Hazır insan sağlığı demişken
By Bahar Pinar on Haz 10, 2008 in Makale
Kapalı alanlarda sigara içme yasağı hükümet tarafından insan sağlığına vurgu yapılarak duyuruldu. Her yere “Sağlıklı bir Türkiye için dumansız kapalı alanlar” bayraksözü (slogan) yazıldı. Gerçekten şaşırtıcı gelişmeler. Şarşırtıcı, çünkü hükümetlerimiz, insanın günlük hayatını, sağlığını doğrudan etkileyen bir çok konuya pek ilgi göstermemişlerdir. Onun yerine, ideolojik olan, olmayan kısır tartışmalarlarla, polemiklerle gün geçirmeyi yeğlemişlerdir. Kısacası “siyaset/politika” yaparak gün doldurmuşlardır. Hazır konu açılmışken ve bir hükümetin ilgisi insanın sağlığına yönlemişken, diğer sorunlarımızı da masaya yatıralım istedim. Hepimiz biliyoruz ki ülke çapında insan sağlığını etkileyen ve yaşam kalitemizi düşüren tek davranış kapalı alanlarda sigara içmek değildir. Hükümetten sigara konusunda gösterdiği dik duruşu, dirayeti birazdan sayacağımız konularda da acilen göstermesini bekliyor olacağız. İlk akla gelenler:
1) Trafikte Doğrudan Cana Kast Etme
Bildiğimiz üzere son on yılda teröre kurban verdiğimiz candan daha fazlasını trafiğe kurban verdik. Vermeye de devam ediyoruz. Her bayramımıza, her güzel günümüze, daha doğrusu her günümüze trafik kazaları ile ölüm ve hüzün bulaşmakta… Gazetelere hergün bir kaza ve kazadan doğan ölüm haberi yansımakta…
“/…/ istatistiğe geçen kaza sayısı 580 bin civarında. Bu 580 bin istatistiğe geçmiş kaza sayısına bir o kadarını daha geçememiş olanları da eklerseniz yılda yaklaşık bir milyona yakın kaza yapıyoruz. Bu kazalarda yılda 2500 ila 4000 vatandaşımız hayatını kaybediyor 125 bin vatandaşımızda yaralanıyor. “ (1)
Buna rağmen kimse iğneyi kendine çuvaldızı başkasına batırmıyor. Biliyoruz ki eğitimlisinden eğitimsizine, kadınından erkeğine, gencinden yaşlısına trafik kurallarını pek ciddiye alan bir millet değiliz. Kurallara uyulmuyor, cezalar tam olarak uygulanmıyor. Madem ki konumuz insan sağlığı, trafikte insanların canına kast etmek de acilen engellensin. Bu davranış neleri kapsar, sayalım:
• Alkollü, uyuşturucu almış olarak araba sürmek
• Trafikte zik zak, makas yapmak
• Aşırı hız yapmak
• Kırmızı ışıkta geçmek, ters yöne girmek
• Hatalı sollama yapmak
• Uykusuz ve yorgun yola çıkmak
• Arabasına bakım yapmadan uzun yola çıkmak, kabak lastikle dolaşmak
• Yeterince tecrübe kazanmadan yollara düşmek
• Karlı havada zincirsiz yola çıkmak
• Ehliyetsiz araba kullanmak
• Emniyet kemeri kullanmamak
Trafikteki keyfilik ve kuralsızlık insan sağlığını tehdit etmenin ötesine geçmiş, doğrudan insanların canna kast etmiştir. Hükümetten trafik kurallarına uymayanların cezalandırılmasını, hatalarında ısrar edenlerin trafikten uzaklaştırılmasını bekliyoruz. İçki ya da uyuşturucu alarak yola çıkan birinin hatasını tekrar etmesine de izin verilmemeli, doğrudan trafikten men edilmelidir. Bu konuya eğilmek, trafik kurallarını ciddiye almak için daha kaç kişinin ölmesi ya da sakat kalması gerekiyor?
2) Kontrolsüzce Yayılan Bireysel Silahlanma Eğilimi
Son yıllarda, nerede olduğuna bakmaksızın, sinirlenince belindeki silaha sarılan, sevinince havaya kurşun sıkan insanların sayısı iyice arttı. Yanında silah taşıyınca kendini güvende hisseden mi ararsın, silahından dolayı saygı ve korku uyandırmayı bekleyen mi ararsın, hepsi mevcut ve aramızda dolaşıyor. Gün geçmiyor ki serseri bir kurşun yüzünden dünya değiştiren bir masumun haberi gazetelere yansımasın. Ya da ufacık bir anlaşmazlıklar yüzünden birbirine kurşun yağdıran insanların haberleri kulaklarımıza çalınmasın.
“2007 yılında yalnızca İstanbul’da adli otopsi yapılan olgularda görülüyor ki
ortalama her 8 kişiden 1’i ateşli silahla hayatını kaybetti, ortalama her 20 kişiden 1’i ise çocuktu…2007 yılı Türkiye geneli polis sorumluluk alanında meydana gelen asayiş olaylarında;• Toplam 751.295 olayda 7.957 kişi ölmüş 199.682 kişi yaralanmıştır.
• Bu olaylarda ölen 1328 kişi 18 yaş veya altındadır. Bunların 887 si erkek olup bu % 66.8 dir. Ölen 18 yaş ve altı yabancıların %55.9 u kadındır.
• Bu olayların %1.73 ünde silah kullanılmıştır.
• Bu olaylarda 12.992 silah kullanılmış bu silahların %15 i ruhsatlı, %85 i ruhsatsızdır.2008 yılı (Ocak –Mart aylarında) Türkiye geneli polis sorumluluk alanında meydana gelen asayiş olaylarında ;• Toplam 200.896 olayda 2.616 kişi ölmüş 68.572 kişi yaralanmıştır.
• Bu olaylarda ölen 391 kişi 18 yaş veya altındadır. Bunların 234 ü erkek olup bu % 59.9 dur.
• Bu olayların % 2.72 sinde silah kullanılmıştır.
• Bu olaylarda 5.470 silah kullanılmıştır. Bu silahların % 16.7 ü ruhsatlı, %83.3 ü ruhsatsızdır.
• 5470 silahın % 70.0 ı tabanca yivli tüfektir.
• %14.2 si yivsiz tüfek, % 15.8 i kurusıkıdır.
• Kurusıkıların %18.7 si, yivsiz tüfeklerin % 37.7 si ve tabanca yivli tüfeklerin %12.0 ı ruhsatlıdır. ” (2)Üzülüyoruz, sarsılıyoruz ve hatta gölgemizden korkuyoruz ama korkunun ecele faydası yok. Üzülmek yerine olur olmaz herkesin ruhsatlı ya da ruhsatsız silah sahibi olmaması için herkesin çaba harcaması gerekiyor. Özellikle de ruhsatsız silah sahibi olmanın kesinlikle çok acil önüne geçilmesi gerekiyor. Öyle yaptırımlar, cezalar olmalı ki ruhsatsız silah sahibi olmak için insanın aklını kaçırmış olması gerekmeli. Kısacası çok acil olarak hükümetin bireysel silahlanmaya karşı çıkılmasını bekliyoruz! Çünkü kurşunlar serseri şekilde ortalıkta dolaşıyor, kime rast geleceği belli değil. Aynen trafik canavarları gibi. Hükümetin kontrolsüzce silahlanmanın önüne geçmesini ve şu anda ortalıkta silahı ile dolaşanlardan da silahlarını almasını bekliyoruz. Siyasi bir irade olmadan o silahların ortadan kaldırılmayacağını hepimiz biliyoruz.3) İşçi Haklarını İhlal Etme, Alenen Yok Sayma / Modern Köle Düzenini Yaşatma ve Çoğaltma
Ülkemizde sigoratasız işçi çalıştıranlar olduğunu biliyoruz.
“Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) son işsizlik verilerine göre istihdam edilenlerin toplam sayisi 23 milyon 361 bin. Kayıt dışı istihdam ise yüzde 48,2. Buna göre yaklaşık 11 milyon kişi kaçak olarak çalıştırılıyor.” (3)
İşverenlerin belli sayıda kadın işçi çalıştırdığında kreş, çocuk yuvası açması gerektiğini, belli sayıdan fazla işçi çalıştırdığında da spor tesisi açması gerektiğini ama bir çoğunun bu kurallara uymadığını biliyoruz.
Çocuk işçilerin, sayıları son yıllarda azalmakla beraber hala var olduğunu biliyoruz.
“TÜİK verilerine göre 1994 yılında 2 milyon 460 bin olan çalışan çocuk işçi sayısının, 1999’da 1 milyon 600 bine, 2006 yılında da 958 bine düşmüştür.” (4)
Çalışanların ruh ve beden sağlığını bozacak kadar kötü şartlarda ve/veya uzun saatlerce çalışmaya mecbur bırakıldığını ve bu saatlerin ücretini ödemeyen şirketler olduğunu biliyoruz. Hafta sonu, tatil demeden insanların çalıştırıldığını biliyoruz. Dahası iş kazaları ve meslek hastalıkları yüzünden çalışanların mağdur olduğunu biliyoruz. İşte Tuzla’daki son olayla ilgili Limter-İş Başkanı Cem Dinç‘in sözleri: “Hâlâ kuralsız, adaletsiz ve kayıtdışı çalışmalar olduğu müddetçe, buradaki ölümler devam edecek. Pazar günü tatil olması gerekirken işçileri çağırıyorlar ve çalıştırıyorlar, pazar günü işçi ölüyor.”(5)
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Makina Mühendisleri Odası’nın (MMO) “İş Sağlığı ve Güvenliği Raporu”nun satırbaşlarını okuyalım.
– Türkiye’de, iş kazaları ve meslek hastalıklarının toplam maliyetinin yılda 4 milyar YTL olduğu tahmin ediliyor.
– SSK istatistiklerine göre, 2006 yılında gerçekleşen 79 bin 27 iş kazasında bin 601 çalışan insanımız yaşamını yitirmiş, 2 bin 267 kişi sürekli iş göremez (sakat) duruma düşmüş, 574 kişi meslek hastalığına yakalanmıştır.
– En fazla kaza yaşanan sektör 10 bin 283 iş kazası ile toplam iş kazalarının yüzde 14’ünü oluşturan ‘metalden eşya imalatı’. İkinci sırada 6 bin 483 iş kazası ile toplam kazaların yüzde 9’unu oluşturan inşaat sektörü, üçüncü sırada 6 bin 11 iş kazası ile toplam kazaların yüzde 8.5’ini oluşturan kömür madenciliği geliyor.
– En fazla ölüm yaşanan sektörler arasında 290 kişi (yüzde 25) ile inşaat sektörü birinci sırada, 163 kişi (yüzde 10) ile nakliyat ikinci sırada. Ancak ilginç olan ‘bilinmeyen’ kategorisinin yüzde 32 ile asıl birinci olmasıdır.
– 4857 sayılı İş Yasası tamamen işverenlerin çıkarları doğrultusunda şekillendirilmiştir. Bütün tarafların katılımı ile demokratik bir yasa çıkarılmalı.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısı Taslağı, TMMOB, TTB, TBB, sendikalar ve üniversitelerin görüşleri alınarak yeniden düzenlenmeli. İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili yasa, tüzük ve yönetmelikler uluslararası sözleşme, standart ve normlar dikkate alarak yenilenmeli ve hayata geçirilmeli. (6)
Rapordaki bilgiler durumu açıklıyor ama çalışanların durumunu anlatmaya devam edelim: Bir şirkette çalışmayı kabul edenlerin özel hayatları üzerinde tahakküm kurulduğunu görüyoruz. Çalışanların birbiri ile rakabet etmesi üzerine kurulan düzen sebebi ile çalışanların birlik olarak haklarını aramasının önünün kapatıldığını biliyoruz. Kaldı ki insanların bu konularda tamamen bilgisiz olduklarını, sendika lafının hala siyasi bir anlamı olduğunu, insanların bu konularla ilgilenmekten korktuğunu biliyoruz. Sendikalaşmanın gizli ya da açık olarak engellendiğini biliyoruz. Sonuç olarak bir çok çalışan sendikalı değil, görüyoruz.
Tüm bunlar toplamda insanlarımızın sağlığını ciddi olarak etkilemektedir. Hükümetin bu konuya da sigaranın zararları gibi eğilmesini ve gerekli düzenlemeleri, denetimleri yapmasını bekliyoruz. Çalışanların sendikalaşması için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı. Dahası insanlara okul çağlarından itibaren bu konularda eğitim verilmelidir. İşverenlerin, patronların ve yöneticilerin çalışanları köleleştirilmesi, alenen haklarını yemeleri engellenmelidir. Kısacası, hükümetin sadece işverenlerin değil, çalışanların da haklarını savunmasını bekliyoruz.
Yazının başında da söylediğimiz gibi, sigara insanların sağlığını etkileyen zararlı bir alışkanlıktır ama tek zararlı davranış değildir. Yukarıda sıraladığımız davranışlar da insan sağlığını kötü yönde etkilemektedir. Hatta insanlarımızın ölmesine sebep olmaktadır. Bu davranışların, dünden bugüne birden değişmesini beklemiyorum tabii ki. Bu sorunların tamamen ortadan kalkması için zihniyet değişikliği, ülke çapında seferberlik hali gereklidir. Ama hiçbir kural, denetim, ceza, yaptırım olmazsa, kimse bu konularla ilgilenmezse, sorunlar gündeme bile gelmez. “Böyle gelmiş böyle gider…” kuralı işlemeye devam eder. Her kişi iğneyi kendine çuvaldızı başkasına batırmalı, hükümet de bu konularla da acilen ilgilenmelidir. Sigara konusunda gösterdiği dik duruşu, dirayeti bu konularda da göstermesini bekliyoruz. Bu sorunların düzelmesi halinde, yaptıkları, insanlar tarafından illaki farkedilecektir.
(1) “Kaza sayıları istatistiği: ”
(2) İstatistik rakamları Umut Vakfı sitesi’nden alınmıştır. Bağlantı adresi: “Umut Vakfı”
(3) “Sigortasız işçi çalıştıranı ihbar edin” ”
(4) “Çocuk çalışan”
(5) “Tuzla’daki son kaza”
(6) “İş Sağlığı ve Güvenliği Raporu ”
4 Yorum
Yazan:Levent Cetin Tarih: Haz 10, 2008 | Reply
“Yeterince tecrübe kazanmadan yollara düşmek”
Bu bir oxymoron olmus. Istanbul’da yasayan biri tecrubeyi video izleyerek veya gokart kullanarak mi kazanacak sizce?
Yazan:Bahar Pınar Tarih: Haz 11, 2008 | Reply
Merhaba Levent Bey,
Bir kişi, trafiğe çıkmak için gerekli olan tecrübeyi kazanmak için, ehliyet kurslarındaki bütün direksiyon derslerine katılabilir. Ayrıca trafiğin yoğun olmadığı yerlerde çalışabilir. Ehliyeti alır almaz yola çıkıp, tecrübeyi otobanda, uzun yolda kazanmaya çalışmanın bedeli ağır olabiliyor. Arabaya ve şoförlüğe alışmanın ilk evreleri daha az tehlikeli ortamlarda geçirilmeli, insan biraz pişmeli fikrindeyim. İnsanların yeni araba aldıktan sonra, çok yeni şoförken, uzun yollara çıktıklarına, uzun saatler araba kullandıklarına tanık oluyorum. Oldukça tehlikeli.
Yorumunuz için teşekkürler
Saygılar,
Yazan:Bahar Pınar Tarih: Haz 20, 2008 | Reply
“Maganda kurşunu İzel’i tanınmayacak hale getirdi
İstanbul Küçükçekmece’de geçen Pazar günü Türkiye’nin Çek Cumhuriyeti’nin yenerek Avrupa Futbol Şampiyonası’nda çeyrek finale yükseldiği maç sonrası havai fişek gösterisini izleyen 10 yaşındaki İzel Edebali, başına isabet eden mermi çekirdeği ile yaralandı. Tevdavisi süren ve beyin zarı zedelenen İzel, tanınmayacak hale geldi.“*
Etrafımızdakilere zarar vermeden, insan yaralamadan, öldürmeden sevinmeyi ne zaman öğreneceğiz? Maganda kurşunlarına son vermek için, hükümet, basın ve bu konudan rahatsız her birey, elinden geleni yapmalı. Hükümet’in bu konuyla acilen ilgilenmesini bekliyoruz.
* Haberin adresi(19 Haziran 2008)
Yazan:Kamer Yalçın Tarih: Haz 20, 2008 | Reply
İzel’i dün haberlerde gördüm. Güzelim saçlarını kırpık kırpık kesmişlerdi, kurşunun girdiği yeri kazımışlardı. Kafasında kocaman bir bandaj vardı. İzel’in göz kapakları şişmiş, gözlerinin üstüne yığılmıştı. O haliyle bile gülümsemeye çalışıyordu. Ve uzatılan mikrofona bu akşam maçtan sonra kimseye ateş edilmesin diyordu.
Bir can, nasıl bir sevince feda edilebilir ki?