Filistin artık Arapların esas davası değil
By Alinti Yazar on Nis 7, 2008 in Çeviri, Dış Politika, Filistin, Ortadoğu
Dalal Bizri – Al Hayat, Londra – Çeviren : Mehmet Yılmaz
Sunuş : Al-Hayat Londra, Newyork, Beyrut ve Riyad’da Arapça ve ingilizce olarak yayınlanan 300 bin tirajlı bir Arap gazetesi. Avrupalı anlamda sol ve liberal bir çizgide olan gazete zaman zaman “Batı ve Suudi yanlısı” olmakla bazen de Arap milliyetçiliği ile suçlansa da klişelerin ötesine bakabilen yazarları barındırıyor bünyesinde.
Gazetenin kendisini tanıtmak için hazırladığı bir metin buradan okunabilir.
Filistin artık Arapların esas davası değil
Yerleşmiş bir töreye gore İsrail’in saldırganlığına karşı Filistin ile dayanışma içinde olmamız gerekiyor. Kendimizi böyle bulduk silahlı direniş ve İsrail’in orantısız güçle tepki verme girdabında. Filistinliler ne zaman bir İsrail şehrine roket atsalar İsrailliler abluka ve katliam uygulayarak kollektif “ceza” ile yanıt veriyor.
Arkasından biz töreye uyarak şaşırmış gibi yapıyoruz bu vahşet karşısında. Sanki ilk defa oluyormuş gibi. Sanki bu ordulaşmış devlet bütün askerî kapasitesi ile cevap vermeyecekmiş gibi. İstiyoruz ki İsrail aynı güçte ve aynı zayıf isabet kapasitesine sahip ilkel roketlerle karşılık versin.
Aptallığımız burada da bitmiyor. Zannediyoruz ki öfke gösterilerimiz, kınamalarımız yurtseverlik hislerimizin gücünü göstermeye yetecek. Katliam bitince her zamanki uyuşukluğumuza dönüyoruz bir daha ki “beklenmedik” saldırıyı beklemek için.
Gene töremize göre kelimelerimizi aynı listeden seçiyoruz: “İsrail şeytandır, Arap yöneticiler satılmıştır…” ve İsrail haritadan silinmediği sürece mücadelenin bitmeyeceğine yemin ederek bitiriyoruz.
Ama en sevdiğimiz slogan şu: “Filistin bizim esas davamızdır, gerisi teferruattır”. Oysa bu slogan gerçeği yansıtmaktan çok uzak. Filistin davası bizler için o kadar da “ESAS” değil. Bölgesel politik güçlerin birbirlerini zayıflatmak için kullandıkları bir araç haline geldi Filistin.
Hizbullah’ın 2006 temmuzundaki “ilahî zaferi” Filistin’in kurtuluşunu değil Lübnan’daki siyasi oyunları etkiledi. Mart başında Gazzelilerle dayanışmamız doruktaydı. Beyrut’ta yapılacak bir oturma eylemi için toplananlar atılacak sloganlar konusunda anlaşamadılar ve eylem yarıda kesildi. Bunun yanında Lübnan’ın siyasî ajandası bazı “teferruat” davalar ve bunlarla ilgili gösteriler ile doluydu. Sayda’da Halkçı Nasser Organizasyonu Saad Maarouf’u ölüm yıldönümünde andılar. Chatura’da Millî Sosyalist parti kurucusu Antoun Saadé’nin doğum gününü kutlandı. Beyrut’ta bir plajda solcu gençler Amerikan zırhlısı USS Cole’un bir maketini yakarken biraz ilerde bir kaç yüz Kürt Abdullah Öcalan’ın hapse atılmasın kınayan sloganlar atıyorlardı.
Lübnan’daki politik odaklardan hiç biri Filistin’i “esas dava” olarak görmüyor. İran’ın o uzun kolunu uzatmasının sebebi ise Gazzelilere yardım etmek değil Arap devletlerinin aralarındaki ayrılıkları daha da derinleştirmek.
Filistin uzun bir zamandır manipülatörlere terk edildi. Ve bu durum devam ediyor zira sahte zaferler için Filistin’i sağmal inek gibi kullanan eskilerin yerini yeni gelenler aldılar.
Gazeteciler bizi bilgilendiriyor mu yoksa aldatıyor mu? Gazetecilik galiba dürüstçe yapılmasına imkân olmayan bir meslek. Çünkü birbirine zıt işlerin aynı anda icra edilmeleri gerekiyor: Habercilik, savcılık, komiklik, amigoluk… Gazeteci kendisine bilgi verebilecek herkesle iyi geçinmek için biraz politik davranmak daha doğrusu yalan söylemek zorunda. Ama aynı zamanda ondan gözü kara bir savcı gibi olayların üzerine gitmesi, iyi bir hâkim gibi dürüst olması da bekleniyor. Bir bilim adamı gibi konuları derinlemesine irdelemesi ama sıkıcı olmadan toplumun her kesimini eğlendirebilmesi… Gazetecilerden halkı aydınlatmaları isteniyor ama aynı zamanda da halka benzemeleri. Yoksa gazeteleri satılmıyor, TV kanalları izlenmiyor. Bu koşullarda “gazeteci gibi” gazetecilik yapılabilir mi? Derin Düşünce yazarları sorguluyor…
Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”
Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor. Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.
Sitemizde siyasetten tarihe, kadın haklarından felsefeye, sanattan bilime kadar bir çok konudan bahsediyoruz. Ama zaman zaman da kendimizden söz ediyoruz. Derin Düşünce nedir? Sitenin geçmişi, geleceği, ortak projeler, yazar olmak isteyenlere öneriler, okunma istatistikleri… Derin Düşünce’nin bir kimliği, tarihi ve kendine has “yaşam” tarzı var. Eğer aramıza yeni katıldıysanız bu kitap “yöre halkına” kaynaşmanızı kolaylaştıracaktır
Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirebilirsiniz.
Maymunist imanla nereye kadar?
Evrim ve Big Bang gibi konular genellikle sağlıklı biçimde tartışılmaz. İdeoloji ve inançlar, felsefî tercihler bilim-SELLİK maskesiyle çıkar karşımıza. Özellikle evrim tartışmaları “filanca solucanın bölünmesi” veya falanca Amerikalı biyoloji uzmanının deneyleri etrafında döner ve bir türlü maskeler inmez. Madde ve o Madde’ye yüklenen Mânâ maskelenir… Oysa perde arkasında tartışılan başkadır. İnsan’a, Hayat’a dair temel kavramlardır. Sadece et ve kemikten mi ibaretiz? Yokluktan gelen ve ölümle yokluğa giden, çok zeki de olsa SADECE VE SADECE bir maymun türü müdür insan? BİLİM DIŞINDA bir insanlık yoksa Aşk yoksa, Sanat yoksa, Güzellik yoksa ve Adalet yoksa Hayat‘ın anlamı nedir? Aşık olmak hormonal bir abartıysa, iyilik enayilikse, neden birbirimizin gırtlağına sarılmıyoruz ekmeğini almak için? Neden bir çocuğa tecavüz edilmesi midemizi bulandırıyor ve neden fakir bir insana yardım etmek istiyoruz? Taj Mahal’in, Ayasofya’nın, Notre Dame de Paris’nin değeri bir arı kovanı veya termit yuvasına eşdeğer ise, Mesnevî boşuna yazıldı ise neden Hitler’i lanetliyoruz ve neden Filistin’de can veren bebeklere üzülüyoruz? Maymun olmanın (veya kendini öyle sanmanın) BİLİM DIŞINDA, psikolojik, siyasî, ahlâkî, hukukî öyle ağır sonuçları var ki… Evrim senaryosunu kabul etmenin etik ve siyasî neticeleri ve evrimciliğin etimolojik değeri … Derin Düşünce’nin yorumcuları tarafından konuşuldu. Biz de bu sebeple söz konusu iki tartışmayı 116 sayfalık bu kitapta topladık. Buradan indirebilirsiniz.
11 Yorum
Yazan:Talha Can Tarih: Nis 8, 2008 | Reply
Uzun zamandır şu konu açılsa da içimi döksem diyordum;
önce konuyu açalım; tabiki önce kendimize düşen sorumluluğu sorgulamak gerek yalnız,
Filistin ne zamandan beri gerçekten de Filistinlilerin esas davası?
Filistin’de yaşanan gerçekler tabi ki çok acı… Tabi ki bizi de yaralamalı düşen roketler… Masum yere öldürülen çocuklar, kadınlar, her yaştan insanlar… Tabi ki yüreğimizi sızlatıyor… Bu durumda tabi ki arpacıktan, gezden önce göze bakmalı, kendimizi sorgulamalıyız… Fakat tanıdığım, bir çok zamanı birlikte geçirdiğim Filistinli kardeşlerimizin halini görünce çok da umutlu olamıyorum… Filistinden önce Filistinlilerin hali dağlıyor içimi! Tanımlamadığım kardeşlerimi tenzih ederek söylüyorum; politik bölünmeler, kardeş katilliği, gençler arasında ileri dereceden ahlaki bozukluk, gündelik yaşama ayak uyduramama, ayılık derecesinde kabalık, manevi değerlere karşı umursamazlık ve İHANET… Gösterilen mücadelelerin maalesef manevi değerlerden çok bir kültür haline gelmeye başlaması içler acısı bir durum… Yoksa nasıl açıklanabilir intihar saldırıları? Bunlar Filistinden çok Filistinlilerin bir gerçeği maalesef… Bu durumda çoğu kez içimden diyorum ki; bu derecedeki umursamazlığımıza rağmen büyük sayıda Filistinlilerden daha çok vakıfız bu davaya…
Yazan:Fikir Alemi Tarih: Nis 9, 2008 | Reply
mehmet Yılmaz beye çevirisinden dolayı çok teşekkür ediyorum.Ben yabancı dil bilmeyen biriyim.Batıda ne olup bittiğini bilmek için yabancı dil gerekmiyor.Zaten ülkemizde batıdan bahseden çok kişi var.Ama bizim topraklarımızdan pek haberdar değiliz.Ben hep Arap yazarların ne düşündüğünü,Arapların ya da diğer Müslümanların gündemlerinin ne olduğunu çok merak ederim.Fakat onlarla ilgili yazılar pek bulamıyorum.Ortadoğuyla ilgili bulabildiğimiz en poüler yazılar Filistinli Müslümanlara uygulanan vahşetle alakalı.Ama bu tür çevirileri pek göremiyorum.Mehmet Yılmaz bey keşke haftada bir gün bu tip çevirileri buraya eklese.
Konuyla alakalı olarak bir şey söylemem gerekiyorsa eğer bence sadece Araplar değil diğer Müslümanlarda aynı oranda suçlu.İHH derneğinin “Sponsor Aile” kampanyasına katılmak için 70 TL toplamamız gerekiyor.Bir çok dindar insandan aylık 5-10 YTL istedik.Aldığımız cevaplar dava şuurunun neresinde olduklarını gösterdi.
Misyonerlerin ve organ mafyasının eline düşme tehlikesi olan bir yetimi kurtarmak için sadece 5-10 YTL istedik ama cevap alamadık.
Durum böyle.
Yazan:MY Tarih: Nis 9, 2008 | Reply
Selamlar Fikir Alemi,
çeviri konusunda düsündüklerini yazdiginiz için tesekkürler. Okuyucularimizin neyi daha çok begendigini bilmek bizimiçin çok önemli.
Özel olarak Filistin’e, genel olarak da dis politikaya yeterince egilmedigimizi düsünüyorum. Türkiye’nin gûndemi çok dolu her zaman.
Elbette bir denge bulmali. Bu arada “çeviri” kategorisinde bulunan Ekrem Senai’nin çevirileri de çok ilgi topladi. bu yil daha çok çeviri yapmaya çalisacagiz.
Muhabbetle
Yazan:MY Tarih: Nis 9, 2008 | Reply
@Fikir Alemi,
Amerikan basininda çikan haberleri Türkçe okuyabilmek için:
http://www.voanews.com/turkish/uspress.cfm
Avrupa basininda çikan haberleri Türkçe okuyabilmek için:
http://www.bbc.co.uk/turkish/pressreview/
Yazan:mustafa Tarih: Nis 10, 2008 | Reply
ASIL KİM ZÜLM YAPIYOR TEK TARAFLI BAKMASAK.
http://www.filistinhaber.com/tr/default.aspx?xyz=U6Qq7k%2bcOd87MDI46m9rUxJEpMO%2bi1s7tqK3ov14kyy6imZso3IykmuNxx1AzmwbqL0tN%2bNa3hK2Pq2RZjQGip900f7iRQqiB3SxrqR%2b%2fretAgN82ea%2fl4pR3PTiuOz8mxiTugbhJ4U%3d#Page_Top
Yazan:Bekir L. Yildirim Tarih: Nis 12, 2008 | Reply
Yazarin baktigi zaviyeden ne Filistin davasinin ne Lubnan’daki Hizbullah direnisinin hicbir hak, hukuk ahlaki boyutu yokmus, Muslumanlarin ilk kiblesi olan Kudus’u kurtarma gibi bir dini motif de yokmus sadece “manipulatorlerin” ayak topu imis mesele. Tabii bu denklemde ne Sehit Seyh Yasin’in adi geciyor ne Hamas’in ne Muhammed El Durra’nin, mumyalasan cocuk bedenleri ne “hayati cok seviyorum; intiharin gunah oldugunu biliyorum; doktor olmak istiyordum; ama elimizde baska silah yok; vucudumu silah yapmak zorundayim” diyen 16 yasindaki kiz cocugunun, ve 60 kusur yasindaki ninenin. Bos hamaset hepsi..Onlar bu yazar kadar fwerset sahibi olmadiklari icin “sen ona tas atarsan o da sana Appache Helikopter’kle mahalleni dumduz edeceguini “bilmiyorlar aptallar. Biz Muslumanlar hep boyle aptaliz iste Tukler de Canakkale’de Kurtulus savasi’nda benzeri aptalliklar yapmislardi. Uyanalim ve strateji ogrenelim Fransa’dan Londar’da Paris’te medeniyet ogrenmis gururlarimizdan.
Aklima Mustafa Akyol’un sitesinde “ahlak, vicdan hak, hukuk, iyi kotu, adalet gibi kavramlar kasitli hamsset degilse safdilliktir” diyen kurnaz laikci dusunur geldi. Ha bir de Luban’da cocuk katliamlari devam ederken mealen “Arkladaslar Yahudiler cok kitap okuyor, cok calisiyor ondan kazaniyor. Sanki onlar oldurmese hersey guluk gulistanlik mi olacak..” diyen filozof geldi. Kimbilir simdi hangi isimle nerelerde ne islerle mesguldur? Bu yaziyi tercume etmis olabilir mi? No way!
Ama hakkini vermek lazim bu yazar o kadar ileri gitmemis. Politically incorect (siyasi yanlislik) olacagi icin. Iyi ogrenmis sindirilebilir, etkin psikolojik tahribat yonetmlerini. Yahudilerin icadi doktrinin temel ogesidir : “Once dusmanin elinden manevi ustunlugu alacaksin”.
Burada da mazlum, magdurun tek etkin silahi, “magduriyeti, mazlumiyet, masumiyet, iman gucu” olduguna gore onlarin oyle olmadigini sahte oldugunu kafalara yerlestirirsen; gerisini biz hallederiz.
Olur patron. Ne dioyorduk? Evet:
Olay sadece “bizim aptalligimiz” ve Filistin davasinin bazilarimiz tarafindan “sagmal inek” gibi kullanilisi imis. Michael Friedman adli New York’lu siyonistin “Ortadogu’da arkadan bicaklma ana sutu gibidir” sozu geldi aklima, ne alakasi varsa.
Can-i gonulden destekledigim hayir kurulusu IHH’dan bir akadas ta bir taraftan bu tur yazilardan daha fazla olmasini dilerken diger yandan niye 5-10 lira bagis yapilmadigini merak ediyor. Oksimoron mu desem ironi mi?
Iste bu yazida asilanan hissiyattan dolyi guzel kardesim benim? Gormuyormusu ne yapilmaya calisildigini? Bu meseleyi herkeas “sagmal inek gibi somuruyor” , “İsrail dusmanligi toremiz”, hamaset, siyasi gayeler icin arac. Bu davada iyi yok hepsi kotu; neme lazim, enayimiyim diyor yazi. Acik secik bunu diyemiyor ama PC (politik dogruluk” lisani ile “vaz gecin bu bos hamsetten, aptallik yapmayin. Karsindaki guclu sen gucsuzsun; hak hukuk, ahlaki oncelikleer gibi sahte kavramlarin pesinden gitme; onu soyleyenler de sahte” diyor. Peki kendisinin alternatif “akilli stratejisi ne” acep? Orasini bilmiyoruz. Cunku adama verilen gorev bu kadar. Sadece direnisin ahlaki dayanagini tahrip etme gorevi verilmis; Misir’in Hurriyet gazetesinin kalemsorune.
Bu yazilrdan daha cok okuyan IHH’ya bagis mi yapacak saniyorsun a benim saf kardesim?
Filistin hakkinda bir yazi koyacaktiniz bula bula bn mu buldunuz? Hangi derin dusuncelinin fikri idi merak ediyorum. Etmiyorum ya sozun gelisi.
Mesele “Derin Dusunce” den acilmis ve soze baslamis iken gene fazla merak etmedigim bir meseleyi sorayim. Cevap verin vermeyin onemli degil. Retorik soru benim zaviyemden.
Nasil oldu da bu sitenin fikir babasi, ve kurucularindan, ilk editorlerinden biri Konuk Yazar statusune dustu de Pascal Salin, Ferhat Kentel bilmem kimler kardrolu yazar kadrosuna alindilar? Bu kisilerin haberi varmi kendilerine tevdi edilen bu sereften? Yoksa “kadroluluk’ durumu kes yapistir dan mi ibaret?
Hal boyle ise yazilari “aliniti yazi” olarak sunulan garibanlara haksizlik olmuyor mu? Onlarin da yazar kadrosuna alinmasi lazim bana sorarsaniz, adil olmak icin.
Sanki onlar derin dusunemiyor mu?
Iste bu isler boyledir Suat Bey Kardesim; demedim mi demedim mi, gonul sana soylemedim mi?
“Bu arkadas iyi benim sirtiimi sivazliyor, elimi guclendiriyor vb” saikleri ile seytani niyetlilere firsat verirsen besledigin karga gun gelir senin de gozun oyar. Iste Islam toplumlarinin “ic hastaliklarini” merak ediyorsan uzaga gitmene gerek yok.
Not:
Filistin konusunda objektif bilgi kaynaklarndan iki tane:
Filistin Enformasyon Merkezi
http://www.filistinhaber.com/tr/
Electronic Intifada (Googlelayin iliginizi cekiyorsa)
http://www.israelshamir.net
Noam Chomky, Norman Finkelstein gibi pek cok kaynak var aslinda. Ama sansure ugrar diye listelemedim. Merak eden blogumda bulabilir bircok kaynagi.
Yazan:T.Suat Demren Tarih: Nis 12, 2008 | Reply
Bekir Ağabey,
Filistin konusundaki düşüncelerinin çoğunluğuna ben de katılıyorum. Bu konuda duruşum belli. Bu sitede yayınlanan yazılarda işlenen düşüncelere tüm üyelerin katılması gibi bir durum sözkonusu değil. Keşke aramızdan ayrılmasaydın da konu hakkında yazılar yazsa idin. Bunu samimi olarak isterdim..
P. Salin ve F.Kentel’den tüm yazıları için özel izin aldığımız için ‘yazarlar’ kategorisinde gösteriyoruz. Bu sebeple diğerleri ile farklı listeleniyor.
Senin yazılarının ‘konuk yazar’ kısmına alınmasının sebebi ise gruptan ayrılmış olman ve bunu deklare etmen. Ayrılırken, umuma açık vaziyette bir yazının altında yapılan tartışma ortada iken ayrıldığını da açıkca belirtmiş iken yazarlar ketagorisinde yeralman en başta sana saygısızlık olurdu. Senden yazılarının kaldırılması için de bir istek gelmedi. Bu olmadan tamamen silmek daha beter saygısızlık.. Bu sebeplerle de için de mevcut yol tercih edildi. (Mesela M. Ajlan gruptan ayrılırken yazılarının da silinmesini istedi, mecburen o altında çok degerli tartışmaların yapıldığı yorumlarla beraber yazılarını sildik.)
Bir üyemiz de mail grubundan çıktı, ancak gruptan ayrıldığını deklare etmediğinden yazarlar kısmında halen yeralıyor. Zaten sonrasında yazı da gönderdi, yayınladık.
Biz hiçbir arkadaşımızın gruptan ayrılmasını istemedik, ama oldu maalesef..
Bir proje olarak DD hedeflediğim, istediğim yerde değil halen, pek çok şey planladığım, tahayyül ettiğim gibi gitmedi, bunu açık yüreklilikle söylüyorum. Ama DD’nin mevcut ya da geçmişe dönük durumunun umuma açık yerlerde tartışılmasına da üzülüyorum. Bunu konuşacak sayısız kanal var çünkü.
Selamlar, sevgiler.
Yazan:Bekir L. Yildirim Tarih: Nis 12, 2008 | Reply
Suat Bey Kardesim,
Evet baska pek cok yontem vardi bu meseleleri tartismak icin ama bilirsin ben fazla siyasi dogruluk veya stratejik tavir bilmem ve kimsenin yuzune soyleyemeyecgim seyi arkasindan soylemem. Hatta arkasindan yuzune oldugumdan daha teloranasli ve sefkatliyimdir.
Zaten buraya da eski veya yeni herhangibi ozel meseleyi tartismak icin gelmedim; bir Google aramsi sonuc yolum dustu. Kanayan yaramiz Filistin ile lgili her yazi ilgimi cektigi icin okumus bulundum ve birkac satir yazmadan edemedim. Sikca tekrarladigim gavurun sozu ile ” I can resist anything but temptation” (tahrik, “ayartma” disinda her seye direnebilirim).
Benim “konuk yazar” statusune terfi etmemin de diger bazi zevatin “yazarlaer” kadronuzda olmasinin da esbab-i mucibesini ogrenmis oldum bu vesile ile. Husn-u niyetle oldugunu anlasam da sitenin kurucularindan birinin , ve yazilari yazdigi zaman kendi evinde olan, simdiki patronunuzun kadroya alinmasini da tasvip etmeyen kurucu editor/yazarin “konuk” olmasi en azindan usul olrak yanlistir. Konukluk sonradabn kazanilan bir stastu olmaz zira. Ama onemi degil. Yazisilarini alintiladiginiz kimselerin yazar olmasi hususu sizinle onlar arsinda; fazla irdelemeyeyim.
Dedigim gibi buraya bu konular icin gelmedim,. Zaten ben pek az seyi planlayarak yaparim. Bu soyleyeceklerim de planlanmamis:
Sizlere tavsiyem (degeri her ne ise) bildiginiz ahlaki dogrulardan “gri modasi”, tutarli demokratik durus, yargiciliktan uzak olma bilmem ne yeni moda saiklerle taviz vermeyin. Simdilerde moda oldu “Ak Parti’nin kapatilmasina karsi isen DTP konusunda niye ayni tepkiyi vermedin.. 301.’ i netcez.. Ya escinsellerin insan haklari, niye Hamas’i desetekliyorsun da Pkk ‘ya karsisin..” bilmem ne “kendine demokratlik turnusolu” zirvalari. Birakin algilama endiselerini.
Aysun Kayaci ismide bir fahise (Eve fahise dedim, zira kendsi ile muserref olmamizin erkeklerin testosteron meseleleri disinda esbab-i mucibesi yoktur. Ve ismini internet’te Blogumda bir yazi icin tikladigimda karsima yuzlerce porno sitesi cikti) kalkip memleketin efendilerine “ayak takimi” dediginde olayin akademik analizlerine girmek yaninda ahlaki isyaninizi da ”
ama bu ifadeler simi bizi seksist , toleranssiz , koktendinci yapar. Laikcilerin eline firsat verir” vb saiklerle ifade etmekten cekinmeyin. Kisinin vicdan dunyasi bir demokrasi degildir. Sadece demokratik ulkede yasamaya riza gostermeniz demokrat olmaniz icin yeterlidir. Yargilmaya da on-yargilamaya da hakkiniz var. Nanuslular da namussuzlar kadar cesur olmak zorunda. Bizim ogrencilik yillarimizda fazla laf eveleyip geveleme yoktu. Sizler kadar birikimli degildik ama kafamiz da fazla karsik degildi. “escinsel” bilmezdik “ib..” bilirdik. Aslinda gercek dnyada fazla gri alann olmadigi kanaatindeyim. Gri alan seytanin yasadigi yerdir.
Hasil-i kelam siyah ve beyaz kadar berrak alanlari aydinlanmis, toleransli Musluman, laikcilerin korkularini izale etme veya Abdullatif Sener’in yaptigi gibi Mevlana’nin dahi itiraz edecegi “icki iceni sevebilme” zirvaslari ile grilestirmeyin.
Kotuluk gordugunuzde “ekliniz, diliniz” ile duzeltmeye calismak, en azindan bugz etmek fazla akilli stratejimidir degimidir” birakin sonucun ne olcagini. Mahkeme-i Kubra’da verilir neyin akilli strateji oldugu neyin o kilifa burunmus hic te erdemli olmaan saiklerin urunu oldugu karari, Sonuctan mesul degiliz bizler.
Fakire sorarsaniz Dogruculuk her zaman akilli stratejidir.
Marak etmeyin ahkam bundan ibaret. Misafir ettiginiz icin tesekkurler.
Guzel yazilar da okudum sitenizde. Hayirlara vesile olmasini dilerim.
Hurmetler
Yazan:T.Suat Demren Tarih: Nis 13, 2008 | Reply
Tavsiyelerinin benim için çok önemi var ağabey, söylediklerinden her zaman istifade ettim. Bundan sonra da istifade etmeye devam edeceğim. Yine doğru noktalara vurgu yapmışsın.
Gri görünen tavırlarım ‘birlikte yaşama’ alanları için geçerlidir, zulmeden azgın azınlığı entelektüel alanda paçavraya çevirmek, kıpırdayacak alan bırakmamak boynumuzun borcudur. Felsefî alanımız ise elbette nettir, orada grilik kabul edilemez.
Taşların bağlandığı köpeklerin serbest olduğu ortamlarda mücadele etmeye çalışıyoruz. Niyetimiz iyi, akibetimiz de iyi olur inşallah.
Hürmetlerimle..
Yazan:Fikir Alemi Tarih: Nis 13, 2008 | Reply
Mehmet Yılmaz bey teşekkür ederim,Allah razı olsun.Ama daha çok Arap ve uzakdoğu basınını merak ediyorum.Caponca falan öğrenmek lazım herhal: )
Yazan:MY Tarih: Nis 13, 2008 | Reply
@Fikir Alemi,
siparisinizi aldik 🙂
bütün dünya basininindan derleme yapip konu konu yayinlayan yabanci dergiler var, mümkün oldukça çeviri yapip sitemizi zenginlestirecegiz bunlarla ins.