Apoletli çeteler için zor günler
By Editorden on Tem 3, 2008 in Basın günlüğü, Ergenekon Nedir?, Terör, Ulusalcılık
Yasemin Çongar
Dün Türkiye’de bir ilk gerçekleşti.
“Dokunulmazlar”a da dokunulabileceğini düşündüren bir adım atıldı.
Bu ülkede işlerin artık eskisi gibi yürümeyebileceği yönünde bir umut doğdu.
Dün, dört yıldızlı generallerin suçla ceza arasındaki diyalektiği donduracak kudrette olmadığını belki de ilk kez hissettik.
Ergenekon Soruşturması’nı yürüten Savcı Zekeriya Öz, bir yandan çok yakında açıklayacağı iddianamesinin son rötuşlarını tamamlarken, bir yandan da Ergenekon-2 için düğmeye bastı.
Ya da şöyle diyebiliriz, “Küçük Ergenekon” dosyası kapanmadan “Büyük Ergenekon” dosyası açıldı.
Ama devletin derinliklerindeki suç örgütünü ortaya çıkarmaya yönelik operasyonun kapsamının büyümesinden ibaret bir yenilik değil bu.
Söz konusu olan salt nicel bir genişleme değil; Ergenekon Operasyonu’nda dün nitel bir sıçrama yaşandı.
Çünkü ilk kez, darbeci generallere uzandı yargının eli.
Taraf’a ulaşan bilgiler, eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Şener Eruygur ile eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Hurşit Tolon’un Ergenekon’daki olası üst düzey konumlarının yanı sıra, 2004’teki darbe planlarındaki aktif rollerinin de sorgulanması amacıyla gözaltına alındıkları yönünde.
Ellerinde gencecik çocukların kanı olan darbecilerini yargılamak yerine kırpıp kırpıp cumhurbaşkanı, yönetim kurulu üyesi, sayfiye ressamı yapmaya alışmış bir ülkenin, darbelerden bir türlü kurtulamayan makûs talihini değiştirebilecek bir adım bu.
Darbe suçunu cezasız bırakma geleneğini terk ettiğimiz gündü belki de dün.
Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki Raskolnikovlar için sonun başlangıcıydı.
Dostoyevski’nin, kendini diğer insanlardan üstün, ve yüce amaçları uğruna suç işlemeye ehliyetli gören o çok meşhur karakteri misali, kendilerini toplumdan üstün ve demokrasinin sonuçlarını tersyüz etmeye ehliyetli gören generallerimize, “Yaptığınız bir suç; cezası da var” diyebilmeye ve dediğini yerine getirebilmeye daha yakın bir toplumuz artık.
* * *
Şuna inanıyorum, dün milyonlarca insanımız, bu “ilk” duygusunu yaşamaktan memnundu.
Biliyorum ki, “dokunulmazlar”a da dokunulabileceği, darbeciliğin cezasız kalmayacağı, devletin derinliğindeki pisliğin temizleneceği yönündeki işaretler, bu ülkedeki milyonlarca darbe mağduru için umut kaynağı oldu.
Ama partisinin Meclis grubunda, uzun siyasi hayatının belki de en talihsiz konuşmasını yapan ana muhalefet lideri Deniz Baykal’dan, sabah bültenlerine “Günaydın” yerine “Bugün, aydın bir gün değil” diyerek başlayabilen “ana-akım” haber spikerlerine uzanan bir “ne yapacağını şaşırmışlar” güruhuyla da karşılaştık dün.
Ergenekon soruşturmasına karşı bodoslama saldırı başlatmakta beis görmeyen Baykal, sanki kendi bizzat Ergenekon zanlısıymış da Meclis kürsüsünden ifade veriyormuşçasına konuşuyordu.
Daha sonra, bazı televizyon kanallarında, Baykal’la ses uyumu sağlamış bir dizi yorumcunun, Ergenekon’dan “sözde devlet içi çete”, “uydurulmuş örgüt”, “yurtseverleri püskürtmek için bir bahane”, “kapatma davasına karşı misilleme” diye söz edip durmasına tanık olduk.
CHP’nin ve bir kısım medyanın sözcüleri, Nokta dergisinin geçen yıl ortaya çıkardığı, daha sonra gerçek olduğu da kanıtlanan Sarıkız ve Ayışığı darbe planları konusunda daha önce olduğu gibi dün de suspustular.
Gözaltına alınan emekli orgenerallerin adlarının bu darbe planlarına karışmış olması onları hiç mi hiç ilgilendirmiyordu.
“Dokunulmazlar”a dokunulmuş olması, Baykal’ın “Artık her an herkes gözaltına alınabilir” sözündeki derin rahatsızlıktan başka bir duygu vermiyordu onlara.
* * *
Apoletli Raskolnikovlarımız ve onların destekçileri için kötü bir gündü dün.
Bu ülkede, evrensel hukukun herkesi bağlayarak hüküm sürmesini isteyenlerimiz, demokratikleşme ve insanca yaşama özlemlerinin gerçekleşmesinin birbirine bağlı olduğunu bilenlerimiz ise umutlandı.
Bu umut havada kalmamalı; bir iki nefeste uçup gitmemeli.
Bunun için de Savcı Zekeriya Öz’e ve hükümete büyük görev düşüyor.
Ergenekon suç örgütünün ve darbecilerin üzerine gitmek, AKP’yi kapatma davası üzerinden yürüyen bir pazarlığa hapsedilemeyecek, o pazarlığın gidişatına göre kâh hızlandırılıp kâh rölantiye alınamayacak kadar ciddi bir iş.
Özellikle, yaşanan yargı darbesinin Ergenekon suç örgütünce desteklendiğinden, hatta yönetildiğinden kuşku duymayanlar şunu görmeliler:
Ergenekon’un ya da Ayışığı ve Sarıkız suçlularının üzerine gitmek, muhtemelen kapatma davasının reddini getirmeyecek.
Aynı şekilde, bu operasyonu yumuşatmanın ya da belli sınırlarda tutmanın da, başlayan yargı darbesini durduracağını düşünmek pek gerçekçi değil.
Ama şurası muhakkak; Raskolnikovlara suçlarının cezasız kalmayacağı bir kez açıkça gösterilirse, bu ülkede yeni darbelerin önü kesilir.
Raskolnikovlar bunu hak ediyor.
Daha önemlisi, bu toplum bunu hak ediyor.
Kaynak TARAF
Gazeteciler bizi bilgilendiriyor mu yoksa aldatıyor mu? Gazetecilik galiba dürüstçe yapılmasına imkân olmayan bir meslek. Çünkü birbirine zıt işlerin aynı anda icra edilmeleri gerekiyor: Habercilik, savcılık, komiklik, amigoluk… Gazeteci kendisine bilgi verebilecek herkesle iyi geçinmek için biraz politik davranmak daha doğrusu yalan söylemek zorunda. Ama aynı zamanda ondan gözü kara bir savcı gibi olayların üzerine gitmesi, iyi bir hâkim gibi dürüst olması da bekleniyor. Bir bilim adamı gibi konuları derinlemesine irdelemesi ama sıkıcı olmadan toplumun her kesimini eğlendirebilmesi… Gazetecilerden halkı aydınlatmaları isteniyor ama aynı zamanda da halka benzemeleri. Yoksa gazeteleri satılmıyor, TV kanalları izlenmiyor. Bu koşullarda “gazeteci gibi” gazetecilik yapılabilir mi? Derin Düşünce yazarları sorguluyor…
Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”
Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor. Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.
Sitemizde siyasetten tarihe, kadın haklarından felsefeye, sanattan bilime kadar bir çok konudan bahsediyoruz. Ama zaman zaman da kendimizden söz ediyoruz. Derin Düşünce nedir? Sitenin geçmişi, geleceği, ortak projeler, yazar olmak isteyenlere öneriler, okunma istatistikleri… Derin Düşünce’nin bir kimliği, tarihi ve kendine has “yaşam” tarzı var. Eğer aramıza yeni katıldıysanız bu kitap “yöre halkına” kaynaşmanızı kolaylaştıracaktır
Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirebilirsiniz.
Maymunist imanla nereye kadar?
Evrim ve Big Bang gibi konular genellikle sağlıklı biçimde tartışılmaz. İdeoloji ve inançlar, felsefî tercihler bilim-SELLİK maskesiyle çıkar karşımıza. Özellikle evrim tartışmaları “filanca solucanın bölünmesi” veya falanca Amerikalı biyoloji uzmanının deneyleri etrafında döner ve bir türlü maskeler inmez. Madde ve o Madde’ye yüklenen Mânâ maskelenir… Oysa perde arkasında tartışılan başkadır. İnsan’a, Hayat’a dair temel kavramlardır. Sadece et ve kemikten mi ibaretiz? Yokluktan gelen ve ölümle yokluğa giden, çok zeki de olsa SADECE VE SADECE bir maymun türü müdür insan? BİLİM DIŞINDA bir insanlık yoksa Aşk yoksa, Sanat yoksa, Güzellik yoksa ve Adalet yoksa Hayat‘ın anlamı nedir? Aşık olmak hormonal bir abartıysa, iyilik enayilikse, neden birbirimizin gırtlağına sarılmıyoruz ekmeğini almak için? Neden bir çocuğa tecavüz edilmesi midemizi bulandırıyor ve neden fakir bir insana yardım etmek istiyoruz? Taj Mahal’in, Ayasofya’nın, Notre Dame de Paris’nin değeri bir arı kovanı veya termit yuvasına eşdeğer ise, Mesnevî boşuna yazıldı ise neden Hitler’i lanetliyoruz ve neden Filistin’de can veren bebeklere üzülüyoruz? Maymun olmanın (veya kendini öyle sanmanın) BİLİM DIŞINDA, psikolojik, siyasî, ahlâkî, hukukî öyle ağır sonuçları var ki… Evrim senaryosunu kabul etmenin etik ve siyasî neticeleri ve evrimciliğin etimolojik değeri … Derin Düşünce’nin yorumcuları tarafından konuşuldu. Biz de bu sebeple söz konusu iki tartışmayı 116 sayfalık bu kitapta topladık. Buradan indirebilirsiniz.
7 Yorum
Yazan:provoker Tarih: Tem 3, 2008 | Reply
Erol Mütercimler, Mustafa Balbay, Kemal Alemdaroğlu gibi bazı kişilerin fütursuzca tutuklanması olayın siyasi yönünün olduğu ve Ergenekon’un bir bahane olarak kullanıldığı izlenimi veriyor. Keşke Yasemin Çongar’ın sandığı gibi olsa ama malesef öyle birşey yok. Kendisi şimdi tatlı bir rüyada. Gözünde pembe gözlükler etrafı süzüyor. Uyandığında iş işten geçmiş olacak.
Yazan:turan çevik Tarih: Tem 3, 2008 | Reply
şimdi gecenin bir yarısında evime giren hırsızı yakalasam;
hırsızda atatürk ve cumhuriyetçi olduğunu iddia etse ben hırsızdan özür mü dilemeliyim?
bugün yapılan “eruygura destek” mitingine katılan zekeriya beyaz dan fetva istiyorum.
Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Tem 3, 2008 | Reply
Merhaba,
Platformumuza Derin Düşünce yazarları dışındaki diğer yazarların makalelerine yer verilmesini son derece isabetli buluyorum.Dün okur yorumları arasında bunun bir kaç örneğini daha okumuştum.Ancak bu şekilde,yani bir makale formatında yayımlanması kanımca daha geniş bir okur kitlesine ulaşmasında etkili olacaktır.
Zira kimilerince Ergenekon soruşturmasının Derin Düşünce tarafından bir propaganda aracına dönüştüğü şeklinde bir algılamaya yolaçtığı görülüyor.Oysa bu anlayışta ısrar edenler de pekala biliyorlar ki bu sadece DD de yazılıp konuşulan bir konu değil.Ne var ki karanlıkta yaşamaya alışmış bildik zihniyetler maalesef bu gerçeği bilinçli olarak görmezden gelmeye ve konuyu çarpıtma uğruna enerjilerini tüketmeye devam ediyorlar.
Acı gerçek şu ki bu soruşturmanın başlamasından rahatsız olan sadece Deniz Baykal değildir;tıpkı Baykal hissiyatıyla kendini Ergenekon zanlısı sananların sayısı maalesef hiç de az değil.Eminim onlar için de pek aydınlık bir sabah olmamıştır.
Ancak mızrak artık çuvala sığmıyor.Kafamızı gömdüğümüz kumdan çıkarmanın vakti geldi de geçiyor.Gözümüzün açılması için acaba daha kaç darbe yaşamamız gerekiyor?
Yazan:ümit harmancı Tarih: Tem 3, 2008 | Reply
Demokrasiyi ,ordu ve TC düşmanlığı sanan Soros taraftarı embedded gazeteci biraz insaf lütfen..TC yi atomize et,ABD yi yekpare ulus devlet olarak muhkim et…ayıp be ayıp.Ağa baban emperyalist ABD aleyhine tek satır yazabilirmisin???
Yazan:suzannur Tarih: Tem 3, 2008 | Reply
Ergenekoncular Raskolnikof olamayacak kadar sınırın diğer tarafına geçtikleri için, asla hatalarını kabullenip Napolyon’a ait, daha ulvi bir amaç için zayıfların katlini mübah gören anlayışı aşamayacaklardır. Onların şakşakçıları ise, insana verilmesi gereken değerin ancak kendilerine verilmesi gereken değer olduğunu düşündükleri için, vesayetin kırılmasını tasvip etmeyecek ve otoriter zihniyetin çatırdamasını kendi homurtularıyla yok etmeye çalışacaklardır.
Büyük bir kırılmanın tam ortasındayız.
Bakalım çatırtılar mı devam edecek, homurtular mı?
Yazan:TT Tarih: Tem 4, 2008 | Reply
suzannur hn. Ergenekoncular Raskolnikof olamayacak kadar sınırın diğer tarafına geçtikleri için…
Suzannur hanıma katılıyorum..Raskalnikof en azından suçunu vicdanında hissedip cezasına razı olmuştu…
Bunlarda öyle bir emare yok…Neler yaptıklarını ve ellerinden gelse neler yapabileceklerini herkes biliyor..Bu nedenle Y.Çongar’ın benzetmesi bence de yanlış olmuş…
Yazan:ahmet çınar Tarih: Tem 10, 2008 | Reply
manzara çok vahim türkiyenin geleceği için herkes kendi tarafından bakarak yorum yapmaktadır dolayısıyla kişiler kendi dünya görüşüne göre olayları kendni haklı çıkaracak şekilde yorumlamaktadır burada iki taraftan birisi yanılmaktadır ama hangisi, kişiler hatalı olduğunu nasıl anlayacak bu ortamda çok zor gözüküyor çünkü olaylar insanların salim bir yorum yapmasını engelleyecekler şekilde geliştiriliyor herkes başını iki elinin arasına alıp biz neden bu haldeyiz diyerek düşünmesi lazımdır . aksi halde bu gerginlik oyunlarının aktörü olmaktan kurtulamayız aslında çözüm bizim kendimizde ama bunun farkına varamıyoruz, çıkıp birisi bu ülkenin kurtuluşunun kominizimle olacağını söylediği zaman , bir başkası bu ülkenin kurtuluşunun dinle olacağını söylediğinde ikisinide saygı göstererek dinlediğimizde bu ülke kurtulur