Komik Müslüman olur mu?
By Mehmet Yılmaz on Nis 29, 2008 in Toplum
Ilımlı İslam lafı oldum olası rahatsız etti beni. Sanki ılıklaştırılması gereken, fazla sıcak bir şeyden bahsediliyormuş gibi geliyor insana. Militarizmin, bedava şiddetin, intiharın dinimizde yeri olmadığını bilmeyenler kullansınlar. Ama bazen Türkiye’de doğup büyümüş yarı aydınlar da kullanıyor bu tuhaf sözü…
Eğer geçirdiği cinneti İslam zannedenler ile bizi ayırd etmek istiyorlarsa normal İslam diyebilirler ya da sadece İslam. Ilıklaştırılmış, su katılmış halinin daha iyi/farklı olduğunu düşünenler ise önce İslam’ın ne olduğunu bir anlatsınlar da bakalım ne biliyorlarmış.
Geçelim. Benim gibi, çoğunluğu Müslüman olmayan yerlerde yaşayanların çevresi ister istemez yaşadıkları ülkenin gelenekleri, kanunları ve tabi “ötekilerin” önyargılarıyla ile şekilleniyor. Terör ve savaş kelimeleri bizim referansımız olan İslam ile özdeşleştikçe (teröristler ve gazeteciler sağolsun!) “Müslümanım” demek zorlaşabiliyor. Buna bir de Türkiye”deki başörtüsü yasağı gibi abuklukların batı medyasına getirdiği kafa karışıklığını eklerseniz manzara tamamlanır.
Tabi mevcut yanlış anlaşılmaların ve önyargıların bütün sorumlusu bir avuç terörist, bir kaç gazeteci değil. Müslümanların önemli bir kısmı nerede yaşarlarsa yaşasınlar biraz içe kapanık, biraz fazla ciddî takılıyorlar belki de. İnsan maymunlaşabilir mi ? adlı yazımda derinlemesine anlattığım, hazza adanmış bir Tele Vole yaşamı sürmek ile fazla kasmadan, “cool” bir biçimde İslam’ı yaşamak arasında ne çok mesafe var oysa.
Öyle zannediyorum ki bugünkü sorunlara ve geçmişin hatalarına kilitlenmiş biçimde yaşamak bir çözüm aramayı da engelliyor. Kendi hesabıma konuşacak olursam “toplumla bütünleşmiş” bir Müslümanlıktan yanayım. Evet, dinimin gereklerinden taviz vermeden ama hayatın gerçeklerini de göz ardı etmeden, vicdan sahibi gayrimüslimlerle işbirliği yaparak. Yobazlığın başladığı noktanın da bu olduğunu düşünüyorum: Bütün erdemleri Müslümanlara, kusurları ve aşırılıkları da Ateistlere, Hıristiyan ve Yahudilere atfetmek. Özeleştiriyi reddetmek, Müslümanların hatalarına kılıf aramak.
“ALLAH beni komik yaratmış”
“ALLAH Made Me Funny” (ALLAH beni komik yaratmış) 3 Amerikalı Müslüman tarafından hazırlanmış ve gerçekten çok komik bir şov. The “word instead of sword” (kılıç yerine söz) diyen komedyenlerin kendilerini, amaçlarını anlattıkları güzel bir röportajı buradan okuyabilirsiniz. Gösterilerinden bazı alıntıları YouTube sitesinden izlemek mümkün. ABD’de yaşayan değişik Müslüman toplulukların aksanlarıyla, Amerikalıların İslâm korkusuyla, Müslümanların kendilerini anlataMAyışlarıyla dalga geçen skeçler…
Batılılarla iş veya başka sebeplerle yeni ilişki kurmak zorunda olanlara bir kopya vereyim: Kendisiyle, ülkesiyle, geldiği kültürle dalga geçemeyenlerin işi bu coğrafyada biraz zordur. Elbette Mehmet Ali Erbil gibi kendinizi rezil etmeyin; zaten ters tepecektir ama efeler gibi kasıla kasıla gezmenin, “Amman erkekliğe toz kondurmayalım” demenin de size bir faydası olmaz.
Make çay, not war! (Savaş yapma, çay yap)
Son yıllarda demokrasiyi ve liberal fikirleri savunan Müslümanların aslında bir tür dip dalgasının sadece görünen kısmı olduğunu düşünüyorum. Bir çok Müslüman hem birey olarak hem de ümmet olarak yaşamayı başarıyla bağdaştırıyor. Ancak “dışarıdan” bakanlar ya bir yapmacıklık ya da çelişki görüyorlar. Bunun bir okuma hatasından ibaret olduğu kanaatindeyim. Üçüncü Dalga adlı blogda bu konuda mutlaka okunması gereken makaleler var. İşte küçük bir alıntı:
“Ulus-devlet bekcisi Kemalist’ler 2. dalganin savunuculugunu yapmaktadirlar. Merkez burokrasi, tek tipcilik (Turk ulusu etiketi altinda) gibi sanayi kavramlarini savunmaktadirlar. Karsilarinda kim vardir? 1. dalgada olan koyluler mi?Bir derece evet fakat artik cogunlukla hayir. Kemalist’lerin buyuk bir hatasi sudur: O koylulerden buyuk bir kismi sehre gocetmis, servis/bilgi ekonomisine gecmis, ve bireyselleserek giysi/kiyafet/hayat tarzlari ile bu bireyselliklerini yasamayi istemektedirler. Yani Cumhuriyetciler 1. dalgayla savastiklarini zannetmekte fakat aslinda 3. dalga ile karsi karsiya gelmektedirler”
Burada anlatılan ve Alvin Toffler’e dayandırılan fikirlerin gerçek hayattaki yansımalaından bir örnek ise Style Islam adlı site. T-Shirt ve rozet gibi ürünlere çeşitli mesajlar basarak satan sitenin sahibinin Almanya’da yaşayan bir Türk olduğunu okumuştum. Tabi 1ci ve 2ci dalga formatındaki arkadaşlar basit propaganda ile karşı karşıya olduklarını düşünecekler ilk bakışta ama önce Üçüncü Dalga sitesindeki Toffler ile ilgili makaleleri okuyup bir parça tefekkür etmelerinde fayda var. işte beğendiğim bir kaç mesaj:
- Savaş yapma çay yap,
- Gülümse, sünnettir,
- Terörizmin dini olmaz,
- Örtünmek: Benim hakkım, benim seçimim, benim hayatım.
İslâm ülkelerinin ekonomisi, bilimi, felsefesiyle dünyaya liderlik ettiği asırlara dikkatle bakılacak olursa Müslümanların bir yandan dinlerine dört elle sarıldıkları ama diğer yandan düşünmeyi araştırmayı bir ibadet gibi gördükleri gözlemlenebilir. Yunan felsefesi başta olmak üzere Müslümanlar hiç bir zaman “dışarıdan” gelen güzelliklere ve zenginliklere kapılarını kapamadılar.
Ayrıca en görkemli İslâm şehirlerinin Endülüs, İstanbul ve Bağdat örneklerinde olduğu gibi “ötekilerle” alış veriş yapılan, etkileşime girilen bölgelerde kurulması bir rastlantı değildi. Bugün de New York’u, Londra’yı veya Paris’i “ötekiler” olmadan düşünebilir miyiz? En eğitimsiz işçisinden en diplomalı bilim adamına, yabancılar gelmeseydi bu şehirler ülkelerinin ekonomik ve kültürel lokomotifi olabilirler miydi?
Bugünkü dünyada yaşayan Müslümanların da sorunlarından kurtulmak için kabuklarını kırmaları, dışa dönük yaşamaları gerektiğini düşünüyorum.
Gazeteciler bizi bilgilendiriyor mu yoksa aldatıyor mu? Gazetecilik galiba dürüstçe yapılmasına imkân olmayan bir meslek. Çünkü birbirine zıt işlerin aynı anda icra edilmeleri gerekiyor: Habercilik, savcılık, komiklik, amigoluk… Gazeteci kendisine bilgi verebilecek herkesle iyi geçinmek için biraz politik davranmak daha doğrusu yalan söylemek zorunda. Ama aynı zamanda ondan gözü kara bir savcı gibi olayların üzerine gitmesi, iyi bir hâkim gibi dürüst olması da bekleniyor. Bir bilim adamı gibi konuları derinlemesine irdelemesi ama sıkıcı olmadan toplumun her kesimini eğlendirebilmesi… Gazetecilerden halkı aydınlatmaları isteniyor ama aynı zamanda da halka benzemeleri. Yoksa gazeteleri satılmıyor, TV kanalları izlenmiyor. Bu koşullarda “gazeteci gibi” gazetecilik yapılabilir mi? Derin Düşünce yazarları sorguluyor…
Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”
Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor. Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.
Sitemizde siyasetten tarihe, kadın haklarından felsefeye, sanattan bilime kadar bir çok konudan bahsediyoruz. Ama zaman zaman da kendimizden söz ediyoruz. Derin Düşünce nedir? Sitenin geçmişi, geleceği, ortak projeler, yazar olmak isteyenlere öneriler, okunma istatistikleri… Derin Düşünce’nin bir kimliği, tarihi ve kendine has “yaşam” tarzı var. Eğer aramıza yeni katıldıysanız bu kitap “yöre halkına” kaynaşmanızı kolaylaştıracaktır
Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirebilirsiniz.
Maymunist imanla nereye kadar?
Evrim ve Big Bang gibi konular genellikle sağlıklı biçimde tartışılmaz. İdeoloji ve inançlar, felsefî tercihler bilim-SELLİK maskesiyle çıkar karşımıza. Özellikle evrim tartışmaları “filanca solucanın bölünmesi” veya falanca Amerikalı biyoloji uzmanının deneyleri etrafında döner ve bir türlü maskeler inmez. Madde ve o Madde’ye yüklenen Mânâ maskelenir… Oysa perde arkasında tartışılan başkadır. İnsan’a, Hayat’a dair temel kavramlardır. Sadece et ve kemikten mi ibaretiz? Yokluktan gelen ve ölümle yokluğa giden, çok zeki de olsa SADECE VE SADECE bir maymun türü müdür insan? BİLİM DIŞINDA bir insanlık yoksa Aşk yoksa, Sanat yoksa, Güzellik yoksa ve Adalet yoksa Hayat‘ın anlamı nedir? Aşık olmak hormonal bir abartıysa, iyilik enayilikse, neden birbirimizin gırtlağına sarılmıyoruz ekmeğini almak için? Neden bir çocuğa tecavüz edilmesi midemizi bulandırıyor ve neden fakir bir insana yardım etmek istiyoruz? Taj Mahal’in, Ayasofya’nın, Notre Dame de Paris’nin değeri bir arı kovanı veya termit yuvasına eşdeğer ise, Mesnevî boşuna yazıldı ise neden Hitler’i lanetliyoruz ve neden Filistin’de can veren bebeklere üzülüyoruz? Maymun olmanın (veya kendini öyle sanmanın) BİLİM DIŞINDA, psikolojik, siyasî, ahlâkî, hukukî öyle ağır sonuçları var ki… Evrim senaryosunu kabul etmenin etik ve siyasî neticeleri ve evrimciliğin etimolojik değeri … Derin Düşünce’nin yorumcuları tarafından konuşuldu. Biz de bu sebeple söz konusu iki tartışmayı 116 sayfalık bu kitapta topladık. Buradan indirebilirsiniz.
4 Yorum
Yazan:BetüL Tarih: Nis 29, 2008 | Reply
Allah Made Me Funny kurban bayraminda bayram kutlamalari icin buraya geldi. Cok komikler. Ozelikle Ahzar Usman butun salonu kahkahalara bogdu.
Yazan:suzannur Tarih: Nis 29, 2008 | Reply
Aslında geleneğimizin içinde yer alan komediyi veya gülmeceyi görmüyoruz ve onu geleneğe hapsettiğimiz için zannediyoruz ki bu topraklarda müslüman her zaman asık suratlı ve ciddi ya da öyle olmak zorunda.
Karagöz ve Hacivat, Ortaoyununda Pişekar ile Kavuklu, geleneği farklılaşarak devam eden Meddahlık ve köy seyirlik oyunlarında karşımıza çıkan, yüzyıllarca sürmüş bir gelenekten geliyoruz. Hatta öyle ki tüm bu gösteri sanatlarında sadece Türk tipler yer almamış, konuşması ve giyimiyle, Ermeni, Rum, Yahudi, Arap, Çerkez, Arnavut, Kürt, Zenne… canlandırılmış ve tüm farklılıklar bütünlenerek ortaya herkesin izleyebileceği, izlerken kahkahalarla güleceği ve kıssadan hissesiyle sosyal mesajı olan komediler varlığını 20.yy.a kadar sürdürmüşlerdir. Usta çırak ilişkisiyle yetişen ve televizyonun ya da internetin olmadığı bir dönemde köy köy dolaşarak insanlara ulaşan bu ustalar saygı görmüşler ve gülmece geleneğini kuşaktan kuşağa aktaran kültür bekçileri olmuşlardır.
Gülmece geleneği bakın, zaten var, yani soru Müslümanın komiği olur mu değildir. Zaten var. Bu gelenek nasıl güncellenir, soru sanırım bu olmalıdır.
Gülmek güzeldir.
Güldürmek zordur.
Bu işi yapanların her zaman çok zeki ve çok iyi bir gözlem gücüne sahip olduklarını düşünmüşümdür.
Saygıyla.
Yazan:Levent Cetin Tarih: Nis 29, 2008 | Reply
Mehmet Bey,
Yazinizi begenerek okudum. Elinize saglik. Tek tarafli bakmamak oldukca erdemli bir yon.
Bir dostum bana Islam Ortacag’ini yasiyor dediginde sasirmistim. Bu 15 yil kadar onceydi. Ne demek istedigini uzun zaman dusundum. Muslumanlar icin oldukca korkutucu bir lafti bence. Cunku anlamini cektiginiz zaman Ortacag’i Ronesans ve Reform’a baglamak, bundan da dinin “ehlilestirilmesi” bir anlamda da sivri uclarinin alinarak “degistirilmesi” anlamlari da cikabilirdi. Ben tamamiyle boyle almadim. Islam’in dunyadaki durusunun oturtulmasi, bir dinin farkli bakis acilari altinda yorumlandiginda ne kadar farkli gorunebilecegini algiladim.
Ancak iletisim caginda degisimler eskisi kadar yavas seyretmiyordu. Bence Islamiyet yakin zamanda bilgiye yatirim yapilmasiyla ortacagini geride birakti. Buyuk olcude sistem entegrasyonu tamamlandi. Aslinda 11 Eylul olaylarinin yarattigi negatif etki, bati dunyasini Islam’i anlamaya birakti zamanla. Islamcilar da gerginliklerini atip batiyla barismaya basladilar. Bugun Humeyni zamaninin kafa koparan haydutlari torpulendi dunyadan. Yerini Islamiyet’i oldugu gibi algilayan, sizin taniminizla “normal” Islamcilar aldi. Artik farkliliklarla dalga gecilmiyor, farkliyiz diye gulunmuyor. Farkliliklarin yarattigi sevimli durumlara ortak bir espri anlayisiyla gulebiliyoruz ki bu da dunyayi yasanir kiliyor.
Yazan:blue Tarih: May 1, 2008 | Reply
Benim favorim Baba Ali. Onemli seyleri komik bir sekilde anlatiyor.
http://www.askbabaali.com/