Rejimi tehdit eden başı açık kadınlar artıyor mu?
By Tavit Kilimciyan on Nis 5, 2008 in Başörtüsü Yasağı, Yobaz Laikler
Çisem Öznur
“Habire ama habire başörtülü kadınları konuşuyoruz, benim gibi başı açık kadınlar hakkında nedense hiç konuşmuyoruz. Yıldıray Oğur da Taraf gazetesinde geçenlerde yayınlanan yazısında araştırma şirketlerinden başı açık kadınlar hakkında acil araştırma istedi. “Başları açık ama laikliğe yeterince sahip çıkıyorlar mı bakalım?” diye Oğur bir cumhuriyet çocuğu olarak çok tedirginmiş! Başıaçık kadınlar artıyor mu azalıyor mu? Zihniyetleri değişiyor mu? Yoksa başı açık kadınlar da dindarlaşıyor mu, onlarda mı yakında-Allah korusun- kapanacak? Başıaçık kadınlar henüz istatistik araştırma konusu/nesnesi olmadı ama ben bu yazıda biraz hemcinslerimi ampirik gözlem konusu yapayım….”
Gazeteciler bizi bilgilendiriyor mu yoksa aldatıyor mu? Gazetecilik galiba dürüstçe yapılmasına imkân olmayan bir meslek. Çünkü birbirine zıt işlerin aynı anda icra edilmeleri gerekiyor: Habercilik, savcılık, komiklik, amigoluk… Gazeteci kendisine bilgi verebilecek herkesle iyi geçinmek için biraz politik davranmak daha doğrusu yalan söylemek zorunda. Ama aynı zamanda ondan gözü kara bir savcı gibi olayların üzerine gitmesi, iyi bir hâkim gibi dürüst olması da bekleniyor. Bir bilim adamı gibi konuları derinlemesine irdelemesi ama sıkıcı olmadan toplumun her kesimini eğlendirebilmesi… Gazetecilerden halkı aydınlatmaları isteniyor ama aynı zamanda da halka benzemeleri. Yoksa gazeteleri satılmıyor, TV kanalları izlenmiyor. Bu koşullarda “gazeteci gibi” gazetecilik yapılabilir mi? Derin Düşünce yazarları sorguluyor…
Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”
Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor. Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.
Sitemizde siyasetten tarihe, kadın haklarından felsefeye, sanattan bilime kadar bir çok konudan bahsediyoruz. Ama zaman zaman da kendimizden söz ediyoruz. Derin Düşünce nedir? Sitenin geçmişi, geleceği, ortak projeler, yazar olmak isteyenlere öneriler, okunma istatistikleri… Derin Düşünce’nin bir kimliği, tarihi ve kendine has “yaşam” tarzı var. Eğer aramıza yeni katıldıysanız bu kitap “yöre halkına” kaynaşmanızı kolaylaştıracaktır
Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirebilirsiniz.
Maymunist imanla nereye kadar?
Evrim ve Big Bang gibi konular genellikle sağlıklı biçimde tartışılmaz. İdeoloji ve inançlar, felsefî tercihler bilim-SELLİK maskesiyle çıkar karşımıza. Özellikle evrim tartışmaları “filanca solucanın bölünmesi” veya falanca Amerikalı biyoloji uzmanının deneyleri etrafında döner ve bir türlü maskeler inmez. Madde ve o Madde’ye yüklenen Mânâ maskelenir… Oysa perde arkasında tartışılan başkadır. İnsan’a, Hayat’a dair temel kavramlardır. Sadece et ve kemikten mi ibaretiz? Yokluktan gelen ve ölümle yokluğa giden, çok zeki de olsa SADECE VE SADECE bir maymun türü müdür insan? BİLİM DIŞINDA bir insanlık yoksa Aşk yoksa, Sanat yoksa, Güzellik yoksa ve Adalet yoksa Hayat‘ın anlamı nedir? Aşık olmak hormonal bir abartıysa, iyilik enayilikse, neden birbirimizin gırtlağına sarılmıyoruz ekmeğini almak için? Neden bir çocuğa tecavüz edilmesi midemizi bulandırıyor ve neden fakir bir insana yardım etmek istiyoruz? Taj Mahal’in, Ayasofya’nın, Notre Dame de Paris’nin değeri bir arı kovanı veya termit yuvasına eşdeğer ise, Mesnevî boşuna yazıldı ise neden Hitler’i lanetliyoruz ve neden Filistin’de can veren bebeklere üzülüyoruz? Maymun olmanın (veya kendini öyle sanmanın) BİLİM DIŞINDA, psikolojik, siyasî, ahlâkî, hukukî öyle ağır sonuçları var ki… Evrim senaryosunu kabul etmenin etik ve siyasî neticeleri ve evrimciliğin etimolojik değeri … Derin Düşünce’nin yorumcuları tarafından konuşuldu. Biz de bu sebeple söz konusu iki tartışmayı 116 sayfalık bu kitapta topladık. Buradan indirebilirsiniz.
2 Yorum
Yazan:gülçin kaçar Tarih: Nis 6, 2008 | Reply
Ağlamak için
Dağlanmak
Yanmak
Feryat olup
Kulaklarda çınlamak
Duyan olur mu dersiniz
Dağlanacak yer mi kaldı
Feryatları kimseler duymadı
Sağır olmuşlar
Aynı zamanda kör
Acı onları da kucaklamış
Farkında değiller
Geldiği gibi alıyorlar yaşamı
Uyanmamak üzere uyumuşlar
Uyuşmuşlar
Uyandıracak
Kimsede kalmamış uyuyanları
Yazan:snowqueen Tarih: Nis 6, 2008 | Reply
Burada önemli olan şey türbanının altına blue-jean ve gençsivil usulü bez ayakkabı giyen başörtülü kadınla; turuncu, mor punk saçlı, kaşında piercing olan başıaçık kadının aynı çoğulculaşma talebinde olduğunu bilmesi gerektiği.
İran devrimi sonrasında sırtına “punk is not dead” yazan bir ceketle dolaşmanın cüretkar ve devrimci bir tavrı olduğunu söyleyebiliriz ama
bütün bunlar yani giysilerin, ambalajların simgeledikleriyle kendini tanımlamak aslında çok yüzeysel bir yerde.
Türbanın altına blue-jean ya da gençsivil-ce tarzı Converse giymekle
kimse devrimci bir tutum geliştirmez. Çünkü aslolan kıyafet değil düşünce, kafa yapısıdır. Punkın bir fikirsel, anarşist altyapısı vardır temelde, türban altına Conversle giyenle küreselleşmeyi protesto eden mor saçlı anarşistin ortak paydasını gardıropta aramak doğru bir yaklaşım mı gerçekten?
Hele ki bütün simgelerin, ambalajların iç içe geçtiği böyle tuzak bir mekan ve zamanda.
Sadece bir “gençsivil usulü bez ayakkabı” bile onlarca farklı anlam simgeliyor artık. Bağdat caddesindeki “kemalist” kız da bunu giyiyor Barışarocktaki Kürt solcusu kız da. Kapitalizm aldı bozdu simgeleri çoktan biraz geç kalmadınız mı? Conversin özgürlük talep eden bir anlamı yok artık geçmiş olsun.
İdeolojilerin kendilerini kadın bedeni üzerinden tanımlaması sürekli pişirilip önümüze konan bir yemek. Mor saçlı, piercingli erkeklerin bakirliklerini ne şekilde bozduklarını veya kendini karşı cinsten sakınmak için giysiler geliştiren erkeklerin ne çeşit ayakkabılar giydiklerini neden tartışmadığımızı artık bir düşünün derim.