Recep İvedik Cumhuriyet Başsavcısı olsun!
By Ekrem Senai on Mar 20, 2008 in Makale
Aman canım, Recep İvedik hukuktan ne anlar mı diyorsunuz? Abdurrahman abiden iyi anlar hiç meraklanmayın. En azından Cumhurbaşkanının vatana ihanet dışında bir suçla yargılanamayacağını bilir. Ya da hakkında beraat verilen bir konunun suçlamaya eklenemeyeceğini de. Hem Recep İvedik Başsavcı olsa, en azından Danıştay Cinayeti gibi, Ergenekon bağlantısı ayan beyan ortada olan bir konuyu suçlamaya eklemez. Alparslan Aslan’ın, Sivilay ablanın ifadesiyle,
“Sevgili Abdullah Gül ve Tayip Erdoğan Beye sesleniyorum. Rica ediyorum şeriatı ilan ediniz. Genelkurmay sakın ha buna karşı çıkayım demeyesiniz. Çok kan akar vallahi. Bir de buradan Fetullah Gülen Hocama sevgilerimi gönderiyorum. Vallahi Danıştay baskınıyla Ergenekon’un bir ilgisi yok. Onlar masum Hâkim Bey.”
şeklinde açtığı ortaya kafa çakmazdı. Çünkü herkesin, “yahu bunlar aynı takımda oynuyorlar galiba…” şeklinde düşüneceğini bilirdi. Hem yasamanın Meclisten çıkardığı yasaların suçlamaya alınmasının, yürütmenin yaptığı atamaları suç gibi göstermenin “bir devlet var devlette, devletten içerüü” anlamına geleceğini bilirdi.
Recep İvedik’in Abdurrahman abiye göre daha üstün özellikleri göz ardı edilemez. Mesela insanları güldürme yeteneği ! Gerçi Abdurrahman abi de boş değil hani…
“AKP’li belediyelerin ramazan çadırları açtıkları tespit edilmiştir, üzerinde de büyük puntolarla ‘hoşgeldin ya şehr-i ramazan !’ yazısı dikkat çekmiştir”
gibi ifadeler kasıklarda ağrılara sebep olmaktadır. Ama Recep İvedik olsa böyle kendini kasar mıydı, “gonuşma layyn! Allah dimenin yasah olduğunu bilmiyon mu ulayn” şeklinde daha doğrudan ve samimi davranırdı.
Ama zannediyorum Recep İvedik’in başsavcı olmasının beyaz Türkler açısından en iyi avantajı Kürt kökenli olmaması olurdu. Nitekim, her ne kadar başsavcının iddianamesi bu seçkin kesimimize büyük bir haz vermiş olsa da, Kürt olmasının verdiği rahatsızlık fısıltılar arasından duyuluyor. Çünkü kürtlük bu kesimi allerji eden bir konudur. Ama şuna bakın dedesi de Urfa’da bir nakşi şeyhiymiş. Oh my God ! Ama aydın şeyhlerdenmiş, merak etmeyin (nasıl oluyorsa)… Herhalde Yaşar Nuri’nin sakallısı filan gibi hayal ediyorlar. Ama Cumhuriyette Nakşi şeyhi methiyesi de gördüm ya artık gam yemem…
Ne diyorduk? Evet, Recep İvedik baş savcı olsa… En azından bütün dünyaya rezil olduktan ve ekonominin içine ettikten sonra çıkar şöyle derdi:
“Gompleksliyim, laikçi asabiyim; ama perdeleri indirdim mi hugugçuyumdur, Türkiye’yi böyle 3.dünya ülkesi gibi gösterdiğim için, kaçan yatırımlar için, insanların milyarlarca dolar fakirleşmesine sebep olduğum için Türk halkından özür diliyorum. Bundan sonra Türkiye, her gomplekslinin tek başına ülkeyi karıştıracağı bir 3.dünya ülkesi olmayacaktır”.
Nerdeee?
Kitap tanıtan kitap 1
Kitap okumak… Jean Paul Sartre, Nazan Bekiroğlu, Toshihiko Izutsu, Henri Bergson, Mustafa Kutlu, Dostoyevski, Elif Şafak, Clausewitz, Sadık Yalsızuçanlar, Alber Camus ile sohbet etmek… Suyun resmine bakmakla yetinmeyen, su içmek isteyenler için var kitaplar. Mesnevî var, El-Munkızü Min-ad-dalâl, Kitab Keşf al Mânâ, Er-Risâletü’t-tevhîd var. Elinizdeki bu kitap Derin Düşünce yazarlarının seçtiği kitapların tanıtımlarını içeriyor. Bizdeki yansımalarını, eserlerin ve yazarların bıraktığı izleri. Farklı konularda 44 kitap, 170 sayfa. Zaman’a ayıracak vakti olanlar için… Buradan indirebilirsiniz.
Aydın kimdir? Muhafaza’nın ve Değişim’in kimyası
Aydın konusu gerçekten sorunlu görülüyor. Her ideoloji, her grup kendi liderini, kahramanını aydını ilan ediyor çünkü. Tam da bu sebeple tanımından önce başka bir sıfata daha ihtiyaç duyuluyor: Reformist aydın, muhafazakar aydın, Kürt aydını, Türk aydını, vs.. Kısacası “aydın olmak” hem toprak(toplum) hem de tohum(aydın) gibi üzerinde durulup incelenmesi yazılıp çizilmesi gereken bir kavram. Değişimin adresi kabul edilen Aydın’ın tanımı konusunda muhafazakar olunabilir mi?” 130 sayfalık bu kitapta modernleşme sürecinde Aydın’ı ve Aydınlanma’yı sorgulayan bakış açıları bulacaksınız. Ama teori ile yetinmeyen, fikrin eyleme dönüşmesini, Cumhuriyet’i, demokrasiyi ve sivil itaatsizlik olgusunu da sorgulayan yazılar bunlar. Buradan indirebilirsiniz.
İslâmcılık, Devrim ile Demokrasi Kavşağında
Müslümanca yaşamak için devletin de “Müslüman” olması mı gerekiyor? Bu o kadar net değil. Çünkü İslâm’ın gereği olan “kısıtlamaları” insan en başta kendi nefsine uygulamalı. Aksi takdirde dinî mecburiyet ve yasakların kanun gücüyle dayatılması vatandaşı çocuklaştırıyor ister istemez. İyi-kötü ayrımı yapmak, iyiden yana tercih kullanacak cesareti bulmak gibi insanî güzellikler devletin elinde bürokratik malzeme haline geliyor. 21ci asırda Müslümanca yaşamak kolay değil. Yani İslâm’ın özüne dair olanı, değişmezleri korumak ama son kullanma tarihi geçmiş geleneklerden kurtulmak. AKP’yi iktidara taşıyan fikrî yapıyı, Demokrasi-İslâm ilişkisini, İran’ı ve Milli Görüş’ü sorguladığımız bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.
“…Geçip gitmiş olmasa “geçmiş” zaman olmayacak. Bir şey gelecek olmasa gelecek zaman da olmayacak. Peki nasıl oluyor da geçmiş ve gelecek var olabiliyor? Geçmiş artık yok. Gelecek ise henüz gelmedi. Şimdiki zaman sürekli var ise bu sonsuzluk olmaz mı? ” diyordu Aziz Augustinus. Zira kelimeler yetmiyordu. “Zaman Nedir?” sorusuna cevap verebilmek için kelimelerin ve mantığın gücünün yetmediğı sınırlarda Sanat’tan istifade etmek gerekliydi : Sinema, Resim ve Fotoğraf sanatı imdadımıza koştu. Ama felsefeyi dışlamadık: Kant, Bergson, Heidegger, Hegel, Husserl, Aristoteles… Bilimin Zaman’a bakışına gelince elbette Newton’dan Einstein’a uzandık. Bilimsel zamandan başka, daha insanî ve MUTLAK bir Zaman aradık. Delâilü’l-İ’câz, Mesnevî, Makasıt-ül Felasife , Telhis-u Kitab’in Nefs ve Fütuhat-ı Mekiyye gibi eserler Zaman-İnsan ilişkisine bambaşka perspektifler açtı. Zaman’ın kitabını buradan indirebilirsiniz.
Evet… Tarih şaşırmaktır. Atatürk’e şaşırmak, Kürtlere şaşırmak, Lozan’a şaşırmaktır. Geçmişe hayret edip bugüne eleştirel bakabilmek, yarını hazırlamaktır Tarih. Geçmişe değil geleceğe dönüktür amacı. Özetle siyasî bir propaganda aygıtı değildir. Gaz vermek, “Asker millet” üretmek, atalarımızla gurur duymak için tarih araştırılmaz. Eğer resmî tarihin beyin yıkamasından bıktıysanız bu kitap ilginizi çekecektir… Buradan indirebilirsiniz.
Kendi ülkesini işgal eden ordu
Hiç bir yeri işgal edemeyen ordular kendi ülkelerini işgal ederler. Çünkü bir ordunun ayakta durması için insan emeği ve maddî destek gereklidir. Beceriksiz ordular disiplinsiz olduklarından YABANCI DÜŞMAN ile savaşamazlar. Kolayca yenebilecekleri İÇ DÜŞMANLAR uydururlar ve bu bahane ile kendi ülkelerini işgal ederler. Başbakan asarlar. Milletvekillerini hapse atarlar. Korumakla yükümlü oldukları halkı işkenceler altında inletirler. İşgalciler kimseye hesap vermezler. Halkın isyan etmesine engel olmak için “etrafımız düşmanla çevrili” diyerek KORKU PROPAGANDASI yaparlar. Eleştirilerden uzak kalmak için farklı inançlardan ve kültürlerden olan insanların birbirine düşman olması da bu eşkiyaların işine gelir. Bu sebeple terörü destekleyebilir hatta teröristlere silah ve para yardımında bulunabilirler. Okuyacağınız kitap kendi ülkesini işgal etmiş bir ordunun kısa tarihidir. Buradan indirebilirsiniz.
3 Yorum
Yazan:kapistonai Tarih: Mar 20, 2008 | Reply
Recep İvedik Cumhuriyet Başsavcısı olsun!
bunun için önce başbakanlıktan istifa etmesi lazım.Recep tayyip İvedik
bkz:http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=250316
Yazan:MAHMUT Tarih: Mar 21, 2008 | Reply
BENZETMELERLE DÜŞÜNÇELER HİÇ BİR ZAMAN AMAÇINA ULUŞAMAZ BUNU KAFAMIZA SOKMAMIZ LAZIM AK PARTİYE GELİNÇE HAKLI YADA HAKSIZ KAPATMA DAVASI AMA BUNDAN SONRAKİ KARARIN NE OLAÇAĞI ÖNEMLİ İŞİN BİZ ORTASINDAYIZ BAŞINI TEKRAR ELE ALIYOZ BU DÜŞÜNÇE VE İDEOLOJİYLE HİÇ AMAÇA VE HİÇ BİR DÜŞÜNÇEYE AVUÇ AÇAMAYIZ VATANI MİLLETİ SEVEN İNSANLAR GEREN CEVABI YİNE SANDIKTA VERECEKTİR ONUN İÇİN SUSMAK EN GÜZEL CEVAPTIRR… (YAPCAK HİÇ BİR ŞEY YOK)
Yazan:Ali Duman Tarih: Şub 7, 2009 | Reply
Recep İvedik bile olsa, istikrarlı olmak, eşit davranabilmek adına CHP’ye de dava açabilmeyi akıl edebilirdi.
Zira, AKP’ye yasak olanlar nasıl oluyorsa CHP’ye serbest, çarşaflılara açılımdan başladı, her mahalleye kuran kursu ile devam ediyor, cumhuriyetin tek ve gerçek takiyye partisine her yol mübah…bir tek sol’cu ve sosyaldemokrat olmak yasak, emekçiden yana olmak yasak, 10 milyon issizin adını anmak yasak…sendikaların genel kurullarına bile gidemeyen sol/sosyaldemokrat parti ne komik ama…ancak Türkiye’de ve de CHP’de olabilirdi bu komedya.