kopya çeker, geçer dersinden.

    Din dersi öğretmen sayısı fazla demişsiniz,
    İmam hatipler zaten yok piyasada. Sizin istediğiniz şekilde, çamaşır suyu ile yıkandı okullarımız. Sonuç nedir? Herşey güllük gülistanlık mı?

    Devletin artık, dangalakça çarçaputla uğraşmaktan, insan fişlemekten vazgeçip, asıl işlerine bakması gerekir. Beceremiyorsa, becerenlere devretsin, çekilsin ortalıktan. Fethullah Gülen bile devletten daha akıllı işletiyor okullarını. Ondan ders alsın olmazsa.

    Benim 7 yaşındaki çocuğuma, 1881 yılında, Selanik’te sarı saçlı mavi gözlü bir çocuk dünyaya geldi,bu çocuğa Mustafa ismi koyuldu, babası ölen küçük Mustafa, dayısının tarlasında karga kovaladı, hikayeleri ezberletilmesin.

    Benim çocuğumu, modern çağın getirilerine hazır olacak müfredatı öğretsin. Bu müfredatın altından kalkabilecek, düzenin, sistemin adamı değil, öğrencisinin öğretmeni olabilecek, ahlaklı, çalışkan, özverili öğretmenler yetiştirsin. Devlet okullarından kaçan, veliler de, zaten geri geleceklerdir.

    Unuttum sanma, bana bir cevap borcunuz var:):):)
    İnsanlar cinsel organlarını niye örterler?

    selametle jöntürk kardeşim

  41. Yazan:knz Tarih: Eki 8, 2007 | Reply

    şimdi Ç-Z 5 ekimde şöyle demişti:
    ben zaten bu çocuğu senin için dünyaya getirmiştim,ebeveyn olarak beni ve benim inançlarımı ret edecek nesil yetiştirin”der misiniz,diyebilir misiniz
    ?

    ç-z Yukarda siz bu cümleyi kullandınız değil mi?

    Bu cümle milli eğitimi kapsar. Biz bir dernek üyesinin ifade özgürlüğünü mü tartışıyoruz ?
    netice başörtüsü namustur diyenler kadar, bu tür ifadeleri barındırıanlar da olablir.

    siz bir dernek üyesinin ifade özgürlüğü olmasın mı diyorsunuz? o zaman konuyu “atamın öğretmenlerinden “oraya kaydıralım ama sanırım ece hanımın buna itirazı olur.

    Benim bildiğim atamızın öğretmenleri cumhuriyet kurulduğundan beri sarık ve cüppe ile dese gelmezler. Başörtüsü ile de gelmezler.
    başörtüsü ile derse gelme talepleri 1970 lerden sonra çıktı ama bu konuda hukuki gerekçe bulma engelli ortadan kalkmış değil.

    Siz Atamın öğretmenelri gibi kinayeli bir başlığı bir yana koyun, her hangi bir ülkede bir öğretmenin hukuk dışı davranışta bulunma
    inadını açıklayacak bir nedeni ben bulamıyorum. ne islamiyette , ne milli eğitimde ?

    netice de amacımız yukarda yazdığımız gibi( hem fikiriz) sorgulayan akla önem veren bireyler yetiştirmekse, aksayan bir şeylerden söz ediyorsdak bu başllık kinayeleri söylemleri aşar.

    sarıklı cüppeli öğretmenler sorunu mu ?
    neden doğrudan sorduğum soruya cevap verilmiyor.

    pakistan medreselerin mi savunuyorsunuz ç-z ?
    insanları sürekli din ile provake ederseniz, insanlar hipnotize oluyor.

    dedim ki, kişi illetini bilmeli. en yüce dindir ama bu din dahi size biz sizi öncekilerin geçtiği sınvalardan korunaklı kılmadık diyor.

    Bakın fransız valinin adını sordum, kimse ilgilenmedi. Geleceğimizin önünde bir kuşgribi salgını tehlikesi var dedim, bu meclisten birisi alay etti.,

    ee o zaman ? 97 de yapılanlara suç atalım, sen ben hiç suçlu olmayalım..?

    sonsuza kadar ADD ile çekişemek mümkün ama bunu yaptığımızda biz sivil mi oluyoruz ?

    önünüze bir engel çıkınca etrafında dolalanarak yüzyıllar geçer mi ?

    post kavgasııdır bu. başka birşey değil.

    hiçbir velinin çocuğunu bu ülkenin milli eğitiminden sakınmak hakı da yoktur ç-z hanım.
    Bu insan hakları ihlalidir. NASIL YASALAR ÇOCUĞUNU DOKToRA GÖTÜRMEYEN HRİSTİYAN EBEBEYNE MÜDAHALE EDİYORSA, aynı şeydir.

    kimse dokunulmaz tabular yaratmasın kendi etrafında.

    milli eğitim inançlara ters olması ne demek ?

    kendi sorunlarımızı kendimiz halletmek diye başlık atmıştım.,merak ediyorum şimdi.
    —————————————
    naturin “türkiyenin en saf seçmeni” -düşüncelerde – ilmeğine gidersen, orada sana yazdığım cevabımda neyi anlamdığını oraya yaz. burada konu başlığına sadık kalmak zorundasın

  42. Yazan:blue Tarih: Eki 8, 2007 | Reply

    Başörtüsü ile derse girme talepleri 1970’den sonra mı ortaya çıktı? Atatürk zamanında peçeli, çarşaflı hanımlar öğretmenlik yapıyordu. Şu resimlere bir göz gezdirin bakalım ne görüyorsunuz knz hanım?
    http://www.haber7.com/artikel.php?artikel_id=139354

  43. Yazan:blue Tarih: Eki 8, 2007 | Reply

    Bu arada sayın naturin bey/hanım’ın cevabı çok yerinde. Bütün hissiyatımı aktarmış sağolsun. Kuş gribi konusunda knz hanımın ne tip faaliyetleri var merak ettim. Hem madem en büyük sorunumuz kuş gribi niye zırt pırt başörtüsü başlıkları altını yazılarınızla dolduruyorsunuz ki. Mesela “kuş gribi ve çözüm yolları” adında bir başlıkla konuyu tartışmaya açabilirsiniz. Amaç buysa…
    İnfluenza konusunda herhangi bir malumatınız olduğunu bile sanmıyorum.

  44. Yazan:naturin Tarih: Eki 8, 2007 | Reply

    Knz kardeşimiz, konu başlığına sadık kalmaktan bahsediyor, bakın hele:):):)

    Yaw sen konu başlığı, milli eğitim öğretmenlerinin eksiklikleri iken, neler neler yazdığına hiç bakmıyor musun.
    Ayna verelim mi jöntürk kardeşim. Ağzınızdan çıkanları kulağınız duymaz mı sizin hiç?
    Hala tutmuş, osmanlıya laf sokuyorsunuz, Fransızları övüyorsunuz, kuş gribinden dolayı darbe yapılsın istiyorsunuz. Ben açıkçası, darbeyi yapan komutanın, radyo anonsunu kafamda yazdım çizdim, Cem Yılmazlık bir parodi çıktı ortaya:):)

    Yazdıklarınızın neresinden tutsam elimde kalıyor yazık ki.

    Soruma gelince, siz konuyu, yine saça başa getirdiğiniz için, ben sorumu hatırlattım. Dediğiniz yere de baktım, hala doyurucu ve mantıklı bir cevap bulamadım.

  45. Yazan:naturin Tarih: Eki 8, 2007 | Reply

    Blue bey/hanım?
    Naturin bir beydir, babadır efendim. Tanıştığımıza memnun oldum. Ben Knz kardeşle uğraşmaktan, etrafa pek bakamadım henüz:):)

    Hayırlı Kandiller Dilerim.

  46. Yazan:knz Tarih: Eki 8, 2007 | Reply

    Blue bey,gönderdiğiniz fotoğraflara günümüzde aykırı bir durum yok. En azından benim yazdıklarım açısından böyle bir durum söz konusu değil. yani ben ne çankaya’da herhangi bir temsil, hatta eşin temsili dahil veya dışarda herhangi bir toplantı ile ilgili hiçbir yazı yaz-ma-dım.

    Mahkeme kararları şöyledir: dinin bir otorite olarak kamuda temsilidir. Ne o devirde, ne günümüzde eğer böyle bir uygulkma olduysa bu hukuk dışıdır. Çünkü hukuk bütün dinlere din ve vicdan hürriyeti kapsamında bakmak duurmundad ve bu duurmda fiili bir imkansızlık var. defalarca yazdım . Attaürk bunu bizzat uygulamış olsaydı bile bu hukuksuzluk olurdu.
    Ben iyi saate olsunlardan falan korkmam. Fakat verdiğiniz link benim söylemimle alakasız. Yaptığınız demogoji değilse bile dikkatsizlikten öte birlşey değil.

    Blue bey, ben google bilgiçi değilim.
    Bu sayfada pirmaitlerle ilgili bir örnek verildi. Siz mısırda yönetimi devraldığı günün ertesinde pirmaitleri çözmek için ekip kuran fransız valiyi biliyorsanız yazın.

    Kendi iletini bilmek kendi tarihinden utanç duymak değildir. Spuntik atıldığı gün amerikalılar eğitim prog. değiştirdiler.
    Biz fransızlar mısır piramitlerini çözdüğünde bu işi yapmalıydık. 300 yıl çok önemli bir zaman. , 8. Henry ile ilgli yazmıştım daha önce.,

    bu arada kuş gribi ile ilgili ben sadce mainsa kuş enstütüsünün kapnması ile ilgli yazı yazdım. kuş uzmanı değilim.

  47. Yazan:sigaraya hayır Tarih: Eki 8, 2007 | Reply

    http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=273240
    OKS seneye kalkıyor.
    Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı İrfan Erdoğan, öğrencilerin merkezi sınav sisteminden kurtarılması için bir takım çalışmalar yaptıklarını söyledi.
    08 Ekim 2007 20:00
    Yazı boyutunu büyütmek için

    Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı (TTK) Prof. Dr. İrfan Erdoğan, öğrencilerin merkezi sınav sisteminden kurtarılması için gelecek yıl Ortaöğretim Kurumları Sınavı’nın (OKS) tamamen kaldırılacağını, ÖSS’nin kaldırılması için de çalışma yürütüldüğünü bildirdi.

    Erdoğan, incelemelerde bulunmak üzere geldiği Mersin’in Erdemli ilçesinde, İlçe Milli Eğitim Müdürü Hüseyin Doğru ile okulları ziyaret etti, öğretmen ve öğrencilerle sohbet ederek sorunlarını dinledi.

    Prof. Dr. Erdoğan, daha sonra yaptığı açıklamada, OKS ve ÖSS’yi düşünen öğrencinin strese girdiğini belirterek, OKS’yi gelecek yıldan itibaren kaldıracaklarını, ÖSS sınavını da kaldırmak için Bakanlıkça çalışmalar yürütüldüğünü kaydetti.

    OKS yerine geçecek, 6, 7 ve 8’inci sınıflarda yapılacak Seviye Belirleme Sınavlarının (SBS) tamamen Bakanlığın hazırladığı müfredata uygun olacağını söyleyen Erdoğan, SBS’leri OKS’nin üçe ayrılmış hali olarak algılayanlar bulunduğunu, bunun kesinlikle yanlış olduğunu belirterek, şöyle devam etti: ”Mevcut sistemde öğrencimiz, Anadolu lisesine ve üniversiteye gireceği iki yıl sonraki sınavla meşgul. Bu da gerçek manada okullarımızı güçsüz kılmakta, müfredat adeta bloke olmakta. Yeni müfredatta performansa dayalı bir sistem söz konusu. Yeni uygulama ile öğrencinin bulunduğu sınıfa önem vermesi gerekiyor. Çünkü her yıl sonu bir SBS’ye giriyor. Bu da öğrencinin dershane yerine okuluna, iki yıl sonrası yerine okuduğu sınıfa önem vermesini sağlayacak.”

    Erdoğan, öğretmenlere ”Başarıyı okul sağlamaz, fedakarlık yapan öğretmenler sağlar. Öğretmen arkadaşlarımız şunu hiç unutmasın. Eğitimde başarının kaderi sizlerin elinde. Eğitim bir ruh işi, fiziki şartlar ne olursa olsun, yapılabilecek bir iş” diye seslendi. Daha sonra Erdemli Belediye Başkanı Musa Mutlu’yu makamında ziyaret eden Erdoğan, Mutlu’ya eğitime verdiği destekten dolayı teşekkür etti.

  48. Yazan:Ç-Z Tarih: Eki 9, 2007 | Reply

    Rıdvan bey,
    Sayın Ç-Z bey yada hanım?
    Çuvaldız hanım*
    Zira ben bir eğitimciyim,psikoljı eğitimi aldım, ve özel okul ve dershane işletmecisiyim.
    Özellikle sizden şunu öğrenmek istiyorum. Helva yok diyorsunuz. Sizce helva ne demek?

    Devlet okulunun varlığının yetmediği yerde sizin(özel dershane)var olarak tanımlanmasına,elde edilmesine aracılık ettiğiniz eksiklik, “helva”.

    Kese=ihtiyaçlara ve bilginin aktarılmasına elverişli koşullar ve araçlar(okul,lab,pc,yansız geçerliliğini koruyan bilgi içeren eğitim kitapları)
    Nefes=Öğrencinin yada velinin şah-mat çekemeyeceği,tercih edilmiş,sevilen mesleğin güven veren koşulları.
    Heves=dayatmacı,ezberci olmayan,merak sahibi çocuğu daha çok katılımcı ve meraklı kılacak eğitim sistemi.
    Okullardan ve öğretmenlerden ne bekliyoruz?
    Bana göre Helva=Bilgi ile tanıştırılmış,hayal ve kendine güven sahibi umutlu gençlik.
    Başarı kriterimiz nedir?
    a) Sınav kazanmak mıdır?
    Hayır,hedef şaşırtan yanlış bir yol.
    b)Davranış değişikliği kazanmak mıdır?Kısmen evet.Zira çocuklar kendinden farklı olanlarla ilk kez bu şekilde tanışıyor.
    c)Okul,öğretmen ve velilerin başarı kriteri,doğru teşhistir.Hayalleri olan öğrenci ile,sahip olduğu yeteneği doğru teşhis edip rehberlik edebilmektir.
    Öğretmenlik ,bir meslek değil bir sanattır…hem aklı hem ruhu ile çalıişıyorsa “sanatçı”dır…demişsiniz

    Güzel bir benzetme ama doğru olduğunu düşünmüyorum.Çocuk ne şekil verilmesi gereken çamur,ne de boş bir tualdir.O’nu ince ince arzu ettiğiniz biçimi veremez,kendi beğendiğiniz renk ve kompozisyona sahip resme dönüştüremezsiniz.
    Kusura bakmayın 🙁 benim öğretmen için benzetmem “bahçevan” olacak.O da akıl ve sevgi ile çiçeğin tohumuna yaklaşır ama laleden,gül edemeyeceğini bilir. .-)

    Şu an eğitim sistemimizin en büyük sorunu özellikle liselerimizden, amaçsız, sorumsuz ve doyumsuz bir neslin yetişmesidir.
    Kısaca,yaş almadan yaşlanmış,yarından vazgeçmiş “anı” yaşayan bir nesil.O neslin üzerinden onların öğretmenleini görmeyi deneyin bir de.Aralarından “idealist” olanlarını kenara koyarsanız onları o nesilden farklı tanımlayabilir misiniz?Ece hanım’ın bu yazıyı kaleme almasına sebep “kayıp nesil öğretmenler”!

    Sonuç olarak, öğretmenlerden beklentilerimiz nelerdir? Veliler mutlaka sadece kese olarak değil ilgi ve takip olarak işe girmelidr.
    Bu var olan sistemle beklenecek tek şey “fedakarlık” olur.İlgi ve yetenek doğrultusunda özel eğitime geçilmesi şarttır.Genç nesli daha yolun başında yıldıran, yanlış yön ve hedefli yarış psikolojiden kurtarılması gerekir.

    Devlet sadece istatistiki sonuçları düşünerek”üniversite diploması”vermeye odaklanmamalı.Sektörün ihtiyaçlarına cevap vermeyen kısmen eğitilmiş üniversiteli mezun olduğunda çalışarak eğitimini tamamlamak zorunda kalmamalı.
    Meslek liselerine ağırlık verilmeli.

    Özetle “Eğitgim sadece okullara ve öğretmenlere bırakılacak kadar basit bir olgu değildir”Bilgi’den bahsediyoruz,terbiyeden değil.Aile ilgisiz diye eğitmen görev ihmali için bu mazerete sığınamaz.

    Rekabet öğrenciler arasında değil,eğitim verenler arasında olmalı,çocuklar sadece “hevesli”kalmalı.

    …..Zannedersem bu yersiz korkuları bu ülkede kısa sürede yok etmek mümkün olmayacaktır.
    Bu da bilgi aktarmak ile mümkün olabilir.Korkular ancak hakkında bilgi sahibi olunduğunda giderilebilir,korkanlar var diye vaz geçmek,korkanlardan korkmak olur.
    Dediğiniz gibi uzun süreceği kesin,ama bu korkuların üzerine gidebilecek olan iktidar sahiplerinin “iktidarlarını”kaybetmekten korkmamaları daha önemli.
    Öncelikle yapılması gereken devletin eğitimden çekilmesi yoksa imkansızlıklar devri” fedakarlık” çağrıları devam edip kişiler”sorumsuz”kalmaya,mazeretler sıralama devam edip duracaklar.

    *:-)(oldukça uzun zaman olduğu için sorayım belki değişmiştir, yada ben yanlış biliyorumdur!Sayın diye başladığınız bir hitaptan sonra bey/hanım (diye bildiğim kadarı ile)eklenmesi gerekmiyor(du)!

  49. Yazan:Rıdvan Tarih: Eki 9, 2007 | Reply

    Sayın Sigaraya Hayır!

    Bence de sigaraya hayır, ama sınava devam. Yapılan çalışmalar beyhude uğraşlar. Ne bakan ne telim kurlu başkanı milleti uyutmasın.
    Ne dediler oks kalkacak. Ben de az buçuk eğitimden anlarım. Oturdum düşündüm ben bakan olsam bu sınavları kaldırabilir miyim. Ben kaldırdım. Nasıl kaldırdım? Tüm liseleri tek tip lise yaptım, okulları okul aile birliklerine sattım, merkezi sına v kalktı. Nasıl Kaldırdım? Okullara bir heyet kurdum. Bu heyet öğrencinin notlarına, gelişim dosyasına baktı, öğretmen görüşü aldı ve kati değişemez hükmünü verdi. Ne dedi sen liseye gideceksin, sen meslek lisesine, sayılara göre bunu ayarladı merkezi sınav kalktı, am bu demokratik olmadı. Yetkililerde gördüler. Sayın bakan bir laf etti, kalkacak dedi ve 1 oks gitti yerine 3 sbs geldi, değişen ne oldu sınav sayısı arttı. Sınav olmadan yaklaşık 6000 kontenjanı olan fen lisesine nasıl öğrenci yerleştireceksiniz? 12000 kontenjanı olan anadolu öğrt liselerine nasıl öğrenci alacaksınız.800 bin kişi sınava giriyor. Herkes benim çocuğum fen liseli olsun diyor.
    Hakeza öss de durum farklımı.Her 10 kişden 1 kişi lisans programına yerleşebiliyor. Hangi sistemi getiriseniz getirin 207 bin kontenjan var lisanta. Bu sayı değişmeyecek. Adı öss olmasa da mutlaka bir sınav yapılacak.
    Ben bakan olsaydım dedim nasıl kaldırırdım. Komik bir yöntem buldum. Az buçuk anlıyorum bu işten. Kura çekerek öğrencileri bir programa yerleştirisek sınav kalkıyor. Yoksa nufus fazla kontenjan az adı ne olursa olsun sınav şart. evet SINAV ŞART.

  50. Yazan:knz Tarih: Eki 9, 2007 | Reply

    ingiltere dahi devlet okulları ile eğitimi sürdürdürken bizim sürekli yeni sistemm aramamız vakit kaybı olur., 10 sende bir yanilik mucitleri ortaya çıkıyor ama netice de trigonemetriyi öğretmeye çalışıyorsunuz.

    ilk çağda bilgi azınlığın tekelindeydi. Bu azınlık bilgiye kabiyet + uygun koşullar gerekiyordu. Örneğin kadınlar asil dahi olsalar bilgiye kabiyetleri olmadığı için dışalanıyorlardı. Halk için de bilgi erişemeyecekleri bir şeydi. Köleler için
    bu zaten gereksizdi. kölenin bilgiye ihtiyacı yoktu.

    Bu zihniyet yeniçağa kadınlar, zenciler ve halk tabaksı olarak yansımaya devam ederken,
    bilgiye kabiyet seçiliği zeka testleri ile genetik kabiliyete dönüşmeye başladı.

    yani sizi kadın, zenci veya halk olarak dışlamak yerine bilgi almaya namzet adaylar zeka testleriyle seçilmeye başlandı.

    kadınsan, zenci isen eğer yeteneğin varsa bilginin ayrıcalıklı dünyasına geçme şansınız olablirdi. Bunu az gelişmiş ülke vatandaşı olarak da yapabilridiniz. Yani sahip ilişkisi içinde hintli bir köle bilgiye erişme yoluna
    sahip olabilirdi. Acaba bilgi köleliği hala devam ediyor mu ? etik bir soru ? kendi kendinize sorgulayaın.

    yani eski seçicilik yeni seçiciliğe yerine bıraktı.

    peki bilgiden dışlananlar ne oldu ?
    amerikada astoroloji ile ilgileneler astronomi ile ilgilenlerin dafalarca katı.

    sorun şurda amerikada bilgiden dışlanlar buzdolaplarını tıkabasa dolduruken, hindistanda bilgiden dışlanalar açlıktan ölüyor.

    ben size değişen ne diye soruyorum.

    zeka testleri bigi seçiciliğine seçilen mutlu azınlık, kendi ülkeleri veye ülkelerinin sorunları için hangi bilgiyi üretiler ?

    ozaman vatandaşın eğitilmesi önem kazanıyor.
    yani zeka testlerinin ötesinde kabilyet duvarları ile önyargı oluşturmadan prometus gibi ışığı yaygın insanlara ulaştırmak eğitim felsefesi olmak zorunda.

    bu parasız ve devlet eliyle olablir.
    yukarda bir arkadaş, çok güzel birşey demiş.
    bu terbiye değildir.
    çağın en son geldiği bilgi hazinesini halk yığınlarına kendi subjectif değerlerini katmadan ulaştrabilmektir.

    kimsenin mevcut bilgiyi bozmaya hakkı yoktur.
    ancak bilgiyi edinen kişi bu bilgiyi sorgulayarak üztüne bir şey ekleyebilir veya değiştirebilir., bunu yolu da çok zor olmalıdır.

    eğer yeryüüznde “zeki azınlığın ürettiği bilgi birikimi astolojiyi safsata kabul etmesi, halk ile bu azınlığın ürettiği bilgi arasında bir ast üst durumu yaratmaz., onun için bu bilgi ile bu bilgiyi üreten “seçkin
    n azınlık ” kavga da kısa süreli bir halk nezninde itibar sağlasa da değerli değildir, halkı sevmek onların sorunlarına gerçek çöüzmler bulmak demektir.

    bilimsel bilgi vahiy bilgisiyle karışlaştırmak vahiy’i astolojiye indirgemek olur.

    Tmel eğitimde yorum yapmak değil, bilgiyi üretenleri küçümsemek sorgulamacı yaklaşım değildir.

    yenilikten medet ummak yerine sürekliğin içinde ortaya çıkan problemleri çözmeye çalışmak lazım.

  51. Yazan:Rıdvan Tarih: Eki 9, 2007 | Reply

    Çuvaldız Hanım,
    Bu nike uygun bir düşünce yapınız var.Gerçekten hep çuvaldızın sivri tarfını kullanarak düşüncelerinizi ifede ediyorsunuz. Ama insanlık hep bu sivriliklerden çekmiş olmasına rağmen, bir toplumun gelişmesi için sivrilik ve aykırılıklar ölçülü bir biçimde toplumda yerini almalıdır diye düşünüyorum.
    Neden öğretmenleri öğrencileri bir kalıba sokma gayreti içerisinde görüyorsunuz. Öğretmenlik sanatı yol açmaktır. Daha önceki yazılarında kısmen bahsettim, Öğretmen karar vermesini öğretmeli, seçmesini öğretmeli hangi kararı vereceğini değil,neyi seçeceğini değil, bu da bir sanattır. Adına ister bahçivan deyin ister sanatkar. Sanat özgün olmak demek değil midir. Sanat bilgisi subjektif değil midir. İşte öğretmende bireysel farkları gözeterek öğrencilerin kendi oluş felsefesini geliştirip kendi tercihlerini yapmasını sağlayan bir sanat icra etmektedir.
    Şuda bir gerçektir ki, öğretmenler evrensel değerleri öğrencikere vermek zorunda dır.Bugün tüm toplumlar için geçerli olan, tüm dinlerin öğretileri içerisinde yer almış. İnsana saygı, çevre bilinci vb gibi olmazsa olmaz konuları tabiki öğretmenler bilgi olarak tablet halinde, belki sindirmeleri açısından tartışma yöntemini kullanarak vereceklerdir.
    Ayrıca eğitimden sedece bilgiyi anlamnız son derece kısır bir anlayıştır. Eğitim daha çok davranış değişikliği, öğretim de bilgi verme işni ifade eder. Hasılı bu kavramlar birbiri içerisine girmiştir. Okullar sadece bilgi yüklenilen yerler değildir.
    Özel eğitime geçiş şarttır demişsiniz. Eğitim camıasında özel eğitimden kasıt, engelli öğrencilerimizin eğitimi için kullanılır. Zannedersem eğitimin özelleştirilmesi demek istediniz.
    Ayrıca yarış öğretmenler arasında olmalıdır demişsiniz. Çok doğru ama ülke gerçeklerini gözardı ederseniz öğrenciler arasında heves kalmalı diyebilirsiniz. Bu da temenniden öteye gitmez.
    Eğitim sadece okullara bırakılmamalı dediğimde bilgiden bahsediyoruz demişsiniz, kusura bakmayın yineliyorum eğitim sadece bilgi demek değildir. O zaman verin kitapları, cdleri okullara ne gerek var.
    Ayrıca bu mazeretin arkasına sığınılamaz gibi bir ifadeniz var ki, bu zihninizdeki öğretmene bakış açınızdaki ön yargıların net göstergesi. Nereden biliyorsunuz öğretmenlerin bu mazerte sığındıklarını ve görevlerini yapmadıklarını. her meslekte olduğu gibi öğretmenlik sanatını icra edenler içerisinde de branş harici, 3 ayda diploma alan, zorunluluktan öğretmen olan maalesf defolu insanlar var. Ama hepsi böyle demek insafsızlık olur.
    meslek liselerinin özendirilmesi konusunda ve özgüveni tam, kendi hayal ve hedefleriolan bireyler yetiştirilmesi konusunda sizinle aynı fikirdeyim. Bulunduğum konumda medya imkanlarını da kullanarak bunun mücadelesini veriyorum.
    Sayın dedikten sonra bey yada hanıma gerek var mı diye bir iğneleme yapmışsınız. yeni kuşak Türkçe öğretmenime sordum. Hocam dedi sayın Ali derseniz eksik olur dedi. Bey denmeli yada soyismi kullanılırsa bey olmayabilir dedi.
    Aslında bu ifadenizle birlikte kendi düşüncelerinizde çelitiğinizin farkındamısnız. Sayından sonra bey yada hanım demişsiniz dememişsiniz. Bu bir kalıba sokma gayreti değil midir.
    Hasılı tüm insanımızın yüzünden tebessüm hayatından mutluluk eksik olmasın temennisiyle herkesin bayramını kutlar saygılar sunarım.
    Unutmadan bu tartışmaya kaynaklık teşkil eden çok değerli, üreten ve paylaşan insan Ece Hanım’a da buradan özellikle sevgi ve saygılarımı ifade etmek istiyorum.

  52. Yazan:Ç-Z Tarih: Eki 10, 2007 | Reply

    Rıdvan bey,
    “Çuvaldız Hanım,
    Bu nike uygun bir düşünce yapınız var.”

    Düşünce yapım “takma ismime”uygun değil. Körler sağırlar birbirlerini ağırlamasınlar diye bazen kalemtraş kullanıyorum.

    “Gerçekten hep çuvaldızın sivri tarfını kullanarak düşüncelerinizi ifede ediyorsunuz.”
    Yok hocam,inanın “hep” değil,bazen o da konuya bağlı.
    “Ama insanlık hep bu sivriliklerden çekmiş olmasına rağmen, “
    Merak ettim,insanlığın çektiği bu sivrilik ile benim yorumumu nasıl bağdaştırdığınız?Yorumumda sizin için sivri olabilecek tek cümlem “dershane” denen gerçeğin bu eğitim sisteminin doğal sonucu olmasıydı.
    Dediğiniz gibi sizin gibi eğitimciliği bilen,tavsiyelerde bulunan,sorunlara kafa yoran ve en önemlisi işin çinde olan biri olarak bu konuya nasıl bir cevap vereceğinizi merak etmiştim.Ama siz bu noktaya değil de “düşünce yapımın sivriliğine”odaklandınız, neden?

    “bir toplumun gelişmesi için sivrilik ve aykırılıklar ölçülü bir biçimde toplumda yerini almalıdır diye düşünüyorum.”
    “ölçülü bir biçimde”nasıl bir yorum yazmalıydım?
    Çok şükür ki sizin gibi düşünenler var da benim gibi sivri ve aykırı düşünce yapılarına sahip olanlar “var”olabiliyor.

    Bakın inanın kışkırtıcılık yada kabalık etmek istemiyorum ama sizin eğitimci üstelik psikolojik danışman olduğunuzu açıklamanızdan sonra düşüncelerinizi daha çok bilmek istedim.Kendinizle ilgili yapmış olduğunuz açıklamalara istinaden,sizin saha kenarında sadece eleştiren değil imkanları ölçüsünde bir şeyler yapabilecek konumda olan biri olduğunuzu düşündüm.Yaptıklarınız ve yapmak isteyip yapamadıklarınız nelerdir bilmek isterdim.Ama sizin çözüm için önerdiğiniz şey”veli taşın altına elini koysun”oldu.Bu bence devletçi bir zihniyet,her ne kadar “her şey devletten beklenmemeli”deseniz de bu cümle devleti yapamadıkları için hoşgörmek sonucuna ulaştırıyor bizi.Kaybedilecek zaman ve nesil olmamalı artık.Devletin imkanı yoksa imkanların yolu tıkanarak sizin de altını çizdiğiniz gibi “umutsuz,yarınsız” nesillerin var olmasına neden olunmamalı.
    “Neden öğretmenleri öğrencileri bir kalıba sokma gayreti içerisinde görüyorsunuz. “diye sormuşsunuz,bunu bana hitaben yazdığınız yorumunuzu okuyarak teşhis edebilirsiniz.
    Cevap için eğitimci olan sizin yorumunuz:”Ayrıca eğitimden sedece bilgiyi anlamnız son derece kısır bir anlayıştır. Eğitim daha çok davranış değişikliği, öğretim de bilgi verme işni ifade eder. Hasılı bu kavramlar birbiri içerisine girmiştir. Okullar sadece bilgi yüklenilen yerler değildir.”

    Fikrilerimi yazdım ama düşünce yapımla ilgili yorumda bulundunuz!Neden?
    “Davranış değişikliği”işi ne demek?

    “Öğretmen karar vermesini öğretmeli, seçmesini öğretmeli hangi kararı vereceğini değil,neyi seçeceğini değil, bu da bir sanattır. “
    Evet,sivrilik yada aykırılık teşhisinde bulunmak değil !

    “Sanat özgün olmak demek değil midir. Sanat bilgisi subjektif değil midir. İşte öğretmende bireysel farkları gözeterek öğrencilerin kendi oluş felsefesini geliştirip kendi tercihlerini yapmasını sağlayan bir sanat icra etmektedir.”
    Evet.Kesinlikle demek istediğim buydu.

    “Şuda bir gerçektir ki, öğretmenler evrensel değerleri öğrencikere vermek zorundadır. Bugün tüm toplumlar için geçerli olan, tüm dinlerin öğretileri içerisinde yer almış.”
    Ben bu yazdığınızın yerine,6.10 daki yorumunuzda yazdığınız cümleyi tercih ediyorum.“Öenmli olan öğrenciye neyi seçmesini değil “seçmesini” , neye karar vereceğini değil “nasıl karar vereceğini” öğretmektir.”

    Öğrencinin sorgulama hakkının olmadığı bir sistemle bu mümkün mü?

    “İnsana saygı, çevre bilinci vb gibi olmazsa olmaz konuları tabiki öğretmenler bilgi olarak tablet halinde, belki sindirmeleri açısından tartışma yöntemini kullanarak vereceklerdir.”
    Tartışma yöntemi idealist,fedakar öğretmenlerin eğitim yöntemi ise diğer öğretmenlerinki nasıl bir yöntemdir?İtiraz ettiğim “kalıpçı”yöntem olabilir mi?

    “Ayrıca bu mazeretin arkasına sığınılamaz gibi bir ifadeniz var ki, bu zihninizdeki öğretmene bakış açınızdaki ön yargıların net göstergesi. …/../…öğretmenlik sanatını icra edenler içerisinde de branş harici, 3 ayda diploma alan, zorunluluktan öğretmen olan maalesf defolu insanlar var. Ama hepsi böyle demek insafsızlık olur.”
    Evet hepsi demek insafsızlık olur ama onlara en az 25-30 gencecik beyin,yürek emanet edilince pek insafsız olduğumu sanmıyorum.Sonuç 1 defolu öğretmen olmuyor,30 defolu yeni nesil oluyor.

    “Sayın dedikten sonra bey yada hanıma gerek var mı diye bir iğneleme yapmışsınız.”
    Neden iğneleme diye algıladınız?Çok açık bir Türkçe hitap sorusuydu ve ben yanılmış olma ihtimalimi düşünerek öğrenmek için sormuştum.Siz eğitimci olduğunuz için iğnelenmiş gibi hissetmiş olamaz mısınız?
    “yeni kuşak Türkçe öğretmenime sordum. Hocam dedi sayın Ali derseniz eksik olur dedi. Bey denmeli yada soyisim kullanılırsa bey olmayabilir dedi.
    Hitap edilirken kullanılanın ismin soyisim yada ad olup olmadığı bilinmiyorsa?
    “Aslında bu ifadenizle birlikte kendi düşüncelerinizde çelitiğinizin farkındamısnız. Sayından sonra bey yada hanım demişsiniz dememişsiniz. Bu bir kalıba sokma gayreti değil midir.”
    Hayır.Bu,Türkçe öğretmeninizin eğitim kurumunuzda bulunma sebebi yani bir “bilgidir”.Bunu o Türkçe öğretmeni,öğrencilerine bilgi olarak aktarır,aynı imla kuralları gibi.Notlandırmaya tabidir..-))

    Rıdvan bey,öğretmenliğin de her meslek gibi sabır ve gönül ile yapılması gerektiğini düşünüyorum.Fedakarlık beklediğimizde karşımızdakinin yanlışını eleştirme hakkımızdan feragat etmiş oluruz diye düşünüyorum.Aynen sizin “her şeyi devletten beklememeliyiz” düşüncenizde olduğu gibi.
    Özel eğitim ve eğitim özelleştirilmesi konusunda yaptığım yanlışlığı düzelttiğiniz için teşekkür ederim.Ayrıca burada bulunmanıza vesile olan Ece hanım’a da teşekkürler.

  53. Yazan:Rıdvan Tarih: Eki 10, 2007 | Reply

    Daha önce eğitimle ilgili bir iki konuda iktidar partisine düşüncelerimi yazdım. Cevapta aldım.
    Ama miili eğitim bakanımıza “öğretmen yetiştirme” konusunda önerilerimi yazdım. Bir cevap alamadım. Asleri okullar öğretmen liselerine öğrenci alımında model olmalı.En sağlıklı, en çalışkan,an başarılı insanlar seçilmeli ve bu insanlar iş garantisi ile okullara alınmalı, burs verilmeli, geniş imkanlar tanınmalı. Bu öğrenciler sigara bile içmemeli ve sözleşmeli olarak işe başlamalı, zorunlu hizmeti yapmazlarsa ödemeleri gereken tazminatları olmalı.
    Öğretmenler “öğrencinin öğretmeni” olmalı.Öğrencisinin burnundan yemyeşil sümük akarken bembeyaz mendilini çıkartıp tiksinmeden silebilen öğretmen “öğrencinin öğretmeni”dir. Bir okulda çalışırken görüşmek üzere bir öğrenci gönderdi bir öğretmen. Konu derslere ilgisizliği. Öğrenciyle görüştüm.Anna baba ayrı ve öğrenci hergün okula aç geliyor. ÖĞrertmene durumu anlattığımda bana 19 yıllık öğretmen olduğunu ve kesinlikle öğrencilerin özel durumları ile ilgilenmediğini söyledi. Sıcak sular başımdan aktı.Bu konuyu tartışırken Sinan Tokatlıoğlu diye bir öğretmen abim bana şunu dedi. sınıfımda babası tır şöforu olan öğrencim var. Öğrencimin gözünün içine baktığımda babası evde mi, yolda mı anlarım demişti. İşte öğrencinin öğretmenine örnek.
    Bir öğretmen yetkisini yasalardan alır, branşından alır, kişiliğinden alır. Yetkisini kişiliğinden alan, branşında başarılı kendisini öğrencisine adamış öğretmenler yetiştirmek zorundayız.
    İlköğretim sıralarında öğrenciler bilgilendirilmeli,kesinlikle her isteyenin üniversite okuyamayacağı öğrencilere anlatılmalı, sağlıklı hedef ve amaç belirlemeleri sağlanmalıdır.
    Bu arada Çuvaldız Hanım’ın davranış değişikliği nedir sorusuna cevap vereyim unutmadan. Öğrenmenin tanımı: Yaşantı ürünü nisbeten kalıcı ve isli davranış değişikliğidir. Buradaki davranış değişikliği öprencinin otobüste büyüklere yer vermeyi öğrenmesi, telefonda nasıl konuşulacağını öğrenmesi, teşekkür etmesini öğrenmesi,itiraz etmesini öğrenmesi, yemek adabı, yolculuk adabı,tanışma, tokalaşma, örnekler çoğaltılabilir. bütün bunlar davranış değişikliğidir. Bunlarda bilgi temellidir. Ama bunun bilgisi davranış bilgisidir.
    Matematik, coğrafya ya da tarih bilgisinden farklı pratik günlük hayata yönelik bilgidir.
    Yani okullarımızda bilgi verilirken terbiye eğitimi de verilmektedir. bence okullarımız kendisi olan, kendi ayakalrı üzerinde durabilen, normal insan yetiştirirse görevini yapmış olur.
    Normal insan nedir? İsterseniz onu da bir başka yazıda ele alalım.Veliler okullarda kesinlikle sorumlu olmalı, gücü oranında maddi destek olmalıdr. Bunu ısrarla savunuyrum.Okuluna destek olmayan velilerin olduğu toplumda eğitimin özelleştirlmesi çok zordur. bu konuda devlet okulları okul aile birliklerine ve öğretmenlere satılmalı devlet bu okulardan öğrenci velilerinin talebi doğrultusunda hizmet satın almalıdır.

  54. Yazan:knz Tarih: Eki 10, 2007 | Reply

    Rıdvan bey Milli eğitim lokal güçlere bırakıldığı zaman, ingiltrede çok sorunlar çıkmış ve eğitim reformu yapılarak tekrar merkezi yapıya dönüştürülmüştü.

    işçi partisi ve muhafazakar parti bu merkezi yapıyı değiştirmedi. çünkü lokal otorite felekkettir.

    ç-z hanım şunu farketmeli;
    3 ilmekte aynı şeyi yazıyorum.

    velinin inanç sistemine göre temel eğitim olmaz. Üstelik velinin de temel eğitim ihtiyacını okul karşılmak zorunda.

    Eğer velinin inanç sistemi temel eğitimle çelişyorsa, veli temel eğitimin otorititesini kabul etmek zorundadır.

    velin inaç sisitemi pakistan medresesini hayal ediyorsa, temel eğitim ile çelişir.
    o zaman temel eğitim uygulanır.

    Bir devletin eğitim hizmeti vermesi için aile birliğinin ne tür desteğine ihtiyacı var?

    tuvaletlerin yeniden inşası veya çatı tamiri için mi ?

    hangi velinin evini depreme karşı dayanıklı kılma bilinci var ki, okulda bu görevi veli yapsın ? okula kendi tanıdığına gösterişli tuvalet yaptırmaya çalışacak. sonra da cumaya gidecek ? Velinin genel profili böyledir.
    türkiyede apartman yöneticilikleri bile mahkemelik.

    bu durumda ne oluyor ? devlet okulunda bilgisayar destekli sınıflara bu desteği sağlayan veli’lerin çocuklarının özel sınıflara alındığına şahit olmadık mı ?
    parayı ben verdim benim çocuğum bilgisyarlı sınıfta olsun demiyor mu ? müdürler de eyvallh demiyor mu ? bir tek örnek bile olsa, bu şakaya gelmez.

    böyle birşey türkiyede yapılmadı deyin size hak vereyim.

    hayır, asıl velinin eğer yapılırsa, bu çocukların psikolojisine aykırıdır diyecek olan otorite kimdir ?

    böyle bir anarşist otoritesizlik bizi felakete götürürür.

    bilgiye ve “seçkin bilgi” üretime nankörlük bizi sadece felekete götürür.

    temel eğitim prometeus gibi bilginin ışığını taşıyacak olan ortamı sağlar.

    isterse tuvaletiniz en eski taş olsun, tuz ruhu ile temizlemekten kapkara olsa da bilirsiniz mikrop yoktur.

    Temel eğitim inançlarla çelişir mi ? bir tek örnek verin demiştim ç-z ye ?

    mikropları gerçekten öğrenen kişi, şeker bayramında pis kazanlarda üretilen baklavayı almaz, yemez ve üretmez.
    mikropların öğretilmesi mi inançlarla çelişiyor ?

    çocuk tarafsız mikrobu öğrenir sonra bakar ki, haa ben zaten müslanmışım der

    hala merak içindeyim ?

    eceye de sorularım olacak daha sonra.

  55. Yazan:Rıdvan Tarih: Eki 10, 2007 | Reply

    Sayın Knz
    Milli eğitim yerel güçlere bırakılmayacak. Milli eğitimin işletneciliği bırakılacak. Merkezi sistem elini eteğini çekmeyecek. Öğretmenlerin sözleşmesi, bina, sıra, malzeme vb maddi konularda okul aile birlikleri sorumlu olacak.Merkez olmazsa olmazları belirleyecek, müfredat her yerde aynı olacak.
    Yerel kendi yöresi gerçeklerinde seçmeli ders ve müfradat teklifimi merkzei otoriteye yapı onay alırsa uygulayacak. Merkezi sistem denetlemeye ve rehberlik yapmaya özen gösterecek.
    Veli desteğine gelince, evet maalesef sizin küçümsercesine ifade ettiğiniz gibi, wc lerden tutun, boya badana, tebeşir diğer ders araç gereçlerinin temini konuusnda velilerin desteğine ihtiyaç var.

  56. Yazan:knz Tarih: Eki 11, 2007 | Reply

    henüz değil rıdvan bey.,

    önce bilginin otoritesine güven gelişecek.
    paranın herşeyi çözdüğü çağda, bu insanlara bilgiye müdahale hakkı vermez.

    önce veli hakedecek, sonra onun bağışı kabul etme süreci gelir., sonra ihtiyaçlara göre eğitim hedeflerinde rehberlik süreci gelir.

    Bakın yukarda örnek verdim. Okulun çatısını tamir ettiren veli, ettirmeyen veli diye birşey olmaz., Paranın otoritesi geçmez eğitimde.

    veli okul çatısını neden tamir ettiriyor ?
    bu ülkenin devleti yok mu ?
    devlet eğitimde bir işe yetmiyorsa, başka neye yarayacak ?

    Bu manzara çocuklara asla yansımamalı.
    BİR çocuğa bir zenginin getirip kıyafet vermesi ve giydirmesine devlet müsade edemez.

    her doğan çocuk yetişkin olana kadar devletin
    koruması altındadır.

    çatıyı tamir ettiren vatandaş enerjini ve gücünü devleti çalıştırmaya harcasın ?
    oynu kullanmaktan, denetime kadar herşeyi yapsın.

    ayrıca şunu belirteyim ki sizin de yazılarınızdan kabul edeceğiniz gibi, “merkezi sistem “siyasi güç deemk değil milli eğitimde, merkezi sistem insanlığın geldiği en son bilgi birikimidir.

    bizim bu çizgiden çıkamaya hakkımız yok. ATATÜRK BUNA ASRİLEŞMEK DİYORDU; Kİ ÇOK DOĞRU BİR TESPİT.

    yani batılılaşmaktan söz etmiyoruz, bilgi mirasından söz ediyoruz.

    ece hanımın başlığı gibi başlıklarla olmaz bu.,

    ECE artık bu insanlığın mirasından gelen otoriteyi yıkmaya çalışan moral bozukluğunu tetiklemekle bugün için hiçbirşey elde edemeyeiz.

    yani kanat çıprmak böyle olmuyor ece.

    DERİN DÜŞÜNCELER de Faruk beyin açtığı başlık o kadar kötü ki, buna cevap olarak 9 kişi kim yazdı ne yazdı merak ediyorum.

    vaktim sınırlı.

    Bu sitelerde gördüğüm en fazla anlaşılmayan konu din ve vicdan özgürlüğünü anlayamamktan geçiyor.
    insanlar sürekli vahiyi küçümsüyorlar.
    insan vahiy ilişkisinde araya insan otoriteri koyuyorlar. Ve buna garip bir şekilde din özgürlüğü diyorlar.

    Bilimsel otorite ile dini otorite arasında uzlaşmaz bir duvar olmalıdır.

    çünkü bilim kendi kendini sorgular, değişebilir, statik değildir. Asri kelimesi
    bu yüzden önemlidir.

    din asri olablir mi ? onın için insan üzerinde din yolu ile otorite kurmak cinayettir.
    onun için din ve vicdan özgürlüğü diye bir kavramı insanlar kendi el yol yordamları ile buldular. Bunun için çok acılar çekildi.

    siyasiler hep hata yapıyor. batıda ve doğuda yapıyorlar.

    onun için AIHM örneğini hukuk diye verdim, çünkü kıyas gibi, akıl yürütmek gibi insanlığın düşünce mirasını kullanıyor hala.

    ermeni soykıırm parlementolarda kabul ediliyor, aponun işkence gördüğü parlementolarda kabul ediyor ama AHIM apo işkence görmüyor dedi. zorunlu din derslerine Ahım de gidip davanı savunabilirsin. çünkü senden kanıt ister veya karşı kanıtları sunar.

    siyaset karıştıkça orası da yozlaşır.
    insanlar siyasetin kitleri aldatıcı bir tarafı olduğunu kabul etmeleri gerekir.

    bilgiyi, bilgi mirasını iyi korumak gerekiyor.

    şu da yanlış,
    ELİMDE FIRSAT VARKEN BEN DE SİYASALLAŞTIRAYIM..
    olmaz, doğrular savunulmalıdır.

    Bakın italyada duvarlardan haç indirilmesini bugün konuşuyoruz.Kayıtlar vardır. belgeler vardır.

    şimdilik bu kadar yazdım ama eceye eleşitiri yazımı daha sonra vakit bulursam yazacağım.

    piramit ile bu topraklardaki insanın ilişkisini ben tarihsel olarak ele alırım.,Sorun seksen senenin ötesinde 300 senedir., demek ki arada birçok hatalı denemeler, bir takım geçişler olmuş ama bir türlü yerine oturamamış., Burada aradaki birkaç tarihi engeli aşma denemelerinin hataları aşırı abartılıyor.
    VERDİĞİM ÖRNEĞE krşın bana gelen tek eleştiriye bakın, fransız hayranlığı!

    o zaman diyorum ki, derin düşünceler yazarları gerçekten üzerinde tartıştığımızda bazı kendini aşma denemeleri hatalı olsa da, bu denmelerini anlayamadınız. bana yapılan bir eleştiriyi, -fransız hayranlığı, yazar grubuna aşırı genelleştirdiysem baştan özür dilerim.Fakat böyle gözüküyor benim açımdan. .

    belki bayrmadan sonra devam ederim 🙂 eleştirinin bizm bayram neşemizi bozmaması en güzel tarafı:)

    rıdvan bey, böyle sitelerde yazmanız çok iyi bizler için. Acele yazım hatalarımdan dolayı özür diliyorum.

    bağlantıyı kurmak için özetle yazayım;

    Biz geçmişten gelen bir illeti ( yani asri bilgiye arda 300 yıl fark arttıran bir engeli)
    aşmak için yollar denedik.

    bu bir ara iyidiKi, kuzey nadolu fay hattının isim babası bir türk jeologtur.
    o adını veremediğim kahraman araştırmacı vefat etmiştir. Hiç birimiz adını bilmiyoruz değil mi ? o insan elinde çekiçle anadoluyu dolaşmış.

    günümüzde bir sorun olduğu kesin, ece diyor ki bugün sorun var ? o sorun nedir noktasındayız.

    rıdvan bey, keşke sorun akan çatı olsa.,
    çocuklara bişey olmaz ki o kadar rüzgardan?
    veya keşke sorun kötü tuvalet olsa hergün çamaşır suyu ile ovalandıktan sonra..

    bilgisayara gelene kadar biz keşke trigonemtriyi ilkçağdaki seçkinler kadar öğrenebilsek ??

    arıcılığın yoğun yapıldığı bir yörede arıcılıkla ilgili bir ünite konması çok zor değil ki…

  57. Yazan:Rıdvan Tarih: Eki 11, 2007 | Reply

    Devlet Kim Millet Kim
    Devlet yapsın, doğru diyorsunuz devlet yapsında, nasıl yapsın. Ben devlet idaresini aile idaresine benzetirim.Aylık 500 ytl geliriniz varsa çocuğunuza günlük 10 ytl harçlık veremezsiniz. Devlet te aynı, biz herşeyi devletten bekleyen anlayışla bir yere varamayız.
    Şüphesiz devlete karşı sorumluluklarını eksiksiz yerine getiren bireyler yetiştirirsek, devlettende bireylere karşı sorumluluklarını tam olarak yerine getirmesini isteyebiliriz. Burada tavuk yumurta yumurta tavuk tartışması gibi kısır bir tarrışmada doğabilir.Devletin kasası bireylerin verdiği vergilerle doluyor ve oradan dağılım oluyor. Bizde maalesef en az üretenler devletten en çok istiyorlar.
    kayseri büyük şehir belediye başkanından bir dostum nakletti. Bir kayserili, bir karadenizli, bir güneydoğulu cehenneme düşmüş. Masal bu ya , zebanilerden biri gelmiş. Sizi buradan kurtarabilirim, 1000 dolar verin sizi çıkaraım demiş. Karadenizli hemen atlamış. Benim ihalelelrim var demiş vermiş 1000 doları çıkmış. Kayserili hemen çıkmamış, başlamış zebeni ile pazarlığa, 300 dolar vereyim demiş.Bu işin semayesi ne ki,olurdu olmazdı derken 500 dolara anlaşmışlar az bir gecikme ile kayserili de çıkmış. Beklemişler beklemişler saatler geçmiş, günler geçmiş, güneydoğulu dan ses yok. merak etmişleer ya bu adam niye çıkmıyor diye bakmışlar.Birde ne görsünler güneydoğulu bağırıyor “ben vermem devlet versin.” diye
    bakış açııs bu olursa biz toplum olarak bir yere gelmeyiz. Anadolunun küçük bir kasabasında mobilya üretimi yapan bir işletmenin zannedirim ilkokul mezunu patronu birinci bayiler toplantısında “ürettiğimiz malı ihraç edemezsek her kriz döneminde batmaya mahkum oluruz” demişti. bu benim hoşuma gitti. Bunu insanımız ve eğitim üzerine uyarladığımda şu sonuca vardım. Biz dünyaya insan yetiştiremezsek, insanımız kendi öz değerlerini koruyarak dünyanın tüm ülkelerinde ve projelerinde beyin olarak yerini alamazsa biz bir yerlere gelemeyiz. Kısır tartışmalarla zaman öldürürüz.
    Ayrıca biz kendi insanımıza güvenmesini bilmeliyiz. Güveni tesis edecek.ilişkileri kontrol edecek mekanizmalar geliştirmeliyiz. Okullarımızın işletmeciliğini velilere bırakmadan korkmayız. Endişe duymayız.
    hasılı kuzenler geldi,bir taraftan yazmaya çalışırken bizim küçük canavarın saldırıları karşısında toplayamadım.
    Sonuç olarak devlet bireylerden meydana gelir, birayleri sorumluluğunu yerine getirise devletten bekleme hakkımız olur. Devlette bireyde bu sorumluluğu yerine getirecek bilinçte bireyler yetiştirmeli, miletiyle barışmalıdır.
    Ülkemizde devletle milleti barıştıran bir anlayış şu an devrededir. İnşallah burada zaman zaman dikkatimi çeken yer almış Fethullah Gülen okulları diğer adı ile sevgi okullarının, kuruluş,işleyiş, başarı ve çalışma sistemi tüm ülkeye model olabilir.
    Bayramınız kutlu olsun.

  58. Yazan:Spinoza Tarih: Eki 13, 2007 | Reply

    Genel olarak enfes bir yazı olmuş sayın Ece Arı!

    Ben sadece , bizler, başımızdan çıkıp, ayağımıza dolanan türban lakırdıları ile boğuşurken, pırıl pırıl dimağları yedi yaşında alıp, onyedi yaşında moronlar haline getirmeyi başaran, Ogün Samast’ lar yaratan, ÖSS de sıfır çeken yığınlar bırakan, Mısır piramitlerinin Türkiye de olduğunu sanan, şaka gibi insanlar üreten okullarımızın; dünya klasiklerinden henüz bir kitap bile okumamış, okul formasıyla elinde sigara, yaka bağır açık, küfürler savurarak konuşan, cep telefonu ile sınıftaki kızların etek altı görüntülerini gizlice çekip youtube a aktaran, futbol kültürü tavan yapmış, ama her şeye rağmen, “ÖLÜMÜNE LAİK ve ULUSALCI” bir Atatürk neslini(!) hangi tür eğitim kadrolarının emekleri ile, ve nasıl bir mucizevi proses sonunda elde ettiğini merak ediyorum..

    Bu linkte gösterilen video şaka gibi!

  59. Yazan:knz Tarih: Eki 14, 2007 | Reply

    Devlet Kim Millet Kim
    Devlet yapsın, doğru diyorsunuz devlet yapsında, nasıl yapsın.

    Devet organize güçtür. Devletin yapacağı bir yorum yok.

    Prometus gibi ateşi getirecek organizasyonu yapmaktan başka yapacak işlevi yok devletin. Uzun ve dokunaklı cümlelere nadiren ihtiyacımız vardır.

    Burda herhangi biriniz, başta ece olmak üzere,
    mısır’da yönetimi devraldığı gün pirmaitlerin şifrelerini çözmek için çölde büyük bir organizasyon başlatan fransız valinin adı bilmiyor değil mi ? veya bayram taitilinie rağmen hala o ismi bulamadılar değil mi ?

    bizim sorunumuz budur.
    falancanın okul yaptırması değil.Piramitlerin önemli olduğunu daha 300 yıl daha bilemeyecektik ve ece hanım bu başlığı
    açamayacaktı.

    dışarda birşeylere çatmak hep kolayımıza gelir de, iş kendimize bakmaya geince işte böyle tökezleriz.

    ece bu başlığı Ata’ma layık cumhurbaşkanına kadara gemişletebilir yani , eğer cesereti varsa 🙂 yoksa böyle yakınma yazıları ile vakit geçer gider.

    Ben devlet idaresini aile idaresine benzetirim.Aylık 500 ytl geliriniz varsa çocuğunuza günlük 10 ytl harçlık veremezsiniz.

    Çelik zırhı otomobilerin içine kendinden ısıtmalı deri koltuklu makam otobilleri olan bir devlet, eğer okullara çatı tamiri yapamıyorsa bırakın o çatı aksın.

    Birşey olmaz., şeker değiliz eriyelim değil mi ?
    vatandaş çatı tamiri için devetin nasıl organize olacağını takip etsin ? En kolayınıza giden şey bahşiş vermek olmasın.

    ben nerde “herşeyi devletten bEklemek” diye yazmışım ki? Bakın yazım yukarda. Devlete iş yaptırmaktan bahsediyorum ben.,Devlete iş yaptırmanın yollarını bulsun.

    sız sanki fetuallah gülen devlet olsun der gibi havanız var, inanın o kişiyi yakından tanımıyorum. Geçenerde sibel can güney doğuda okul açılışındaydı, annesi adına okul yaptırmış., bağış olarak Mili eğitime vermiş., ona Allah versin diyorum.

    Fetualh gülen de, Koç vakfı okulları gibi bir okuL olmalı. Sabancı vakfından veya innaç vakfından bir farkını görmüyorum. Onlara da Allah versin. AraLarından birinin kendini özel reklam aracı yapmalarının onlara mutlaka ticari kazancı olacaktır. Onun için onlar model olamazlar.

    Oysaki eğtim her doğan çocuğun doğuştan gelen insanlık mirasından paylaşım hakkıdır.

    Eğitim haktır. Bağış olamaz.

    fransız valinin adını ben yazacağım.,
    merak ediyorum benden önce yazacak çıkacak mı ?

  60. Yazan:naturin Tarih: Eki 14, 2007 | Reply

    Knz hanım kardeşim, bayramınız mübarek olsun.
    Fethullah Gülen kolejlerinden çıkan mucitler, dâhiler, ileride hepimizi utandırabilirler. O yüzden, eğri oturup, doğru konuşmak gerekir.
    Bakınız, devletin TÜBİTAK denilen kurumu ayakta uyurken, Fethullah Gülen menşeili bir kolejde yetişen kardeşimiz, ışığı durdurmayı başarıp, literatüre geçti. Siz hala osmanlıyı yermek derdinde, debelenip duruyorsunuz. Ece hanımın yerinde olsam, size bir cümle bile cevap yazmam. Çünkü yazdıklarınız, kemalist kafanın, statükocu zihniyetin dışa vurumundan başka birşey değil.
    selametle
    http://www.samanyolu.k12.tr/kurumsal/index.php?is=haberarsivi&sira=134

  61. Yazan:BetuL Tarih: Eki 14, 2007 | Reply

    Ececigim

    Sevinsek mi uzulsek mi bilemiyorum ama tek saka gibi tipler bizden cikmiyormus.

    Pariste kac tane Eyfel kulesi var diye soruyorlar, cevap 10 kadar.

  62. Yazan:Rıdvan Tarih: Eki 14, 2007 | Reply

    Sayın knz bana söylermisiniz. Mısır piramitlerini yapan adamın adını bilsem ne olur, bilmesem ne olur. Bunun kime faydası var. Ali veli kim yaptı ise yaptı. Peki boğazköprüsünü yapan adamın adı ne, ustası kim, ustabaşı kim mimarı kim. Hadi bildin diyelim ne oldu. Ben pragmatist düşünüyorum. Bilgi fayda sağlamalı, bilgi hayatı kolaylaştırmalı, bilgi üretime katkıda buşunmalı…Bilgi mesaj vermeli,ders vermeli

  63. Yazan:Spinoza Tarih: Eki 15, 2007 | Reply

    Dikkat: yanlış biliyor olabilirim, araştırmadım, bold ile yazdığım sadece duyumdur; Sfenks’in burnundaki kırığın nedeni Türklerin top atışı talimi yapmalarıymış 🙂

    Eğer o dönemde böyle bir zihniyet var idiyse, piramitlere ilgi duymamayı bence hoş karşılamak hatta iyi ki ilgilenmediler demek isabetli olur. 🙂

    Sfenks ve top atışından bağımsız olarak:

    Eğitimden, öğretimden, ekonomiden, hukuktan, sosyal düzenden ve saireden önce gelen şey siyasettir bence.

    Yine bence başarılı olmanın öncelikli şartı iyi siyaset yapmaktır. Kötü siyaset beraberinde kötü ekonomi, kötü ekonomi kötü sosyal düzeni, kötü sosyal düzen kötü hukuku, kötü eğitim ve öğretimi getirir.

    Videodaki Ece hanımın deyimiyle şaka gibi insanların varlığı şaşırtıcı değil aslında.

    Tarih öğretmeni olduğunu söyleyeni hariç tutarsak, konuyla alakadar olmayan bir kimsenin pratikte piramitlerin nerede olduğunu bilmesine gerek yok. Tam benzetme olmasa da dev heykellerin adası olan Rpa Nui’nin hangi okyanusta olduğunu bilmemek kadar doğal.

    Dikkat edilirse sorular genellikle tuzak gibi acelece soruluyor. Ayak üstü üzerinde düşünülmeden, tam kavramadan cevap veriliyor.

  64. Yazan:knz Tarih: Eki 15, 2007 | Reply

    naturin bir zamanlar komunist Rusya’da demirkapılar ardında ÇOK üstün bilimadamları yetiştirdi ve hepsi de tarihe geçtiler.,
    ne oldu ? biz o rejimi şimdi eleştirmiyor muyuz ? neticede ticari reklama dönük insan başarısı veya ideolojik reklama dönük insan başarısı aynı kapıya çıkar.

    bir zamanlar doğu almanya bu başarıyı sporcular üzerinden kanıtlamya çalışırdı.
    doğu almanya varken kimse altın madalyaları toplayamazdı.

    yapmayın böyle.

    insan başarısını kafa avı ve rekalma dönük kullanmayın, içim acıyor.,

    ben burada eğitimden bahsediyorum., birşey yarıştırmaktan değil.

    herşeyi reklama ve görünür kılmaya yönelik yaparsanız başta fetullah beye zarar verirsiniz.

    Burada yukarda dediğim gibi, koç vakfının öğrencisi de aynı değerdir, neden fetuallah beyin okulundan ayrı tutmalıyım ? öbür okulun da öğrencisi aynı değerdir.,

    devlet okulu da hepimizindir. program yapıcıları ise herzaman merkezi olmak zorundadır. o da siyasinin keyfine göre olmaz.
    hedef bellidir. muaasır medeniyet.,

    ister milli eğitim bakanımız ateist olsun veya musevi veya hristiyan veya alevi veya henefi olsun, yapacağı iş kimliğinden bağımsızdır.
    içinizde hızır gülüşler varsa, o kişiler kendini bilir.

    biz iran gibi devlet yöneticilerine hanefi suni müslüman olma şartını kağıt üzerinde koymuş değiliz.,

    netice yapılacak iş bellidir. bunun programını en düzgün şekilde yapan bu yönde hizmet eden kişi halka hizmet etmiş olur.

    şimdi kardeş sormuş ? Bana ne pirmadin mühendisinden diyor ? o zaman betül hanıma söyleyin ? size ne? betül hanımın örnek verdiği kaytta da sorulan kişi de herhalde öyle dedi ? bize ne pariste kaç tane eyfel olduğundan?

    bir kere güzel kardeşim, rıdvan bey, ben pirmaidi kim yaptı diye sormadım ?

    bir vali mısıra atanıyor ve ilk işi, burada bizim anlamadığımız işaretlerle yazılı duvarlar var ? bunu çözmek için ekip kurmak için başkentinine yazı yazıyor?

    ve elbette şifre çözme o ekibi kuracak insanları o başkentte buluyor ? bilmem ki daha nasıl anlatsam ?

    bilgi gökten zembiile düşmez. maxwell emd bulduktan 200 sene sonra haberleşmede kullanılmaya başlandı., emek harcanacak.,
    beyin gücü oluşacak. Bilmin dinamiğinden yoksun üretim olmaz.

    spinpza son yazdıklarınıza katılıyorum. Burada illet şu, o yazılar burnumuzun dibindeyken bir yöneticinin hiç merak etmemesi, etse bile imparatorluk başkentinde şifre çözecek bir ekibin bulunmayışı.

    nu olaydan 200 yıl sonra bu acıyı hisseden insanlar dil tarih ve coğrafya fakültesini kurmuş olmamlılar.

    bu acıyı hissetmek aşağılık duygusu değildi, aşağılık duygusu osmanlı aydınlarının da yaptığı gibi evlerine “guguklu saat” alarak medeniyetin satın alıncak birşey olduğunu sanmaktır.

    hala daha acı duyacağımız şeyler var evet,..
    aynı ilgisizlik.

  65. Yazan:snowqueen Tarih: Eki 15, 2007 | Reply

    @spinoza,

    Sfenkslerin türkler tarafindan tahrip edildigi benim de duydugum bir yorum. Osmanli döneminde piramitleri, yunan ve latin sairlerini, hint tapinaklarini biliyordu çünkü sokaktaki adam. Kaç kisi okuma yazma
    biliyordu acaba!!

    Bakiyorum Fethullah Gülen sempatizanlari var, iki kelime ezberlenmis ‘kemalist kafa’, ‘statükocu zihniyet’…
    O Fethullah Gülen okullari kimlerin kanli paralari ve mesrulastirilan
    iktidarlari dogrultusunda açildi, kaynak saglandi biliyoruz.

    ‘saka gibi’ insanlar zaten kapitalizmin, tüketim toplumunun gayesi.
    Az sakasi, çok sakasi var bunlarin.
    Egri oturup dogru konusuyorsak!
    Ama insan dedigin zaten büyük bir saka bastan ayaga!

  66. Yazan:naturin Tarih: Eki 15, 2007 | Reply

    O Fethullah Gülen okullari kimlerin kanli paralari ve mesrulastirilan
    iktidarlari dogrultusunda açildi, kaynak saglandi biliyoruz.

    Delilleriniz? İspatlarınız?
    Kar kraliçesi kardeşim, siz de şaka gibi insanlarımızdan birisiniz sanki:):)
    Knz kardeşime ilaveten, sizin hezeyanlarınızı okumak da hoş olacağa benziyor.Devam lütfen, devam:):)

    Knz hanıma, Osmanlıyı öğrenebilmesi için, o çok vurgu yaptığı, gerçek bilgiyi tavsiye ediyorum. Osmanlıyı, lise müfredatı dışındaki, kaynaklardan bir okuyun. İlber Ortaylı hocamızın incecik herhangi bir kitabı ile başlayabilirsiniz mesela.

    Benim Ece hanımın yazısından anladığım, devlet takkesini önüne koyup artık bir düşünsün, yamukluklarını düzeltsin, herkes özel okula gidemeyeceğine göre, vergisini veren sade vatandaşına , doğru düzgün eğitim hizmeti sunsun diyor.

    Knz hanım ise, kendince, gözünü karartıp, cenge çıkmış, ulusalcılıkla, devleti övüyor, savunuyor. Devletin okullarının övülecek, savunulacak nesi kalmış, be güzel kardeşim.
    Bu kadar CHP kafalı, bu kadar ezberci bir kafayla, biz nereye kadar gidebiliriz.

  67. Yazan:snowqueen Tarih: Eki 15, 2007 | Reply

    Naturin kardesim, Fethullah Gülen sempatisi çercevesinde siz de o sakadan pay alirsiniz korkmayin:)

    Ederim devam, hiç merak etmeyin.
    Osmanli’yi lise müfredati disinda kaynaklardan ögrenmek öyle mi?
    Annesi Ukrayna’dan gelmis genç ‘oglan’ sehzadelerin saraylarda nasil bir musiki, edebiyat dersleri aldigindan ne menem bir egitim bir ögretim geçtiginden bahsediyorsunuz sanirim.
    Anadolu köylüsü neyin egitimini aliyordu???
    Kim seçkinci acaba.

    Ece Hanim’in yazisindan anladiginiz ‘devlet takkesini önüne alsin düsünsün’ se, niye ‘söyle bir gecerken laf edilmis’ bulanik devlet
    imaji var? Özellistirmeyi destekleyen hükümet degil mi, egitim bakani
    Hüseyin Çelik degil mi? Muhattap alinan devlet flu, ne idügü belirsiz
    bir hedef tahtasi.

  68. Yazan:snowqueen Tarih: Eki 15, 2007 | Reply

    ispat mi?
    Sagir sultan duydu Gülen okullarinin yesil kusak projesi kapsaminda
    Orta Asya’ya açildigini, yavas yavas kapatiliyor zaten!

    Zamanin Komünizmle mücadele dernegi baskani
    ABD’nin kanli parasiyla birde utanmadan din, güzel ahlak vs.
    söylemleri çekiyor. Saka gibi insan bir degil ki bin:)

  69. Yazan:Ç-Z Tarih: Eki 15, 2007 | Reply

    “ABD’nin kanli parasiyla birde utanmadan din, güzel ahlak vs.söylemleri çekiyor.”
    Bu yorumu okuyunca hatırladığım bir şey oldu:İsmail Cem dışışleri bakanı iken bir tv programına katıldığında şu cümleyi sarf etmişti:”ülke menfaatleri ve doğru olan arasında seçim yapmam gerekse,şüphesiz,hiç tereddüt etmeden ülke menfaatlerini seçerdim!”

    Her zaman bir hizmet açığı birileri ile doldurulabilir.Soru yada yorum şu noktada olmalı:Biz birşeyler yapıp o açığı kapatamıyorsak,doldurmak için birşeyler yapanı kınarken ne kadar haklı olabiliriz?

  70. Yazan:Mehmet Yılmaz Tarih: Eki 15, 2007 | Reply

    Sayin Ç-Z,

    güzel yazmissiniz, sunu eklemek isterim müsadenizle : Eger Ismail Cem’in dedigi gibi dogru olan ile “yapilmasi gereken” birbiriyle çatisma içindeyse karar vermeden önce eldeki bilgileri de gözden geçirmekte fayda var demektir.

    Zira bir devlet ahlaken yanlis olani siklikla tercih etmek durumunda kaliyorsa sürekli zâlim durumunda kalir ve düsmanlarini arttirir. Bu halde ise gelirlerinin gittikçe artan bir kismini güvenlige harcamak zorunda kalir. Bir çok ortadogu ülkesi ve ABD bu durumda degil mi?

  71. Yazan:Mehmet Yılmaz Tarih: Eki 15, 2007 | Reply

    Gülen ile ilgili olarak:

    Gülen ve cemaati sürekli Kemalistlerin tarruzuna ugruyor ama aklima takilan bir soru var :

    Gülen veya baska cemaatlerle ugrasmaktansa “biz neden 3 kurusu bir araya getiremiyoz yahu?” diye neden sormuyorlar kendilerine?

    Cumhuriyet mitinginde toplananlar (ki 1 milyon olmuslar) 2002’de AKP basa geldiginden beri ayda 10 YTL toplasalardi simdi ne kadar paralari olurdu?

    Demek ki meydanlarda askili bluzla gezmekle olmuyor bu isler, örgütlenmekle ve igne ile kuyu kazarcasina dirayet etmekle oluyor.

    Ayni soruyu AKPliler için soralim : 16 milyon AKP seçmeni son 4 yilda ayda 10 YTL toplayabildiyse ve bunu okullara, camilere, as evlerine vb yatirabildiyse bu bir suç mu? Yoksa takdir edilecek bir sey mi?

    Ne demisler? Bükemedigin eli öpeceksin. “Bütün Dünyanin saydigi ulu önder” in çocuklari neden Gülen’den daha kuvvetli bir teskilat kuramadilar?

    Kuramsal olarak zayiflar bir kere. 2007’de istedikleri (ne AB ne ABD) Atatürk’ün fikirleriyle bile çatisiyor.

    Ikincisi teskilat olarak zayiflar. Deniz Baykal gibi adamlarin pesinde kosmaktan içlerindeki gerçek yeteneklileri görmüyorlar. Partileri ve dernekleri demokratik degil. Taban ile lider arasindaki mesafe büyük.

    Üçüncüsü özelestiri yok. “hocam bizim hesapta bir yanlislik var galiba” diyemediler 22 temmuzdan beri.

    Ondan sonra bütün looser’larin yaptigi gibi yok siz suradan para aldiniz, yok yesil kusak, yok kara kusak…

    Geçenlerde bizim Derin Düsünce’ye bile “aldiginiz paralar haram olsun” mealinde bir mesaj geldi.

    Sanki blog kurmak için para gerekiyormus gibi 😀

    ALLAH akil fikir versin, amiiiin

  72. Yazan:BetuL Tarih: Eki 15, 2007 | Reply

    KNZ

    Bana hitab etmeni, ismimi yorumlarinda sitende surda burda kullanmani ISTEMIYORUM!!!

  73. Yazan:snowqueen Tarih: Eki 15, 2007 | Reply

    ‘Atatürk’ün çocuklari’ Gülen cemaati gibi saadet zincirleri kurup köseyi dönemez ve yayilamaz,
    soguk savas dönemi yesil kusak projeleri kapsaminda komünizm tehlikesini bertaraf etmek için ‘din’ tasi öne sürüldü ve hilkat garibeleri yaratildi. Komünist Rusya’da Fethullah Gülen okullari alttan ‘iman’ asiladilar genç beyinlere ve ABD’nin tek kutuplu dünya düzenine
    çok güzel hizmet ettiler.

    Ülkemizde de ha keza ayni oyunlar döndü, kemalizm adi altinda
    solcular hapislerde iskence üzerine iskence görürken ‘islam’ gazi verildi.

    Evet teskilat ve söylem olarak ayni zinciri olusturmalari zor.
    Çünkü en büyük afyon olan dini unsurlari kullanmadan örgütlenmekte neredeyse imkansiz kilinmis.
    İscilere haklariniz için sesinizi çikartin demek gerekirken ‘Allah, örtü’ edebiyati yapiyorsun mesela. Onlar da bununla karinlarinin
    doyacagini saniyor.

    Para ve dinin birlestigi her noktada mide bulandirici sahneler gördü tarih. Gülen cemaati bugün dinin kurumsallasirken, siyasallasirken
    iktidar odaklarina nasil yamandiginin, paranin gücü altinda ne sekilde
    dejenere olduklarinin gözümüzün önünde duran kaniti.

  74. Yazan:Ç-Z Tarih: Eki 15, 2007 | Reply

    Mehmet bey,
    Eger Ismail Cem’in dedigi gibi dogru olan ile “yapilmasi gereken” birbiriyle çatisma içindeyse karar vermeden önce eldeki bilgileri de gözden geçirmekte fayda var demektir. demişsiniz ben de şöyle bildiklerimi bir sınadım:
    (Yapılması gereken) T.C vatandaşıyım diyene eğitim olanağı sağlamak ve bunu da yaparken hedeflediği çağdaş,uygar seviyeye yakışır niteliklerde olanını sunmak.(doğru olan)
    Bu noktada”doğru olan”ile”yapılması gereken”arasında bir çatışma yok.

    Vatandaşın doğrusu ve beklentisi ile devletin doğrusu ve yaptıkları arasında bir çatışma var.

    Turan Güneş’ten alıntı:Bizim anayasamız vatandaşını “hain” olarak tanımlayan ve devleti bu “hain vatandaşa” karşı koruyan bir anayasa.(“Araba Devrilmeden Önce” adlı kitabında yer alan bir cümle-imiş)

    Bu zihniyetle “hain vatandaşa” talep ettiği hizmeti veren herkes potansiyel “düşman”ilan edilip,yaptıklarında da art niyet aranır elbette!
    Bu anayasa ile pek tabii ki herkese“eğitim hakkı” vermek doğru olan değil!!! Yapılması gereken ile çatışan anayasa doğrusu bu!

    Simdi sizin uluslararası devlet ilişkileri için yazdığınız cümleyi kullanacağım izninizle:
    Zira bir devlet ahlaken yanlis olani siklikla tercih etmek durumunda kaliyorsa sürekli zâlim durumunda kalir ve düsmanlarini arttirir. Bu halde ise gelirlerinin gittikçe artan bir kismini güvenlige harcamak zorunda kalir. Bir çok ortadogu ülkesi ve ABD bu durumda degil mi? M.Y
    Evet,”yurtta sulh,cihanda sulh” diyen…“Bütün Dünyanin saydigi ulu önder” in çocuklari neden Gülen’den daha kuvvetli bir teskilat kuramadilar?M.Y
    Neden acaba?
    Çünkü,devletçi zihniyetle birileri enerjisini “dogru olan” tanımını yapabilecek konumda kalmaya,gelirinin çoğunu da yine kendi tanımladığı doğru olanı korumak için “yapilmasi gereken”lere harcıyor.Eee halk düşman ve ayağını,göbeğini kaşıyan cahil ya!

  75. Yazan:Ç-Z Tarih: Eki 15, 2007 | Reply

    Ülkemizde de ha keza ayni oyunlar döndü;

    kemalizm adi altinda solcular hapislerde iskence üzerine iskence görürken = en büyük afyon olan dini unsurlari kullanmadan örgütlenmekte neredeyse imkansiz kilinmis.

    Birileri mutlaka birşeyleri kullanıyorlar,bu kemalizm de olabilir din de.!
    Kemalizm adı altında işkence yapanlar kendilerini kimin çocukları olarak tanımladılar peki?

    Yada bu ülkenin inanç sahibi vatandaşlarına Afyon müptelası keş gözü ile bakanlar kimler?

    Para ve dinin birlestigi her noktada mide bulandirici sahneler gördü tarih.(batı örneği ile düşündünüz sanırım)demişsiniz ve evet haklısınız.
    Pekii bu cümlede vurguladığınız gibi,yaşanmışlıklardan ders alınıp tedbir alınması zihniyetiyle,Kemalizm adı altında insanlara işkence yapılmış olması ile Kemalist ideolojinin unsurlarını da “imkansız kılınanlar” listesine dahil etmek gerekir mi?

    Potansiyel tehlike;İdeoloji ve iktidarın birleştiği her noktada=otoriter baskı(? bunun adınız siz koyun)da mide bulandırıcı değil mi?

    Afyon kullanmayan birinin zihnine Afyon uyuşukluğu veren ne ola ki?

  76. Yazan:knz Tarih: Eki 15, 2007 | Reply

    betül hanım ben internette şahıslara hitap etmem. Bir düşünceye hitap ederim. Bu yüzden sizin kişisel sorunlarınız nedeniyle bir benim düşünce takibini yarıda bölmem mümkün değil.

    size 3 tane önerim olacak.

    1-ya rumuz kullanırsınız.

    2-veya yeterli olgunluk düzeyine geldiğinizde bir fikir akışını takip edersiniz.

    3-veya yöneticiye başvurun.

  77. Yazan:knz Tarih: Eki 15, 2007 | Reply

    naturin ben yazımı sizin ve spinoza’nın yazınızdan sonra göndermiştim, fakat yazım bir sizin yazılarınızın üstüne çıktı.,

    o üsteki cevabi yazıma şunu ilave edebilirim; ilber ortaylı en sevdiğim yazardır.

    netice de benim o dönemle ilgili sorum valinin adı değildi, o vali’nin özelliği nedir ?

    hala o valinin özelliğinin ne olduğunu merak edeniz yok mu ?

    Rıdvan bey neyi örnek verdiğimi anlamıştır.

    Netice şu ortamda tuhaf bir agresiflik var. Normal bir mevzu konuşuluyor burda. BİR TABU
    deşilmiyor ki ? burda konuştuklarımızla ilgili tabu ne olablir ? şaşırmamak elde değil ?

  78. Yazan:Spinoza Tarih: Eki 15, 2007 | Reply

    KNZ’nin yorumları dikkat çekici gözüküyor ama kabul görmesi için hep “bu taraf”a şut çekmemesi gerekiyor. Aynı verilerle “öteki taraf”ın da eleştirilebileceği ortadayken!

  79. Yazan:Ece Tarih: Eki 15, 2007 | Reply

    Değerli arkadaşlar,
    Konu yine malesef alakasız mecralara kaymış:)

    Knz,
    Bizim Osmanlıdan bu yana devam eden, öğrenme ve merak tembelliğimize vurgu yapmış! Haklıdır!
    Fakat bu konuda sorumlu olarak kimi ve neyi gösterdiğini net ortaya koymamış?
    Sorularını da bekliyorum:)

    ***

    Snowqueen,
    temelde aynı şeyleri söylediğimiz halde, mevcut durumun enkaz faturasını, sadece AKP ye ve Hüseyin Çelik e kesmekte ısrarlı görünüyor..
    Halbuki, ben “devlet” derken, hazine kaynakları ve yasama yürütme kimin elindeyse, onu kasdettim..
    Kendisi biraz daha objektif olabilse keşke!
    ***
    Rıdvan bey,
    çok değerli cümlelerle katkıda bulunmuşsunuz, teşekkür ederim..
    ***
    Spinoza,
    on war diye birini tanır mısınız efenim:)
    selamlar

    ***
    Çuvaldız hanımı,
    her zamanki gibi soluğumu tutarak okuyorum, sağolsun..

    ***
    Betül cüğüm,
    verdiğin video linkindeki dombili amerikalılar gibi olmamıza az kaldı..
    Özellikle manken taifemiz onlara bu konuda fark atar diye düşünüyorum:))
    Çoğu cumhuriyetin ilan tarihini bile bilmiyorlar..
    ***
    Naturin bey,
    biraz daha sakin ve serinkanlı yazmanızı rica etsem , çok şey mi istemiş olurum:)

    ***
    saygılarımla

  80. Yazan:T.Suat Demren Tarih: Eki 15, 2007 | Reply

    Spinoza,
    on war diye birini tanır mısınız efenim:)
    selamlar

    Ece,

    Heh, daha ilk yorumunda tanıdım ben Spinoza’yı. Hangi kılığa girse bilirim yazdıklarından… 😀

  81. Yazan:naturin Tarih: Eki 15, 2007 | Reply

    netice de benim o dönemle ilgili sorum valinin adı değildi, o vali’nin özelliği nedir ?

    Eşcinselmiş diye okudum, bunu mu sordunuz, doğru mudur?

    hala o valinin özelliğinin ne olduğunu merak edeniz yok mu ?

    Bak ben de sana birşeyler öğretmiş olayım.

    Fransız mimar Jean Pierre Houdin ve ekibi iki yıl boyunca en büyük piramit olan Keops’ta incelemelerde bulundu ve yeni bir teoriyle ortaya çıktı: 4 bin 500 yıllık piramitler, içerden spiral biçiminde örülerek inşa edildi.
    Houdin’e göre her biri 2.5 ton olan 3 milyon taştan oluşan Keops, aşamalı olarak kurulan iki rampa sayesinde yapıldı.
    İnşaat için ilk etapta 43 metrelik dış rampa kuruldu ve ardından 136 metrelik spiral şeklinde bir iç rampa kullanıldı.
    Yeni teoriye göre, piramidin inşaasında 4 bin kişi çalıştırıldı. Bugüne kadar üzerinde tartışılan teorilerde binanın Mısır’ın dört bir yanından getirtilen işçilerin dışarıdan ördüğü rampalar sayesinde yapıldığı iddia ediliyordu.

    Rıdvan bey neyi örnek verdiğimi anlamıştır.

    Teessüf ederim Knz kardeş. Rıdvan bey daha kaç günlük yorumcu. Seni bizden iyi kim anlar?
    Ece hanıma hürmetlerimle, sakin yazınca böyle oluyor:):)

  82. Yazan:Spinoza Tarih: Eki 15, 2007 | Reply

    Spinoza,
    on war diye birini tanır mısınız efenim:)
    selamlar

    Tabi ki ama kişi olarak değil 😛 On War orijinal adı Vom Kriege olup savaş ve siyaset kuramcısı von Clausewitz tarafından yazılan ve savaşı, politikanın başka araçlarla devam ettirilmesi olarak tarif eden bir kitaptır. Selamlar efendim:-)

    E

    ce,
    Heh, daha ilk yorumunda tanıdım ben Spinoza’yı. Hangi kılığa girse bilirim yazdıklarından… 😀

    Vaşş, o kadar belli oluyor mu yazdıklarım? Kasarak biraz kibar adam ayaklarına bürüneyim dedim, onda bile anladınız ki helal olsun 🙂

    Herkeşe, ama herkeşe selamlar…

  83. Yazan:BetuL Tarih: Eki 16, 2007 | Reply

    knz

    Bu sana burdan son kez yazisim.

    Ne kadar dusunceye hitab ettigini, kisisellestirmedigini, 1 sene once yazilmis ve benim gormedigim bir basligi ortalara cikardiginda “dedikoduculukla” sucladiginda gorduk!

    Seninle polemige girmeye niyetim yok. Benim rizam olmadigi halde ismimi kullanmaya hakkin yok.

    Ismimi ne yorumlarinda ne sitende hic bir yerde kullanmani istemiyorum.

    Sen duyup duyup hic birsey yokmus gibi davranmaya aliskin olabilirsin. Benim icin durum farkli. Benimle muhatap olmak istiyorsan once diger baslikta batirdiklarini temizlemen gerekir.

    Yapmiyorsan, ismimi kullanma!

  84. Yazan:Rıdvan Tarih: Eki 17, 2007 | Reply

    Saygı değer yorumcular, ön yargılı insanlar, güzel çaışmaları karalama dışında bir iş yapmayan sevgi okullarını kıskanan insalar,
    *Karanlığa küfredeceğinize bir mumda siz yakın
    *Bu ülkede icra-iceza vardır. İhmali ceza yoktur.
    *Eleştirmek en kolay iştir, ziraboş tenekeden çk ses çıkar
    * Bu sözde herkese
    DOST DERTTE YİĞİT HARPTE OLDUN İNSAN HİDDETTE BELLİ OLUR.
    Dünyaya dilimizi öğreten,sermayesi Anadolu insanının alınteri, göz nuru,helal kazancı olan, emei yine anadolu insanının inanmış genç dinamik, fedekar gençleri olan, gücünü anne babaların dualarından alan bu güzel girişimi karalamaya utanmıyor musunuz.

  85. Yazan:Ece Tarih: Eki 17, 2007 | Reply

    Rıdvan bey,
    Ben Fethullah Gülen cemaatinin yerinde olsam, STV den ve gazetelerinden, bu okulların finansman kaynaklarını, şahitleriyle belgelerim, kamuoyuna açıklarım..
    İnsanlar bilmedikleri şeylerden korkarlar..
    Şimdi, dışarıdan bakan bir göz, haklı olarak, nereden geliyor bu değirmenin suyu diye, komplo teorilerini yazıp çiziyor..
    Bir de ortada, BOP,YEŞİL KUŞAK PROJESİ gibi, amerikan planları olunca, ucu mutlaka dokunuyor..
    Ben takdir etmekle birlikte, çok çok büyüyen cemaatin eski safiyetini yitirip, farkında olmadan, kullanılıyor olabileceği üzerinde düşünmeye başladım..
    İşte bu konuda, şeffaf politikaya geçmeleri artık şart..

    sayg.

  86. Yazan:knz Tarih: Eki 17, 2007 | Reply

    rıdvan bey yazımı yayınlamadınız.

  87. Yazan:Ece Tarih: Eki 17, 2007 | Reply

    Editör Arkadaşlar,
    ben Knz in yazısını okumak istiyorum, çünkü yazısında beni de eleştirdiğini bana emailden iletti..
    Bu başlıkta okumak ve cevap yazmak istiyorum..
    Yayınlarsanız sevinirim..
    teşekkürler, sayg.

  88. Yazan:snowqueen Tarih: Eki 19, 2007 | Reply

    ……..Dünyaya dilimizi öğreten,sermayesi Anadolu insanının alınteri, göz nuru,helal kazancı olan, emei yine anadolu insanının inanmış genç dinamik, fedekar gençleri olan, gücünü anne babaların dualarından alan bu güzel girişimi karalamaya utanmıyor musunuz……….

    :))))))

    Anadolu insanin alin teri, göz nuru ha?
    Asil siz lideri AMERIKA BIRLESIK DEVLETLERİ’nde yasayan bir cemaat
    için nasil utanmadan ’emek’ gibi kelimeler kullaniyorsunuz?
    çocuk mu var karsisinizda?

    gücünü anne babalarin dualarindan aliyormus:))
    Asya Finans gibi kurumlardan almasin?

    Dinin siyasetle ve sermayeyle harmanlanmasina karsiyim.
    Bütün çirkinlikler bundan dogar
    sizde bunu ‘güzellik’ gibi yutturmaya calismayin

  89. Yazan:Ç-Z Tarih: Eki 19, 2007 | Reply

    @ SnowQueen,
    Bir sorum olacak seçmek zorunda olduğunuz iki alternatifiniz olsaydı hangisini seçerdiniz?
    Daha anlaşılır olması için özelleştirerek soracağım;reklamı yapılmak üzere gelen bir ürünün menşeine bakıyor musunuz?Firma ABD menşeli ise nasıl davranıyorsunuz?

    Sizin doğrularınıza uymayan inanmadığınız,tamamıyla kandırmaca olan bir ürünü geniş kitlelere ulaşma imkanlarınızı kullanıp “emekçi menfaatini gözeterek” ifşa mı ediyorsunuz yoksa piyasada boy gösterip milletin üç-beş kuruş emeğini daha çok sömürmesi için allayıp pullayıp satış rakamlarının artmasına katkıda mı bulunuyorsunuz?

    Fettullah Gülen okullarında eğitim almakla,yurt dışında herhangi bir üniversitede eğitim almak arasındaki fark nedir?Sermayenin rengi derseniz yukarıdaki özel soru ile ilişkilendirirseniz sevinirim.

    Yok eğitimin niteliği diyorsanız,öğrencilerinin elde ettikleri başarılı sonuçlar malum…

    Dinin sermaye ile harmanlandığı noktayı nasıl tanımlıyorsunuz?Sizce bu desteği sağlamak için cennet anahtarı mı satıyorlar yoksa kendilerine yakın bulduklarına inandıkları biri ile paylaşım içindeler mi?.
    Sermaye dini kullanarak siyasetle de harmanlanıyor(Tuncay Özkan ve kanalı örneği) ona da karşı mısınız?

    Yok amaç aracı mubah kılar diyorsanız;eğitimli insanların sayısının artmasının karşı çıkılması gereken tarafı nedir o halde?

    Tüm bu sorularım sizin güzellik tanımınızı bilebilmek yeni çirkinliklerin doğmasını önlemek için.Malumunuz güzellik göreceli.

  90. Yazan:snowqueen Tarih: Eki 19, 2007 | Reply

    Ç-Z,

    Bahsettiginiz durum reklam piyasasinda sikca rastlanan bir durum.
    Bu konuda üniversitedeki bir hocam söyle demisti
    ‘tasarimlarimi yaparken müsteri seçme asamandayim artik, kendi etik kurallarim geregi mesela sigara kampanyasi yapmam ve daha önemlisi, nacizane yaptigim tasarimlarda Türk markalarina destek olmak, yani onlara çokuluslu sirketlerle yarisabilmesi için ekstra destek vermek’

    Politik görüs olarak solcu reklamci bir arkadasim Barisarock festivalini düzenliyordu mesela, bunu para beklentisi olmadan yapiyordu, o festivalde ayni zamanda söylesiler, toplumsal projelerde vardir.

    Simdi gene de bunlara ragmen size reklamciligi pür pak, temiz ve kahramanca gösteremem.
    Fethullah Gülen’in üzerinde bir haresi eksik. Asabilestiren bu durum.
    Ana-baba dualari, milletin alin teri söylemleri yapilmasin bari, ayiptir.

    Ben din kavraminin kisisel bir yol oldugu kanaatindeyim,
    manevi kavramlarin siyaset ve para kapsaminda degerlendirilmesine karsiyim. Bence gerçekten dindar olanlar bunu reddebilmeli,
    en azindan bunun için kafa yorabilmeli, sorgulayabilmeli.
    Benim anladigim çirkinlik bu.
    Cemaat iliskilerinin is baglantilarina dönüsmesi,
    eger bir müslüman olsaydim da bunlari redederdim.

    Ha keza Tuncay Özkan örnegi de pek ‘güzel’ tanimlanabilecek
    noktada degil.

  91. Yazan:Rıdvan Tarih: Eki 19, 2007 | Reply

    Öncelikle Knz nin ridvan bey yazısı diye bahsettiğiyazıyı merak ettiğimi bildireyim.Sayın knz mailime bu yazıyı gönderirsen sevinirim. ridvan1970@gmail.com
    Ayrıca syın ece fethullah gülen okulları adı ile anılıyor ama bu okullar resmişirketler, açıldıklarında insanların gönüllü katkıları ile kurulmuş okullar,kurumlar şu an özellikle Türkiye kurumları sektörlerinin liderkurumları ve iyi bir kazanca da sahip, Yurt dışı kurumları hem bu kurumlar hem de Anadolu insanı tarafından destekleniyor. İş adamları destekliyor. Bunların katkılarını zannedersem tv ve radyo da mali kaygılardan dolayı açıklayamazlar.
    Ayrıca bu kurumların kesinlikle dış destek almadığını biliyorum. Çünkü gerek yurt içinde esnaf desteğinin az olduğu bölgelerde gerekse yurt dışında çalışıp aylarca maaş alamayan arkadaşların olduğunu biliyorum. Amerika desteği olsa sıkıntı yaşanır mı? Hem abd desteği olsa bu oluşum Anadolu da taban bulmaz. Ama meyve veren ağaç taşlanır. Ağzı olan konuşur misali, bu hareketi tanımyan insanlar konuşuyor.
    Güneş balçıkla sıvanmaz. Ve Anadolu insanı gerçekten akıllıdır, sanıldığı gibi aptal değildir. 28 şubat hareketi de bu oluşıuma olan desteği arttımıştır.
    Bu oluşum artık legal olarak şirket, dernek vakıf bazında resmi olarak yetkili makamlara hesap vererek ve büyüyerek varlığını ve hizmetini sürdürmektedir.
    İnsanın olduğu her yerde hata olacaktır. Suistimal olacaktır. Bunu sistem kendisi temizler. safiyet meselesine gelince orasını Allah bilir.

  92. Yazan:Ç-Z Tarih: Eki 19, 2007 | Reply

    @ Snowqueen,
    Politik görüs olarak solcu reklamci bir arkadasim Barisarock festivalini düzenliyordu mesela, bunu para beklentisi olmadan yapiyordu

    Eminim bunu onun yapabiliyor olmasından sizde en az arkadaşınız kadar gurur duymuşsunuzdur.Haklısınız da,insan olduğumuzu hatırlatan şeyler yapmak bize duygusal doygunluk veriyor.İnsanın bedeni de ruhu da doyabilmeli.

    ‘tasarimlarimi yaparken müsteri seçme asamandayim artık

    “Artık” diyip,seçici olabilmek için önce doymak gerekiyor.

    Her iki örneğinizdeki insanlar için sadece şanslılar demek doğru olmasa gerek.Bu noktalara ulaşmalarında emek,eğitim ve fedakarlık mutlaka vardır.Ne mutlu onlara ki tüm bunların karşılığını alabilmişler.Herhalde anne ve babaları da evlatlarının geldikleri noktalardan dolayı mutlu ve mesutturlar.Gönül rahatlığı ile ebeveyn olmanın sorumluluğunu yerine getirmiş farz edebilirler kendilerini.

    İdealleri gerçekleştirmenin verdiği manevi doygunluk!

    Bir ebeveyn(hadi bir de maddi imkanlarının olmadığını farz edin)sahip olduğu manevi doygunluğu aktarabildiği evladının bu duygudan vazgeçmeden eğitim almasını neden sağlayamasın?

    Maddi imkansızlıkları yada başörtüsü nedeniyle çocuğuna eğitim aldıramayan,yetiştirip askere gönderdiği evladını şehit veren bir anne,baba dönüp neden hala “bir evladım daha olsa bu vatana kurban ederim”desin.

    Bunu diyen millet tüm bu olumsuzluklara rağmen “devlet baba” diyerek sizce yine de kendini dışarıda tutan sistemin bazı sahiplerine dolayısı ile “hare”takmış olmuyor mu?Bu sizi asabileştirmiyor mu?

    Ben din kavraminin kisisel bir yol oldugu kanaatindeyim,
    manevi kavramlarin siyaset ve para kapsaminda degerlendirilmesine karsiyim.

    Peki din kişisel ise neden çoğunluk sahip olduğunda Afyon olarak yada irtica olarak adlandırılıp“men”sebebi olabiliyor?

    Bence gerçekten dindar olanlar bunu reddebilmeli,
    en azindan bunun için kafa yorabilmeli, sorgulayabilmeli.

    Gerçekten dindar ile ne demek istediğinizi anlamıyorum!Gerçekliği varsa bu gerçekliğin derecesi inanç sahibi olan birey dışında kimi ilgilendirir ki?Dönüp de ona kim “seninki değil benimki gerçek” deme hakkına sahip olduğunu iddia edebilir?
    Bu “gerçekliğinden şüphe” edilme hali aynı sizde olduğu gibi birilerini de asabileştirmiyor mudur acaba?Bu asabiyet nedeniyle “laiklik” karşıtı/gerici/irticacı diye yaftalanmıyor mu insanlar?

    Ha keza Tuncay Özkan örnegi de pek ‘güzel’ tanimlanabilecek
    noktada degil.

    Bu noktada siz sadece iki alternetif sunmuştunuz;aynı şimdi gerçek ve gerçek olmayan dindar ayırımı yaptığınız gibi;güzelmiş gibi yutturulan çirkinlikler demiştiniz yani “pek güzel”olmayan diye ortada sayılabilecek bir şık sunmamıştınız!

    Anımsatma:Dinin siyasetle ve sermayeyle harmanlanmasina karsiyim.
    Bütün çirkinlikler bundan dogar
    sizde bunu ‘güzellik’ gibi yutturmaya calismayin

    Şimdi yukarıdaki özkan örneğinde çekimser kaldığınız noktada tekrar sorayım;Medyayı bir çeşit sermaye cemaati sayarsanız,siyaset cemaatinin“din işi aracılığı ile” bu kadar çok harmanlanmasına neden açıkça “çirkin”diyemediniz?Araç amaç için mubah mı?

    Ufak bir yardım:Sermaye-(din)-siyaset de amaç iktidar!Diğerinde ise hiç olmazsa elde eğitimli insanlar var.

    Neden insanların sadece bu şekilde kullanıldıkları düşünülüyor da “biz nerde hata yaptık” diye aynı sizin ifade ettiğiniz gibi kafa yorup kendilerini sorgulamaları beklenmiyor,istenmiyor.

    Çözüm o göbeğini kaşıyanları hizmet sınıfı olarak aşağılamak,engellemek yerine Gülen’in yaptığını yapmak olamaz mıydı?Millet aynı millet!

  93. Yazan:knz Tarih: Eki 20, 2007 | Reply

    Spinoza merhaba, Demişsin ki biraz öbür tarafa da yüklen, ben de diyorum ki izafi bir durum.,bakalım izleyelim.

    sayfanın özetini yapacağım.

    Ece “Atamın öğretmneleri ” şeklinde kinayeli başlık açmış. Maksat’IN öğretmenlerin bugün geldiği durUmu eleştirmek olduğunu düşündüm.

    Cumhuriyetin verdiği ivmenin neden devam etmediği bu sayfada derinlemesine düşünülecek diye umut ettim. ilk gelen mesajda “özel eğitim tek kurtuluştur ” diye bir yaklaşım sergilendiği için konu özel okullara gelmiş olmalı. Şunu söylemeliyim “tek kurtuluş “sözünü her zaman rahatsız edici bulmuşumdır.

    Eğer konunun gelişiminde sadece bu tartışılsaydı, gene eleştirmeyeceğim ama sayfanın geldiği en son aşama “sevgi okulları” adlı bir “özel ” bir okulun biraz da saldırgan bir tarzda ticari reklamına dönüştü. Ben tarafsız bir gözlemci olarak şunu düşünüyorum, sevgi okulları, dost okulları, … isim saymak reklama gireceği için kendimi tutmaya çalışıyorum.,

    Yani bu sayfa “spam” reklama dönüştü. Ben size cevabımda şunu sormuştum ? kelimeler aynı değil ama anlamı aynı.

    Bu sayfada çocuğuma nobel kazandıracak okulların adresi ne , telefon numarası ne?? diye size mi sormalıyım ?

    Yani 3. sınıf reklamla derin düşünce nasıl bir araya geliyor? Rıdvan Bey, en son yazınızı okudum. Karşı çıkmıyorum, sadece bir durumun aşırı abartılmasından hoşlanmadım. Yazımın gelişi size yönelik değil. Bu sayfa da oluşan genel yansımaya karşı.

    Sizlere demiştim ki, bütün özel okullar istatiski zeka avına çıkar ve öğrenciye burs vererek kendi ticari çıkarlarına hizmet beklerler.

    Bu ticari çıkar herzaman para değil, imaj ve itibardır. onlar idealistlik değil, alış veriş yapmışlardır. neyi ulumamızı bekliyorsunuz ?

    SiZler burada bunu nasıl idealistliği “meta” haline getirebiliyorsunuz ?

    Ece idealistlik sözünü sen ettin.
    Şu cümler çok rahatsız ediciydi ?

    Fetuallahın öğretmenleri, Fetuallahın öğretmen adayları , sonra da Fetuallahın “idealist öğretmenleri” oldular. Güney doğuya onların gitmiş olduğunu haksız yere vurguladınız. Yani yukarda bulacağınız cümleler böyle ?

    Ne hakla ? burs alış veriştir. insanları markalamaz. idealizim marklanamaz. Güneydoğu’da şehit olan öğretmenlerimiz de var ? Onun adına nasıl konuşabilme hakkınız olabilir ?

    Yukardan cümleleri siz seçin ve alt alta okuyun.

    “devletin okulların nesi kalmış “kardeşim diyor ? “sen de topla, sen de yap” diyor ? kolej de öğrenciler nobel bilimi buldular diyor…

    Ne bu ya ? Alternatif devlet mi ?

    Bu devletin çatısı altında olmak bireyleri özgür kılmaz içindir. Yok kardelen öğretmeni, yok fetullah öğretmeni diye bişey yarıştırmak için değil.

    Mantık şöyle “basit”leşiyor.eCE’nin kastı bu olmasa da burya varıyor.

    Eğer atamın öğretmeni oluyorsa, o halde fetullahın öğretmeni de olur.

    omo daha beyAz yıkar. (allah allah )

    Ben sizlere naçizane dedim ki, fetullah gülen beye bu haksızlığı yapmayın. zaman zaman iyi konuşan bir insandır.

    Eleştirinin önüne koyduğunuz engele bakın.
    kıskançlık ? kim nerden çıkarıyor ?
    birşeyi ulumadığın zaman kıskanıyor musun oluyor ?

    Yani sonuçta aldık sazı elimize, atamın öğretmenlerini batırdık, fetullahın öğretmenlerini övüyoruz.

    Ece sayfan bu hale geldi ?

    Zaman zaman insanlığın altın kuralını YİNE yazıyorum. Ben kardelen öğretmeni nedir, diye gittim google dan baktım. arkasından kardelen koleji çıkmadı. haaa dedim. kardelen koleji diye bişey çıksa, başka düşünürdüm. Yine de Burs verdikleri öğrencileri idealizmle eş-leş-tiremez. Eğer bu sayfada biri sizilerin yazdığı gibi yapsa, devlet okullarında ne çıkıyor ?ama bakın bizim öğretmenimiz şöyle şöyle derse ben ona karşı çıkarım. kardelen bursunu kıskandığım için mi olur bu ?

    makul olun. ve size yöneltilen eleştirye böyle psikolojik baskı yapmayın.

    Ece sayfana sahip çıkmalısın. benim gözümde 3. sınıf ticari rekalama dönüşmeye başladı.Maksadım yıkıcı eleştiri yapmak değil.

    Ben sayfayı ciddiye aldığım için tarihi olarak ele aldım. Ece bana yazdığın gibi, benim verdiğim örnek bizim öteden beri gelen meraksızlığımız değildir. Cümlende önemli bir hata var. Verdiğim tarih özeldir. 1700′ lerdir. Yoksa biz 1500′ Lerde Danimarka’dan daha iyi rasathaneye sahiptirk. Biz cumhuriyetin eğitim reformunu daha 1700 lerde yapmak zorundaydık., 80 Yılın da iyi bir süre olduğunu kabul ediyorum., Sadece çöpe atma hakkımız hiç yok.

    Ben yukarda bana verilen cevap gibi, size piramitlerin yapını belgeselden bulun demedim.
    Hangi “vali” bunu organize etmişti dedim ? sayfayı okuyanlar üsütün körü okumasa keşke ?
    ece bu olay iki fransızın çölde gezerken merak ettiği ve bulduğu birşey değildir. organize bir araştırmadır.

    Bir vali o yıllarda böyle birşey organize etmeye çalışsa, enderunda 4 bin din hocasına karşı – 20 tane biyoloji hocası bulamazdı.
    ( kinaye yaptım tabi)

    Kardeşler özel kolejin gücü yetmez. Boşuna konuşuyorsunuz.

    Yazdıklarınızda devletin milletle kaynaşması diye bir abartılı durum da ortaya çıktı. Milli eğitim okullarındaki öğretmen oodaları köy kahvehanesinden pek de farklı bir yer değildir ( kötü bişey mi söyledim ben şimdi 🙂

    Türk aydının kötü bir hastalığı var. Bizim amerikaya giden yeni kuşak aydınlarımız da, 19.yy da avrupaya giden osmanlı paşalarından farklı gelmediler.

    Amerika’da mormonlar, armish ler varmış. çok kadınla evleniyorlarmış, aman amerikan dindarlığı söylemiş. Kimse onlara dokunmuyormuş ( FBI tutukladı yeni)

    Asıl onlar bizim mahalledeki dindarlığımıız küçümsediler. Bunun bir örenği korkut özaldır mesala. Amerikaya gidince onların nasıl dindar
    olduklarını görmüş hevesleniş diye anlatırdı.

    Gerçek ise bunların ötesindedir.
    Cumhuriyet kurulduğunda anadolu fay hattını boydan boya haritasını çizen hoca bir türk profesörüdür. Tek başınadır. Hiçbiriniz adını bilmezsiniz. Vefasızlık mı ne ? sorun kendinize . .

    Yani sorun öteden gelen meraksızlığımız değildir. Fetullah hocaefendinin gelip biiz kurtarması hiç değildir.

    Sorun bugün marmara denizi haritasını fransız ekibinin gemisinin çizmiş olmasıdır.
    Bütün yer altı sırlarımızı öğrenip gittiler.
    Keşke çankaya masraflarını kısıp hazineye iade ettiğimiz para ile o gemiyi biz yapabilsek,
    (kinaye yine).

    Ben de kinaye çok daha, yazmayım hepsini.

    Ben devletimi de, milletimi de, hengisi gelirse gelsin cumhurbaşkanını da severim.

    çünkü çok nadir bir mavi gezegende birşeylere çabalarız.

  94. Yazan:snowqueen Tarih: Eki 20, 2007 | Reply

    @Ç-Z

    ……Peki din kişisel ise neden çoğunluk sahip olduğunda Afyon olarak yada irtica olarak adlandırılıp“men”sebebi olabiliyor?…..

    insanlar binyillardir bu kisisel yollarin izindeler. M.Ö bilmem kacinci yüzyillarda bile eski misir’da bile ‘düsünce’ anlaminda epey derinlerde
    yüzen insanlar vardi. Cogunluk ise genelde tersine sig sularda yüzdü hep. Bugün bile ayni sekilde, sembollere takinilmis gidiyor.
    Bir insanin kalbini kirmak mi daha dikkat edilir husus domuz eti yemek mi?
    Kutsal topraklari kurturmak adina kaç bin kisiyi toplayip buna da
    ‘haçli seferleri’ diyebilirmisiniz kolay kolay?
    Kitleleri kilitleyip hareket ettiren çogu sey ‘afyon’ etkisindedir.
    ‘kalpsiz dünyanin kalbi’ denmistir din için.

    devlete hare takma konusunda çok haklisiniz.
    sizinle ayni fikirdeyim.
    özellikle sehitler konusunda.

    gerçeklik dediginiz gibi ucu açik bir kavram. Bende bunun otoritesi degilim. Kendi gercekligimden bahsettim, bunu dayatmak gibi istegim yok sanirim kendi gerçeklik anlayisim-din, sanat, insan iliskileri gibi mevzularda- yüzeysel, kitsch, yoz, derinlikten ve yaraticilitan yoksun olanla tersi arasinda sekilleniyor.
    Algi içinse araç olarak binyillarin deneyimi kullanmak yeterli gibi.

    Tuncay Özkan örneginde cekimser kalmadim, yanlis anlasilmis.
    pek güzel derken -ha keza- manasini yakalamak istemistim,
    yarim agiz gibi olmus.

    simdi daha önce de defalarca belirttigim gibi ben bu ‘hizmet sinifi’
    konusunda bugün popüler olan söylemlerle ayni düsünmüyorum.
    Tipik kliselerden gidersek *göbegini kasiyan adam’i küçümseyenin
    adama karsi olan cephede, her basörtülü de ‘halk’
    çocugu olarak algilaniyor ya, iyi bir sitede oturan basörtülü hanim
    ve aksam çöpünü almaya gelen kapicinin hanimi yan yana geldiginde
    ‘halk çocuklugu’ durumu ne oluyor simdi onu merak ediyorum?

    Gülen cemaatine gelirsek, bu cemaate giren tanidigimin ilk doldurdugu cüzdani ve yeni aldigi arabanin benzin deposuydu,
    Daha ‘halk’ çocugu gözükmek için olacak ailece de ‘görünür’ biçimde
    islami hayat tarzina geçtiler.

    hatta bu ‘halk’ çocuklugu kavrami sisirilmis ve saptirilmis bir sekilde kullanildigi için endise içindeyim,
    Gülen’in yaptigini yapmak olmaz miydi demissiniz
    Ne yapmis Gülen?
    OrtaAsya’da açtigi istiklal marsi okunan(!) okulun güneydogu daki
    çocuga ne faydasi var,
    isikevleri denen ne idügü belirsiz olusumla beyin yikamak mi alkislanacak bir durum? Apaçik dayatma degil mi bu?
    Halkin kara kasi kara gözü için mi yapiyor bunu.
    Amerika’ya peskes cekilmis bir ülke olarak biraz kafayi kaldirdigimizda ‘otur bakalim’ denilerek neye kime ne fayda saglanacak? Hangi millete ABD’den fayda gelmis bize gelecek?

  95. Yazan:rıdvan Tarih: Eki 20, 2007 | Reply

    Sevgili ECE knz senin sayfana sahip çıkmanı istiyor. İnsanlar eserleriyle övünürler. Şüphesiz eserlerine sahip çıkarlar, bununla birlikte buradaki yorumculara* a sahip çıkmak senin görevin fikirlerine katılmasan dahi.
    Çünkü herkes senin gibi düşünemez, herkes knz nim hoşuna gidecek şeyler yazmak zorunda da değildir.
    Zaman zaman insanlar senden farklı düşünebilirler, seni kırabilirler, seni üzebilirler, söylem, eylem ve yazıları ile, işte önemli olan,erdemlice olan o insanların seninle yanı düşüncede olmadıkları an bile o insanlara, yazıklarına rağmen sahip çıkıp, o insanlara yüreğinde ve yazının altındaki tartışma platformunda o insanlara yer verebilmendir. saygılarımla

  96. Yazan:Ç-Z Tarih: Eki 20, 2007 | Reply

    ‘Atatürk’ün çocuklari’ Gülen cemaati gibi saadet zincirleri kurup köseyi dönemez ve yayilamaz, T.C devleti!
    Evet teskilat ve söylem olarak ayni zinciri olusturmalari zor.Halk üstü devlet!
    Çünkü en büyük afyon olan dini unsurlari kullanmadan örgütlenmekte neredeyse imkansiz kilinmis.Diyanet!
    Para ve dinin birlestigi her noktada mide bulandirici sahneler gördü tarih.İktidar ve ideoloji,3,5 darbe!
    Tuncay Özkan örneginde cekimser kalmadim, yanlis anlasilmis.pek güzel derken -ha keza- manasini yakalamak istemistim,yarim agiz gibi olmus.Sermaye ve ideoloji!
    Kutsal topraklari kurturmak adina kaç bin kisiyi toplayip buna da‘haçli seferleri’diyebilir misiniz kolay kolay?sermaye(medya)-din-siyaset!

    Ben din kavraminin kisisel bir yol oldugu kanaatindeyim,manevi kavramlarin siyaset ve para kapsaminda degerlendirilmesine karsiyim. Ben kullanayım sen kullanma!
    Bence gerçekten dindar olanlar bunu reddebilmeli,en azindan bunun için kafa yorabilmeli, sorgulayabilmeli.
    Benim anladigim çirkinlik bu.
    Cemaat iliskilerinin is baglantilarina dönüsmesi,eger bir müslüman olsaydim da bunlari redederdim.
    gerçeklik dediginiz gibi ucu açik bir kavram. Bende bunun otoritesi degilim. Kendi gercekligimden bahsettim, bunu dayatmak gibi istegim yok.
    Ya bunu “kendi gerçekliğini”iktidarı elinde tutan siyasetçi halka rağmen söylüyor ve dayatıyorsa adı ne olur?
    “Gerçek dindar” tüm bunları red edebilmeli”demişsiniz,peki kendilerini gerçek laik , Atatürk’ün çocukları,Cumhuriyetin bekçileri olarak tanımlayan Özkan gibiler de “gerçek dindarları” potansiyel cumhuriyet tehlikesi olarak görmüyorlar mı?Nasıl olacak bu iş!

    Peki “gerçek demokrat” nasıl davranmalı?Gerçek laik neyi reddetmeli?

    Bir insanin kalbini kirmak mi daha dikkat edilir husus domuz eti yemek mi?Sermayenin niteliği konusunda kafa yoran biri için cevabı oldukça basit bir soru! Hangi zirveden baktığınızda böyle bir soru sorabilme hakkını sahip olduğunuzu düşündünüz?Hani din kavramı kişiseldi.Başkalrının kullanmasına karşı çıktığınızı siz de kullanmayın!!!

    Buyrun bendeki Çuvaldızı kullanın .-)

  97. Yazan:knz Tarih: Eki 21, 2007 | Reply

    Rıdvan ney yazınızın mealini anlayamadım.

    ben başka takma nik ve başka bilgisayrdan aynı yazıyı yazsam, sorunun ne olduğu ve bu soruya gelecek cevap değişir mi ? Burada tartışan ne ece dir, nedir knz.

    Bir gerçekliği daha iyi görebilmek için çabalıyoruz.

    Ece’nin benim de geçmişimizde sıkı tartışma kültürü vardır. Özel Korunmaya ihtiyacımız yoktur.

  98. Yazan:Ece Tarih: Eki 21, 2007 | Reply

    Knz ciğim,
    Fethullah Gülen cemati ile anılan okullar konusunda savunma yada tartışmaya girecek değilim..
    Ben sadece, dışarıdan bir gözlemci olarak, orada görev yapan öğretmenlerin, azmine ve idealizmine olan hayranlığımı, yiğidi öldürüp hakkını vermek babından, belirtiyorum..
    Aynı şey, Türkan Saylan hareketi için de sözkonusu..
    Onlar da çok azimliler..
    Fakat bizim devletimizin maaşlı öğretmenleri, niye bu kadar sönükler?
    Niye bu kadar kültürsüzler?
    Niye bu kadar materyalistler, para peşinde, özel ders peşindeler..

    Ben bunu sorguluyorum…

    Dikkatli okursan, ben okullar özelleştirilmeli demiyorum!
    Devlet, özel okulların standartlarını yakalamak için, yatırım yapmalı diyorum..
    Buna da öğretmenlerinden başlamalı..

    Senin neyi savunduğunu açıkçası tam anlayamadım..

    Milli eğitimin şu anki mevcut durumunu mu savunuyorsun?

  99. Yazan:Ece Tarih: Eki 21, 2007 | Reply

    YORUMCU ARKADAŞLARA NOT:

    Karşınızdaki yorumcunun, sözlerinin, alıntı olarak görüntülenmesi için, bquote tagine tıklamanız gerekiyor..
    Yani alıntı cümlelerinizin başında ve sonunda bu kod olmalı..

    saygılar

  100. Yazan:Birdost Tarih: Eki 21, 2007 | Reply

    Gördüğüm kadarı ile Knz’nin tek derdi İslam’a ve Müslümanlara saldırmak. Bunu yapmak için gerekirse lime lime dökülen devlet okullarını da savunur, başka bir sürü anormal yapılanmaları da, başörtülülere uygulanan hukuksuz ve insan haklarına aykırı yasakları da. Bir yerde ak dediğine bir başka yerde kara der, ama ne gam bu tutarsızlık onun için önemli değildir. Hemen o anda orada İslam’a ve müslümanlara kinini kusmalıdır, Knz için önemli olan budur.

    Allah’tan yazdıkları anlaşılmıyor, ciddiye alınmıyor ve abuk mantığı komedi olarak algılanıyor da boşuna tartışma ile vakit kaybedilmiyor.

  101. Yazan:knz Tarih: Eki 23, 2007 | Reply

    Bir milli eğitim bakanımız ve siyasilerimiz var değil mi ?

    yukarda siyasiler işlerini yapsınlar dedim zaten. senin yazında eksik olan nokta da bu.

    okullar olmasydı milli eğitimi ne güzel yönetirdik noktasına geldiysek, cumhurbaşkanı yetiştiren devlet okullarımız karşı devrime uğramıştır. Yani sizin dediğinizden çıkan sonuç bu.

    DolayısIYLA teşhisin eğer bir öğretmense, tamamen haksız ve insafsız ece.

    güneydoğuda öldürelen öğretmenler senin çemberinde hangi çizgiye giriyor ? Bu soruyu görmedin mi ? soruyu sen de “bir dost” gibi anlamadın mı ?

    Senin açtığın sayfada ben onları görüyorum.

    Kamuya yönelik bir sayfa açmak, ben gördüğümü yazıyorum demekten daha fazla sorumluluk istiyor.

    ben insanın ve idealizmin marka’lanmasına karşı çıktım. tek bir insanı burdakilerin insafsız yargısından korumaya çalıştım.

    sayfanın başlangıcı “neden böyle” diye başlarken gelişimi böyle olmadı.Burada sevgi okulların tel nosunu istesem bu haksız reklama girmez mi ? Sevgi okulları ile fetuallah gülen ilişkiisni de ilk kez duydum 🙂

    Yaptığın bir saldırı iki gözüm, belki farkında değilsin. Senden daha iyi savunma bekliyorum.

    Bizim kinaye anlayacak kadar yeteniğimiz var bir dostun beni tanımlamasına da ihtiyacımız yok.

    benim verdiğim piramitlerin yazı şifresinin çözülmesi tek başına bir vali de değildir ,

    bir arkeolog da değildir. Yıl 1700 lerdir.

    1500 ler değil.

    Yani dediğin gibi bizim öteden beri gelen meraksızlığımız değildir. Biz meraksız bir toplum değildik. İnsan DNA mirasına sahip olarak meraklı doğar, eğitimle meraksızlaştırılır. O eğitimin ne eğitimi olduğunu tarihle hesaplaşamadan cumhuriyet anlayamazsınız. cumhuriyetin en kötü okulları imma hatiplerdir.

    Yani biz merakydık sadece zaman zaman iyi yönetilmedik.

    siz vatandaş olarak vergilerinzle milli eğitimin neden iyi yönetilmediği, okulların çatısının neden aktığını sorgulayın.

    herşey devletten beklememek başka, devletin yerine alternatif olmak başka.

    Enderunda eğer 4 bin din hocasına karşı bir tane arkeolog yoksa bu milletin suçu değildir.

    Bizim öteden beri gelen meraksızlığımız diyemezsin.

    devlet özel okulların standartlarını yakalamalı demişsin ya, Ben sana ANADOLU FAY HATTINA isim veren hocadan bahsettim. yukarda

    snowqueen’de haklı olarak, kısa bir zaman süresince de olsa standart devlet okullarımızda başarılmıştır diyor.

    özel okul standartı dediğinde ne yazdığın anlaşılmıyor. bilgisyar ve akmayan çatı mı ? yoksa idealizm mi ?

    ikisi aynı şey değil. idealzmi marka haline getirmek insanlığın altın kuralına uymuyor.

    eğer yazdığın SADECE motivasyona dönük birşey ise, devlet okullarında öğretmenlerin böyle bir duruşu var diyorsan senin yaptığın baltayı zaten bozuk olan motivasyona vurmak değil mi ?

    Bir enderun hocası nekadar motive biri olursa olsun pirmamitleri okuyamazdı.

    yukarda yazımda verdiğim örnekleri tek tek açabilirim ve savunabilirim.

    Maksadım hiçbir zaman bağcı dövmek değil, iyi çabaları küçümsemek de değil. Bir türlü Ticari itibar kaygısını tabulaştırmaya da gerek yok.

    editöre not : bir dost hakkımda yalan yanlış yargılarda bulunuyor. cevabını vereyim mi ?

    verirsem konu kayacak. vermezsem haksız infaza maruz kalacağım

  102. Yazan:snowqueen Tarih: Eki 23, 2007 | Reply

    @Ç-Z bana ne cevap verecegimi bildiginiz sorular sormussunuz.
    Özkan örneginde baska bir açiklama yapmama gerek yok.

    sermaye-para-siyaset-ideoloji-din-iktidar iliskisi içinde hemfikiriz.
    en azindan kagit üzerinde!

    ‘kendi gerçekligini iktidari elinde tutan siyasetçi halka söylüyorsa’ bunun adi ne olur demissiniz. hmm bir bakalim AKP iktidari da kendi gercekligini bana söylüyor hatta söylemiyor, dayatiyor…

    ……..Peki “gerçek demokrat” nasıl davranmalı?Gerçek laik neyi reddetmeli?

    Bir insanin kalbini kirmak mi daha dikkat edilir husus domuz eti yemek mi?Sermayenin niteliği konusunda kafa yoran biri için cevabı oldukça basit bir soru! Hangi zirveden baktığınızda böyle bir soru sorabilme hakkını sahip olduğunuzu düşündünüz?Hani din kavramı kişiseldi.Başkalrının kullanmasına karşı çıktığınızı siz de kullanmayın!!!…….

    Böyle bir soru sormak için zirvede olup insanlari küçümsememe gerek yok, din kavraminin kisisel olmasi onu elestirmemin ve sorgulamamin önünde engel degildir. Her noktada ‘kutsalima ve kisisel fikrime dokunma’ denemez, ‘senin fikrin bana söyle geliyor’ diyebilirim. Kalp kiriyorsunuz ama domuz eti yemiyorsunuz demekten beni alikoyacak olan ‘demokratlik’ kisvesi mi?
    İnaçlara hakaretvari söylemler getirmek veya asagilamak karsi konulacak durumdur, sorgulamak degil.

  103. Yazan:mert Tarih: Oca 14, 2008 | Reply

    sınav sonuçları niye verdiğiniz adreste
    çıkmadı.

  104. Yazan:Balbazar Tarih: Oca 15, 2008 | Reply

    Ece Arı, eğitimde son 15-20 yıldaki yozlaşmadan şikayet ediyormuş, snowqueen ise herşeyden AKP’yi sorumlu tutuyormuş, bundan dolayı anlaşamıyorlarmış.

    Arayı bulalım o zaman: Evet, 15-20 yıldır gözle görülür bir yozlaşma var. Ve evet, bunların sorumlusu AKP değil.

    Hasan Ali Yücel (laf aramızda, hafızdır kendisi) bakanlıktan uzaklaştırıldığından beri, eğitim hemen her zaman sağ ve siyasal İslamcılığa karşı esnek siyasilerin elinde oldu.

    12 Eylül’de milli ve manevi değerleri koruma, yüceltme, ve dayatma politikasının benimsenmesiyle, eğitim de kelimenin her iki anlamıyla, millileştirildi. Türk-İslamcılık genel eğitim politikası oldu, okul yönetimlerine artarak ülkücü-siyasal İslamcı kadrolar getirildi, cemaatler okullara buyur edildi. Biyoloji müfredatı sansürlendi, okuma yazma kitaplarında kadının yeri evi olarak yeniden belirlendi.

    Atatürk’ün okullarda idollaştırılması da bu dönemle ayyuka çıktı (100. Yıl’ı hatırlayın), din dersleri de bu dönemde zorunlu oldu. İroniye bakın ki, şimdi bu ikisi birbirine karşıt şeylermiş gibi gösteriliyor, bir uygulamadan şikayet eden, ötekini göklere çıkartıyor.

    Hamaset edebiyatı, milliyetçi, dinsel fanatizmi körükleyici, düşmanlık ekici propaganda, eğitimin vazgeçilmez parçaları oldu.

    Şimdi ne deniyor? Ogün’leri bu eğitim sistemi ortaya çıkartmış, bu eğitim sistemi ulusalcıymış, laikmiş.

    Hayır efendim, Ogün’leri ortaya çıkaran Türk-İslamcı eğitim sistemidir, seçtikleri hedeflerin kimlikleri bile bununla tutarlı.

    Ve hiç kendimizi kandırmayalım, eğitim sistemi milliyetçi olduğu ölçüde İslamcıdır da. Bugün okul yönetimlerinin çok büyük çoğunluğu din hocalarından oluşur, uzun süredir de böyledir. Yanlış anlaşılmasın, sorun bir din hocasının yönetici olması değil elbette, yönetici olabilmek için din hocası olmanın neredeyse ön koşul haline gelmesi. Gagavuzların, sırf Hıristiyan oldukları için, özünü kaybetmiş Türkler oldukları belletilmedi mi hepimize?

    Milliyetçi fanatizmden bol bol şikayet edip, öz kardeşi dinsel fanatizmi görmezden gelmek, hoş göstermek nasıl bir mantıktır ben anlamıyorum.

    Bunu elbette AKP yapmadı, AKP bu sürecin bir ürünü, tabanı ve tavanıyla bu kültürden besleniyor, ve haklı olarak bu politikayı arttırarak sürdürmeye kararlı görünüyor. Her konuda olduğu gibi, hafif makyajla elbette.

  105. Yazan:snowqueen Tarih: Oca 15, 2008 | Reply

    @Balbazar,

    80 sonrasi dönemin ürünü olan türk-islam egitim sisteminden duydugum
    rahatsizligi belirtmistim, bu isin AKP zamaninda ortaya çiktigini yazmadim ama AKP de “iktidar”da olan olarak o kadar sorumludur.

  106. Yazan:merve Tarih: Mar 26, 2008 | Reply

    bence bu yorum yazan arkadaşlar hep yalan yanlış yazmışlar hele şu ece varya ece ne kadar yanlış şeyler yazmış bence ben atatürkü çok seviyorum onun sayesinde biz bugünlere gedik

  107. Yazan:merve Tarih: Mar 26, 2008 | Reply

    bizler atatürk’ün sayesinde burdayız onun sayesinde kızlar okula gidiyor kıyafet devrimiz ve takvim devrimiz degişti atam sayesinde bu yazı da çok güzel

  108. Yazan:mehmet çokal Tarih: Nis 1, 2008 | Reply

    eğitim konusunda gerçekten ileriyemi gidiliyor yoksa gerilememi var düşünmek gerekiyor. eskiden dersaneye gereksinim duymadan sınavı kazanan öğrenciler şimdi ise bırak 1 seneyi 2-3 sene dersaneye gittikten sonra sınavları kazanıyorlar. iyi düşünelim.

  109. Yazan:ahmet terzi Tarih: Haz 7, 2008 | Reply

    ece hanın doğru ama olaya bakış açınız çok dar yani eğitimin bu duruma gelmesinin ata ile ne alaksı var 1960 yılından beri bu ülkeyi sağ iktidarlar yönetir ve şu anda ülkenin okullarının durumundan en çok özal demirel 12 eylül iktidarları sorumludur.suçu ata ya atıp sağ iktidarlar kenara çekilemez mesela şimdiki milli eğitim bakanının getirmeye çalıştığı sistem 6 derse kadar borçlu geçmeyi öngörüyo.bunun eğitime yararı ne olacak iyice yozlaştıracak 10 yıl sonra siz gene yazacak atayı suçlayacaksınız.zaten bu ülkede bazı insanların ata takıntısı var senin ülkeni yönetenler başarısız ise ata ne yapsın
    benim eşim öğretmen sorunları az çok biliyoruz ve suçlularıda öğretmeni arka plana atan öğrencilere sınırsız serbestlik getiren sistemi kim kurdu ise onlar ve bu da 12 eylülden sonra oldu başta özal olmak üzere hepsi suçlu.

  110. Yazan:ahmet terzi Tarih: Haz 7, 2008 | Reply

    bir dost kardeş knz nin ne dediği gayet güzel anlaşılıyor bence senin yazdıkların anlaşılmıyor.yani okullara türbanlı öğrenci alınınca bütün sorunlar çözülecekmi onu mu anlatmaya çalışıyorsun bir milli eğitim bakanlığına ayrılan ödenek diyanete ayrılanın yarısı ise bu sorunlar olacaktır bu ülkede

  111. Yazan:bajazet Tarih: Haz 7, 2008 | Reply

    Türkiye okullarinda ögretim yerine egitim yapiliyor.Talebeler birer rejimin bekcisi gibi yetistiriliyorlar.
    Tarih ögretmeni çanakkale savasini bilmiyor ! Vede o ögretmen talebe yetistiriyor.

    Eger siz “Yurdumuzu dört bir yandan isgal ettiler,Atatürk de Samsuna çikarak bizi kurtardi” gibisinden ,hiçbir sorgulama yapmadan,masal ezberletirseniz bu kadar olur.

  112. Yazan:İzzet Kütükoğlu Tarih: Tem 6, 2008 | Reply

    Sayın Ece Arı, konu gerçekten önemli. Tahsil süresi ve seviyesinin bu kadar ilerlediği bir ülkede bütün bunlara rağmen gerekli ve yeterli eğitimin verilebilmiş olduğuna inanan çok insan yoktur.
    Eğitim, sadece devletin önemli bir görevidir ve devlet bunda başarılı olamamıştır.
    Peki bu ülkede devletin başarılı olduğu bir konu var mıdır?
    Vardır diyen beri gelsin!!!
    Hangi konuyu ele alacak olursak durum farklı değildir.
    Nedense bu ülkede insanlar hep sizin yaptığınızı yapıyor.
    Eğitim konusunu kafasına takanlar eğitim konusuna yoğunlaşıyor. bir başkası başka bir konuya yoğunlaşıp kendince eleştşiri getirip farklı fikirler ortaya getiriyor.
    bu bakış açısı ile farklı politikalar uygulamaya giriyor fakat sonuç değişmiyor!
    Değişmez!
    Neden değişmez?
    Çünkü bizim göremediğimiz, bakış açımızın dışında kalan bir gerçek var.
    O gerçek şudur: Bu ülkenin “devlet” gerçeği.
    Sorarım bu ülkede “devlet” nedir? bilen kaç kişi vardır. Sorsam anayasamıza göre devlet ne menem şeydir? diye kaç kişi cevap verebilir ve bu cevapların kaçı bir birleri ile uyuşur?
    Kısaca ifade etmek isterim ki, BU ÜLKENİN ŞİDDETLİ DEVLET SORUNU VARDIR. dEVLET SORUNU BULUNAN BİR ÜLKEDE DOĞAL OLARAK REJİM SORUNUDA VARDIR!
    dahası devlet sorunu olan bir ülkede her konu sorunludur. Çünkü devlet sorunu bütün sorunların anası durumundadır.
    ne yazık ki bu ülkede bu sorunun farkında olan çok insan yoktur. Devlet nedir? bunu düşünen bile yoktur!
    Bunu düşünemiyorsan, eğitim sorununu, ulaşım sorununu üretim sorununu asayiş sorununu birilerinin düşünmesinin anlamıda yoktur.
    Nitekim, bu ülkede farklı eğitim modelleri denenmemiş değildir. üretim politikaları denenmemiş değildir.
    Fakat söylediğim gibi, devlet sorununun farkında olamksızın yeni bir şeyler geliştirmek anlamlı değildir.
    Bunlar beyhude çabalardır!
    Bütün gözlerin devlete çevrilmesi gerekiyor.
    Devlete bakalım ama devlete bakabilmek için devlet nedir bunun bilinmesi gerekiyor.
    Eğer “devlet” denildiği zaman anladığımız Anayasalarımızı yapanların anladıklrı kadar ise, hiç bir sorunu hiç bir zaman çözebilme imkanımız yoktur!
    Eğer bu ifadelerin daha geniş açılımını merak edenler var ise, Seyir defteri Atilla ilhan kültür vakfı sitesinde ki yazılarıma bir göz atmalarını, özellikle “motor geliyor motor”u okumalarını tavsiye ederim.
    Saygılarımla.

  113. Yazan:ümit harmancı Tarih: Tem 8, 2008 | Reply

    Hanımefendi,sizin işlediğiniz suç nedeniyle dedeniz mahkum edilebilir mi??sapla samanı karıştırmışsınız..1923 te kurulan Cumhuriyet ; 2.Dünya savaşının hemen ertesinde Amerikan Marshall yardımının alınması ile ray değiştirmiştir..şimdi şikayetçi olduğunuz şey aslında 1923 ün korsanı….

  114. Yazan:Meltem G. Tarih: Ağu 23, 2009 | Reply

    Her seferinde olduğu gibi, bu tarz konular hakkında makale okuduğumda irkiliyor çok ciddi üzüntüler duyuyorum…Hele günümüz türkiyesine baktığımda eğitim dünyasında her geçen gün biraz daha oluşan o dipsiz karanlık delikten birgün nasıl çıkarız hiçbir fikrim yok…Eğitim camiyasına yeni katılmış olan ben, elimden geldiğince mesleğimde Atatmın izinden gidecek ve onun ilke ve inkilaplarını son nefesimi verene kadar savunacağım..Çok saygı değer öğretmenim Bekleyiş Aksoy’dan öğrendiğim gibi…
    rahat uyu sen Atam…İZİNDEYİZ

  115. Yazan:eg Tarih: Ağu 23, 2009 | Reply

    “Çok saygı değer öğretmenim Bekleyiş Aksoy’dan öğrendiğim gibi…
    rahat uyu sen Atam…İZİNDEYİZ”

    efendim izninizi bitirip bir an önce çalışmaya başlasaydınız keşke!

  116. Yazan:öğrenci Tarih: Ağu 23, 2009 | Reply

    Eğitim camiyasına yeni katılmış olan ben, elimden geldiğince mesleğimde Atatmın izinden gidecek ve onun ilke ve inkilaplarını son nefesimi verene kadar savunacağım

    eyvahlar olsun eğitimin belkemiğine baltayı alayı yerleştirecek bir eğit-MEN daha beyin yıkamak üzere eğitim kurumlarına yerleşmiş ülkemin zavallı öğrencileri,Tanrı sizi korusun

  117. Yazan:öğrenci Tarih: Ağu 23, 2009 | Reply

    bir de örtmenim o kelime camiya değil de camia olmasın ?

  1. 10 Trackback(s)

  2. Haz 1, 2009: 101 bin kez okunan yazı için 101 bin kere teşekkür : Derin Düşünce
  3. Eyl 3, 2012: 4+4+4 = Eski kafaya yeni şapka : Derin Düşünce
  4. Eki 9, 2012: Varlığım Türk olmayanların varlığına da armağan olsun! :
  5. May 20, 2014: Bu gençlik kimin eseri?
  6. Şub 13, 2015: Millî eğitim mi yoksa millî tektipleştirme mi?
  7. Eyl 14, 2015: İnsanları değil Rejim'i koruyan millî eğitim kanunu
  8. Eyl 14, 2015: Okul açmak ve hapishane kapatmak...
  9. Eyl 14, 2015: Kullanışlı vatandaş yetiştirmek eğitmek değildir
  10. Kas 24, 2015: 24 Kasım öğretmenler günü aforizmaları | Ne Mutlu "İnsan'ım" Diyene!
  11. Oca 17, 2016: Akademisyen Aforizmaları | Ne Mutlu "İnsan'ım" Diyene!

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin