Sinan Çetin’in cektigi bir kısa film. Film, 1934’de yürürlüğe konulan alaturka müzik yasağını ironik bir biçimde eleştiriyor. (Ekranın üzerine tıklayınız)
Semih bey,
Her şeyi neredeyse o emir komuta zincirine uygun yapmıyor muyuz?
Dökülün savaş için sokaklara dökülüyoruz,toplanın meydanlarda toplanıyoruz… zahmet gerektirmiyen gülmek ve ağlamakta mı bu emre itaatsizlik edeceğiz?
Sebebi; bitişik komşumuzdan gelen el çırpması, zılgıt ve türkü sesleri. Komşuda sanırım bir eğelence var :).
Ben de türkülerine eşlik ediyor, onlarla birlikte söylüyorum;
“Sevdan olmasaydı da gönüle dolmasaydı
Dünya neye yarardı da güzeli olmasaydı
Nar danesi danesi de seviyom nar danesi
Güzellerin içinde de sevdiğim bir danesi
O yar zülfünü tarar da gönül dengini arar
Bu dünyada sevmeyen de ahrette neye yarar
Nar danesi danesi de seviyom nar danesi
Güzellerin içinde de sevdiğim bir danesi
Sevda ömür çürüdür, has bahçenin gülüdür
Sevmeyeni neyleyim de sevenim sevgilidir
Nar danesi danesi de seviyom nar danesi
Güzellerin içinde de sevdiğim bir danesi.”
Filmden sonra tam denk geldi. Ellerine sağlık Neşet Ertaş.
Bizim ortaokul, lise yıllarında bize blok flüt ve Avrupalı bestecilerin eserleri öğretilirdi. Bir değişiklik var mı bilmiyorum. Neden okullarda müzik dersinde kendi türkülerimiz, bestekarlarımız, klasik müziğimiz öğretilmez?
Neden flüt, mandolin yanında mesela zurna, ud, tambur, bağlama öğretilmez.
Filmdeki devlet mantığı aynen devam etmiyor mu sizce?
Çağımızın en gelişmiş musikisi olan Batılı tarzda müziğin daha iyi anlaşılması ve sanatkarlarımızın batı müziğinden daha iyisini yapabilmesi için geçici olarak İstanbul’un birkaç gazinosunda Batılı musikiye biraz daha ağırlık vermelidir.
Şimdi bu yasadan yola çıktığımız zaman “çok saygı değer” (!) Sinan Çetin’in nasıl bir saptırma yaptığını daha iyi anlayacaksınız. Bu yasa sınırlı alanlarda ve mekanlarda uygulamaya girmiştir. Köylere kadar inip de insanların türkülerine asla karışılmamıştır. Sadece gazinolarda biraz daha fazla batılı tarzda müzik çalınmasını istemiştir.
Unutulmamalıdır ki yaşam ve kültür alanındaki devrimler kolay kolay değiştirilemez önemli teşvikler hatta zorlamalar da olmalıdır. En basitinden Osmanlı zamanındaki fes örneğini düşünün bunda zorlama olmasaydı şu an ne halde olurduk..? Lütfen izlediğimiz filmleri ve videoları biraz daha mantık çerçevesinde ele alalım. Bu filmi kim yaparsa yapsın kötü emeller peşinde olan insanlar hiçbir zaman tükenmeyecektir.
Buradan da anlamalıyız ki her paylaşım için “FORUM ŞAK ŞAKÇILIĞI” yaparak paylaşım için sağol çok güzel olmuş demeden önce o paylaşımı anlayalım.
Unutulmamalıdır ki yaşam ve kültür alanındaki devrimler kolay kolay değiştirilemez önemli teşvikler hatta zorlamalar da olmalıdır.
Tipik sefil Jakoben anlayış… İnsanların kültürlerine, seçimlerine, giysilerine, yaşamlarına, tercihlerine yapılan tüm müdahaleler zorbalıktır; fes de olsa böyledir, şapka da olsa böyledir. Ancak hasta bir kafa insanların seçimlerinin zorbalıkla değiştirilebileceğini iddia edebilir.
Hani nerede zorla başarılı olmuş devrim? Günümüzde insanlar ne 2.Mahmud’un fesini, ne Mustafa Kemal’in fötr’ünü giyiyor. Tabi arada olan yüzlerce masum insanın canına oldu. Ne uyduruk dil devrimini benimsedi halk, ne brakisefal kafatası masallarına itibar etti, ne Kürtçe yasağını sürdürebildi, ne operadan haz etti, ne Chopin dinlemeye başladı. Çünkü neymiş? Bu işler zorla olmazmış. Ama hala kafaları brakisefalden bayağı bir genişlemiş olanların bunu anlamaması hayret ve ibret vericidir.
Zorla Batı müziği dinletme saçmalığı da bahsettiğiniz gibi sınırlı değildir. Öyle bir ideolojik körlüktür ki, hala bu yolun çoban müridleri operadan çıkıp “işte çağdaş Türkiye !” diye çağdaşlığın ölçüsünü koymakta, başbakanlık kriteri olarak tango, vals bilmeyi şart koşmakta, “namaz kılacaklarına bale yapsınlar !” diye ölçütlerini korumaktadırlar.
Kemalist Batılılaşmanın amentüsüdür bu çünkü. Batılılaşma denilen şey, aynı 2.Mahmud’un yaptığı gibi hayat şeklinin batılılaştırılmasıdır. Müzik devrimi de tüm topluma penetre edilmeye çalışılmış ve tam bir fiyaskoyla sonuçlanmış 2,5 yıllık bir garip teşebbüstür. O kadar etkili olmuştur ki radyo alıcısı cihaz satışları azaldığı için Philips yasaktan şikayetçi olmuş ve kaldırılması için talepte bulunmuştur. Keşke Mustafa Kemal, diğer bazı devrimlerinde de, bu devriminde olduğu gibi hatasını düzeltip yüzlerce masum insanın ölümünün önüne geçebilseydi.
İstiklal mahkemelerinde ibret olsun diye bir de kadın asıldığını yeni öğrendim ve tüylerim diken diken oldu. Şimdi Şallı bacı da, Tatar Hasan Paşa da aynı toprak altında. Ama aynı geniş brakisefal kafalar aynı zihniyette devam ediyorlar. Nasıl bir şeydir bu?
11 Yorum
Yazan:çuvaldız Tarih: Mar 7, 2008 | Reply
Sabah’ın bu saatinde aldığım “mutlu ol” emrini öğleden sonra bir ara uygulayacağım 🙂
Yazan:semih Tarih: Mar 7, 2008 | Reply
eleştirinin böylesi. mutlu ol emri ile mutlu olan bir topluluguz. mükemmel bir paylaşım teşşekkür ederim
Yazan:fizikci Tarih: Mar 7, 2008 | Reply
Bu film bu akşam STV Ana Haber’de yayınlanabilir.
Yazan:Ç-Z Tarih: Mar 7, 2008 | Reply
Semih bey,
Her şeyi neredeyse o emir komuta zincirine uygun yapmıyor muyuz?
Dökülün savaş için sokaklara dökülüyoruz,toplanın meydanlarda toplanıyoruz… zahmet gerektirmiyen gülmek ve ağlamakta mı bu emre itaatsizlik edeceğiz?
Yazan:Kamer Yalçın Tarih: Mar 7, 2008 | Reply
İzledim ve gülerken birden gözümden yaşlar döküldü. Ve hala boğazımda oluşan düğümü çözebilmiş değilim.
Sinan Çetin ve ekibinin emeğine ve ellerine sağlık diyorum. Sanatı konuşturmak diye ben buna derim.
Yazan:Kamer Yalçın Tarih: Mar 7, 2008 | Reply
Boğazımdaki düğüm nihayet çözüldü…
Sebebi; bitişik komşumuzdan gelen el çırpması, zılgıt ve türkü sesleri. Komşuda sanırım bir eğelence var :).
Ben de türkülerine eşlik ediyor, onlarla birlikte söylüyorum;
Filmden sonra tam denk geldi. Ellerine sağlık Neşet Ertaş.
Yazan:Fikir Alemi Tarih: Mar 7, 2008 | Reply
Böyle bir yasaklamanın olduğunu bilmiyordum.
Öğrendiğimde de şaşırmadım.
Yazan:bahri Tarih: Mar 9, 2008 | Reply
gerçekten müthiş bi eleştiri..
askeri baskılarla asgari özgürlük ve demokrasi olacağının en güzel göstergesi..
teşekkürler sinan çetin…
Yazan:blue Tarih: Mar 9, 2008 | Reply
Bizim ortaokul, lise yıllarında bize blok flüt ve Avrupalı bestecilerin eserleri öğretilirdi. Bir değişiklik var mı bilmiyorum. Neden okullarda müzik dersinde kendi türkülerimiz, bestekarlarımız, klasik müziğimiz öğretilmez?
Neden flüt, mandolin yanında mesela zurna, ud, tambur, bağlama öğretilmez.
Filmdeki devlet mantığı aynen devam etmiyor mu sizce?
Yazan:Tarihçi Tarih: Tem 13, 2008 | Reply
Çağımızın en gelişmiş musikisi olan Batılı tarzda müziğin daha iyi anlaşılması ve sanatkarlarımızın batı müziğinden daha iyisini yapabilmesi için geçici olarak İstanbul’un birkaç gazinosunda Batılı musikiye biraz daha ağırlık vermelidir.
Şimdi bu yasadan yola çıktığımız zaman “çok saygı değer” (!) Sinan Çetin’in nasıl bir saptırma yaptığını daha iyi anlayacaksınız. Bu yasa sınırlı alanlarda ve mekanlarda uygulamaya girmiştir. Köylere kadar inip de insanların türkülerine asla karışılmamıştır. Sadece gazinolarda biraz daha fazla batılı tarzda müzik çalınmasını istemiştir.
Unutulmamalıdır ki yaşam ve kültür alanındaki devrimler kolay kolay değiştirilemez önemli teşvikler hatta zorlamalar da olmalıdır. En basitinden Osmanlı zamanındaki fes örneğini düşünün bunda zorlama olmasaydı şu an ne halde olurduk..? Lütfen izlediğimiz filmleri ve videoları biraz daha mantık çerçevesinde ele alalım. Bu filmi kim yaparsa yapsın kötü emeller peşinde olan insanlar hiçbir zaman tükenmeyecektir.
Buradan da anlamalıyız ki her paylaşım için “FORUM ŞAK ŞAKÇILIĞI” yaparak paylaşım için sağol çok güzel olmuş demeden önce o paylaşımı anlayalım.
Saygılarımla…
Yazan:blue Tarih: Tem 13, 2008 | Reply
Sayın tarihçi (!)
Tipik sefil Jakoben anlayış… İnsanların kültürlerine, seçimlerine, giysilerine, yaşamlarına, tercihlerine yapılan tüm müdahaleler zorbalıktır; fes de olsa böyledir, şapka da olsa böyledir. Ancak hasta bir kafa insanların seçimlerinin zorbalıkla değiştirilebileceğini iddia edebilir.
Hani nerede zorla başarılı olmuş devrim? Günümüzde insanlar ne 2.Mahmud’un fesini, ne Mustafa Kemal’in fötr’ünü giyiyor. Tabi arada olan yüzlerce masum insanın canına oldu. Ne uyduruk dil devrimini benimsedi halk, ne brakisefal kafatası masallarına itibar etti, ne Kürtçe yasağını sürdürebildi, ne operadan haz etti, ne Chopin dinlemeye başladı. Çünkü neymiş? Bu işler zorla olmazmış. Ama hala kafaları brakisefalden bayağı bir genişlemiş olanların bunu anlamaması hayret ve ibret vericidir.
Zorla Batı müziği dinletme saçmalığı da bahsettiğiniz gibi sınırlı değildir. Öyle bir ideolojik körlüktür ki, hala bu yolun çoban müridleri operadan çıkıp “işte çağdaş Türkiye !” diye çağdaşlığın ölçüsünü koymakta, başbakanlık kriteri olarak tango, vals bilmeyi şart koşmakta, “namaz kılacaklarına bale yapsınlar !” diye ölçütlerini korumaktadırlar.
Kemalist Batılılaşmanın amentüsüdür bu çünkü. Batılılaşma denilen şey, aynı 2.Mahmud’un yaptığı gibi hayat şeklinin batılılaştırılmasıdır. Müzik devrimi de tüm topluma penetre edilmeye çalışılmış ve tam bir fiyaskoyla sonuçlanmış 2,5 yıllık bir garip teşebbüstür. O kadar etkili olmuştur ki radyo alıcısı cihaz satışları azaldığı için Philips yasaktan şikayetçi olmuş ve kaldırılması için talepte bulunmuştur. Keşke Mustafa Kemal, diğer bazı devrimlerinde de, bu devriminde olduğu gibi hatasını düzeltip yüzlerce masum insanın ölümünün önüne geçebilseydi.
İstiklal mahkemelerinde ibret olsun diye bir de kadın asıldığını yeni öğrendim ve tüylerim diken diken oldu. Şimdi Şallı bacı da, Tatar Hasan Paşa da aynı toprak altında. Ama aynı geniş brakisefal kafalar aynı zihniyette devam ediyorlar. Nasıl bir şeydir bu?
http://www.derinsular.com/kitap/2008/05/sapka-idamlarinda-bir-kadin-salci-baci-aktas.php