RSS Feed for This Post

Olgunluğa ulaşmak

olgunluk_image67.jpgSon zamanlarda olup bitene baktığım zaman ben gördüklerimi şöyle okuyorum:Türkiye’deki şehirli kazanda şu kaynatıp banyo yaptığı günleri geride bırakalı en az 15 sene oldu. O zamanlar 10 daireden birinde araba varken şimdi 10 daireden birinde araba yok. Her evde tam takım beyaz eşya, birden fazla TV, çoğunun bir şekilde bilgisayar irtibatı var. Şehirlerde sobalı ev bulmak için özel aramak sormak lazım.

Türkiye ve nüfusun yarıdan fazlası şehirlerde oturur. Iran’da da yakın geçmişin hikayesi aşağı yukarı aynıdır, Rusya’da, Mısır’da, Arjantin’de, Cezayir’de, Kore’de de.

Bütün bunlar teknolojiyle, enerjiyle oluyor.
Her ülke ya yeni teknolojiler üretiyor ya da bu teknolojileri adapte/ithal ediyor. Ettikçe daha çok enerjiye gereksinim duyuyor.
Teknolojiyi en çok üreten ABD ve Avrupa. Geri kalan ülkeler, özellikle Çin ve Hindistan nüfusu ve büyüme hızını hesaba katarsak tarihte hiç olmadığı kadar enerjiye ihtiyaç duyuyor.

Ve… Enerjinin çok büyük bir miktarı Ortadoğu ve Hazar Havzasında.

*          *           *

15-20 sene önce petrolün varili 30 dolar civarındaydı. Irak’ın Kuveyt’e girmeden önce oluşturduğu gerginlikte petrolün fiyatı birden 50 dolar civarına çıktı… daha da durmuş değil.

Bu çıkış az gelişmiş ülkeleri perişan ediyor. Gelişmekte olan ülkelerin bütçelerini tahammülün zora dayandığı noktaya getiriyor. Gelişmiş ülkelerde ise ekonomi, yaşam tarzı, yaşam standartları bir daha geri gelmemek üzere düşüşe geçiyor.
Bu senaryoda kazananlar ise petrol sahalarına oturmuş olan şeyhler, diktatörler ve bunların uluslararası ortağı olan Haliburtonlar, Exxonlar. Kaybedenler ise her ülkenin en-alttakileri.

Fakir ülkelerde “kaybedenler” El Kayda gibi örgütleri kendi sesi gibi görürken. Zengin ülkelerin en-alttakileri Skinhead, Neo-Nazi gibi ırkçı, yabancı düşmanı örgütlerin etrafında toplanıyor. Gelişmekte olan ülkelerde ise Milliyetçilik en kestirme “galeyan” yöntemi.

Kısacası tüm bu tabloda iki ana motiften birisi NeoNaziler-El Kaydacılar-Milliyetçiler grubu diğeri Şeyhler-Exxonlar-Haliburtonlar grubu.

*          *           *

Irakta birbirine kurşun atan o iki kişiyi tutup konuştuğunuzda birinin NeoNazi ağzı ile diğerinin ise El Kaydacı ağzıyla konuştuğunu göreceksiniz.
Aslında aynı musibetin musallat olduğu bu iki grup öylesine körelmiş ki bir adım gerisi-ilerisini düşünemez hale gelmiş. Ve hatta birbirinin gırtlağına sarılırken bile Şeyhler-Exxonlar-Haliburtonlar grubunun türevi olan silah üreticilerine yani Northrop-Gruman, Boeing, Asea Brown Boveri, McDougall Douglas takımını zengin ettiklerinin farkında bile değiller.

Tabiiki bu durum Şeyhler-Exxonlar-Haliburtonlar grubunu bir kere daha memnun etmekte sessiz sedasız cukkayı doldurmakla, bankaları, sigorta şirketlerini, medya organlarını vs satın alıp yönetmekle meşguller.

*          *           *

En fakir ile en zenginlerin bu savaşını seyretmekte olan orta şekerli gelişmekte olan ülkeler ise…
– Fırsattan istifade bizde bulaşalım
– Yok bulaşmayalım, sükunetle işimize bakalım

…diyenler olarak iki ana gruba ayrılıyor.

Polonya, Bulgaristan, İspanya vs gibi ülkelerin bataklığa girip çıkmaları bu arayıştan dolayı idi. Sonra anladılar ki bataklığın sonu yok.
En fırsatçı ülke İngiltere bile bu fırsatın getirisini-götürüsünü hesabettikten sonra “hadi eyvallah” demeyi tercih etti.

*          *           *

Nedir getiri-götürü hesabı?
İngiltere’nin, Bulgaristan’ın, İspanya’nın, Kore’nin bu Irak belasından ne çıkarı var?
ABD den bir “aferin” almaktan başka hiç.
Gerçekten KOCA BIR HİÇ ten başka çıkarları yok.
Buna karşılık götürüsü:
Liverpoollu, Plevneli, Valencialı fakir aile mensubu gençlerin tabutları, hazineden onca para, uluslararası eleştiri ve de ülke içinde güçlü muhalefet.
***

Türkiye 2003 de “gireriz işgal ederiz” hevesiyle pazarlığa tutuştu ve Allahtan pazarlık tutmadı. Daha sonra görüldü ki o bataklığa giren kendini zor dışarı attı ve iyi ki girmedik diyen aklı selimler haklı çıktı.

*          *           *

Dört sene geçti ve Irak bataklığının gidişatı parçalanma ile sonuçlanacak gibi.
Türkiye’deki herkeste iyi biliyor ki demokratik reformlar yapmış, AB ye girmiş, zenginliğini arttırmış, onca -tabii ve insan- kaynaklarını doğru yönde kullanan Türkiye’nin minik Ermenistan’dan çekinmediği gibi Kürdistan’dan da çekinmesine gerek yok.

İşte püf noktası burada “Demokratik reformlar yapmış, AB ye girmiş, zenginliğini arttırmış, onca -tabii ve insan- kaynaklarını doğru yönde kullanan Türkiye”de iktidarı halka ve halkın seçtiklerine devretmek istemeyen ŞAHINLERE ihtiyaç kalmaz.
O şahinler Amerika’ya rağmen Irak’a girilemeyeceğini de iyi biliyor. ABD “bunca yaptıklarımdan sonra gel hepsini boz” mu diyecek. Hayır.
Demek ki gerçek hesapta Irak’a girmek yok.

O halde neler oluyor? Nedir bu son zamanlarda olan hengame?

*          *           *

Olaya 4 ana spottan bakmak lazım.
1) Demokratik reformlar yapmış, AB ye girmiş, zenginliğini arttırmış, onca -tabii ve insan- kaynaklarını doğru yönde kullanan Türkiye’nin bir parçası olarak yaşamak isteyen milyonlarca Kürt. Savaş değil reform istiyor. 80 senedir bu reformun gerçekleşmediğini gördüğü için PKK sorununa sessiz kalıyor. Çünkü PKK tehdidi olmasa devletin yerinden kımıldayacağı yok. DTP bu grubu temsil eder.

2)PKK’dan da, oligarşiden de, baskıcı zihniyetten de, yasaklardan da, derin devlet pisliklerinden de bıkmış usanmış olan (etnik kimliği öne çıkartmayan) demokratlar, liberaller, Müslüman demokratlar, solcu demokratlar, ikinci Cumhuriyetçiler, sanayiciler, büyük-küçük işadamları, aydınlar, iç-dış yatırımcılar, velhasılı nüfusun yarısından fazlası olan halk.

3) “Demokratik reformlar yapmış, AB ye girmiş, zenginliğini arttırmış, onca -tabii ve insan- kaynaklarını doğru yönde kullanan Türkiye” durumunda gizli iktidarını yitirecek olan erkan.

4) Ve malum PKK.

*          *           *

Birinci ve ikinci maddedeki kesimlerin amaçları ve çıkarları hemen hemen örtüştüğü gibi göze batar bir çelişkileri de yoktur. Fakat üçüncü ve dördüncü grupların “ayak oyunları ve taktikleri” kafa karışıklığına, duygu sömürüsüne ve anlık reaksiyona maruz kalmalarına sebep oluyor.
Bu gruptakiler fokuslarını kaybetmeyip illa da Demokrasi taleplerini diğerlerine “dank” ettirmekten taviz vermemeliler. Çünkü er geç kazanacak olanlar onlardır. Ne kadar önce bu kazanımlar elde edilirse o kadar kardır.

Üçüncü gruptakiler gizli iktidarlarını her gün biraz daha kaybetmektedirler. Kendi tabileriyle “devletin kaleleleri birer birer düşmektedir”.
Atanmışlar yerine seçilmişlerin gerçek iktidara önce mecliste (yasama), sonra hükümet ve Cumhurbaşkalnlığı (yürütme) ve de reforme edilmiş anayasal adalet sistemiyle (yargı) sahip olması onları tamamen güçsüz kılmakta bu gerçekler onları daha agresif yapmaktadır.

PKK öncesi 60 sene Kürt sorununda parmağını kımıldatmayıp halının altına süpürmeyi tercih eden bu kesim, PKK’nın (yerel ve AB baskıları, elebaşının yakalanması vs nedenlerden sonra) ateşkes ilan edip sivil toplum kesimlerinin her iki tarafa da çağrı yaptığı zamanlarda aksine hareket edip bölgeye tümenler-tugaylar yığarak sorunu daha da körüklemiş, soğumasını engellemiştir.

Her çatışmada bir gün; falanca sayıda terörist oldurduk diye ilan ederken ertesi gün o çatışmanın devamında şehit verdiğinde halk kitlelerini galeyana getirecek manşetlerle kendi maksadı doğrultusuna çekmeye çalışmıştır. Bunu yaparken bir yandan da mevcut hükümeti köşeye sıkıştırmaya, tuzağa düşürmeye özen göstermiştir.
Dördüncü grubu oluşturan PKK ise her ne halükarda olursa olsun Türkiye’nin bölünmesine Türkiye’nin kendisinden başka kimsenin gücünün yetmeyeceğini ÇOK İYİ BİLMEKTEDİR.

Yirmi küsur senedir memleketin başına musallat olan PKK’nın sadece et kafalılardan oluşmadığını içlerinde kafası çalışanların olduğunu artık biliyoruz. Olmasaydı çoktan silinip giderlerdi.

PKK’lılarda çok iyi biliyor ki; nüfusu Van kadar, toprağı Hakkari’nin yarısı kadar olan KKTC için dünya’yı karşısına alan Türkiye kendi topraklarının neredeyse üçte biri için kendini de, bölgesini de, dünyayı da yıkar… ve yine vazgeçmez.

Komşuları da Türkiye’yi yıkamaz.
ABD’nin de buna gücü yetmez.

O halde amacına nasıl ulaşmaya çalışır?
Tek yol Türkiye’nin kendi kendisini yıkmasıdır.
Olmaz demeyin.

100 sene önce Enver Paşa becerdi o işi.

27 sene öncede Kenan Paşa kazara veya bilerek yine ortamı yarattı. Dokuz kişilik Apocu takımının reklamını yapa yapa, durduk yerde bölge halkına eziyet ede ede PKK’nın uluslararası boyutta bir örgüt olmasına mahal verdi.

Ve şimdi bu örgüt bir yandan yurtiçinde elinden geleni ardına koymazken, bir yandan da Irak Kürtleri, Iraklıları, Arapları, Amerikalıları bu savaşın tarafı yapmaya çalışıyor. Olası bir kargaşada şehirlere de inerek Türkiye Kürtlerini de şahinlerin hedefi haline getirerek kendi tarafına çekmek ve toptan bir iç savaş + bölgesel savaş desteği ile “acaba” hesapları yapmaktadır.

*          *           *

Türkiye’deki demokratlar, liberaller, Müslüman demokratlar, solcu semokratlar, ikinci Cumhuriyetciler, sanayiciler, büyük-küçük işadamları, aydınlar, iç-dış yatırımcılar ve Demokrasi isteyen Kürtlerin hep birlikte bu tuzağı görmeleri, her türlü ajitasyon, tahrik ve propagandalara soğuk kanlılıkla reaksiyon gösterip refüze etmesi ve Demokraside ısrar etmesi hayati önem taşıyor.

Hep birlikte bu olgunluğa ulaştığımız inancındayım.

 

 Derin İnsan 

 “Düşümde bir kelebektim. Artık bilmiyorum ne olduğumu. Kelebek  düşü görmüş olan bir insan mıyım yoksa insan olduğunu düşleyen bir kelebek mi?” (Zhuangzi, M.Ö. 4.yy)

“Ben” kimdir? İnsan nedir? Hakikat’in ne tarafındayız? Hiç bir şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde nasıl bilebiliriz bunu? Zekâ, mantık ve bilim… Bunlar Hakikat ile aramıza bir duvar örmüş olabilir mi? Freud, Camus, Heidegger, Kierkegaard, Pascal, Bergson, Kant, Nietzsche, Sartre ve Russel’ın yanında Mesnevî’den, Mişkat-ül Envar’dan,  Makasıt-ül Felasife’den, Füsus’tan ilham alındı. Hiç bir öğretiye sırt çevrilmedi. Aşık Veysel, Alfred Hitchcock, Maupassant, Hesse, Shyamalan, Arendth, Hume, Dastour, Cyrulnik, Sibony, Zarifian ve daha niceleri parmak izlerini bıraktılar kitabımıza. Buradan indirebilirsiniz. 

   Kadınlar… Günümüzün Don Kişotları

Suzan Başarslan’ın dediği gibi “kadına dair söylenmesi gereken ne  kadar söz varsa erkeğin söylediği” bir dünya bu. Sadece söz mü? Yaşama hakkı bile. Bugün Çin’de ve Hindistan’da yüzbinlerce kız bebek daha doğmadan ultrason ile ana karnında görülüp yok ediliyor. Erkeklerin güç mücadelesinde kadınlar eziliyor. Cumartesi anası oluyor, cezaevlerinin önünde sıra bekleyen, şehit tabutlarının üzerinde ağlayan oluyor.  Şampuan veya otomobil satarken bedenini kullandıran, arka planda, silik, soyunan, tüketen, “figüran”… Kadınlara özne olma hakkını vermeyen erkekler mi yoksa bu hakkı alamayan kadınlar mı? Kadınlıklarını kaybetmeden, erkekleşmeden var olabilecek mi birgün kadınlar? 96 sayfalık bu kitapta Kadın’a ait kavgaları ve Kadın’ın kimlik arayışını sorguluyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

 Türkiye’nin Ulus-Devlet Sorunu

Devlet gibi soğuk ve katı bir yapı bizimle olan ilişkisini hukuk yerine ırkımıza ya da inançlarımıza göre düzenleyebilir mi? GERÇEK hayatı son derecede dinamik ve renkli biz “insanların”. Birden fazla şehre, mahalleye, gruba, klübe, cemaate, etnik köke, şirkete, mesleğe, gelir grubuna ait olabiliriz ve bu aidiyet hayatımız boyunca değişebilir. Oysa devletimiz hâlâ başörtüsüyle uğraşıyor, kimi devlet memurları “ne mutlu Türk’üm” demeyenleri iç düşman ilân ediyor, Sünnî İslâm derslerini zorla herkese okutuyor… Bizim paramızla, bizim iyiliğimiz için(!) bize rağmen… Kürt sorunu, başörtüsü sorunu, Hıristiyan azınlıklar sorunu… Bizleri sadece “insan” olarak göremeyen devletimizin halkıyla bir sorunu var. Türkiye’nin “sorunlarının” kaynağı sakın ulus-devlet modeli olmasın? 80 sayfalık bu kitap Kurtuluş savaşı’ndan sonra Türkiye’ye giydirilmiş olan deli gömleğine işaret ediyor.  Ne mutlu “insanım” diyene! Kitabı buradan indirin.

Amerika Tedavi Edilebilir mi?

 Amerikalılar neden bu kadar gaddar? Dünyanın geri kalan kısmında yaşayan insanlara karşı niçin bu denli acımasız?
 Bayrak yakmanın ve Amerikan/İsrail mallarını protesto etmenin dışında bir şeyler yapmak gerektiğini düşünenler için yapılmış bu çalışmayı ilginize sunuyoruz. ABD desteği son bulmadan Ortadoğu’nun psikopatı İsrail’in saldırganlığı bitmeyecek ve Ortadoğu’ya huzur gelmeyecek gibi görünüyor. Vietnam’da ve Latin Amerika’da yaşanan katliamlar Ortadoğu’da devam ediyor.

 Müslüman’ın Zaman’la imtihanı

Sunuş: Müslümanlar dünyanın toplam nüfusunun %20’sini teşkil ediyorlar ama gerçek anlamda bir birlik yok. Askerî  tehditler karşısında birleşmek şöyle dursun birbiriyle savaş halinde olan Müslüman ülkeler var. Dünya ekonomisinin sadece %2-%3′lük bir kısmını üretebilen İslâm ülkeleri Avrupa Birliği gibi tek bir devlet olsalardı Gayrı Safi Millî Hasıla bakımından SADECE Almanya kadar bir ekonomik güç oluşturacaklardı. Bu bölünmüşlüğü ve en sonda, en altta kalmayı tevekkülle(!) kabul etmenin bedeli çok ağır: Bosna’da, Filistin’de, Çeçenistan’da, Doğu Türkistan’da ve daha bir çok yerde zulüm kol geziyor. Müslümanlar ağır bir imtihan geçiyorlar. Yaşamlarını şekillendiren şeylerle ilişkilerini gözden geçirmekle başlıyor bu imtihan. Teknolojiyle, lüks tüketimle, savaşla, kapitalizmle, demokrasiyle , “ötekiler” ile ve İslâm ile olan ilişkilerini daha sağlıklı bir zemine oturtabilecekler mi? Müslüman’ın Zaman’la imtihanı adındaki 204 sayfalık bu kitap işte bütün bu konuları sorgulayan ve çözümler öneren makalelerden oluşuyor.

 Bir pozitivizm eleştirisi

Hayatta en kötü mürşit ilim ve fen olmasın sakın? Eğer Atatürk bir kaç yıl daha yaşasaydı o meşhur sözünü geri alır mıydı acaba?… Ateşi keşfetmeden önceki insanlık ile bugünkü “uygarlığımızı”  karşılaştırdığımızda hiç  yol almadığımız söylenebilir. Bundan 200 bin yıl önce komşusunun yiyeceğini çalmak için başına taşla vuran neandertal insani ile 2003 yılında Irak in petrolünü çalmak için bir milyon ıraklı sivili öldüren (veya buna seyirci kalan) homo economicus ayni uygarlık seviyesinde. Aralarındaki tek fark kullandıkları silahların teknolojik üstünlüğü.  Teknoloji ve bu teknolojinin uygulanmasını mümkün kılan bilimsel buluşlar sıradan insanlar kadar bilim adamlarının da gözlerini kamaştırdı. Bugün karşımıza kâh bilimci (scientist), kâh deneyci (ampirist) olarak  çıkan ahlâkî-felsefî bir duruş var. Bu duruş eğitim sistemimize ve resmî ideolojimize öyle derinden işlemiş ki sorgulanması dahi çok sayıda insanı öfkelendirebiliyor, rejimin savunma mekanizmalarını harekete geçirebiliyor.  Bilim ve teknolojinin insanlığa otomatik olarak barış getireceğinden şüphe etmek neredeyse bir suç. Buna cüret edenler gericilikle, bağnazlıkla suçlanabiliyor.  Pozitivizm ve “modern” yaşam üzerine yazılmış makalelerimizin bir derlemesini 75 sayfalık bir kitap halinde sunuyoruz. PDF formatındaki bu kitabı buradan indirebilirsiniz.  

 

Trackback URL

  1. 6 Yorum

  2. Yazan:Ali Korkmaz Tarih: Eki 31, 2007 | Reply

    Tablo iyi cizilmis. Fakat guruplar arasindaki isbirligi ve koordinasyon konusunda sizin ile ayni fikiri paylasmiyorum. 4. spotta yerlestirdiginiz PKK nin,3. spottakilerin yardimci gücü oldugunu düsünüyorum. Yani ikisi bir konseptin unsurlari.

    Kenan Evrenin döneminde olusan bu isbirligi, misyonlari geregi kürt demokratik mucadelesini terörize etmekti. Basarilida olundu kanimca. Bugün bu isbirliginin devam etmesinin en önemli etkenlerden birisi,AKP yi köseye sikistirmak ve AB sürecini sabote etmeye yöneliktir. Halk düsmani bu konsept, son kozlarini iyi kullanmak istiyor. Bu konsepti ancak ve ancak Türk ve Kürt halklarinin kardesligi ve esitligi temelinde tarihi gömeriz. Kanimca bunu becerecek olan en güclü hareket AKP dir. Bunun icin onalari desteklemek gerekir. Kalin saglicakla..

  3. Yazan:Haydar Tarih: Kas 1, 2007 | Reply

    Sayin Korkmaz,
    “Ikiside ayni konseptin unsurlari” teshisinizi hakli buluyorum. Ucuz “King-Kong Godzillaya Karsi” filimlerindeki gibi biri o binayi yikiyor, oburu obur binayi Cogumuzda bön bön seyrediyoruz.
    ***
    Kenan Evrenin döneminde olusan bu isbirligi
    …sozunuze katilamiyorum. Cunku Kenan Evren’in bu kadar derin dusunup, hesap edip planliyacak kadar zeki oldugundan onemli suphem var.
    Bence:
    Evren darbe yapti ya… bunu halka nasil satacak?
    “Bakin sagci-solcu diye cocuklarimiz birbirini olduruyor… eee onun icin darbe yaptik” ilk satis reklamiydi. Ama yeterli degildi.
    Daha buyuk, ulvi gerekceler lazimdi.
    Kürt karti herzaman satan bir koz idi ve 9 kisilik Apocu grubunu buldu.
    Koca Evren pasa icin 9 kisi ne demekki, disinin kovugunu bile doldurmaz. Ama medyada oylesine allayip pullayip susledilerki goren duyan “vay beeee” dedi.
    Kimilerimiz hatirlar, 1980 oncesi Unye ve Fatsa solcular tarafindan kurtarilmis sehirlerdi ve devrim mahkemeleri olurdu.
    Simdi “Bakin sagci-solcu diye cocuklarimiz birbirini olduruyor… eee onun icin darbe yaptik” diyen zihniyetin Unye ve Fatsayi darma dagin etmesi gerektigini dusunur degilmi?
    Duydunuzmu oyle birsey?
    Hayir.
    Kisacasi K Evren kibritle oynadi, simdi ev yaniyor. Yazimdaki 3. ve 4. gruptakiler benzinle sondurmeye calisiyor, 1 ve 2. gruptakilerde “King Kong-Godzillaya karsi” filmi seyrettigini zannediyor.
    Muhabbetle.

  4. Yazan:Haydar Tarih: Kas 1, 2007 | Reply

    Sayin Korkmaz,

    “Ikiside ayni konseptin unsurlari” teshisinizi hakli buluyorum. Ucuz “King-Kong Godzillaya Karsi” filimlerindeki gibi biri o binayi yikiyor, oburu obur binayi Cogumuzda bön bön seyrediyoruz.
    ***

    Kenan Evrenin döneminde olusan bu isbirligi

    …sozunuze katilamiyorum. Cunku Kenan Evren’in bu kadar derin dusunup, hesap edip planliyacak kadar zeki oldugundan onemli suphem var.

    Bence:
    Evren darbe yapti ya… bunu halka nasil satacak?
    “Bakin sagci-solcu diye cocuklarimiz birbirini olduruyor… eee onun icin darbe yaptik” ilk satis reklamiydi. Ama yeterli degildi.
    Daha buyuk, ulvi gerekceler lazimdi.
    Kürt karti herzaman satan bir koz idi ve 9 kisilik Apocu grubunu buldu.
    Koca Evren pasa icin 9 kisi ne demekki, disinin kovugunu bile doldurmaz. Ama medyada oylesine allayip pullayip susledilerki goren duyan “vay beeee” dedi.

    Kimilerimiz hatirlar, 1980 oncesi Unye ve Fatsa solcular tarafindan kurtarilmis sehirlerdi ve devrim mahkemeleri olurdu.
    Simdi “Bakin sagci-solcu diye cocuklarimiz birbirini olduruyor… eee onun icin darbe yaptik” diyen zihniyetin Unye ve Fatsayi darma dagin etmesi gerektigini dusunur degilmi?
    Duydunuzmu oyle birsey?
    Hayir.

    Kisacasi K Evren kibritle oynadi, simdi ev yaniyor. Yazimdaki 3. ve 4. gruptakiler benzinle sondurmeye calisiyor, 1 ve 2. gruptakilerde “King Kong-Godzillaya karsi” filmi seyrettigini zannediyor.

    Muhabbetle.

  5. Yazan:Haydar Tarih: Kas 1, 2007 | Reply

    (yukardaki yorumumun bir kismi cikmamis, ekleme yapmaya calisayim)
    (…)darbe yaptik” diyen zihniyetin Unye ve Fatsayi darma dagin etmesi gerektigini dusunur degilmi?
    Duydunuzmu oyle birsey?
    Hayir.
    Ama 9 kisilik Apoculari ariyorum babindan girdigi Kürt sehir, kasaba, koy ve mezralarindaki ölü sayisi birkac senede onbinleri buldu, yarali-sakat-iskence goren-hapse giren-eziyet cektirilen-b.k yedirilenlerin sayisi ise yuzbinlerle ifade ediliyordu.
    Birde baktikki sagci-solcu diye birbirini oldurenler bile -şak şak, şak şak… Kenan Pasa cok yaşa- demeye basladi.
    Hic kimse darbeye orijinal gerekce olan ulkedeki yuzlerce “kurtarilmis bolgelerin” hesabini bir daha sormadi ama Evrenin icadi olan 9 kisilik grup geldi geldi bugun Turkiyenin butunlugunu, hatta varligini bile tehdit eder oldu.
    Kisacasi K Evren kibritle (…)

  6. Yazan:Haydar Tarih: Kas 1, 2007 | Reply

    (yukardaki yorumumun bir kismi cikmamis, ekleme yapmaya calisayim)

    (…)darbe yaptik” diyen zihniyetin Unye ve Fatsayi darma dagin etmesi gerektigini dusunur degilmi?
    Duydunuzmu oyle birsey?
    Hayir.

    Ama 9 kisilik Apoculari ariyorum babindan girdigi Kürt sehir, kasaba, koy ve mezralarindaki ölü sayisi birkac senede onbinleri buldu, yarali-sakat-iskence goren-hapse giren-eziyet cektirilen-b.k yedirilenlerin sayisi ise yuzbinlerle ifade ediliyordu.

    Birde baktikki sagci-solcu diye birbirini oldurenler bile -şak şak, şak şak… Kenan Pasa cok yaşa- demeye basladi.
    Hic kimse darbeye orijinal gerekce olan ulkedeki yuzlerce “kurtarilmis bolgelerin” hesabini bir daha sormadi ama Evrenin icadi olan 9 kisilik grup geldi geldi bugun Turkiyenin butunlugunu, hatta varligini bile tehdit eder oldu.

    Kisacasi K Evren kibritle (…)

  7. Yazan:che_chen Tarih: Kas 25, 2007 | Reply

    eeeeeeeeee…dediğim yazılardan bir yazı..işi bu hale getiren sistemle yine çıkış aramak yolunu gösteren ve kenan evreni bir şekilde haklı kılan halk ve devlet sisteminin olgunluk(ki bu nedir ne değildir asıl sorun)düzeyiyle aşacağz..evet zalimlerin tövbekar olması ile dünyayı kurtarma dua sı..komikkk

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin