RSS Feed for This Post

Mustafa Kemal ve İslâm Dünyası üzerindeki etkisi

Atatürkçü  Köşesi

Dr. M. Galip Baysan

20080626_derin_dusunce_org_ataturk_dua_ederken.jpgGünümüz Türkiye’sinde Atatürk düşmanlığının her gün artan bir şekilde prim yapması ve başta siyasilerimiz olmak üzere basın yayın organlarının sıraya girmiş gibi bu yayınlara katılması, demeçler verilmesi üzücü ve oldukça ürkütücüdür. Sözde dini savunma amacı ile başlatılan bu gelişmeler; aslında tıpkı geçmişte olduğu gibi gelecekte de hem Türk ve hem de bütün İslam Dünyasını tehdit edecek şekilde ilerlemektedir. Siyasilerimizin, oy ve koltuk kazanma uğruna Türk toplumunun geçen 80-90 yıl içinde, Atatürk ilke ve İnkılâpları sayesinde kazandığı çağdaş gelişmeleri görmemezliğe gelip, 180 derecelik bir dönüşle geriye doğru koşmaya çabalamaları demokrasi ve özgürlüklere saygı duyan, aklı başında her Türk aydınını rahatsız etmektedir.  

2000’li yılların rahat, baskısız, endişesiz işgalsiz ve düşmansız ortamı içinde Atatürk’ü tanımak ve bu ülkenin insanları için ne anlam ifade ettiğini anlamak ve hatta anlatmak biraz zordur. Mustafa Kemali tanımak ve anlamak, hatta sevmek veya nefret etmek için onun ortaya çıktığı zamanın dünya şartlarını çok iyi bilmek lazımdır. Bu nedenle biz başarabildiğimiz ölçüde o günün şartlarını tarihsel gerçeklere dayanarak huzurunuza getirmeğe çalışacağız. İnanıyoruz ki ancak o zaman her türlü baskıdan uzak, kendi araştırmalarınız ve kendi özgür iradenizle Mustafa Kemal Atatürk’ü yaşamınızda gerçekçi bir yere oturtabileceksiniz. Bir başlangıç olarak siz site okurlarımıza kısaca Mustafa Kemal Paşanın İslam Dünyası için ne ifade ettiğini belirtmek istiyoruz.

Osmanlı imparatorluğu topraklarını paylaştırma olayı, sadece 1.Cihan Harbi galiplerinin Türkiye’yi kendi istedikleri şekilde parçalamayı başaramamaları olarak değerlendirilmemelidir. Çapı çok daha büyük, çok daha şümullüdür. Dünya çapında tarihsel bir olay gerçekleşmiş ve Emperyalizm ilk defa durdurulmuş ve sonra da hiç olmazsa Dünya’nın bir yöresinde, Anadolu ve Doğu Trakya’da çekilmek mecburiyetinde kalmıştır. Orta Doğu’da olduğu gibi Asya ve Afrika’da sömürge olarak ezilen ulusların beynindeki “Emperyalizm’in Yenilmezliği” anlayışı değişmeye başlamıştır.

Diğer bir önemli husus; Hıristiyan Batı Dünyasının hayalindeki Hıristiyan Dininin doğduğu Anadolu ve ona bağlı Rumeli’nin Hıristiyanlaştırılması planı suya düşürülmüş ve bu toprakların ebediyen Türk ve Müslüman kalması sağlanmıştır.

Savaş döneminin sona erdiği 1922 yılının son günlerinde ve özellikle Emperyalist Âlemde, yenilgi sonrası İngiltere ve Yunanistan’da meydana gelen siyasi gelişmeler bütün Dünyanın dikkatini çekiyordu.

Yunanistan’da bir askeri darbe yapıldı. Kral Konstantin 27 Eylül’de genel isteğe uyarak tahtını terk etti. Yerine getirilen II. George 28 Eylül’de ant içti.  Eski Başbakan Venizelos’dan müttefik devletlerle ilişkilerde Yunanistan’ı temsil etmesi istendi. İhtilalciler 19 Ekim 1922’de General Pangalos’un başkanlığında, Anadolu felaketinin sorumlularını incelemek üzere bir araştırma komitesi kurdular.

23 Ekimde Bakanların özel bir savaş divanı tarafından yargılanacakları basında açıklandı. Savaş Divanı 13 Kasım’da, Parlamento binasında ilk duruşmaya başladı ve 28 Kasım günü sabah’ın erken saatlerinde (06.30) kararını açıkladı. Sanıklardan sekizi de vatana ihanetten suçlu bulundu. Başbakan Dimitrios Gounaris, İçişleri Bakanı Nikolaos Strotos, Petros Protopapadakis (1922 Mayısında kralcı koalisyon hükümetinin son Başbakanı) Georgios Baltazzis (İzmir doğumlu, 1921-22 yıllarında Dişişleri Bakanı), Nikolaos Theotukis (1921-22 yıllarında Savunma Bakanı) ve General Georgios Hacı Anesti (Anadolu’daki Yunan Kuvvetleri Başkomutanı) ölüme mahkûm edildiler. Xenephon Stratigos (Gounaris hükümetinde Genelkurmay Başkan Yardımcılığı, 1922’de Ulaştırma Bakanı) ve Goudas da ömür boyu hapse mahkûm edildiler. (1) Ölüm cezası aynı gün suçluların kurşuna dizilmesiyle yerine getirildi. Venizelos şansı sayesinde kurtulmuştu ve Yunanlılar için yeniden umut ışığı oldu ve yıldızı parladı.

İngiltere’de 15 Kasım genel seçimlerinde Muhafazakârlar Avam Kamarasında çoğunluğu kazandı. Bu seçimde Liberallerden W.Churchill de, Dundee seçim bölgesinde seçimi kaybetmişti. Koalisyon’un Liberal liderleri arasında yerini koruyan bir tek Lloyd George oldu. Ama o da bir daha kabineye giremedi. (2) “Çanakkale’deki Lord Kitchener ve Winston Churchill gibi o da politik varlığının Ortadoğu (Türkler) tarafından yıkıldığını görmüştü.” (3) Bütün bu başarısızlıkların nedeni aynı kişi olmuştu. Genç Türk Generali Mustafa Kemal; Batılıların bütün gücüne ve avantajlarına rağmen Emperyalistlerin hayallerini yıkmış, Anadolu ve Trakya’nın Hıristiyanlaştırılmasını, sömürgeleştirilmesini önlediği gibi, Osmanlı Devletinin enkazı arasından genç ve yeni modern bir devlet kurmayı başarabilmiş, adeta inanılmaz bir mucize gerçekleştirmişti.

Tabii ki bütün bu gelişmeler belirli bir dönemin sonunu getirirken, yeni bir dönemi, “Özgürlükler Dönemini” başlatmıştır. Bu yeni dönemi başlatanlar bu sefer Avrupalılar değil Türklerdir. Avrupa ve Hıristiyan batı dünyası Türkler için zor şartları oluşturmaya çalışmışlar, ancak gördükleri direnç ve akıllı stratejiler sonunda başarılı olamamışlardır. Onları başarısızlığa uğratan, 1922’de 41 yaşına gelmiş olan Mustafa Kemal; artık ezilen bütün dünya insanları için bir umut, bir ışık, bir özgürlük temsilcisi olmuştur. Bu konuda bazı izlenimler O’nun sadece Türk ve Müslümanlar için değil, diğer uluslar için ne anlam taşıdığını açıklamaya yeterli olacaktır.

“Osmanlı yenilgisinin ve mütarekenin şoka uğrattığı İslam Dünyası, 1919 baharından itibaren Türkiye’deki olayları büyük bir dikkatle izlemeye başladı. O güne kadar tanınmamış biri olan Mustafa Kemal’i keşfetti (daha önceki kahraman Enver Paşa idi) ve Mustafa Kemal’in Avrupa’ya meydan okuyuşunu heyecanla izlemeye başladılar. Ege’de Yunan işgali, Müttefik birliklerin İstanbul’a girişi, Sevres Anlaşması, İslâm toplumlarının Türklerle dayanışmaya girmelerinin çeşitli nedenlerini oluşturuyordu. Bu cümleden olmak üzere, Tunus’ta Türkiye olayları çok yakından izleniyordu. İstanbul’un İngilizler tarafından işgalini protesto amacıyla Mart 1920’de kralın sarayının önünde bir gösteri düzenlendi. Bu olaylar dizisi içinde, Sakarya Meydan Muharebesi  (Eylül 1921) tartışmasız dönüm noktasını oluşturdu. Türklerin Yunanlılara ve bunların arkasındaki İngiliz emperyalizmine karşı zaferi, sömürgeleştirilmiş Müslüman halklara, Avrupa’ya kafa tutulabileceği duygusunu veriyordu. İngiltere yenilmez değildir. Ajitasyon Türklerin başarısı tarafından özendirildi.

Tunus’ta olduğu gibi Suriye’de de gazeteler Kemalistlerin lehinde aktif bir kampanya yürüttüler. Mustafa Kemal’in ve Halifenin etrafında toplanmayı savundular. Zaferin ilanı, Tunus kentinde gösterilere yol açtı. Türklerin davasına duyulan sempati, giderek İslâm Dünyasının kurtuluşu biçiminde daha genel bir umuda dönüşüyordu.

Ancak Türklerin lehine yapılan en gösterişli dayanışma toplantıları Anadolu’yu yeniden fetheden Türk birliklerinin İzmir’e girişi (Eylül 1922) dolayısıyla yapıldı. İslâm Dünyası, Fas’tan Endonezya’ya kadar toplantılar düzenleyerek, mitingler yaparak Türklerin zaferinden duyduğu sevinci ortaya koydu. Filistin’de, Şam’da, Tunus’ta, Hindistan Müslümanları arasında, Yemen’de ve Hatta Etiyopya’da Adis Ababa’daki Müslüman halk arasında düzenlenen gösteriler hakkında tanıklar vardır. Türklerin zaferi ilan edilince Kudüs Mustafa Kemal’in resimleriyle donatılıyor, Gazze’de, Nablus’ta pencerelere Türk Bayrakları asılıyor, camilerde dualar okunuyor ve Kudüs’teki El Aksa camiinde büyük bir toplantı yapılıyordu… Malezya’da Hintli Müslümanlar tarafından işletilen dükkânlar Mustafa Kemal’in resimlerini satıyor ve Malezyalı gençler bunlardan yüzlerce satın alıyorlardı. M. Kemal’in portresi, tıpkı (Enver) Sedat’ın Kahire’deki evinde olduğu gibi; Türk dostu çevrelerde boy gösteriyordu. Öyle anlaşılıyor ki, Pakistan’daki eski ailelerin çatı katlarında günümüzde bile (1980’lerde) bu resimlere rastlanıyor.” (4)

Mısır’dan Hindistan’a kadar bütün İslam diyarında, köylüler O’nu Allah’ın sevgilisi, din adamları imanın kılıcı, siyaset adamları Doğunun devrimcisi diye andılar.” (5)

Bu günlerde gelişmeleri çok yakından izleyen bir Fransız basın mensubu Pierre Benoit şahit olduğu olayları şu sözlerle anlatmaktadır:

Bazı Arap ülkelerinde gençler, başlattıkları hürriyet mücadelelerinde, kendilerini durdurmak için açılan ateşler karşısında semayı dalgalandıran bir gürleyişle coşkun ve korkusuzca haykırıyor ve ‘ Yaşasın Mustafa Kemal’ diye bağırıyorlardı.”

Hürriyet mücadelelerinin dışında Atatürk’ün yaptığı reformlar da özellikle Müslim ve Gayrı Müslim topluluklar için emsal teşkil etmiş, gelişmekte olan birçok ülke lideri onun reformlarını örnek alarak kendi uluslarının gelişmesine katkı sağlamışlardır. Bu konudaki en somut örneklerden biri Tunus Devlet Başkanlarından Habib Burgibadır. Burgiba görüşlerini şu sözlerle dile getirmiştir.” Mustafa kemalin kişiliği, halk kitlelerinin ayaklanması ve halk mücadelelerinin önderi olmuştur. Bu mücadeleler onun ölümünden sonra genişlemiş, pek çok Üçüncü Dünya ülkesini esaretten kurtarmıştır.”

1939 yılında Hindistan Meclis Başkanı olan Sir Abdurrahim de şu sözlerle paralel bir görüşü ortaya koyuyor ve: ” O, uğraşılarıyla yalnız Türkiye’de değil, bütün Doğu Dünyasına kurtuluş yolunu göstermiştir. O Tarih büyüğünün, o Türk kahramanının, o Doğunun kurtuluş ve uygarlık önderinin eserlerini her zaman sevgi ve saygı ile anacağız” diyordu.

Bu konuda Çin Basınının görüşü de şöyledir:   “Atatürk istilaları nasıl bir ruhla ve ne gibi vasıtalarla püskürttüğünü bize göstermek yoluyla ulusal kurtuluşun yöntemini göstermiştir. O’nun düşünüş ve tutumunun kalplerimizde her an canlı kalacağını, ulusal bağımsızlığımızda bize güç ve destek olacağını düşünüyoruz.”

Bir Macar Gazetesi Pester Lloyd 1938’de Atatürk’ün ölümü nedeni ile yazdığı bir başyazısında : ” Dünya bu harp ve barış kahramanı büyük adamın ölümü ile yoksul düşmüştür. Güçlükleri ve zorlukları yenme kararı ve aman bilmeyen savaş galiplerinin yenilenlere uygulamaya çalıştıkları Pranga Siyasetini ilk kıran Atatürk olmuştur.” Sözleri ile genel kanısını belirtiyordu.

Atatürk’ün sadece Türk insanı için değil, bütün insanlık âlemi için attığı en büyük adımlardan biri bize göre “Kadın Hakları” konusunda yaptığı reformlar ve atılımlardır. Günümüzde ne yazık ki dinsel inanışlar bahane edilerek yeniden yok edilmeğe çalışılan bu reformlar, o dönemde sadece Türk Kadınlarını değil bütün dünya kadınlığını tam bir özgürlüğe ulaştırmağa çalışıyordu. Bu konuda birkaç örnek vermek isteriz.

1938 yılında Uluslararası Kadınlar Birliği Romanya delegesi olan Prenses Aleksandrina Cantacuzene “Atatürk, dünya üzerinde yeni bir dönem açmış bir insandır. Ben onun Türk Kadınına verdiği haklarla, bir ülkede Anayı layık olduğu yüceliğe eriştirip Batıya ders verdiğini nasıl unuturum.” Derken, Tunus Milletvekili ve Kadınlar Birliği Başkanı Radhia Haddad da ” Atatürk’ün anısı yalnız Türk kadınlarının değil, özgürlük ve gelişme aşığı bütün dünya kadınlarının gönlünde sonsuza dek yaşayacaktır.” Sözleri ile Atatürk’ün yaptıklarının kadın dünyası için ne kadar önemli ve örnek bir hareket olduğunu vurguluyordu.

Atatürk’ün ve reformlarının özellikle Ortadoğu ve İslam ülkeleri için ne anlam ifade ettiğini ve yazımızı Mısırlı bir yazar M.M. Muşarrafa’nın sözleri ile noktalamak istiyoruz.

Atatürk’ün Doğu için değeri somut ve olumludur. Çünkü o bize, kültürce Batının etkileri altında kalıp boğuluruz diye korktuğumuz korkuların temelsiz olduğunu göstermiştir. O Doğulu uluslara, ulusal bütünlüklerini yitirmeden, kendi değerlerini yeni durumlara nasıl uygulayacaklarını göstermiştir.”

DİPNOTLAR:

 

(1)  Michael Llewellyn Smith, Anadolu Üzerindeki Göz S.352.354.365-374 ( Hürriyet Yayınları, İstanbul-1978)

(2) David Fromkin: A Peace to End All Peace, The Fall of The Otoman Empire And The Creation of The Modern Middle East S.560. ( Avon Boks, New York-1990: Türkçesi Barışa Son Veren Barış 1914-1922, Sabah Yayınları, İstanbul)

(3) Aynı Eser, S.560-561. War Memoirs of David Lloyd George, V.I, p.1050-1051, London, Colhams Press Limitet.

(4) François Georgeon ve İskender Gökalp: Kemalizm ve İslâm Dünyası, S.25- 27 (Çev. Cüneyt Akalın, Arba, İstanbul -1990).

(5) Selahaddin Çiller, Atatürk İçin Diyorlar ki; S.95, Fransız Gazeteci Marcel Sauvage, Cumhuriyet, 5 Ağustos 1935 (Varlık Yayınevi, İstanbul -1965).

Trackback URL

  1. 27 Yorum

  2. Yazan:Zonan Tarih: Haz 27, 2008 | Reply

    bütün bunlar iyi güzel de, burada övdügünüz sey düpedüz ulus devlet ve her milletin kendi kaderini tayin hakki.

    Eger Tunus veya diger Arap milletleri Türkler gibi kendi kaderlerini tayin hakkina sahipse kürtler niye olmasin?

    Atatürk’ü överken bölücü kürt hareketlerine de ideolojik zemin hazirliyorsunuz. Mesela Apo çikip dese ki “ya Galip Hoca hakli, ben zaten Atatürkçüyüm, onun gibi bir ulus devlet kurmak istiyom!” nediyeceksiniz?

    Haa bir kürdistan kurulduktan sonra Zazalarin veya Soranilerin Kirmançiler tarafindan ezilmeyecegini kim garanti edebilir? Kimse?

    Herkesi bagirtirlar o zaman, “ne mutlu Kirmançi olana!”

    Bir de söyle bakin bakalim Pek Sayin Galip Hocam, Eger Atatürk Kürt olsaydi, Kürdiye cumhuriyeti kursaydi ve konusmalarini “ne mutlu kürdüm diyene!” diye bitirseydi…

    O zaman bu makaleyi yazarken kürt milliyetçiligi mi yapacaktiniz? Siz farkinda degilsiniz belki ama savundugunuz fikirler o kadar tutarli degil. Rejimin sizden istedigi biçimde düsünmeye zorluyorsunuz kendinizi.

    Yine de saygilar

  3. Yazan:herackles Tarih: Haz 27, 2008 | Reply

    Yazida bahsedilen ana hususun “milliyetcilik” merkezli oldugunu dusunmuyorum. Yazar; Mustafa Kemal ile o donemin islam dunyasi arasindaki baglantilari ortaya koymaya calismis ve bunun icin de bence akademik yazim kulturunun bir eseri olan dogrudan kaynaklara yer vermeyi tercih etmistir.
    Yazi daha da genis olabilirdi belki ama bir konuk yazar olarak bu kadar yere sIkIstirmak zorunda oldugu bilgilerin de degerli oldugunu dusunuyorum.

  4. Yazan:arif Tarih: Haz 27, 2008 | Reply

    Atatürk’ün İslam dininin demokrasi ile uyumlanabileceği gerçeğinin, ilk mimarlarından biri olduğu, ve Türkler kadar tüm müslümanlar içinde önemli olduğunu kabul etmeliyiz. Laiklik ilkesi müslümanlar içinde elbette ilk kez Mustafa Kemal tarafından dile getirilmemiştir, ancak devlet kurma gücündeki bir müslüman liderin laikliği ilk kez yaşam pratiğine geçirmesini, O’nun şahsında görürüz. Bugün günümüz müslüman yorumcularının enazından bir bölümü, laiklik doğru din algısının güvencesidir diyebiliyorsa, kuşkusuz bunda Atatürk’ün payı çok büyüktür. Yine Müslümanlarla, diğer din mensupları arasında diyalog çabaları yükseltilebiliyorsa, bunda da Atatürk’ün payı hiçde küçümsenemez. Galip beyin çalışmalarının tüm okurlara faydalar getirmesini temenni ederim.

  5. Yazan:Serdar Kaya Tarih: Haz 27, 2008 | Reply

    Eğer Derin Düşünce çoksesli olacağım diye yalan yanlış bilgilere ve tutarsız analizlere dayanan yazılar yayınlayacaksa, kendi kaybeder. Sitenin editörleri Murat Belge’nin Taraf’a geçerken söylediklerini bence bir hatırlasınlar.

    “Venizelos şansı sayesinde kurtulmuştu” ne demektir acaba? Yıllardır ders kitaplarında okunulan ve bu doktor bey gibi milyonlarcasının yetişmesini sağlayan oldubittili ifadeler bunlar değil mi? Aynı zihniyeti buraya da bulaştırmanın ne anlamı var?

    “Derin” Düşünce şayet böyle bir şey ise kalsın, ben hiç almasam daha iyi olur.

  6. Yazan:Mehmet Yılmaz Tarih: Haz 27, 2008 | Reply

    Serdar Bey selamlar,

    Yüzünüzü gören cennetlik! (Eyvah, laiklige aykiri bir lâf ettim yine)

    Ben de nerede oldugunuzu merak ediyordum.

    Atatürkçülük’e kapilarimizi açtik zira Dinler Arasi Diyalog’dan yanayiz. Geçen sene Misyonerlik konusunda hristiyan bir yazarin yazisini yayinlamistik. Simdi ülkemizde Hristiyanlardan daha kalabalik bir gruba küs kalamayiz.

    Derin Düsünce Türkiye’nin sitesi. Türkiye’deki bütün dinî gruplara kapimiz açik.

    Firsattan istifade Alevî arkadaslari da konuk yazarliga davet ediyorum. Basinda kopan onca tantanaya ragmen Alevîlik ve Alevîler hiç bilinmiyor ülkenin geri kalan kismi tarafindan.

    Dostlukla

  7. Yazan:provoker Tarih: Haz 27, 2008 | Reply

    Sayın Sedar Kaya,

    Sanki bugüne kadar Derin Düşünce’de “yalan yanlış bilgilere ve tutarsız analizlere dayanan yazılar” yokdu da bu yazı ilk oldu. Yapmayın lütfen.

  8. Yazan:Selim Sabanci Tarih: Haz 27, 2008 | Reply

    “Atatürk’ün İslam dininin demokrasi ile uyumlanabileceği gerçeğinin, ilk mimarlarından biri olduğu, ve Türkler kadar tüm müslümanlar içinde önemli olduğunu kabul etmeliyiz….Bugün günümüz müslüman yorumcularının enazından bir bölümü, laiklik doğru din algısının güvencesidir diyebiliyorsa, kuşkusuz bunda Atatürk’ün payı çok büyüktür. ”

    Yahu Arif Bey, bu nedir? Derin Dusunce’ye ilk defa gelmis kemalist çömezler gibi yazmayin yahu, insaf.

    Atatürk ne zaman demokrat oldu da Islam ile bagdastirdi birseyleri?

    Resmi tezi nasil böyle destekliyorsunuz? Derin Sular’i hiç mi okumadiniz? Mustafa Akyol’un sitesine hiç mi gitmediniz?

    Ortaokuldaki inkilap tarihi kitabindan mi aktariyorsunuz bu yorumlari? Yoksa birden fazla Arif var da ben mi bilmiyorum?

  9. Yazan:Bigalıoğlu Tarih: Haz 27, 2008 | Reply

    Atatürk şöyle demiştir;
    Tarih yazmak,tarih yapmak kadar önemlidir.Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat insanı şaşırtacak bir nitelik alır.

    bizler tarihimizi yeniden öğreneceğiz.
    bize tarihimizi anlatmamışlar.
    Atatürkçü geçinenler,Atatürk’ün hiç istemedi şeyleri yapmışlar.
    Atatürkçülüğü yeniden yazacağız.
    Atatürk’ü ve Atatürkçülüğü çarpıtarak kendi emellerine alet etmişler.
    Ben onlara kısaca İnönücü diyorum.

    Bugün bazı aydınlarımız bu gerçekleri göremeyerek,Kemalizm veya Atatürkçülüğün çağın gerisinde kaldığını ve misyonunun artık sonlandığını söylüyorlar.Atatürkçülüğün çağdaş bir Dünya görüşü olduğunu görmek istemiyorlar.

    Herkesi Atatürk’ü anlamaya davet ediyorum.
    Düşünmeye,kendi kendinize “Atatürk olmasaydı ne olurdu” diye sorarak başlayın.
    Atatürk’ü başkalarının ağzından değil,bizzat Atatürk’ün kendi söylemlerinden yorumlayın.
    Atatürk ve Sahte Atatürkçüler arasındaki farkı daha iyi anlayacaksınız.

  10. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Haz 27, 2008 | Reply

    Ben farklı seslerin daha da çoğaltılmasından yanayım.Her kesimden,her görüşten haber,makale ve yorum yayımlanabilmeli ki doğruyu bulalım,hakikate ulaşalım.Dolayısıyla benim kişisel görüşüm,Derin Düşüncenin bu anlamda yazar bazında genellikle birbirine yakın görüşlere daha çok yer verdiği yönünde.Doğrusu makaleyi okuduğumda da şaşırmadım değil.Zira bana göre bu bir ilkti ve elbette bunda geç bile kalınmıştı.

    Neden böyle bir yargıya vardığıma gelince.Kesinlikle DD nin tek yanlı bir yayın anlayışını benimsediğini düşünmüyorum.Bu Derin Düşünce grubuna haksızlık olur.Zira inanıyorum ki katılmadığım ve kendimce eleştiriye açık bulduğum kimi görüşlere rağmen bütün yazar kadrosunca ülkemizin sorunlarını demokratik ve barışçıl yollarla çözümüne dair samimi bir çaba görüyorum.Ancak bu çabanın hedefine ulaşabilmesi için karşı tarafın da görüşlerine yer verilmesi gerekir.Ulusalcı kesimler eleştiriliyorsa onlara da söz hakkı verilerek olmalı.Sol tartışılıyorsa tam da muhatab kabul edilen sol kesimlerin görüşleri alınmalı.Benim kısmen eksik bulduğum budur.

    Mesela Rasim Bey bir kaç yazı dizisiyle 68 kuşağını,Türk Solunu yeniden tartışmaya açtı.Son derece olumlu buluyorum.Ne var ki karşı görüşler okur yorumlarıyla sınırlı kaldı.Peki bu eleştiriye itirazı olan aydın,yazar,siyasetçi ve akademisyenler yok mu?Olabileceğini düşünüyorum.Fakat bu platforma taşınmadı.Ha,bilmeyerek bundan DD yi sorumlu tutmak gibi bir duruma düşmeyeyim,belki böyle bir talep gelmemiş de olabilir.Fakat bir şekilde olmasının daha isabetli olacağı kanaatindeyim.

  11. Yazan:arif Tarih: Haz 27, 2008 | Reply

    İslamın demokrasi ile bağdaşır olması pratik açıdan da çok önemli. Türkiye’nin AB ile müzakere sürecinin başlaması adına yapılan basın toplantısına, üç yüzden fazla Arap ve İslam ülkesi muhabiri akredite olmuştu. AB sürecinin İslam ülkelerinde heyecan ve ilgi yaratmasının bir sebebi olmalı. İnkilap tarihi kitaplarından, Atatürk;ün İslamla demokrasinin uyumlanmasına katkı yaptığına dair ben birşey öğrenmemiştim. Yoksa unuttuk mu? Ben hem Atatürk’e sevgi ve saygı duyuyorum, hemde İslam dini müntesibi olmaktan şeref duyuyorum. İllede bu iki değeri tokuşturup, Türkiye’yi topal görmek yerine, bu iki değeri birbirinin yerine ikame etmeden, pozitif motivasyona katkı olarak yorumlamayı yeğliyorum. İslamın tüm insanlık için, maddi tapıcılığın ve yokedici tüketiciliğin aşılmasında tek umut haline geldiğinin, Batı dünyasına ifade edilebilmesinde Atatürk reformlarının katkısını görebilmeliyiz derim. Dünya bizden ibaret değil ve bizim Batı dünyasınada söyleyecek sözümüz olduğunu unutmayalım. Doğuda bizim, Batıda. Ülkemizdeki dönüşümün ve gelişmişlik seviyesinin bugün gelmiş olduğu noktaya, Atatürk reformlarının moda akımlardan çok daha fazla katkısı olmuştur. Atatürk’e gösterilen -İslam dışı unsurlar- tepkide, İslam tezlerine taşıyıcı bir zemin hazırlanmasına katkı sağlamış olması olamaz mı? Onu kaba ve itici bir dindışılıkla izmleştirme gayretinde, bu zeminin tahribi hedefleniyor olamaz mı? Belki çok uç sorular bunlar, İnkilap tarihi kitaplarında da böyle sorular pek sorulmaz, ama siz yinede kafa yorabilirsiniz. Galip beyinde anlattığı gibi, kan ve ateş içinden bir ülke çekip almıştır Gazi ve arkadaşları. Bu arkadaş tanımı bütün bir millettir. Milletin dinmeyen sevgisinde bu arkadaşlık bağının izlerini görebilenlere ne mutlu. Seveni ve Cemaati olan bir kişiyede saygısızlık yapılmaması, irfani eğitimin ilk adımlarındandır. Velevki bu kişiyi, ideolojik yada inanç nedeniyle kabullenemesek bile…

  12. Yazan:Arzuhan Y. Tarih: Haz 27, 2008 | Reply

    @Arif Bey,

    iki degeri tokusturmayalim diyorsunuz ama tokusan kemalizm ve Islam degil ki, Kemalizm ile demokrasi. Ataturk’ün örnek aldigi bati 1930’larin bati avrupasiydi. Mussolini, Hitler ve Stalin hayattaydi. Fransa’da her fransiz asker dogar nidalari atiliyordu Napolyondan beri.

    Ataturk’e karsi cikmak muslumanlik geregi degil demokratlik geregi. Ataturk zor durumda kalmadikca kafasina gore takilan bir liderdi. Oyle halkin fikrini alayim filan diyen bir insan degildi. her yere heykelleri dikilirken de hayattaydi. Bunlara karsi cikmadi. Onu tanrilastiranlara yapmayin demedi. Turk dil kurumunun ve turk tarih kurumunun bastigi kitaplarda yuce yaratici ataturke hamdolsun yazar. bu 1930larda basilan kitaplardir. onlara neden mani olmadi? Mimar sinanin mezarinin acilmasina, kafatasinin olculmesine neden mani olmadi? Bugunku CHP ile ataturk chpsi arasinda ne fark var soyler misiniz?

    elbette demokrasi ile islam bagdasir. Bunu ispat eden bir makale okumustum bu sitede, liberalizm dosyasinda kayitlidir her halde. Islam ile demokrasiyi bagdastirmak icin kemalizme gerek yok. Tam tersi. Kemalizmden uzaklastikca demokrasiye yaklasiyorsunuz. Islam bir din. Sorun islam’da degil. Sorun halki bir kaliba sokmaya calisan, ideal vatandas tiplemesiyle ermenilere, basortulu kadinlara, alevilere, kurtlere gicik olan bir devlet anlayisinda. bu da 1930 yillarinda avrupaya hakim olan ulus devlet fikridir. yine bu sitede ulus devlet dosyasinda mehmet beyin yazilari cikmisti. ataturku ve ondan ilham alan butun ideolojileri asmaliyiz. turkiyenin kurtulusu daha fazla ozgurluktedir. yoksa islam veya ataturk adina halki bir kaliba sokmaya calisanlardan bize fayda yok.

  13. Yazan:Banu BOZOK Tarih: Haz 27, 2008 | Reply

    islamiyetle ataturkculugun bagdasabilecegini dusunenler asagidaki siirleri okuduktan sonra ne diyecekler acaba?
    rabbinin adini soyle, sana dinini soyleyeyim 😀

    Gel ey 19 mayıs eşsiz sabah merhaba
    Ey Samsun’da karaya çıkan ilah, merhaba

    İlk çamurdan beden üflenen ruh, dediler
    Son tufanda Türklüğü kurtaran ruh, dediler. (Atatürk Mevlidi / Behçet Kemal Çağlar)

    Yaradan hey Yaradan!
    Dört yıl değil bin yıl geçse aradan
    Sensin ateş diye kanımızdaki
    Sesin ışık diye önümüzdeki! (Nöbetçi Millet / Behçet Kemal Çağlar)

    Bilin ki Atatürk’ün kurduğu Ankara’ya
    Atatürk’ün yolundan yürünerek girilir.
    Anıtkabre gidip de yürekten baş eğmeyen
    Günü gelir çarpılır, düşer, yere serilir.

    Bir an unutmayın ki Atatürk ülkesinde
    Ahiretten önce de Yüce Divan kurulur… (Yine Milletvekillerine / Behçet Kemal Çağlar)

    Ne örümcek, ne yosun,
    Ne mucize, ne füsun;
    Kabe Arabın olsun,
    Çankaya bize yeter! (Çankaya / Kemalettin Kamu)

    Adın Besmeledir her işimizde (Atatürk’e Sesleniş / Behçet Kemal Çağlar)

    Millete can veren, vatan yaratan
    Tanrının göklere dönüşü gibi.
    Her zaman ırkıma büyük bir baş atam
    Tanrılaş gönlümde, Tanrılaş atam (Nurettin Artam)

    Sana çıkar bu yurdun ararsak son yolu da
    Kutlu bir tanrı oldun güzel Anadolu’da (Kahraman / Fazıl Hüsnü Dağlarca)

    Allah yazmadı
    Sen yazdın alın yazımızı (İlhan Berk)

  14. Yazan:arif Tarih: Haz 28, 2008 | Reply

    Atatürk’e artan ilginin onun tarihi kişiliğine olan ilgi kadar, konjoktürel bir tahrik amacı güttüğünü de düşünüyorum. Galip beyin makalesini elbette birinci katagoride değerlendiriyorum. Bir yandan AKP tıpkı ANAP gibi muhafazakarların elinden çekip alınarak liberalleştirilmeye, ve marjinalleştirilmeye çalışılırken; diğer yandanda Kemalistler tahrik edilerek, senin defterin dürülecek baskısına alınıyor. Güçlü bir politik liderliğin yere serilme operasyonu bu. Bakalım liberal sarmaşık ANAP gibi AKP yide yere serebilecek mi? İzleyelim görelim. Benden şimdilik bu kadar…

  15. Yazan:arif Tarih: Haz 28, 2008 | Reply

    Bir not; Konuyla İlgilenenlere bugünkü Sabahta Engin Ardıçın, Korparatizm başlıklı yazısını okumalarını öneririm…
    Birde Ortak Akıl hareketi diye bir platform, kayıtsız şatsız egemenlik milletin diye bir dizi etkinliğe bugün Malatya mitingiyle başlıyormuş. Bu özgürlükçü hareketi dikkatle izlemeli diye düşünüyorum.

  16. Yazan:Sevgili Özbek Tarih: Haz 28, 2008 | Reply

    Yazıyı okudurken İpek çalışlar’ın kitabı (Latife Hanım) geldi aklıma. Dikkatli okumaya çalıştım yazıyı. Daha sonra yorumlarıda okudum tabii. Nedense bazı arkadaşlar konuyu farklı yönlere çekmişler. Elbette ki fikirlere saygım sonsuzdur ama, yazılan konuyu farklı algılamak ve farklı yönlere çekmek yazan arkadaşlarımıza saygısızlık olduğu gibi, konuyada haksızlık olur diye düşünüyorum. Bence konuyu ve yazarın ne demek istediğini anlamadan sadece desinler diye yorum yazmak olmamalı. Once anlamak ve sonra yazmak daha iyi ve olumlu olur diye düşünüyorum.

    Benim dikkatimi çeken , Atatürk’ü hepimiz tanıyoruz ve O’nun o tarihte, o koşullarda ne derece başarılı bir lider olduğunu biliyoruz. Yaptıkları hoşumuza gitse de gitmese de, dönemin en popüler ve en ilerici ve en yenilikçi devlet adamıydı. Bunun örneklerini İpek Çalışların kitabındada görebiliyoruz, diyer kitaplarda da olduğu gibi.

    Benim merak ettiğim, Atatürk’ün reformlarını Türkiye’de siyasi adamlarımız bildikleri halde, neden devlet yönetiminde başarılı olamıyorlar ? Ve Atatürk devrimlerinden bu yana neden hiç bir yenilik gelmemiştir ? Türkiye ilerlemek yerine neden 21 inci yüzyılda dini geri getirmeye çalışıyor ? Ki Atatürk dini Devlet işlerinden ayırırken ; dini inancın insan vicdanında olabileceğini pekâla bilmiştir. Ama sanki Türkiye’de başka hiç bir şey yokmuş gibi din tartışılıyor. Dini inanç senelerdir var.

    Benim sorum şimdi burda yazan arkadaşlara, neden ülkemizde Atatürk’ gibi bir insanın yetişmediği tartışılmıyor ? Neden yeni bir siyasi lider çıkıpta yeni reformlar, yeni yasalar sunmuyor ? Şunuda eklemeden geçemiyeceğim ; Deniz Gezmiş gibi zeki insanlarımız yok edilmeselerdi belkide olacaktı yenilikçi liderlerimiz ama, Onlar olmadığına göre, konuyu başka yere çekmeden, yeni bir siyasi insan tipi tartışması olabilir diye düşünüyorum. Dini tartışmalardan daha önemlidir. Çağımızda insanlar değişmekte olup, farklı istek ve farklı arayışlarda varolmaktalar. Artık insanlarda devlet kavramı fazla ağır basmıyor diye düşünüyorum. Yoksa Atatürk bu kadar konuşulmazdı. Çünkü insanlar artık ben filanca ülkede yaşabilirim diye düşünebiliyor. (insanlar derken siyasilerden bahsediyorum).

    Madem ki Atatürk konuşuluyor o zaman onun reformlarında faydalanarak, yeni bir insan yetiştirebilmenin koşullarınıda tartışalım diye düşünüyorum. Atatürk hayranlarından biri olarak, kaleminize başarılar diyorum.

  17. Yazan:blue Tarih: Haz 29, 2008 | Reply

    Galip bey,

    İslam ülkelerinin devlet başkanlarının övgü sözlerine yer vermişsiniz. Diktatörlerin Atatürk’ü övmesi iyi bir şey midir bilmiyorum. Kuşkusuz Orta Doğu coğrafyasında, emperyalist güçlerin yerleştirdiği liderlerin M.Kemal’e hayranlığının sebebi antiemperyalizm mücadelesi olmamıştır. Keşke öyle olsaydı da ülkelerini bağımsızlığa kavuşturmaya yeltenselerdi. Ama onların görevi efendileriyle halkları arasında tamponluk yapmak olmuştur. İran şahı, Tunus diktatörü vs. nin hayran olduğu antiemperyalizm mücadelesi değil, halkın kılık kıyafetini, yaşam tarzını batılılaştırmasıdır. Bu anlamda Atatürk devrimlerinin travması sadece bu ülkede değil, Batıcı diktatörlerin yönettiği tüm Orta Doğu coğrafyasında olmuştur.
    Hilafet için varını yoğunu, kollarındaki bilezikleri milli mücadele için gönderen Hindistan müslümanlarının hilafetin kaldırılması üzerinde duyduğu hayal kırıklığı da burada not edilmesi gereken gerçeklerden. Tabi, bu fedakarlıklarının karşılığında İş Bankasının kurulmuş olması da ayrı bir trajedidir. Ha evet, bir kısmını da iki milletvekili Avrupa borsasında kaybetmiştir.
    Atatürk’ün kadınlara seçilme hakkı bahşetmesi konusu da tartışmalıdır. Kendisinin askerlik yapmadıkları için kadınların seçilme hakkına sahip olmadıklarını ifade ettiğini biliyoruz.
    Ayrıca medeni kanuna göre Latife Hanımla evlenen Atatürk’ün, şer’i hukuka göre “boşol !” diye karısını boşaması da tüm dünyada şaşkınlık yaratan ayrı bir ilginç durumdur. Atatürk’ün kadınlara yaklaşımı bahsettiğiniz gibi “analara saygı” kapsamında değerlendirilebilir; yoksa feminist hareketlere şiddetle karşı çıkmış; nitekim Türk Kadınlar Cemiyetini’nin yıllarca seçilme konusundaki baskıları isyan noktasına gelince, bu hakkı vermek zorunda kalmış ve cemiyeti kapattırmıştır.

    Galip bey’den ve Derin Düşünce editörlerinden Serdar bey’in haklı isyanına da istinaden şöyle bir öneride bulunmak istiyorum.
    Atatürk konusunda yaveleri zaten anaokulundan beri dinleyip duruyoruz. Bunun yerine sayın hocamız sorduğumuz sorulara cevap verse; hem zihnimizi aydınlatmış, bizim yanlış (!) zanlarımızı düzeltmiş olur; hem de biz de belki Atatürk’e ait günümüze taşınabilecek herhangi bir ilke kalıp kalmadığı konusunda daha açık fikre sahip olabiliriz.

  18. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Haz 29, 2008 | Reply

    İlk yorumum düşünce ve ifade özgürlüğüne sınırlama konmaması gerektiği yönündeydi.Demokratik tartışma kültürünün bir toplumun ilerlemesi için temel koşul olduğuna olan inancımla şimdi de aynı görüşün arkasındayım.Nitekim (birbirinden farklı olmakla beraber)bu makaleye ilişkin yorum ve değerlendirmeler fevkalede yararlı olmuş ve bana göre düşünce ve ifade özgürlüğünün gerekliliğini bir kez daha doğrulamıştır.

    Kuşkusuz ki bundan,bahse konu her fikrin mutlak doğru olduğu anlamı çıkmayacaktır,fakat her halukarda bizi doğrulara götürebilecek birer anahtar olacaktır.Zira her soru aynı zamanda bir yanıt getirecek,bizi düşünmeye,sorgulamaya ve yeniden muhasebe etmeye götürecektir.Belki ikna olacak belki de ikna edeceğiz,ama bunu kırıp dökmeden başardığımızda eminim ki bizi hep bir adım daha ileri taşıyacaktır.

    Şimdi izninizle makalenin içeriğine ilişkin değerlendirmeme geçmek istiyorum.Değerli yazarın Atatürk’ün düşünce ve vizyonuna dair düşüncelerine bir itirazım yok.Ancak Atatürk’ü doğru anlatmak ya da doğru anlaşılmasını sağlamak adına izlediği yöntemi doğru bulmadığımı da belirtmek isterim.Doğru bulmuyorum çünkü bağdaştırmak niyetinde olduğu kesimi bir hayali düşman kurgusu üzerinden kategorize etmekle başlıyor makalesine.Dolayısıyla daha yazının başında, iddia edildiği gibi bir bağdaştırmadan çok bir ayrıştırma,bir hesaplaşma eğilimi var.Kaldı ki bu suçlama menziline alınan kesimlerin neye dayanarak suçlandığına dair hiçbir kanıt da yok ortada.Öyle ya,siyasilerin,basın yayın organlarının bu düşmanlık kampanyasında birbirleriyle yarıştığı,demeçler verildiği ve bunun ürkütücü boyutlara ulaştığı dile getirilmiş.Sanırım bu ürkütücü faaliyetlerin neler olabileceğine dair bizim de bilgilenme hakkımız olabilmeliydi.Her neyse demekki kanıt,belge vs.yerine niyet okuma kafi geliyormuş.

    Devam edelim.Yukarıda da belirttiğim gibi Atatürk’e yapılan övgülerden rahatsız değilim.Ancak övgünün de eleştirinin de bir amaca hizmet etmesi gerekir.Yazarın makalesinin tamamını ayırdığı övgüler bizim yeni öğrendiğimiz şeyler değil,sanırım bu ülkede bunları ezberlemeyenimiz yoktur.Ancak buna rağmen bugün hâlâ çok farklı şeyler tartışıyorsak acaba ezberlerin dışında da bir sorgulama başlatmamız gerekmez mi?Yani şöyle diyeyim:Çin’den K.Afrika’ya,Ortadoğu’dan Hindistan’a,Yemen’e kadar bütün islam aleminin,dünya halklarının gönlünü fethetmiş,saygınlıklarını kazanmış M.Kemal Atatürk gibi bir devlet adamının,kurtarıcısı olduğu kendi halkından aynı saygıyı görmemiş olması acaba biraz manidar değil mi?Dolayısıyla meseleye burdan bakılması gerekir diye düşünüyorum.Bugün sayın yazarın Atatürk düşmanlığı şeklindeki algısı bence büyük bir yanılgıdır.Zira eleştiri ve suçlama menziline aldığı kasimlerin itirazı doğrudan Atatürk’e değil onun adını kullanarak bunu bir iktidar ve baskı aracına dönüştüren zihniyetleredir.Atatürk’ün kendi halkı tarafından yanlış anlaşılmasının müsebbibi asıl bu zihniyet yapısıdır ve bir düşman aranacaksa bence burda aranmalıdır.Çünkü Atatürk’e en büyük kötülük burdan gelmektedir.Bakın Yargı siyasallaştırılarak büyük bir hukuk skandalı yaşanıyor ve bunun sorumluları Atatürk’e referans yaparak icraatlarına kılıf buluyorlar.Darbeler yapılıyor,varolan kısmi demokrasi sekteye uğrtılıyor yine ne yapılmışsa sanki onun adına yapılmış gibi gösteriliyor.Devletin içine sızmış yasa dışı örgütler bile her fırsatta bu söylemlere sarılıyor.Genç kızlar giyim tercihlerinden dolayı ünv.kapılarından geri çevriliyor,savunma yine aynı.Ee o zaman sayın yazara izniyle sormak istiyorum bütün bu baskıya maruz kalan kesimler “oh ne güzel oldu”diye memnuyetlerini belirtmeyecekti her halde.

    Sonuç olarak şayet bağdaştırmak adına bugüne kadar yerli yerine oturmamış bazı parçalar birleştirilmek isteniyorsa bence bu anlaşılamama durumuna neden olan gerçekleri doğru tahlil etmek gerekir.Mağdur olan kesimi potansiyel düşman görmek yerine bu kafa karışıklığından medet uman,iktidar hırsıyla toplumu çatıştıran anlayışlar sorgulanmalı.Eğer ille de bir suçlu veya düşman aranıyorsa biraz da başka adreslerde aranmalı.

  19. Yazan:Dr. M. Galip Baysan Tarih: Haz 30, 2008 | Reply

    TENKİTLER VE CEVAPLAR

    Değerli okurlar: konuya gösterdiğiniz yakın ilgi nedeni ile her şeyden önce hepinize teşekkürlerimi sunmak isterim. Tenkitleriniz bu defa bir iki arkadaşımız haricinde ilk yazıya olduğu kadar negatif ve kötüleyici değil. Sizlere tek tek cevap vermeyi tabii ki çok isterim. Ancak sizler de takdir edersiniz ki yazısal dalaşmaların hiçbir yararı olmuyor. Ama size saygı duyduğumu belirtmek için bu gün bir istisna yapmak istiyorum. Cevabi yazımın çoğunuzun hoşuna gideceğini beklemiyorum ama birlikte bir yola çıkılacaksak birbirimizi tanımanın büyük yararlar sağlayacağını düşünüyorum.

    Zonan: ulus devlet anlayışına, bu gün Kürtlerin de sahip çıkabileceğini söylüyorsunuz. Galiba bu ifadenizde Ulusçuluk anlayışı yerine Osmanlıda olduğu gibi Ümmetçilik anlayışının daha doğru olabileceğini ima ediyorsunuz. Her ikisi de temelde yanlış. Osmanlı Devleti çöküntüsü üzerine yükselen genç Cumhuriyetimiz aralarında, Türk, Kürt, Arap, Rum, Yahudi Arnavut 25-30’a yakın değişik ırk ve soylardan gelen bir oluşumdur ve ırk ve dine dayanmayan bir Milliyetçilik anlayışı ile yoğrulmuştur.
    Heracles: Saygın ve gerçekçi bir değerlendirme. Teşekkürler.
    Arif: sizin de değerlendirmelerinize katılıyorum.
    Serdar Kaya: Tavsiyem yazınızı tekrar okumanızdır. Koca yazıda sadece Venizelos için yazdıklarım mı sizi rahatsız etti.? Yoksa sırf itiraz hakkınızı mı kullanmak istediniz. Ayrıca hoşunuza gitmeyen yazıları dışlarsanız siteniz nasıl “Derin Düşünce” adını taşıyabilir?
    Provoker: Serdar kayaya katılmanız normal de yazıya destek mi veriyorsunuz yoksa köstek mi koyuyorsunuz pek anlayamadım.
    Selim Sabancı: Atatürk’ün Demokrasi istemediğini ima etmişsiniz. Bu konuya yakında bir yazı ile cevap vereceğim. Ayrıca detaylı bilgi isterseniz benim Atatürk-Demokrasi, Ordu- Demokrasi ilişkileri konularında yazdığım kitaplarımı bulabilirseniz okumanızı ve sonra fikrinizi belirtmenizi isterdim.
    Bigalıoğlu: Size tarihimizi anlatmayanlar İnönücüler değil Sayın Bigalıoğlu ama sizi daha küçük yaşlarda Din öğretme amacıyla açılan kurslarda, sizlere Atatürk ve Cumhuriyetten nefret etmeyi öğretenlerdir. Ama mümkün olduğunca tarafsız olmaya çalışmanız güzeldi.
    Aziz Yılmaz: Farklı sesler ve görüşlerle ilgili değerlendirmelerinizde size hak vermemek mümkün değil.
    Arif: İslam ve Demokrasi konusu oldukça hassas bir konudur. Günümüzde gördüğümüz şekilde bazı uyuşmazlıklar olabilir. Ancak biraz derin düşünürsek. İslam Peygamberinin öldüğü gün yerini yeni lider olarak oğlu durumundaki damadı yerine genel bir oylama ile ilk Müslümanlardan birinin seçilerek getirilmesi acaba Demokratik bir davranış kabul edilemez mi?
    Arzuhan: Kemalizm diye adlandırdığınız Atatürk İlke ve İnkılâplarına bağlılığı Demokrasi dışına itmenize katılmıyorum. Size de bu konudaki yazılarımı izlemenizi tavsiye ederim.
    Banu Bozok: O sözler, o şiirler Türk halkını ayaklar altında çiğnenmekten kurtaran bir milli kahraman için söylenmiş yüceltici sözlerdir. Bakın siz bir futbol turnuvasında çeyrek finale çıkmış bir spor ekibi için bile destanlar yazıyor, sporcuları yere göğe sığdıramıyorsunuz. Yok eğer bazılarının iddia ettiği gibi onu ilah haline getirip tanrıya şerik koşuyorlar demek istiyorsanız o zaman hatalısınız deme durumundayım. Mustafa Kemal de her Türk vatandaşı gibi yerine göre hem kendi ve hem de başkalarının dinine saygılı bir Müslüman’dır. Bakın o günlerde bir Müslüman şair ( Pakistan Milli Şairi İkbal) Mustafa Kemal için, “ Biz sönmüş bir kül iken bizi ışık saçan Güneş haline getirdin” diyordu. O da mı Mustafa Kemali putlaştırıyor. Bunlar ucuz ve ilkel propagandalar, aklı başında kendini yetiştirmiş, eğitim görmüş insanlar bu propagandalara kapılmazlar.
    Arif: AK Parti’nin Liberal bir parti olduğuna inanabilirsiniz ama bence değil. Siyasi Liberalizmde özgürlükler bilhassa dinsel ve kadın özgürlükleri en önde gelir. Bu güne kadar Ak Partisinin görüntüsü; halkımızın Dinine olan sevgisini, düşkünlüğünü ustaca kullanarak siyasi avantaj elde eden bir yapıda. Ancak bu güne kadar görülmedik bir şekilde köylü ve esnafı desteklemesi de saygı uyandırıyor. “Kemalistlerin defterini dürmek” de kimsenin harcı değil. Bu tip kaba görüşleri size yakıştıramadığımı söylemeliyim.
    Sevgili Özbek: Görüşleriniz için teşekkürler, çok etkilendim ve sorularınız da çok yerinde.
    Blue: Atatürk’ün kadınlara askerlik yapmadıkları için oy hakkı vermediğini nerden duydunuz veya okudunuz bilemem. Tam tersi eğer Mustafa Kemal olmasaydı bu gün Türk kadınları bazılarının çok özlediği komşumuz İran kadınlarından bile daha şanssız olabilirdi. Bu ülkede kadınlara oy hakkı vermeyi düşünen ilk ve tek güç Mustafa Kemaldi. Sitenizde Kadınlar ve Kadın Hakları ile ilgili bir köşenin açıldığını okudum. Eğer bu köşeyi canlı tutabilirseniz önümüzdeki aylarda Dünyada ve Türkiye’de kadın hakları konusunda 4-5 yazılık bir seri yazım var, yararlanmanız için parti parti onu gönderebilirim. O bilgilere sahip olduğunuz zaman daha gerçekçi bir tartışma yapabileceğimize inanıyorum.
    Aziz Yılmaz: Bence yazınızı tekrar okursanız iyi olur, yanlış yolda olduğunuzu eminim siz de fark edeceksiniz.
    Sizlerin ve Site yönetiminin ilgisinin önümüzdeki günlerde de aynen devam etmesini temenni ederim. Çok sorunuz olduğunu fark ediyorum, yazısal çalışmalarımızın daha verimli olması için öncelikle o konu ile ilgili duygusal değil ama bilgiye dayanan bir sorunuz olursa kariyerim ve tecrübelerime dayanarak cevaplandıracağımdan, sizlere yardımcı olabilmek için elimden geleni yapacağımdan emin olmanızı ister, saygılar sunarım.

    Dr. M. Galip Baysan

  20. Yazan:Bigalıoğlu Tarih: Haz 30, 2008 | Reply

    “Size tarihimizi anlatmayanlar İnönücüler değil Sayın Bigalıoğlu ama sizi daha küçük yaşlarda Din öğretme amacıyla açılan kurslarda, sizlere Atatürk ve Cumhuriyetten nefret etmeyi öğretenlerdir. Ama mümkün olduğunca tarafsız olmaya çalışmanız güzeldi.”

    sayın Baysan,
    bu konular hepimizin sandığından biraz daha karmaşık.
    benim gençliğimde babam Atatürk resmi asmamı istemezdi.gerekçe olarak Atatürk resmi asarsan seni solcu sanırlar derdi.mantıgı görebiliyormusunuz,Atatürk sol ile özleşmiş.sağcılar ne yapsın,bu ülkenin üvey evlatlarımı onlar.

    kel alaka bir anlayışla neredeyse 10 yıl boyunca inkilap tarihi dersi görürüz okullarda ama bugun internet üzerinden ulastıgımız bilgilerin hiç biri öğretilmez yakın tarihimizle ilgili.dolayısıyla carpıtılmıs bir tarih bilgisiyle donatılırız.

    bu ülkenin ortak degeri olan Atatürk’ü birileri sahiplenip onun uzerinden kendi hukumdarlıklarını surdurmusler onyıllar boyunca.

    Atatürkçülük farklı bir sey kemalizm farklı bir sey olmus cıkmıs.

    Atatürk farklı,Atatürkcülük farklı bir sey olmuş.

    Bizler tarihimizi,Atatürkçülüğü yeniden yazmak durumundayız.Atatürk kimsenin malı değildir.Tu kaka kemalizm diyenler de yanlıstır.

    Ben Atatürk’ten yana tarafım.Ben Türkiye’den yana tarafım.Ben milletten yanayım.

    Tu kaka birileri varsa,devletçi politikları ile yarı komunust bir yonetim uzerinden kisisel hırslarını tatmin eden inönü ve onun takipcisi zihniyettir.
    bugun bile ordunun yaptıgı harcamalarının,yolsuzlukların hesabı sorulmuyor.dekanların aldıgı maasın miktarı akıllara zarar,bilim,ne yapacan bilim yapıpta.

    bir yerlere gelebilmek,mevki sahibi olabilmek icin,sozde atatürkçü olmanız ve birilerinin bilmem netarfını yalamanız gerekiyor.

    neyse dogru yanlıs,her gecen gun daha bir net gunyuzune cıkıyor.

    egitim sart,allah razı olsun,inteneti cıkarandan.

  21. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Tem 1, 2008 | Reply

    Galip Bey,
    Yorumları detaylarıyla yanıtlamadığınızdan ötürü şikayet etmek doğru olur mu bilmiyorum.Ancak madem böyle bir incelik gösterdiniz bence yazılı sınav notu formatında da olmamalıydı diye düşünüyorum.Mesale benim doğru yolda olmadığımı yönünde fikir beyan etmiş ve bunu anlamam için de yazımı tekrar gözden geçirmemi önermişsiniz.Fikriniz de öneriniz de benim için baş tacıdır,saygı duyarım.Fakat şundan emin olun ki yazdığım her kelimeyi tartarak imbikten geçirmeyi prensip sayanlardanım.Kişilik haklarına bir müdahale ya da hiçbir getirisi olmayan bir polemiğe neden olmaktan imtina ederim.Tabi bu her fikrimin doğru olduğu anlamına gelmez,muhtemeldir ki yanılmış da olabilirim.Fakat nerde yanıldığımı veya (sizin deyiminizle) nasıl bir yanlış yolda olduğumun da tarafınızdan belirtilmesi daha makul ve isabetli olurdu diye düşünüyorum.Bakın ben makalenizi değerlendirirken fikirlerinize nerde katılmadığımı gayet açık dille ifade ettim,sizden de aynı tavrı beklemek sanırım benim en doğal hakkım.

    Derin Düşünce katılımcılarını kasdederek pek çok sorularımızın olabileceğini belirtmişsiniz.Doğrudur,size katılıyorum;bir çok sorumuz var.Sizde memnuniyetle yanıtlayacağınızı,bizleri aydınlatmaya hazır olduğunuzu söylüyorsunuz.Kendi adıma söyleyeyim her yazı ve makalenizi okumaktan,sizinle demokratik kurallar içinde tartışmaktan onur duyacağım.Zira inancım odur ki her fikir alışverişi,paylaşılan her yorum ve değerlendirme güzel Türkiye’mizi daha aydın bir geleceğe taşıyacak,birbirimizi daha iyi anlayabilmemize vesile olacaktır.

    Yorumları tek tek yanıtlama inceliği gösterdiğiniz için size teşekkür ediyor çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

  22. Yazan:blue Tarih: Tem 2, 2008 | Reply

    Galip bey,

    Bahsettiğim konuda şu linki okumanızı hararetle tavsiye ederim:
    http://www.mustafaarmagan.com.tr/yaziGoster.php?yaziNO=1071

  23. Yazan:snowqueen Tarih: Tem 3, 2008 | Reply

    Mustafa Armağan’ın yazısını okudum. Şimdi bir kadın olarak, hem de tabi feminizme yakınlık duyan bir kadın olarak askerden ve sağcıdan pek hayır gelmeyeceğini bilirim. Atatürk’e de feminizm savaşçısı diyemem elbette ama Osmanlı devleti gibi “kadının adı yok, entrikası var” bir ortamdan çıkıştaki kadına bakışının ruhiyesi gene de benim için affedilir bir aşamada. Özellikle o dönemde, Atatürk’ün teşvikiyle yetişen bilim kadınları için bile müteşikkirim.

    M.Ö kaç binlerde bile devlet erkanında kralın solunda yer alan “kraliçe” imgesi Osmanlı’da niye yok? Niye devlet erkanı sadece ve sadece sultanlara ait diye soruyor tabi insan. Tabi, kralın yanında “zevce” konumu da bana gıcık ama imparatorlukta haremdeki Slav diyarlardan getirilmiş yarı-kölenin entrikası dışında bir kadın eli arayorsun, Hititlerin bile Puduhepası’sı var, yeri gelmiş mühürlere kendi damgasını başmış.

    Hindistan, Pakistan’da Kurtuluş Mücadelesi yardımları ve sonucunda
    o kadar tahmin ettiğiniz gibi hayal kırıklığı falan olmadı. Bu konularda yazılmış fazla kaynak yok, bu ayki National Geograhic’e de kaynaklık eden kendi aile albümlerimiz ve anlatılandan bildiğim kadarıyla Atatürk o civarda sempatisi olan bir lider.

    Ha bir de şunu anlamıyorum, kimse kırılmasın gücenmesin de,
    “günümüze kaşınacak kalıp” konusunda gösterdiğiniz hassasiyetin
    M.S.600’lerden günümüze taşıdığınız hassasiyete gelince nedense sekteye uğraması. “cahilliye döneminde kızlar diri diri gömülüyordu islam onları kurtardı”tavrından bahsediyorum. Kadınlar kurtulmamış demekki hala birşeylerle mücadale ediyoruz.

    Kemalist bir aileden gelip, bugün Atatürk’ü bir put olarak değil, Florya sahilinde karşılıkılı rakımızıları koyup beyaz leblelerimizi yiyip, sohbet etmek isteyeceğim bir dost, yaren gibi görüyorum. Bir kişiyi putlaştırmak, onu kendi dünyamızın dışına çıkarmak, uzaklaştırmaktır çünkü.

  24. Yazan:sadık Tarih: Eyl 16, 2008 | Reply

    Yazarımız Kurtuluş savaşı yıllarında islam dünyasının Mustafa Kemal’e verdiği destekten sözediyor.Ancak bu desteğin hangi düşünce ile verildiği üzerinde durmuyor.
    O dönemde İslam dünyası Mustafa Kemal’e Hilafeti kaldırması için değil,Hilafeti düşman işgalinden kurtarması için destek veriyordu.Çünkü Mustafa Kemal Paşa Erzrum kongresinde,Sivas kongresinde ve Misak-ı Milli’de bunu vaad ediyordu.Onlarda bunu desteklemişlerdi.
    Ancak bu desteğin Kemalist reformlara verilmiş bir destek imiş gibi sunulması tarihi çarpıtmaktan öte bir anlam ifade etmez.Oysa Mustafa Kemal Paşa “tarih yazanların tarih yapanlara sadık kalmasını” talep etmektedir.
    Tarih yazdığını ifade eden yazarımızında bu doğrultu da hareket etmesi belki de kemalist olmasının en büyük gereğidir!

  25. Yazan:nehir Tarih: Kas 14, 2008 | Reply

    aslında biliniyormu bilmiyom

  26. Yazan:bedr Tarih: Kas 14, 2008 | Reply

    Eger Tunus veya diger Arap milletleri Türkler gibi kendi kaderlerini tayin hakkina sahipse kürtler niye olmasin?

    evet! niye olmasın! mantık yürütecek olursak çok doğru bir yaklaşım. neden olmasın. bu neden olmasın lafının sonuna bir adet soru işareti koyduğumuzda ‘neden olmasın?’ oluyor.

    OLAMAZ! olsaydı olurdu! neden olamaz??? çünkü kürtlerin bir Mustafa Kemal i yok! olması da mümkün değil!

    İŞTE BU YÜZDEN OLMADI, OLMAYACAK VE OLAMAZ!

    DÖNÜN BİR BAKIN BAKALIM KÜRTLERİN ÖNDERLERİNE!!!!!!!!!!!!! VE BİR DE DÖNÜP BİR BAKIN BAKALIM “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE” DEMİŞ OLAN DÜNYA LİDERİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK E

    anladınız mı neden olmadı, olamaz ve asla da olmayacak!!!!!

  27. Yazan:Fatih Öksüz Tarih: Eki 11, 2010 | Reply

    Sayın Dr. M. Galip Baysan,

    Öncelikle yazınız bilgiye aç insanlar için pek doyurucu olmamış.Neden? Merhumun ölümüyle, dünya halklarının merhuma olan üzüntü,fikir,demeç ve görüşlerini yazınızda paylaşmışsınız.Kendi fikir ve analizlerinizi bu yazınızda görmek pek mümkün değil.
    Bu kadar çok yorumun bu makalenin altında yer etmesi edebi açıdan şaşırtıcı.Unutmayalım DERİNDÜŞÜNCE’ye yazıyoruz,adı üstünde düşünce.Düşündüklerimizi yazalım,düşünceleri yorumlayalım.

    Başarılar.

  28. Yazan:Tayfun Korkut Tarih: Eki 12, 2010 | Reply

    Islam dunyasindaki Ataturk vb. Turk, Kurt,Arap liderler yuzunden, islam dunyasi paramparca oldu, birbirinden nefret eder hale geldi, kamplasti. Millet-millet bolundu, bolundukce zayifladi. Simdilerde, butun savasli, problemli, geri kalmis musluman ulkelerinde tanrilastirilmis liderlerin heykelleri, sagda solda resimleri… Bir kisiye bu kadar tapmanin hangi topluma faydasi olmus bugune kadar? Bir liderin tartisilamaz bir dogma olmasi ne getirmis herhangi bir topluma? Hic! Ama cok seyler goturmustur, bu da bir gercek.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin